Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
~ŞAVFA CUMHURİYET 8MAYIS1992CUMA
16
BLOKNOT
YAĞMUR ATSIZ
En 'Dejjerli' Yazım
Bu yazı benim hayatta yazdığım en "değerli" yazıdır.
,Çünkü Çırağan Öteli'nin "concierge"inden saati 6 doları-
.na kiralanmış bir daktilo ile yazılmıştır.
0 gözle okunması ricasıyla...
Başbakan Süleyman Demirel'le beraber katıldığım Orta
Asya ve Kafkasya "Seferi-i HumâyûnıTndan dönünce
hayretle fark ettim ki meğer Avrupa tarihi ben olmaksızın
da kendi doğrultusunda ilerlemeyi sürdürüyormuş.
Bu şoku atlatıp şevkle "murassâ" daktilomun başına
öturdum ve haftalık yazımı döktürmeye başladım.
' Voila!
" Genscher niçin istifa etti?
Evet, bize bunu niye yaptı?
Bazı Türk yorumcular, Alman Dışişleri Bakanı Hans Di-
"etrich Genscher'in, Türklere zıt gittiği için istifa etmek zo
runda kaldığı görüşünü savunuyorlar.
Diyesiler ki, 'Türklerle uğraşanın sonu hüsrandır. Allah
onların cezasını er geç verir."
Bence Genscher'in Türklerle 'Kürt sorunu' yüzünden
'kontrpjye'de kalarak çekilmek zorunda kaldığını ileri sür-
mek, meseleyi fazlasıyla basite indirgemektir. O mesele
olsa olsa 'devenin belini çökerten tüy' olarak telakkî edile-
bilir.
Genscher, meslek hayatının zenit noktası'nı artık aşmış
bir politikacıdır.
Almanya'nın yeniden birleşmesinde çok önemli rol oy-
namış bir dışişleri bakanı olarak bundan böyle hangi 'za-
fer'i kazanabilir? Ister istemez 'sermaye'den emeğe baş-
layacaktı. Genscher'in asıl başını yiyen Sırbistan'a karşı
aşırı sert bir politika uygulayarak, Hırvatistan ve Slo-
venya'yı aşırı ölçüde kollaması ve bu yüzden hem Fransa
ile İngiltere'yi hem de Amerika'yı tedirginliğe, yeni bir Al-
man hegemonyal politikasından endişelere düşürmesi
olmuştur.
Paris ve Londra uzunca süredir Bonn'un AT içinde de
biraz 'fazla azametli' davranmasından sıkılmaktaydılar.
işte bütün bunların ardından Alman diplomasisi Kürt me-
selesine de çomak sokmaya başlayınca tepki ona göre
olmuş ve söz konusu üç ülke, yanlarında başka ülkeler de
olduğu halde Türkiye'nin yanında yer alarak Almanya'yı,
dolayısıyla Genscher'i izole etmişlerdir. Almanya'nın,
:
Kürtleri maşa olarak kullanmak suretiyle Ortadoğu'da hâ-
ktm bir güç haline gelme hevesleri gerçi şimdilik kursağın-
da kalmıştır. Fakat bu hevesin tamamen yok olduğunu
'. söylemek biraz safdillik olur.
. Genscher'in halefi olan (yine Liberal Parti'den) Sayın
; Kinkel bence geçici bir çözümdür.
; Şimdi Alman Dışişleri Bakanlığı'nda çok sert, kıyasıya
bir 'veraset savaşı'nm başlayacağını tahmin ediyorum.
, Butahminimtutarsaneâlâ...
Yok eğer tutmazsa, niçin tutmadığını bir başka yazımda
•açıklanm.
; Fakat şurası muhakkak ki Hans Dietrich Genscher, yer-
yüzünün halihazırdaki en kıdemli dışişleri bakanı sıfatıyla
olsun, karakter yapısı gereği olsun, Alman diplomasisine
• kendi öz damgasını olanca gücüyle basmış bir politikacı-
dır.
' Biz kendisine bazı hususlarda sinirlensek, öfkelensek
ibile Almanya'ya hizmetleri büyüktür.
! Bu yazının artık burada sona ermesi lazım, çünkü dolar-
!lar işliyor.
Bana müsaade...
60 YIL ONCE Cumhuriyet
jc
BiOKS j&
FIRCASrTURKİ
Oi$TABIPLEW J
CEMIttT). »
TARAFIMDAN B
Garsonlar içinmektep
8MAY1S1932
'. Garsonlarcemiyetinin yeni
: heyeti idaresi faaliyete
Igeçmiştir. Heyeti idare
riyasetine Fatih Ef. İntihap
edilmiştir. Yeni heyeti idare
azası mcyanında yukanda
resimleri görülen Vehbi Ef. ik
. Yani Ef. de vardır.
Dün birmuharrinmiz
kendilerile görüşmüştür.
Vehbi ve Yani Efendiler
diyorlar ki:
"Bir müddetten berihali
faaliyette bulunmı>an
cemiyetimizi tekrar faaliyete geçirdik. İstanbul'da 2500 garson
vardır. Fakat ancak 500 tancsi cemiycte dahildir. 4.5 yüz
garson da işsizdir. Garsonluk medeni nıemleketlerde mühim
bir iştir. Gerek halka hüsnü hizmet. gcrekse hariçten gelecckler
ile temas noktasından bu san'at erbabının ifade edeceği çok
büv ük işler vardır. Kezalik sıhhat noktasından da garsonlar
daimi bir mürakebeyc tabi olmalıdır.
Bu itibarla karanmız bir mektep açarak evvela bu san'atta
çahşmak istiyenlere bircrehlivetname vermek. mütcakıben bu
mekıepte okumıyan müteakıben bu mektepte okumıyanlara
bu işi gördürmemektir. Mektebi 15 hazirana doğru
Beyoğlu'nda açacağız. Bütün garsonlanncemiyetedahil
olmaları için de çalışıyoruz. Bclediycnin ve hükümetin bu
hususta bize yardım edeceklerinden ümitvanz. Çünkü bu iş
aynı zamanda memleket mes'elesidir.
Bugün piyasada iki bine yakın cüzdansız ve muayenesiz garson
vardır.
Faaliyetimizin en mühim kısmını gazetelerde de yazılan yüzde
on mes'elesi teşkil eder. Müşteriden alınan yüzde onun bize
verilmesi kararlaşmıştı. Böyle olduğu halde dükkân sahipleri
bunu bize vermiyorlar. Ancak yüzde beş veriyorlar, fazlasını
istediğimiz zaman bizi kapı dışan ediyorlar. Alâkadar devaire
ve bilhassa Belediye tktisat Müdiriyetine. Ticaret
Müdürlüğü"ncmüracaatleşikâyetettik,hakkımızıistedik.
Mes'elenin takip edileceğine dair vait aldık. Ancak aradan
epe\ müddet geçtiği halde .Tiüsbet bir neü'ce eldeedilemedi. Bu
hususta alâkadar zevatın himmetini bekliyoruz. Bu yüzde
onlar tamamile bize verilecek olursa bu para ile her müessesede
fazla arkadaş çahşürmak, işsizlere iş bulmak ve binnetice aç
- iamseleri doyurmak kabil olacaktır.
TARSUS 2'NCİ ASIİYE HUKUK
MAHKEMESİ HÂÜMLİĞt'NDEN
İLANDIR
Esas No: 99/156
Davacı tbrahim UZBÎÇER vekili tarafından davalı Beyhan UZBİ-
ÇER aleybine açtığı boşanma davasında;
Mahkememizden verilen 26.12.1991 tarih 991/156 esas 991/1012 sayıh
karan ile taraflann BOŞANMALARINA karar verilnıiştir.
Davalının adresi tespit edilemediğinden ilanen duruşma güntt teb-
liğ edilmiş olup, karann tebliğinden itibaren 15 gttn içerisinde karar
temyiz edilmediği takdirde kesinleşeceği tebligat yerine geçerli olmak
Ozere ilanen tebliğ olunur. 10.02.1992
Basın: 47046
MALATYA 2. SULH HUKUK MAHKEMESt
Sayı: 1992/İ53
Davacdar Ali Kıran vs. vekili Av. Şahin Teczan tarafından davalı-
lar Mehmet Tahir vs. aleyhlerine açılan izaleyi şuyu davasuun mah-
kememhde yapüan açık yargılaması sırasında verilen ara karan gere-
ğince;
Malatya Merkez Aslanbey Mahallesi'nde kain ve tapunun imar ada:
59, parsel: 1 ve 2 numaralannda kayıtlı tasınmaz maliklerinden Bat-
tal oğhı Mehmet Tahir ve Battai kın Fatma Tahir'in adresleri tüm araş-
tırmalara lağmen tespit edilemediğinden adı geçen davalılann duruşma
günü olan 17.6.1992 günü saat 09.00'da mahkemenüzde hazır bulun-
maJan veya kendilerini bir vekille temsil ettinneleri, aksi halde yargı-
lamanın yokluklannda yüıütttlecegi tebligat yerine kaim olmak üze-
ıt ilan olunur. 16.4.1992
Söz üniversitede
AlaturkaüniversitereformuERSİN KALAYCIOĞLU
Prof. Dr.,Boğu:içi L'niversitesi
Öğretinı Üyesi
Sayın Başbakan Süleyman
Dcmirel 18 Nisan 1992 günü
>aptıklan basın toplantısında
YOK vc üniversite rektörlerin-
den aldığı "çağdaş üniversite"
hakkındaki raporlan basına
dağıtarak tartışmaya açtı. Ya-
pılacak tartışmalar sonunda da
çağdaş. özerk ve özgür üniver-
siteyi kurmak için yasa yapıla-
cağını beyan etti.
Ilk tepkilere bakılacak olur-
sa. bu girişim, üniversite öğre-
tım üyelerinin tuhafına gitmiş
gözükmektedir. Bu tepkiye yol
açan bir iki neden var. Bunlann
içinde ikisi bence çok önemli.
İki sorun ve çağdaş
üniversite tartışması
İlk sorun, koalisyon proto-
kolünde ve hükümet progra-
mında belirtilen "özgür ve
özerk üniversite" kurulması he-
definin varsaydığı gibi, 2547
sayıh yasa üniversiteleri birer
kışlaya döndürmek amacıyla
çıkan ve üniversite öğretim üye-
sini düşman olarak gören ve
onu cezalandırmak için yapılan
bir uygulamaysa, onun uygula-
yıcılanna "çağdaş, özerk ve
özgür" üniversitenin nasıl ola-
cağını sormanın anlamı ve gere-
ğini anlayamamaktan kaynak-
lanmaktadır. Eğer Sayın
Doğramacı ve onun başında
bulunduğu çıkar grubu üniver-
siteyi "çağdaş, özerk ve özgür"
olarak yönetmeyi hedef alsa,
zaten bunu becerirlerdi! Ancak,
üniversiteleri Abdülhamitçi bir
merkeziyetçilik anlayışı ile yö-
netmeyi canla başla savunan bu
kadroya sorulduğunda zaten
işler mükemmeldir, "Aman bi-
zim çıkanmıza dokunmayın!"
yanıtını alacağınız kesin değil
midir? O zaman niye YÖK'ten
ve onun rektörlerinden görüş
istenmiştir?
İkinci olarak anlamakta güç-
lük çektiğimiz husus "tar-
tışma"dır. Ben ve öğretim üyesi
olan eşim 2547 sayıh yasayı ve
uygulamalannı her gün tartışı-
yoruz. Üniversitemdeki arka-
daşlanmla da bu yasa ve uygu-
lamasını hep tartışıyoruz. Üste-
lik biz bunu Kasım 1982'den
beri hep yaptyoruz. Hatta bir
de bu konularda basın toplantı-
sı, açık oturum, panel. konfe-
rans düzenliyoruz. Biz bunu
Sayın Demirel Güniz Sokak'ta
oturup aseri rejimi izlerken de,
Zincirbozan'da ikamete mec-
bur olduğunda da. siyasi hakJa-
nnı gen aldığjnda da, muhale-
fetteyken de yapıyorduk. Sayın
Doğramacı ve rektörlerinin fı-
kirleri de bu yıllarda hep aynı
kalmaya devam etti.. Bugün
söylediklerinin hiçbiri yeni de-
gildir. Anlaşılan, yapılan tartış-
ma yeterli görülmemiş de daha-
sına gerek duyulmuştur! Ben
bunu anlamakta büyük güçlük
çekiyorum.
Tartışalım, ama yine de bazı
temel ve önemli sorunlan hal-
letmeden bu mümkün değil.
Önce, kiminle tartışacağız?
Eşim bıktı: Artık 2547 sayıh ya-
sayı benimle tartışmak istemi-
yor. Arkadaşlanm da pek he-
vesli değiller. Çünkü, kendi
aramızda tartışmakta yarar
görmüyoruz. Bu tartışmalar-
dan siyasal karar mekanizması-
nın yararlanması amaçlanıyor-
sa. o zaman tartışmalardan
hükümet üyelerinin, TBMM
Milli Eğitim Komisyonu üyele-
rinin. diğer milletvekillerinin
nasıl haberi olacakür? Bizler
gazetelerde yazacağız, onlar da
her gazeteyi okuyacak ve bizim
tartışmalanmızı mı inceleye-
cekler? Acaba. devletin işlerin-
den gazete okumaya fırsat bu-
labilmekte midirler? Bu tartış-
malar dergj, radyo veya televiz-
yonlarda da yapılacak mıdır?
Bu tartışmalara kimler katıla-
çaktır? Ne zaman katılacaktır?
Ülkenin enflasyon, Kürt soru-
nu ve benzeri devasa sorunlan
varken, üniversite sorunlan da-
ha ne kadar tartışılabilir? Bu
sorulann yanıtlannı ben de,
meslekdaşlanm da bilemiyo-
ruz. Hal böyle iken neyi, nasıl
ve nerede tartışabileceğiz? Bu-
nun bize ve hükümete ne yaran
olacaktır? Hiç olmazsa on yıldır
yapılan tarüşmalann nesi
eksikse o belirtilseydi.
Gelelim işin demokraükkşe
ile ilgisine. Hükümet üniversite
reformunu demokratikleşme
paketinin bir unşuru olarak
sunmuştur. Şimdi, üniversite
reform tasansının ele alınma bi-
çiminin demokratik olması için
buyurun lartışın denmiştir. Ka-
munun tartışmasına açıldı diye
bir konu demokratik olmaz.
1982 Anayasası kamunun tar-
tışmasına açılmıştır denılseydi
ve şimdi söylenen her şey o za-
man söylense. yine anayasa bu
içeriğı ile Milli Güvenlik Kon-
seyi'nce kabul edilseydi, de-
mokratik mi olacaktı? Yani.
kamunun tartışması yeterli de-
ğildir. Tartibmanın siyasal oto-
ritelerce dinlenmesi ve kaale
alınması ancak demokrasılerde
rastlanan bir olgudur. Bunun
olacağı ise çok şüphelidir.
Ortada bir hükümet progra-
mı vardır. Onun için halkın
onayı alınmıştır. Bunu uygular-
sınız. Bu. yeterince demokra-
üktir. Hükümet programında
belirtildiği üzere üniversitelerde
biL-.nsel ve yönetsel özerkliğin
tanınmasıru, YÖK sisteminin
kaldınlarak. yüksek öğretim
kurumlannın kendi içlerinden
seçtikleri organlan eüyle yöne-
ülmesini sağlarsınız. Bunu yap-
mak için her türlü destek mev-
cuttur. O zaman, 2547 sayıh
yasarun mimanru taraf olarak
kabul edefek, kapah kapılar ar-
dında onunla konuşmak ne an-
lam mşıyor Sayın Başbakan
için? Üniversiteleri temsil ettik-
leri çok şüpheli olan rektörler-
den görüş istemenin manüğı
nedir? Koalisyon protokolünde
de, hükümet programında da
böyle bir yol öngörülmemiştir.
Üniversite özerkliğini katleden.
akademisyenlik mesleğini
ayaklar altına alan bu çıkar
grubuna niye paye veriliyor?
Böyle davrarularak bunlann
daha da yüreklendirildiği ve
akademik kadrolara karşt on
yıldır süren sömürge valisi ta-
vırlanyla davranmaya devam
etmelerinin teşvik edildiğj bili-
niyor mu? Nitekim, Sayın Doğ-
ramacı tekrar atanır atanmaz,
tüm akademisyenlere "tem-
bel", •'sorumsuz" gibi sıfatlarla
sadırmaya başladı. Yönettiği
kurumlarda insanüstü bir gay-
ret ve fedakârhkia çalışanlara,
onlan on yıl yönettikten sonra
hâlâ "tembel". "sorumsuz" gi-
bi sıfatlan layık gören bir zatın
fıkirlerine üniversiteleri özgür
ve özerk hale getirirken niye ge-
rek duyulur? YÖK neden hâlâ
"taraf olarak görülmekte ve
onunla hükümet pazarlık yap-
mak geregini duymaktadır?
Sonuç ~~~~~~~~~~~"
Ben, YÖK ve onun rektörle- S C R E C E K
Akdeniz Üniversitesi
çağdaşlığı özledi
sistem olduğunu vurguluyor.
Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisi
Özlem Elpek, "YÖK sonrası
üniversiteleri düşünemiyoruz,
yaşıyonız. Neyi kaldırsak alün-
dan YÖK çıkıyor" diye konu-
şuyor. Elpek, mevcut üniversi-
telerin kontenjarunın düşürül-
mesi dururken, yeni üniversite
açılmasını anlayamadığını söy-
lüyor. Aynı fakülteden Mülü-
ber Koç, "Mevcut üniversiteler
için ne yapülar ki, yenisini ku-
racaklar. Üniversite kurup me-
zun sayısını artırmak iş değil.
Önce, mezunlara iş bulsunlar"
diyor.
rinın yapuklan, kendi koltukla-
n ve dolayısıyla çıkarlanru
korumaktan başka bir önemi
ve anlamı olmayan bir sürü
abuk subuk öneriyi tartışmayı
zul olarak kabul ediyorum.
YÖK çağdaş, özerk ve özgür
üniversitenin karşıtı ve düşma-
nı olan bir zihniyetin simgesi ve
uygulamasıdır. Bunu tarihe
gömmek gereklidir. yokst
onunla uzlaşmak değil! YÖK
ve onun çıkar çevresinden bu
ülke üniversitelerinin elde ede-
ceği hiçbir şey yoktur. Bunun
yerine üniversite kamuoylanru
gerçekten temsil edecek kimse
ve kurullan taraf kabul ederek
onlarla hükümet arasında yapı-
lacak görüşmelerle yerinde yö-
netim ilkelerine göre oluşan
yeni bir sistem kolayhkla gehş-
ürilebilir. Bunun bugün yapıl-
ması istenen ortamı, kurallan,
dinleyicileri tanımlanmamış bir
kamuoyu tartışmasından çok
daha anlamlı ve aynı derecede
demokratik olacağı kanısında
olduğumu da belirtmek isterim.
Üniversite kamuoyu tarafın-
dan benimsenmeyecek olan bir
modelin ve üniversite yönetim
biçiminin başan şansı olmadı-
ğını artık anlamış olmamız ge-
rekir.
YUSUFÖZKAN
Burası, Polis Akademisi'nin bahçesi değil, İstanbul Üniversitesi. (Fotoğraf: ALİ ÖZ)
Bir YOK'müş, bir yokmuş masalı
Prof. Dr. AYHAN ALKIŞ
Yıldı: Üniversitesi Öğretim üye-
si
• Yükseköğretimde son 10 yı-
lın bir rnuhasebesi yapılacak
olursa YÖK sisteminin başan-
sı(!) herkesçe açık seçik görüle-
bilecektir:
• YÖK. tek seçici ve tek mer-
kezden yönetilen otokratik ya-
pısı ile merkezi bir yönetim
modeli uygulamaya çalışırken,
planlama koordinasyon ve de-
netleme gibi yasalarla verilen
temel görevlerini ihmal etmiş
yerine getirememiştir. Son yıl-
larda kısmen üniversitelere ak-
tanlan yeıkiler yönetim .bilinci
inisiyatifı ve üniversite kimliği
kazandırmaya yetmemiştir.
•Sürekli yasal düzenlemelere
rağmen (yaklaşık 20 kez yasa,
200 kez yönetmelik değişikliği)
dinamik bir yapı oluşturmak
yerine karmaşıklık yaratılmış-
tır.
•YÖK sisteminde özerklik,
üniversite için değil, sadece yö-
netenler için >ar olmuş; "en
özerk üniversite Türkiye!" vb.
sloganlarla üniversitelerimizin
ve gençlerimizin geleceği feda
edilmiştir.
•YÖK sistemi üniversite ve
toplumun büyük çoğunluğu ta-
rafından benimsenmemiş öğre-
tim üyesi ve öğrencisi ile üniver-
siteye küsmüş: yabancılaşmış-
tır.Katılanlarca _ benimsenen
her sistem gibi YÖK sisteminin
de yaşam şansı olamamışur,
olamayacaktır. Sadece bu du-
rum bile sistemın başansızlığı
için yeterli olabilmiştir.
• Bilimadamı saygınlığını. bi-
limsel etkinlikler çekicıliğini yi-
tirmiş, yerini yönetim heveslisi
bürokrat girişimcilere kaptır-
mıştır.
•Öğrencisi, öğretim üyesi. öğ-
retim yardımcılan \ e çalışanlan
baskı altına almmış, bunun so-
nucu üniversite suskunluğa itil-
miş ve kalkınmaya yönelik top-
lumsal işlevini yerine getireme-
miştir.
• YÖK ve üniversitelerimiz ni-
celik \ e nitelik açısından çağdaş
eğitim ve çağdaş öğretime yö-
nelik politikalar üretememiş,
uygulayamamış ve ulaştığı dü-
zeyin çok daha gerilerine sü-
rüklemiştir.
• Üniversitelerde nicelık so-
runlan niteliğe üstün kılınmış.
kaynak arttınnadan sadece
kontenjan artırmak gibi herdö-
nemin iktidanna hoş görünen
geçici ve kolaycı çözümler yeğ-
lemiştir. Üniversite kapılannda
bekleyen gençlerimiz kalitesiz
bir öğretimle geleceğın işsizliği-
ne itilmiş. çağdaş bir öğretimle
mesleki niteliği arttınlamamış
ve rekabet şansı kazandınlama-
mıştır.
•Türk halkımn ve gençliğinin
çağdaş ve demokratik eğitimle
amaçladığı evrensel ve uygar
kimlik, yeni üniversiteler açma
ve kontenjan vb. pazarhklarla
YÖK düzenin devamı için kul-
lanılagelmiştir.
•"Sistem yaşadıkça vanz"
kurnazlığının arkasına gizle-
nenler Amerika'dan üniversite-
nin sadece kılıfını taşıyarak
"toplumsal denetim". "hesap
sorma" ve benzeri sloganlarla
ülkemiz gerçeklerini daha hâlâ
kavrayamamış görünmektedir.
• Toplumun geleneklerine uy-
gun olarak geliştirilen seçimden
daha da katılımcı sistemler "se-
çim yok" diye görüntülenmek-
te ve kamuoyu yanıltılmakıa-
dır. Oysa demokrasi ile yöneti-
len ülkelerin üniversitelerinin
çoğunluğunda bir >a da iki de-
receli seçim vardır. Bizde ise
şiddetle savunulan atamalarda
yetenekler değil, yakınlık ya da
kafa dostluğu ölçü olmaktadır.
• Tüm iddialann aksine, araş-
tınldığında YÖK sisteminin
hiçbir baü modelinde olmayan
bir "devekuşu" örneğı olduğu
görülecektir. Örnek verilen ba-
tılı ülkelerde, demokrasi ve ço-
ğulcu katıhm geleneği, çoğun-
lukla seçimle gelen yetkili
kurumlar vardır. Bizdeki gibi
rektörün ya da dekamn ata-
mayla ya da seçimle gelmesi
sonucu değiştirmez, ona keyfı-
lik vermez; demokratik gele-
neklere uymak zorunda olduğu
gerçeği gözardı edilemez.
YÖK döneminin son on yıl-
lık blançosu değerlendirildiğin-
de; YÖK, üniversitelere yeni bir
sistem değil sistemsizlik; özerk-
lik değil, tek adam vönetimi:
denetim değil. denetimsizlik:
başan değil. başansızlık getir-
miştir. Üniversitenin topluma
hesap vermesi gibi haklı bir ger-
çeği savunanlar, öncelıkle son
10 yıllık YÖK döneminin hesa-
bını bu topluma vermek zorun-
dadır.
Kanımızca. artık YÖK'ü tar-
tışmak gereksizdir. Zira. YÖK
Sayın Doğramacı ile birlikte
varolmuş ve anlaşılan onunla
yok olacaktır. Gündemı de-
mokratik bir Türkiye için de-
mokratik ve özerk bir üniversi-
te modeli olmalıdır. Öğrencisi
ve öğretim üyesiyle lüm üniver-
sitelilerin ve halkımızın ünıver-
siteye tam sahip çıkma zamanı-
dır. Sayın Doğramacı'ya \e
onun gibi düşünenlere demok-
ratik ve özerk üniversiteyi savu-
nanlann bu loplumda bir azın-
lık değil. aksine ezici bir çoğun-
luk olduğu gösterilmelidir.
Ülkemizde esen demokrasi
rüzgânna karşı duran Donki-
şot'lann az da olsa varlığı özerk
ve demokratik üniversite özle-
mini ve beklentisini daha da
geciktirmemelidir. Bu nedenle.
hükümetimizden partilerin se-
çim bildirgeleri, koalisyon pro-
tokolu ve hükümet programın-
da halkımıza verdikleri "Üni-
versitelere bilimsel ve yönetsel
özerklik tanınacak. YÖK siste-
mi kaldınlarak Yüksek Öğre-
tim Kurumlannın kendi için-
den seçtikleri organlar eliyle
yönetilmesi sağlanacaktır" sö-
zünün gerçekleştirilmesini bek-
liyor, bir YÖK'müş bir YOK'-
muş masahrnn gelecek nesillere
mutlaka anlatılmasını diliyo-
rum.
StRECEK
ANTALYA - Akdeniz Üni-
versitesi de YÖK'ten dertli.
Öğretim üyeleri ve öğrenciler,
YOK sisteminin kaldınlarak,
çağdaş bir anlayışın egemen ol-
duğu bir sistem getirilmesini is-
tiyor.
YÖK'ün üniversitelere ka-
zandırdığından çok kaybettir-
diği görüşünde olan öğretim
üyeleri. altyapısı oluşturulma-
dan yeni üniversite açılmasını
da makul bulmuyor.
Fen Edebiyat Fakültesi De-
kanı Prof. Dr. Efraim Afşar'a
göre, varolan üniversiteler bile
yüksekokul düzeyini aşamıyor,
tabelayla üniversite açıhnası
da, tabii ki, yanlış. Yeni üniver-
siteler açılmasının üniversite
kapısında biriken öğrenciler
için olumlu olabileceğini, ama
üniversitelere zarar vereceğini
belirten Prof. Afşar. "Üniversi-
telerimiz, Batı üniversitelerinin
çok altında. 1-2'si dışında olgun
üniversite yok. Varolan üniver-
sitelerin düzeyi yükselülip kon-
tenjanlan arttınlsın.
Öğrencilerin çoğu, YÖK'ün bi-
lime, çağdaşlaşmaya kapalı bir
Ziraat Fakültesi'nde öğrenci-
ler, baraka dersliklerde öğre-
nim görüyor. Her yağmurda
çatıdan sular akıyor. Bir ögren-
ci, görüşlerini, "Öğrenim gör-
düğümüz üniversitelerin çoğu
bir liseden, yüksekokuldan
farksız. Yeni üniversiteler açılıp
kötü öğretimle gençlerin gözü-
nün boyanması yerine, mevcut
üniversitelerin durumunda iyi-
leştirilmeye gidilmeli. Çağdaş
ve modem bir eğitim sisteminin
var olduğu düzeyli üniversiteler
oluşturulmah" diye dile getiri-
yor.
HAVA DURUMU TÜRKİYE'DE DÜNYA'DA
Devlet Bakanlığı Meteorotot
Genel Mûdûrtüğü nden alınan
bılgıye göre doğu Dötgelerı-
rnız parcalı bulutlu. Ooğu ve
Gûneydoğu Anadolu'nun do-
ğusu yer yer sağanak yağıs-
lı ötekı yerler az bulutlu ve
acık geceek Hava sıcaklıın-
da önemli btr değısMık olma-
yacak Rüzgâr, kuzey ve do-
ğu yönlerden hafrt. ara sıra orta kuvvette esecek Denızlerimızde rûzgâr. Akde-
nız'de kıble ve lodos, Doğu Karadenız'de günbatısı ve karayel. ötekı denızlerımız-
de yıldız ve poyrazdan 3-5, yer yer 6 kuvvetınde saatte 10-21 denız mtlı hızla ese-
cek Van Gölû'nde hava. cok bulutlu ve sağanak yağıslı gececek
ÇALIŞANLARIN
SORULARI/SORUNLARI
YILMAZ ŞİPAL
M
Askerlik öncesi sürenin kıdenı
tazminatı
99
SORU: Ben ve arkadaşlanm kamuya ait bir işyerinde bdirii
bir siire çalıştıktan sonra askerlik görevimizi yapmak
üzere silab altına alındık.
Askere alındıktan sonra ve o gttnün ücretierine gö-
re kıdenı tazminatlanraızı da aldık. Askerlik bitimi
hiç ara venneden aynı işyerinde işbaşı yaptık.
Şu an bazıUrunızın emekliligi geldi. Daha&ı, bazı-
lanmızınki geçti bile.
Biz, askere giderken kıdem tazminatuu atanış olan-
lar, emekli olmak için başvurada bolunursak, kıdem
tazminatamız nasd hesaplanıp ödenecek? Kıdem taz-
minatı aldıgımız askerlik öncesi süre hesaba katıla-
cak mı?
\JG.
YANTT: Iş Yasası'nın kıdem tazminaü ile ilgili 14. maddesi-
ne göre "muvazzaf askerlik dolayısıyla" iş sözleşmesini bozan
işçiye, işveren işyerinde en az bir tam yıl çalışmış olması koşu-
luyla kıdem tazmi^atı ödemekle yükümlüdür.
Bu konudaki yargı kararlan şöyledir:
(1) "özet: Askerlik görevi nedeniyle işten aynlırken kıdem
tazminatı ödenmişse, aynı dönem, kıdem tazminatında iki de-
fa değerlendirilemeyeceğinden bu yön keza yasanın buyurucu
hükUmleri gereği olduğundan, res'en dikkate ahnarak hesap-
lama yapılmahdır:' (Hukuk Genel Kurulu 2.11.1983 tarih 734
esas ve 1119 karar.)
(2) "Davacı işyerinde çalışırken askerlik sebebiyle işten ay-
rılmış, askerlikten sonra tekrar işyerinde ise başlamıştır. As-
kerlikten önce geçen süre için evvelce kıdem tazminatı almamıs
ise ve diğer şartlar da varsa kıdem tazminatını alabilir:' (Yargı-
tay 9. Hukuk Dairesi 19.1.1978 tarih, 379 esas ve 620 karar.)
(3) "(...) davacının, muvazzaf askerlik görevi nedeniyle işye-
rinden aynlırken o tarihe kadar gerçekleşen kıdem tazminatı-
nı aldığı anlaşıknaktadır. tş Kanunu'nun 14. maddesine göre
aynı kıdem süresi için bir defadan fazla kıdem tazminatı öden-
mez. O halde, askerlikten önceki hizmet süresinin kıdem taz-
minatı hesabında nazara alınmaması gerekecektir!' (...) (Yargıtay
9. Hukuk Dairesi 9.6.1987 tarih, 1987/5429 esas ve 1987/5707
karar.)
Kısaca, yargı kararlan, askerlik görevine gitmeden önceki sü-
reye ilişkin kıdem tazminatını alanlann, askerlik görevinin bi-
timinde eski işyerlerine döndüklerinde, yeni bir iş akti oluştuğu
için askerlik öncesi sürenin kıdem tazminatında ikinci kez göz
önüne ahnmayacağı yönündedir.
yajmurtu karh A-ac* B-tnjiunu G-gûnest K-Urlı S-ssiı Y-yatmurlu
TİY^TRODA DEVRİM
Zehra tpşiroğlu
10.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul
Ödemeii gönderilmez.