Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 MAYIS1992 CUMA
12 DIZI-YAZI
Değişik kültürlerin ve inançlann yurdu olan Toroslar, kocaman bir ülkenin adıdır
Toroslar'ı görmeden ölıııe
Toroslar (1)
Asurlulann "Gümüş Dağlan', Ro-
malılann "Taurus' adını verdikleri
Toroslar, tek bir dağın, tepenin adı
değıldir. Olamaz da. Sayısız dağla-
nn, nehirlerin, kalın kar eskileriyle
beslenen buzul gölkrin, derin gecitle-
rin, boğazlann, bin türlü otun, çalı-
nın, ağacın. ormanın boy attığı yay-
lalar ile antik ruhlann gizlice çığlıic-
lar attığı kocaman bir ülkenin adıdır.
Türlü renklerde kuşlann, geyiklerin,
dağ keçilennin. yün denizine dönü-
şen koyun sürülerinin yanı sıra deği-
şik kültürlerle inançlann yurdudur
da. Ne yöne bakılırsa bakılsın, ba-
harla kjş, eski ile yeni iç içedir orada.
Bir yandan sayısız kent kalıntılan ve
kaleleriyle antik bir dünyayı solur
yaşarken öte yanda geniş ağızlı dozer
bıçaklannın yeni yollar açtığını, hi-
sar gibi yüksek, ulu, sert kayalıklann
bağnna delici aygıtlarla durmadan
" hava ve güç sıktıklannı görür, duyar
insan.
Toroslar"ın gökyüzüne sokulan en
üst sının. Pozantı arkasında ortaya
çıkar. Gökyüzünün kuzey ufkuna
doğru bir şahin gagası gibi yükselir,
3583 metreye ulaşarak 'Medetsiz Te-
pesi', adını alır. Kalın kar ve buzul-
larla kaplı doruğun damarlan, yüz-
lerce yılhk bir donmuşluk içindedir.
Içerisi en ufak güneş görmeyen beyaz
yatağından hıç kalkmayan karlarla
buzullann soğuttuğu o doruklar,
ağır bulutlann arasından başını ara-
da bir göstererek pınl pınl parlarlar.
Yaz kış ince dumanb ak fırtınalar
eser başında. Ora buzullanna vuran
güneşin de göz kamaştına parlak
ölümü gözlenir orada.
Buzul lavlan
Buzul lavlanrun aktığı o yüksek-
likler insana ait değilmiş gibi ulu,
yüksek görünerek alışılmış dünyada
olmayan bir görkem verirler insana.
Akıl almaz büyüklükteki dev kaya-
lıklardan oluşan dağlar, hangi bilın-
mez oluşumlar sonucu ortaya çık-
mışlardır bilinemez. Dağ uçlan
öylesine sivri, öylesine gökyüzüne ya-
kındır ki hiçbir tannnın, peygambe-
rin, duanın adı geçmez orada. Sivri
dağ uçlan, yüzyıllardan beri oralann
ala karlı buz denizine demir atmışca-
sına gökyüzü maviliğine asılı durur-
lar hep.
İnsan ne zaman o doğa üstü kaya-
bklara baksa, bir çöp kadar ağırlığı-
rnrr;-özünün olmadığı kanısına kapı-
lır daher türlü tasan ve düşüncenin
öneminin kalmadığını sanır. Aşın
kentleşmenin bastırdığı duygular.
içinde tekrar uyanır, yaşantılar akı-
nına uğrar da gerçek doğasına yeni-
den kavuşur. Görmenin tadına ora-
da vanr gözleri ilkin ve titreşen o
sonsuzluğun içinde eriyip gitme iste-
ğiyle yanar tutuşur. Gümüşi panltı-
lan karşısında büyülenerek vahşi kır
müziklerinin gizemli seslerini duyar
hep. Dinozorlar döneminden kalma
bir büyüde ve tarihte, zengin bir do-
ğa ve ruh durumuyla karşılaşır.
Duygulan renklenir. ruhunun o dağ-
larca yönetildiğini sanır insan. Mito-
lojik düşler, efsaneler üfler durma-
dan insanın içine.
Derken ora rüzgârlannın kanatla-
nna tutunası gelir de açmakta olan
bir tomurcuğun coşkusuna kapılır.
Güneş, o dağlann binlerce yılhk
suskunluğunun üstüne doğar ilkin.
Renkli görüntüleri. ağır gölgeler ör-
neği her an değişir, bir uzar. bir kısa-
hr.
Temmuz sıcağında puslu dağlann
güneş görmeyen yüzlerinde derin kar
adacıklan görünür. Yazm koyak iç-
leri sıcaktan çatır çatır yanarken do-
ruklarda acımasız rüzgârlar ufacık
kar fırtınalan estirirler orada.
•
İnsan ne zaman o doğa üstü kayalıklara baksa, bir çöp kadar
ağırlığının, özünün olmadıgı kanısına kapılır. Her türlü tasan ve
düşüncenin önemirin kalmadığını sanır. Aşın kentleşmenin bastırdığı
duygular tekrar uyanır, gerçek doğasına yeniden kavuşur. Görmenin
tadına orada vanr gözleri. İlkin titreşen o sonsuzluğun içinde eriyip
gitme isteğiyle yanar tutuşur. Gümüşi panltılan karşısmda
büyülenerek vahşi kır müziklerinin gizemli seslerini duyar.
T
K
Y
0
A
Ö
|os\
R
L
R
0
E
U
I AN
SL
: L
KL
A
E
E
R
R
R
Ş A H I N
Yaz ve kış mevsimlerinin birlikte yaşandığı Toroslar'da 3300 metrede yer alan ünlıi Geyikdede rinesi. Geyikdede zirvesinin güney yamacında ağzı tâş duvar-
larla öriilmüş bir in bulunur. 1nin içi bağlanmış çaputlarla dolu. Orta Asya Tûrklerinjn en eski efsanelerinde yer alan geyiklerin Toroslar'daki simgesidir in.
dolambaçlı, uçurumlu yokuşlanyla,
poyrazlanna katlanmaz zorundadır.
Poyrazlan bazen soluk aldırmaz, ata
kuyruk sallatmaz cinsinden, tokat
yemişcesine yüzünü döndürebilir in-
sanın.
Bolkar yüksekliklerinde dev kar-
tallar dolanır. Kül renkli. beyaza ça-
lan, kar tutkunu, 'kar kuşlan'na
rastlanır aynca. Karlar yağıp aşağı-
lara ındikçe, onlar da karla birlikte
inerler. Baharda karlar eriyip de do-
ruklara doğru çekilince, onlar da bir-
likte çekilirler.
Bolkarlar'da bulutlara doğru yük-
selirmiş gibi görünen irili ufaklı bu-
zul gölleri vardır. Ne suyunun aktığı
bellidir ne kaynadığı. Kenarlan otu,
yarpızı bilmez. Güneş, katran karası
göllerin yüzünde sıvı biçimlere dönü-
şür. Karagöl, Çiniligöl, Alagöl, Ka-
pıgöl. Kartalgöl adlan verilen bu
göllerin tümüne, 'Kartal çimeği' der-
ler Yörükler. Kartal sürüleri yazlan
göle inip konarak, kanatlannı geniş-
çe açıp çırpmarak çimerler. Ardın-
dan kayalıklara konarak güneşlenir-
ler. Kartalların yıkanmasından
sonra incecik yağ kirleri alır gölün
yüzünü. Cilt hastalığına iyi geldiği
sanılan yağla kaplı bu göllerde çimer
Yörükler. 'İktidarsızlık' çeken kimi
erkeklerin kartal yağına bulanmış
göl suyunun, erkeklik gücünü arttı-
racağı inana, duyulan söylentiler
arasında.
Kül rengi kuru taşlardan başka bir
şey görünmez Bolkar eteklerinde.
Boz yapraklı sığırkuyruğu otlanyla.
kevenlerin dışında ota, çalıya rast-
lanmaz pek. Ağır kışın erken ıneceği-
ni bilen otlar. acele büyür. açar, çiçe-
ğe durur. kış gelmeden de tohumlan-
nı döker. kururlar.
adına. Dikenlı. açık pembe çıçekli-
dir. Kara kevenlerle ölmez otlan ku-
rurlarsa. toprakta derin bir kuraklık
yaşanıyor demektir. Kara kevenle,
ölmez otlan köklerini bu yüzden top-
rağın dcrinine. dikine üç-dört metre
atar köklenirler. Lif liftir kökleri de.
köklerinin kemik ıliğine benzeyen
yumuşacık bir de iliği olur ki iliği
olan tek ot türüdür -kevenler yeryü-
zünde.
Kcvenlcr, öldürücü soğuklara kar-
şı direnebilmek içın toprağın. taşın
yüzüne keçe gibi yapışmış kalmışlar-
dır. Dikenlerini yapraklanndan önce
cıkanrlar. İğne gibi keskın, sivri di-
kenleri. içinde bulunduklan sert ikli-
me karşı bir tür tepkidirler sanki.
Diken uçlannda yer yer kırmızıya
çalan olağanüstü güzellikte sanmtı-
rak çiçekler açarlar ki görmeye de-
ğer.
Yosuna benzeyen boz çapar otlara
da rastlanır aynca. O söğuk ıssızlık-
lann çölünde. yaşamın ilk koruyucu
öncüleridir onlar. Topraktan suyla
birlikte çeker emerler gıdalannı. Gü-
neş batınca toprak soğumaya başlar.
Köklerin alışverişi durur. Güneş do-
ğunca tekrar çalışmaya başlar kök-
ler. Günde iki kez çözülüp donan bir
başkalaşıma ayak uydura uydura ça-
hşırlar. Doğacaklan, ölecekleri mev-
simleri yalnızca kendileri bilir. ken-
dileri seçerler. Boz çapar renkleri ve
cam mavisi gökyüzüyle kanşan ko-
yun yünii kirinde bulutlardan oluşan
yüksekliklerin kendine özgü bir ga-
rip kimyasını oluştururlar ki ancak
görenler duyumsayıp anlayabilirler
bunu.
Ağustos ortalanna doğru gün
dönmeye başlar Toroslar'da. Arpa,
buğday hasadının ardından Fireze
bastın mı kara da bastın sayılır' de-
meye başlar köylüler. Bu sözü doğru-
larcasına birdenbire indiriverir kara-
kış. Tek bir canlıya göz açtırmayan
Bolkarlar'da dev kartailar Ölmez otu
Bolkarlar'a ulaşmak isteyen, ken-
dine güvenen herkes. oralann sarp.
Toprağın son canı kara kevenle öl-
mez otudur. Ölemez otu da derler
fırtınalar çıkar. Vahşi bir muzıkte
inim inim öterek inlemeye başlar ma-
ğara ağızlan. Aşın soğuklar. topra-
ğın derinindeki bitki ve kökleri öz
sulanna vanncaya kadar dondurur.
Çalılar iğne ucu kırağılarla örtülür.
Kuş sürüleri gökyüzünden silinirler.
Rüzgârlar kuzeyden güneye doğru
süpürür tozdururlar karlan. Dağla-
nn, tepelerin sırtında kar bırakmaz,
tümünü tozlandınr, önüne katar,
kuytulara basar vığarlar.
Köylülerin, 'kürtül kan" adını ver-
diği bu karlar öylesine serttirler ki
bıçağını soksan geçmez cinsinden.
Yükseklikleri kimi yerlerde altı. yedi
metreyi bulan karlarm eskileri yeni-
lerine kanşır bazen. Yıllanmış kar-
lar, kalın tuz ırihğinde kayraklan-
mış, kararmış. kirli olur. Yaz sıca-
ğında dura dura kurtlanmaya baş-
larlar. Baş parmak kalındığındaki
kar kurtlan, ağır bir devinimde hare-
ket ederler. Avuca alındıklannda
üşütecek kadar da soğukturlar. Bir
bardak suya atıldıklannda, suyu
anında buz gibi yaparlar. Bardakta-
ki su rahathkla içilebilir. Temizdirler
kar kurtlan çünkü.
Kar çağı da sona erer, ardından
görülmemiş bir su gürültüsü aimaya
başlar dağlann yüzünü. Yamaçlar.
arklar. dereler tümüyle akara keser.
Akıp geldikleri yörelerin toprağın-
dan alırlar renklerini sular. Toprağın
öz suyu ile beslenerek ilk açan çiçek-
ler çiğdemlerle nevruzlar olur. Ar-
dından korkunç, akıl almaz bir bitki
fışkırması patlar ki tüm dünya dağ-
lannı kıskandıracak kadar ota. çi-
mene. çiçeğe keser her yan. Yamaç-
lar kendilerine özgü renk
leriyle taçlanır. Kudurtucu güzellik-
teki çiçeklerin damarlanna karsula-
nnın kokusu siner. Türlü ağaç, türlü
çam, katran dipleri diz boyu otlarla
örülür siser.
Bolkarlar'da 2800 metrede, kar eskileriyle beslenen buzul göllerinden biri. S Ü R E C E K
Hukuk adınahangi ilkeleri savunuyoruz
MUZAFFERİLHAN ERDOST
Ankara 1 Nolu Sıkıyönetim Mah-
kemesi'nin karannda, geçici 1 ve 4.
maddelerin "mahiyeti itibariyle sucun
nileliği ve vasfı" değıl, "cezalann infa-
. zı" ile ilgjli olduğu belirtilerek, geçici 4.
madde ile getirilen istisnanın (aynklı-
ğm), "hukukun temel prensiplerine
aykın olduğu" sonucuna vanlmıştır.
Boyabat Ağır Ceza Mahkemesi de,
• "cezalann infaa sırasında aynm yapıl-
! masını", "aynı konumda bulunan
L hükümlülerin işledikleri suçlann nite-
; liğine göre hükümlüleri iki gruba
' ayırarak infazda farklı uygulamalara
gidilmesini" eşitlik ilkesi açısından
Anayasaya aykın bulmuştur.
Anayasa Mahkemesi, geçici 1. mad-
de ile geçici 4. madde arasındaki süre
farklılığının, "hükumlüler arasında
ayn uygulamalara neden olduğunu"
belirterek, "yasa koyucunun, kesinleş-
miş hükümden önceki evreye dönük
suça ve suçluya göre uygulama öner-
mesi"nin ve "suç türünden, suçlunun
kişilığındcn aynı, tümüyle uygulama
yararlanma niteliği kapsamına gjren
'indirim'de aynklık ve aynm getirme-
sinin", "koşulla salıverme" kavramı-
nın niteliği ile çeliştiği sonucuna
varmışür. (19.7.1991)
Anayasa Mahkemesi, söz konusu
geçici 4. maddenin b bendini, 146,403
ya da 414 açısından, 4. maddede belir-
lenen süreler nedeniyle değil. 4.
maddedeki sürelerin 1. maddedeki sü-
relerden misli kadar fazla olması ve bu
fazla sürenin ceza türlerine (Ceza Ya-
sası maddelerine) göre düzenlenmiş
olması nedeniyle iptal etmiştir.
Anayasaya uygunluk açısından.
"yasa koyucunun istenciyle çelişse de,
eşitlik ilkesi gibi temel ilkelere aykın
olmamayf (Anayasa'nın 10. madde
gerekçesi) esas alan Anayasa Mahke-
mesi, geçici 4. maddenin b bendini,
iptal ettiği Ceza Yasası maddeleri ile
(koşullu salıverme yönünden) aynı ni-
telikte olan Ceza Yasasfnın 125.
maddesi açısından iptal etmemiş, bu
yöndeki itirazı reddetmiştir.
Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi,
yasa koyucunun "tümüyle uygulama-
yararlanma eşitliği kapsamına giren
'indirim'de yaptığı aynlık (istisna) ve
aynmı" Ceza Yasası'nın 125. maddesi
açısından koruyarak, Anayasa'da ye-
ralan "hukuk devleü" (2. madde) ve
"eşitlik" (10. madde) ilkelerine aykın
bir karar vermiştir.
"Terör suçu" ve güncel
olaylann karara yansıtılması
Terörle Mücadele Yasası'nın geçici
4. maddesi a bendinde, "Bu kanunda
terör suçlanndan sayılan eylemler so-
nucu memur ve kamu görevilelerinin
görevlerini ifade ederken (...) öldüren-
ler veya öldürmeye teşebbüs edenler
ile bu suça iştirak edenler"in, b ben-
dindeki gibi. ölüm cezasında 10 yıl
yerine 20 yıl, ömür boyunda 8 yıl yeri-
ne 15 yıl, öteki özgürlüğü bağlayıcı
cezalarda cezalannın beşte biri yerine
üçte birini çekmeleri gereküği hükmü
getirilmiştir.
Ankara I Nolu Sıkıyönetim Mah-
kemesi'nin itirazı (1191 116-50. 30.4.
1991) üzerine, Anayasa Mahkemesi,
geçici 4. maddenin a bendini eşitlik il-
kesi açısından olduğu gibi, "terör
suçu" kavramı açısından da iptal et-
miştir.
"8.4.1991 tarihine kadar işlenmiş
suçlan kapsamına alan ve dört gün
sonra, yani 12.4.1991'de yürürlüğe gi-
ren" Terörle Mücadele Yasası'nın
geçici 4. maddesi a bendinde yer alan
"terör suçundan sayılan eylemler" ta-
nımlanmasına gönderme yapan
Anayasa Mahkemesi, suçun işlendiği
tarihte, yasalarda, "terör suçu diye ay-
n bir suç bulunmadığY'nı ve "şartla
saiıverme yönünden de suç türlerine
göre bir aynm olmadığını" belirterek,
geçici 4. maddenin a bendini iptal et-
miştir. (1991 15-22,19.7.1991)
Irza geçme suçlannın aynklık (istis-
na) olmaktan çıkanlmasına ilişkin
iptal karannda Anayasa Mahkemesi
"İptalden, zor kullanma suretiyle ırza
geçme suçlannın uygun bulunması.
hoş görülmesi ya da bu tür suçlann
toplum için tehlikelerinin göz ardı
edilmesi anlamı asla çıkanlamaz" gö-
rüşüne yer vermiştir. (1991/36-35,
8.10.1991)
Bu görüşünü. uyuşturucu yapımı,
kullanımı ve dağıtımıyla ilgili suçlara
ilişkin iptal karannda da yinelemiştir.
(1991/34-38,8.10.1991)
Geçici 4. maddenin b bendinin Ceza
Yasası'nın 125. maddesi açısından ip-
tali istemi ise Anayasa Mahkemesi
tarafından, bu vargılann tam karşıtı
sonuçlara vanldığı için olmalı ki, red-
dedilmiştir.
Terörle M ücadele Yasası yürürlüğe
girdiği zaman, Ceza Yasası'nın 125.
maddesi açısından yararlanacaklann
sayısı (İHD Ankara Şubesinde topla-
nan bilgilere göre) KAVVA'dan 8,
KUK'tan 2, Rızgari'den 4 ve (örgütü
saptanamayanlar dahil) geri kalanı
PKK'dan olmak üzere 297 kişiydi.
Ama. iptal isteminin reddi karan,
okura "PKK'ya af yok" biçiminde ile-
tildi. Hukuk devleti ve eşitlik ilkelerine
aykın bir karar, Cizre ve Şırnak'ta
Nevruz'la birlikte yükselen ya da yük-
seltilen kanın baskısı altında, hukuk
devleti ve eşitlik adına nerdeyse "hoş
görüldü".
Bitirmeden şu da eklenmeli: Terörle
Mücadele Yasası'nın genel süresinden
yararlandınlmadığı için şimdi de salı-
verilmemiş bulunanlar, geçici 4.
maddede belirlenen süreye göre sahve-
rilecekleri gün geldığındc, aynı Ceza
Yasası maddesindeki suçlar işlenmeyc
devam ediliyor ya da aynı nitelikte ör-
gütler etkinlikleri sürdüriiyorsa, salı-
verilmeyecekler mü Yasal açıdan,
hükümle birlikte eylemle (suçla) ilişki-
si kesilen kişinin, aynı nitelikte suçla-
nn devamından dolayı aynca
cezalandınlması nasıl ki hukuksal açı-
dan olanaksızsa, koşullu salıverilme
için belirlenen sürenin misli kadar faz-
la bir süre içeride tutulması da, hukuk
devleti ilkesine aykındır.
Kuşku yok ki, bugünkü Başbaka-
nın. eski başbakanlıklan günlerinde
yinelcdiği sözlerle söylemek gerekirse,
"Demokrasilerde çare tükenmez". Si-
yasal iktidann Meclis'ten geçireceği
bir maddelik yasayla sorunun çözül-
mesi, bu "çare"lerden biridir. Yeter ki,
demokratikleşmenin yöntemleri de
demokraük olsun ve demokrasinin
gerçekten "demokrasi" olmasına iç-
tenlikle karar verilsin.
Sözlerimi, 20 Ağustos 199Tde
Cumhuriyet'in "Tartışma" sütunun-
da yayımlanan "Eşitsizlik Geciktiril-
meden Giderilmeli" adlı yazımın son
tümceleriyle bitireyim:
"Genel hükümlere göre aylarca ön-
ce tahliye edilmesi gereken nice insan,
hâlâ içeride bulunuyorsa, İlhan Sel-
çuk'un deyişiyle içerideki insan ile
dışandaki insan arasındaki fark. bizi. !
her gün değil, saatin tiktaklan gibi her j
an rahatsız etmiyorsa. biz* hukuk ve '<
insan haklan adına hangi ilkeleri savu- |
nuyoruz!" j
BİTTİ
ANKARA... ANKA
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Ölüm Gündemden Siliniyor
Ikibinti yıllar yaklaşırken bilim adamları ölümü gündem-
den silmeye çalışıyor. İnsan yaşamı uzuyor giderek. Ba-
yındırTıp Merkezi nin açılış hazırhklanyla ilgili birtoplantı-
da inanılmaz şeyler dinledim, hayal gücfjmüzü aşan
buluşlar. Bilimin ışığı hayal gücünü aşıyor. ABD'defantas-
tik cerrah diye tanınan bir doktorumuz var biliyorsunuz.
Profesör Münci Kalayoğlu, karaciğer naklinde rekor kırı-
yor; TV'ler. dergiler ondan söz ediyor. Bu karşılaşmada
konuşurken uzun yıllar yaşamayı düşledim. Yaşamak ve
özlemlerimi dindirmek umuduyla gülümsedim. Doktor Ka-
layoğlu elli iki yaşında, o da uzun yaşamak istiyor. Daha
çok ameliyat yapmak, yeni yöntemlerle daha çok insana
yaşama gücü vermek istiyor. Karaciğer nakli nedeniyle
kanseri, sirozu aşan hastalar çoğalıyor birçok ülkede. Bi-
zim ülkemizde bu ameliyat yapılamıyor henüz. Çünkü alt-
yapısı yok. Karaciğer bağışı olmuyor, onun da bir altyapısı
var. Tüm sorunların ortak altyapısı yine eğitim. Önce karar
vermek, başlamak gerekiyor. Devlet hastanelerinde, üni-
versitelerde^ bir hazırlık, araştırma ve deneyler. Yoksa
parası olan yurtdışına gidiyor, olmayan ölümeyatıyor! Ka-
raciğer nakli biryana, kalpyada başka ameliyatlar, hasta-
lıklar için yalnız ABD'nin belli merkezlerine odenen para,
döviz ne tutuyor dersiniz; yılda yaklaşık üç yüz milyon dc-
lar. Kimi insanlarımız bedava yaşıyor, ama kimi insanları-
mız hayli pahalı! Tıp turizmi giderek yoğunlaşıyor, ABD'de
kimi konsoloslar, elçilik görevlileri yalnız bu işle uğraşı-
yor. Ülkemizde de ilginç kuruluşlar var, ABD tıp merkezle-
riyle Türk hastaların ilişkilerini düzenliyorlar. Başka dok-
torlar gibi, Profesör Münci Kalayoğlu da bir hastanın
doktorunu, kliniğini seçimde özgürlüğüne saygı duyuyor.
Ancak seçim yapamayanların da ülkesinde eş düzeyde
çağdaş koşullarla sağlığına kavuşabilmesini savunuyor.
Bayındır Tıp Merkezi bu amaçla kuruluyor. Doktor Kala-
yoğlunun çalıştığı Visconsin Universitesi'yle işbirliği ya-
pacak merkezde çalışan doktorlar, örneğin kalp, böbrek,
cığer ameliyatlarındaki yeni yöntemleri öğrenecekler, yıl-
da en az bir kez ABD'ye gıdecekler. Hemşireler de öyle.
Ingiltere'nin belli hastanelerinde bir eğitimden sonra ça-
lışmaya başlıyorlar. Doktor Kalayoğlu da, tıp merkezini
kuran Bayındır Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı Kamu-
ran Çörtük de çağdaş kuruluşların olumlu etkisini vurgulu-
yorlar. Ben de acaba' diyorum. Türk doktorlarına büyük
güvenim var. Her dalda çok değerli doktorlar tanıyorum.
Münci Kalayoğlu da onlardan biri. Hacettepe Tıp Fakül-
tesi'nde genç bir asistanken tanıdım onu. Olanaklarını
zorlayarak bu aşamaya vardı. Olanak bulsalar daha neyıl-
dızlar parlar tıp dalında!
Sağlığımda bir sorunu çözmek için yurtdışına gitmeyi
düşünmedim şimdiye kadar. Elbet bu benim seçimim.
Ama hastanelerimizin, üniversite kliniklerinin durumunu
da yakından biliyorum. Parlak değil, acıklı. Sağlık bütçe-
sinde ilk kez bu yıl artış var. Neye yetecek bilmem? Sağlık
karnesinin, sağlık sigortasının işlerliği tartışılabilir. Devlet
hastanelerine ya da sosyal sigortalar hastanelerine yolu-
nuz düştü mü hiç? Ülkemizde elli bin kişi kalp ameliyatı
için sıra bekliyor. Ûlümden sonra sıra gelir belki de! Sağlık
sigortası da ilgi görmüyor. Çünkü işlerlik sağlayacak kuru-
luşlar yok! Üniversite klinikleri de hastane gibi çalışıyor
ülkemizde. Araştırma yapmaya vakit de yok, olanak da.
Bırakalım uluslararası kongreleri, .dalında aydınlatıcı ya-
yınları izlemek de kolay değil. O yayınların çok azı geliyor
ülkemize. Çünkü para yok!
Bu koşullar doğrultusunda on genç işadamının sağlık
alanına yönelmesi. çağdaş donatımlı bir tıp merkezi kur-
ması sevindirici bir olay kuşkusuz. Bu merkezde çok geç-
meden hasta karaciğerlerin değişeceğine de inanıyorum
ben. Doktor Kalayoğlu sık sık gelecek bu merkeze. Karaci-
ğer bağışıyla, korumasıyla ilgili çalışmalar, eğitim, bu
konuda karar vermesi gerekenler gecikebilir, ama bilimin
ışığı hızla ilerliyor. Doktor Kalayoğlu'na sordum bir aralık:
- ABD'de de karaciğer sıkıntısı var mı?
Yanıtı şaşırtıcı. Sıkıntı var, ama umutlu deneyler yapılı-
yor. Babun türü maymun ciğeri kullanılıyor ya da domuz.
Domuz ciğerine belli cinler vererek insanlara uyum sağla-
nıyor. Bir babun ciğerinin AIDS'e de güzel bir direnci oldu-
ğu saptanmış bulunuyor bu deneylerle... Karaciğer naklin-
de bu çok önemli bir konu. Çünkü sarılık geçiren kişilerin
karaciğer bağışlaması bir anlam taşımıyor, özellikle He-
patit-B çok tehlikeli. Acı ama gerçek, ülkemizde de Hepa-
tit-B geçirenler çok, ancak belli bir sayım yapılmadığı için
gerçekler bilinmiyor.
• • •
Doktor Kalayoğlu ile konuşurken düşündüm. Tüm de-
neyler, araştırmalar insan sevgisinden kaynaklanıyor
bence. insanı daha güzel, daha sağlıklı, daha uzun yaşat-
mak özleminden. Sağlıklı yaşayanlar, yaşam süreci uza-
yanlar da insanlığa katkılarıyla değerlendirecek bu güzel
çabaları.
Biz de göreceğiz, yaşayacağız ya da yıllar sonra da ma-
sal türü dinleyeceğiz. Yaşam, çağı yakalarsak güzelleşir
değil mi?
BU1MACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Şen, şakacı ve
güldürücü kimse.
2/ Hararet... Bir
çeşit yumurtaL ve
hafıf hamur tatlısı.
3/ Lokantalarda
garsonlann yemeği
veren arkadaşına
'vazgeçildi, verme
1
anlamında söyle-
dikleri söz... ts-
kambilde bir kâğıt.
4/ Uzun şeritler
durumunda bir de-
niz yosunu. 5/
Abide... Cami,
mescit gibi yerlerde yapılan dinsel-
konuşma. 6/ lcar... Olumsuzluk
belirten bir önek. 7/ Yemek... Ara-
lannda evlilik bağı olmayan kişiler
arasındaki cinsel ilişki. 8/ Bir şeyi
ammsamak için yazüan kısa yazı...
tki kişiyle oynanan bir iskambil
oyunu. 9/ Anadolu'nun bazı yöre-
lerinde, geceleri insanların üzerine
çoküp korkuttuğuna inanılan düş-
sel yaratığa verilen ad.
YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Susamyağı. 2/ Güneydoğu As-
ya Ülkeleri Örgütü'nün simgesi... Birdenbire ortaya çıkan ruh-
sal darbe. 3/ Cimri... Uzaklık anlatmakta kullaıulan söz. 4/
Çok dikkat ve özenle davranan. 5/ Eski Mısır'da Güneş tan-
rısı... Islam dinine göre haram sayılan faiz. 6/ Baryumun sim-
gesi... Kolaylıkla aldatılabilen. 7/ Harman yerindeki tahılın
taş ve toprakla karışık kalıntısı... îskambilde koz. 8/ "Milli-
yeti — ederek her işimizde / Efkâr-ı Firenge tabaiyyet yeni
çıktı" (Ziya Paşa)... Güzel sanat. 9/ Moliere"in "Cimrı" adlı
güldürüsünden Ahmet Vefık Paşa'nın yaptığı uyarlama.
GEÇMİŞLE GELECEK
Sabahattin Kudret Aksal
2. bası 10.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Turkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İstanbut
Ödemeli göaderilmez.