15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6MAYIS1992ÇARŞAMBA § 16 METROPOL ATILLA DORSAY "Çikolata Renkli" Değil, Zenci... Sankı Hollyvvood'un pek düşkün olduğu geleceğe dönük o karamsar bilim-kurgusal masallardan bırini izler gibiyiz. Dünyanın en zengin kentlerinden, en görkemlı yerleşme mer- kezlerinden birı olan "melekler kenti" Los Angeles, kızgın kalabalıklar tarafından yakıp yıkılıyor, yağmalanıyor, harap edi- liyor. İster mısiniz, dünyaya Hollywood filmi ambalajıyla pa- ketlenmış düşler yollayıp duran bu kentin akibeti de, bu hafta sonu bir dergide acıklı resimlerini gördüğümüz, bir zaman- lar Ortadoğu'nun incisi olan Beyrut'un sonuna benzesin? Çatırdayan, yalnızca Los Angeles'ın dükkânları, zengin vit- rinlerı, şık evleri değıl. Tüm bir "Amerıkan rüyası", bir Ame- rikan usulü yaşam da çatırdıyor. Sovyetler'in çöküşünden sonra kendisini "dünyanın hâkimi" ilan eden, tüm dünyaya bir "yenı düzen", bir Pax Americana ıhraç etmeye çalışan bu ülkenın başına gelenler karşısında "layığını buldu" mu di- yelim? Yıllar yılı sayısız fılm, TV fılmı, dizısı aracılığıyla tüm dün- yaya şıddet görüntüleri, şıddete dayalı bir eğlence anlayışı yollayan ve böylece özellikle çocuklarımızın zihninde şidde- ti yaşamın ayrılmaz bir parçası olarak yerleştirmeyi başaran bu üikede birden patlak veren bu yenı şıddet dalgasının dev boyutlan karşısında, "ettiğini buldu" dıye mi yargıda bulu- nalım? Şu günlerde sinemalarımızda gösterilmekte olan "Şehrin Kalbi-Grand Canyon" adlı ilgı çekici filmin kahramanlarından biri olan bir şiddet filmleri yapımcısı, aynı şıddete "bizzat" uğrayıp ölümün eşiğinden döndükten sonra, yaptığı filmle- rin, giderek tüm bir sinema anlayışının bu anlamsız şiddeti yaygınlaştırmakta ne denlı etkin olduğunu anlayıp, bu tür ftlm- ler yapmaktan vazgeçeceğını söylemiyor muydu? Ama aynı yapımcı, filmin finalınde, ' Amerika şıddetsiz yaşayamaz" yar- gısına varıp, şiddetin bu ulkedekı yaşamın ayrılmaz bir par- çası olduğunu kavramıyor ve yenıden bu tür filmler üretmeye dönmüyor muydu? Amerika'da olup bitenlerden almacak sayısız ders var as- lında Bunlardan bıri, adalet denen kavramın o çok hasas dengesı. o dengeyi her zaman doğru olarak tutturmanın zor- luğu ve de bu dengenin önemi. ABD'deki yargı sisteminin, yine Hollyvvood filmleri aracılığıyla edindiğımiz yansımaları, kimi zaman bizleri heyecanlandırmış ve bir ınsanın yaşamı- nı etkıleyecek kararların, bir tek kişının değıl, birçok ınsan- dan oluşan bir "jüri"nin vermesi, çok daha hoş gözükmüştü qözümüze... Ancak Los Angeles olaylarından sonra, en çok eleştırılen şeylerden bırı bu oldu ABD'de Hukuksal sorun- ların çözümünün işin 'profesyoneli' bir yargıçtan çok, konu- ya 'yabancı' olan bir grup insana bırakılmasımn yanlışlığı üzerinde duruldu. Daha da önemlisi, ister tek bir yargıç, isterse bir grup in- san olsun, önemli bir davada, etki altında kalmadan, toplum- da geçerlı olan çeşitlı önyargılardan (ırksal, ekonomık, siyasal, ahlaki, vs.) bağımsız biçimde karar vermenin zorluğu orta- ya çıktı Son davanın "12 ofkelı adamı", bilmem ülkelerını ka- na boğan bir kararın altına attıkları imzanın vicdan azabından hıç kurtulabilecekler mı? Kuşkusuz daha da önemlisi, bu olayın ABD'de birikmiş olan çeşıtli toplumsal ve ırksal haksızlık ve eşitsizliklerin üze- rindeki örtüyü birden kaldırıvermesi. Bu konuda hemen her- kes yazdı: ABD denen ve sevsek de, sevmesek de, hangi üikede yaşasak ve hangi siyasal inançta olsak da, yaşamla- rımızı yakından etkileyen dev üikede olup-bitenler, çoğu za- man hiç de Holywood imalatı filmlerin ve sık "pembe dizilerin" gösterdiği gibi değil. Bu üikede özellikle son dö- nemde. (Reagan ve Bush dönemleri) izlenen ekonomi poli- tikalanyta büsbütün azdırılmış gelir dağıtımı dengesizlikleri inanılmayacak bir işsizler, giderek açlar ordusu, sisteme karşı gitgide azalan bir inanç eksikliği var. Ve üstüıie üstlük, bu üikede, az sayıda insan için açık bi- çimde, çok sayıda insan içinse bilinçaltında süregiden bir siyah-beyaz ayırımı, bir zenci düşmanlığı da var. Bakalım, dev ulke Amerika, bu sorur-.ların üstesinden gelmeyi başarabilecek mı? Bakalım ırk sorunlarının adı "zen- ci"ye "çikolata renkli" demekle kibarlık ettiğini sanan bir ya- pav anlayıştan kurtanlıp gerçek yörüngesine oturtulabilecek mı? Bakalım Amerika, kara adamın bağrından kopup ge- len o korkunç öfkeyi yatıştırmayı başarabilecek mi? Ve ba- kalım, bu artan şiddet dalgasından sonra, bunun dolaylı, ama etkin yardımcılarından biri olan film ve dizilerden taşıp du- ran şiddet, biraz gemlenebilecek mi? Yoksa, "Bu Amerikan tarzı yaşamın ayrılmaz parçasıdır" diye kendılerıne vicdan- larını rahatlatacak bir mazeret bulmaya her zaman hazır ya- pımcı/yönetmenler, dünyaya yine şiddeti dolu karanlık görüntüler dağıtmayı sürdürecekler mi? Bekleyip görmeye değer. 60 YIL ONCE Cumhuriyet Kapanan dükkânlar 6.VIAY1S1932 Dünkü akşam rcfıklcrimizdcn biri birçok dükkân sahiplcrinin hükümete terki licaret edcceklerine dair beyannameverdiklerinden, yaİnız Pangaltı tarafında 33 dükkân sahibinin bu surctle muracaatte bulunduğundan bahsedıyordu. Dün keyfiyeti defterdarlıktan lahkik ettik. Bize verilch malûmata nazaran bu müracaalçilcr içinde hakikî surette terki ticaret edenler olduğu gibi bunu birhile vasıtası olarak kullanmak istiyenlcrde vardır. Kazanç kanunu beyannameye tâbi olmıyan csnafı kazanç vergısınden bir sene için müstesna tutmaktadır. Vergi tnükellefıyeti bir dükkân açıldıktan bir sene sonra başlamaktadır. Bazı kimselerkanunun bu müsaadesinden istifadeiçin vergi tahsil zamanı olan haziran ayı bidayetinde dükkânlannı kapamış addedilmeleri için tahsil şubelennc beyannamc vermektedirler. Bunlarbitlabi bir müddet sonra dükkânlannı açarak yeniden icrayi ticarete başlayacaklar ve gclccek sene için kazanç vergisinden kurtulmuş olacaklardır. EN KUVVCTLİV B •i EN MDTECANİS 30 YIL ONCE Cumhuriyel Misafır kraliçeler Evvelki günden beri sehrimizde bulunan Romanya ve Yugoslavya Kraliçeleri Hazeratı dün sabah Ayasofya vc Kariye camilerini ziyaret etmişlerdir. Robert Kolej müdürlerinden Mr. Hemtington'un yeğeni Mel. Beymen Kraliçeler Hazeratı şerefıne evinde bir öğle ziyafeti vermiştir. Buziyafette Romanyasefiri M. Karpve Yugoslavya maslahatgüzan M. Yovanoviçilekonsoloslar hazır bulunmuşlardır. Misafır Kraliçeler Hazeratı dün öğleden sonra da Topkapı sarayını ziyaret etmişlerdir. Âsiler arasında çarpışma Venezuella"da deniz kuvvetlerine mensup birdeniz piyadesi garnizonu.askeri polis birlikleriyle birleşcrek hükümete karşı isyan etmişlerdir. Asi kuvvetler. dün Canpano liman şchrini elc geçirdikten sonra bu bölgedcki RioCaribe. El Piar vc Caan şehirlerine de hâkim olmuşlardır. Asi deniz piyadeleri aynı zamanda Canpano radyosunu da ele geçirerek hükümcic sadık birliklerin Canpano şehrine doğru ilerlemekte olduklannı söylemiş, bu arada hükümete mensup bir uçağın şehri bombaladığınıaçıklamıştır. Söz üniversitede YÖK'ü yok etmeyenhükümete MERİH AK İZMtR - 1402'lik öğretim üyeleri, çağdaş üniversitenin anayasa değişik- liği ile sağlanabileceğini, bugünkü çer- çevede üniversite sisteminin ancak "iyileştirilebileceğini" duşünuyor. 1402'lik öğretim uyelerinden Prof. Dr. Cem Eroğul, yeni YÖK Yasası'ndan en büyük beklentilerinin "özerklik" ol- duğunu söyledi. Prof. Dr. Eroğul, YÖK Başkanı lhsan Doğramacı'nın bütün savlarının aksine YÖK Yasası ile iini- versitelerin özerkliğinin kalktığını öne sürdü. Prof. Dr. Eroğul, "Özerklik de- yince her şeyden önce fakültelerin ve üniversitelerin kendi öğretim üyeleri ta- rafından seçilen organlar ve kişiler ta- rafından yönetilmesi anlaşılmalıdıı Çünkü üniversitelerin özerk olmadığ) nın tartışılmaz bir kanıtı; üniversitele- rin yönetimi YÖK'e aittir ibaresi doğ- rudan doğruya anayasada yer almak- tadır. Üniversitelerin yönetimi kendi dı- şında bir organa aitse hâlâ üniversite- lerin ozerk olduğunu iddia edebilmek için ya anayasayı ya da YÖK Kanunu- nu okumamış olmak lazım ya da özerklik nedir onu bilmemek lazım" dedi. Özerkliğin bir idari-yönetsel kavram olduğunu belirten Prof. Dr. Cem Ero- ğul şunları söyledi: "Birtakım insanlar bilimsel özerklik- ten söz etmektedirler. Bu bir saçmalık, kandırmacadır. Bu, yasalanmızda da yer alan bir kandırmacadır. Özerklik, yönetsel bir kavram olduğu için bunun aşıııa değilizbilimsellikle bir alakası yoktur. Kimya özerk olur mu? Bilim özerk olmaz; bi- lim ya bağımsızdır ya da bağımsız de- ğildir. O da zaten bilim değildir. özerk- liğin bilimle hiçbir ilgisi yoktur. Yönet- seldir. Şu da unutulmamalı, özerklik adı üstünde denetimsizlik değildir. De- netim olur, ama temel yönetim karar- ları üniversitenin kendi seçilmiş organ- ları tarafından belirtilmelidir!' Öğrencilerin yonetime katılmasının özerkliğin ayrılmaz bir parçası olduğu- nu dilegetiren Prof. Dr. Eroğul, "Tiir- kiye'de kamuoyunun bilgilendirilmesi son derece eksiktir. Son olarak hükü- metin rektör görüşlerini tartışmaya a< masında bunları gördük. Burada d rektörlerin telaşını anlamakta ben zor- luk çekiyorum. Çünkü büyuk olasılıkla bu kişiler tekrar seçilirler. Kendilerine uygun bir kadrolaşma sağladılar üni- versitelerde. Bu yüzden paniklemeleri- ne anlam veremiyorum" dedi. Üniversitelerin yüksekokul konu- mundan kurtulmasmı, bunun yerine bi- lim üreten merkezler durumuna getiril- mesini isteyen Prof. Dr. Eroğul, üniver- sitelerin resmi görüşünün de olamaya- cağını bildirdi. Prof. Dr. Eroğul, "Ben Atatürkçü bir insanım, ama 'üniversi- te Atatürkçü genç yetiştirmelidir' diye bir hüküm olmaz. Çünkü üniversite herhangi bir resmi ya da çoğunluk go- de devam etmesidir. Bu olayı yaşıyoruz" rüşüne tabi olmadan aykırı duşünme diye konuştu özgürlüğüne sahip bir kurum olursa, ancak o zaman yararlı olabilir" diye konuştu. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi öğre- tim uyelerinden ve 1402'lik Prof. Dr. Veli Lök, YÖK Kanunu'nun değiştiril- mesi gerektiğini söyledi. Prof. Dr. LÖK, Prof. Dr. İhsan Doğramacı'nın olayı topluma sürekli olarak yanlış aksettir- diğini belirtti ve "YÖK Yasası demok- ratikleşmeyi içermeyen bir yasadır. İn- sanların kendi kendini yönetme olayı- nı engelleyen bir yasadır YÖK. Bugün okuması, yazması olmayan köylünün kendi iradesini seçme özgürlüğü varken üniversitelerde bu gerçekleşemiyor. Oğ- retim üyesi, öğretim uyesi yardımcısı, personel ve öğrencilerin yönetimde söz sahibi olmaları lazım" dedi. Hükümetin üniversitelerden görüş almasını olumlu karşılayan Prof. Dr. Veli Lök, seçilmeden atama ile gelen ki- şilerin YÖK'ü savunmasının da çok normal olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Ankara Öğretim Uyeleri Derneği 2. Başkanı ve 1402'lik öğretim üyesi Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu, "Özerk ve özgür bir üniversite" istediklerini söyledi. Bu- nun 10 yıldır çeşitli defalarca gundeme getirildiğini belirten Prof. Dr. Hatipoğ- lu, "Ancak Baba, İnönü ve hükümet Doğramacı'ya teslim olmaktalar" diye konuştu. "Bir kurumu 10 yıldır eleşti- riyorsunuz, onu değiştirmek istiyorsu- nuz, ama bu kurumun adamlanndan görüş alıyorsunuz" diyen Prof. Dr. Ha- tipoğlu, sözlerini şöyle sürdürdu: "Bu olacak şey değil. Aydınlar ve üniversite çevreleri bununla üniversite çevrelerinden beklentisini yitirmiş oldu. Başta Milli Eğitim Bakanı olmak uze- re herkes kamuoyunda rezil olmuştur. Bağışlanacak bir şey değil. Geldiğimiz şu noktada bile aylardan beri YÖK ta- sarısını hazırlıyoruz dedikleri halde şu anda bir tasarı yokmuş gibi Devlet Ba- kanı Türkân Akyol'un başkanlığında bir komisyon kuruyorlar. Bunun adı; Lok, "Bu yasanın üniversiteleri okul- üniversite çevrelerini oyalamak ve bu laştırdığı kesin. Üniversitede de aşağı- yaz aylarını atlatmak. Bu aşamadan dan yukarıya hiçbir fikir gitmiyor. Şu sonra komisyon kurmak 5 ayın boşa anki sistemde fikirler yukarıdan aşağı- gittiği anlamına gelir" ya iniyor. Bu âdeta sıkıyönetimin top- Hükümetin YÖK başta olmak üze- lumdan kalkmasına karşın üniversite- re üniversitelerden görüş aldığını, bu- na karşın hükümeti oluşturan siyasi ' partiler ile birlikte ortak mücadele ve- ren öğretim üyesi orgutlerinden, öğre- tim uyelerinden en ufak görüşün bile alınmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Hatipoğlu, Doğramacı'nın önümüzde- ki günlerde, "Babanın istediği doğrultusunda" rektör atamaları yapa- rak bu işten kurtulacağını öne sürdü. Başbakan Yardımcısı ve Devlet Baka-* nı Erdal İnönü'yü de bu konuda pasifr kalmakla suçlayan Prof. Dr. Tahir Ha- > tipoğlu, "Kendisini anlamak mümkün-I değil. Yıllardır, 'Benim üniversiteden.'i ayrılış nedenim YÖK'tür' diyen kendi-..' sidir. Hukumette 3-4 tane akademik i bakanı olmasına karşın, YÖK ile ilgili herhangi bir çalışma yapamıyorlar. Bu- * gun İnönu, kendine bağlı TÜBİTAK Başkam'nı bile görevden alamayacak derece aciz duruma düşmüştur" dedi. - "Koalisyonun üniversitelere demok-> rasiyi getireceğine inanmak istiyorum"? diyen Prof. Dr. Türkân Süren şöyle ko- nuştu: "YÖK duzeninin değişmesi gereki-, yor. Çok fazla geciktikleri için insan-** larda karamsarlıklar başladı. YÖK,*' anayasa değişikliğini gerektiriyor. Öz- Z gür üniversite, bilimsel çalışmaların ya-*"" pılacağı bir üniversite özlemimiz var.'' Eski atılımcı oğrenci ve asistanı görmü-*? yoruz. O kadar çok alıştırılmış ki sus-'"' maya, yeniden konuşması yöneticiyi ra- hatsız edecek. Anarşi üniversiteden J kaynaklanmadı. Şimdi YÖK düzenf * var, ama Türkiye'de anarşi sürüp gidi-* yor" ; "| ÇALIŞANLAREV Öğrencilere göz açtırmayan sadece YÖK mü? Ya öğrenciler; onlar gözlerini açmayı ne kadar istiyor? Atama sisteıııi bir zarurettirProf. MEHMETSAĞLAM 19 Muyıs L'nirersılesi Rektörü 19 Mayıs Üniversitesi'nin kuruluş yılı olan 1975 ile üni- versitelerin sürattc gelişmesine imkân yaratan 2547 sayılı Yük- seköğretim Kanunu'nun yü- rürlüğe girdiği 1982 yılı öncesi ve şımdiki durumunu muka>e- se ettiğimızde; 1982 yılında 3 fakülte var iken 1992'de(kuru- luşu için yasa tasansı Meclis'e sevkedilen dişçilik ve mühen- dislik de dahil edildiğınde) 8 fakülteye. 9 yüksekokula (yeni kurulan Bafra ve Samsun mes- lek yüksekokullan ile) 3 ensti- tüye ulaşılmıştır. Toplam olarak yükseköğre- tim kurumu sayısı 7 kata yakın bir artışla 3'ten 2O've varmıştır. 1982'de 407 olan öğrenci sayısı bu yıl alınacak öğrencilerle 34 kat artışla 14.000'e>ükselecek- tir. Bu öğrenci savısındaki artı- şa rağmen öğrenci başan oran- lan %84"ün altına düşmemek- tedir. 1982"de 114 olan öğretim elemanı sayısı 70'i profesör ol- mak üzere 780'e ulaşmıştır. 1986'ya kadar hıç bulunma- yan araştırma projesi o yıl yasa- nın sağladığı imkânla kurulan Araştırma Fonu sayesinde 336 araştırma projesi başlatılmış veya bitirilmiştir. Bu projelerin maliyeti 2.375 milyar liradır. Bitirilen araştırma projelerin- den 32 tanesi aynı fondan \eri- len destekle kitap halinde bastı- nlmıştır. Bu sayı 1982 yılı öncesindeki bütün basılan eser- lerin birkaç mislinden fazladır. Enstitülerimizden mezun öğ- renci sayısı 222 olurken şu anda da 329 öğrenci bu kurumlarda öğrenim görmekte ve yine aynı \asal imkân sayesinde 33 araş- tırma görcvlisi master ve vük- seklisans için > urtdışına gönde- nlmıştır. Bu gelişmelerin kısa sürede gerçekleşmesini 2547 sa- yılı Yükseköğretim Kanunu'- nun verdiği imkânlara borclu olduğumuz ortadadır. O halde; Devlet Planlama Teşkilatı. Yükseköğretim Kurulu ve üni- versitelerden teşekkül edecek bir kunıl ülkenin insangücü planlamasını yapmalıdır. Bu zorlayıcı değil. yönlendirici ol- malı ye teşvik esası getirilmelı- dir. Özel üniversitelerde özel sektörün. kamuda devletin teş- vikleri olmalıdır. Aynca. verimli çalışma. ka- pasitenin azami kulianılması özellikle icra organlan seçim esasıyla kurulan organizasyon- larla sağlanamaz. Akademik özerklik esasına, ancak top- lumdan aldığı girdilerden fazla- sını topluma çıktı (ürün) olarak vermek sorumluluğunu taşıya- rak. ayakta durabilecek oİan kurumlar olmak şeklindc bir yönetim anlayışına sahip üni- versiteler. toplum ıhtivaçlarına cevap veren. topluma hesap ve- ren kurumlar şeklindey önetile- rek ulaşılabilir. Bunun için de. rektör ve dekanlann toplumsal ve siyasal otoritenin söz sahibi olduğu bir yöntemle atanarak Ve başansızsa aym yolla görev- den alınarak işleyen bir sıstem zarurettir. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun üni.versitelerimi- zin hızlı gelişmesine imkân ya- rattığı bir gerçektir. Ancak üniversitelerin sorunlan kalma- dı anlamı taşımaz. Eğitim ve öğrctımin kalitesinin daha da yükseltilmesi ve daha çok sayı- da öğrenciye öğrenim imkânı saratmak açısından; 1. Yeni açılan yükseköğretim kurumlan, yeni açılan bölüm ve programlar ile sadece bu yıl üniversitemizde sağlanan %35 kapasite arttınmı dikkate alm- dığında akademik ve idarı kad- ro yönünden eksiklikler daha da hıssedilir olmak tadır. 2. Yükseköğretimde öğrenci kapasitelerinin arttmlması. okullaşma oranının arttırılması ve öğretim üvesi yetiştiımede is- tenen düzeyc ulaşılması; gayri safi milli hasıladan vc bütçedcn yükseköğretime aynlan payın büyümesi ile mümkündür. 3. Üniversitelerin kendi kay- naklanyla varattıkları gclirle- rin. eğitim ve öğretimın ihtiyaç- lannı karşılamakta kullanacağı dikkate alınarak. vergidcn mu- af tutulması gerekmektedir. Aynca üniversitelerin >urtiçi satın almalannda ödenmekte olan KDV ile >urdışında akre- ditif açtırmak suretivle şapılan cihaz alımlannda ödenmekte olan KDV. fonlara vapılan ödemeler. kı bunlar ödenekle- rin %35'ini bulmakladır. kaldı- nlmalıdır. Yine döner sermaya gelirlennden büıçe\e avrılan %2'lık pay da aynı gerekçe ile kaldınlmalıdır. 4. Ünıvcrsitelerin ekim ayın- da veni eğitim ve öğretim yılına başlamaları dikkate alınarak eğitim ve öğretim yılına gerekli yatınm ve hazırlıklar bitirilmiş olarak başlanılması açısından. üniversitelere ait ödeneklerin ilk partide % 100 olarak scrbest bırakılması gerekmektedir." Yarın: TRAKYA tMVERSİTESİ. TEKtRDAC ZÎRAAT FAK., K.T.Ü., B.Ü. Prof. Hamit Fişek, SORULARI/SORUNLARI -*. YILMAZ ŞİPAL - Çalışanlar ve yasalar £ Çalışanlann hak veyükümlülüklennı belirleyen yasalann ba-•<• şında anayasa gelmektedir. Anayasanın 49. maddesine göre: •« "Çalışma. herkesin hakkı ve ödevidir <N Devlet.çalışanlann hayat sevıyesini yükseltmek.çalışma ha-"* yatını geliştirmek ıçın çalışanlan korumak. çalışmayı destekle- ^ mek ve işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yarat-'* mak için gerekli tcdbırleri alır. '* Devlet. işçi-ışveren ilişkilerindeçalışma banşınınsağlanması- nı kolaylaştıncı ve koruyucu tcdbırleri alır." '~ Anayasanın 60. maddesi de 'sosyal güvenlik hakkı'na ilişkin- 1 ^ dir. Bu maddedc. "Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir" de-'* nilmekte ve devlete 'bu güvenüği sağlayacak' gerekli önlemleri K alması görcvi verilmektedir. ^ Gerek kamu gerekse özel sektörde çalışanlann, gerek çalışır--^ ken gerekse çalışamayacak duruma düştüklerindc güvenlikleri'^ çeşitli yasalarla sağlanmak tadır. t iX Bu yasalann çalışanlann güvenliklerini yeterince sağlayıp ^ sağlayamadığı tartışmasını daha sonraki yazılanmıza bıraka-' v rak kimlerin çalışma ve sosyal güvenlik haklannın hangi yasa- larca sağlandığına kısaca dcğınelim. ? (1) 657 sayılı Devlet Memurlan Yasası: Genel olarak kamu A kesiminde ve memur slatüsünde çalışanlann "hizmet şartlannı, '* niteliklerini. atanma ve yetiştinlmclerinı. ilcrlcme ve yükselme-'* lerini. ödev. hak, yüküm vc sorumluluklannı. aylıklannı ve't' ödeneklerini ve diğer özlük işlerini düzenler." (2) 1475 sayılı İş Yasası: Bu yasa ile kamu ve özel sektörde ve? "bir hizmet akdine dayanarak herhangi bir işte ücret karşılığ» çalışan" işçilerin ve işvercnlcrinin hak ve yükümlülülen düzen- _ lenir. * (3) 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası: Kamu ve özel sektörde'^ "bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafın-* dan çalıştınlanlar" bu yasanın kapsamına alınmıştır. ,? (4) 1479 sayılı Bağ-Kur Yasası: Bu yasa ile "herhangi bir işve-, rene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına^ bağımsız" çalışanlann sosyal güvenlikleri sağlanmaktadır. (5) 854 sayılı Deniz İş Yasası: Bu yasa "denizlcrdc. göllcrde-, ve akarsularda Türk bayrağını taşıyan ve yüz ve daha yukan grostonilatoluk gemilerde bir hizmet akdi ile çalışan gemi, adamları ve bunların işverenleri hak'anda uygulanır." (6) 2925 sayılı Tanm İşçileri Sosyal Sigortalar Yasası: Bu ya- .• sa ile "tanm işlerinde. hizmet akdiyle süreksiz olarak çahşanla- J nn" sosyal güvenliklerinin sağlanması amaçlanmıştır. /" (7) 2926 sayılı Tanmda Kendi Adına ve Hesabına Çahşanlar-, Sosyal Sigortalar Yasası: Bu yasa ile "tanmda kendi adına ve-i hesabına bağımsız çalışanlara ve hak sahiplerine. malullük, yaşlılık ve ölüm hallerindc" sosyal sigorta yardımlan sağlanır. ,j (8) 3201 sayılı Yurtdışında Bulunan Türk Vatandaşlannın' Yurtdışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımın-? dan Değerlendirilmesi Hakkında Yasa: Bu-yasada •'I8yaşını'' doldurmuş Türk vatandaşlannın yurtdışında geçen ve belgelen- dirilen çalışma süreleri, bu çalışma süreleri arasında veya so- nunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ve yurtdı-} şında ev kadını olarak geçen" sürelerin istekleriyle değerlendi-^ rilmesi öngörülmüştür. (9) 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlanna Tabi Olarak <. Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Yasa: Bu yasanın amacı •"çeşitli sosyal güvenlik kurumlanna labi olarak geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesi suretıyle ılgıhlerin sosyal gü- venliklerinin sağlanmasf'dır. (10) 5434 sayılı FC Emekli Sandığı Yasası: Bu yasa ile de 657 sayılı Devlet Memurlan Yasası, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvet- leri Personel Yasası, 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Yasa- sı, 2802 sayılı Hâkim ve Savcılar Yasası kapsamında görev yapanların, sosyal güvenliklerinin sağlanması amaçlanmıştır. J Bizim amaamız ise bu konularda en doğru ve en yeni yayın-T lan izlemek. gerektiğinde uzmanlanna danışarak bu yasalann^ getirdiği haklan. elimizden geldığince açıklamak. duraksama-. lan gidermeye çalışmaktır. ' HAVA DURUMU TÜRKİYE'DE DÜNYA'DA Devlet Bakanlığı MeKorolcıı Genel Müdûriüğü nden alınan bılgıye göre doğu bölgelerı- mız parçaiı bulutlu. Doğu ve Gûneydoğu Anadolu'nun do- ğusu yer yer sağanak yağış- lı, ötekı yerler az bulutlu ve açık geceek Hava stcaklıın- da önemli bir değışıklık olma- yacak. Rüzgâr, kuzey ve do- ğu yönlerden hafıf, ara sıra orta kuvvette esecek Denızlerımızde oırgâr. Akde- nızde kıble ve lodos. Dogu Karadeniz'de gûnbatısı ve karayel. ötekı denızlerımız- de yıldız ve poyrazdan 3-5. yer yer 6 kuvvetınde saatte 10-21 deniz milı hızta ese- cek van Gölû'nde hava, çok bulutlu ve sağanak yağışlı gececek Mana Afyon A^rt Ankara Antalya Aydın Bursa Canakkale Dıyarbakır Edıme Erzurum Eskışehır istanbul izmtr Kare Konya Mersın Samsun Trabzon Zonguidalt A B Y A A Y A A B A Y A A B Y A A B B B Ü8" 21° 14" 21° 23° 26° 22° 21° 23° SW 15° 22° 18° 2?° 20° 21° 28° - 18° 16° 16° 1b° 10° 1" 8° 12° 11" 9° 10° 8° 8° 3° 8° 9° 13° 5° 8° 18° e° 10° 10" aç* bukıHu ^ yajmuflu A-apk B-tuMkı G^jûnes* Kdahı S-sıst Y-ya^muriu İLAN TARSUS ASLh E 1. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Sa\ı 1990 201 Davaa Necla Çoban vekili A\.Durniu^ Akkuş tarafındandavalı Kadir Çobun ale\ hınc açılan boşanma da\ asının \ apılan açık duruşması sonun- da Mahkememızdcn \enlcn 1990 201 esas ve 1991 73! sayılı kararla la- raflar jıddclh geçimsızlık nedenı\lc bo^anmalanna karar \enlmiş olup uırallar Dı\arbakırılı SıKan ılçesıDarkopru kö\üO26 010.36s.33 NK'lı Alı \c Bcya7"dan olma 1960 doeumlu Kadn Çoban ile a>nı yerde NK'lı 'ı a^iir \c Edıbe'den olma I95X doâumlu N'ecla Çoban'ın boşanmalanna daır karaıda lanıflann muijtcrck çocukları olan Veysı Çoban'ın velayetı da\acı anncvc scnlmı^. dını bavram gunkrinın ıkıncı günü ile her >ılın ıemnıu7a\ının bınncıgunusukıh vıat 08 00"den 31 tcmmuz akşamı saat IÎS (K)'e kadar \e her a\ın ılk hafUMiıin pazargünleri sabah saat 08.00'den jk^umsuut IKOO'c kadarçocuğıında\.ıadan alınarak davalıva verilmesı- ne \e süre sonunda da\acı\a udcM y;klı>İ£ davalı ile çocuk arasında kişı- sc! ılı^kı kurulmasına kardr\crilmı>olupdavalının KadırÇobanınadre- sinın meçhııl olması nedenişlc tcblıgat \erine gcçerli olmak uzere davalı adına ılan edılcrek ılan lanhınden ıtıbaren 15 gün içinde lemyızetmesı 15 aün içinde tcm\i7 ctmcdieı takdirde karann bu şekliyle Kesinleşeceği ilan olunur. 13.2.1992 Basın. 4~359
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle