Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6MAYIS1992ÇARŞAMBA §
16
METROPOL
ATILLA DORSAY
"Çikolata Renkli"
Değil, Zenci...
Sankı Hollyvvood'un pek düşkün olduğu geleceğe dönük
o karamsar bilim-kurgusal masallardan bırini izler gibiyiz.
Dünyanın en zengin kentlerinden, en görkemlı yerleşme mer-
kezlerinden birı olan "melekler kenti" Los Angeles, kızgın
kalabalıklar tarafından yakıp yıkılıyor, yağmalanıyor, harap edi-
liyor. İster mısiniz, dünyaya Hollywood filmi ambalajıyla pa-
ketlenmış düşler yollayıp duran bu kentin akibeti de, bu hafta
sonu bir dergide acıklı resimlerini gördüğümüz, bir zaman-
lar Ortadoğu'nun incisi olan Beyrut'un sonuna benzesin?
Çatırdayan, yalnızca Los Angeles'ın dükkânları, zengin vit-
rinlerı, şık evleri değıl. Tüm bir "Amerıkan rüyası", bir Ame-
rikan usulü yaşam da çatırdıyor. Sovyetler'in çöküşünden
sonra kendisini "dünyanın hâkimi" ilan eden, tüm dünyaya
bir "yenı düzen", bir Pax Americana ıhraç etmeye çalışan bu
ülkenın başına gelenler karşısında "layığını buldu" mu di-
yelim?
Yıllar yılı sayısız fılm, TV fılmı, dizısı aracılığıyla tüm dün-
yaya şıddet görüntüleri, şıddete dayalı bir eğlence anlayışı
yollayan ve böylece özellikle çocuklarımızın zihninde şidde-
ti yaşamın ayrılmaz bir parçası olarak yerleştirmeyi başaran
bu üikede birden patlak veren bu yenı şıddet dalgasının dev
boyutlan karşısında, "ettiğini buldu" dıye mi yargıda bulu-
nalım?
Şu günlerde sinemalarımızda gösterilmekte olan "Şehrin
Kalbi-Grand Canyon" adlı ilgı çekici filmin kahramanlarından
biri olan bir şiddet filmleri yapımcısı, aynı şıddete "bizzat"
uğrayıp ölümün eşiğinden döndükten sonra, yaptığı filmle-
rin, giderek tüm bir sinema anlayışının bu anlamsız şiddeti
yaygınlaştırmakta ne denlı etkin olduğunu anlayıp, bu tür ftlm-
ler yapmaktan vazgeçeceğını söylemiyor muydu? Ama aynı
yapımcı, filmin finalınde, ' Amerika şıddetsiz yaşayamaz" yar-
gısına varıp, şiddetin bu ulkedekı yaşamın ayrılmaz bir par-
çası olduğunu kavramıyor ve yenıden bu tür filmler üretmeye
dönmüyor muydu?
Amerika'da olup bitenlerden almacak sayısız ders var as-
lında Bunlardan bıri, adalet denen kavramın o çok hasas
dengesı. o dengeyi her zaman doğru olarak tutturmanın zor-
luğu ve de bu dengenin önemi. ABD'deki yargı sisteminin,
yine Hollyvvood filmleri aracılığıyla edindiğımiz yansımaları,
kimi zaman bizleri heyecanlandırmış ve bir ınsanın yaşamı-
nı etkıleyecek kararların, bir tek kişının değıl, birçok ınsan-
dan oluşan bir "jüri"nin vermesi, çok daha hoş gözükmüştü
qözümüze... Ancak Los Angeles olaylarından sonra, en çok
eleştırılen şeylerden bırı bu oldu ABD'de Hukuksal sorun-
ların çözümünün işin 'profesyoneli' bir yargıçtan çok, konu-
ya 'yabancı' olan bir grup insana bırakılmasımn yanlışlığı
üzerinde duruldu.
Daha da önemlisi, ister tek bir yargıç, isterse bir grup in-
san olsun, önemli bir davada, etki altında kalmadan, toplum-
da geçerlı olan çeşitlı önyargılardan (ırksal, ekonomık, siyasal,
ahlaki, vs.) bağımsız biçimde karar vermenin zorluğu orta-
ya çıktı Son davanın "12 ofkelı adamı", bilmem ülkelerını ka-
na boğan bir kararın altına attıkları imzanın vicdan azabından
hıç kurtulabilecekler mı?
Kuşkusuz daha da önemlisi, bu olayın ABD'de birikmiş
olan çeşıtli toplumsal ve ırksal haksızlık ve eşitsizliklerin üze-
rindeki örtüyü birden kaldırıvermesi. Bu konuda hemen her-
kes yazdı: ABD denen ve sevsek de, sevmesek de, hangi
üikede yaşasak ve hangi siyasal inançta olsak da, yaşamla-
rımızı yakından etkileyen dev üikede olup-bitenler, çoğu za-
man hiç de Holywood imalatı filmlerin ve sık "pembe
dizilerin" gösterdiği gibi değil. Bu üikede özellikle son dö-
nemde. (Reagan ve Bush dönemleri) izlenen ekonomi poli-
tikalanyta büsbütün azdırılmış gelir dağıtımı dengesizlikleri
inanılmayacak bir işsizler, giderek açlar ordusu, sisteme karşı
gitgide azalan bir inanç eksikliği var.
Ve üstüıie üstlük, bu üikede, az sayıda insan için açık bi-
çimde, çok sayıda insan içinse bilinçaltında süregiden bir
siyah-beyaz ayırımı, bir zenci düşmanlığı da var.
Bakalım, dev ulke Amerika, bu sorur-.ların üstesinden
gelmeyi başarabilecek mı? Bakalım ırk sorunlarının adı "zen-
ci"ye "çikolata renkli" demekle kibarlık ettiğini sanan bir ya-
pav anlayıştan kurtanlıp gerçek yörüngesine oturtulabilecek
mı? Bakalım Amerika, kara adamın bağrından kopup ge-
len o korkunç öfkeyi yatıştırmayı başarabilecek mi? Ve ba-
kalım, bu artan şiddet dalgasından sonra, bunun dolaylı, ama
etkin yardımcılarından biri olan film ve dizilerden taşıp du-
ran şiddet, biraz gemlenebilecek mi? Yoksa, "Bu Amerikan
tarzı yaşamın ayrılmaz parçasıdır" diye kendılerıne vicdan-
larını rahatlatacak bir mazeret bulmaya her zaman hazır ya-
pımcı/yönetmenler, dünyaya yine şiddeti dolu karanlık
görüntüler dağıtmayı sürdürecekler mi? Bekleyip görmeye
değer.
60 YIL ONCE Cumhuriyet
Kapanan dükkânlar
6.VIAY1S1932
Dünkü akşam rcfıklcrimizdcn
biri birçok dükkân
sahiplcrinin hükümete terki
licaret edcceklerine dair
beyannameverdiklerinden,
yaİnız Pangaltı tarafında 33
dükkân sahibinin bu surctle
muracaatte bulunduğundan
bahsedıyordu. Dün keyfiyeti
defterdarlıktan lahkik ettik.
Bize verilch malûmata
nazaran bu müracaalçilcr
içinde hakikî surette terki
ticaret edenler olduğu gibi
bunu birhile vasıtası olarak kullanmak istiyenlcrde vardır.
Kazanç kanunu beyannameye tâbi olmıyan csnafı kazanç
vergısınden bir sene için müstesna tutmaktadır. Vergi
tnükellefıyeti bir dükkân açıldıktan bir sene sonra
başlamaktadır. Bazı kimselerkanunun bu müsaadesinden
istifadeiçin vergi tahsil zamanı olan haziran ayı bidayetinde
dükkânlannı kapamış addedilmeleri için tahsil şubelennc
beyannamc vermektedirler. Bunlarbitlabi bir müddet sonra
dükkânlannı açarak yeniden icrayi ticarete başlayacaklar ve
gclccek sene için kazanç vergisinden kurtulmuş olacaklardır.
EN KUVVCTLİV
B
•i EN MDTECANİS
30 YIL ONCE Cumhuriyel
Misafır kraliçeler
Evvelki günden beri sehrimizde bulunan Romanya ve
Yugoslavya Kraliçeleri Hazeratı dün sabah Ayasofya vc
Kariye camilerini ziyaret etmişlerdir.
Robert Kolej müdürlerinden Mr. Hemtington'un yeğeni Mel.
Beymen Kraliçeler Hazeratı şerefıne evinde bir öğle ziyafeti
vermiştir. Buziyafette Romanyasefiri M. Karpve Yugoslavya
maslahatgüzan M. Yovanoviçilekonsoloslar hazır
bulunmuşlardır.
Misafır Kraliçeler Hazeratı dün öğleden sonra da Topkapı
sarayını ziyaret etmişlerdir.
Âsiler arasında çarpışma
Venezuella"da deniz kuvvetlerine mensup birdeniz piyadesi
garnizonu.askeri polis birlikleriyle birleşcrek hükümete karşı
isyan etmişlerdir. Asi kuvvetler. dün Canpano liman şchrini elc
geçirdikten sonra bu bölgedcki RioCaribe. El Piar vc Caan
şehirlerine de hâkim olmuşlardır. Asi deniz piyadeleri aynı
zamanda Canpano radyosunu da ele geçirerek hükümcic
sadık birliklerin Canpano şehrine doğru ilerlemekte
olduklannı söylemiş, bu arada hükümete mensup bir uçağın
şehri bombaladığınıaçıklamıştır.
Söz üniversitede
YÖK'ü yok etmeyenhükümete
MERİH AK
İZMtR - 1402'lik öğretim üyeleri,
çağdaş üniversitenin anayasa değişik-
liği ile sağlanabileceğini, bugünkü çer-
çevede üniversite sisteminin ancak
"iyileştirilebileceğini" duşünuyor.
1402'lik öğretim uyelerinden Prof.
Dr. Cem Eroğul, yeni YÖK Yasası'ndan
en büyük beklentilerinin "özerklik" ol-
duğunu söyledi. Prof. Dr. Eroğul, YÖK
Başkanı lhsan Doğramacı'nın bütün
savlarının aksine YÖK Yasası ile iini-
versitelerin özerkliğinin kalktığını öne
sürdü. Prof. Dr. Eroğul, "Özerklik de-
yince her şeyden önce fakültelerin ve
üniversitelerin kendi öğretim üyeleri ta-
rafından seçilen organlar ve kişiler ta-
rafından yönetilmesi anlaşılmalıdıı
Çünkü üniversitelerin özerk olmadığ)
nın tartışılmaz bir kanıtı; üniversitele-
rin yönetimi YÖK'e aittir ibaresi doğ-
rudan doğruya anayasada yer almak-
tadır. Üniversitelerin yönetimi kendi dı-
şında bir organa aitse hâlâ üniversite-
lerin ozerk olduğunu iddia edebilmek
için ya anayasayı ya da YÖK Kanunu-
nu okumamış olmak lazım ya da
özerklik nedir onu bilmemek lazım"
dedi.
Özerkliğin bir idari-yönetsel kavram
olduğunu belirten Prof. Dr. Cem Ero-
ğul şunları söyledi:
"Birtakım insanlar bilimsel özerklik-
ten söz etmektedirler. Bu bir saçmalık,
kandırmacadır. Bu, yasalanmızda da
yer alan bir kandırmacadır. Özerklik,
yönetsel bir kavram olduğu için bunun
aşıııa değilizbilimsellikle bir alakası yoktur. Kimya
özerk olur mu? Bilim özerk olmaz; bi-
lim ya bağımsızdır ya da bağımsız de-
ğildir. O da zaten bilim değildir. özerk-
liğin bilimle hiçbir ilgisi yoktur. Yönet-
seldir. Şu da unutulmamalı, özerklik
adı üstünde denetimsizlik değildir. De-
netim olur, ama temel yönetim karar-
ları üniversitenin kendi seçilmiş organ-
ları tarafından belirtilmelidir!'
Öğrencilerin yonetime katılmasının
özerkliğin ayrılmaz bir parçası olduğu-
nu dilegetiren Prof. Dr. Eroğul, "Tiir-
kiye'de kamuoyunun bilgilendirilmesi
son derece eksiktir. Son olarak hükü-
metin rektör görüşlerini tartışmaya a<
masında bunları gördük. Burada d
rektörlerin telaşını anlamakta ben zor-
luk çekiyorum. Çünkü büyuk olasılıkla
bu kişiler tekrar seçilirler. Kendilerine
uygun bir kadrolaşma sağladılar üni-
versitelerde. Bu yüzden paniklemeleri-
ne anlam veremiyorum" dedi.
Üniversitelerin yüksekokul konu-
mundan kurtulmasmı, bunun yerine bi-
lim üreten merkezler durumuna getiril-
mesini isteyen Prof. Dr. Eroğul, üniver-
sitelerin resmi görüşünün de olamaya-
cağını bildirdi. Prof. Dr. Eroğul, "Ben
Atatürkçü bir insanım, ama 'üniversi-
te Atatürkçü genç yetiştirmelidir' diye
bir hüküm olmaz. Çünkü üniversite
herhangi bir resmi ya da çoğunluk go- de devam etmesidir. Bu olayı yaşıyoruz"
rüşüne tabi olmadan aykırı duşünme diye konuştu
özgürlüğüne sahip bir kurum olursa,
ancak o zaman yararlı olabilir" diye
konuştu.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi öğre-
tim uyelerinden ve 1402'lik Prof. Dr.
Veli Lök, YÖK Kanunu'nun değiştiril-
mesi gerektiğini söyledi. Prof. Dr. LÖK,
Prof. Dr. İhsan Doğramacı'nın olayı
topluma sürekli olarak yanlış aksettir-
diğini belirtti ve "YÖK Yasası demok-
ratikleşmeyi içermeyen bir yasadır. İn-
sanların kendi kendini yönetme olayı-
nı engelleyen bir yasadır YÖK. Bugün
okuması, yazması olmayan köylünün
kendi iradesini seçme özgürlüğü varken
üniversitelerde bu gerçekleşemiyor. Oğ-
retim üyesi, öğretim uyesi yardımcısı,
personel ve öğrencilerin yönetimde söz
sahibi olmaları lazım" dedi.
Hükümetin üniversitelerden görüş
almasını olumlu karşılayan Prof. Dr.
Veli Lök, seçilmeden atama ile gelen ki-
şilerin YÖK'ü savunmasının da çok
normal olduğunu dile getirdi. Prof. Dr.
Ankara Öğretim Uyeleri Derneği 2.
Başkanı ve 1402'lik öğretim üyesi Prof.
Dr. Tahir Hatipoğlu, "Özerk ve özgür
bir üniversite" istediklerini söyledi. Bu-
nun 10 yıldır çeşitli defalarca gundeme
getirildiğini belirten Prof. Dr. Hatipoğ-
lu, "Ancak Baba, İnönü ve hükümet
Doğramacı'ya teslim olmaktalar" diye
konuştu. "Bir kurumu 10 yıldır eleşti-
riyorsunuz, onu değiştirmek istiyorsu-
nuz, ama bu kurumun adamlanndan
görüş alıyorsunuz" diyen Prof. Dr. Ha-
tipoğlu, sözlerini şöyle sürdürdu:
"Bu olacak şey değil. Aydınlar ve
üniversite çevreleri bununla üniversite
çevrelerinden beklentisini yitirmiş oldu.
Başta Milli Eğitim Bakanı olmak uze-
re herkes kamuoyunda rezil olmuştur.
Bağışlanacak bir şey değil. Geldiğimiz
şu noktada bile aylardan beri YÖK ta-
sarısını hazırlıyoruz dedikleri halde şu
anda bir tasarı yokmuş gibi Devlet Ba-
kanı Türkân Akyol'un başkanlığında
bir komisyon kuruyorlar. Bunun adı;
Lok, "Bu yasanın üniversiteleri okul- üniversite çevrelerini oyalamak ve bu
laştırdığı kesin. Üniversitede de aşağı- yaz aylarını atlatmak. Bu aşamadan
dan yukarıya hiçbir fikir gitmiyor. Şu sonra komisyon kurmak 5 ayın boşa
anki sistemde fikirler yukarıdan aşağı- gittiği anlamına gelir"
ya iniyor. Bu âdeta sıkıyönetimin top- Hükümetin YÖK başta olmak üze-
lumdan kalkmasına karşın üniversite- re üniversitelerden görüş aldığını, bu-
na karşın hükümeti oluşturan siyasi '
partiler ile birlikte ortak mücadele ve-
ren öğretim üyesi orgutlerinden, öğre-
tim uyelerinden en ufak görüşün bile
alınmadığına dikkat çeken Prof. Dr.
Hatipoğlu, Doğramacı'nın önümüzde-
ki günlerde, "Babanın istediği
doğrultusunda" rektör atamaları yapa-
rak bu işten kurtulacağını öne sürdü.
Başbakan Yardımcısı ve Devlet Baka-*
nı Erdal İnönü'yü de bu konuda pasifr
kalmakla suçlayan Prof. Dr. Tahir Ha- >
tipoğlu, "Kendisini anlamak mümkün-I
değil. Yıllardır, 'Benim üniversiteden.'i
ayrılış nedenim YÖK'tür' diyen kendi-..'
sidir. Hukumette 3-4 tane akademik i
bakanı olmasına karşın, YÖK ile ilgili
herhangi bir çalışma yapamıyorlar. Bu- *
gun İnönu, kendine bağlı TÜBİTAK
Başkam'nı bile görevden alamayacak
derece aciz duruma düşmüştur" dedi. -
"Koalisyonun üniversitelere demok->
rasiyi getireceğine inanmak istiyorum"?
diyen Prof. Dr. Türkân Süren şöyle ko-
nuştu:
"YÖK duzeninin değişmesi gereki-,
yor. Çok fazla geciktikleri için insan-**
larda karamsarlıklar başladı. YÖK,*'
anayasa değişikliğini gerektiriyor. Öz- Z
gür üniversite, bilimsel çalışmaların ya-*""
pılacağı bir üniversite özlemimiz var.''
Eski atılımcı oğrenci ve asistanı görmü-*?
yoruz. O kadar çok alıştırılmış ki sus-'"'
maya, yeniden konuşması yöneticiyi ra-
hatsız edecek. Anarşi üniversiteden J
kaynaklanmadı. Şimdi YÖK düzenf *
var, ama Türkiye'de anarşi sürüp gidi-*
yor" ;
"|
ÇALIŞANLAREV
Öğrencilere göz açtırmayan sadece YÖK mü? Ya öğrenciler; onlar gözlerini açmayı ne kadar istiyor?
Atama sisteıııi bir zarurettirProf. MEHMETSAĞLAM
19 Muyıs L'nirersılesi Rektörü
19 Mayıs Üniversitesi'nin
kuruluş yılı olan 1975 ile üni-
versitelerin sürattc gelişmesine
imkân yaratan 2547 sayılı Yük-
seköğretim Kanunu'nun yü-
rürlüğe girdiği 1982 yılı öncesi
ve şımdiki durumunu muka>e-
se ettiğimızde; 1982 yılında 3
fakülte var iken 1992'de(kuru-
luşu için yasa tasansı Meclis'e
sevkedilen dişçilik ve mühen-
dislik de dahil edildiğınde) 8
fakülteye. 9 yüksekokula (yeni
kurulan Bafra ve Samsun mes-
lek yüksekokullan ile) 3 ensti-
tüye ulaşılmıştır.
Toplam olarak yükseköğre-
tim kurumu sayısı 7 kata yakın
bir artışla 3'ten 2O've varmıştır.
1982'de 407 olan öğrenci sayısı
bu yıl alınacak öğrencilerle 34
kat artışla 14.000'e>ükselecek-
tir. Bu öğrenci savısındaki artı-
şa rağmen öğrenci başan oran-
lan %84"ün altına düşmemek-
tedir. 1982"de 114 olan öğretim
elemanı sayısı 70'i profesör ol-
mak üzere 780'e ulaşmıştır.
1986'ya kadar hıç bulunma-
yan araştırma projesi o yıl yasa-
nın sağladığı imkânla kurulan
Araştırma Fonu sayesinde 336
araştırma projesi başlatılmış
veya bitirilmiştir. Bu projelerin
maliyeti 2.375 milyar liradır.
Bitirilen araştırma projelerin-
den 32 tanesi aynı fondan \eri-
len destekle kitap halinde bastı-
nlmıştır. Bu sayı 1982 yılı
öncesindeki bütün basılan eser-
lerin birkaç mislinden fazladır.
Enstitülerimizden mezun öğ-
renci sayısı 222 olurken şu anda
da 329 öğrenci bu kurumlarda
öğrenim görmekte ve yine aynı
\asal imkân sayesinde 33 araş-
tırma görcvlisi master ve vük-
seklisans için > urtdışına gönde-
nlmıştır. Bu gelişmelerin kısa
sürede gerçekleşmesini 2547 sa-
yılı Yükseköğretim Kanunu'-
nun verdiği imkânlara borclu
olduğumuz ortadadır. O halde;
Devlet Planlama Teşkilatı.
Yükseköğretim Kurulu ve üni-
versitelerden teşekkül edecek
bir kunıl ülkenin insangücü
planlamasını yapmalıdır. Bu
zorlayıcı değil. yönlendirici ol-
malı ye teşvik esası getirilmelı-
dir. Özel üniversitelerde özel
sektörün. kamuda devletin teş-
vikleri olmalıdır.
Aynca. verimli çalışma. ka-
pasitenin azami kulianılması
özellikle icra organlan seçim
esasıyla kurulan organizasyon-
larla sağlanamaz. Akademik
özerklik esasına, ancak top-
lumdan aldığı girdilerden fazla-
sını topluma çıktı (ürün) olarak
vermek sorumluluğunu taşıya-
rak. ayakta durabilecek oİan
kurumlar olmak şeklindc bir
yönetim anlayışına sahip üni-
versiteler. toplum ıhtivaçlarına
cevap veren. topluma hesap ve-
ren kurumlar şeklindey önetile-
rek ulaşılabilir. Bunun için de.
rektör ve dekanlann toplumsal
ve siyasal otoritenin söz sahibi
olduğu bir yöntemle atanarak
Ve başansızsa aym yolla görev-
den alınarak işleyen bir sıstem
zarurettir.
2547 sayılı Yükseköğretim
Kanunu'nun üni.versitelerimi-
zin hızlı gelişmesine imkân ya-
rattığı bir gerçektir. Ancak
üniversitelerin sorunlan kalma-
dı anlamı taşımaz. Eğitim ve
öğrctımin kalitesinin daha da
yükseltilmesi ve daha çok sayı-
da öğrenciye öğrenim imkânı
saratmak açısından;
1. Yeni açılan yükseköğretim
kurumlan, yeni açılan bölüm
ve programlar ile sadece bu yıl
üniversitemizde sağlanan %35
kapasite arttınmı dikkate alm-
dığında akademik ve idarı kad-
ro yönünden eksiklikler daha
da hıssedilir olmak tadır.
2. Yükseköğretimde öğrenci
kapasitelerinin arttmlması.
okullaşma oranının arttırılması
ve öğretim üvesi yetiştiımede is-
tenen düzeyc ulaşılması; gayri
safi milli hasıladan vc bütçedcn
yükseköğretime aynlan payın
büyümesi ile mümkündür.
3. Üniversitelerin kendi kay-
naklanyla varattıkları gclirle-
rin. eğitim ve öğretimın ihtiyaç-
lannı karşılamakta kullanacağı
dikkate alınarak. vergidcn mu-
af tutulması gerekmektedir.
Aynca üniversitelerin >urtiçi
satın almalannda ödenmekte
olan KDV ile >urdışında akre-
ditif açtırmak suretivle şapılan
cihaz alımlannda ödenmekte
olan KDV. fonlara vapılan
ödemeler. kı bunlar ödenekle-
rin %35'ini bulmakladır. kaldı-
nlmalıdır. Yine döner sermaya
gelirlennden büıçe\e avrılan
%2'lık pay da aynı gerekçe ile
kaldınlmalıdır.
4. Ünıvcrsitelerin ekim ayın-
da veni eğitim ve öğretim yılına
başlamaları dikkate alınarak
eğitim ve öğretim yılına gerekli
yatınm ve hazırlıklar bitirilmiş
olarak başlanılması açısından.
üniversitelere ait ödeneklerin
ilk partide % 100 olarak scrbest
bırakılması gerekmektedir."
Yarın:
TRAKYA tMVERSİTESİ.
TEKtRDAC ZÎRAAT FAK.,
K.T.Ü.,
B.Ü. Prof. Hamit Fişek,
SORULARI/SORUNLARI -*.
YILMAZ ŞİPAL -
Çalışanlar ve yasalar £
Çalışanlann hak veyükümlülüklennı belirleyen yasalann ba-•<•
şında anayasa gelmektedir.
Anayasanın 49. maddesine göre: •«
"Çalışma. herkesin hakkı ve ödevidir
<N
Devlet.çalışanlann hayat sevıyesini yükseltmek.çalışma ha-"*
yatını geliştirmek ıçın çalışanlan korumak. çalışmayı destekle- ^
mek ve işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yarat-'*
mak için gerekli tcdbırleri alır. '*
Devlet. işçi-ışveren ilişkilerindeçalışma banşınınsağlanması-
nı kolaylaştıncı ve koruyucu tcdbırleri alır." '~
Anayasanın 60. maddesi de 'sosyal güvenlik hakkı'na ilişkin-
1
^
dir.
Bu maddedc. "Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir" de-'*
nilmekte ve devlete 'bu güvenüği sağlayacak' gerekli önlemleri
K
alması görcvi verilmektedir. ^
Gerek kamu gerekse özel sektörde çalışanlann, gerek çalışır--^
ken gerekse çalışamayacak duruma düştüklerindc güvenlikleri'^
çeşitli yasalarla sağlanmak tadır. t
iX
Bu yasalann çalışanlann güvenliklerini yeterince sağlayıp ^
sağlayamadığı tartışmasını daha sonraki yazılanmıza bıraka-'
v
rak kimlerin çalışma ve sosyal güvenlik haklannın hangi yasa-
larca sağlandığına kısaca dcğınelim. ?
(1) 657 sayılı Devlet Memurlan Yasası: Genel olarak kamu
A
kesiminde ve memur slatüsünde çalışanlann "hizmet şartlannı, '*
niteliklerini. atanma ve yetiştinlmclerinı. ilcrlcme ve yükselme-'*
lerini. ödev. hak, yüküm vc sorumluluklannı. aylıklannı ve't'
ödeneklerini ve diğer özlük işlerini düzenler."
(2) 1475 sayılı İş Yasası: Bu yasa ile kamu ve özel sektörde ve?
"bir hizmet akdine dayanarak herhangi bir işte ücret karşılığ»
çalışan" işçilerin ve işvercnlcrinin hak ve yükümlülülen düzen- _
lenir. *
(3) 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası: Kamu ve özel sektörde'^
"bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafın-*
dan çalıştınlanlar" bu yasanın kapsamına alınmıştır. ,?
(4) 1479 sayılı Bağ-Kur Yasası: Bu yasa ile "herhangi bir işve-,
rene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına^
bağımsız" çalışanlann sosyal güvenlikleri sağlanmaktadır.
(5) 854 sayılı Deniz İş Yasası: Bu yasa "denizlcrdc. göllcrde-,
ve akarsularda Türk bayrağını taşıyan ve yüz ve daha yukan
grostonilatoluk gemilerde bir hizmet akdi ile çalışan gemi,
adamları ve bunların işverenleri hak'anda uygulanır."
(6) 2925 sayılı Tanm İşçileri Sosyal Sigortalar Yasası: Bu ya- .•
sa ile "tanm işlerinde. hizmet akdiyle süreksiz olarak çahşanla- J
nn" sosyal güvenliklerinin sağlanması amaçlanmıştır. /"
(7) 2926 sayılı Tanmda Kendi Adına ve Hesabına Çahşanlar-,
Sosyal Sigortalar Yasası: Bu yasa ile "tanmda kendi adına ve-i
hesabına bağımsız çalışanlara ve hak sahiplerine. malullük,
yaşlılık ve ölüm hallerindc" sosyal sigorta yardımlan sağlanır. ,j
(8) 3201 sayılı Yurtdışında Bulunan Türk Vatandaşlannın'
Yurtdışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımın-?
dan Değerlendirilmesi Hakkında Yasa: Bu-yasada •'I8yaşını''
doldurmuş Türk vatandaşlannın yurtdışında geçen ve belgelen-
dirilen çalışma süreleri, bu çalışma süreleri arasında veya so-
nunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ve yurtdı-}
şında ev kadını olarak geçen" sürelerin istekleriyle değerlendi-^
rilmesi öngörülmüştür.
(9) 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlanna Tabi Olarak <.
Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Yasa: Bu yasanın
amacı •"çeşitli sosyal güvenlik kurumlanna labi olarak geçen
hizmet sürelerinin birleştirilmesi suretıyle ılgıhlerin sosyal gü-
venliklerinin sağlanmasf'dır.
(10) 5434 sayılı FC Emekli Sandığı Yasası: Bu yasa ile de 657
sayılı Devlet Memurlan Yasası, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvet-
leri Personel Yasası, 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Yasa-
sı, 2802 sayılı Hâkim ve Savcılar Yasası kapsamında görev
yapanların, sosyal güvenliklerinin sağlanması amaçlanmıştır.
J
Bizim amaamız ise bu konularda en doğru ve en yeni yayın-T
lan izlemek. gerektiğinde uzmanlanna danışarak bu yasalann^
getirdiği haklan. elimizden geldığince açıklamak. duraksama-.
lan gidermeye çalışmaktır. '
HAVA DURUMU TÜRKİYE'DE DÜNYA'DA
Devlet Bakanlığı MeKorolcıı
Genel Müdûriüğü nden alınan
bılgıye göre doğu bölgelerı-
mız parçaiı bulutlu. Doğu ve
Gûneydoğu Anadolu'nun do-
ğusu yer yer sağanak yağış-
lı, ötekı yerler az bulutlu ve
açık geceek Hava stcaklıın-
da önemli bir değışıklık olma-
yacak. Rüzgâr, kuzey ve do-
ğu yönlerden hafıf, ara sıra orta kuvvette esecek Denızlerımızde oırgâr. Akde-
nızde kıble ve lodos. Dogu Karadeniz'de gûnbatısı ve karayel. ötekı denızlerımız-
de yıldız ve poyrazdan 3-5. yer yer 6 kuvvetınde saatte 10-21 deniz milı hızta ese-
cek van Gölû'nde hava, çok bulutlu ve sağanak yağışlı gececek
Mana
Afyon
A^rt
Ankara
Antalya
Aydın
Bursa
Canakkale
Dıyarbakır
Edıme
Erzurum
Eskışehır
istanbul
izmtr
Kare
Konya
Mersın
Samsun
Trabzon
Zonguidalt
A
B
Y
A
A
Y
A
A
B
A
Y
A
A
B
Y
A
A
B
B
B
Ü8"
21°
14"
21°
23°
26°
22°
21°
23°
SW
15°
22°
18°
2?°
20°
21°
28°
- 18°
16°
16°
1b°
10°
1"
8°
12°
11"
9°
10°
8°
8°
3°
8°
9°
13°
5°
8°
18°
e°
10°
10"
aç* bukıHu ^ yajmuflu A-apk B-tuMkı G^jûnes* Kdahı S-sıst Y-ya^muriu
İLAN
TARSUS ASLh E 1. HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Sa\ı 1990 201
Davaa Necla Çoban vekili A\.Durniu^ Akkuş tarafındandavalı Kadir
Çobun ale\ hınc açılan boşanma da\ asının \ apılan açık duruşması sonun-
da
Mahkememızdcn \enlcn 1990 201 esas ve 1991 73! sayılı kararla la-
raflar jıddclh geçimsızlık nedenı\lc bo^anmalanna karar \enlmiş olup
uırallar Dı\arbakırılı SıKan ılçesıDarkopru kö\üO26 010.36s.33 NK'lı
Alı \c Bcya7"dan olma 1960 doeumlu Kadn Çoban ile a>nı yerde NK'lı
'ı a^iir \c Edıbe'den olma I95X doâumlu N'ecla Çoban'ın boşanmalanna
daır karaıda lanıflann muijtcrck çocukları olan Veysı Çoban'ın velayetı
da\acı anncvc scnlmı^. dını bavram gunkrinın ıkıncı günü ile her >ılın
ıemnıu7a\ının bınncıgunusukıh vıat 08 00"den 31 tcmmuz akşamı saat
IÎS (K)'e kadar \e her a\ın ılk hafUMiıin pazargünleri sabah saat 08.00'den
jk^umsuut IKOO'c kadarçocuğıında\.ıadan alınarak davalıva verilmesı-
ne \e süre sonunda da\acı\a udcM y;klı>İ£ davalı ile çocuk arasında kişı-
sc! ılı^kı kurulmasına kardr\crilmı>olupdavalının KadırÇobanınadre-
sinın meçhııl olması nedenişlc tcblıgat \erine gcçerli olmak uzere davalı
adına ılan edılcrek ılan lanhınden ıtıbaren 15 gün içinde lemyızetmesı 15
aün içinde tcm\i7 ctmcdieı takdirde karann bu şekliyle Kesinleşeceği ilan
olunur. 13.2.1992
Basın. 4~359