Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 MAYIS1992 ÇARŞAMBA
12 DIZI-YAZI
Fırat'ın bereketinin bittiği yerde kurulu olan Kerbela, içsavaş yüzünden harap olmuş
Kerbela, Kerbela'ya dönmüş
Fırat'ın bereketi gözleri kamaştın-
>or. Fırat. 8-10 kilometre genişliğinde
veşîl bır kuşak olarak akıvor. Hurma
ağaçlan, sczbe tarlalan. soluduğumuz
havayayansıyor.
Yanımda rehberlc Kerbela yolun-
dayım. Bıri Bağdat'ınçıkışında olmak
üzere, üç-dört kez güvenlik kontro-
liinden geçtik. Bakanlığın yazısını
gösterdığimiz için hiçbirine takılma-
dık. Askerler, şüphelendiği araçlan
lek tek arayıp, gerekirse içindekileri
dışan çıkartıyor.
Kerkük'e 20 kilometre kala, daha
voğun asker grubunun bulunduğu
kontrol noktasında. şchirde ne kadar
kaJacağımız, nerelere gideceğımız so-
ruldu. Rehberin gösterdiğı belge
dıkkatle incelendi ve geçiş izni verildi.
Kerbela. Fırat'ın bereketinin bittiği,
çölün başladığı yerde kurulu. Kente
lo/ buluıları arasında girdik.
Kjndimi bır an şiddetli deprem ol-
muş bır jerleşım alanında hısscttim.
Çokmüş binalar. yansı yanmış evler
ve toz...
Şiilerin kutsal yen El Hüseyin ve El
^bbas camılcnnın ortasında araçlan
ınıp. kentı dolaşma>a başladım. Yı-
kıntılar arasında alabıldiğine canlı bir
yaşam.
Her ıkı aımı arasında 500-600 mci-
relık boşluk var. Yanlarda vıkılmış
binalar... Altın kubbclı ve dış yüzeyi
lümü> le ışlemclı ıkı camıyle. çevredcki
manzara lam bırzıtlık içinde.
El Hüseyin Camısi'nın çevresi sey-
var satıcılarla dolu. Mınik bir pazar
>erine dönüşmüş mevdandaki görü-
nüm. Kcrbela'daki ekonomik durıı-
mun da göstergesi. Topu topu ikı üç
elbisc bulunan uzun askılığın sahibi
bır tuhafiye mağazası patronu edası\-
la müştcri çekmcyc çalışıyor. Yanın-
dakı a\akkabıcı da. merdıvenlı
ic/gahına 20-30 çift ayakkabıyı dız-
ınış. sürcklı tozahvor.
Yıkıntılann karşısında gazla yanan
küçük ocağa ıkı çavdanlık ycrlcştiren
genç kadın. yanında çocuğu. pürneşc
muştenlerını ağırlıyor. Arkasına
kuçıik bırsci \apmış. Taşların ii/enne
koyduğu büyük tepsi bardaklarla do-
lıı Rcsmını çekmek ıstcvınce. ça>
u/atıp po/ verdı. Rcsmı çekıp. uzatiığı
çayı içıım. Çayın tadında hissedılir bır
acılık vardı.
Görkemli cami
El Hüseyin Camisi'nin içi de dışı ka-
dar görkemli. Hazrcli Ali'nin oğlu
Hüseyinın öldürüldüğü \erde vapılan
mczar. caminin ortasmda. İçerdekile-
MTI çoğu kadın. Hatta bir ara, 'acaba
k'âdıntann bulunduğu ayrı bir bölüme
mı geldim ?' dıvc endışe ettim. Ama
arada erkekler de vardı. Mezarın kar-
şısındakı duvarlann dibindc kendin-
den geçmış, siyah örtüsüyle bütün
uıcudunu kapatıp. yere uzanmış ka-
dınlar vardı. Bazılan ses çıkarmaksı-
/.ın ağhyordu. Gümüş parlaklığında
\ uvarlak süıunlarla çevrili mezann et-
rafında dönenler. sık sık sütunlan
öpuyordu.
Özellikle cuma günleri onbinlerce
kışı akın ediyormuş Kerbela'ya. Ben
pazar günü gittım. Rehberin anlaıtığı-
na göre olağanüstü bir kalabalık
\oktu. Dışardan gelen kadınlar yanla-
rında getirdiklen yiveccklen cami
a\lusunda yıyorlar. Resimlerini çek-
mek isıedığimde olumsuz bir tepki
göstermedirer. Camiye gelen kadınla-
rın şoğunluğıı ve ıcerideki heyecanla-
rını görünce İran devrimınde kadınla-
nn ctkinliği kafamda daha da
bclirgınleşiı.
İç savaşm hasarı
Camiden sonra Kerbela'nın ara so-
kaklannda kayboldum. Çoğu iki-üç
metre genişliğinde. Evler. Kula'vı
anımsatıyor. Aradığım kişi. sokağm
başmdan görünüp kayboluvormuş da
ona yetişmek istiyormuşcasına koşa-
rak yürüdüm.
Kerbela'nın adından gelen giz benı
sürekli ara sokaklara çekti. Bazı so-
kaklann başında hâlâ barikatlar var.
Arada devriveler geziyor. İnsanlar.
kurşun izlenne. evlerin süsüymüşcesi-
I R A K
G E Z İ
NOTLARI
MLSTAFA BAI.BAY
Basra'da gece kulübüne gittik.Kulübün rakkasesi Rada rehberimizin
arkadaşı. Sadece iki içecek var, bira ve viski. Çevremizdeki masalar,
viski içiyor. Rehber bunlann çoğunun Kuveyt'ten getirildiğini söyledi.
Viskinin yanında da meze olarak haşlanmış nohut veriliyor. Biz nohut
kaşıklayıp viski yudumlarken, rakkase de ayakkabılannı çıkanp dans
etti. Ardından genç bir sanatçı İbrahim Tatlıses'i taklit ederek Türkçe
Mavi Mavi'yi söyledi. Tatlıses, buranın Michael Jackson'ı.
On yıl süren Irak-İran Sa>aşı'nın nedeni olarak gösterilen Şattülarab. Basra'dan gechor. Dicle ile Fırat'ın buluşarak denize döküldüğü bu de\ su yolunun
kı>ısı 100'e \akın hcykelle dolu. Heykcllerin elleri Şattülarab'ı gösteriyor. Bunlar. İran Savaşı'nda yaşamını yitirmiş önemli asker ve sivillerin heykelleri.
ne alışmışlar. Hasar. ara sokaklarda
daha az. ama kurşun ızı vc küçük yı-
kıntılara sürekli/astlanıyor
Rehberin ve konuşabildiğim birkaç
Kerbelalının anlattığına göre. Körfez
Sa\aşı bu kenıe bir /arar vcrmışse, iç
savaşın zararı on olmuş. "Harbül da-
hiliii. harbül dahiliii" (iç savaş) diye
bağıran bir Kerbelalı. vıkılan cvinin
enkazının \aninda vapiığı küçük ku-
lüheyi gösteriyordu.
Körfe? Savaşı'nın hcmcn ardından
Basra. Nasınye ve Kcrbela'da Şiilcr
ayaklanmış. Kerbela'da \önetim. 16
gün süre> lc Şiilenn elinc geçmiş. Iraklı
yönetıcılerın aktardığına göre. İran'-
dan da en az dört- bcş bın Şii militan
sınırı geçip Basra ve Kerbela'ya gir-
miş. Baas Partisi'ne aıt binalar, okul-
lar. rcsmi daıreler. kısaeası Saddam
yönetımine ilışkın ne varsa vakılıp yı-
kılmış. Yine Irak yönetıcilerinin iddia-
sına göre. Tahran >önetimi, Kerbela
ve Basra'dan getinlecek her telefon.
elckırık telı. demır. cam parçası karşı-
lığında para İKİeyeceğı taahhüdündc
bulunmuş. Bunun amacı da. Irak'taki
altvapıyı tümüyle çökcrtmekmiş. Ül-
kenin kuzeyınde ve güneyindeki
depolarda iki. üç > ıl yetecek temel gıda
maddesi dcpolan vanmış. Şiiler bura-
lara saldınnış.lar.talan etmişler.
16 günlük ikıidarın ardından. Şad-
dam'ın askerlen >önetimı ele geçirin-
ce, olabileceklcri keslirmek tabii ki zor
dcğil. Bu kez Baas'lılar Şiilcre aît verle-
re saldırmışlar Bövlece kcntte Körfez
Savaşı'nın acılan yetnıivormuş gibı ıç
savaştan da nasibini almayan kalma-
mış.
Saddam'ın resimlerinin bulunduğu
panolardan bazılan boş. bazılannda
kurşun izleri hâlâ durujor. Bir kısmı
da yenilenmış. Reis parlak bovalarla
gülüyor.
Kenlin hemen çıkışında. iki yol ağ-
zında bir İran tankı sergılenıyor.
Iddıava göre. İran içsavaş sırasında
buraya tank da göndermiş.
Kerbela. uğraşıp dıdınmekten. sa-
vaşmaktan yorgun düşmüş.ellcrini iki
yana salıp. 'artık ycter' diyen bır insan
gibi.
Basra'nın alın yazısı
lrak'ta son üç nesil savaşla yaşamış.
Çarşıda, pazarda ayağı kopmuş. kol-
suz insanlara rastlamak çok olağan.
On yıl süren İran Savaşı. yüzbınleri
bulan ölünün yanında. bir gaziler or-
dusuda armağanetmiş Irak'a. Bunun
üzerine gelen Körfez Savaşı. ınsanlan
daha bir kaderei yapmış.
Gerek İran. gerek Körfez Savaşf-
ndan en çok eıkilenen kentlerin başın-
da Basra geliyor. Kerbela'nın
ardından. \ıkılmrş binalan, yakılmış
vilayet konağını sıradan görüntüler-
mış gibi izlcdim. İçsavaşta vilayet
konağında hıçbir belge ve demirbaş
bırakılmamış İçi möloz ve kağıt küllc-
riylc dolu bııiayı makinalı tüfcklı
askerler koruvor.
Basra'da son iki savaşı sürekli anım-
satan görüntülcr var. İran Savaşı'nın
nedeni olarak gösterilen Şattülarab su
yolu, buradan geçiyor. Dicle ile Fırat'-
ın buluşarak denizc döküldüğü bu dev
Mahmut Şakir Necim, Basra'nın Haketi semtinde yaşayan bir makine mü-
hendisi. Kuveyt'te kalan karısı \c üç çocuğuyla ancak L rdün'ün başkenti
Anıman'dan telefonla görüşebili.\or. Ailesijle mektup bağlantısı da \ok. Ne-
cim'in bütün derdi fotoğraflarını gösterdiğı eşi \e çocuklarına ka\uşmak.
su yolunun kıyısı 100'e yakın hevkcllc
dolu. Hevkellerin hepsindeellcnn bın
havada Şaddülarab'ı gösteriyor.
İran Savaşı'nda >aşamını yiiımıiş
önemli asker \e sivillerin hcykcHen kı-
\ı boyunca uzanıyor. Su yolu üzenn-
deki batık gemilere de turistik turlar
düzenleniyor. Hevkellerin arkasında-
ki Sheraton Oteli de iç savaşta fuhuş
yuvasıdıve vakılmış.
Yansından fazlası yıkılmış Haketi
semtinde kansı vc üç çocuğu Kuveyt"-
te kalmış bir makine mühendisi ile
tanıştım. Adı Mahmut Şakir Necim.
Kansı Necaat İbadi. çocuklan Hayfa.
Mahmut \e Şakir'le ançak Amman-
dan telcfonla görüşcbiliyor. Mektup
bağlantısı da yok. Basra ile Kuveyt'in
arası 100 kilometreden az, ama lelefon
içın 2 bin kilometreden fazla yol katet-
mek zorunda kalıyor. Kuveyt'e git-
mek \a da çocuklannı aldırnıak için
ne kadar gınşimde bulunduysa. boş
çıkmış.
Basra eskiden körfezin ticaret mer-
kezi durumundaymış. Bu beraberinde
Basra gecelerini de getirmiş. Gece
kulüplerinin çoğu, savaş sonrası kapan-
mış ama bazılan faaliyetinc ara verme-
miş. Bağdat'tan bizinıle gelcn rehberin
yanısıra Basra Valiliği'nden deayn bir
görevli bize eşlik ediyordu. O, bizi bu
gece kulüplerinden birine götürdü.
kulübün rakkasesi Rada adlı genç kız
da. arkadaşıvmış. İyi karşılandık. Ar-
dımızdan CBS televizyonu ekibi ve
rehberlen de a>nı >ere geldi. Bırliktc
oturduk. Sadece iki içecek var. bira ve
viski Çevremizdeki masalar. viski içi-
vor. Rehber bunlann çoğunun Ku-
veyt'ten getırilenler olduğunu söyledi.
Viskinin yanında da mcze olarak haş-
lanmış nohut veriliyor. Biz nohut ka-
şıklayıp viski yudumlarken. rakkase
de ayakkabılannı çıkanp dans etti.
Ardından genç bır sanatçı İbrahim
Tadıses'i taklit ederek Türkçe Ma\ı
mavi şarkısını söyledi. Tatlıses. bura-
nın Michael Jackson'ı.
StRECEK
Homeros bir lıalk şairidir, Yıuıııs da öyle
POLİTİKA VE OTESİ
19. yüzyılda Karacaoğlan'ın şiirinin
üstüne başka bir kişilik geldi: Dada-
loğlu. Bu şairin sesi, davranışı başkay-
dı. Çünkü Türkmende koşullar
değişmiş. Türkmenin düzeni bozul-
muştu. Artık göçebe Türkmen yerleş-
meye. dünyasını değiştirmeye
zorlanıyordu. Türkmen de buna karşı
koyuyordu, başkaldınyordu padişa-
ha.
1865 yıhnda Çukurova TürkmenJe-
ri başkaldırdı. Dadaloğlu, bu başkal-
dıran Türkmenlerin önderlerinden
birisiydi. Yerleşmek istemiyorlardı.
Osmanh, bu yerleşmek istemeyen
Türkmenlerin üstüne ordu gönderdi.
Ve Dadaloğlu başkaldıranın tok sesli
şiirini söyledi. Artık Türkmende Ka-
racaoğlan'dan değjşik bir ses, başka
bir olgu vardı. Halkın bütün sanatsal
değişimleri koşullann değişimiyle ol-
muştur.
Bugün Çukurova'da yetişen şairler
hep zulmü, toprâksızbğı, işkenceyi
söylüyorlar.
Ben bu yazımda bir sonuca, sonuç-
lara varmış değüim. Salt ipuçlan
vermekti çabam. Bu ipuçlanndân sağ-
lıkla bir yere vanlabilir. Halk ürünleri-
nin insanlık maceranuzda yerlerinin
epeyce etkin olduğunu söylemek fazla
bir sav değil gibime geliyor. İşte Ho-
meros, işte Yunus. PirSultan. Karaca-
oğlan; işte türküler, işte kilimler,
yontular.
Size sevdiğim birkaç halk şiiri sun-
mak istenm. Konuşmamın kimi yerle-
rine bunlan örnek sayabilirsiniz.
Şunu hiç unutmayalım, insan soyu-
nun yetiştirdiği en büyük şair olan
Homeros bir halk şairidır. Yunus Em-
redeöyle...
Şu yalan dünyaya geldim geleli
Tas tas içtim ağulan sağ iken
Kahpe felek vermez benim mura-
dım
Viran oldum mor sümbüllü bağ
iken
Aradılar bir tenhada buldular
Yaslandılar şıvgalanm kırdılar
Yaz bahar ayında bir od verdiler
Yandım gittim ala karlı dağ iken
Fanmaz da deli gönlüm fanmaz
Akar gözlerimin yaşı kurumaz
Şimden geri beninj hükmüm yürü-
mez
Azil oldum güzellere bey iken
Karacaoğlan der ki bakın geline
ömrümün yansı gıtti talana
Sual eylen bizden evel gelene
Kim var idi biz burada yoğıken
•
Çıktım yücesine seyran eyledim
Cebel önü çayır çimen görünür
Bir firkat geldi de coştum ağladım
AJ yeşil bahçeli Kaman görünür
Şaştım hey Allahım ben de çok şaş-
tım
Seyrettim Akdağ'ı Bozok'a düştüm
Yozgat'ın üstüne bir ateş saçtım
Yanar oylum oylum duman görü-
nür
Biter Kırşehir'in gülleri biter
Ufacık güzeller hep yeni yeter
Çığrışır dalında bülbüller öter
Güzelin kaşında keman görünür
Gönül arzuladı Niğde'yi Boru
Gün günden artmakta yiğidin zan
Çifte bedestenli koca Kayseri
Erciyes karşında yaman görünür
Dadaloğlum der zatıdan zaü
Çekin eyerleyin gökçe kır atı
Göcmek değil bizim elin muradı
Ak yare gitmemiz güman görünür
Biz dünyadan gider olduk
Kalanlara selam olsun
Bizim içinhayırdua
Kalanlara selam olsun
Ecel büke belımizi
Söyletmeye dilimizi
Hasta iken halimizi
Soranlara selam olsun
Tenin ortaya açıla
Yakasız gömlek biçile
Bizi bir asan vechile
Yuyanlara selam olsun
Selaverdik kastımıza
Gider olduk dostumuza
Namaz için üstümüze
Duranlara selam olsun
Eceli gelenler gider
Hepsi gelmez yola gider
Bizim halimızden haber
Soranlara selam olsun
Derviş Yunus söyler sözün
Yaş doldurur iki gözün
Bilmeyen ne bilsin bizi
Bilenlere selam olsun
Akşam olur mahpusane kitlenir
Kimi kâğıt oynar kimi bitlenir
Kiminin temyizden evrakı gelir
Düştüm bir ormana yol belli değil
Yatarım yatanm gün belli değil
Mahpusane içinde üç ağaç incir
Kolumda kelepçe boynumda zincır
Zincir sallandrkça her yanım sancır
Düştüm bir ormana yol belli değil
Yatanm yatanm gün belli değil
Enginde yüksekte yatan erenler
Yetişin imdada aldı dert beni
Başım alıp hangi yere gideyim
Gittiğim yerlerde buldu dert beni
Oturup benimle ibadet kıldı
Yalan söyledi de yüzüme güldü
Yalın kılıç olup üstüme geldi
Çaldı bölük bölük böldü dert beni
Üstümüzden geçen boran kış gibi
Seherde sabahta gelen düş gibi
Şahin pençesinde yavru kuş gibi
Çağırta çağırta aldı dert beni
Pir Sultan Abdalun Gönlüm hasta
dır
Kimseye diyemem herkes yastadır
Bilemem deli oldu, bilmem usladır
Şöyle bir sevdaya saldı dert beni
Kara çadır is mi tutar
Ağlayabm anam bacım
Koc' Osmanh yas mı tutar
Başta püskül fırlanırsa
Basma fıstan kirlenirse
Ya kimlere baba desin
Senin bebek dillenirse
—BtTTİ—
1VIEHMED KEMAL
Her Şiir Öykü Gibi
Kuvayı Milliye Ankarası için neyi görsem, neyi bulsam sak-
larım. Ne olur ne olmaz, bir kenara korum. Geçende elime
bir kitap geçti. Nâzım Hikmet'in, 1921 Ankarası'nı anlatan bir
şiiri vardı. Şiir, daha Nâzım'ın Moskova'ya gitmediği, Rusça
bılmediğı, Rus şairlerini tanımadığı yıllarda yazılmış, serbest
dedığımiz türdendi. Acemi dizelerle doluydu. Ama bir şeyle-
rin haberini ve veriyordu. Belki Nâzım'ın elinden bir daha geç-
miştı.
Ben buraya şiiri değil de, o yılların öyküsünü belirten sa-
tırları alacagım. Zaten her şiir bir öykü değil midir?
"...Üç keskin düdük ötüyor, dört el sılah pathyor. Yangın mı
var? Yunan mı geliyor? Karaoğlan Çarşısı'na güneş mi dü-
şüyor (Nâzım böyle söylüyor; güneş mi düşecek?). Mazlum
Beyın dükkânı göçüyor, kebapçının üstüne... Kuyulu Kahve,
kuyunun içine gıriyor. Muhallebıcidekı müşteriler aşure kâ-
selerınin ıçine düşüyorlar. (Ordan buraya laf yetiştıren) İstan-
bul muhbırlerı (ajanlar) Çankırı Kapısı'nda alıyorlar soluğu...
Kepenkler şakırtılarla kapatılıyor. Karaoğlan Çarşısı'nda kı-
yamet kopuyor. Sıvil taharrı memurları (gizli polisler; bunla-
ra hafıye' de denirdi), jandarmalar, manga manga polisler
koşuşurlar... (Çankaya'da oturan Gazi'yi koruyan Lâz Maiy-
yet Bölüğu dört bir yana seğırtır. Palabıyıklı polis kelepçele-
dı karşısındakinı... Kuyulu Kahve çıkartıp kafasını kuyudan,
baktı kelepçelı tutukluya (o zaman mevkuf denirdi). Şaşkın-
lıkla gözleri kaydı.."
Zıya Yamaç'la Şekibe Yamaç, bizim Ankara yıllarından kal-
ma eskı dostiarımızdır. Ziya Yamaç Basın Yayın'da çalışırdı,
bir türlü rahat vermedıler. Yurtdışına kaçmak zorunda kaldı.
Ziya, tek başına da kaçmadı, yanına ıkı arkadaşım aldı (Fah-
rı Erdinç. Tuğrul Delıorman). Sabahattin Ali'nin gıttiği yoldan
bir yolculuğu onlar da deniyorlardı. Aradan yıllar geçti. Ziya
Yamaç ve Şekibe Yamaç, "Nâzım Aramızda" adıyla bir ki-
tap çıkardılar (Hasat Yayınları). Kitapta, Nâzım'la ortak anı-
lar, vayımlanmamış şiirler, bir şiir kılavuzu var. Nâzım için araş-
tırma yapanların işine yarayacak malzeme... Kıtaba şöyle bir
bakıyorum da aramızdan ayrılmış arkadaşlar gözlerimin önü-
ne geliyor
1960'lardaydı. Budapeşte'ye gitmiştim. Tren garda durdu.
Alacakaranlığın içinden (tren gara sabaha karşı varmıştı) bi-
ri adımı sesleniyordu. Baktım, Zıya Yamaç'tı! Geleceğimi ga-
zetelerden öğrenmış, eşiyle birlıkte gara gelmişti. Sarmaş do-
laş olduk, on beş yıllık bir özlemi giderdik.
Nâzım Hikmet'in hıçbir yerde yayımlanmamış şiirinde adı
geçen Karaoğlan Çarşısı, Çankırı Kapı, Kuyulu Kahve şimdi
yoktu. Buralara Ulus Meydanı deniyordu. Ulus Meydanı da
ortadaki Atatürk heykeli ile birlıkte kocaman yapıların arası-
na sınmıştı Meydan denecek hali kalmamıştı. Oysa 60 yıl
önce buralar bize ne genış görünürdü!..
Düşünüyorum da, burada Taşhan diye bir otel vardı. Ken-
tın en buyük hanı. Atatürk, Taşhan'ı Niğde Mutasarrıfı Ce-
mal Bey'e verdirmiştı. Cemal Bey'in de Kurtuluş Savaşı sıra-
sında büyük yararlıkları olmuştu. Cemal Bey Taşhan'ı almış,
soyadını da Taşhan koymuştu. Oğulları Suphi, Necdet, Sey-
fı çocukluk arkadaşımızdı.
Kurtuluş Savaşı sırasında Nâzım, Vâ-Nû ile birlikte gizlice
Anadolu'ya gıriyor. Bu adını saydığımız yerleri görüyor. Bu-
rada da gızlı polis (Ayınpe) var Cepheye gidıp dövüşmek is-
tıyor. Teyzesinın oğlu Alı Fuat (Cebesoy) Paşa Ankara'dadır.
isteğını ona söylüyor. Teyzeoğlu, "Bir danışayım" diyor. Gi-
dıp Gazı Paşa'ya danışıyor. Oradan 'olmaz' yanıtını alınca Bo-
lu'ya oğretmen olarak atanıyor. Arkadaşı Vâ-Nû ile oraya gi-
dıyor. Vâ-Nû, yıllar sonra bu yolculuğu, "Bu Dünyadan Nâ-
zjm Geçti' diye yazar. Hem de ne güzel yazar!..
BULMACA
8
SOLDAN SAĞA:
1/ Hizmetci, evlat-
lık. 2/ Eski Yu-
nan'da müzisyenle-
rin konser verdiği
basamaklı yer... Bi-
rinin buynığu al-
tında olan görevli.
3/ Radyumun sim-
gesi... Sık gözlü
ağ... Matematikte
kullanılan sabit bir
sayı. 4/ Soyundan
gelinen kimse...
"Bir şeker handey-
le bezm-i şevke
câm ettin beni /
Nim sun peymâneyi —tamam ettin
beni" (Nedim). 5/ Bir geminin su
yüzünden yukan kalan bölümü. 6/
Köpek... Kakım da denilen kürk
hayvanı. 7/ Arpın atası olduğu sa-
nılan, Doğu'ya özgü telli bir çalgı...
Iri ve boru biçiminde çiçekleri olan
bir süs bitkisi. 8/ Vücudun bütün
dış ve iç yüzeylerini kaplayan do-
ku. 9/ Din adamlarının başlanna
giydikleri ve simgeleri sayılan baş-
lık... Uzaklık işareti.
YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Göllerde ve ırmaklarda balık
avlamakta kullamlan, altı düz tekne. 2/ tlgeç... Bir işi yapmak,
bir eyleme geçmek için duyulan ve bireyin engelleyemeyeceği
kadar güçlü olan istek. 3/ Tavlada bir sayı... Bağıştama... Ya-
n. 4/ Borsada belli miktardaki hisse senedini belirtmekte kul-
lanılan işlem birimi... Arap abecesine göre bir harfi noktalı,
bir harfi noktasız sözcüklerle yazılmış şiir. 5/ Kıbns'ın Yuna-
nistan ile birleşmesi dileğini belirtmekte kullamlan siyasal de-
yim... llac. 6/ Tann... Güreşte bir oyun. 7/ Galyumun simge-
si... Bilimsel araştırmalarda kullamlan deney hayvanı. 8/ At
ya da araba uşağı... Ortadoğu'da bir göl. 9/ Boru sesi... Ti-
yatro niteliği taşıyan radyo ya da televizyon yayuu.
ADALET BAKANLIĞI'NDAN
MÜNHAL NOTERLtKLER
Aşağıda 1991 yüı gayrisafı gelirleri yazüı bulunan birinti sınıf; An-
kara Ondörduncü ve Beyoğlu Onbeşinci Notcrlikleri 16 Haziran 1992
tarihinde yaş tahdidi nedeniyle boşaiacaktır.
1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun 22 ve müteakip maddeleri gere-
ğince birind sınıf noterlerden bu noterliklere atanmaya istekli olan-
larvn ilan tarihinden itıbaren bir ay içinde bakanhğımıza veya bulun-
duklarr yer cumhuriyet başsavcılıklanna başvurmalan gerekmekte-
dir.
Posta ile doğrudan dognıya bakanlığa gönderilmiş olan dilekçeler
başvurma suresi içinde bakanlığa gelmediği takdirde atama işlemin-
de nazara alınmaz.
tlan olunur.
NoteriigiB adı 1991 yıh gayrisafl geüri
Ankara Ondördüncü Noterliği
Beyoğlu Onbeşinci Noterliği
1.144.544.723 Lira
2.200.989.077 Lira
Basın: 26700
ÎLAN
ESPİYE ASLİYE HUKUK
MAHKEMESt'NDEN
Dos>aNo: 1991 76Esas
1992 45Karar
Davacı Espive Beledıye Başkanlığı larafından davalılar Arif Inanç ve ar-
kada^lun aleyhıne açılan KY 16. maddesi uyannca lespıt \e tescıl davası-
nın >apılan agk yargılaması sonunda:
M.ıhkcmemİ7İn 1.4.1992 tanh ve 1991 76esas. 1992 45 sa>ılı karan ile
Evpıve ılçcsı Çam mahallesı tapu sicılınde kaın 81 ada 7 nolu parselın
1829 70 metrekarelik kısmının. >ine a>nı mahalle tapu sıcılınde kaın'81
ada 14 nolu parsdın 21157.50 metrekareler lamamının malıklen üzerle-
nnden ıplalı ılc davacı Espıye Beledıvesı adına KY'nın 16. maddesi gere-
ğmce lapuva kavıt ve lescılıne kurar verildığı.
\t, bu karann davalılar Ariflnanı; ve Berrın lnanç"a ılanen tebliğinden
ılibaren ^üre^ınde Yargıtay \oluna başvurmadığı takdirde hükmün ke-
\e karar öretınin davalılara ılanen tcblığ olunur.
Basın: 47355