04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26MAYIS1992SAU CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 Cfinûmiz Sanatçılan ' «KûltûrServisi-Resım ve I-Jey kel Müzeleri Derneği'nin düzenlediğı Günümüz Sdnütçnlan İstanhul Sergrjsi'nin on üçüncüsü, 7 temrnu.z-24 ağustos tarihleri arasında Dolmabahçe Sarayı Hareket Köşkünde gerçekleşecek. l-19eylül tarihüerinde Ankara Resim ve Hcykel Müzesi'nde tekrarlanacak olan sergiye kaüLacak yapıtlar belli oldu. Geçiigüniz günlerde Haldun Dosioğlu, Hasan Bülenı KahJarnan, Erol Eti,_BeriI Anılanmert, Ahmet Öner Gezgin, Tomur Atagök ve Mehmet Aksoy'dan ohışan seçici kurulun yaptığı değerlendirmeye göre. Nur Gökbulut, Mustafa Karyağdı, Zafer Mintaş ve Sibel Karaçoban Resim ve Heykel Müzeleri Derneği Başan Ödülü Plaketi, Ayşe Topbaş işe Plaştik Sanaüar Derneği Özel Ödülü plaketi aldıiar. Üçok ödülü HikmetSaim'in • İSTAJNBIL(AA)- Ankara'da uğradığı bombalı bir saldın sonucu ölen Bahriye Üçok'un adına düzenlenen yanşmada, Bahriye Üçok ödülü'nü Hikmet Saim "Kadın Kendini Anyor" adh kitabıyla kazandı. Prof. Dr. Nermin Abadan Unat, Oktay Akbal, Doç. Ayşe Ayata, Prof. Hicri Fişek, Ertuğrul Günay, Suphi Kahraman ve Prof. Türkan Saylan'dan oluşanjüri. yapılan değerlendirme sonucunda ülkenin çağdaşlaşması, insan haklan. laiklik, bilım ve politika alanlannda büyuk hizmetleri olan Doç. Bahriye Üçok aıusına düzenlenen inceleme ve araşürma ödülüne Hikmet Saim'in "Kadın Kendini Anyor" adlı kitabını layık gördü. Bogaziçi'nde 'mavi' Kültür Servisi- Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin 1989'da kurduklan Mavi Topluluk. 27 ve28 mayıs günleri 20,00 ve 22.00'de Boğaziçi Üniversitesi Murat Dikmen Salonu'nda, 29 rnayrs günö Mimar Sman Üniversitesi'nde, 30mayısta da Aya İrinı'de konserler verecek. Çesitli üniversitelerden gelen öğrenci ve mezunlan bir araya getiren, 18-35 yaşlan arasında 27 koro üyesi ve 6 kişilik bir orkestradan oluşan topluluk, çalışmalannı elektronik sesler eşliğinde vokal ağırlıklı modern müzik üzerinde yoğunlaştınyor. *Sevdalı Buluf bugünJKultürSeryisM Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali bugûn saat 20.30'da Dostlar Tiyatrosu'nun sahneleyeceği "Sevdah Bulut" ile sürüyor. İstanbul Devlet Tiyatrolan Taksim Sahnesi'nde sahnelenecek oyunun yönetmeni Mehmet Ulusoy. Nâzun Hikmet'in "Sevdalı Bulut" adlı masalı ve çeşitli yapıtlanndan uyarlanan oyunun bilet fiyatlan 40,35 ve 30 bin lira. 'Evrensel Mûziğe Doğpu' • Kültür Servisi-Gala tasaray Lisesi 9. Kültür Şenliği sürüyor. Etkinlikler kapsamında bugün okulun Tevfık Fikret Salonu'nda saat 14.00'te Cahit Berkay, Uğur Dikmen. Cem Karaca, Derya Köroğlu, Erol Pekcan, Onno Tunç ve Ayşe Türüncü'nün katılımıyla Nejat Çetinok'un yöneteceği bir panel yapılacak. Saat 15.00'teAktüalite Salonu'nda Behzat Üsdiken'in "Beyoğlu ve Galatasaray" başlıkb söyleşisi izlenebilecek. Bugün saat 16.00'da okulun Sosyal Büimler Laboratuvan'nda Yrd.Doç. Dr.Aydın Uğur'un "Postmodernizm ve Siyasal Düşünce" başlıklı semineri de izlenebilir. Aynı saatte Tevfık Fikret Salonu'nda Marmara Üniversitesi îktisadi İlimler Fakültesi Tiyatro Kulübü'nün sergileyeceği Melih Cevdet Anday'ın "Ölüler Konuşmak Ister" oyunu izlenebilecek. YapıKredi Gençlik Festivali • KültürServisi-5 Uluslararası Yapı Kredi Gençlik Festivali çerçevesinde bugün saat 21 .OO'de Rumelihisan'nda Gvrtistan Devlet Radyo Televizyon Senfoni Orkesrası'nda konseri izleaebilir. 21. yüzyıla doğru İstanbul gibi kentler yeni sorumluluklar üstlenebilir IstaııİHil, yeni komımunun bilincinde ıııi? BERALMADRA İstanbul Büyükşehir Beledi- yesi, Dr. Nejat F. Eczacıbası ile birlikte Feshane'de kurduğu çağdaş sanat müzesinin onanmı sürerken, aynı sanat politikası kapsamında İstan- bul'da açık mekânlara üç boyut- lu yapıt yerleştirme projesini de uygulamaya koydu. Birbirini tamamlayan bir özellik taşıyan bu uygulamalar, hızb bir ulus- lararasılaşma süreci yaşayan ve Avrupa Birliği ile yeni kurulan Asya devletleri arasında ekono- mik ve kültürel bir iletişim ve ilişki merkezi durumuna gelen İstanbul'un 21. yüzyıl sanat ve kültür kimliğini belirlemek ve dünyaya "tescil" ettirmek so- rumluluğunu taşıdığı çok açıktır. Bu sorumluluk, Türkiye'nin sanat alanında bir "rönesans" gerçekleştirmesi olanağını da gündeme getirmektedir. Uluslararası sanat çevreleri, İstanbul'un bu yeni konumu- nun bilincindedir ve bir bakıma da bu "rönesans"ın olup olma- yacağınj merak etmektedir. Sa- naün esin kaynaklannın çoğul- cu bir ortama girmesi ve "küre- sel" bir özellik kazanması, 20. yüzyıldaki Baü modernizmi egemenliğine son vererek, İstanbul gibi kültürlerin kesiş- me noktasında olan metropol- leri, 21. yüzyıl sanaünın doğa- cağı ortamlar durumuna getir- miştir. Ne ki İstanbul'u sanat yapıt- larıyla donatmak, İstanbul için yapılması gereken ve istenen iş- lerin belki de en zoru ve en sa- kıncalısıdır. Mimarlar, bunun kadar zor bir iş olan, İstanbul'u süper-cağdaş yapılarla donat- ma işine giriştiler ve sonuçlan birlikte izliyoruz; tarihsel silueti ve doğanın yarattığı yaygın, ya- tay, uygar doku yavaş yavaş bozularak, çarpık kapitalizmin göklere tırmanmak isteyen ihti- raşının silueti çiziliyor. Özellikle Akdeniz ülkelerin- de, 20. yüzyıl modern ve çağdaş sanat aşamalanna karşın, klasik heykel mirasını korumak gibi yanüş bir yorumla sürekli üretilen "kitsch" ve "pastische" tipi heykellerin ya da dekoratif olmaktan başka bir özelliği ol- mayan baa modern heykel üre- timlerinin kenün içine yerleşti- rilmesinin de aynı derecede sakıncalı olduğu bilinen bir ger- çektir. Bu belki ilk anda İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin İstanbul'da açık mekânlarda gerçekJeştirmek istediği "sanat yapıtı yerleştirme" projesine kötümser bir yaklaşım olarak görülebilir, ancak bugüne de- ğin bu kente (ve Türkiye'nin her kentine) konulanlann bü- yük bir bölümü, yaklaşık 50 yıldır devlet siparişlerinin ege- menliği«ltında "anıt" niteliğiy- le halkın karşısına çıkanlmıştır, özgün heykel ya da üç boyutlu yapıt üreümi ise ancak sanatçı- lann kişisel sergilerinde ve bazı büyük sergi etkinliklerinde gö- rülebilmiştir. Bugün İstanbul'a bakoğunızda iki tip heykel görüyoruz: Birin- cisi, tarihsel bir olayı ya da kişi- yi anma heykelleri, ikincisi ise çok az sayıda olan ve •modern sanat' geüşimi içinde, yanşma- lar düzenleyerek sanatçılara ısmarlanmış serbest işler. Bu heykeller, amaçlannı ve işlevlerini dolduruyor mu? Kentin tarihsel ve güncel mi- marhk olgusu ile diyalog kuru- yor mu? Halk ve özellikle genç kuşaklan bu heykeller ne denti etkiliyor? Bu heykeller, Türki- ye'deki modern ve çağdaş sanat olgusunu ne denli temsil edı- yor? Bu sorulann yanıtlan 'belki'- lerle doludur ya da olumsuz- dur. Ancak burada heykellerin sanatsal açıdan başanh olup ol- madığını değıl, bunlann halkla ve uluslararası İstanbul ziyaret- çisi ile olan kültürei ilişkisini sorguluyoruz; çünkü halka açık alanlar sergi salonlanndan farklıdır, yapıt ve sanatçı doğ- • İstanbul Büyıikşe- hir Belediyesi, İstan- bul'da açık mekânlara üç boyutlu yapıt yer- leştirme projesini uy- gulamaya koydu. Sanat dünyasmdaki gelişmeler, İstanbul gibi kültürlerin ke- sişme noktasındaki metropolleri, 21. yüzyıl sanatının do- ğabileceği ortamlar durumuna getirmiş- tir. Özellikle 20. yüzyılın modern ve çağdaş sanat aşama- lanna karşın, klasik heykel mirasını kav- ramak gibi yanhş bir yorumla üretilen hey- kelleri kente yerleştir- mek sakıncahdır. rudan doğruya halkın ve ulus- lararası topluluğun önündedir. Sanatçı, tarihsel ve güncel mimari dokuya karşı sorumlu- dur, gecmişe ve geleceğe karşı sorumludur, ama aynı zaman- da 20. yüzyıl sanatına karşı da sorumludur; çünkü İstanbul uluslararası bir metropoldür ve açık alanlardaki yapıtlan, 20. yüzyıl sanatını bilen bir ulusla- rarası izleyici kitlesi de görecek- tir. Ne ki sanatçıya bu güne de- ğin, bu sorumluluğunu nasıl yorumladığını karutlama ola- nağı ya verilmemiş ya da çok az veritthişür. ancak şimdi verile- cektir. Sosyalist ve demokratik ide- olojilerde öne sürülen, sanatın toplumla doğrudan doğruya ilişkide olması ilkesi, zaman za- man sanatcılann ve yönetimle- rin yanbş yorumlara saplan- masına nedcn olmuş, sanat yapıü, modern ve çağdaş sanat kavramlanna ters düşen bir bi- çimde, düşünceyi bire bir ölçü- de yansıtan, metafordan yok- sun bir nesne olmuştur. Bu du- rum sanat gelişiminin önünü ükamıştır. örneğin, bugün, simgesel anlamda bir cıplak kadın, bir kucağında çocuk taşıyan ana ya da bir Türk büyüğü heykeli, kimliğini tüketim mekanizma- lan ve iletişim medyalan karşısında güçlükle koruyan bir topluma nasıl bir imgelem (vizyon) zenginliği katabilir? Yıllardır yaşanan bu kimlik erozyonu içinde bu tür yapıtla- nn sürekli yinelenerek, kente serpiştirildiğini görmek de çok acıklı olmuştur. Bunlar geride bırakmak üzere olduğumuz yüzyılın daha başında tümüyle sorgulanıp tüketilmiş simge ve imgelerdir ve yaşamakta oldu- ğumuz 'hiper-'gerçek' karşısın- da, onunla rekabet edebilecek güçlü bir 'imagoloji'ye gereksi- nim vardır. örneğin üç boyutlu yapıt- ların patlama dönemi olan Pop Art (1960'lar), halkın tü- ketim egemenliğindeki günlük yaşamının altını üstüne getirip bunu bir metafor olarak insan- lann önüne koymuş, 1980'ler- de ise bunu yeniden yorumla- yan bir Post Pop dönem ya- şanmıştır. 1970'lerde ise Pop'a tepki olarak minimal ve kav- ramsal akımlar, modemist heykelin biçimini, kavramını ve anlamını tümüyle değiştir- miştir. Heykel, doga (çevre) ve mimari gibi bir olgu durumuna gelmişür. 196O'lı yıllardan bu yana gjt- tikçe ivme kazanarak Türkiye'- de de zamanın ruhunu yansı- tan ve dünyadaki üç boyutlu yapıt gelişimine koşut olan yapıtlar üretilmişür. 1977-1987 arasında gerçek- leştirilen MSÜ "Yeni Eğilim- ler" sergileri, 1987 ve 1989 İstanbul bienalleri, 1980'lerde- ki öncü Türk sanaundan bir kesit ve ABC sergileri ile MSÜ Heykel Bölümü'nün yıllık ser- gilerinde bu yapıtlan görebil- dik. Ancak sürekli bir ilerleme içinde olan bu üretimin 20. yy evrensel sanat tarihi içinde ve uluslararası düzlemde değer- lendirilmemiş olması, sanat or- tamımızın çözümlenmemiş en önemli sorunu olarak ortada durmaktadır. Bu nedenlerle bu iki girişim güçlü ve tümel bir kuramsal, kavramsal, düşünsel altyapıyla donatıhr, evrensel sanaün bir parçası olarak sunulursa bu. "rönesans"ın yaşamsal baş- langıcıdır. İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, Yılın en güzel konserini sona saklamış Mevsiııı Şostakoviçeselaııılakapandı • Howard GrifTıths yö- netimindeki İDSO, 1991-92 sezonunun son konserini, ünlü Rus beste- ci Dmitri Şostakoviç'in yapıtlanna ayırdı. Orkest- ranın, Meral Güneyman solistliğindeki bu son konseri Aerophon fır- masınca plağa kaydedi- üyor. EVİN tLYASOĞLU İstanbul Devlet Senfoni Or- kestrası, galiba yılın en güzel konserini en sona saklamış! Şe- fı, solisti, program içeriği ile ke- yifli, doyurucu bir dinletiyle se- zonu kapattı. Ülkemizin yabanası olma- yan ingiliz şef Howard GrifBths, Türk bestecilerini ve Türk yo- rumculannı dünya üstünde ta- rutmak için ayn bir çaba harca- makta. IDSO'nun Meral Gü- neyman solistliğindeki bu son konseri de Aerophon firması- nca plağa kaydediliyor. Umanz birtakım özel şirkeüer veya ba- kanlıklann desteği ile basılan nice compact disc gibi raflarda beklemeyen, köşebaşında satı- lan bir plak olur. Plağın çıkmasını beklemeden bu kon- seri duymak isteyenler, 3 hazi-' ran çarşamba gecesi radyoda 2O.3O'daki 'Bir Konser' prog- ramını dinleyebilirler. Seçkin piyanistlerimizden Meral Güneyman'ı ne yaak ki daha sık dinleme olanağı yara- ülmıyor. Güneyman, Salzburg Mozarteum Akademisi'nde, New York Juilliard Müzik Okulu'nda eğitim görmüş, Amerika'nın pek çok eyaletin- de konser ve resitaller vermiş bugüne dek. Hemen her konse- rinde dağarağına bir yenilik ge- tirmeyi gözeten, çok sık değil, ama seçkin sahnelerde çalmayı Piyanist Meral Güneyman, Şostakoviç'in tkinci Piyano Kon- çeftosunu yorumladı. "(Fotoğraf: İBRAHİM GÜNEL) yeğ tutan bir piyanistimiz Gü- neyman. Bu kez de özenle seçilip özen- le çalışılmış bir konçerto sun- du: Şostakoviç'in İkinci Piyano Konçertosu. "Aynı konçertoyu ilk kez yirmi yıl önce çalmışbm. Gençliğin coşkusu bir başka. ama galiba yıllann getirdiği ol- gunlukla birikim, yorumcuya eserin yüreğini bulup can kat- mayı öğretiyor. Oçok derinler- de bir şeylerin yaşadığını kavn- yorsun. Çekip su yüzüne çıkar- mak, birikimi olan sanatçının elinde. Örneğin konçertonun ikinci (ağır) bolümündeki bu- zullan kınp buz tepeciğinin de- rininde yatan öze, o sıcaklığa süzülüp inmek gerekiyor. İşte buna benzer şeyleri keşfedebil- mek için de zaman yorumcuya yardım ediyor. Yaşİanmak de- ğil. belki de yeniden doğmak bunlan keşfetmek" diyor Me- ral Güneyman. Gerçekten de ilk bölümün ölcülü uçanlığında. ikinci bölü- mün değışken armonik yapısıy- la, buzlu görünüm ardındakı sıcaak yüreğınde ve son bölü- mün neşeliritmindeMeral Gü- neyman dinleyiciyi de alıp gö- türen bir keşfe çıkmıştı. Gersfamn ve MeodeUsohn'un yapıtlanyla iki bis çaldı. Her bi- ri birbirinden keyifli parça- lardı: "Ashnda hayatımın en aa günlerini yaşıyorum şu ara- lar. Daha birkaç gün önce ba- bamı kaybettim. Ama sanki aalann karşıtı olsun diye böy- lesi neşeli parçalar secmişım." Howard Griflîths yöneti- rrundeki İDSO, dengelı bireşlik tonu sundu koncertoya. İkinci yanda İstanbul dinkyıcısine ilk kez sunulan 'At Sineği' süiti bir- birinden renkli ve neşeli bölüm- lerden örülmüş mozaik gibi bir yapıtıydı Şostakoviç'in. Bir film müziginden üretih'p 1960'- ta süit halinde basılan bu yapıt ilk kez konserlerde seslendiril- diği zaman belli bir kişilik taşı- madığı için eleştirilmiş. Şostakoviç'in bu süiunde nükteli, hüzünlü, dolu dizgin, başkaldıran ya da derin bir ro- mantizme dalan nitelikler bir arada sunulmuş. Şef Griffiths, mozaiğin bu değişik renklerini özenli bir ifade gücü ile yönetti. Gülden Turalı, Reyent Bölük- başı ve Ayşegül Kirnuuıoğlu da güzel sololan ile anlaümı etkile- diler. Gerek konçertoda gerek sen- fonik yapıtta yirminci yüzyılı yaşamış bir romantik olarak Şostakoviç'i duyumsadık. Ro- mantik, ama bir Chopin ro- mantizmi değil, çağın getirdiği- ni de katarak, yeni bir roman- tizm. Gerek Güneyman gerek Griffiths bu çağın insanının ro- mantizmini Şostakoviç'e uya- rak yorumladılar. Filiz Tokcan'ın ilk kişisel sergisi, Maltepe Sanat Galerisi'nde Maltepe, bir ressamlar semti oldu AHUANTMEN Maltepeli ressamlann karma sergisinden sonra yine bir Mal- tepeli ressam, Filiz Tokcan'ın ilk kişisel resim sergisi yer alı- yor Maltepe Sanat GaJerisi'- nde. İstanbul'dan biraz soyut- lanmış, sanki kendi başına küçük bir şehir olan Maltepe'- de, otuzu aşkın ressam atölyesi- nin bulunması, bu ressamlann "her yere uzak" bu semtı sevim- li bir ressamlar odağı haüne ge- tirmeleri. halkla kurduklan dostluk, insanlann "yaşama te- laşı" içinde gittikçe birbirinden uzaklaştıklan İstanbul'dan ne kadar farklı... Maltepe'deki atölyesinde ressam arkadaşı Gaye Köseoğ- lu ile resim çalışmalannı sürdü- ren Filiz Tokcan da resimlerin- den sözetmeden önce, bu "Mal- tepeliliği". Maltepe'de kurduk- lan bu ilgınç düzeni anlatıyor. Filiz Tokcan, içinin sesini dinleyen bir ressam. Resimleri, hüzünlü bir yalnızlığın dingin atmosferinde gidip geliyor; ga- "kendi kendine" resim yap- maktan vazgeçip çok sevdiği ressamhğı ciddi bir uğraş ola- rak ele alması ise Maltepe'de Kasım Koçak ile birlikte çalış- masıyla başlamış: • Sanki kendi başına küçük bir kent olan Mal- tepe'de 30'dan fazla ressam atölyesi var. Bu ressam- lar, bu 'her yere uzak' semti sevimli bir ressamlar odağına dönüştürüyorlar. 'Maltepeli ressam' Filiz Tokcan, kurduklan bu ilginç düzeni anlatıyor. lerinin duvarlan sessiz. Oysa Filiz Tokcan, çok neşeli bir in- san, sevgi dolu, resimlerindeki bu sessizlik. şaşırtıcı. Resim serüveni 1980'li yıllar- da Devrim Erbi), Münevver Çi- lov ile başlayan, Paris Beledi- yesi'nce düzenlenen kurslarla devam eden Filiz Tokcan'ın "Uzun vıllar kendi başıma çalıştım. Ama tek başına boca- lamakla olmuyor. Bazı kursla- ra katıldım. Sonra Kasım dev- reyegirdi. Resmi bir hobi olarak değil de ciddi olarak ele alacaksam devam etmemi sövledi bana. Bu çok hoşuma gıtti." Tokcan'ın malzemesi insan İnsanlan seviyor. Ama bakış açısı son derecedışandan, tuva- lindeki insanlarla tanışıklığı. sanki uzaktan... "İnsanı resim- lerimde kullanmayı seviyorum Çünkü gûzeli de çirkini de ya- pan insanlar..." Resim, Tokcan'ın günlük ya- şamının bir parçası. Maltepe'- deki atölyesi. her gün gidip gel- diği. burada kendisini kendi iç yaşamı dışında kalan her şey- den soyutladığı, ama yine bu yaşamdan yola çıkarak yarat- tıklanyla yaşadığı bir mekân. Tuvalinin başında, "Her şey kapanıyor. Dıştaki dünya beni artık ilgilendirmiyor" diyor. Filiz Tokcan resim sergısi! Maltepe Sanat Galerisi 9 mavıs - I haziran Tel:399 230H 10. Tarihi Türk Evleri Haftası Kültür Servisi- 10. Tarihi Türk Evleri Haftası 28 mayıs-12 haziran tarihleri arasında İstanbul ve Antal- ya'da gerçekleştirilecek. Haf- ta, perşembe günü İstanbul'- da Destek Reasürans'ta yapılacak 10. Yıl ödül Töre- ni ile başlayacak. Türkiye Tarüb Evleri Koruma Derneği Başkanı Perihan Balcı, kentlerimizin kültürleri tümüyle yok edil- meden bu bilincin kamuo- yxında benimsenmesi gerekti- ğini vurgulayarak,"Bu bilin- cin geçmişimiz için bir gele- cek umuduna dönüşerek ge- lecek kuşaklara neler bıraka- cağımızın muhasebesini yap- mamız"gerektiğini belirti- vor. 29 mayıs cuma günü Alar- ko Konferans Salonu'ndaki haftanın açıhşmdan sonra Sefa Erdal, Antalya'yı tanı- tan bir dia gösterisi sunacak. Prof. Dr. Metin Sözen, "Ye- rel Yönetimler ve Kültür Mi- rası" konulu paneli yönetecek. Konuşmaalar; Prof. Dr. Meh- met Çubuk. Prof. Dr. Banş Mater. Doç. Dr. Cengiz Eru- zun. Qktay Ekinci ve Sevgi İs- p[r. , Antalya Belediyesi, Yıldız Üniversitesi Mimarhk Fakülte- si. Mimar Sinan Üniversitesi Şehir Bölge Planlama Bölümü ve Mimarbk Bölümü öğrencile- rinin çahşmalan, İstanbul'da Mimari Miras Savurganlığı (Perihan Balcı), Dede Efendi Evi Müzesi Restorasyon çalış- malanndan oluşan karma sergi ve •"Bizim Evlerimiz" konulu sergi açılacak. Antalya'da 4 haziran per- şembe günü, Antalya Belediye- si Kültür Merkezi'nde "Turizm Kenti Antalya ve Koruma So- runlan"konulu bir panel yapı- lacak. Metin Sözen'in yönete- ceği panele konuşmacı olarak, Prof. Dr. Gönül Tankut, Prof. Dr. Musa Seyırci, Cengiz Bek- taş, Sefa Erdal ve Güray Er- cenk katılacaklar. Cumhuriyet Kitap Kulübü Galatasaray Lisesi 9. Kültür Şenliği'nde 25 Mayıs-5 Haziran • YENİ KİTAPLAR • ÇOK SATAN YAPITLAR • İMZA VE SÖYLESİ GÜNLERİ Tüm kitaplarda % 15, üyelere % 20 İ N D İ R İ M 9 Kültür Şen'ığı, Galatasaray Lisesi Beyoğlu (Pazar hariç her gun 10 00-18 00) KADIKÖY MAARİF KOLEJİ ve ANADOLU LİSESİ MEZUNLARI, MENSUPLARI ve ÖĞRETMENLERİ 30 Mavıs 1992 C umariesi saat 14.OO'de ba>la\acak Iala> Uoıcöı Cıiııuı'ndc lıcpını/ı aranıı/da uormek istiyoru/. Resim, Filiz Tokcan'ın günlük yaşamının bir parçası (Fotoğ- raf: İBRAHİM GÜNEL) TARSUS KADASTRO HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 990/97 Köyü: Namrun Nizalı parsel: 2680 Dava: Kadastro tespitine itiraz. Davacı: Maliye Hazinesi, Av. Dilek Uluğ - Tarsus Orman Idaresi, Av. Eme] Ay - Tarsus Davalı: Ölü Fatma, Aziz, Mehmet, Ahmet mirasçılan, Ayşe, Ali, Hanife, Ömer. HÜKMÜN ÖZETİ Tarsus Namrun ilçesi .sımrlan içerisinde kalan 2680 no.lu parselin kadasıro tespiline karşı verilen karar davacılar Maliye Hazinesi ve Or- man Işletme Müdürlüğn vekillerı tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi Başkanlığı'nca verilen karar bozulmuş; bozma ka- ran çervevesınde mahkememızde yargılamaya başlanmış oimakla: Yukarıda davalı durumunda bulunan taraflardan bir kısmımn ölü veya sağ oldukları hane numarası ile mirasçılarının isim ve adresleri- nin tum aramalara rağmen tespit edılemediğinden dava dosyasının du- ru>maiinın 2.7.1992 gunune {alik edildiği, davaiı durumunda bulu- nan laraflara 2.7.1992 gunlu duru>mdnın davetiye ile tebliğ yerine kain olmak u/erc ilanen [eblığ olunur. 30.4.1992 BaMn: 4^662
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle