Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1MAYIS1992 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
Kadıköy'de etkinliklep
• KüJlûr Servisi - Kadıköy Bekdiyesi
Kültür ve Sanat Merkezi'nin mayıs ayı
kûltürel etkinlikleri 2 mayıs cumartesi
gûnüsaat 15.00'teYavuzer
Çetinkaya'nın Haldun Taner'in anısına
sınacağı "Haldun Taner'in
Öykülerinden Seçmeler" başhklı oyun ile
başhyor. 9 mayısta Ersin Alok'un dia
gösterisi ve Ateş Uğurel- Semih Yaşar
ikiiisinin konseri, 16 mayısta Suna
Tanaltay ile Erdoğan Tanaltay'ın
"Gençlik" konulu söyleşileri ile Volkan
Konak ve arkadaşlannın gitar dinletisi,
21 mayısta Sunay Akın'ın "Gençlerle
Şiır", 22 mayısta "Gençlerden Piyano"
etkinlikleri, 23 mayısta Sunay Akın,
Yaşar Levent ve Dr. Cengiz Özyalçın'ın
katılacağı "Kadıköy Söyleşileri'", Yeşim
Alunay ile Gülnaz Rizeli'nin konseri, 26
mayısta Erenköy Kız Lisesi Çoksesli
Korosu'nun konseri ile psikolog Birsen
Özkan'ın "Gençler ve Çinsellik" konulu
söyleşisi ve 20 mayısta İsLanbul Oda
Müziği Topluluğu'nun konseri kültür
merkezinin etkinlikleri arasında yer
alıyor. Aynca çeşitli sergilerde kültür
merkezinde izlenebilecek.
Küba'dan Rubalcaba
• Kültür Servisi - Pozitif Vibrations'ın
çağdaş müzik etkinlikleri kapsamında 3
mayıs pazar günü saat 18.00 ve 21.00'de
Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda caz
dünyasının genç ve yetenekli isimlerinden
Gonzalo Rubalcaba ile Kübalı
topluluğun konserleri izlenebilecek.
Trompette Reynaldo Melian. basta
Felipe Cabrera ve davulda Jul
Barreto'dan olusan topluluk çıktıklan
dünya turnesi çerçevesinde İstanbul'ada
uğruyor. 1986yılında Küba'da bir turne
için bulunan Charlie Haden tarafından
keşfedilen ve 1990 Montreux Caz
Festivali'nde Charlie Haden ve Paul
Motion ile verdiği konserle caz
dünyasında yıldızı parlayan Rubalcaba,
Küba müziklerinin caz ile geleneksel
kaynaşmasının en taze örneklerini
veriyor.
m
7. Milliyet Odûfleri'
• İSTANBUL (AA)-Milliyet
gazetesince; bilim. sanat ve gazetecilik
dallannda verilen ödüllerin 7'ncisi dün
akşam The Marmara Oteli'nde
düzenlenentörendesahiplerinedağıtıldı.
Kültür Bakanı Fikri Sağlaraçılışta
yaptığı konuşmada demokratik ve
ekonomik kalkınmanın kûltürel gelişme
ile bütünleşmesı sonucu
gerçekleşebileceğıni söyledi. Daha sonra
"Türkiye'nin Sorunlan" dalında
birinciliği "Rekabet Politikalan
Açısından Bir İnceleme" başhklı
araştırmasıyla AhmetOkuraldı. Bu
dalda Canan Madran ikincı, Şükrullah
Dolu ise üçüncü oldu. Gazetecilik
dalında ise "Basında Ekonomik
Bağımhlık" konusuyla birinciliği
Güventürk Görgülü kazanırken.
Mehmet Saeanak ikinci.
Yrd. Doç.Dr. Seval Yakışanda
üçüncülüğüeldeetti.
Ekonomi dalında "Türkıye'de Faiz
Politikalan" araştımnasıyla Dr. Adnan
Büyükdeniz birinci. Arzu Taşçıoğlu ve
Dilşah Mersin ikinci. Dr. Selçuk Akalın,
Aydın Kut ile Pınar Uluçay da
üçüncülük ödüllerine değer görüldüler.
Edebiyat dalında ise birinci ve ikinciliğe
değer eser bulunamadı ve bu dalda
üçüncülüğü "5 Şair-5 Politika" adlı
eseriyle Mehmet Doğan kazandı. Ödül
kazananlara plaketleri İstanbul Valisi
Hayri Kozakçıoğlu. Büyükşehir
Beledıye Başkanı Nurettın Sözen ile
Milliyet gazetesı sahibi Aydın Doğan'ın
eşi Sema Doğan tarafından verildi.
Özalp'ın resimleri
• Kültür Servisi - Nur Özalp'ın resim
sergisi 16 mayısa dek Ortaköy'deki
Arkeon Sanat Galerisi'nde izlenebilecek.
1986 yılında Mimar Sinan Üniversitesi
Özdemir Altan Atölyesi'nden mezun
olan Nur Özalp, çeşitli karma sergilere
katıldıktan sonra 1989yılmdaSoyak
Sanat Galerisi'nde ilk kışisel resim
sergisini açtı. Çeşitlifilmlerdesanat
yönetmenliği de yapan Nur Özalp,
" Yaşamın çok anlamlı olduğu
söylenemez, başladığımız ve sona doğru
gittiğimiz biryolculuk. Yaptıklanmız
yaşamı anlamlandırma çabası. Ödülü,
yapılan arun ıçinde gizlı. Resim yapmak
benim birkesişme noktasmdadurduğum
an. geride beni oluşturan şartlar.
bakmasını öğrendiğim her^y var. Kendi
varlığımı katarak bir kez daha renklerle,
biçimlerle, çizgiyle ne yapılabilir diye
soruyorum, çevremde boyalar. karşımda
tuvaî" diyor.
S I N E M A ATİLLA DORSAY
Satyajit Ray, ölümünden on beşgün öncebir Oscar'laödüllendirümişti
Sinemanın ustası, beyazperdenin GandfsiydiSinemada 2 Ray vardı. Çok farklı bırer
sinemacı olsalarda gerçekten sevdiğimiz...
Amerikalı ozan-sinemacı Nicholas Ray'ı
1979'da yitirdik. Şimdi de sıra Hindistan'-
ın ünlü (en ünlü) sinemacısı Satyajit Ray'a
geldi. Ve bu ünlü sinemacı 71 yaşında dün-
yamızı terk etti.
Satyajit Ray'ın adı 1950'lerin sonlannda
bir efsane gibi tüm dünyayı dolaşmıştı. O
döneme dek Hint sineması deyince akla
gelen, melodramla müziğin birbirine
kanşuğı. bol şarkılı-danslı ve ortalama
üçer saat süren (seyirci, parasının
karşılığınj almalıydı!) melodramlar ve po-
püler güldürülerdi. Ray, ilk kez kame-
rasını alıp Hint gerçeğinin ortasına daldı,
oradan saptadığı yalın. ama kendi şiirini
içinde taşıyan görüntülerle bir "Hint ger-
çekçiliği" eylemini başlattı, bu kıta-ülkede
de ticari kaygılann dışında bir sinema
yapılabileceğini kanıtladı. Ve adı birden
bir efsane gibi yayıldı, Fransızlann "Apu'-
nun Dünyası" adını taktıklan üçlemesi,
tüm ülkeleri dolaştı, tüm sinemateklere
girdi.
1921 doğumlu Ray, 1940'larda Calcut-
ta'da grafık sanatlar okudu. Ünlü Hintli
yazar Rabindranath Tagore'la aileleri
tanışırdı. Bu yazara duyduğu hayranlık,
onun hümanizmini ve akılcılığını benimse-
mesinde etken oldu. Bir yandan reklamcı-
lık yaparken sinemaya da büyük ilgi duy-
du, 1947'de Hindistan'ın ilk sinema kulü-
bü olan Calcutta Film Society'yi kurdu.
Bu arada Londra'da bir staj gören sanatçı,
Baü sanatını. özellikle de edebiyat ve resmi
yakından izleyen bir Doğulu kimliğiru hiç
bırakmadı.
Sonra Jean Renoir deneyimi geldi.
1951'de Hindistan'da "Nehir-The River"
filmini çeken ünlü Fransız yönetmenine
asistanlık yaptı Ray... Ve ondan, süslerden
annmış, doğrudan doğruya amaca yöne-
lik, kişilere ve yan etkilere değil olaylann
yüreğine inmeyi deneyen bir sinemanın sır-
lannı kaptı. Sonra Bengal hükümetinden
aldığı bir destekle 1955 yılında "Yol Tür-
küsü-Pather Panchali" (TRT'de "Zorlu
Yaşam") filmini çekti. Cannesda gösteri-
lip dereceye giren bu fılmin ardından enesi
yıl"Aparajito", 1959'da ise "Apur Sansar-
Apu'nun Dünyasfnı çevirerek, ünlü üçle-
mesini tamamlamış oldu.
Bu 3 fılmin ilk ortak yanı, B.B. Padhaya
adlı Hintli bir yazann özyaşamsal öyküle-
rinden yola çıkarak ve Apu adlı bir küçük
çocuğu odak noktası alarak Bengal yaşa-
mının gerçek yüzünü göstermeye sı\anma-
sıdır. Müzikli aşk öykülerinin fantastik ve
düşsel dünyasından sonra Ray birden
"Hint gerçeği"ni beyazperdeye yansıtır.
İlk filmde anlaülan, Apu'nun çocukluğu-
dur. İkincisinde Apu büyük kente, Bena-
res'e yaşamaya gider. Uçüncüsünde ise
Apu evlenir, ama kansını yitirir...
Aynı kahramanın
öyküsünü izlemenin
dışında, üçleme konu-
sunda. insanlanna ve
çevresine elbette ger-
çekçi, elbette insanal,
ama aynı zamanda ki-
şisel yaklaşımıyla dik-
kati çeker. Ray, usta
bir gözlemcidir, sanki amansız bir ayrıntı
avasıdır. Roman için şöyle der: "Pather
Panchali'yi romanın erdemleri yüzünden
sinemalaşürmak istedim: İnsancılığı. liriz-
mi, gerçeğeyaklaşımı. Romaru kesin bir si-
nemasal kalıba dökmek istemedim. Ro-
manın biraz düzensiz yapısını korudum,
çünkü bu yapı gerçeklik duygusunu veri-
yordu."
Bu nitelikler fılmde de korunmuştur.
"Pather Panchali"nin unutulmaz sahneleri
arasında yer alan yoksul evdeki gündelik
yaşam, büyükannenin veya kızkardeşinin
ölümü gjbi sahneler, sinemanın yarattığı
en berrak güzelliklerarasındadır." Aparaji-
to", Calcutta'ya geliş, annenin ölümü gibi
sahneleriyle yı'ne unutulmaz bir filmdir ve
Venedik şenliğinde Altın Aslan almıştır.
Son bölüm ise melodrama belü ölçüde
ödün vererek geleneksel Hint sinemasına
atıfta bulunur: Apu, nişanlısı deliren bir
kızla e\lenir. kız doğumda ölür. Apu yıl-
larca avare dolaştıktan sonra oğlunu bu-
lur vs. Ancak bildik temalara yaslansa da
bu üçleme, insan gerçeğine eğilmiş en güzel
filmlerden, altı çizilmemiş. abartılmamış
bir ınsan sevgısıni vansıtırken hıçbır anın-
da karamsarlığa düşmejen ve umudu
hep koruyan en soylu sinema örneklerin-
den biri olarak sinema tarihine gecmiştir.
Ray, bu "gerçekçi" sinema örneklerin-
den sonra gitgide daha kişisel ve karmaşık
bir sinemayı ilmek ilmek ördü.
Daha üçlemesini bitirmeden, arada cek-
tiği "Filozof Taşı" ve "Müzik Salonu" gibi
filmler, onun sürekli olarak Hint yoksullu-
ğunu anlatan filmJer yapmayacağıra, ülke-
sinin zengin kültür birikimini işleyen farklı
filmlere de yöneleceğini haberüyordu.
Ray, zaman içinde
farklı, kimi zaman şa-
şırtıcı sinema örnekle-
ri verdi. 1960'larda
"Tannça". "3 Kızkar-
deş", (Uzaktan uzağa
bir Çehov uyarla-
ması), "'Kancehjun-
ga", "Yolculuk",
"Charulata", "Korkak ve Aziz". "Kahra-
man" gibifilmleryaptı. 1970'ler.de bunlara
"Ormanda Günler ve Geceler", "Düş-
man'", "Limited Şirket", "Uzaktaki
Fırtına", "Altın Kale", "Satranç Oyuncu-
lan", "Tann Fil", 1980'lerde "Elmas
Krallığı", "Dünya ve Ev" (Rabindranagh
Tagore'un bir romanından uyarlama) gibi
filmler eklendi.
Ray, bu Fılmlerinde tipik Hintli bir sa-
natçı olmakla, Baü kültürünü bilmenin ve
Baülılara da seslenme çabasının ve de te-
melde gerçekçi, "akılcı" bir yönetmen ol-
makla zaman zaman düşsel, fantezi öğele-
re de yer verme isteğinin birer sentezini
oluşturmayı denedi.
İlk filmlerinin Batı'da uyandırdığı hay-
ranlık, özellikle Hindistan'la ilgilenmeyi
hep sürdüren Anglosakson dünyasının
(başta tngiltere ve bir ölçüde Amerika)
Ray'a özel bir ilgi göstermesine neden olu-
• 71 yaşında ölen Sat-
yajitRay'ın sinemasının
önemi, hâlâ din savaş-
lanyla boğuşan, hoşgö-
rüsüzlüğün bir kader
sayıldığı koca bir sanat
anlayışını yerleştirmeye
çalışmasıydı. Ray'ı si-
nemanın bir tür Gan-
di'si saymak, daha iyi
bir dünyanın yaratılma-
sına bulunduğu katkı-
dan ötürü alabildiğine
önemsemek yanlış ol-
masa gerek.
yordu. Ancak bunun yanında ve belki
de bu yüzden, Ray ülkesinin sinemacılan
ve sanatçılan tarafından hep küçümsendi.
giderek aşağılandı.
İki farklı kültür
arasında ortalarda bir
yerde durmak isteyen
hemen her sanatçının
başına geldiği gibi...
Bu ikilem, Ray'ın
fılmlerine ilginç bi-
çimde yansıdı.
Zaman zaman ül-
kesine ve onun kitle
zevkine uygun filmlere yöneldi: "Yol-
culuk" klasik bir melodram, "Satranç
Oyunculan", 1860'lann Hindistan'da sat-
ranç oynarken siyasal sorunlan da tartışan
2 Hint soylusunun yabancılar için pek çö-
zümlenemez olan divaloglannın öyküsüy-
dü.
Tüm filmlerinin senaryosunu da yazan,
yapımcılara hiç yüz vermeyen, tam bir ba-
ğımsızlık içinde çalışmayı ilke edinen Ra>,
filmlerinin müziğini de yazarak Chaplin"-
inkine benzeyen bir "komple yaratıa" ni-
teliği kazandı.
Bu arada "Satranç Oyunculan'nın başın-
da %c sonunda canlandırma filmi bölüm-
leri kullanmak, "Uzaktaki Fırtına"da ko-
nuşmalarla savaşın top seslerini birbirine
kanştırmak. "Ev ve Dünya"da. Tagore'un
ağ/ından. "doğanın kendısını en ıvı hırsız-
lara açtığını' savlamak gıbı özgünlüklerin
dc sahibi oldu.
Ra> ın sineması temelde hümanist. insa-
na dönük. insanoğlunun temel değerlennı
savunan bir sinema oldu.
Bu sinema. genelde konuşmalara dayalı.
ağır bir tempo içeren, düşünsel bir sine-
maydı.
Bu yüzden ülkesinde halk kesimlerince
hıçbir zaman gereğincc scvilmcdı. anlaşıl-
madı. değerlendinlemedi.
Batı'da ise bu sine-
ma. kaçınılmaz biçim-
de içerdiği egzotizmle
göze çarptı, içerdiği
düşünsel boyut ve de-
ğindiği evrensel tema-
lar, herkesçe aynı bi-
çimde algılanmadi-
Ray'ın özellikle son
filmlerinin Baü ile Doğu arasında kalmış
olma ikilemi, bu filmlerin lehineçalışmıyor
ve fılmleri, evrensel sinemanın ulaştığı dü-
zeyden oldukça genlerde bırakıyordu.
(Birkaç yıl önce İstanbul festivalindegöste-
rilen "Ev ve Dünya"yı ve Cannes'da göste-
rilen Henrik İbsen uyarlaması "Bir Halk
Düşmanfnı anımsıyorum.) Ray'ın sine-
ması, kuşkusuz belli ölçüde eskimişti artık.
Ancak bu sinemanın temel nitelikleri, er-
demleri vedaha da önemlisi, hâlâ din savaş-
lanyla boğuşan. hoşgörüsüzlüğü değişmez
bir kader sayıldığı koca bir kıta-ülkede, her
türlü tabunun, önyargının, saplantılann,
bağnazlıklann ötesine geçerek temelde in-
sana dönük, hoşgörülü. insanal bir sanat
anlayışını yerleştirme çabalan. zamanın
yıpratmasına dayanacak kadar önemli.
Ray'ı sinemanın bir tür Gandisı saymak
ve sanaünı, dolayb olarak da olsa, daha iyi
bir dünyanın yaratılmasına bulunduğu
katkıdan ötürü alabildiğine önemsemek,
sanınm ki yanlış olmaz. Olümüne dek çalı-
şan, son filmi" Yabancf "yı nerdeyse yatak-
ta bitiren ve giderayak bir Oscar onur ödü-
lü alan Ray, birçok açıdan hiç unutul-
ma>acak.
Başka Tanrının Çocukları'nın yönetmeniRandaHaines'denbir 'Doktor'filmi
Doktorlara ve hastalara ilaç gibi gelecek
Doktor (The Doctor) j Yönetmen: Randa Hainesj Senaryo: Robert
CasM'ell / Görüntü: Jolm Seale I Müzik: Michael Convertino, Oı un-
cular: WiUiam Hurt, Christine Lahti, Elizabeth Perkins, Mandy
Patinkin, Adam Arkin, Charlie Korsmo / Bir Touchstone Pictures
yapımı (Şişli Kent, Beyoğlu Fitaş, Bakırköy Renk, Çemberlitaş Şa-
fak, Kadıköy KSM, Ankara Batı, İzmir Çmar)
'Doktor" adlı fılmde W iUiam Hurt,Dr.Jack MacKee'yi oynuyor.
"Başka Tanrının Çocuklan" filmini güzel
sıncmasal anılanmı/ arasına yerleştirdiği-
mizkadınvönetmen Randa Haines.ofilm-'
dcn bcn geçcn uzun (beş yıllık) bir süreden
sonra ikinci filmiyie karşımıza geliyor. Ve
yine tıp. hasta-doktor ilişkisi çevresinde
dönen ve ilkfilminınlipık duyarlıklannı yi-
neleyen bir filmle scvircisini etki altına al-
masını bilıyor.
"Doktor". genel bir bakışla, başanlı bir
doktorun birden farklı bir konuma. hasta
konumuna gecmesınin ö\küsü. Çok başa-
rılı. ünlü. kendınden \e ışinden emin bir
cerrah. Dr. Jack MacK.ee. boğazında baş-
lavan bir >anma ve öksürük nöbetleri dola-
yısıvla gırdiğı kontrolde artık bir kanserii
olduğunu öğreniyor. Birden yaşamı altüst
oluyor. Olay. hem mesleğine hem özel ya-
şamına yansıyor ve o güne dek. her açıdan
kendisinı "dokunulmaz" bulan bu kendın-
den emin insan. birden vaşamın gercek
yüzünü anlıyor.
Âmerikan sinemasının tıbba ve tıbbi konu-
lara vaklaşmada gerçekten yeteneği var.
Bu da sanıvorum bu ulkede bu tür dene-
\imlenni kâğıda döken ki^ilerin çokluğun-
dan kaynaklanıyor. Bu olay da uydurma
değıl. Ölayı gerçekten yaşayan bir dokto-
run. Ed Rosenbaum'un bir romanından
uyarlanmış. Bu mevsimin dığer ilgi çekici
"tıp filmi". "Uyanışlar- Awakenings"in de
bir doktorun gercek deneyimlerine dayalı
bir romandan çekilmesı gibi...
"Doktor". bır insanın. her alanda "şanslı"
olmuş bir insanın, hayatın acı yüzünü öğ-
renmesi olarak da nitclenebilir. Ancak fil-
mın asıl ılgınç yanı. kuşkusuz hasta - dok-
tor ilişkısme tuituğu ışık. Hasta - doktor
ilişkisi, doğadaki \c yaşamdakı çeşitli ör-
ncklerını pek sık gördüğümüzo"ezen-ezi-
len". "güçlü - güçsüz". "efendi - uşak". % b
ilişkilenn bırçeşıtlemesı.
Bu elbette ki dokıorlann hep hastalan ez-
dikleri, onlann "efendısi" olduklan. onla-
nn guçsüzlüklerinden yararlandıklan an-
Jamına filan gelmıyor. Ancak. doktorun.
ilke olarak yaşamının en zayıf. korkuliı ve
kompleksli bir döneminı geçıren hastanın
sağlık sorununun anahıannı \e hastanın
ıyiîeşmc. yenidcn hayata dönmc umudunu
clindc tutan doktorun bu konumu. üstclik
doktorun. en azından yaşamının o döne-
mınde. sağlıklı olan. hastalık sorunu bu-
lunmayan birisi olması. bu ilişkiyi baştan
düzenliyor. konumlan bclirliyor. bir güçlü
- güçsüz çclişkisi oluşturuyor.
Bu durumda. doktordan beklenen, kuşku-
suz bu konumun bilincındc olması. hasta-
nın korkulannın. kaygılannın farkında
olması. onu yalnızca belli teşhis ve tedavi
yöntemlerinin uygulanacağı herhangi bir
insan. bir "müşten" olarak görmekten
farklı olarak. onu gerçekten anlamaya.
korkularını gıdermeyc. ona umut \crmcye.
onu yeniden vaşama döndünneycçülışma-
sı. Doktorlara saygımız büyük. ama bakı-
nız çevrenizc. hastaya ^u anlamda yakkı-
şan kaç doktor tanıyorsunu/?
"Doktor", sinema açısından pek önemli
bir film değil. Randa Haines'in ilginç
malzemesini çok iyi denetleyebildiği. aşın
bir duyarhlıktan her zaman kendisini kor-
uyabildiği, öyküsüne gerekli mesafeyi
koyarak soğukkanlılıkla yaklaşabildiği
pek söylenemez. Ancak "Doktor" yinede
ilginç ve önemli bir film. Çünkü her in-
sanın kaçınılmaz olarak eninde sonunda
geçireceği bir deneyimin, hastalık deneyi-
minin ürkünç bir raporunu sunuyor bize;
ve en çağdaş, en ileri. sağlık sorunlannı en
iyi çözümlemiş gözüken bir toplumda bile
bu alandaki yanlışlann, eksiklerin. gider-
ek insan hayatına meydan okuyan sor-
umsuzluklann birdökümünüyapıyor. Bir
diğer deyişle. bu film tüm doktorlar ve de
tüm hastalariçin...
David Seltzer'in 'Karanlığın Ötesi" adlı filmi bugün gösîerime giriyor
1940'lardan bir casusluk hikâyesiKüJtür Servisi- 1940"lı yıllar, beyazper-
deye esin kaynağı olma özelliğini hâlâ tü-
ketmedi... İşte yine bu dönemde gecen bır
casusluk öyküsü: "Karanlığın Ötesi-Shi-
ning Through". Yöneünenliğini David
Seltzer'in üstlendiği film, bugün İstanbul'-
da Şişli Site, Kadıköy Süreyya. Çemberli-
taş Şafak, Beyoğlu Sinepop, Bakırköy
İncirlı. Ankara'da Kızılırmak sınemala-
nnda gösterime giriyor.
Başlıca rollerini Michael Douglas ile
Melanie Griffith'in paylaştıklan "Ka-
ranlığın Ötesi". genç ve cesur bir kadının
gizli ajanhğa soyunarak giriştiği macera-
lan konu alıyor. Hitler Avrupa'yı ele geçi-
rirken New York'ta sekreterük yapan yan
Musevi Linda Voss, bir yolunu bulup ha-
yallerini gerçekleştirme çabası içindedir:
Berlin'e giderek Musevi akrabalanru kur-
tarmak ve yanında çabşüğı patronu Ed Le-
land'a sekreterlik dışında da pek çok şey
yapabileceğini kanıtlamak...
Yazar Susan Isaacs'ın 1988 yılında ya-
yımlanan ve üçay boyunaca Ne\v York Ti-
mes'ın en çok satan kilaplar listesinde yer
alan aynı adlı romanından beyazperdeye
uyarlanan "Karanhgın Ötesi", izleyicıyi
savaş yıllanna götürürken 1940'larda bir
sekreter ile patronu arasında yaşanan son
derece duygusal bir aşk öyküsünü de be-
'Karanlığın Ötesi'nde Melanie Griffith başrolierden birinde.
yazperdeye getirmekten geri kalmıyor.
Ancak öykünün modern bir yazar tarafı-
ndan çağdaş bir yorum ile yazılrruş olması
öyküyü oldukça ilginç kılıyor. Susan Jsa-
acs, şöyle anlatıyor romanının öyküsünü:
"Ben daha önce sekreterlik yapmış ol-
duğum için ne kadar zor bir iş olduğunu
bilirim. Karşmızdakiler sizi insan olarak
değil de daktiloyu kullanan bin olarak gö-
rur. Romandaki kadın kahraman da son
derece şirin, aynı zamanda akıllı biri. Ben
onun büyük işler başarmasını istedim... Bu
nedenle romanın geçtiği dönem olarak
İkinci Dünya Savaşı günlerini seçtim.
Çünkü ancak öyle olağanüstü bir zaman-
da sıradan bir kadın kahraman olabilirdi."
Bundan önce "The Omen", "Bird On A
VVire-Teldeki Kuş" gibi filmlere imzasını
atan yönetmen ve senarist David Seltzer'i
de öykünün İkinci Dünya Savaşı yıllan-
nda geçıyor olması etkılemiş: "Savaş yıl-
lannda doğduğum için izlediğim ilk film-
ler de hep savaş üzerineydi. Kahraman-
lann yoğun dramı ve romantizmini asıl sa-
vaş günlerinde görebilirsiniz. Bu nedenle
bu öyküyü filme çekmeyi çok istedim."
Filmin başrol oyunculanndan Melanie
Griffith ise şunlan söylüyor: "Karanlığın
Ötesi her ne kadar tarihsel bir nitelik taşı-
yan epik bir film de olsa aslında insanlann
iç dünyasını ele alıyor. İnsanlann sevecen-
liği ve kişisel kahramanlıklar üzerinde du-
ruluyor. Yaşamda gerçekte neyin önem
taşıdığını göstermeye çalışan bir film."
Filmin ilginç özelhklerinden biri de çe-
kimlerinin Berlin'de, iki Almanya'nın bir-
leşmesinden kutlama törenlerinden iki gün
önce başlamış olması. Bu tanhi film ile ilk
kez Doğu Berlin'de kısıtlama olmadan öz-
gürce çekimler gerçekleştirilmiş. Yapımcı-
lar film için tarihin korunmuş olduğu me-
kanlarbulmuşlar.
Yönetmen Seltzcr, "Amerikalılar için
savaş tarihte kaldı. Ancak burada savaşın
izlerini hala görmek mümkün. Ekibimiz
İkinci Dünya Savaşı sırasında hasar gören
Aimanya'daki evlerde çalışma olanağı
buldu. Her şeyi hala hissedebiliyorduk.
Bu. çahşmalanmızı güçlendirip bize ilham
verdi" diyor.