28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 MAYIS 1992 CUMA 12 DIZI-YAZI BLOKNOT YAĞMLR ATSIZ Gaspıralı İsmail'den Süleyman Aga*ya > ALMA ATA - "Öyle bir Türkçe yaratmak istiyorum ki Boğa- ziçi'ndeki kayıkçı, Kaşgarlı çobanı zahmetsizce anlayabilsin." Bundan 90 yıl kadar önce, o dönemin 'Ceditçi'lerinden (ye- nilikçılerinden) Gaspıralı ismaıl Bey, işte böyle yazmış. Rus- ya Türklerı arasından yetişmiş bulunan bu önemlı düşünürün rüyasını gerçekleştirmek, galiba Süleyman Demirel'e nasip olacak. Yani Orta Âsya Türkleri tarafından anıldığı üzere 'Sü- leyman Aga'ya... 27 nisandan bu yana bütün Doğu Türk cumhuriyetlerinde artık TRT izlenebilir çünkü... En geç dört yıl içinde, bazı bölgeler arasında adamakıllı belirginleşen şive ve kelime farklannın, bu yayınlar sayesin- de asgariye ineceğine muhakkak nazarıyla bakılabilir. Bu- na, yine birkaç yıl içinde, bu yeni devletlerin ayrıca Kiril alfabesinden Latin alfabesine geçme kararları da eklenince, özellikle yazarlar ve yayıncılar açısından ne kadar sevindiri- ci bir durumun ortaya çıkacağı belli oluyor. İşin tek olumsuz yanı, bu görevı yüklenen kurumun dil kc- nusundaki yeteneksizliğı ve içeriksizliği. Kelimeleri birer mer- mi etkinliğinden çıkararak boş kovanlara dönüştüren TRT'nin edalı ve de nâhoş sedalı Turkçesi, bundan böyle ta Orta As- yalar'daki kardeşlerimizin de kulaklarını zehirleyecek demek ki... Ama belli olmaz. Bakarsınız ki pek çok şeyin düzeldiği Türkiye'de, bir gün TRT'nin diii de düzelır. Düzelir de, mesela Tacikistan yerine Taaacikistan veya Ya- kutistan yerine Yaaakutistan demekten vazgeçer. Dedik ya, edalı ve dahi nâhoş sedalı... Konu, tabii ki sadece televizyon yayını konusu değil. Gün- lerdir değişik haber organlarından, Türkiye'nin bu yeni ve kar- deş ülkelere karşı ne kadar ağır yükümler altına girdiğini izliyorsunuzdur. Gerçi 'Süleyman Aga' son derece temkinli ve gerçekçi gidiyor, ama yine de benim gözüm biraz kork- maya başladı. Çünkü bizden beklentileri, kolayca tarif edıle- meyecek kadar fazla. Eğer biz bu işi yarı yolda yüzümüze gözümüze bulaştırmazsak, sonunda hem onlar her bakım- dan çok şey kazanır, hem biz... Ama işte söyledim ya, içim- de bir tedirginlik var. Siz isterseniz bunu, Tanzimat mayasıyla kokuşmuş bir ay- dının aşağılık duygusu sayın. Kokuşmak dedim de; kaç gündür bavulum kayıp. Beni yur- da dönüşte belkı de karantinaya alırlar. Bağlayacak olursak, Süleyman Aga' bu işi iyi götürüyor. Duamız berekâtıyla evelallah... 60 YIL ONCE Cumhuriyet Çocuk Haftasında kumbara alay Cenevre konferansı Echo dc Paris gazetesi M. Stimson'un terki teslihaı konferansını içinde bulunduğuçıkmazdan çıkarmağa matufolarak derpişeylemiş olduğu leslihaiın tahdidı projesinin aiideki maddeleri ihtiva cıtiğini haber alıyor: 1- Fransa ve İtalya"nin Londra Bahriyemuahedesine muvafakatlerini bildirmeleri, 2- Bazı taarruzi silahlann menedilmeleri. 3- Alman ordusu miklannın esas ittihazı suretile askeri kıt'alar adetlerinin tenzilleri. Echo de Paris gazetesi. bahriye teslihattna aıt olarak bu projcnin Fransız menafiile telifi gayrikabil olduğunu kaydcdiyor. Diğer laraflan ayni gazete. teslihatın lahdidi hususunda, millı müdataa âli meclisinin asker miklannın herhangi surette lenzilıni cmnü selâmete ail >eni teminalın verilmesine lcrk ve talik evlemişolduğunu, fakat M. Makdonald ile M.Stimson'un bilhassa yeni emniia selâmet teminatı mes'elesindesemitvedilsizdurmaktaolduklannıyazıyor. İşaa edilen bazı haberlere mugayir olarak konferansın tam bir »urclle tavili kat'iyen derpiş cdilmcmiştir. Heyelımurahhasalarrüesası. hükümetlcr arasında yapılmakla olan mükâlemelerin yeniden başlaması hususunu düşünmekte müttefık bulunmuşlardır. M .Makdonald'ın 10 haziran tarihine kadar umumi komisyonun latilini derpişey lemiş olduğu zannedilmektedir. Fakat bu telkınat M.BauI Boncour nezdindemukavemete maruz kalmıştır. Binaenaleyh. teknik. encümenlerin mesailerinin hitamında yani tahnıin edildiğine göre 15 mayıstan sonra umumi komisyonun işine tekrar başlaması mûkarrer bulunmaktadır. M.Tardieu hükümetler rücesası arasında şahsı temaslann tazif edilmesi için her zaman büyük bir arzu izhar eimiştir. M.Makdonald. M.Stımson. M.Brüningile M.Grandi ve M.Tardieu"y u bir mükâlemenin icrası yalnız M. Tardie'nun azimetinden sonra derpiş edilmiştir. Ancakmumaileyhinmüessifrahatsızlığıbununacilen tahakkukuna mani olmuştur. M Tardieu. Fransız intihabatının hemen ferdasından itibarcn bu mükâlemelere iştirak eımeğe hazır bulunacaklır. T.C. PENDİK 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Hâkim: Yalçın Erkroen 18598 Kâtip: Sevcan Ergür Karar No: 1992/172 Esas No: 1991/52 Karar Tarihi: 26.2.1992 Davacı Arsa Ofısi Genel Müdürluğü tarafından davalüar Adem Narin, Ahmet Kurt aleyhine açılan 2924 sayüı yasanın 17. maddesi- ne göre tescil davasının yapılan açık yargılaması sonunda; Mahkememizden verilen 26.2.1992 gün ve 1991/52 esas 1992/172 karar sayılı üamımız ile davalıların hissedar buluaduklan Istanbul ili, Pendik ilçesi, Şeyhli köyü mevkiinde kâin bulunan 2 pafta 323 parsel sayüı taşınmazda davalüara isabet eden 21/80 + 400/13800 his- senin toplam 16.090.000.— TL'si karşüığında davacı Arsa Ofisi Ge- nel Müdürluğü adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Mahkememiz tarafından adresi tespit edilemeyen ve duruşma gü- nü ve saati ilanen tebliğ edilen davalı Adem Narin, Ahmet Kurt ta- rafa karanmız davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 25.3.1992 Hukuk Hâkimi: 18598 davalının en son adresi ve ismi: Ahmet Kurt, Fikirtepe Mandıra Cad. Coşkun Sk. No: 2 Kadıköy Adem Narin adresi tneçhul Tescili istenen dava konusu taşınmaz Pendik, Şeyhli köyü, 2 pafta, 323 parsel sayüı taşınmaz. Nusrettin özoğul adresi meçhul Hatice soyadı yok, adresi meçhul Basın: 26501 İLAN GÜLŞEHİR AŞLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DosvaNo: 19y<) 313 Davau Gül^ehır Abuijağı kasubdsından An^a Bulut sckili AN. Gükhan Vıkiınnıoğlu tarafından da\alı Men>in ılı Mul ih;esi Gümc kövü nüfu-.u- na kajıilı Mustala oğlu Abid Bulut'un bütün aramalara rağmcn adresi- nin t«pit ediltp tebligal şapılamadığından ilanen tcblıgııl vapılma^ına karar verilıncklc duvuîının duruşma günü olan s».h. I W günü sual 09.UI- da mahkenıemı/de bız?iil ha/ır bulunması vevı kcnditını bir vckıllc tem- sıl cllırmcsi. hu?ır bulunup vckille ıcniMİ edılmcdığı ukdırdc yokiuğunOa duruşma vapılıp karar vcrileccği. da\ a dilekı;toi ıcblığine kaim olmak ü/»;- rc ilanen tebliâ olunur Basın: 47274 ABD OzaPa nasıl bakar? Takesushi'de bir öğle yemeği. Karşı- mızda bir yönetim mensubu. Özal'ı konuşuyoruz. Yıl 1987. Bir ara. "Özallı bir Türkiye. politikalan itibanyla sızin için ne anlam ifade edîyor" diye sorduğu- muzda aynen şu yanıtı veriyor: - İslamic Turkey â la Americain. (Ame- rikan usulü İslami Türkive) Belli ki ilk kez başvurmuyor bu ifadeye. Dikkaıle düşünülmüş. üzerinde çalışılmış, damıtılmış bir tasvir. Peki bu bakış Amerika'ya mal edilebilir mi° Hayır. ABD'nin Özal'a bakışı. yöneuminçeşit- li kademelenne göre değişır. Alt kademe- lerdeki eleştircl tavır, yukanlara çıkukça yerini övgülere bırakır. Alt kademcler, yani uzman kadro ente- lektüeldir. Türkiye'yi günü gününe izler. Türkiye'deki havadan, konuştuklan kişi- lerden eikilenir. Özal'ın İslama dönük yönü alt kademelerde daha fazla, yankı bulurken üst kademelerde Özal ve İslami- yet unsuru bir arada dahi anılmaz. Üst kademeler siyasetten geldiği için bürokra- si ile aydınlardaki eleştirel hava onlarda görülmcz. Daha ziyadc kuşbakışı bakar- lar Türkiye'ye ve aynniılan dikkate almazlar, önemli bulmazlar. Bu konunun inceliklerine girmeden ön- ce Washington'daki uzman çevrenin genel yapısına bakmak gerekiyor. Bunlar sık sık Türkiye'ye gider gelir ve oradaki dostlan ile konuşur. Gelişmeleri günü gününe izlemek gö- revleridir. Ama pek çoğu Türkçe bilmez. bu yüzden de başlıca bilgi kaynaklan. Türkiye'de İngıltzce yayımlanan gazeteler. Ankara'daki Amerikan clçilığinın çevirip yolladığı basın özelleri. İngilizce bilen Türk aydınlar. askerler ve diplomatlardır. Türk basınını bütünlüğü içinde izlemek olanağına sahip değillerdir. Zaman za- man Türkiye konusundaki bilgilerinin sınırhhğı Washington'da bulunduğumuz süre içinde bizi şaşırtmıştır. Örneğin 20 Ekim 1991 seçimlerine kısa bir süre kala. Türkiye ile ilgili kilit noktada bulunan bir görevlinin Demirel hakkında tek bildiğinin. hiçbir şey bilmediği olduğu- nu. bir başkasının da Refah Partisi'nin "'nereden çıklığım" bir türlü anlayama- masını hayrelle gözlemişizdir. Aslında bunu bir ölçüde de anlayışla karşılamak lazımdır. Çünkü bu görcvlile- rin büyük bölümü. Amerikan sisteminin gereğj. profcsyonel yaşamlannı tek bir ko- nu üzerinde geçirmezler. İki yıl Irak'a bakarlar. sonra belki Tayland'a tayin olurlar. dönüşlcrinde Türkiye ile ilgili dai- reycgelirler. Diğcr taraftan, Türkiye \ehmcdildiği kadar da Amerika'nın gündeminde değil- dir. Zaten iki ülke ilişkilerindeki sorunu da Amerika'nın sürekli Türkiye'yi düşün- mesi değil. aksine düşünmemesi. orada ne olup bittiğini anlamaması yaratmaktadır. Antenler farklı çalışır Türkiye ne zaman Amerika'nın günde- mine gelir? Eğer Türkiye'de. rejimi değiştirecek bir siyasi oluşum varsa. o zaman Türkiye Amerika'nın gündemine gelir. ABD istik- ran sever. Bir süper devlet olarak bu istik- ran Augusto Pinochet de sağhyorsa. Mihail Gorbaçov da sağhyorsa bu Ameri- ka için fark etmez. Ama eğer Türkiye'de İslamcı bir parti seçimi kazanacak gibi görünüyorsa o za- man Amerika'nın antenleri farkh çalışma- ya başlar. Eğer ülke bir istikrarsızlığa sürüklenmişse. askerlenn müdahale etme- si gerckcn bir durum ortaya çıkmışsa o zaman da antenler farklı çahşmaya başlar. Özal'ı tehdit eden askeri bir girişim sezil- mişse. o zaman da antenler farklı çalışır. Bu çevrenin değerlendirme zaafiyetleri- ne CIA ve Ulusal Güvenlik Konseyi'nin Türkiye uzmanlan da dahildir. Çünkü bunlar görevlerinin gizliliği ne- deniyle çeşitli bakanlıklardaki Türkiye uzmanlan gibi canı istediğinde telefonu açıp merak eltikleri konulan sivil dünya- daki Türkiye uzmanlanna. Türklere soramazlar. Ö yüzden yaptıklan analizler tamamen Ankara'daki clcilikten gelen ba- sm özetlerine. C lA'nın kendı operasyon- lanndan gelen enformasyona ve Amerikan yönetimi içindeki Türkiye uz- manlanna dayanır. Örneğin "Türk solu şu anda nasıl bir kaynama içindedir. eği- lim hangi yöndedir" sorusuna bunlar kolay kolay yanıt veremezler. Hatta işin garibi. ClA'nın. tıpkı SSCB tahminlerinde olduğu gibi Türkiye ile ilgili bazı tahminlerinde ciddi yanhşlıklar yap- tığı VVashington'da ya\gın bir sö>lentidir. Nakşibendi AtatürKÇİi Şimdi gclelim bunlann özal'a nasıl bak- lığına ve yine bir enstanlane akıarahm: Bu çevre. Özal'ın. Türkive'nin başına gelen en iyi jey olduğunu düşünmekle bir- likte. onun Islamiyct ile ilişkisinden daima rahatsız olmuşıur. Gerçi bu konuyu daha sonraki bölümlcrde daha aynntılı olarak cle alacağız. ama Özal'a bakışlannı açabil- mck için burada da belli ölçülcrdc buna değinmekte yarar var. Bir uzman bu bakışı tek bir cümle ile şöyle özetler: "Adam. Atatürk'ten bu yana en önemli Türk lideri. Gerçi Nakşibendi. ama bunu ckonomik kararlara bulaştırmadığı sürcce zaran yok." En sempatik İngilizce Şimdi gelelim daha üsı kadcmelerc. Bunlar Türkiye'ye daha kuşbakışı bakan. günlük aynntılarla ilgilenmcycn. genel performansı göz önündc tuıan ce\ relerdır. Özal'ın Türkiyc'nin başına gelen en işi şey olduğunu düşünürler. Jo\ce Starr bir makalesindc Washington'daki sıvasctçilc- rin Özal için "Böylesine iyi bir insan nasıl Türkiye'ye başbakan olmuş ve iktidarını sürdürebiliyor" diye düşündüğünü yazar. Alt kademcnin Özal'a erişimi yoktur; onunla ilgili bilgileri ikınci eldendir. Ama üst düzcy doğrudan Özal ile konuşur. Özal hakkındaki düşünceleri. doğrudan kendi gözlemlerine dayanır. örneğin bu çevre Özal'ın kınk dökük İngilizcesini dahi sempatik bulur. Üsı dü- MALATYA zeyde bir yönetim mensubunun bir gün onunla görüştükten sonra "Ö/al'ın kınk İngilizcesi duyduğum en sempatik İngiliz- ce" demesi hâlâ kulaklarımızdadır. Siyasi risk alan bir lider Özal ile belki de en fazla yüz yüze görüş- müş Amerikalılar arasında olan eski bir üst düzcy yetkili. Körfez krizinden sonra Amerika için değeri adeta basamak aıla- >an Özal'ı bize şöyle anlatmıştır: - Özul'ın Amerika için cmlamı nedir'.' Amerika ona nasıl bakar.' - Amerika'nın Özal imajı büyük ölçüde Kuveyt savaşı sırasında şekillendi. Ondan önce !>adece belirli bir çe\ re larafından la- nınıyor ve scviliyordu. Ama savaş sırasın- da Amerikan halkı da onu lanıdı. Genel olarak imajı hakkında şunlan sövlcyebi- rim: Türkiye'yi scrbcst pi>asa vörüngesine oturtan. Türkiye'nin ekonomik kalkın- masına büyük kulkılar vapan. savaş sıra- sında Amcrika'yı desteklemek uğruna büv ük siyasi riskler alan. güçlü ve ne yap- tığını bilen bir lıder. - Siz onunla vukından çtılıştınız. Peki si- zin tanıdığımz Özalna.\ıl hirisi? - Olağanüstü zeki bir adam. Büvük bir vizyonu var. Türkiye'nin nereyc gitmesi gerekliği konusunda gayet açık düşünü- >or. Türkiye'yi daha demokratik. daha kalkınmış bir ülke \apmak isıiyor. Tür- kiye'nin Batı'va ait olduğunu. Batı'nın bir parçası olduğuna ve Baıı'ya yol almasının önemli olduğuna tnanıyor. Türkiye'nin. zihniyet dahil. her alanda modernize ol- ması gerekliğini düşünüyor. Bürokratik birisi değil. Gayriresmi görüşmeleri sevi- yor ve böyle iş yapmaktan hoşlanıyor. Dürtüleri ve hedefi konusunda zihni ber- rak. Özal bunlann tümü. ile her görüşmesinde ABD'ye sıcak mesaj- lar vermiştir. Hupe'nin, Demirel'den yakınmasının nedeni daha çok kişiseldir. Demirerin. HupegörcN başmdayken ABD'yeeleştirel bir tavır alma^ıbiıazda Hupe'nin şahsıyla ilgilidir. Çünkü herkes gibi Demirel de Hupe ile Özal arasında çok özel bir bağ ol- duğunu görmektedir. Biraz daha üsı düzeyde gezinıp bir fo- loğraf daha aklaralım: Özal. Körfez savaşı sona erdiklen sonra "zal'er kazanmış bir komulan" edasıyla ABD Başkanı Bush un özel konuğu ola- rak Camp David'c gittı. Burada 24 saat geçirdıkten sonra VVashington'a geldi ve ünlü Willard Oleli'nde şerefınc verilen bir akşam yemeğinc katıldı. Yemeğe. Savunma Bakanı Dick Che- ney'in yanı sıra VVashıngton'un siyaset. hukuk ve basın alanında pekçok nüfuzlu ismi davctliydi. Bu konuklardan bir bölü- mü kürsüyc gelerck Özal'ı nasıl lanıdıkla- rını anlattı. Vcrdıkleri aynnlılar. Özal'a ABD'nin bakışı konusunda çok ilginç ipuçları sağlı- vordu. Yemekte en ilgiyle karşılanan konuşmavı. cski savunma bakan yardım- cısı ve Türkiye'nin VVashington'daki lobı şirketi lAInın danışmanı Richard Perle yaptı: "•198rdc Savunma Bakanı Caspar We- inberger ile resmi bir ziyaret çerçcvcsinde Ankara'ya gittim. Türkiye'de, askerlenn işbaşında olduğu hassas bir dönemdi. Ve- rilen bir yemekte kendimi ekonomik işler- den sorumlu başbakan yardıması ile yanyana buldum. Bu şahısla ekonomiden. siyasetlen. komuta ekonomisinin zararla- nndan. sivil döneme geçişten. serbest piyasa ve çoğulcu sistemin yararlanndan konuştuk. Belli kı zeki ve kavrayış gücü olan bir adamdı. Gcleceğe dönük ftkir ve planlarla doluydu. O ycmekten aynldığımda şövle düşündüm: . Kendısi bu ihtiraslı siyasi fikirlerle orta- ya çıkmak isterse Türkiyenin geleneksel siyasi partileri içinde güçlüklerle karşıla- şı'r. Ama belli ki bir yere doğru gidiyordu. Tabii ki o günlerde başbakan vardımcısı Özal'ın kendisinin de bu sonuça vanp kendi partisini kuracağı ve iki seçı'm kaza- nıp başbakanlığa. ıırdından da cumhur- başkanlığına geleceği aklımın ucundan eeçmemişti." Perle bu açıklamasının ardından "İster- seniz sözünü eıtiğim yemeği kiminle yediğimi açıklayayım" deyince salondan alkış ve kahkahalar yükscldi. Son olarak da CIA'nın özel biyografısi- nebakalım. VVashington'da alt dü/ey Türkive uzmanlan Turgut Özal'a entelektüel eleştiriler yöneltir. Özal'ı tanıv an üst düzev kadrolarda ise eleştirel yaklaşım yerini ötgüye bı- rakır. Onlara göre Özal Türkiye'nin başına gelebilecek en iyi, en parlak isimdir. Biyogratlk isııhbaral. istihbarat örgüt- lennın en çok başvurduğu yöntemlerden birisidir. Geçmişi bilinen kişinin geleceği- nin daha iyi dcğerlendinlcceğine. yapa- caklannın kciürilmesinc ışık tulacağı mantığınadavanır. Ö/al. bu dokümanda gclmiş geçmiş cn Amerikan vanlısı Türk liden olarak tak- dimedılmektedir. Özal'ın geçmışle tarikata girdiğinin altı çİ7İlmekle bırlikıe. işbaşına geldikten son- ra bu vönde bir taalişet göstermediği. genel olarak Batı'va dönük olduğu kayda gcçirilmiştir. Bu dokümanda >cr alan cn ilginç tespit- lerden binsi. Semra Özal'ın eşi üzerindeki cıkısi hakkındadır. Aralannda karşılıklı saygı vc güvenc davalı bir ilişki olduğu, Turgui Özal'ın. cşını "çok zeki bulduğu \c tavMvelerını bcğendiği" vurgulanarak "Bayan Özal'ın ctkisinc açık olduğu" ifa- de cdilir. Bu da şu enstanlane ılc örneklenir: Özal. Japon İmparaıorunun cenazcbi için Japon>a"dadır. Yine avnı nedcnlc Tokyo'da olan ABD Başkan Yardımcısı Dan Qua>le ile görü^me yapılacakıır. Amerikan tarafı 07.00'dcsahah kahval- lısıııda hiraraya gelmelerini öııcrir. Ancak ıızıın beklemelere karşın Türk larafından bir liirlü vanıl gelmemektedir. Sonunda bir resepsivon sırasında \mc- nkalı bir vclkilı Türk heyetunJen bir iivcşi kenara çekerek nive sanıı çıkmadığını so- rar. Türk veıkilı bira/ sıkılarak "Bayaıı Özal'ın. Turgut Özal'ın subah erken kal- karuk uykusunu kaçımıasını isienıediğı- ni" fısıldar. Durum gerçekıen bövle midir. voksa liirk heveti bir bahane ile saali değişür- ıııck mı isiemekıedir bunu kcstııeme/lcr. Ama görüşmenııı "sorunsıız" bir sa.ılc alındığı da vakıadır - Bu uzun tarifinizde Özal'ın din k<mu- sımdaki düşüncelerine hiç değinmcmaıiz dikkatinu çekti. Siz uzun yıllaryukııı mesai vaptınız. hu yönü hiç öne çıknuıdı mı' Öııem lafimıvor ımt? - Dindar bir adam olması demek. fun- dementalisı (köktcn dinci) olması anlamı- na gelme/.. Ben. dindar birçok Amerikalı da bılivorum. Şu kesindir: Özal. kendisi ne kadar dindar olursa olsun. laik dcvletc inanınakia. laik değerlen beğcnmektedir. - Birlikh' çulıyihtk kohn mıvdı'.' - Onunla birlikte çalışmak her zaman kendimi iyi hissetmemi sağlardı. Çünkü hep makûl. sorunlan çözmck vanlısı karşı tarafın görüşlenni dinlemeve açık biridir. Görüşlcrini dc hiç saklamadan söylcr. Türk-Amerikan ilişkilcri nc-ondan Önce böylcydi ne dc ondan sonra böyle olacak. Görüldüğü gibi üsı düzeyde Özal hak- kındaki hava farklıdır. Özal değerlcndir- melerindc din rol oynumaz. Hupe ne düşünüyor? Yine üsl düzevde bir vönetim mensubu- na. ABD'nin cski Türkive Büyıikclçisi Robert Strausz Hupe'nin 19Wdu ABD'de bizc anlattıklanna bakalım: Hupe. Özal'a ayrı bir gönül bağı ile bağlıdır. Bunu. gö- rev süresi sona erip ABD'vc dönmesinden sonra da her fırsatla vurgulamaktun ka- çınmamışıır. Örneğin. Türkiye'nin ı>kı WaNhıngu>n Bü\ükelçısı Dr. Şükrü Elekdağın. vcnı Amerikan Büvükelçısı Morton Abramonil/ luçin Washington'daki resmi konutunda verdıği akşam yemeğinde Hupe açıkça "Özal'a allernatıf vok. gerisı hiçbir ışc va- ramaz" demiş ve Çağlayangil'in o günler- de vcrdiği Amerıka'va eleştirel bir ton taşıyan dcmecini "sanibinin SCM" dıvc ni- lclemiştir. Bu. ilginç bir ayrınlıdır. çünkü bi/inı bildiğimız kadanyla Demirel anli-Amcrı- kan değildir. hatta kbüyükelçı Abramowıız AINKARA...ANKA MUŞERREF HEKİMOĞLU Daha Güzel SabahlaraCinnah'tan bir taksiye bindim, Ankara Oteline gidiyo- rum. Anayasa Mahkemesi'nin 30. kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen toplantıya. Şoför arkadaşla konu- şuyorum her zamanki gibi. Başkentten söz ediyoruz. Yoğun trafikten, nüfus patlamasından, işsizlikten, çok ki- şinin istediği dalda çalışmak olanağı bulamamasından. Sonra özel konular. Nereliyiz, hangi okuldan, kaç yıldır başkentteyiz. Şoför arkadaş da uzun yıllar Ankara'da otu- ran bir ailenin çocuğu. Liseyi, üniversiteyi burada bitiri- yor. Dil Tarih Fakültesi'nden. Bölümü şaşırtıyor beni. Tiyatro bölümünden, Sevda Şener'in öğrencilerinden. Peki, neden sahnede değil de bir takside diye merak edi- yorum. Olay aydınlanıyor birden. Tiyatroyu çok seviyor şoför arkadaş. Sahnede çok mutlu çalışmaları var. Rah- metli Erkan Yücel'in arkadaşı. Sanat çevrelerinde sıcak ve acı çağrışımlar yapan bir oyuncumuzun. Fareler ve in- sanlar'ı birlikte oynamışlar. 12 Eylül döneminde, ikisi de tutuklanıyor. Üç yıl hapisten sonra iş bulmak kolay değil. Özel tiyatroların olanakları dar, tutuklu damgası var, ka- mu görevi alamıyor, şoför oluyor. Biraz sersemledim. Fareler ve insanlar 1950li yıllarda seyrettiğim bir oyun. 1980li yıllarda sakıncalı oyunlardan biri olmuş demek! Kitaplar da öyle değil mi? Filmler de... Anayasa Mahkemesi'nin kuruluş yıldönümüne gider- ken ilginç bir rastlantı. Arabadan indim, kocaman çiçek sepetleri arasından geçtim. Başkan Yekta Güngör Oz- den'i ve yardımcısını kutladım. Kalabalığa daldım, bir süre sonra da ayrıldım toplantıdan. Şoför arkadaş fena çarptı bu akşam! Kaç kez yazdım, 1961 Anayasası'nın hazırlandığı döne- mi baştan sona yaşayan bir gazeteciyim ben. Kurucu Meclis'te sabaha kadar uzayan oturumlarda ilginç göz- lemlerim var. Umutlu beklentilerim. öngörülen haklan, özgürlükleri yaşamımızda hissetmeyi özlerdim. Özlemin tadı kayboldu giderek! Anayasa halkoyuna sunulduğu gün Türkiye dışındaydım. Rahmetli örsan öymen ile bir- likte. Aklımız ülkemizde ama Yugoslavya'da güzel bir görevimiz var. Ujize dağlarının eteklerinde Yugoslavya bağımsızlık bayramını kutladık. Mareşal Tito'yu dinledik. Tito ile birlikte savaşanları tanıdık. Tito sağiıklı, güçlü bir devlet adamı o zaman Sonra kesik bacaklı, hasta bir ma- reşal oldu! Yugoslavya da paramparça bugün! Çok yaşa- yanlar neler görüyor! 1961 Anayasası oylandığı gün Dalmaçya kıyılarında Dubrovnik'teydik biz. Bir manav- dan küçük kavunlar aldık Örsan Öymen ile. Manav ve eşi Türk olduğumuzu anlayınca ilgilendiler, bir kadeh erik ra- kısı sundular bize. - Radyoda dinledik bugün ülkenizde yeni anayasanız oylanıyor. Sizi kutlarız, çağdaş bir anayasanız olacak. Dubrovnik sokakları kanlar içinde bugün. Ülkemizde de yeni bir anayasa hazırlığı. Dön baba dönelim! • • • Siz bu yazımı okurken ben mesleğimde 42. yıla ulaşmış bulunuyorum. Saçları ağarsa da kalbinin çarpıntısını. umudunu, hayal gücünü yitirmeyen birfikir işçisi. Başka tür yaşanamaz değil mi? Insanın doğası bu. Dün akşam, uz-'jn yıllar Strasbourg'da Avrupa Kon- seyi'nde çalıştıktan sonra yeniden yokuşumuza dönen eski dostum izzet Sedes ile buluştuk. Belleğimizi eşele- djk, yokuşumuzun güzel yıllarını anımsadık. Biraz da hü- zünlendik. Bizim Yokuş'ta nerden nereye geldik 1 Ayrıca kimler, kişiler ve kuruluşlar nereden nereye geldi! Sorun- lar, tartışmalar, bir sözle ülkemizin gündemi nereden nereye geldi 42 yılı belli gerçeklerle kutluyorum bugün. Yasaları anayasaları yenilemek, haklar, özgürlüklerle donatmak çok güzel ama bir de uygulama var! Çağdaş insanlar ol- mazsa yasalar, anayasalar kâğıttan öteye gidemiyor, top- lum yine çağın dışına itiliyor. İnsanla yaşıyor, insanla güçlentyor o yasalar ve de insanla güdükleşiyor. 141- 142'nin. uygulanmadığı dönemler de var ülkemizde. Kimi yargıçlar anayasanın özüne ters buldular, uygulamadı- lar. Kimileri de o maddenin sınırlarında kaldı. O maddele- rin yürürlükten kaldırılması için Anayasa Mahkemesi'ne yapılan başvurular da aynı nedenle sonuç vermedi. Mah- kemenin birkaç üyesi olumsuz oy kullanınca umutlar baş- ka bahara kaldı! Demokratik yaşamda da öyle değil mi? Kimi kişiler sözlerine nasıl ters düşüyor! TV ekranında ko- nuşurken hayli düş kırıklığına uğruyorum kimi zaman. İnsan sevgisi, barış, haklar, özgürlükler konusunda en güzel sözleri söyleyen bir lider başka bir lidere düşman- ca bakıyor adeta. Bir açıkoturumu savaş alanı sanıyor! Böyle bakışlara aynı partide de rastlanıyor çoğu kez. Ko- numlarını unutuyorlar. Iktidarda değil, muhalefetteyiz sanıyorlar! Zamanlama da çok ilginç! Ama umudu yitir- mek yok. Çünkü toplumumuz bu dar çevreden oluşmuyor yalnız. Uzun yılların en güzel yargısı bu, mesleğimde ve de yüreğimde. Her dalda güzel insanlar var ülkemizde. Güzel bir birıkim. bir beklenti var. Atatürkün amaçladığı çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak için savaş veriyorlar. Karanlığı delmek icın çaba gösteriyorlar. Dün de vardı onlar, bugün de var. yarın da olacaklar. Darbeler. hapis- ler, hatta ölümler o çabayı durdurmadı hiç. Seslerini kıs- mak, soluklarını kesmek için yapılan güçbirliğine karşın yaşama gücünü yitirmediler. Bu mayıs sabahında hepsini sevgiyle selamlıyorum. Daha güzel sabahlara uyanmak umuduyla. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 1/ Orhan Kemalın TıVme de aktanlmış olan ünlü romanı. 2/ Uzun, ince ve sivri bir nesnenin son noktası... Ya- tak doldurmaya yarayan yun, pa- muk, kıtık gibi sey- ler. 3/ Diyarbakır- ın bir ilçesi... Bir nota. 4/ Temel, esas... Parlak yüz- lü bir tür ipekli ku- maş. 5/ Rus köylü topluluğuna veri- len ad... Parola. 6/ Tabanı ıneşin- cien olan mest... İlave. 7/ Yapım... Müstahkem yer. 8/ Kozalaklılardan elde edilen ve boya saniyisinde kul- lanılan inee. renksiz ve kokulu re- çine. 9/ Mikroskopla yapılan ince- lemede lamların üstüne kapatılan dort köşe. küçuk ve ince cam par- çası... Ender, seyrek. VI KARIDAN Â^AĞIYA: 1/ Çi larclıca benzeyen yeşilimsi ötleğen kuşu. 2/ Bavrağııı uçkurluk karşısındaki kenarı... Bir kimse- nin dinin buyruklarını yerine getirmek için yaptıklan. 3/ Işıkla yapılan balık avında, teknenin çevresinde toplanan balıkları yakalamak için kullanılan vüzer ağ. 4/ İlgi çekici ve değişik kimse... Bir nesnenin içeriğini oluşıuran şey. 5/ Gözü doymaz., haris... Bir havvan... Eylemleri olumsuz yapmakta kullanılan ek. 6/ Kauandan elde edilen siyah madde... Hıristiyanların en buvük bayranıı. 1' Gıızel sanat... Adları sıfat yapmakta kul- lanılan bir yapını eki... Radon elementinin »imgesi. 8/ Tespih- lerin baş tarafına acgirilen uzuncn parça... Uzakiık işareti. 9/ Melin Toker larafından yayımlanınış haftalık haber dergisi... Buhran.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle