Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
CUMHURİYET 20 NİSAN 1992 PAZARTESİ
12 DİZI-YAZI
BİZBIZE
ERDAL AIABEK
Beyaz Balinayı Sevmek..
Nast! da sevmiştik "beyaz balinamızı..." Adını "Aydın"
koymuştuk, ellerimizle besliyorduk, çoluk çocuk seyrine
doyamıyorduk, Gerze'mizonunlaşenlenmişti. Amasonra
sevgili Aydın'ımızın sevimli bir kaçak olduğu anlaşıldı. Ka-
radeniz'in kuzeyinden kaçıp buralara gelmişti. Ne yazık ki
henüz balinaların dilini bilemiyoruz, neden kaçtığını, bura-
ya neden geldiğini, oraya dönmeyi isteyip istemediğini
sorup anlayamadık. Onu yeniden eski yerine götürmek
için geldikleri zaman çok üzüldük, gösteriler yaptık. "Ay-
dın bizimdir, ölürüz de vermeyiz" dedik. ama olmadı. "Ay-
dınımız'ı götürdüler.
Şimdi adı değişecek, diyelim ki Mişa olacak. başka bir
yerde olacak, başka beyaz balinalarla birlikte yaşayacak.
Onu gene sevecek miyiz bilemiyorum. Artık "bizim" olma-
dığı için küsecek. kızacak, yabancılaşacak mıyız? Sevgi-
miz yalnız "bizim olan" için mi varolacak? Sevgiyi böyle
tanımak, böyle yaşamak bize öğretilen "mülkiyet ideolo-
jisi'nin yansıması olmasın...
"Yalnız bizim olduğu zaman sevmek" doğru bir sevgi
biçimi mi? Yoksa özünde sevgiyi doğru yerine oturtama-
mış, sevmeyi sevilmeyi tam olarak öğrenemediği için sev-
giyi de sahip olmayla karıştıran bir duygunun dışavurumu
mu? Bunu daha çok düşünmemiz gerekiyor, çünkü insa-
nın temel sorunlarından birisi de bu...
Çocuğumuzu kendi varlığı için değil de "benim çocu-
ğum olduğu için" sevmek...
Genç insanı kendi kimliğiyle değil de "bizim istediğimiz
gibi olduğu için" sevmek...
Eşimizi kendi kişiliğiyle değil de "bize yaptıkları için"
sevmek.
Bütüıı bunlarda adı konmamış bir bencilliğin, sezilipdile
getirilmeyen bir sahip olma güdüsünün izdüşümü yok
mu?
Sevmek için sahip olmayı önkoşul sayan bir yaşama öğ-
retisinin insanlan nasıl mutsuz ettiğini görmezden gelebi-
lir miyiz? Neden "yalnız sahip olduğumuz" şeyleri seve-
lim? Insanlara, hayvanlara, ağaçlara. dünyaya, yaşama
neden böyle bakalım? Sevmek için neden"iyi olmayı, doğ-
ru olmayı, güzel olmayı" aramayalım da mülkiyetle sınır-
landırılmış bir "sahip olma" dürtüsünün peşine takılalım?
Sevgi bir duygulanım değil, bilinçli bir davranıştır. "Sev-
gi bilinci'ni yakalamak da sahip olma dürtüsünün darlı-
ğından kurtulmuş, ufuklar açan bir yetkinliği kazanmış
olmaktır. Bu ufku yakaladığımız zaman insanlık tarihini
daha doğru anlayabiliriz. Bu genişliği görebildiğimiz za-
man, mülkiyet ideolojisinin yağmacı öğretisine karşı çıkıp
insanı anlayan, insana değer veren, paylaşımcı bir yaşa-
ma biçimini günlük hayatımıza sokabiliriz.
Beyaz balinayı sevmek çok güzel bir duygudur. Ama
daha güzel olan, bizim olmadığı zaman da onu sevebil-
mektir.
Güzel olan, siyah balinayı da sevebilmektir.
Daha güzel olan, bütün balinaları sevebilmektir.
Insan olmak başka nedir ki?
60-30 YIL ÖNCE CUMHURİYET
1932: Ruslara karşı harp
Tass ajansı bildiriyor:
İzvestia gazeıesi. on Harbin
nümayişlennc tahsis eylediği
bir başmakalcde şunlan
yazmaktadır:
Beyaz muhafızlar Soungari
köprüsü infilakındaki
lcşebbüslerinin akim ka'.ması
üzerinc şimdi de Harbin'de
siyasi birinfılak meydana
getirmeye çalışıyorlar.
Bundan birkaç gün cvvcl.
Harbindeki Çin zabıtası
müşaviri Japonyalı Yagi.
Sovyet başşehbenderlıği —
binasında taharriyaı yapılma'sı hususunda Çin polisini memur
eylemiş bulunuyordu.
Aynı zamanda. Japon askeri fırkası da şarkî Çin demiryollan
müdürmuavini M. Kouznctzowe"unyazıhanesinde beyaz
muhafızlar vasıtası ilc taharriyat yaptınyordu. Askeri ihtilaf
çerçevesini genişlctmeye çalışan bir takım Japon askeri anasın.
Sovyetler'in Mançuri ihtilafınaait olarak takipettikleri
bitaraflık siyasclini. kendi askeri planlan için bir mani gibi
telakki ctmekıe ve bundan dolayı Sovyetler'in muslihane
siyasetlcrinc sisıematik birşekilde hücum eylemektedirler.
Japonya'da "sergüzeştculer" mahafıli de efkari umumiyeyi
Sovycller aleyhine tahrike çalışıyorlar. Aslı. esası olmayan bir
takım havadısler neşrederek Sovyetler'in noktai nazarlannı
sükût ile geçıştirmektedirler.
İzvestia gazetesi. bunlara ilaveten. Mançuriden gelen Sovyet
aleyhtanhaberlenn sahteliğıni bildiren son Sovyet
tekzipnamelennden hiçbirisinin Japon gazeteleri tarafından
neşredilmediğini beyaneylemekıedir. İzvestia diyor ki:
"Ezcümle hiçbir Japon gazetesi jeneral Ma'nın Sovyet'lerîe
olan münasebet hakkındaki Sovyet tekzibini neşrctmemiş vc
M.Litvinofun Dzidgi gazetesi muharrirlerinden birine. vermiş
olduğu söylehen beyanatına ait Sovyet tekzibinc ufak bir
telmihle bile bulunmamıştır."
1962: Türkiye'de 15füze var
Amerikan makamlan tarafından açıklandığına göre. Kuzcy
Atlantik Paktı (NATO) üyesi Türkiye'ninelinde kıtalararası
menzilli bir Jüpiter füze fılosu ve 15 güdümlü füzesi mcvcut
,bulunmaktadır. Aynı kaynaklar. İtalya'da da iki filo
• bulunduğunu açıklamışlar ve geçen yıl İtalya'dan üçJüpiıer
füzesj fırlattıklannı bildirmişlerdir.
Öte yandan Cape Canaveral'daki füze üssünden NATO
Teşkilatına mensup bir asken ekıp. dün eğitim maksadiyle
bir Jüpiter güdümlü luzesinifırlatmışbulunmakiadır. Ekipin
birTürkekipi olduğusanılmaktadır. Birlcşik Amerika Hava
Kuvvetleri güdümlü merminin N ATO'ya mensup askerlcr
tarafından ateşlendiğini belirtmiş, fakaı ekibin milletini
açıklamamıştır. Mamafıh.birTürkekibinin24.000
kilometre menzilli olan güdümlü füzcnin fırlatılması için bir
süreden ben hazırlık yaptığı bilinmekteydi.
İLAN
ŞİŞLÎ 3. ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞt'NDEN
1990/150
Hatice Kunıcu vekib Av. Mehmet Erusta tarafından Saim Kııru aley-
hine açılan boşanraa davasında;
Davalı Saim Kurucu, İstanbul Pangalu Küçükbayır Sok. No: 150-144
adresinde iken bilahare emoiyet tahkikatından adresinin meçhul kal-
dığı anlaşılmakla yapılan duruşma sonunda:
Kastamonu ili KUre ilçesi, Gölcügez köyü cilt: 040/01 sayfa, 65 kü-
tük, 40 sıra No'da nüfusa kayıüı davacı Hatice Kurucu ile davalı Sa-
im Kurucu'nun MK'nın 134. maddesi gereğince boşanmalanna,
müşterek çocuk Sercan'ın velayetinin annesi Hatice'ye verilmesine ve
her ayın 1. pazar günü ve dini bayramlann 2. günü saa^l0*dan 17'ye
kadar Sercan'ın babası Saim'in yanına verilmesine,
Nafaka talebinden vazgeçüdiğinden bu hususta karara yer olmadı-
ğına, 141.000 lira yargılama gideri, 2700 lira harç, 100.000 lira avu-
katlık ücretinin davalıdan tahsiüne Yargıtay yolu açık olmak uzere
21.5.1991 tarihinde karaı verilmiştir.
Temyiz süresi işbu ilanın neşrinden itibaren 15 gün sonra başlamak
üzere hUküm özeti ilan olunur. 5.6.1991
Basın: 4575
ÇALIŞMA YAŞAMINDA DEMOKRATİKLEŞME
UMUTKAF
DA ĞININ A RDINDA
ÖNDER AKER
Bakanlık ne peşânde?
"Demokratik bir dünya düzeni için öz-
gür sendikalar: Uluslararası Hür Işçi Sen-
dikaları Konfederasyonu'nun (ICFTU) ro-
lü."
Uluslararası Hür îşçi Sendikalan Kon-
federasyonu'nun (ICFTU) Mart 1992'de
Karakas'ta yapılan 15. genel kuruluna su-
nulan özel rapor bu başhğı taşımaktadjr.
Genel kurul bir hafta süreyle bu konu-
yu tartışmıştır.
Sendikalar varlıklanru; işçi hak ve çıkar-
larını koruyabildikleri başlıca düzen olan
demokrasiyi nasıl geliştireceklerdir?
Toplumsal sorumluluklan, işlevleri, kat-
kıları neler olacaktır?
"SosyaJ devlet"e yönelik saldırılar na-
sıl önlenecek; dünyanın hızla değişen ko-
şullannda sosyal adaletçi, eşitlikçi, hakça
bir düzen nasıl kurulacaktır?
lşçi hak ve özgürlüklerinin başlıca gü-
vencesi olan Uluslararası Çalışma Orgütü'-
nün (ILO) Ukeleri gUnlük yaşama nasıl
yansıtılacaktır?
Aynı konu, Mayıs 1991'de Lüksem-
burg'da toplanan Avrupa lşçi Sendikala-
n Konfederasyonu (ETUC) 7. genel kuru-
lunda da tüm boyutları ile ele alınmıştır.
Gündemdeki konu
"Demokratikleşme" 1991 sonbaharın-
dan bu yana Türkiye'nin de gündeminde-
ki konudur.
Son on yıl bûnun arayışı içinde geçmiş-
tir. Seçim kampanyası sırasında demokra-
tikleşme hedefı adeta koro halinde tekrar-
lanmıştır. Herkes, her kesim ondan
yanadır.
Hedef, 25 Kasım 1991'de Türkiye Bü-
yiik Millet Meclisi'nde okunan hükümet
programında ise somut ifadelerle açıklan-
mıştır.
Sendikacılık hareketi
demokratiJkleşmeyi
bakanlığa ihale etmiş,
toplusözleşmeleri de
başbakana ihale etmenin
peşindedir. Belli ki bu
ilişkide en güç durumda
olan Sayın Demirerdir.
Sayın Demirerden sadece iyi
bir "başbakarf' olması değil
aynı zamanda "iyi bir
sendikacı olması'
beklenmektedir.
gun çerçevede kurumsallaşması sağlana-
caktır.
Kocaman bir sıfır
Bu sözlerin üzerinden dört ayı aşkın bir
süre geçmiştir.
Dört ayın bilançosu ise kocaman bir sı-
fırdır.
Ve bunda önemli pay, öyle görünmek-
tedir ki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ba-
kanlığVna aittir.
Yerli yersiz ortaya attığı "ILO Ukeleri
sözü" aynk tutulabilirse, Çalışma ve Sos-
yal Güvenlik Bakanlığı son dört ayı, pra-
tik anlamda boşa geçirmiştir.
Temel hareket noktası anayasadır.
Hükümetin belirlemelerine göre, "...
Ülkemizin, günümüz siyasal sosyal ve eko-
nomik koşullarını dikkate alan; çağdaş,
katılımcı ve tam demokratik bir anayasa-
ya gereksinimi vardır..."
Türkiye'nin ihtiyacı olan anayasa "hu-
kukun UstünlUğünU vazgeçilmez ilke sa-
yan, tam demokratik ve çoğulcu sistemi
öngören, çağdaş bir anayasa'.'dır. Böyle
bir anayasa, "Paris Şartı'nın da öngördü-
ğü katılımcı demokrasinin tüm koşulları-
nı, insan haklarını, kişi hak ve hürriyetle-
ri ile sendikal haklann en ileri ülkelerde gö-
rülen oranda yer almasını sağlayacak ve
Türkiye'nin uygar dünya ile bütünleşme-
sine yönelik önemli bir adımı oluşturacak-
tır..."
Hükümetin bu alanda yapacakları da
bellidir. Programa göre:
• Hukuk sistemimizde, evrensel demokra-
siye aykın hüküm veya yapılanmalar hangi
yasada yer almış olursa olsun, bunlann tü-
mü evrensel değerler ve normlaı çerçeve-
sinde değiştirilecektir.
• "12 Eylül hukuku kalıntıları" olarak ni-
telendirilebilecek yasal düzenlemeler, uy-
gulamalar ve kısıtlamalar süratle yürurlük-
ten kaldırılacaktır.
• Sosyal hukuk devletinin yapılanması için
gereken önlemler alınacaktır.
• Sendikal haklann ILO standartlanna uy-
Mayıs ayı içinde toplantıya çağırılacak
Çahşma Meclisi'nin gündemini 'işsizlik si-
gortasının oluşturacağT yolundaki haber-
ler doğruysa, önümüzdeki ayların da an-
lamsız tartışmalarla geçeceği şimdiden bel-
lidir.
İşin acıklı yönü, tartışmaların sözde
"ILO Ukeleri adına yapılıyor olması"dır.
Hele son çıkış...
"12 Eylül hukuku kalıntıları olarak ni-
telendirilebUecek yasal düzenlemeleri, uy-
gulamalan ve kısıtlamaları süratle ortadan
kaldırmak"tan söz edip, Sendikalar Yasası
ile Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt Ya-
sası'ndaki düzenlemeleri 12 Eylül Anaya-
sası içinde ele almak.
Ele almak da değil; yine 'tartışmaya aç-
mak...'
Belli ki Bakanlık buzdağmı gözleyip, so-
runlan da gördüğünden ibaret sanmakta-
dır.
Biri, birilerini adeta işletmektedir.
Gerçi böylesi yaklaşımların, 'devr-i ik-
tidarımda tüm bunlan tartışmaya açan ben
değil miyim? Her taraftan engellendim"le
başlayan uzun söylevlere imkân hazırladığı
görülmemiş değildir.
Görülmesine görülmüştür de 'amlar'da
bile, mazeretlerC, kimin, neyi, ne zaman
tartışmaya açtnış olduğuna değil, somut
sonuçlara değer verilir. Gerisi kahvehane
sohbetidir.
Tartışma keyfi
Bu seyri ile devam ederse, belli ki Türki-
ye, 1992'yi çalışma yaşamını demokratik-
leştirerek değil, günün gözde deyişi ile
'tartışarak' geçirecektir.
Acaba iş güvencesi sağlanmalı mı, sağ-
lanmamalı mı?
İşsizlik sigortası kurulmah mı, kurulma-
malı mı?
Kıdem tazminatı kurumu kaldırılmaJı
mı, korunmalı mı?
Sendikal hak ve özgürlükleri ortadan
kaldıran, grevli toplusözleşme düzeni işle-
tilemez hale sokan koşullar, anayasa de-
ğişiklikleri ile ilgili çalışmalardan önce mi,
yoksa sonra mı ele ahnmalı?
Ne yapılmalı?
Bir biîene mi sorulmalı...
Sanki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ba-
kanlığı, hükümet programı ve evrensel ge-
çerlUiği olan ilkeler çerçevesinde adım at-
makla ödevli değil de, 'tartışma konusu
üretmekle' görevlidir.
Ya sendikacılık hareketi
Dört aylık büançonun kocaman bir sı-
fır olmasında önemli bir pay da kuşkusuz
sendikacılık hareketine aittir.
Diyelim ki Bakanlık demokratikleşme
hedefine yürürken (!) öncelikleri saptama-
da yanılgıya düşmüştür.
Buzdağına baktığının farkında değildir.
Ya sendikalar? Türk-lş?
Tüm dünyada demokratik bir düzen için
özgür sendikaların sorumluluğu, işlevi, iş-
çüerin temel hak ve özgürlüklerini koru-
yabilmek için ILO ilkelerinin yaşama na-
sıl geçirileceği tartışıhrken, sorunlu Türki-
ye'de koşulların değiştirilebilmesi için ne
yapmaktadırlar?
Sendikacılık hareketi 'demokra-
tikleşmeyi' ihale etmiş olmanın rahathğı
içinde -bUmem kaçıncı süresini vererek-,
ikinci ihale konusunun peşine düşmüştür.
lkinci ihalenin konusu yaklaşan kamu
toplu iş sözleşmeleridir.
Toplusözleşme özerkliğini sağlamak;
sözleşme düzenine on yıldır egemen olan
devlet müdahalesini ortadan kaldırmak,
serbest toplu pazarkk düzenini gerçekleş-
tirecek önlemlerin derhal alınmasını iste-
mek; ILO'nun yıllardır sorguladığı engel-
leri süratle aşmak gibi demokratiklesme-
de öncelikle gözetilmesi gereken unsurlar
bir yana atılmıştır.
Devletin toplusözleşme düzenine müda-
hale aracı kamu işveren sendikalarırun or-
tadan kaldınlması yolundaki haklı istek de
unutulmuştur.
Istenen; en azından 1992 için statüko-
nun devamıdır.
"Düne kadar siyasal iktidarın emrinde
direndin vermedin; şimdi nasıl böyle
davrarursm" sorusuna cevap veremeyece-
ğini bilen kamu işveren sendikalahnın yö-
neticileri "biz düne kadar olduğu eibi. bu-
Demokratikleşme
sözleşmelerinin üzerinden 4
ayı aşkın bir süre geçmiştir. 4
ayın bilançosu kocaman bir
sıfirdır. Bunda önemli bir
pay Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanhğf na
aittir. Diğer önemli pay da
kuşkusuz sendikacılık
hareketinindir.
gün de devletin, kamunun cıkarlannı ko-
rumaya çalışıyoruz" diyebilmenin hazır-
lığını yapmaktadır. Beş yıl önce 'bunlar
kaldırılmair diye bas bas bağıran bir kı-
sım sendika yöneticileri ise bugün, kamu
işveren sendikalarının serbest toplupazar-
lık düzeninin kurallarını hiçe sayan t'utu-
mundan değil, kamu toplu iş sözleşmele-
rinden 'sorumlu' bir siyaset adamının gö-
revlendirilmemiş olmasından şikâyetçidir.
Demirel iyi sendikacı
"iyi huylu bir Cemil Çiçek..."
Neden olmasın?
Belli ki bu ilişkide en güç durumda olan
Sayın Demirerdir.
Sayın DemirePden sadece iyi bir
'başbakan' olması değU, aynı zamanda 'iyi
bir sendikacı olması' beklenmektedir.
Bir defa muhatabını en üst düzeylerde
belirleyecek, sendika içi dengelere ve po-
litikaya dolaylı ya da doğrudan destek ver-
meyi bilecektir.
Işçiye 'benim' diyen kendisidir. Hem 'iyi
para' verecek, hem de işçilerin "ne aldıy-
sak baba verdi, peki bizimkiler ne
yapıyor" sorusunu sormamalan için gere-
ken dikkati gösterecektir.
Sendika genel kurullarına sekiz aydan az
bir zaman kalmışken, 'demokratikleşme'
gibi ne karın doyuran (!) ne de oy getiren
hedeflerle kim uğraşacaktır!
'Konuşan Türkiye'de varsm, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın peş peşe
ürettiği 'tartışma konulannı* değerlendir-
meye devam etsin. İstenen budur.
SÜRECEK
MİLLİ SAVL'NMA BAKANLIĞI'NDAN
1. Milli Savunma Bakanbğı'nca. l'inci Ordu Bölgc Muhabere
Sislcmi Askcri Araçlar Pakcti işi. 6095 Sayılı Yasa ve bu Yasa-
ya göre çıkartılan kararnameler hükümlcrince kapalı zarfla
öncri alma ve sabil birim fıyal esaslanna göre ihale edilccektir.
İş kapsamında;
a) 4*4 2.5 tonluk askcri kamyonlar.
b)4*4 askeri hizmet araçlan.
c) Yedcklcr. test cihazlan. dokümantasyon. eğitim v.b.
2. Yukanda kapsamı belirtilen işin ihalesi. yeierlik belgesi
alacak firmalar arasında 6095 savılı yasa ve 6 7543 Sayılı Ka-
rarname ilc NATO Uluslararası Ihafe (ICB) usullerine'(AC 4-
D 2261 -1987 Basımı-) aöre tek aşamalı olarak yapılacaklır.
3. Anılan işin yaklaşık bedeli 82.000.000.000 TL. olup. 600
lakviın günündc tamamlanmış olacaklır.
4. İstekli firmalann aşacıdaki bclgelerle birlikte MSB. NA-
TO Enf. D. MEBS. Gr. Mu. Elkt.Ş.'nde Prj. Sb. Elkt. Y. Müh.
Yzb. Can Osman TÜRKMEN (Tlf: 4171466 vcya 4024272)"-
dcn hazırlanmış olan TÜRKÇE önduyuruyu almalan zorun-
ludur. (Türk tirmalara İngilizce önduyuru verilmez):
a. İşin adını belinir dilckçe (dilekçc mctninde önduyuruyu
alacak kişinin adı vcrilccckür).
b. 1 Mayıs 1987 îarihindcn sonra alınmış NATO Güvenlik
Bclgcsi (aslı veya notcr onaylı örncği).
c. En M 7O'.O00.0O0.0OO TL.'lık "A" grubu üslcn.ri karııesi
(iislı vcya noter onaylı örneği. ürctici lirmalardan karnc koşulu
aranmayacaktır).
5. Yctcrlik belgesi seciminc gircbilmck için firmalann almış
olduklan önduyuruda istenen belgclcri hazırlayarak en aeç 25
Mayıs 1992 günü ;»aat onbirc kadar MSB NATO Enf. D. Bşk.
lığı Genel Evrak'ına vcrmclcri gerekmcklcdir.
BAŞKENTGUNLERI
Müşerref Hekimoğlu
8.000 lira (KDV içinde)
Çağda} Yayınları Turkosağı Cad. 39-41 Cağuloğlu-İsıanbul
Odemeli gönderilmez.
ILANENTEBLIGAT
BAKIRKÖY 4. İCRA
MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
1991 3612 Es.
Borçkı Sılkı Sungur9.IO Kısım A 6 Blok D: 110 Ataköy Bakır-
köy: Alacaklı Selman Eryılmaz Vek. Av. Süleyınan Sevim tara-
fındun (10.265.000) TL'nin tahsiii hakkında aleyhinize ikame
olunan İlamsız İcra Takibinde
Yukanda belirtilen adresinize çıkartılan 7 günlük ödemeemri
bila tebliğ geri çevrilmiş. zabııaca dahi adresinizin tespiti kabil ol-
madığından kanuni süreye 27 gün daha ilaveedilerek ilanen tebli-
ğinekararverilmiijtir.
İşbu ilanın gazete ile neşri tarihinden itibaren 27 gün içinde
borcu uıkip masraflannı ödemeniz. borcun tamamına veya bir
kısınına veya alacaklının takibat icrası hakkına dair bir itirazınız
varvı scneı altındaki imza size değilse yine bu süre içinde aynca
ve açıkça bildirmeniz. aksi takdirde merei önünde yapılacak du-
ruşmada hazır bulunmanız. buna uymazsanız vaki itirazınız
nıuvakkaten kaldıracağı. senet veya borca iıirazınızı yazılı veya
SÖ7İÜ olarak icra dairesine bu süre içinde bildirmediğiniz lakdirde
74 madde gcrcğincc mal beyanında bulunmanız. aksi halde ha-
pislc ta/yik olacağınız. hiç mal beyanında bulunmazsanız veya
hakikaıc aykın be'yanda bulunursanız hapisle cezalandınlacağı-
nız. borç ödcnnıcz veya itiraz edilmezse cebri icraya devam edile-
eeği. iıiraz etıiğiniz takdirde itirazla birlikte lebliğ pulunu da
\crnıcniz. aksi halde ilırazeımemiş, sayüacağınız hususu 7 gün'.ük
ödeme enıri tebüği yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
10.3.1992
Basın: 456X
İNSAN SICAĞI
Erdal Atabek
5. bası 10.000 lira (KpV içinde)
Çağdaş Yayınları TürkocaŞı Cad. 39-41 Cağaloğlu-fstanbul
Odemeli gönderilmez.
POLİTİKA VE OTESt
M J E H M E D JKJEMAL
Bu Maddeler Var mıydı...
Şair Hüseyin Yurttaş, yazarları ve kahramanlan tarayarak,
kim kimin kahramanı onu arıyor. Şoyle:
Martin Eden / Jack London
Adrian Zografi, Angel Dayı / Panait istirati
Zebercet / Yusuf Atılgan
Hikmet Efendi / Ahmet Yurdakul
Victoria / Knut Hamsun
Karantinalı Despina, Muammer Bey / Attila İlhan
Fahriye Abla / Ahmet Muhip Dranas
Ruhi Bey, Bezik Oynayan Kadınlar / Edip Cansever
Orta İkiden Terk Çocuklar / Ece Ayhan
Murtaza / Orhan Kemal
Bu yazarlara ve kahramanlarına baktıkça görüyoruz ki bun-
lann hepsi 141 ve 142'liktir. Ceza yasasındaki 141 ve 142, ya-
zartann boyunlarında sallanan bir kıltç, ornuzlanna yüklenen
bir çuvaldı. Ağırlığını ve acısını duyarlardı.
Yıllardan beri 141 ve 142 ile uğraşan bir yazar tanırım: Ba-
ha Arıkan!.. Ankara'dacumhuriyet savcısı olduğu haldeCum-
huriyet gazetesinde yılmadan yorulmadan 141 ve 142'nin kar-
şısına çıkmıştı. Fransa'da okumuş, iyi bir ögrenim görmüş-
tü. Baha Arıkan'a dokunamazlardı. Ağabeyi, Saffet Arıkan ik-
tidar partisi CHP'nin ileri gelenlerindendi.
Atatürk cumhuriyetinin amacı cumhuriyeti kollamak ve ko-
tarmaktı. Daha işin başında önlemi alınmıştı. Cumhuriyetin
ilk yıllarında hukuk mektebinin açılması bundandı. Hukuk
mektebini bitirenler yurdun dört bir yerine savcı ve yargıç ola-
rak dağılacaklar, cumhuriyet iç[n savaşacaklardı.
141 ve 142, italyan Ceza Yasası'ndan alınarak bizimkinin
arasına konulmuştu Hafifletileceğine durmadan ağırlaştırıl-
dı. Baha Arıkan gibi aydınlarımız da karşı çıkarlardı. Hele de-
mokrasiye geçtiğimizi sandığımız DP döneminde ceza ya-
sasındaki bu maddeler iyice ağırtaştınklı. Sonucu idama de-
ğin varan maddeler eklendi.
Bu 141 ve 142, Avrupa'ya karşı yüz karasıydı. Ortak Pazar'a
her girmek istediğimizde karşımıza bu maddeler çıkarılıyor,
yüzümüz kızarıyordu. Şaşılası bir örnek, 141 ve 142'y> gü-
nümüz demokratları değil, bu maddeye karşı olanlar kaldır-
dılar. Bunu, Batı'nın karalamasından korktuklan için yaptılar.
Ne oldu? Kıyamet kopmadı.
Bizde 141 ve 142 kalktı, Sovyet İmparatorluğu da yıkıldı.
Ortaya birçok cumhuriyet çıktı. Bunlarta aiısveriş hızlandı. Es-
kiden bu maddelerden korkanlar, bu maddeleri unurtular.
Şimdi, sanki 141 ve 142'siz bir dünyadayız. Kimse kimseyi
solculukla karalamıyor. Yerine Kürtçülük, terör, bölücüiük
geçti.
Şair Hüseyin Yurttaş bakın ne güzel anlatıyor. Biz de gü-
zel güzel anlayalım:
Karanlığa yazılan benim hıçkırıklarımdı
damla damla düşüp çıldırtan bir boşluğa
çarpa çarpa mağara duvarlarına dağılan
benim çığlığımdı, ama onu sen yazdın
ilkel gök, yalnızhğın figanıdır dualar
okudum ve yalnızlık kesildim
Her şey unutuldu, karanlık kaldı. Şimdi sorabiliriz: Sahiden
bir 141 ve 142 var mıydı? Var idiyse şimdi nerelerdedir? Bir
' kusağın gençliği bu maddelerin oyuncağı olmakla geçmiştir.
Baha Arıkanlar unutulmasın!...
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Daha çok İstan-
bul ve Tekirdağ il-
lerinde yetiştirilen
ve şarap yapımında
kullanılan beyaz
üzüm çeşidi. 2/ Ele.
avuca sığmaz... Şa-
manizm'in din
adamlarına verilen
ad. 3/ Bir kış seb-
zesi... Matematikte
kullanılan sabit bir
sayı. 4/ Kimi hay-
vanların, özellikle
atlann alınlarında
bulunan beyaz le-
ke. 5/ Uluslararası Para Fonu'nun
simgesi- Belli bir bölgede yetişen
hayvanların tümü. 6/ lskambilde
bir kâğıt... Brezilya'nın plaka işa-
reti. 7/ Pierre Loti'nin tanınmış bir
romanı. 8/ Itici neden, güdü... Yer-
yüzü parçası. 9/ Kenar süsü... Ci-
simleri büeşime ya da aynşıma uğ-
ratarak niteliklerini belirtmede kul-
lanılan madde.
YUKARmAN AŞAĞIYA: 1/ İş
dünyasında hep ileriye gitme arzusu içinde olan zengin genç
adarn... Duman lekesi. 2/ Zaviye... lskambilde koz. 3/ Bir söz-
cüğün yerine bir başkasını kullanma biçiminde görülen ko-
nuşma bozukluğu. 4/ Uzak... Bir nota. 5/ Yan, yarım... "Zül-
fünün — gibi kuvvetli çelik tellerine / Takılan gönlüm asır-
larca peşinden gidecek" (Faruk Nafız Çamlıbel). 6/ Artvin yö-
resine özgü bir halk oyunu. 7/ Bir renk... Kirli, pis. 8/ Os-
manhlarda yiyecek ve giyccek maddelerinin satıldığı toptancı
pazan... Sıkıntı verme, üzme. 9/ Bir soru eki... Tarla sının...
Dahil.
OKURLARDAN
YÖK 'kıvanç' duymah
Robert Kolej'ın Boğaziçi
L'niversitesi'ne dönüşmesinin
20. yıldöniimü gcçenlcrde
Başbakan Demirel ile bazı
bukanlunn da katıldığı bir
törenle kutlandı veçeşitli
dallarda en beğenilen kişilere
ödüllcri verildi. Bu törenin
belki dc cn ilginç yanı.
eoğunluk öğrctim elemanı.
öğrcnci ve üniversite
çalışanlarının olayı basından
öğrcnmclcriydi. Tipik YÖK
zihniyeti gercği. rcktörlük
kcndini sorumlu hisscttiği
politik kişilere törcn sunup
göz bov amaya çalışırken.
kendini sorumsuz hissettiği
ünivcrsitccamiasına töreni
dııyurmayagcrck
gormcmişti. Böylccc
Boğa/içi Ünıvcrsitesi'nin
kuruluşu hiçdesaydam ve
demokratik bir biçimdc
kutlanamadı. Ancak anılan
törcn ve özellikle Başbakan
Dcmircl"in kampusü ziyareti
bırişcyaradı. Yıllardır
lcmizlcnmeyen bölgeler
temizlcndi. onanlmayan
yerler bir göz açıp kapayacak
süredeonanldıve
boyasızlıktan çürüyen
madeni aksam. ziyaret
şabahı boyandı. Boğaziçi
Ünivcrsitcsi'nin. Robert
Kolcj'in sağlam temelleri
üzerinde kurulmasından 20
yıl sonra bu tiir ucuz Şark
kurnazlıklannın sergüendiği
bir verc dönüşmesinden
YOK nedenli kıvançduysa
azdır.
ŞEVİM DENİZ
İstanbul
ANMA
İSMET CEYLAN
D: 1449-0: 1X4.1980
Öldürülü^iinün yıldönümündesaygı ilcanıyoruz.
KARABÜKLÜ DOSTLARIN