02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 NİSAN 1992 PAZARTESİ 12 DİZI-YAZI BİZBIZE ERDAL AIABEK Beyaz Balinayı Sevmek.. Nast! da sevmiştik "beyaz balinamızı..." Adını "Aydın" koymuştuk, ellerimizle besliyorduk, çoluk çocuk seyrine doyamıyorduk, Gerze'mizonunlaşenlenmişti. Amasonra sevgili Aydın'ımızın sevimli bir kaçak olduğu anlaşıldı. Ka- radeniz'in kuzeyinden kaçıp buralara gelmişti. Ne yazık ki henüz balinaların dilini bilemiyoruz, neden kaçtığını, bura- ya neden geldiğini, oraya dönmeyi isteyip istemediğini sorup anlayamadık. Onu yeniden eski yerine götürmek için geldikleri zaman çok üzüldük, gösteriler yaptık. "Ay- dın bizimdir, ölürüz de vermeyiz" dedik. ama olmadı. "Ay- dınımız'ı götürdüler. Şimdi adı değişecek, diyelim ki Mişa olacak. başka bir yerde olacak, başka beyaz balinalarla birlikte yaşayacak. Onu gene sevecek miyiz bilemiyorum. Artık "bizim" olma- dığı için küsecek. kızacak, yabancılaşacak mıyız? Sevgi- miz yalnız "bizim olan" için mi varolacak? Sevgiyi böyle tanımak, böyle yaşamak bize öğretilen "mülkiyet ideolo- jisi'nin yansıması olmasın... "Yalnız bizim olduğu zaman sevmek" doğru bir sevgi biçimi mi? Yoksa özünde sevgiyi doğru yerine oturtama- mış, sevmeyi sevilmeyi tam olarak öğrenemediği için sev- giyi de sahip olmayla karıştıran bir duygunun dışavurumu mu? Bunu daha çok düşünmemiz gerekiyor, çünkü insa- nın temel sorunlarından birisi de bu... Çocuğumuzu kendi varlığı için değil de "benim çocu- ğum olduğu için" sevmek... Genç insanı kendi kimliğiyle değil de "bizim istediğimiz gibi olduğu için" sevmek... Eşimizi kendi kişiliğiyle değil de "bize yaptıkları için" sevmek. Bütüıı bunlarda adı konmamış bir bencilliğin, sezilipdile getirilmeyen bir sahip olma güdüsünün izdüşümü yok mu? Sevmek için sahip olmayı önkoşul sayan bir yaşama öğ- retisinin insanlan nasıl mutsuz ettiğini görmezden gelebi- lir miyiz? Neden "yalnız sahip olduğumuz" şeyleri seve- lim? Insanlara, hayvanlara, ağaçlara. dünyaya, yaşama neden böyle bakalım? Sevmek için neden"iyi olmayı, doğ- ru olmayı, güzel olmayı" aramayalım da mülkiyetle sınır- landırılmış bir "sahip olma" dürtüsünün peşine takılalım? Sevgi bir duygulanım değil, bilinçli bir davranıştır. "Sev- gi bilinci'ni yakalamak da sahip olma dürtüsünün darlı- ğından kurtulmuş, ufuklar açan bir yetkinliği kazanmış olmaktır. Bu ufku yakaladığımız zaman insanlık tarihini daha doğru anlayabiliriz. Bu genişliği görebildiğimiz za- man, mülkiyet ideolojisinin yağmacı öğretisine karşı çıkıp insanı anlayan, insana değer veren, paylaşımcı bir yaşa- ma biçimini günlük hayatımıza sokabiliriz. Beyaz balinayı sevmek çok güzel bir duygudur. Ama daha güzel olan, bizim olmadığı zaman da onu sevebil- mektir. Güzel olan, siyah balinayı da sevebilmektir. Daha güzel olan, bütün balinaları sevebilmektir. Insan olmak başka nedir ki? 60-30 YIL ÖNCE CUMHURİYET 1932: Ruslara karşı harp Tass ajansı bildiriyor: İzvestia gazeıesi. on Harbin nümayişlennc tahsis eylediği bir başmakalcde şunlan yazmaktadır: Beyaz muhafızlar Soungari köprüsü infilakındaki lcşebbüslerinin akim ka'.ması üzerinc şimdi de Harbin'de siyasi birinfılak meydana getirmeye çalışıyorlar. Bundan birkaç gün cvvcl. Harbindeki Çin zabıtası müşaviri Japonyalı Yagi. Sovyet başşehbenderlıği — binasında taharriyaı yapılma'sı hususunda Çin polisini memur eylemiş bulunuyordu. Aynı zamanda. Japon askeri fırkası da şarkî Çin demiryollan müdürmuavini M. Kouznctzowe"unyazıhanesinde beyaz muhafızlar vasıtası ilc taharriyat yaptınyordu. Askeri ihtilaf çerçevesini genişlctmeye çalışan bir takım Japon askeri anasın. Sovyetler'in Mançuri ihtilafınaait olarak takipettikleri bitaraflık siyasclini. kendi askeri planlan için bir mani gibi telakki ctmekıe ve bundan dolayı Sovyetler'in muslihane siyasetlcrinc sisıematik birşekilde hücum eylemektedirler. Japonya'da "sergüzeştculer" mahafıli de efkari umumiyeyi Sovycller aleyhine tahrike çalışıyorlar. Aslı. esası olmayan bir takım havadısler neşrederek Sovyetler'in noktai nazarlannı sükût ile geçıştirmektedirler. İzvestia gazetesi. bunlara ilaveten. Mançuriden gelen Sovyet aleyhtanhaberlenn sahteliğıni bildiren son Sovyet tekzipnamelennden hiçbirisinin Japon gazeteleri tarafından neşredilmediğini beyaneylemekıedir. İzvestia diyor ki: "Ezcümle hiçbir Japon gazetesi jeneral Ma'nın Sovyet'lerîe olan münasebet hakkındaki Sovyet tekzibini neşrctmemiş vc M.Litvinofun Dzidgi gazetesi muharrirlerinden birine. vermiş olduğu söylehen beyanatına ait Sovyet tekzibinc ufak bir telmihle bile bulunmamıştır." 1962: Türkiye'de 15füze var Amerikan makamlan tarafından açıklandığına göre. Kuzcy Atlantik Paktı (NATO) üyesi Türkiye'ninelinde kıtalararası menzilli bir Jüpiter füze fılosu ve 15 güdümlü füzesi mcvcut ,bulunmaktadır. Aynı kaynaklar. İtalya'da da iki filo • bulunduğunu açıklamışlar ve geçen yıl İtalya'dan üçJüpiıer füzesj fırlattıklannı bildirmişlerdir. Öte yandan Cape Canaveral'daki füze üssünden NATO Teşkilatına mensup bir asken ekıp. dün eğitim maksadiyle bir Jüpiter güdümlü luzesinifırlatmışbulunmakiadır. Ekipin birTürkekipi olduğusanılmaktadır. Birlcşik Amerika Hava Kuvvetleri güdümlü merminin N ATO'ya mensup askerlcr tarafından ateşlendiğini belirtmiş, fakaı ekibin milletini açıklamamıştır. Mamafıh.birTürkekibinin24.000 kilometre menzilli olan güdümlü füzcnin fırlatılması için bir süreden ben hazırlık yaptığı bilinmekteydi. İLAN ŞİŞLÎ 3. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞt'NDEN 1990/150 Hatice Kunıcu vekib Av. Mehmet Erusta tarafından Saim Kııru aley- hine açılan boşanraa davasında; Davalı Saim Kurucu, İstanbul Pangalu Küçükbayır Sok. No: 150-144 adresinde iken bilahare emoiyet tahkikatından adresinin meçhul kal- dığı anlaşılmakla yapılan duruşma sonunda: Kastamonu ili KUre ilçesi, Gölcügez köyü cilt: 040/01 sayfa, 65 kü- tük, 40 sıra No'da nüfusa kayıüı davacı Hatice Kurucu ile davalı Sa- im Kurucu'nun MK'nın 134. maddesi gereğince boşanmalanna, müşterek çocuk Sercan'ın velayetinin annesi Hatice'ye verilmesine ve her ayın 1. pazar günü ve dini bayramlann 2. günü saa^l0*dan 17'ye kadar Sercan'ın babası Saim'in yanına verilmesine, Nafaka talebinden vazgeçüdiğinden bu hususta karara yer olmadı- ğına, 141.000 lira yargılama gideri, 2700 lira harç, 100.000 lira avu- katlık ücretinin davalıdan tahsiüne Yargıtay yolu açık olmak uzere 21.5.1991 tarihinde karaı verilmiştir. Temyiz süresi işbu ilanın neşrinden itibaren 15 gün sonra başlamak üzere hUküm özeti ilan olunur. 5.6.1991 Basın: 4575 ÇALIŞMA YAŞAMINDA DEMOKRATİKLEŞME UMUTKAF DA ĞININ A RDINDA ÖNDER AKER Bakanlık ne peşânde? "Demokratik bir dünya düzeni için öz- gür sendikalar: Uluslararası Hür Işçi Sen- dikaları Konfederasyonu'nun (ICFTU) ro- lü." Uluslararası Hür îşçi Sendikalan Kon- federasyonu'nun (ICFTU) Mart 1992'de Karakas'ta yapılan 15. genel kuruluna su- nulan özel rapor bu başhğı taşımaktadjr. Genel kurul bir hafta süreyle bu konu- yu tartışmıştır. Sendikalar varlıklanru; işçi hak ve çıkar- larını koruyabildikleri başlıca düzen olan demokrasiyi nasıl geliştireceklerdir? Toplumsal sorumluluklan, işlevleri, kat- kıları neler olacaktır? "SosyaJ devlet"e yönelik saldırılar na- sıl önlenecek; dünyanın hızla değişen ko- şullannda sosyal adaletçi, eşitlikçi, hakça bir düzen nasıl kurulacaktır? lşçi hak ve özgürlüklerinin başlıca gü- vencesi olan Uluslararası Çalışma Orgütü'- nün (ILO) Ukeleri gUnlük yaşama nasıl yansıtılacaktır? Aynı konu, Mayıs 1991'de Lüksem- burg'da toplanan Avrupa lşçi Sendikala- n Konfederasyonu (ETUC) 7. genel kuru- lunda da tüm boyutları ile ele alınmıştır. Gündemdeki konu "Demokratikleşme" 1991 sonbaharın- dan bu yana Türkiye'nin de gündeminde- ki konudur. Son on yıl bûnun arayışı içinde geçmiş- tir. Seçim kampanyası sırasında demokra- tikleşme hedefı adeta koro halinde tekrar- lanmıştır. Herkes, her kesim ondan yanadır. Hedef, 25 Kasım 1991'de Türkiye Bü- yiik Millet Meclisi'nde okunan hükümet programında ise somut ifadelerle açıklan- mıştır. Sendikacılık hareketi demokratiJkleşmeyi bakanlığa ihale etmiş, toplusözleşmeleri de başbakana ihale etmenin peşindedir. Belli ki bu ilişkide en güç durumda olan Sayın Demirerdir. Sayın Demirerden sadece iyi bir "başbakarf' olması değil aynı zamanda "iyi bir sendikacı olması' beklenmektedir. gun çerçevede kurumsallaşması sağlana- caktır. Kocaman bir sıfır Bu sözlerin üzerinden dört ayı aşkın bir süre geçmiştir. Dört ayın bilançosu ise kocaman bir sı- fırdır. Ve bunda önemli pay, öyle görünmek- tedir ki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ba- kanlığVna aittir. Yerli yersiz ortaya attığı "ILO Ukeleri sözü" aynk tutulabilirse, Çalışma ve Sos- yal Güvenlik Bakanlığı son dört ayı, pra- tik anlamda boşa geçirmiştir. Temel hareket noktası anayasadır. Hükümetin belirlemelerine göre, "... Ülkemizin, günümüz siyasal sosyal ve eko- nomik koşullarını dikkate alan; çağdaş, katılımcı ve tam demokratik bir anayasa- ya gereksinimi vardır..." Türkiye'nin ihtiyacı olan anayasa "hu- kukun UstünlUğünU vazgeçilmez ilke sa- yan, tam demokratik ve çoğulcu sistemi öngören, çağdaş bir anayasa'.'dır. Böyle bir anayasa, "Paris Şartı'nın da öngördü- ğü katılımcı demokrasinin tüm koşulları- nı, insan haklarını, kişi hak ve hürriyetle- ri ile sendikal haklann en ileri ülkelerde gö- rülen oranda yer almasını sağlayacak ve Türkiye'nin uygar dünya ile bütünleşme- sine yönelik önemli bir adımı oluşturacak- tır..." Hükümetin bu alanda yapacakları da bellidir. Programa göre: • Hukuk sistemimizde, evrensel demokra- siye aykın hüküm veya yapılanmalar hangi yasada yer almış olursa olsun, bunlann tü- mü evrensel değerler ve normlaı çerçeve- sinde değiştirilecektir. • "12 Eylül hukuku kalıntıları" olarak ni- telendirilebilecek yasal düzenlemeler, uy- gulamalar ve kısıtlamalar süratle yürurlük- ten kaldırılacaktır. • Sosyal hukuk devletinin yapılanması için gereken önlemler alınacaktır. • Sendikal haklann ILO standartlanna uy- Mayıs ayı içinde toplantıya çağırılacak Çahşma Meclisi'nin gündemini 'işsizlik si- gortasının oluşturacağT yolundaki haber- ler doğruysa, önümüzdeki ayların da an- lamsız tartışmalarla geçeceği şimdiden bel- lidir. İşin acıklı yönü, tartışmaların sözde "ILO Ukeleri adına yapılıyor olması"dır. Hele son çıkış... "12 Eylül hukuku kalıntıları olarak ni- telendirilebUecek yasal düzenlemeleri, uy- gulamalan ve kısıtlamaları süratle ortadan kaldırmak"tan söz edip, Sendikalar Yasası ile Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt Ya- sası'ndaki düzenlemeleri 12 Eylül Anaya- sası içinde ele almak. Ele almak da değil; yine 'tartışmaya aç- mak...' Belli ki Bakanlık buzdağmı gözleyip, so- runlan da gördüğünden ibaret sanmakta- dır. Biri, birilerini adeta işletmektedir. Gerçi böylesi yaklaşımların, 'devr-i ik- tidarımda tüm bunlan tartışmaya açan ben değil miyim? Her taraftan engellendim"le başlayan uzun söylevlere imkân hazırladığı görülmemiş değildir. Görülmesine görülmüştür de 'amlar'da bile, mazeretlerC, kimin, neyi, ne zaman tartışmaya açtnış olduğuna değil, somut sonuçlara değer verilir. Gerisi kahvehane sohbetidir. Tartışma keyfi Bu seyri ile devam ederse, belli ki Türki- ye, 1992'yi çalışma yaşamını demokratik- leştirerek değil, günün gözde deyişi ile 'tartışarak' geçirecektir. Acaba iş güvencesi sağlanmalı mı, sağ- lanmamalı mı? İşsizlik sigortası kurulmah mı, kurulma- malı mı? Kıdem tazminatı kurumu kaldırılmaJı mı, korunmalı mı? Sendikal hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran, grevli toplusözleşme düzeni işle- tilemez hale sokan koşullar, anayasa de- ğişiklikleri ile ilgili çalışmalardan önce mi, yoksa sonra mı ele ahnmalı? Ne yapılmalı? Bir biîene mi sorulmalı... Sanki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ba- kanlığı, hükümet programı ve evrensel ge- çerlUiği olan ilkeler çerçevesinde adım at- makla ödevli değil de, 'tartışma konusu üretmekle' görevlidir. Ya sendikacılık hareketi Dört aylık büançonun kocaman bir sı- fır olmasında önemli bir pay da kuşkusuz sendikacılık hareketine aittir. Diyelim ki Bakanlık demokratikleşme hedefine yürürken (!) öncelikleri saptama- da yanılgıya düşmüştür. Buzdağına baktığının farkında değildir. Ya sendikalar? Türk-lş? Tüm dünyada demokratik bir düzen için özgür sendikaların sorumluluğu, işlevi, iş- çüerin temel hak ve özgürlüklerini koru- yabilmek için ILO ilkelerinin yaşama na- sıl geçirileceği tartışıhrken, sorunlu Türki- ye'de koşulların değiştirilebilmesi için ne yapmaktadırlar? Sendikacılık hareketi 'demokra- tikleşmeyi' ihale etmiş olmanın rahathğı içinde -bUmem kaçıncı süresini vererek-, ikinci ihale konusunun peşine düşmüştür. lkinci ihalenin konusu yaklaşan kamu toplu iş sözleşmeleridir. Toplusözleşme özerkliğini sağlamak; sözleşme düzenine on yıldır egemen olan devlet müdahalesini ortadan kaldırmak, serbest toplu pazarkk düzenini gerçekleş- tirecek önlemlerin derhal alınmasını iste- mek; ILO'nun yıllardır sorguladığı engel- leri süratle aşmak gibi demokratiklesme- de öncelikle gözetilmesi gereken unsurlar bir yana atılmıştır. Devletin toplusözleşme düzenine müda- hale aracı kamu işveren sendikalarırun or- tadan kaldınlması yolundaki haklı istek de unutulmuştur. Istenen; en azından 1992 için statüko- nun devamıdır. "Düne kadar siyasal iktidarın emrinde direndin vermedin; şimdi nasıl böyle davrarursm" sorusuna cevap veremeyece- ğini bilen kamu işveren sendikalahnın yö- neticileri "biz düne kadar olduğu eibi. bu- Demokratikleşme sözleşmelerinin üzerinden 4 ayı aşkın bir süre geçmiştir. 4 ayın bilançosu kocaman bir sıfirdır. Bunda önemli bir pay Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanhğf na aittir. Diğer önemli pay da kuşkusuz sendikacılık hareketinindir. gün de devletin, kamunun cıkarlannı ko- rumaya çalışıyoruz" diyebilmenin hazır- lığını yapmaktadır. Beş yıl önce 'bunlar kaldırılmair diye bas bas bağıran bir kı- sım sendika yöneticileri ise bugün, kamu işveren sendikalarının serbest toplupazar- lık düzeninin kurallarını hiçe sayan t'utu- mundan değil, kamu toplu iş sözleşmele- rinden 'sorumlu' bir siyaset adamının gö- revlendirilmemiş olmasından şikâyetçidir. Demirel iyi sendikacı "iyi huylu bir Cemil Çiçek..." Neden olmasın? Belli ki bu ilişkide en güç durumda olan Sayın Demirerdir. Sayın DemirePden sadece iyi bir 'başbakan' olması değU, aynı zamanda 'iyi bir sendikacı olması' beklenmektedir. Bir defa muhatabını en üst düzeylerde belirleyecek, sendika içi dengelere ve po- litikaya dolaylı ya da doğrudan destek ver- meyi bilecektir. Işçiye 'benim' diyen kendisidir. Hem 'iyi para' verecek, hem de işçilerin "ne aldıy- sak baba verdi, peki bizimkiler ne yapıyor" sorusunu sormamalan için gere- ken dikkati gösterecektir. Sendika genel kurullarına sekiz aydan az bir zaman kalmışken, 'demokratikleşme' gibi ne karın doyuran (!) ne de oy getiren hedeflerle kim uğraşacaktır! 'Konuşan Türkiye'de varsm, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın peş peşe ürettiği 'tartışma konulannı* değerlendir- meye devam etsin. İstenen budur. SÜRECEK MİLLİ SAVL'NMA BAKANLIĞI'NDAN 1. Milli Savunma Bakanbğı'nca. l'inci Ordu Bölgc Muhabere Sislcmi Askcri Araçlar Pakcti işi. 6095 Sayılı Yasa ve bu Yasa- ya göre çıkartılan kararnameler hükümlcrince kapalı zarfla öncri alma ve sabil birim fıyal esaslanna göre ihale edilccektir. İş kapsamında; a) 4*4 2.5 tonluk askcri kamyonlar. b)4*4 askeri hizmet araçlan. c) Yedcklcr. test cihazlan. dokümantasyon. eğitim v.b. 2. Yukanda kapsamı belirtilen işin ihalesi. yeierlik belgesi alacak firmalar arasında 6095 savılı yasa ve 6 7543 Sayılı Ka- rarname ilc NATO Uluslararası Ihafe (ICB) usullerine'(AC 4- D 2261 -1987 Basımı-) aöre tek aşamalı olarak yapılacaklır. 3. Anılan işin yaklaşık bedeli 82.000.000.000 TL. olup. 600 lakviın günündc tamamlanmış olacaklır. 4. İstekli firmalann aşacıdaki bclgelerle birlikte MSB. NA- TO Enf. D. MEBS. Gr. Mu. Elkt.Ş.'nde Prj. Sb. Elkt. Y. Müh. Yzb. Can Osman TÜRKMEN (Tlf: 4171466 vcya 4024272)"- dcn hazırlanmış olan TÜRKÇE önduyuruyu almalan zorun- ludur. (Türk tirmalara İngilizce önduyuru verilmez): a. İşin adını belinir dilckçe (dilekçc mctninde önduyuruyu alacak kişinin adı vcrilccckür). b. 1 Mayıs 1987 îarihindcn sonra alınmış NATO Güvenlik Bclgcsi (aslı veya notcr onaylı örncği). c. En M 7O'.O00.0O0.0OO TL.'lık "A" grubu üslcn.ri karııesi (iislı vcya noter onaylı örneği. ürctici lirmalardan karnc koşulu aranmayacaktır). 5. Yctcrlik belgesi seciminc gircbilmck için firmalann almış olduklan önduyuruda istenen belgclcri hazırlayarak en aeç 25 Mayıs 1992 günü ;»aat onbirc kadar MSB NATO Enf. D. Bşk. lığı Genel Evrak'ına vcrmclcri gerekmcklcdir. BAŞKENTGUNLERI Müşerref Hekimoğlu 8.000 lira (KDV içinde) Çağda} Yayınları Turkosağı Cad. 39-41 Cağuloğlu-İsıanbul Odemeli gönderilmez. ILANENTEBLIGAT BAKIRKÖY 4. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN 1991 3612 Es. Borçkı Sılkı Sungur9.IO Kısım A 6 Blok D: 110 Ataköy Bakır- köy: Alacaklı Selman Eryılmaz Vek. Av. Süleyınan Sevim tara- fındun (10.265.000) TL'nin tahsiii hakkında aleyhinize ikame olunan İlamsız İcra Takibinde Yukanda belirtilen adresinize çıkartılan 7 günlük ödemeemri bila tebliğ geri çevrilmiş. zabııaca dahi adresinizin tespiti kabil ol- madığından kanuni süreye 27 gün daha ilaveedilerek ilanen tebli- ğinekararverilmiijtir. İşbu ilanın gazete ile neşri tarihinden itibaren 27 gün içinde borcu uıkip masraflannı ödemeniz. borcun tamamına veya bir kısınına veya alacaklının takibat icrası hakkına dair bir itirazınız varvı scneı altındaki imza size değilse yine bu süre içinde aynca ve açıkça bildirmeniz. aksi takdirde merei önünde yapılacak du- ruşmada hazır bulunmanız. buna uymazsanız vaki itirazınız nıuvakkaten kaldıracağı. senet veya borca iıirazınızı yazılı veya SÖ7İÜ olarak icra dairesine bu süre içinde bildirmediğiniz lakdirde 74 madde gcrcğincc mal beyanında bulunmanız. aksi halde ha- pislc ta/yik olacağınız. hiç mal beyanında bulunmazsanız veya hakikaıc aykın be'yanda bulunursanız hapisle cezalandınlacağı- nız. borç ödcnnıcz veya itiraz edilmezse cebri icraya devam edile- eeği. iıiraz etıiğiniz takdirde itirazla birlikte lebliğ pulunu da \crnıcniz. aksi halde ilırazeımemiş, sayüacağınız hususu 7 gün'.ük ödeme enıri tebüği yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 10.3.1992 Basın: 456X İNSAN SICAĞI Erdal Atabek 5. bası 10.000 lira (KpV içinde) Çağdaş Yayınları TürkocaŞı Cad. 39-41 Cağaloğlu-fstanbul Odemeli gönderilmez. POLİTİKA VE OTESt M J E H M E D JKJEMAL Bu Maddeler Var mıydı... Şair Hüseyin Yurttaş, yazarları ve kahramanlan tarayarak, kim kimin kahramanı onu arıyor. Şoyle: Martin Eden / Jack London Adrian Zografi, Angel Dayı / Panait istirati Zebercet / Yusuf Atılgan Hikmet Efendi / Ahmet Yurdakul Victoria / Knut Hamsun Karantinalı Despina, Muammer Bey / Attila İlhan Fahriye Abla / Ahmet Muhip Dranas Ruhi Bey, Bezik Oynayan Kadınlar / Edip Cansever Orta İkiden Terk Çocuklar / Ece Ayhan Murtaza / Orhan Kemal Bu yazarlara ve kahramanlarına baktıkça görüyoruz ki bun- lann hepsi 141 ve 142'liktir. Ceza yasasındaki 141 ve 142, ya- zartann boyunlarında sallanan bir kıltç, ornuzlanna yüklenen bir çuvaldı. Ağırlığını ve acısını duyarlardı. Yıllardan beri 141 ve 142 ile uğraşan bir yazar tanırım: Ba- ha Arıkan!.. Ankara'dacumhuriyet savcısı olduğu haldeCum- huriyet gazetesinde yılmadan yorulmadan 141 ve 142'nin kar- şısına çıkmıştı. Fransa'da okumuş, iyi bir ögrenim görmüş- tü. Baha Arıkan'a dokunamazlardı. Ağabeyi, Saffet Arıkan ik- tidar partisi CHP'nin ileri gelenlerindendi. Atatürk cumhuriyetinin amacı cumhuriyeti kollamak ve ko- tarmaktı. Daha işin başında önlemi alınmıştı. Cumhuriyetin ilk yıllarında hukuk mektebinin açılması bundandı. Hukuk mektebini bitirenler yurdun dört bir yerine savcı ve yargıç ola- rak dağılacaklar, cumhuriyet iç[n savaşacaklardı. 141 ve 142, italyan Ceza Yasası'ndan alınarak bizimkinin arasına konulmuştu Hafifletileceğine durmadan ağırlaştırıl- dı. Baha Arıkan gibi aydınlarımız da karşı çıkarlardı. Hele de- mokrasiye geçtiğimizi sandığımız DP döneminde ceza ya- sasındaki bu maddeler iyice ağırtaştınklı. Sonucu idama de- ğin varan maddeler eklendi. Bu 141 ve 142, Avrupa'ya karşı yüz karasıydı. Ortak Pazar'a her girmek istediğimizde karşımıza bu maddeler çıkarılıyor, yüzümüz kızarıyordu. Şaşılası bir örnek, 141 ve 142'y> gü- nümüz demokratları değil, bu maddeye karşı olanlar kaldır- dılar. Bunu, Batı'nın karalamasından korktuklan için yaptılar. Ne oldu? Kıyamet kopmadı. Bizde 141 ve 142 kalktı, Sovyet İmparatorluğu da yıkıldı. Ortaya birçok cumhuriyet çıktı. Bunlarta aiısveriş hızlandı. Es- kiden bu maddelerden korkanlar, bu maddeleri unurtular. Şimdi, sanki 141 ve 142'siz bir dünyadayız. Kimse kimseyi solculukla karalamıyor. Yerine Kürtçülük, terör, bölücüiük geçti. Şair Hüseyin Yurttaş bakın ne güzel anlatıyor. Biz de gü- zel güzel anlayalım: Karanlığa yazılan benim hıçkırıklarımdı damla damla düşüp çıldırtan bir boşluğa çarpa çarpa mağara duvarlarına dağılan benim çığlığımdı, ama onu sen yazdın ilkel gök, yalnızhğın figanıdır dualar okudum ve yalnızlık kesildim Her şey unutuldu, karanlık kaldı. Şimdi sorabiliriz: Sahiden bir 141 ve 142 var mıydı? Var idiyse şimdi nerelerdedir? Bir ' kusağın gençliği bu maddelerin oyuncağı olmakla geçmiştir. Baha Arıkanlar unutulmasın!... BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Daha çok İstan- bul ve Tekirdağ il- lerinde yetiştirilen ve şarap yapımında kullanılan beyaz üzüm çeşidi. 2/ Ele. avuca sığmaz... Şa- manizm'in din adamlarına verilen ad. 3/ Bir kış seb- zesi... Matematikte kullanılan sabit bir sayı. 4/ Kimi hay- vanların, özellikle atlann alınlarında bulunan beyaz le- ke. 5/ Uluslararası Para Fonu'nun simgesi- Belli bir bölgede yetişen hayvanların tümü. 6/ lskambilde bir kâğıt... Brezilya'nın plaka işa- reti. 7/ Pierre Loti'nin tanınmış bir romanı. 8/ Itici neden, güdü... Yer- yüzü parçası. 9/ Kenar süsü... Ci- simleri büeşime ya da aynşıma uğ- ratarak niteliklerini belirtmede kul- lanılan madde. YUKARmAN AŞAĞIYA: 1/ İş dünyasında hep ileriye gitme arzusu içinde olan zengin genç adarn... Duman lekesi. 2/ Zaviye... lskambilde koz. 3/ Bir söz- cüğün yerine bir başkasını kullanma biçiminde görülen ko- nuşma bozukluğu. 4/ Uzak... Bir nota. 5/ Yan, yarım... "Zül- fünün — gibi kuvvetli çelik tellerine / Takılan gönlüm asır- larca peşinden gidecek" (Faruk Nafız Çamlıbel). 6/ Artvin yö- resine özgü bir halk oyunu. 7/ Bir renk... Kirli, pis. 8/ Os- manhlarda yiyecek ve giyccek maddelerinin satıldığı toptancı pazan... Sıkıntı verme, üzme. 9/ Bir soru eki... Tarla sının... Dahil. OKURLARDAN YÖK 'kıvanç' duymah Robert Kolej'ın Boğaziçi L'niversitesi'ne dönüşmesinin 20. yıldöniimü gcçenlcrde Başbakan Demirel ile bazı bukanlunn da katıldığı bir törenle kutlandı veçeşitli dallarda en beğenilen kişilere ödüllcri verildi. Bu törenin belki dc cn ilginç yanı. eoğunluk öğrctim elemanı. öğrcnci ve üniversite çalışanlarının olayı basından öğrcnmclcriydi. Tipik YÖK zihniyeti gercği. rcktörlük kcndini sorumlu hisscttiği politik kişilere törcn sunup göz bov amaya çalışırken. kendini sorumsuz hissettiği ünivcrsitccamiasına töreni dııyurmayagcrck gormcmişti. Böylccc Boğa/içi Ünıvcrsitesi'nin kuruluşu hiçdesaydam ve demokratik bir biçimdc kutlanamadı. Ancak anılan törcn ve özellikle Başbakan Dcmircl"in kampusü ziyareti bırişcyaradı. Yıllardır lcmizlcnmeyen bölgeler temizlcndi. onanlmayan yerler bir göz açıp kapayacak süredeonanldıve boyasızlıktan çürüyen madeni aksam. ziyaret şabahı boyandı. Boğaziçi Ünivcrsitcsi'nin. Robert Kolcj'in sağlam temelleri üzerinde kurulmasından 20 yıl sonra bu tiir ucuz Şark kurnazlıklannın sergüendiği bir verc dönüşmesinden YOK nedenli kıvançduysa azdır. ŞEVİM DENİZ İstanbul ANMA İSMET CEYLAN D: 1449-0: 1X4.1980 Öldürülü^iinün yıldönümündesaygı ilcanıyoruz. KARABÜKLÜ DOSTLARIN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle