Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19NİSAN1992PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
Yılmaz Güney Vakfı'nm kurucusu Fatoş Güney:
Yekta Kara
operanın başına
• Kültür Servisi - tstanbul
Devlet Opera ve Balesi
MüdürveGenel Sanat
YÖnetmenliği'ne Yckta Kara
atandı. Münih Devlet Müzik
Akademisi "Opera Rejisi" ve
"Opera Şarf bolümleri
mezunu olan Yekta Kara.
1977-80 yıllanarasında
Ahkara Devlet Opera ve
Balesi'nde. 1980'denbuyana
ise İstanbul Devlet Opera ve
Balesi'nde solist sanatçı,
rejisör ve başdramalurg
olarak görev yaptı. Sihirli
Flüt. Don Giovannı. Sevil
Berberi. La Bohemegibi
operalan sahneye koyan.
yurt içinde ve yurt dışında
sayısı 50'yi aşkın resital \e
orkestra eşlikli konser veren
Yekta Kara aynı zamanda
MimarSinan Üniversitesi
Devlet Konservatuvan'nda
öğrctim üyelığı yapıyor.
Tiyatro için imza
kampanyası
• CLMHL'RİYET
(Zonguldak) - Zonguldaklı
sanatçılar başlattıklan imza
kampanyasıyla adliye
yemekhanesi olarak
kullanılaneski Halkevi
Tiyatrosu'nun tahliye
edilerek tekrar tiyatro salonu
olarak düzenlenmesini
. istiyorlar. 40 yıl süreyle
'tiyatro salonu olarak kentin
kültürel gelişmesine hizmet
veren ve 12 Eylül askeri
darbesinden sonra adliye
yemekhanesine
dönüştürülen eski halkevi
tiyatrosunun yemekhane
olarak kullanılmasına karşı
çıkan sanatçılar imza
kampanyasına açılan metnin
birerörneğini. Kültür
Bakanı Fikri Sağlar, Adalet
Bakanı Seyfi Oktay. Milli
Eğitim Bakanı Köksal
Toptan, Devlet Bakanı Ömer
Baruıçu. Zonguldak Valisi
NurettinTuran ve Belediye
Başkanı Yüksel Aylaç'a
göndererek adliye
yemekhanesinin boşaltılarak
Zonguldak'ın kültürel
gelişmesine katkıdts
bulunacak şekilde yeniden
liyalro olarak hizmete
girmesini istediler.
Turgut Atalay
sergîsî
• Kültür senisi- Almelek
Sanat Galerisi'nde 21
nisan-21 mayıs tarihleri
arasında Turgut Atalay'ın
resimleri sergılenecek.
Sanatçı/Zamana karşı
koymak derken
bakıyorum:yaş yetmişüç
olmuş.kainatla beraber
ihtıyarlıyoruz aslında,
hatta zaman bile...Sanatçı
zamana karşı sadece
üreterek karşı ko>maya
çalışıyor.Bir görünmez
tutku ile çırpınıyor'diyor.
(Fotograf: Atalay'ın"
Dörtlü Karanfıl'adh esen »
Maltepe
Söylesileri
• Kültür ^ervisi-Sosyal
Demokrat Dergisi'nin
düzenlediği Mallepe
Söylesileri sürüyor. Derginin
Maltepe temsilciliğinde
bugün saat 15.00'te Yavuzer
Çeünkaya 23 Nisan
nedeniyîe Nazım Hikmet'in
"Kuvayı Milliye" destanım
okuyacak.
Bunsa'da kitap
• BURSA (Cumhuriyet
Bürosu)- Bursa Büyükşehir
Belediyesı tarafından bu yıl
2.'si düzenlenen kiıap fuan
Kültürpark'ta açıldı. Geçen
yıl 20 fırmanın katılımıy la
gercekleştirilen fuara b ı y ıl 22
fırmanın kaüldığı bildırildi.
23 nısana dek açık kalacak
fuann bu yıl yaklaşık 200 bin
kişi tarafından gezileceği
tahminediliyor.
Yeni kuşaklar sahip çıkarsa yaşarızKültür Senisi - Sınema sanat-
çısı, yönetmen ve yazar Yılmaz
Güney'in anısını canlı tutmak,
yaşaımak, sanat anlayışını ge-
İiştirip >aygınlaştırmak ama-
cı>la kurulan "Yılmaz Güney
Kültür ve Sanat Vakfı" üzeri-
ne, kurucusu Fatoş Güney'le
görüşlük. Fatoş Güney, Yıl-
maz Güney'in, ancak gelecek
kuşaklara tanıtılmasıyla yaşa-
yacağını vurgulayarak vakfın
kuruluşunu, amacını ve sorun-
lannı dile geürdi.
Sayın Güney, şimdi Yılmaz
Güney Yakfı'nın kurulacağını
basına açıkladımz. Biraz daha
ayrıntılı bilgi rica edelim sizden.
Vakfı kurmadan önce, bu gibi
\akıflar konusunda gerekü araş-
tırmaları yaptınız mı? Yılmaz
Güney Vakfı'nın, tüm dünyada-
ki benzer vakıflardan bir farkı
olacak mı?
F. G- Daha önce birçok
araştırma yapıldı tabii. Bunlar
çeşitli dallarda yapılmıştı. Ör-
neğjn bir müzik vakfı. bir edebi-
yat dalında vakıflar. Aziz Nesin
Vakfı. İnsan Haklan Vakfı gi-
bi. Vakıflann yönetmelikleri in-
celendi. Benim amacım, bu
vakfın faaliyet amacını çok da-
ha geniş tutmaktı. Yani Yılmaz
Güney arşivinden, Yılmaz Gü-
ney olayının daha ötesinde bir
kültür ve sanat vakfı projesi
olarak kafamda çok daha geniş
bir biçimde düşünmüştüm. Ör-
neğin kültür ve sanat merkezi,
içinde tüm sanat dallannda faa-
liyet alanlannın olabileceği bir
kültür ve sanat merkeziydi. Fa-
kat şartlanmız bunu daha sınır-
lı tutmayı gerektirdi. Ancak bu
proje yine yürüyecek. Buna
uzun vadeli bir iş olarak bakı-
yorum. Şimdi ilk olayımız Yıl-
maz Güney'le sırurlı.
- Bu kültür ve sanat merkezini
tabii İstanbuTda düşünûyor-
sunuz...
F. G.- Istanbul'da düşün-
müştüm. Hatta Türkiye kültür
ve sanat merkezi olarak düşün-
müştüm. Yani Türkiye'de her
azınlığın kültürlerini ifade ede-
bileceği kültür ve sanat merke-
zi.
- Vakfın, Yılmaz Güney'in
çok dağınık bulunan yapıtlannı,
filmlerini sağda solda kiminin
negatifleri si/de. kimi kayıp, ki-
taplarının bir bölümü basılmış,
bir bölümünün baskısı çoktan
bitmiş, belki hiç basılmamış
yazıları var sizde. Bütün bunları
derle.ip toparlamak gibi bir
amacı var herhalde?..
F. G.- Tabii, esas amaçlann-
dan bir tanesi bu. Yılmaz Gü-
ney'in tüm eserlerini toparla-
mak diyebilirim. Basılmamış
küçüknotlanvar.hikâyeleri var,
dünya basınında Yılmaz Gü-
ney'le ilgili çıkmış bir sürü do-
küman var. Filmleriyle ilgili de-
ğerlendirmeler var yabançı
basından. Bütün bunlann yeni-
den ele alınarak Türkiye ka-
muoyuna sunulması...
- Bu konuda en büyük güclük-
ler nedir? Daha çok fümleri top-
lama güçlüğü mü var; yoksa
yazıları, eserleri mi toplamak
güç, bepsi mi güç? Hangisi daha
güç?
F. G.- Yazılı eserlerini topla-
mak daha kolay. Ömeğin yazılı
eserleri derken siyasi yazılan da
var Yılmaz Güney'in, Türkiye'-
de hiç yayımlanmamış. Onlan
da bu dönem içinde yayımla-
mayı düşünüyorum. Filmlerini
toparlamak çok daha güç.
Çünkü bir büyük kısmının şu
anda ne olduğu bilinmiyor.
- Gerek sizde bulunan negatif-
lcrin, gerekse toplanabilecek
bazı poritif ve negatiflerin ona-
• Vakfın ana
amaçlanndan biri
de, Yılmaz Güney'-
in bütün yapıtlannı
toplamak. bası-
lmamış küçük not-
lan var, hıkayeleri
var. Filmlerini to-
parlamak daha güç,
çünkü bazılannın
ne olduğu bilinmi-
yor. Bazılannın ive-
dilikle onanma ihti-
yacı var. Yılmaz
Güney, Türkiye si-
nema tarihinin bir
mirasçısı. Fatoş Güney: Türkiye'de yaşamak çok
rrnıı sanıyoruz büyük bir masraf.
Çünkü bu gibi şeylerin çok mas-
raflı olduğunu biliyoruz. Sizce
Yılmaz Güney'in belli başlı film-
lerini, onarım, bulma, tamir yo-
luyla kurtarmak yaklaşık ne ka-
darlık mali bir porte gerektiri-
yor?
F. G.- Daha önce laboratu-
varlarla yaptığım görüşmelere
göre 4 tane filmin negatifı. Aç
Kurtlar, Seyithan. Zavalhlar ve
Sürü için ilk etapta acil onanma
ihtiyaç var. Bunlar için 750 mil-
yon Türk Lirası gerekmekteydi
laboratuvar raporlanna göre.
Tabii bunun arkasından diğer-
leri takip edecek. onlar da git-
tikçe aşınmaya uğruyorlar.
Yani arkasından diğerleri de
gelecek, bu böyle sürekli bir
harcama gerekecek.
- Bu konuda Türk devletinin,
Türk hukümetinin katkısını bek-
liyor musunuz?
F.G.- Tabii, mutlaka. Olması
gerekbliğine inanıyorum. Yıl-
maz Güney, Türkiye sinema ta-
rihinin bir parçası. Türkiye top-
lumuna mal olmuş bir sanatçı.
Her şeyden önce devletin buna
sahip çıkması, eserlerini koru-
maya alması lazım. Bu konuda
Kültür Bakanı'yla da daha
önce bir görüşme yaptım. Ken-
disi olumlu yaklaşım gösterdi.
Ancak henüz şu anda somut bir
şey yok.
- Peki Fransa'dan bir yardım
gelecek mi? Hele şu son dönem-
de Mitterrand'ın ziyaretinden
sonra Türkive ile Fransa ara-
sında kültür alanı dahil çeşitli
alanlarda yakınlaşmanın da baş-
ladığı düşünülürse, bu filmlerin
bir bölümü Fransa'da ve son dö-
nemde Yılmaz Güney'i kabul
eden.onaçahşmaimkânlarıyara-
tan da Fransa olduğuna göre
Fransa, uluslararası düzeyde oy-
namak istediği evrensel kültür
hâmisirolüdolayısıyla bu fîlmleri
de korumak isteyecektir.
Fransız hükümetinden bu konu-
da berhangi bir yardım sağlana-
mazmı?
F. G- Daha önceden ben gi-
rişimlerde bulundum. Fransız
Sinemateki'yle bu konuyu gö-
rüştüm. Almanya'da, ttalya'da
bu konuda araşürmalar yap-
Um. Fakal zor. Böyle büyük
miktar bir şeyi çıkarmalan zor
oluyor. Hatta imkânsızdı. Ama
bundan sonra bilemiyorum.
Ömeğin oradaki sinematekin
de maddi sorunlan vardı. Sine-
matek dedi ki: "Biz böyle bir
şeyi isteriz, ama karşılayama-
yız. Bütçemiz müsait değil."
- Nitekim eski filmlerin ona-
nmı Batı'da büyük sermaye is-
teyen bir iş olarak görülüyor ve
tek başına ele alınıyor. Falanca
filmi filanca kuruluş, sponsör
sağlayıp restore ettiriyor. Sine-
mateklerin gücünü aşıyor. Yıl-
maz Güney'in sanatı, Güney'in
filmleri bugün Fransa'da sizin ve
bizim bekleyebileceğimiz ilgiyi
buluyor mu? Yoksa biraz unutul-
dumu?
F. G.- Şimdi bunlar ilk viz-
yonlan geçmiş fılmler olduğu
için zaten artık çok seyrek gös-
teriliyor. Çok özel bir yerde, si-
nemateklerde, özel gösterilerde
vs... Yani diğer dünya klasikleri
örneği. Yılmaz Güney'in film-
leri unutuldu diye bir şey söz
konusu değil, ancak yeni viz-
yon fılmler olmadığı için araya
uzun zaman giriyor.
- Vakfın şu anda belirii bir
maddi temeli var mı?
F. G.- Tabii. 300 milyon lira
şu anda. Ancak bu yeterlı değil
tüm bu yapılacak işler için. An-
cak ben bir çekirdek oluştur-
mayaçahşıyonjm. Buna devlet.
kurumlar. Türkiye'deki yeni
kuşaklar sahip çıkarsa ancak
yaşayabilir. Gelişmesi gereki-
yor, tek başına benım yapabile-
ceğim. altından kalkabileceğim
bir iş değil.
- O filmlerin korunması tabii
aynı zamanda Türkiye'nin, sa-
natma sahip çıktığını göstererek
dünya platformunda çağdaş bir
ülke görünümü ka/anmasına da
yardımcı olacak. Bugüne kadar
film yakan bir ülke imajından,
artık filmini koruyan, onaran bir
ülke imajına geçilmesi lazım her-
halde.
F. G- Evet, muhakkak öyle
olması gerekiyor. Yılmaz Gü-
ney de bu konuda Türkiye'nin
yüzaklanndan bir tanesidir di-
ye düşünüyorum. Onun için bir
an önce Yımaz Güney ojaymı
her yönüyle ele almalılar. Örne-
ğin Kültür Bakanlığı, Yılmaz
Güney fılmlenni dış fesüvallere
kendisi götürüp göstermeli.
- L'zun ayrılık yıllarından son-
ra Türkiye'desiniz. Bu nasıl bir
duygu; Türkiye'ye yeniden gelc-
bilmek. uzun süre Türkiye'de
yaşayabilmek?..
F. G.- Türkiye'de yaşamak
çok güzel bir duygu. Çünkü bi-
zim insanlanmız, bizim toplu-
mumuz her şeye rağmen, ak-
sakhklanna. eksikliklerine,
hastalıklanna rağmen insanla-
nmız çok eüzel; çok duyarlı.
çok sıcak. Ozellikle on seneden
sonra bunu bir kere daha yaşa-
dım. Yılmaz Güney olayıru da
bir kere daha yaşadım. Aradan
on sene geçmiş, unutturalmaya
çalışılmış, bu süre içinde yasak-
lanmış bir sanatçıya gösterilen
hassasiyet. ılgi benim için çok
güzel bir örnek oldu. Büyük bir
mutluluk bu. Ozellikle on sene
sonra bunlan yeniden yaşa-
mak...
• Yıbnaz Güney de herhalde
bir kez geri dönmek isterdi...
F. G- Muhakkak. Şu dö-
nemde eğer Yılmaz yaşasaydı
çok daha büyük bir boşluğu
dolduracağına inanıyorum; po-
lıtık olarak da. Yılmaz Güney,
düşünceleri, dünyaya bakışı,
olaylan değerlendirişi, kavrayı-
şı \e yöntemiyle, halkına, ka-
muoyuna doğru şeyler önerebi-
lecek, getirebilecek niteüklere
sahip insandı.
Antik AŞ'nin 144. antika eşya müzayedesi bugün saat 14.00'te Swiss Otel The Bosphonıs'ta başlayacak.
Osmaıüıdan Çarlık Rusyası'na antika
• Antik AŞ. )44.müza-
yedesini bugün Svviss
Otel The Bosphorus'da
düzenliyor.Müzayedede
Osmanlı devrinin tuğrah
gümüşleri ve tombak
eserler önem taşıyor.
Kültür Senisi- Antika eşya-
lar,.Antik AŞ'nin 350 parça an-
tika eşyanın satışa sunulacagı
144. müzayedesi Svviss Otel The
Bosphonıs'ta bugün saat 14.
OO'te başlıyor. Osmanhdan
Çarlık Rusyasf na kadar çeşitli
ülke ve dönemlere ait eserlerin
yer aldığı müzayedede özelbkle
Sultan Abdülaziz. Sultan Ab-
dülmecid ve Sultan Abdülha-
mıd dönemlerinin tuğralı gü-
müşleri ile 16.17. ve 18. yüzyı-
Uara ait tombak eserler önem
taşıyor.
144. müzayedede dört eser
dikkat çekiyor. Bu eserlerden
ilki 1 metre 20cm. uzunluğunda
altın serpmeli III.Mustafa'ya
(1695-1703) ait ferman. İkinci
eser Çar II.Nikola için
yapılmış, üzerinde imparator-
luk taç ve arması işlenmiş her
tarafı mineli bugüne kadar
şaşamış kuyumcu ustalannın
en ünlüsü Carl Faberge tara-
fından yapılmış. "mineli gümüş
Antik AŞ'nin bugünkü müzayedesinde gümüştuğrah gece sürahisinin açıbş fiyatı 20 milyon lira.
(ortalama) sürahinin ağırlığı 660 gr.
kutu'. Bu kutunun biri Mosko-
va Devlet Müzesi'nde. ikisi
Amerika'da özel bir koleksi-
yonda üç benzeri bulunuyor.
'Mezouza' Musevi dininin
önemli bir sembolü olan . P.F.
Sazikov imzalı bu eser, I917'de
Bolşevik Devrimi sırasında tah-
rip edilen dini eşyalann arası-
ndan kurtanlarak bugüne kal-
ması bakımından değer taşıyor.
Dördüncü eser ise Selçuklu ge-
leneğine uygun desenlenmiş mi-
neli tombak leğen ibrik.
Müzayedede aynca Hoca Ali
Rıza, Mehmel Ali Laga. Ahmet
Ziya Akbulutjbrahim Safı, Os-
man Nuri Paşa, Sami Yetik,
İbrahim Çalh, Zeki Kocamemi.
Cevat Erkul, Nazmi Ziya, Aye-
tullah Sümer, Diyarbakırlı
Tahsin, Fikret Mualla, Halife
Abdülmecid gibi ressamlann
yapıtlan da yer ahyor.
En pahalı
ilküç
eser
.Tombak leğen ibrik (180
milyon lira).
Benzeri Victoria and Al-
bert Müzesi'nde bulunan
tombak eserin tüm yüzeyi
bahk sırtı ve bitki motifli.
Çelik kalemle kazıma ve
kabartma teknikleri bir ara-
da uygulanmış.
.Çift bronz büyük duvar
apligi (120 milyon lira).
Fransız yapımı. Özgün altın
civa yaldızh, kıvnmh kollar
üzerinde kabartma çiçek
motifleri ve kollann orıası-
nda siyah bronz Eros figürü
bulunuyor. Bu eser 19.
yüzyıla ait.
'Sarayda Kahveci Güzeli'
(100 milyon lira).
.Halife Abdülmecid im-
zalı (1868-1944) tuval üzeri-
ne yağlıboya bu tablo,
160x90cm boyutlannda.
Cannes 'da 21 fılm yarışacak
Cannes bu yıl
çok Anıerikan
Argos ile Rapsodi dergileri ve Yılmaz Yayıncılık kapatıldı
Argos'u son yolcuhığuna uğurlarken
AHMET CEMAL
Önümüzdeki mayıs ayında
okurlar. "ayın dergifcri"ni tanı-
tan çeşitli sütunlarda artık Ar-
gos adını bulamayacaklar.
Çünkü Argos. 44. sayısıyla bir-
likte "arannzdan ayrüdı." Gön-
lünce veda bile edemeden. Bö\-
le bir vedaya zaman da tanın-
mamıştı. 13 nisan pazartesi
günü her zamanki gibi işyerlen-
ne giden dergi çalışanlanna,
Yılmaz Yayıncıhk'm kapatıl-
dığı bildirildi. Böylece Argos'la
birlikte Rapsodi dergisinin ve
kitap şayınlannın da sonu gel-
miş oldu.
Yönetmenliğini Selim tleri'-
nin yaptığı Argos'un geçmişi
aslında çok daha önceye. Dö-
nemli Yayıncılık tarafından çı-
kanlan Gergedan dergisine
uzanır. Yanılmıyorsam 1986
başlartnda yayın hayatına giren
Gergedan, bir sanat ve kültür
dergisi olarak, -altbaşlığında
belirtildiği gibi- bir "yeryüzü
kültürü" dergisi olarak Enis Ba-
tur yönetiminde varlığını,
sarunm 16 sayı boyunca sür-
dürmüştü. Daha sonra Ali Say-
dam başta olmak üzere bütün
ekibin Güneş Yayınları'na (son-
raki Yılmaz Yayıncılık) geçme-
siyle birlikte bu kez dergi aynı
ıçerikle Argos adı altında yayı-
na başlamıştı. Enis Batur'un
aynlmasının ardından bir süre
Elçin Yahçi tarafından yöneti-
len Argos, daha sonra son
sayısına değin Selim tleri yöne-
timinde çıktı.
Gergedan'ın ilk sayısından
• Argos ve benzeri
dergiler hemen hiçbir
zaman kâra geçemez-
ler. Çoğu kez üstle-
rindeki satış fiyatı,
kendi kendilerini bile
su yüzünde tutmaya
yetmez.
Bizim ortamımızda
böyle dergileri yayım-
lamak, daha baş-
tan bir sanat ve kül-
tür koruyuculuğuyla
eşanlamlı olmak-
tadır. Argos'un son sayısından: Maisonneve'ün "Suratları".
Argos 'un son sayısına kadar
her sayıya katkıda bulunmuş
biri olarak işini ciddi tutan her
dergi gibi bu dergjlerin de "yeri
doldurulamaz" yayın organlan
olduğunu rahatlıkla söyleyebi-
linm. Bu dergilerin çızgisi, hep
ilk çağlann sanatından post-
modernizme, en eski edebiyat-
lardan günümüzün en son
ürünlerine kadar açılan bir yel-
paze nıteliğini taşıdı. Her iki
dergide bugüne kadar çıkan ku-
ramsal yazılar bir araya getiril-
se. sanınm bırkaç ciltlik çok
önemli bir seçki ortaya çıkar.
Zamanında ileri sürülen kimi
savlann tersine bu dergiler, hiç-
bır zaman "ayakları yerden
kesik" ya da "uçuk", "bize ya-
bancı" yayınlar olmadı. Kültü-
ründe fena halde sıradanhğa
alışmış, alışünlmış ortamlarda
böyle gırişimlerin yerilmesi, do-
ğal bir tutumdur.
Ancak anılan dergilerin yö-
netmenleri. bu türden kısır tu-
tumlar karşısında hiçbir zaman
ödün vermeye yanaşmadılar.
Ciddi ve nesnel eleştirilere her
zaman açık kahrken gerçek çiz-
gilerinı hiç sapmaksızın sür-
dürdüler.
Ülkemizde kapitalin -gerçek
bir burjuva kültürü sürecinden
geçmediği ya da böyle bir süre-
ce henüz ulaşamadığı için- hiç-
bir zaman içtenlikli bir sanat
koruyuculuğunu üstlenemedi-
ğjni ileri sürdüğümde. itirazlar-
la karşılaştığım çok olur. Oysa
ne yazık ki hep yinelenen ör-
nekler, bu acı savı destekliyor.
Bellı bir sermaye birikimiyle or-
taya çıkan Batılı anlamda bur-
juva kültürü, gelişmesinin belli
bir evresinden başlayarak kül-
tür ve sanat değerlerini rek-
lamının değil, ama yaşamının
önemli bir parçası saydığından,
gerektiğinde hiçbir gösterişe
hizmet etme\en türde kültür ve
sanat koruyuculuğunu üstlen-
mekten de çekinmemişür.
Kentlerinin genel görünümü
bir kentsoylu kültürünü değil,
olsa olsa bir kentsoysuzluğu
gerçeğini yansıtan bizim orta-
mımızda ise görünüşteki sanat
koruyuculuklan henüz genelin-
de reklam'a. dolayısıyla parasal
kazanç sağlama amacına hiz-
met etmektedir. Duvarlarda
gözükeceği. aynca ileride daha
da değer kazanabileceği için
resme yapılan yatınmın, za-
manla saranp solacak, hiçbir
parasal değer kazanmayacak
kitaplara yapılmaması gibi ör-
nekler çoğaltıldığı takdirde. du-
rum daha da netleşecektir.
Argos ve benzen dergiler, he-
menhiçbirzamankârageçemez-
ler.
Çoğu kez üstlerindeki satış fi-
yatı, kendi kendilerini bile su
yüzünde tutmaya yetmez. Su
yüzünde tutmaya yetecek satış
fiyatlannı ödeyebilecek bir ahcı
kitlesi ise ülkemizde hem vardır
hem de yoktur. Batı burjuva
kültürü geleneğinde, Chippen-
dale bir sehparun üstündeki lali-
que vazonun yanında, kimin
kimle yattığını ya da basıldığını
yazan dergiler değil, ancak Ger-
gedan ve Argos türünden dergi-
ler durabilir. Türkiye'de ise ge-
nelde pahalı eşya toplayanlarla
pahalı dergilerin okurlan kesiş-
mez.
Dolayısıyla bizim ortamı-
mızda böyle dergileri yayımla-
mak. dahâ baştan bir sanat ve
kültür koruyuculuğuyla eşan-
lamlı olmaktadır. böyle olması
gerekmektedir.
Her neyse, kanımca konuyu
uzatmak gereksiz. Önce Gerge-
dan. ardından Argos, içinde
"mayışıp" kaldığımız sıradan-
lığımızı rahatsız eden unsur-
lardu artık müjde, sıra-
danlığımızı bundan böyle daha
rahat yaşayabiliriz!
Kültür Senisi- 7-18 mayıs günle-
ri * arasında gerçckleştirilecek
45. Uluslararası Cannes Film
Festi\ali. Paul Verhoeven'ın
Amerika Bırleşik Devletleri'-
nde e^cinsel derncklcrinın şıd-
detlı saldınlanna uğrayan "Ba-
sic Instinct" (Temel İçgüdü)
adlı fılnıiyle açılacak. Cannes
Şenliği, 18mayıstavanşmadışı
gösterilecek bir başka Ameri-
kan fılmiyle Ron Howard'ın
"Far and
Away" adlı
yapıtı.vla
kapanacak.
Bu yıl
baş-
kanlığını
Gerard De-
pardieu
nün yaptığı
seçici ku-
rulda Pedro
Almodoar,
John Boor-
man. Rene
Cleitman,
Jamie Lee
Curtis,
Nana Cor-
caze, Carlo
Di Palma, Less Jess Peries,
Serge Tombiana \e Joelle Van
Effenterre yer ahyor.
Toplam 21 filmin yanşacağı
festivale ABD sineması beş
fılm ile katılıyor. Paubl Hart-
ley' nin "Simple Men", Sydney
Lumtt' nın "Close To Eden"ı.
David Lynch'in "Tvvih Peaks
Fire VValk VVith Me'' si. Garry
Sinise'in "Fareler ve İnsanlar"ı.
Robert Altman'ın "'Oyuncu" su
ABD adına yarışacak.
Fransa yanşma bölümünde
üç fılm ile yer alacak: Arnaud
Desplechin'in yönettiği "La
Sentinelle". Edouard Nier-
Marlene Dietrich
mans'ın yönettiği ve Alain De-
lon'un oynadığı "Kavanova'-
nm Dönûşü" ve Mebdi Cha-
reFin yönettiği, Maria Schnei-
der'ın oynadığı "Au pey de Ju-
Kets".
İngiltere ve Birlesik Devlet-
ler Topluluğu şenük y arışması-
na ikişer yapıtla katılıyor.
"Taxi Blues"un yönetmeni
Pa>el Longuine "Lunapark"
ta Moskova yeraltı dün-
yasının Yahu-
di düşmanı ve
şiddet yanlısı
ilişkilerini an-
latıyor.
BDTden Vi-
tali Kanievs-
ki'nin filmi ise
"Bağımsız
Bir Hayat".
İngiltere de
şenlikte Te-
rence Davies'
in "Long Day
Closes" ve
"Maurice" ile
"Manzaralı
Oda" nın yö-
netmeni Ja-
mes lvory'nin
"Howard'ın Sonu" adlı yapı-
tlanyla yer alacak.
Festival afışinde bu yıl
Marlene Dietrich'in 1932'de
çevrilen "Şanghay Ekspresi"
adlı fılmden bir portresi bulu-
nuyor.
Öte yandan festıvalin Belirti
Bir Bakış adlı yan bölümünde
Abbas Kiorastami, Alejandro
Agresti, Aleksey balabanov,
Jean Beaudin, Pol Cruchten,
Jonathan Demme, Abel Ferra-
ra, Flora Gomes, Baz Luhr-
mann, Tonia Marketaki, Nick
Marshall gibi yönetmenlerin.
fılmleri \ar.
KARİKATÜRCÜLER
DERNEĞİ ^°İ%
DÖRDÜNCÜ f Jlll %
MÎZAH GECESİ ^
26 NİSAN 1992
Saat: 20.00
SÜRPRİZ KONUKLAR + YEMEK + EĞLENCE
Bilgi için Tel: 513 60 61-521 12 64
%.
O-
••
BAKIRKÖY
EBUZİYA CADDESİ'NDE
Hafta İçi, Hafta Sonu
(sabah, öğle, akşam) kayıtları surüyor.
Tet: 56100 88• 5612631 • 57118 46 Faı: 583 2128