29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24MART1992SALI CUMHURİYET SAYFA r r r r < u u u r S TA N B U L S Ü L T Ü K VE »AJVAT VAJCFI S Ü L T Ü_R 1 A K A N L I G I F I L F TIVALI Festivalde erotizm ve mizah yüklü filmler FESTİVALDE BUGÜN Festivalin on birincigününde, erotizm ilemizahın içiçegeçtiğifilm örnekleriizleyicikarşısınaçıkacak.Onşekizfılminyeraldığıbugünkü programdaPassoli'nin "CanterbwyÖyküleri"ve "Teorem", Berg- man'ın "YabanÇilekleri"ve "Sessizlik",EricRohmer'in "Maud'- dakiGecem", DanyLevy'nin "RobbyKallePaul"adlıçalışmaları izleyiciden ilgi bekliyor. Beyoğlu Emek Canterbury Öyküleri 1972 >ılında Berlın Fılm Festivati'nde Al- tın Ayı ödülü alan bu fılm. Pier Paolo Pa- solini'nin Chauser'ın öykülerinden yola çı- karak ortaçağda İngiltere'de geçen ve yine müstehcenlik sınırlannda gezinen bir yapım. İzleyiciyi irkilten sahneleriyle, cin- sellik ve ölüm ûzerine Pasolini'ye özgü bir deneme. Hugh Griffith, Laura Betti ve Ni- netto Davoli başrollerde. (12.00.18.30 ttulyanca. İngilbce ve elektronik Türkçe altyctzıhj Suç Unsuru Çağdaş sinemanın önde gelen yönetmenle- rinden Lars Von Trier. festivalin "Dünya Sinemasının Genç Yıldızlan" bölümünde yer alan bu fılmınde, bir dedektifın Avru- pa'dan Kahıre'ye dek uzanan ılgınç ve geri- limli öyküsünü anlatıyor. 1984 yılında Cannes, Mannheim ve Chicago Film Fes- tıvallerinde çeşitlı ödüller alan fılmde. Mic- hael Elphick, Me Me Lei ve Esmond Knight rol alıyor. (15.00.21.30 jtngüizce. elektronik Türkçe altyazıh) Beyoğlu Atlas Deniz Kıyısında Koşan Köpek natçının başyapıtı sayılabilecek denli onemli bir fılm... 1958 yıhnda Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı Ödülü alan "Ya- ban Çilekleri", 80 yaşına yaklaşan bir bili- madamının tüm yaşamını ve de ölüm dü- şüncesinı gözden gecirmesini anlaürkcn. yaşlılar üzerine Bergman'ın biraz da ka- ramsar bir yaklaşımını sergiliyor. Filmde Victor Sjöström ve Bibi Andersson başrol- leri paylaşıyorlar. (15.00; tsveçce, İngilizce ve elektronik Türkçe altyazıh) Amazon Geçen yıl ülkemize gelen Mika Kauris- maki'nin yönetmenliğini üstlendiği bu film, festivalin "Doğa'nın Çağnsı" bölü- münde yer alıyor. Amazon ormanlannda maceralara atılan 'modern' bir Finli'nin öyküsünü konu alan bu fılm, Amazon or- manlannın doğal güzelliklerini beyazper- deye getirmesi açasından tam bir görsel şö- len. 1990 yapımı Finiandiya-ABD ortak yapımında Kari Vaananen ve Robert Davi başrollerde. (18.30 jFince, İngilizce all- yazılı) Sessizlik Ingmar Bergman'ın festivalde yer alan bu filtni, Tann'nın insan dramı karşısındaki sessizliğini sorguluyor... Yabancı bir ülke- depkaybolan üç kardeşin öyküsünü konu alan filmde, Ingrid Thulin, Gunnel Lindb- lom ve Jorgen Lindström başrollerde. (İsveçce, İngilizce ve elektronik Türkçe alt- yazıh) Eric Rohmer'in yönettigi, Jean-Louis Trintignant, Françoise Fabrian ve Marie-Christine'iıı rol aldıklan "Maud'dald Occem' insan dogasında varolan tinsel ve tensel tutkulann miicadelesini konn alıyor. Ünlü yazar Cengiz Aytmatov'un aynı adlı romanından uyarlanan bu film, Japonya'- nın kuzeyındeki bir adada yaşayan bir ka- B _ . , _ 5 | . . II«M.«MSIM bileyi konu alıyor. Ozellikle ilkel kültür B6yOQIII lfByOQIU meraklıiann ilgisini çekebilecek niteükteki _^ . ^ fılm, festivalin "Doğa'nın Çağnsı" bölu- I HngO PiyaiUStl münde yer alan ilgınç çalışmalardan biri. 1990 yapımı Rusya-Almanya ortak yapımı flilm, Karen Gevorkyan'ın imzasını taşı- yor. Film. geçen yıl Gevorkyan'a Moskova Film Şenliği'nde En îyi Yönetmen ödülü getirmiş, aynca Büyük ödül'ü dt ka- Zanmıştı. 112.00ı Rusça, İngilizcealtyazıh) Yaban Çilekleri Ingmar Bergman'ın festivalde yer alan en önemli yapıtlanndan biri, belki de sa- Festivalin önemlı bölümlerinden "Ulusla- rarası Yanşma"da yer alan bu Almanya- İsviçre ortak yapımı, vatana ihanetten 21 ay hapis yatan bir doktorun 1968 yılında serbest bırakıJdıktan sonra belki daha çok zorlaşan yaşamını, uyum çabalannı anla- tırken, Doğu Almanya"da insanlann yıllar boyunca ne gibi zorluklarla savaştıklannı göstermeye çahşıyor. Yönetmenliğini Ro- land Grafın üstlendiği fılm, 'kaba sos- yalizm'ın ınce bir eleştirisi. (12.00 /Alnum- ca, İngilizce altyazıh) Kanıt "Uluslararası Yanşma" bölümünde Avustralya'dan bir film... Yönetmenliği- ni Jocelyn Moorhouse'un üstlendiği, Hugo VVeaving, Genevieve Picot ve Rus- sell Crowe'un başrollerini paylaştıklan film, geçen yıl Valladolid Şenliği'nde En lyi İlk Film, Tokyo Film Şenliği'nde Bronz ödül ve Melbourne Film Festiva- li'nde En Popüler Uzun Metrajlı Film ödüllerini almıştı. "Kanıt", doğuştan kör olan bir adamın fotoğraf çekmeye başlayarak çevresini tanımaya çalışmasını ve bu arada dostluk kurduğu bir adama bu fotoğraflan an- latürarak insanlara olan güvenini kazan- maya çalışmasıru anlatıyor. (15.00 lİngilizce, elektronik Türkçe alı- yazûı) Uzun İnce Bir Yol Dede Korkut'un "Deli Dumrul" masalı ile "Alkestis" adlı mitolojik öyküden yola çıkarak gerçekleştirilen "Uzun İnce Bir Yol" yönetmen Tunç Başaran'ın imzasını taşıyor. Başhca rollerini Tank Akan, Taner Bar- las ve Caren Libby'nin üstlendiği film yıl- larca Ingiltere'de yaşayan bir adamın ül- kesi Türkiye'ye döndükten sonra uyum zorluklannı konuediniyor. (18.30 /Türkçe) Suyun Öte Yanı Tomris Giritlioğlu'nun yönetmenliğini üstlendiği. başlıca rollerini Nur Sürer, Me- ral Çetinkaya ve Selçuk Yöndem'in pay- laşüklan bu fılm, 1980'lerin ilk yansmda, Türkiye'de geçiyor. Düşünceleri yüzünden tutuksuz yargılanmak üzere yeni sahveri- len bir öğretim üyesi, Ayyalık'm Cunda adasında 1920'li yıllarda Girit'ten gelen bir kadının işlettiği pansiyonda bu kadının sıla öykülerini dinliyor... 121.30 j Türkçe) Osmanbey Gazi Louis Trintignant, Françoise Fabian ve Marie-Christine başrolleri paylaşıyorlar. Festivalin "Cahiers Du Cinema'nın 40 Yıh" bölümünde yer alan ilginç fılmlerden biri. (15.00 IFransızca, İngilizce altyazıh) Altın Saç örgüsü "Avustralya'dan Bir Usta: Paul Cox"... "Altın Sa; örgüsü", Cox*un kendine özgü üslubuyla güldürü ögelerini kaynaştırdığı sevimli bir film. Başrollerini Chris Haywo- od, Gosia Dobrowolska ve Paul Chubb'ın paylaştıklan filmin ilginç bir konusu var: Eski bir dolabın içınden çıkagelen bir tu- tam altın sansı saç, yaşlı bir adamın ya- şamını altüsteder... (İngilizce) ğu olmayan aileler lanetlendiklerine inarup, kız çocuklanndan birini erkek gibi yetiştirirlerdi. Bufilm,o genç kızlardan bi- rini anlatıyor işte. Yönetmenliğini Srdjan Karanovic'in üstlendiği filmin başrol oyunculanndan Marta Keler bu filmdeki kompozisyonuyla 1990yıhnda Felix Avru- pa'da En lyi Yardımci Kadın Oyuncu Odülü'nü kazanmıştı. (12.00 jSırpça, Fransızca ve elektronik Türkçe altyazıh) Kelebeğin Kanatlan '"Dünya Festivallerinden" bölümünde yer alan bu 1991 yapımı İspanyol filmi, geçen yıl San Sebastian Film Festivali'nde Büyük Odül kazanmıştı. Altı yaşında küçük bir kız çocuğun iç dünyasma eğilerek aile ve anne-kız ilişkileri üzerine duyarh bir fılm... Yönetmenliğini Juanma Bajo Ullao'nun üstlendiği filmin başrol oyunculan Silvia Munt, Fernando Valverde ve Susana Gar- cia. (15.00 jİspanyolca, İngilizce altyazıh) RobbyKallePaul "Dünya Sinemasının Genç Yıldızları BÖ- lümü"ndc üç filmı yer alan Dany Levy'nin bufilmi,karmaşık bir aşk ve cinsellik ilişki- sine dalan üç adam ve iki kadının ilgınç öy- küsünü anlatıyor. Dany Levy'nin kendisi, Frank Beilicke ve Josef Hofmann başrol- lerde. (18.30 jAlmanca. İngilizce ve elektro- nik Türkçe altyazıh) Yakın Plan "Uluslararası Yanşma"da Iran'dan bir fılm... Bu filmde, ünlü İranlı yönetmen Mahsen Makmalbaf kendisini taklit eden ParİS BİZÜndİT bir sahtekânn peşine düşüyor. Yan belge- sel nitelikteki bu filmde. filmin gerçek yö- netmeni Abbas Kiarostami ilginç bir yön- temle İran'da sinemanın yerini sorguluyor... (12.00 j Farsça, İngilizce ve elektronik Türkçe altyazıh) Maud'daki Gecem İronik bir biçimde insanoğlunun tutkulan- nı araştıran bu film, inançlı bir katolik ile baştan çıkancı bir dul kadının, tüm bir gece boyunca yaptıklan tartışmayı konu alıyor. Ünlü yönetmen Eric Rohmer'in im- zasını taşıyan 1968 yapımı filmde, Jean- Yönetmenliğini Jacque^ Rivette'in üstlen- diği bu film, Paris'te bir oyun sahnelemeye çalışan bir grup gencin maceralannı konu alıyor. "Yeni-Dalga" akunının başyapıt- larından biri sayılan "Paris Bizimdir" fil- minde, Betty Schneider, Giani Esposito ve Françoise Prevost başrollerde. (21.30 IFransızca. İngilizce altyazûı) Pier Paolo Pasolini'nin 'kışkırtıcT fılmk- rinden biri... 1968 yılında "Katolik Sinema Bürosu" ödülü alan bu film, bir burjuva ailesinin yanına gelen çekici bir genç adamın ailenin tüm bireykrini baştan çıka- rarak hepsiyle birer birer cinsel ilişki kur- masını sonra da çekip gidişini anlatıyor. Filmle ilgili tartışmalar hâlâ sürilyor: Bu adam Tann mıydı Isa mı yoksa sıradan bir maceraperest mi? 1968 yapımıfilmdeTe- rence Stamp, Silvana Mangano ve Laura Betti başrollerde. (21.30 / halyanca. İngi- lizce ve elektronik Türkçe altyazıh) 1-tSTIVALDE YARIN Kadıköy Reks Virginia Yugoslavya'nın bir bölgesinde.yakın za- mana kadar bir gelenek vardı: Erkek çocu- "1001 GeceMasalları", "Kı- rık Bir Kalp Nasıl Sarılır?" Beyoğlu Atlas: "Kadınh Manzara", "Çığr lıklar veFısıltılar ". "BeyazGürercin". "rüz- vüze" '; Beyoğlu Beyoğlu: "Yakın Plan". "Sessiz- lik" (Petkov), "Tatar Ramazan", 'Gizli Yüz" Osmanbey Gazi: "Özgürhlk Sinemasından Kaçış", "Lola", "Barocco", "Serseri Aşıklar" Kadıköy Reks: "Atıs Alanı". "Gecenin Ya- raları". "Hanging Rock'ta Piknik". "Do- muz Ahırı" İstanbul FestivaK'nden birkaçgün Menimleri... Klasiklerin direııme gücü ve yepyeni duyarlılıklar... ATİLLA DORSAY - Pier Paolo Pasolini'ninfilmleri,bu yılki İstanbul Festivalfnin temel bölümünü oluşturmayı sürdürüyor. Sanatçının yakın arkadaşı, oyuncusu ye 'çömezi' Laura Betti, günümüzde Paso- lini'ye duyulan ilgiyi, ozellikle Batı Avrupa ülkelerinde inanç ve ideal bunalımına düşen genç insanlann gözünde sanatçının kimi görüşleri- nin, sanatsal ilkelerinin ve estetik kaygılannın yeniden moda olması- na bağlıyordu. yas' sonuç olarak. dinsel bir metnin biraz müsamere düzeyinde bir yorumlaruşına, 'Kral Oidipus" ise temel bir insanlık kültü- rü yapıtının belli bir oyundan çok belli bir estetik kargaşaya dönüşmesine yol açıyor. Pasolini sine- masının çeşitli açı- lardan günümü- zün genç seyircisi için ilginç öğeler içerdiği söylenebi- lir. Ancak bu. onun sinemasının hiç eskimedıği ve eleştirilere bağışık olduğu anlamına gelmiyor kuşku- suz... Örneğin sa- natçının en çok Laura Betö özlemle anımsadığımız filmlerinden olan 'Aziz Matyas'a Göre İncil' ve 'Kral Oidi- pus'tan. bufilmleri20-25 yıl önce gördüğü- müzde aldığımız zevki alamadık doğrusu... Pasolini. elbette eleştirilebilir, ancak bu eleştirinin. sinemanın, estetiğin. tek söz- cükie sanatın kendine Özgü ölçütleriyle yapılması gerekiyor. Yoksa kimilerinin yaptığı gibi, bu sine- ma. içerdiği kimi ırkiltici öğelerle büyülteç altına yatınlıp ortalığı geç kalmış ahlakçı çığlıklar ve ihbar mekanizmalan sararsa, doğrusu ayıp olur. Oluyor da!.. 'Aziz Matyas'ın olsun. "Kral Oidipus'un olsun temel tavn, ilkinde Hıristiyanlîğın te- mel öğretisi, ikincisinde eski bir antik traje- di olan iki klasik ve temel metnin sıradan- laştınlması, insanallaştınlması, her çağda >aşamış ve çoğunluğu oluşturmuş sıradan, küçük. basit insanın ölçütlerine indirgen- mesi olarak nitelendirilebiür. Bu açıdan. örneğin Hollywood'un yapa- geldiğj Cecıl B. de Mille usulü gösterişli ta- rihsel-dinsel fılmlere kıyasla Pasolini'nin fılminin içerdiği yalın. alçakgönüllü yak- laşım, ağırlığı Matyas incilinin temel sözle- rine ve onlan taşı>an insanlara verme tavn doğru bir tavır. Aynı biçimde "Kral Oidipus"ta başta ve sondaki anakronizm (tarihsel efsaneyi gü- nümüzde başlatmak ve bitirmek) ve öykü- yüanlatmadaki dekor/giysi'müzık karma- şası. bu sıradanlaştırma ve çağjar arası bağlantı kurma niyetinin birer göstergesi. Ne var ki, tüm bu tavır ve niyetler, günün- de önemli ve yürekli olsalar da, bugün için belli ölçüde eskimiş gözüküyorlar. 'Mat Ancak sanatçının zamana çok daha ıyi direnmiş yapıtlan da var. 'Şahınler ve Ser- çeler' bunlardan biri. Pâ*solini'nin yine 2 farklı dönem (günümüz ve ortaçağ) arasın- da gidip gelen buesprili yapıtı, 'kuşlarla ile- tişim kunmak isteyen' rahip ve oğlunun öy- küsünü, ">aşam yolu'nda yürüyen 2 farkb kuşağın aldığı ve verdiği derslere dönüştü- rüyor. Kuşları 'hak dini'ne çağuayım der- ken onlann birbirlerini yok etmelerini ön- leyemeyen yaşlı Toto (biraz da Şarlo tipi var onda), iyiniyetli, insancıl ve dinsel kö- kenli çabalann boşluğunu mu simgeliyor? Mülkiyeti, doymak bilmeyen iştahı, parti kavgalannı (Togliatti'nin görkemli cenaze- si), Italyan toplumunun siyasal yelpazesi- ni. yaşam kopuğu bir 'erdem' anlayışını ve daha birçok şeyi alaya alırken. güldürü si- nemasının birçok fılm ve oyuncusuna da göndermeler içeren ve 'ideolojilerin ölü- mü'nü daha 1966'lardan söz konusu eden ilgi çekici bir fılm bu, Pasolini'nin bir 'gizli başyapıtı.' 'Tttran'hı iirettflderi Kuşkusuz 'Teorem' için de benzer şeyler söylenebilir. Tann (veya tsa) ile karşılaşan ve onunla 'hemhal olan' 5 kişilik ailenin öyküsü, ozellikle son derece yalın, bir su damlası gibi berrak sinemasıyla dikkati çe- kiyor. Pasolini, bufilmdesinemasını, çeşitli yapay öğelerden, yabancılaştıncı katkılar- dan anndırmış, sadece görüntünün gücüne dayanmış gibi. (Onun içindir ki kimi dost- lar filmi 'soğuk' bulduklannı söylediler.) Anlattığı irkitici konuyu gerçek bir felsefı boyuta kavuşturan, 'Tann'yla birleşme*- nin tehükeli güzelliğini ortaya döken. ozel- likle mülkiyet duygusundan tümüyle an- narak kendini çınlçıplak dağlara (tüm din- lerin yaratıldığı o uzak ülkedeki çöl rüzgânylaserinleyen dağlara) vuransanayi- ci motifınde belirdiği gibi, 1960'larda çok moda olan ve belki de Marksist öğretiden kalan temel doğrulardan biri olan 'mülki- yet hırsızlıktır' sloganını ölümsüz biçimde Pasolini, tarihsel efsaneleri çağdaşlaştırdığı gasını vurdu yapıtlanyla ttalyan sinemasına dam- sinemaya kaayan bir fılm bu... Pasaloni dehasının en parlak dışavurumu ve onun sinemasının belki deen azeskiyen (veya hiç eskimemiş) başlıca filmi... Klmi klasikter Eskime>en filmlerin arasında başka klasiklerde vardı kuşkusuz... Ömeğin İng- mar Bergman'ı ilk lanıdığımız fılmlerden biri olan "Bir Yaz Gecesi Tebessümleri", yıllar sonra (neredeyse 40 >il sonra) tüm tazeliğini koruyan. kadın-erkek ilişkilerine Fransızvari bir hafiflik ve zarafetle bakan bir filmdi. komedi görünümü altında Berg- man'a özgü bir hüznü içerse de, sonuç ola rak iyimser, mutlu bir film. kaliteli bir şişe şampanya etkisi yapan ve adeta b'aşdöndü- ren bir yapım... Bergman'ın diğer fibnle- rinden ozellikle "Çıplak Gece" ve görenleri hayran bırakan "Çığlıklar ve Fısılülar"ı da bunca yü sonra yeniden görmeyi deneyece- ğim. Godard'ın 'Serseri Aşıklar'ı da eskime- mişti kuşkusuz... Klasik Fransız sineması- nı, ortayaşlı kahramanlan. soylu ve yüce durumlan, abartıhnış duygusallığı ve baş- ka şeyleriyle birlikte birden elinin tersiyle silıp atan ve perdeye birden çağımızın yara- lı gençliğini getirenfilm,gerek temalan, ge- rekse serbest biçimselliğiyle, sanki hep genç kalacak birfilmdi.Yeni-Dalga'nın bir baş- ka klasiği olan Jacques Rivette'in "Paris Bizimdir"i için, bilmem aynı şey söylenebi- lir miydi? ttalyan sinemasınd» sârprtdtr İyice hasla, gıderek ölüm haünde olduğu söylenen İtalyan sineması da bizi şaşırttı. Taviani kardeşlerin önceki yıl Cannes şen- liğinde oldukça soğuk karşılanan filmleri Gece Güneşi', bu çok sevdiğimiz sanatçı ikilisinin eski isimlerinden uzak düştükleri- ni düşündüren akademik, donuk ve gerek- liliği tartışılabilecek bir Tolstoy uyarlama- sıydj. Ama Pupi Avati ve Marco Risi, bizi gerçekten mutlu kılan fılmlerle karşımıza çıktılar. İstanbul Festivali'nin geçmişte bi- ze tanıttığı bir sanatçı olan Pupi Avati'nin siyah-beyaz fılm denemesi 'Kızlann ve Oğ- lanlann Öyküsü', 1930'lann ftalyan taşra- sında iki kalabalık ailenin bir araya geldik- leri bir 'nişan yemeği'ni anlatırken, ilginç bir 'büyük aile' gözlemi getiren ve ince do- kunuşlarla tüm İtalyan geleneklerini, ka- dın-erkek ilişkilerini taşlayan hoş bir ya- pımdı. Dino Risi'nin oğlu Marco'nun filmi "Her Zaman Mary" ise gençlik sorunlan v; günümüzün asi gençliği gibi artık iyice eskimiş bir konuya, şaşılacak bir taze ve yeni bakışla yanaşan, kişilerini son derece inandıncı kılan bir filmdi. Bufilminozel- likle genç seyircimize daha geniş biçimde ulaşmasını dilerdim. Ve'gençlikbâbında', Finli sinemaaMika Kaurismaki'nin Finlandiya'da başlayıp İstanbul'da biten ve temel mesajı belki de dünyanın tüm kentlerinin içerdiği keder ve intihara itme olgusu sayılabilecek hüzünlü filmi "Zombi ve Hayalet Tren"in sözü edi- lebilir. Bu kendine özgü a* nksı fılm, kar- deş Aki'nin filmlerindeki özgün mizahtan biraz yoksundu. Ama bu belki de karam- sarlığını daha iyi ortaya koyuyor ve Kuzey Avrupa 'dan Türkiye'ye, yaşamında bir an- lam arayan bu "Fin hippisi"nin kişilığinde, çağımıan tüm çaresiz, "kıstınlmış" gençli- ğine bir armağan sunuyordu. Festivalde üç jüri var Amerikan sineması tartışıldı Kültür Servısi -11. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin ulusal ve uluslararası jürileri ile Uluslararası Eleştirmenler Se- çici Kurulu dün basına tanıtıldı.Ulusla- rarası jüride yer alması beklenen Hollan- dah aktns Maruschka Detmers'ın son anda festivale gelmekten vazgecmesi ise günün sürpriziydi. 11. Uluslararası İstanbul Film Festivali- nin 'Ulusal Yanşma' bölümünde Ec- zacıbaşı Film Ödülleri için yanşacak 11 Türk filmi, Müjde Ar başkanlığında Süha Ann, Selim Atakan. Emin Gerçe- ker ve Macit Koper'den ofuşan Büyük Jüri tarafından değerlendirilecek. Festivalin "Uluslararası Yanşma' bö- lümünde "Altın Lale" için yanşacak 11 fılm ise Avustralyalı yönetmen Paul Cox başkanhğında sinema yazarlan Hintü Aruna Vasudev, Amerikalı Ronald Hol- lovvay, italyan Guglielmo Biraghi ve İsrailli Dan Fainaru ile oyuncu Tank Akan'dan oluşan jüri tarafından değer- lendirilecek. Bu yılki festival programının "Avust- ralya'dan Bir Usta" bölümünde "Yalnız Kalpler", "Çiçek Adam", "Alün Saç Or- güsü" ve "Bir Kadının Öyküsü" filmleri gösterilen Uluslararası Jüri'nin başkanı yönetmen Paul Cox, Avustralya sine- masının dunununu, "Benim ülİcemdeki sinema da Amerikan sinemasının ege- menliği altında. Geçen yıl çekilen fılm sayısı 30'u aşmıyor.Son dönemde ortaya çıkan kadın yönetmenler kuşağının da sinemamıza canlılık getireceğıni sanmı- yorum" şeklinde değerlendirdi. Cevirilerini gazetemiz sinema yazan Atüla Dorsay'ın üstlendiği Uluslararası Jüri tanıtımmda ıkinci olarak Hintli kadın sinema yazan ve Asya'nın önemli sinema dergUerinden Cinema'ya edi- törü olan Aruna Vasudev söz aldı.Ilk kez izlediği İstanbul Festivali'nin sürekli müşterisi olmak istediğini belirten Vasu- dev Asya ülkelerinin Amerikan sine- masının egemenliği altında olmalanndan rahatsız oîduğunu da belirtti. Almanya'da yaşayan Amerikalı sine- ma yazan Ronald Hallovvay ise Ameri- kan sinemasının egemenliği konusunda- ki tartışmada 'Bağımsız Amerikan Sine- ması'nı savundu. Derek Malcolm başkanlığında Yugos- lav Nenad Dukia. İtalyan Umberto Ros- si, Rus Andrei Plakhov ve Rekin Teksoy*- dan oluşan "Uluslararası Eleştirmenler Seçici Kurulu" da "En İyi Türk Filmi"- nin seçiminde çalışacaklar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle