Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2-4 MART1992 SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR SANAT 13
John Ireland öldû
^B AA (Santa Barbara) - Amerikalı ünlü
a i t ö r John Ireland kan kanserine
y«nilerek hayatını kaybetti. 195O'li
yallardafilmdünyasmın
lcahramanlarından olan Ireland (78),
2CK3'den çok fılmde oynamış ve " Krahn
/Vdamlan"adlı fılmindekı rolü ile en iyi
yardımcı erkek oyuncu dalında Oscar'a
aday gösterilmişti. "İyilerGenç Ölür",
•"Spartacus" ve "Güle Güle Sevgilim"
gibi fılmleri ile tanınan ünlü aktör, bir
sûiredir Santa Barbara'daki Cottage
rtospital'da tedavi görüyordu.
Tasavvufmusikisi
konseri
• AA (Konya) - Kültür Bakanlığı Konya
Oevlet Türk Tasavvuf Musikisi
Topluluğu, halka açık ilk konserini
perşembe günü verecek. Konya Ticaret
Odası'nın (KTO)düzenlediği konser,
K. TO Konferans salonu'nda
gerçekleştirilecek. Topluluğun, halka
açık konserleri değişik repertuarlarla her
ay tekrarlayacağı bildirildi.
İDSO konseri
• KülrürServisi-Kültür Bakanlığı Sanat
Kurumlan, Felakelzedelere Yardım
Konserleri kapsamında.tstanbul Devlet
Senfoni Orkestrası, 27-28 mart
konserlerini çığ, Karabağ, grizu ve
deprem felaketzedeleri yaranna
yapıyor.Şef Alexander Schwinck'in
yöneteceği cuma ve cumartesi
konserlerinde solist olarak Güher Süher
Pekinel kardeşler yer alıyor. Program
Ferit Tüzün.Poulenc.
Çaykovsky.Copland veSousa'nın
yapıtlanndan oluşuyor.Bilet ücretleri
25.000, 15.000 ve 10.000 lira olarak
belirlendı.
Yolcu
• Giresun(Cumhuri>et)-Ankara Sanat
Tiyatrosu (AST).Nazım Hikmet'in
'Yolcu' adlı yapıtını Giresun'da
sahneleyecek. Rutkay Aziz'in yönettiği
oyun, Insan Haklan Derneği yaranna 31
mart günü saat 19.30 ve 21.30'da Kültür
sitesi'nde sunulacak.
Aroyo korosu
• Kültür Servisi-İstanbul Oda Korosu,
onuncu kuruluş yıhnda.Yeşua
Aroyo'nun yönetiminde AKM'de bir
konser veriyor. Program Rönesans
bestecilerinden Romantiklere ve
çağdaşlara kadar çok uluslu bir yelpaze
içeriyor.Konserde, Türk bestecilerinden
Darmar, Kodallı, Saygun veTarcan'ın
yapıtlan seslendirilecek.
BAFTA'dan ödül
• Kültür Servisi-Oscar adayı "Kuzulann
SessizliğiTılminin baş oyunculan
Anthony HopkinsveJodie
Fosterjngiliz Film veTelevizyon
Sanatlan Akademisi'nin(BAFTA)
değerlendirmesinde En İyi Erkek ve En
İyi Kadın Oyuncu seçildiler. Alan
Parker'ın yönettiği 'The Commitments'
ise En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En
İyi UyarlamaSenaryodallannda ödül
kazandı
Fotoğraf sanatçısı ve ozan Lütfı Özkök'ün yaşamı fılme alınıyor
Kolomb müzayedede
• Kültür Servisi-Kristof Kolomb'un
Yeni Dünya üzerine kaleme aldığı ilk
mektup, 30 mart pazartesi günü Drouot
M üzayedeevi'nde satışa
sunulacak. Müzayedede Kolomb'un
yazdığı meklubun yanısıra Amerika'nın
keşfinin 500. yıldönümü nederfiyle ilgili
73 değerli belge de satışa çıkacak.
Bu eserler arasında I6.yüzyıla ait ve
üzerinde ilk kez Amerika'nın yer aldığı
bir harita ile 15 şubat 1493 tarihinde
Meryem'ikonualanAzizAngel'e
gönderilen bir mektup da bulunuyor.
Altındağ'da tiyatro
• KültürSenisi-Altındağ Belediyesi
'Dünya Tiyatrolar Günü* nedeniyle bir
dizi etkinlik gerçekleştiriyor. Ankaralılar
hafta boyunca 'Pis Pasaklı
Tertemiz'.'Gözlerimi Kapanm Vazifemi
Yapanm', 'İçerdekiler', 'Duvarların
Öıesı'.'Şöyle Garip BencileyinYSis
Çöktü Düşünceye' ve 'Ay Doğarken'
adlı oyunlan izleyebilecek.Oyunlar
A\ltındağ Belediyesi Yunus Emre Kültür
Merkezi Bahariye Üçok Salonu'nda
sahnelenecek.
Sokak Kızı İrma
•Kültür Servisi-Karaca Tiyatro'da
kapalı gişe oynayan Sokak Kıa İrma
rnüzikali 8 nisan günü İsmet İnönü Sa-
n-aıMerkezTndebaşlayacak İzmır
tumesi nedenı ile 5 nisanda İstanbullu
ti\jtro izleyicisine vedaediyor.Gülriz
Sİtruri Tiyatrosu 5 nısan pazar günkü
son temsilinin gelirini Erzincan
feliketzedelerine bağışlayacak.
Yalnızlık
Kültür Servisi - Çektiği yazar
portreleriyle ünü dünyaya yayılan
fotoğraf sanatçısı Lütfı Özkök'ün
yaşamı fılme alınıyor. Uluslarara-
sı TV yayınlannın standartlanna
uygun olarak (52 dk.) hazırlana-
cak olan fılmin yönetmenliğini
Elisabet Marton yapıyor.
Kısa metrajlı filmleriyle İspanya ve
Avusturya'da "En İyi Dokümanter Film"
ve Fransa'da "Genç Yönetmenler'En İyi
Film" ödüllerini alan Elisabet Marton, çe-
kimlerini Macaristan ve Sovyetler Birliği'n
de yaptığı, konusunu Turgenyev'in "Klara
Miliç"inden alan "Ayın Gölgesi" adlı fıl-
miyle "Nordisk Panorama" yanşmasında
ödül almış, Macaristan televizyonu tara-
fından da "Kalite Ödülü"ne değer görül-
müştü.
Macar babayla, Alman bir anneden
dünyaya gelen Elisabet Marton, 1973 yılın-
dan bu yana İsveç'te yaşıyor. Marton, Lüt-
fı Özkök'ü 3 yıl önce yakından tanıma ola-
nağı bulmuş. Onu, bir profesyonel sanatçı
olarak değil de. bir birey olarak tanıma is-
teği, kendisine bu fılmi esinlemiş. Marton,
"Çünkü" diyor, "o, insanlan ve dünyayı
yalnız objektifle değil, sözcüklerle de re-
simliyor. Ona karşı içsel bir yakınlık duy-
maya ve sanatsal bir ortakhk kurmaya
başladım." Yönetmen Elisabet Marton'la
Özkök'ün bir ortak yanlan da, her ikisinin
de üç ayn kimliğj olması. Marton'a göre
Özkök hem Türkiyeli, hem yıllarca Paris'te
yaşadığı ve Fransız edebiyatının hastası ol-
duğu için Fransız ve 40 yıldır Slockholm'-
de yaşadığı ıçin bir İsveçli. Sözlerini şöyle
şereklidir, film de öyle olnıalı
Lütfı Özkök 1975 yazında Renfc Charia (solda).
sürdürüyor Marton: "Lüttî Bey'in söyledi-
ği bir söz var: 'Ozanlann yüzünü yalnızh-
ğın rüzgârlan kuşatır." O, bu kuşatmayı bü-
tün ozan dostlannda görmüş ve resimle-
miş. Yalnızlık, Lütfı Bey'de en belirgin
duygulardan biri. Ben fılmimde işte bu
Lütfi'yi anlatmaya çahşsyorum. Ne Türk,
ne Fransız, ne de İsveçli olan Lütfi'yi. Hiç-
bir yere bağh değil o. Sözcüklerinin de yur-
du yok. Sözcüksüzlüğün verdiği derin bir
hüzûn görüyorum onda. Türkçe konuştu-
ğu zaman bambaşka bir insan oluyor.
Ama İsveççe konuştuğu zaman dil kumaşı
çekiyor, daralıyor ve küçülüyor. Lütfı Bey
yalnızlığı şöyle tanımladı bir gün bana:
'Yalnızlığın rengi siyahtır, ama yaratıcıdır
ve bu nedenle de gereklidir." Ondaki hü-
zünlü ve rnelankofik yapının kimyasında
sanınm Rilke'nin boyası var. Lütfı Bey'in
büyük ve güleç yüreği şiddetli duygulann
çarpıştığı bir arena gibi."
Filmin başlangıç bölümlerini Paris ve İs-
tanbul gibi büyük, kalabalık ve canlı met-
ropollerde çekeceğini belirten Marton,
"öte yanda sonsuzluğu çağnştıran doğa-
sıyla. melankoli yaratan durgun ve sessiz
İsveç'i gösteren sahneler" kullanacağını
söylüyor.
Marton sözlerini şöyle sürdürüyor:
Filmde de hem Lütfi Bey'in hem de başka
ozanlann okudukları şiirler, iç içe geçmiş
dalgalar halinde, doğanın ve kentlerin ese-
sine eşlik edecek."
Yaşamı Marton'un fılmine konu olacak
olan, ozan ve fotoğraf sanatçısı Lütfı Öz-
kök, 1923 yılında İstanbul'da doğmuş, Vi-
yana Üniversitesi'nde eğitim gördükten
sonra 1944'te İstanbul Üniversitesi Fransız
Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde öğrenimini
sürdürmüştü. özkök, Sabahattin Kudret
Aksal ve Fahir Onger'le "Sokak" dergisini
çıkarmış, "İnsanlık", "Hamle" ve "Ya-
maç" dergilerinin yayınına da katılmıştı.
1949 yılında yüksek öğrenimini tamamla-
mak için Fransa'ya giden Lütfı özkök,
Sorbonne Üniversitesi'nde tanıştığı İsveçli
Anne-Marie ile evlenerek İsveç'e yerleş-
mişti. Sanatçı, 1951 yılından bu yana İs-
veç'te yaşıyor. Lütfi Özkök, aralannda
Rene" Char, Octavio Paz, Picasso, Dustin
Hoffman vb. isimlerin bulunduğu birçok
ünlünün fotoğrafını çekti şimdiye dek. Fo-
toğrafını çektiği 30 edebiyatçı Nobel Ödü-
lü'nü aldı, yapıtlan Meksiko, Paris, Mos-
kova ve İstanbul'da sergilendi.
Dalgalann Prensi'nde baş rol oyunculan Barbra Streisand ve Nick Nolte.
Yedi dalda Oscar adayı olan Dalgalann Prensi 30 mart gününden itibaren gösterimde
Barbra Streisand'dan sevginin öyküsü
Kültür Servisi- Bu yıl yedi dalda Oscar adayı olan "Dalgalann Prensi-
The Prince of Tides" 30 mart pazartesi gününden itibaren Türkiye si-
nemalannda gösterime girecek. Pat Conroy'un aynı adlı "best-seller"
romanından uyarlanan "Dalgaların Prensi"1
fılminin yönetmeni
Barbra Streisand, başrol oyunculan yine Streisand ile Nick Nolte.
Kadın ve erkek, ana-babalar ve çocuk-
lar. kardeşler arasındaki sevgiyi ve belki de
en önemlisi ınsanın önce kendisini sevmesi-
ne dikkat çeken bir öyküyü anlatıyor "Dal-
galann Prensi".
Bir ailenin parçalanan geçmişini bir ara-
ya getirmek için yola çıkan, ama geride
parçalanmış bir evlilik bırakan işsiz, eski
güneyli futbol koçu ve edebiyat öğretmeni
Tom NVingo ile insanlann acilı geçmişleriy-
le karşı karşıya gelirken kendisini keşfet-
meye zaman bulamayan kadın psikiyatrist
Susan Lovvensıeın'ın öyküsünü beyazper-
deye getiriyor bu "Dalgalann Prensi'. vc bir
aşk öyküsünü...
Filmin yönetmeni ve başrol oyuncusu
Barbra Streisand'a göre. "Dalgalann
Prensi", "Aile ilişkilerinin karmaşıklığına
ve anne babalann çocuklannın yaşamlan
üzerindeki etkilerini çözmek için kendi ço-
cukluklanndaki yaralan deşmeleri gerekti-
ğine" dikkat çekiyor. "İnsanlann nasıl de-
ğiştiği ve kendi kusurlannı anlamayı ve ka-
bul etmeyi öğrenmeleri dolayısıyla dönü-
şüm fıkrini her zaman büyüleyici bulmu-
şumdur.
Zorlu yaşamlan olan insanlar bazen ile-
riye gidebilmek için tek yolun geçmişlerine
dönmek olduğunu göriirler. Bu fılmdeki
ikiz kardeşler anne babalarının çılgınlıkla-
klannakarşı değişik tepkiler gösteriyorlar"
diyor Barbra Streisand.
Filmin öteki başrol oyuncusu Nick Nol-
te, canlandırdığı kişilığin (Tom'un), aalan
kendini inkan ve yalnızlığı ile baş başa kal-
masının nedeninin bir kadın olduğunu söy-
lüyor.
Şöyle anlatıyor Nolte: "Tom ile Susan
dinleri, yaşam felsefeleri ve kökenleri
bakımından tam bir kültür çatışmasının
örneği olabılirlerdi. Oysa sonuç son derece
yoğun, derin ve güvene dayalı bir ilişki
oldu."
"Dalgalann Prensi"nde Nolte ve Strei-
sand'm yanı sıra Blythe Danner, Kate Nel-
ligan, Jeroen Krabbe ve Melinda Dillon
rol alıyor.
Görüntü yönetmenliğini Stephen
Goldblatt'm üstlendiği filmin müziğini Ja-
mes Nevvton Hovvard hazırlamış.
Anadolu Kültür Merkezi etkinliklerini Paris'teki yeni lokalinde sürdürecek
Kişisel çabayla kurulan bir kültür elçiliği
MİNE G.SAULNIER (Paris) - Paris'te sekiz yıldan beri, Türk sanat
sergileri ve kültür etkinlikleriyle Türkiye'nin tanıtımına katkıda
bulunan, Fransızlara yönelik Türkçe dersleri veren bir kurum var:
"Centre Culturel Anatolie", Anadolu Kültür Merkezi. Söz konusu
kültür merkezi, tüm varlığını, etkinliğini ve hoşluğunu; bu işe baş
koymuş, kafasını, parasını seferber etmiş otuzbeş yıllık bir Türk göç-
menine borçlu: Doktor Fıtrat Demir Önger.
Anadolu Kültür Merkezi, geçen perşem-
be günü, Paris'in en canlı caddelerinden La
Fayette sokağında yeni bir lokale kavuştu.
Geniş ve aydınlık içi, zevkli dekorasyonuy-
la yeni Anadolu Kültür Merkezi, pek çok
sergi saJonu sahibine parmak ısırtacak,
pek çok ülke temsilciliğını kıskandıracak
kadar güzel bir yer.
Yeni merkezin açılışı, bugünlerde Paris'-
te bulunan Turizm Bakanı Abdülkadir Ateş
tarafındanyapıldı.
Paris'teki Türkiye büyükelçisi Tanşuğ
Bleda ve resmi Türk makamlannın hazır
bulunduklan, davetlilerin çoğunu Fransız-
lann oluşturduğu açıhş töreni gerçekten
başanlıydı.
Ancak. tüm bu "resmi temsıl" görünü-
müne karşın. Anadolu Kültür Merkezinin
Türk devietinden gerçek bir destek gördü-
ğü söylenemez. Yaklaşık 4 milyon franka
mal olan yeni lokalin alım projesi. iki bu-
çuk ay Ankara'daki "resmi mercilerde"
bekletilip, sonunda "paramız yok",
yanıtıyla geri çevrilince. yine tek bir kişinin
omuzlan üstünde, daha doğrusu, cebinı
boşaltarak yükseldi: Dr. Fıtrat Demir Ön-
ger.
Paris'teki tüm Türklerin, romatizmadan
nezleye varan tüm dertlerinde başvurduk-
lan "yetkili merci" Demir önger, Fransız-
başkentinde hak edilmış bir üne sahip, er-
gin ve bilgin bir kardiyolog.
Daha çok "kişisel köşeyi dönüş" pohti-
kasının gecerlı olduğu günümüzde, mesle-
ğinde ve yaşamında kendisini kanıtlamış
bir Türkün, Türkiye ve Türk kültürünü
yaymak için harcadığı karşılıksız çabayi
açıklamak gerçekten çok güç. Ancak, du-
rum bu ve Anadolu Kültür Merkezi'nin
yeni lokali, Dr. önger'in iki dairesini sa-
tarak ve aynı yola baş koyan kansı Fran-
çoise Önger'in 35 saat süreyle pazarlık etti-
ği banka kredileri sayesinde, Paris'in göbe-
ğinde açılmış, bulunuyor.
Daha önce pek çok Türk sanatçısının
yapıtlannı sergileyen ve Paris'teki Yunus
Emre Kollok'unun düzenlenmesine kat-
kıda bulunan Merkez. yeni kapılannı ünlü
fotoğrafçı Arthur Thevenart'ın Antik
Türk Sitleri, çeşmeler ve Isparta'nın gül
bahçeleri fotoğraf sergisiyle açtı. Söz konu-
su sergi, 18 Nisana kadar sürecek. Fakat
merkezin tek etkinliği sergiler değil. Ana-
dolu Kültür Merkezi'nin 2150 üyesi, 237
Türkçe öğrencisi, beş Türkçe öğretmeni
var.
Türkçe öğrenmeye gelen öğrencilerin
%85'ini, Fransızlar oluşturuyor. Kısacası
bir Türkiye elçiliği, bir Türk kültür karar-
gahı burası. Türkiye'yi tanıtmakta yaygın
bir işlevi var.
Peki Türk devleti yardım ediyor mu böy-
lesi bir kuruma?
Evet diyemiyoruz, bu soruya. Dışişleri
Bakanlığının Türkçeyi yayma fonundan
yılda (krmi kez gelip. kimi kez gelmeyen)
120.000 frank, yaklaşık 121 milyon Türk
Lirası veriliyor Anadolu Kültür Merkezi'ne.
Oysa merkezin yıllık bütçesi 1.5 milyon
frank. yani 1 milyar 600 milyon TL. İşçi
demekleri gibi kuruluşlara sübvansiyon
veren Fransız devletinin de bir katkısı ol-
mayan kurum. yalnızca öğrenci gelirleri ile
dönüyor ve tabii kardiyolog önger'in de-
hasıyla.
Yeni lokalin açıhş kunuşmasında Tu-
rizm Bakanı Abdülkadir Ateş de böyle bir
merkezin varlığı karşısında duyduğu gurur
ve sevince karşın, Türk devletinden maddi
destekten çok manevi destek beklenmesi
gerektiğini itiraf etti.
Bu kapsamda. insanın aklına ister iste-
mez,nasıl olup da Amerika Birleşik Devlet-
leri'ndeki Türk demeklerine 2,5 milyon do-
lar yardım yapan Türkiye'nin böyle bir ku-
ruluşa niçin "madden" ilgisiz kaldıgı soru-
su geliyor. Türkiye'nin Avrupa'daki
tanıtımını üstlenen ve sayın Turgut özal'ın
oğlunun ortağı bulunduğu bir Türk şirketi-
nin işbirliği yaptığı ünlü Fransız reklam şir-
ketine kaç para verildiği sorusu da geliyor
tabii akla. Söz konusu Avrupa'daki "Tür-
kiye tanıtımı", bilindiği gibi iki sayfauk bir
broşürle sınırlı kalmıştı. Acaba kaç para
ödendi bu iki sayfalık tanıtıma?
Birinci sorunun yanıtı açık: Dr. Fıtrat
Önger gibi han hamam satıp Türkiye için
çabalayan bir "aslansm!'" varken, Paris'-
teki Anadolu Kültür Merkezi'ne niye para
harcasın Türk devleti? İkinci sorunun
yanıtını öğrenmek içinse. oğul Özal'ın
"Avrupa'daki Türkiye tanıtımı" projesin-
den ne kazandığına bakmak yeterii. Türki-
ye'nin hiç bir şey kazanmadığı kesin.
BİRGÖRÜS"
EVtN
İLYASOĞLU
Müzîğîmîzî
tartışırken
Ne zaman ülkemizde müziğin "fıkri-
yat"ı konuşulsa bir zıtlaşma, bir tartışma
da beraberinde gelir. Sonuçta belirli bir
kültür politikası olmayışından yakınıhr
ve yine herkes kendi yoluna gider.
Yıllardır her kongre, her açıkoturum
böyle olagelmiştir. Bu kez, artık müzik-
çileri değil de değişik meslek dallanndan
aydınlan konuşturmaya karar veren
İstanbul Belediye Konservatuvan Me-
zun ve Mensuplan Derneği, bir dizi pa-
nel düzenlemiş: Mimarlar, sosyologlar,
edebiyatçılar, bılim adamlan ve basın
mensuplannın temsilcileri, bugüne dek
Türk müziğini kendi alanlan açısından
taruşrruşlar. 14 MartTıp Bayramı nede-
niyle, aynı kuruluş tıp doktorlannı
çağırmış: Dr. Atilla Oymak, Dr. Sedat
Katırcıoğlu ve Dr. Hüsrev Hatemi. Her
biri kendi dallannda bilimsel gelişmeleri
yakından izleyen, tıp gibi şakası olma-
yan bir bilim dalının erdem kişileri. Bek-
lentimiz, bu uzman kişilerin müzik ve tıp
ilişkisi üstüne konuşmalan. müziğin
ruhbilimsel açıdan tarih boyu kitleleri
nasıl yönlendirdiği, Osmanlılardan gü-
nümüze müzıkle tedavi yöntemleri, vb.
gibi konulara değinmeleriydi.
Atilla Oymak, panel kitapçığında şöy-
le diyordu: "Müziğin anlayabildiğım
türleri çok sınırlıdır. Fakat bunlann içe-
risinde Türk müziğine olan bağlılığım
tutku derecesindedir. 45 yaşından sonra
hastanedeki odama kapanıp özel tam-
bur dersleri almam bunun bir örneği de-
ğil mi?" Clkemizde müziği tambur ders-
leri ile özdeşleştiren doktorumuz böylesi
sorumlu bir konuda konuşmayı nasıl ka-
bul etmiş? Dr. Sedat Katırcıoğlu konuş-
masında Türk müziğini iki ana başlık
altında topladı: Klasik Türk müziği (ki
dili yuzünden unutulmaya mahkûm) ve
Türk sanat müziği (yeni dildeki güfteleri
ile daha tutulur vaziyette). Hareketli ol-
duğu için gençleri ilgilendiren pop müzi-
ğinden de söz etti. Ve inanılmaz bir
aşağılama ile halk müziğine değinip,
"Anadolu'dan gelen, duygu ve düşünce-
den yoksun müzik" olarak niteledi. Halk
müziğimizde her ezgi bir gerçek öykü-
nün ardından yakılmış olup, derin bir
felsefesi ve ritmik yapısıyla bugün değe-
rini giderek anladığımız özellikleri içerir.
Dr. Katırcıoğlu, "gözünü kapatıp zevkle
dinleyeceği müziğin" yaşatılmasından
yana olduğunu söylerken, pazar günleri
sunulan Batı müziği konserlerinden ya-
kındı.
Dr. Hüsrev Hatemi, "Tek müzik var-
dır" diyerek, "tasnir'ten yana ulmadığı
yaklaşımı ile söze başladı. Evliya Çelebi'-
den, Kadı Burhaneddin'den, İbn'ül
Emin Mahmut Kemal'den ve Ş.M. Tar-
gan'dan verdiği örneklerle tarih boyu
aydınlann müzığe bakış açısını derledi.
Ancak Timur'un Ankara Savaşı'ndan
Yahya Kemal'in şiirine, Nâzım'ın 1936'-
daki bir yaasındân azınlık bestecilerine
kadar çizdiği geniş yelpazenin amacı bu
tek müzik vardır savını kanıtladı mı? Nâ-
zım'ın yazısından okuduğu son cümle-
lerde: "Osmanlı müziği ve halk müziği
armonize edildiğinde hafif tertip smokin
giydirilmiş gibi oluyor. Komşunun bah-
çesi park yapılmaya çalışılırken kepaze
edildi" sözlerinden, "Demek fazla armo-
nize etmenin doğru olmadığı görüşün-
deymiş" derken Dr. Hatemi, fazla armo-
nize veya az armonizeden neyi kasdetti
acaba? "Az ölmüş, fazla ölmüş" gibi bir
niteleme.
Aydınımızın sorumluluğu, toplum ya-
pısındaki hızlı gelişmeyi izlemek, ç<jk bo-
yutlu bakabilmek, kendini tarihse! bel-
gelerle beslcdiği kadar akıp giden günün
koşullanna da açık tutabilmektir. Gönül
ister ki bir gün müzikçiler de Tjrk tıp
dünyası üstüne bir panel düzenlesin ve
tıpçılanmız da konuk olsun.
Kültür Bakanı Sağlar:
Tiyatroya
yeni bir yasa
gerekiyor
AA (Ankara) - Kültür Bakanı Fikri Sağ-
lar, tiyatronun Türkiye'de geliştirilmesi-
ne ihtiyaç bulunduğunu belirterek "Bu-
nun için de yeni bir Türk tiyatro yasasıy-
la tiyatronun yapılanması gerekir. Kül-
tür Bakanlığı, bu doğrultuda çalış-
malanna başîamıştır" dedi.
Bakan Sağlar, 14 amatör tiyatro kulü-
bünün bir araya gelerek oluşturduğu
"Alündağ Belediyesi Tiyatro Kulübü"-
nün 27 Mart Dünya Tiyatro Günü dola-
yısıyla bir hafta süreyle sahneye koyaca-
ğı oyunlann tanıtımı amaayla, belediye
başkanı Ali Rıza Koç'la birlikte Altın-
dağ Beledıyesi Yunus Emre Kültür Mer-
kezi'nde bir basın toplantısı duzenledi.
Kültür Bakanı Sağlar, 200 dolaymda
amatör tiyatro oyuncusuna tiyatro ya-
pabilme imkâmnı sağlayan Altındağ Be-
lediyesi'nin aynı zamanda SHP'li bir
başkan tarafmdan yönetilmesinin mut-
luluğunu arttırdığını ifade etti.
Bakanlık olarak tiyatro sanatının ge-
lişmesini sağlamak amaayla yeni bir ya-
sal düzenleme hazırlığı içinde olduklan-
nı da kaydeden Sağlar şunlan söyledi:
"Tiyatro, Türkiye'de geliştirilmek zo-
rundadır. Bunun için de yeni bir Türk ti-
yatro yasasıyla tiyatronun yapılanması
gerekir. Devlet Tiyatrolan'nın özerkleş-
mesi, özgürleşmesinin yanı sıra çok sayı-
da yetkin, ergin tiyatro sanatçısına sahip
olan Türk tiyatrosu, ancak gerekli olan
desteği ve özendiriciliği de alabilecek bir
kurallar bütününe sahip olmalıdır. Bu
da bir tiyatro yasasıyla mümkün olacak-
tır. Kültür Bakanlığı bu doğrultuda ça-
Iışmalanna başlamıştır"