15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2-4 MART1992 SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR SANAT 13 John Ireland öldû ^B AA (Santa Barbara) - Amerikalı ünlü a i t ö r John Ireland kan kanserine y«nilerek hayatını kaybetti. 195O'li yallardafilmdünyasmın lcahramanlarından olan Ireland (78), 2CK3'den çok fılmde oynamış ve " Krahn /Vdamlan"adlı fılmindekı rolü ile en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında Oscar'a aday gösterilmişti. "İyilerGenç Ölür", •"Spartacus" ve "Güle Güle Sevgilim" gibi fılmleri ile tanınan ünlü aktör, bir sûiredir Santa Barbara'daki Cottage rtospital'da tedavi görüyordu. Tasavvufmusikisi konseri • AA (Konya) - Kültür Bakanlığı Konya Oevlet Türk Tasavvuf Musikisi Topluluğu, halka açık ilk konserini perşembe günü verecek. Konya Ticaret Odası'nın (KTO)düzenlediği konser, K. TO Konferans salonu'nda gerçekleştirilecek. Topluluğun, halka açık konserleri değişik repertuarlarla her ay tekrarlayacağı bildirildi. İDSO konseri • KülrürServisi-Kültür Bakanlığı Sanat Kurumlan, Felakelzedelere Yardım Konserleri kapsamında.tstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, 27-28 mart konserlerini çığ, Karabağ, grizu ve deprem felaketzedeleri yaranna yapıyor.Şef Alexander Schwinck'in yöneteceği cuma ve cumartesi konserlerinde solist olarak Güher Süher Pekinel kardeşler yer alıyor. Program Ferit Tüzün.Poulenc. Çaykovsky.Copland veSousa'nın yapıtlanndan oluşuyor.Bilet ücretleri 25.000, 15.000 ve 10.000 lira olarak belirlendı. Yolcu • Giresun(Cumhuri>et)-Ankara Sanat Tiyatrosu (AST).Nazım Hikmet'in 'Yolcu' adlı yapıtını Giresun'da sahneleyecek. Rutkay Aziz'in yönettiği oyun, Insan Haklan Derneği yaranna 31 mart günü saat 19.30 ve 21.30'da Kültür sitesi'nde sunulacak. Aroyo korosu • Kültür Servisi-İstanbul Oda Korosu, onuncu kuruluş yıhnda.Yeşua Aroyo'nun yönetiminde AKM'de bir konser veriyor. Program Rönesans bestecilerinden Romantiklere ve çağdaşlara kadar çok uluslu bir yelpaze içeriyor.Konserde, Türk bestecilerinden Darmar, Kodallı, Saygun veTarcan'ın yapıtlan seslendirilecek. BAFTA'dan ödül • Kültür Servisi-Oscar adayı "Kuzulann SessizliğiTılminin baş oyunculan Anthony HopkinsveJodie Fosterjngiliz Film veTelevizyon Sanatlan Akademisi'nin(BAFTA) değerlendirmesinde En İyi Erkek ve En İyi Kadın Oyuncu seçildiler. Alan Parker'ın yönettiği 'The Commitments' ise En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi UyarlamaSenaryodallannda ödül kazandı Fotoğraf sanatçısı ve ozan Lütfı Özkök'ün yaşamı fılme alınıyor Kolomb müzayedede • Kültür Servisi-Kristof Kolomb'un Yeni Dünya üzerine kaleme aldığı ilk mektup, 30 mart pazartesi günü Drouot M üzayedeevi'nde satışa sunulacak. Müzayedede Kolomb'un yazdığı meklubun yanısıra Amerika'nın keşfinin 500. yıldönümü nederfiyle ilgili 73 değerli belge de satışa çıkacak. Bu eserler arasında I6.yüzyıla ait ve üzerinde ilk kez Amerika'nın yer aldığı bir harita ile 15 şubat 1493 tarihinde Meryem'ikonualanAzizAngel'e gönderilen bir mektup da bulunuyor. Altındağ'da tiyatro • KültürSenisi-Altındağ Belediyesi 'Dünya Tiyatrolar Günü* nedeniyle bir dizi etkinlik gerçekleştiriyor. Ankaralılar hafta boyunca 'Pis Pasaklı Tertemiz'.'Gözlerimi Kapanm Vazifemi Yapanm', 'İçerdekiler', 'Duvarların Öıesı'.'Şöyle Garip BencileyinYSis Çöktü Düşünceye' ve 'Ay Doğarken' adlı oyunlan izleyebilecek.Oyunlar A\ltındağ Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezi Bahariye Üçok Salonu'nda sahnelenecek. Sokak Kızı İrma •Kültür Servisi-Karaca Tiyatro'da kapalı gişe oynayan Sokak Kıa İrma rnüzikali 8 nisan günü İsmet İnönü Sa- n-aıMerkezTndebaşlayacak İzmır tumesi nedenı ile 5 nisanda İstanbullu ti\jtro izleyicisine vedaediyor.Gülriz Sİtruri Tiyatrosu 5 nısan pazar günkü son temsilinin gelirini Erzincan feliketzedelerine bağışlayacak. Yalnızlık Kültür Servisi - Çektiği yazar portreleriyle ünü dünyaya yayılan fotoğraf sanatçısı Lütfı Özkök'ün yaşamı fılme alınıyor. Uluslarara- sı TV yayınlannın standartlanna uygun olarak (52 dk.) hazırlana- cak olan fılmin yönetmenliğini Elisabet Marton yapıyor. Kısa metrajlı filmleriyle İspanya ve Avusturya'da "En İyi Dokümanter Film" ve Fransa'da "Genç Yönetmenler'En İyi Film" ödüllerini alan Elisabet Marton, çe- kimlerini Macaristan ve Sovyetler Birliği'n de yaptığı, konusunu Turgenyev'in "Klara Miliç"inden alan "Ayın Gölgesi" adlı fıl- miyle "Nordisk Panorama" yanşmasında ödül almış, Macaristan televizyonu tara- fından da "Kalite Ödülü"ne değer görül- müştü. Macar babayla, Alman bir anneden dünyaya gelen Elisabet Marton, 1973 yılın- dan bu yana İsveç'te yaşıyor. Marton, Lüt- fı Özkök'ü 3 yıl önce yakından tanıma ola- nağı bulmuş. Onu, bir profesyonel sanatçı olarak değil de. bir birey olarak tanıma is- teği, kendisine bu fılmi esinlemiş. Marton, "Çünkü" diyor, "o, insanlan ve dünyayı yalnız objektifle değil, sözcüklerle de re- simliyor. Ona karşı içsel bir yakınlık duy- maya ve sanatsal bir ortakhk kurmaya başladım." Yönetmen Elisabet Marton'la Özkök'ün bir ortak yanlan da, her ikisinin de üç ayn kimliğj olması. Marton'a göre Özkök hem Türkiyeli, hem yıllarca Paris'te yaşadığı ve Fransız edebiyatının hastası ol- duğu için Fransız ve 40 yıldır Slockholm'- de yaşadığı ıçin bir İsveçli. Sözlerini şöyle şereklidir, film de öyle olnıalı Lütfı Özkök 1975 yazında Renfc Charia (solda). sürdürüyor Marton: "Lüttî Bey'in söyledi- ği bir söz var: 'Ozanlann yüzünü yalnızh- ğın rüzgârlan kuşatır." O, bu kuşatmayı bü- tün ozan dostlannda görmüş ve resimle- miş. Yalnızlık, Lütfı Bey'de en belirgin duygulardan biri. Ben fılmimde işte bu Lütfi'yi anlatmaya çahşsyorum. Ne Türk, ne Fransız, ne de İsveçli olan Lütfi'yi. Hiç- bir yere bağh değil o. Sözcüklerinin de yur- du yok. Sözcüksüzlüğün verdiği derin bir hüzûn görüyorum onda. Türkçe konuştu- ğu zaman bambaşka bir insan oluyor. Ama İsveççe konuştuğu zaman dil kumaşı çekiyor, daralıyor ve küçülüyor. Lütfı Bey yalnızlığı şöyle tanımladı bir gün bana: 'Yalnızlığın rengi siyahtır, ama yaratıcıdır ve bu nedenle de gereklidir." Ondaki hü- zünlü ve rnelankofik yapının kimyasında sanınm Rilke'nin boyası var. Lütfı Bey'in büyük ve güleç yüreği şiddetli duygulann çarpıştığı bir arena gibi." Filmin başlangıç bölümlerini Paris ve İs- tanbul gibi büyük, kalabalık ve canlı met- ropollerde çekeceğini belirten Marton, "öte yanda sonsuzluğu çağnştıran doğa- sıyla. melankoli yaratan durgun ve sessiz İsveç'i gösteren sahneler" kullanacağını söylüyor. Marton sözlerini şöyle sürdürüyor: Filmde de hem Lütfi Bey'in hem de başka ozanlann okudukları şiirler, iç içe geçmiş dalgalar halinde, doğanın ve kentlerin ese- sine eşlik edecek." Yaşamı Marton'un fılmine konu olacak olan, ozan ve fotoğraf sanatçısı Lütfı Öz- kök, 1923 yılında İstanbul'da doğmuş, Vi- yana Üniversitesi'nde eğitim gördükten sonra 1944'te İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde öğrenimini sürdürmüştü. özkök, Sabahattin Kudret Aksal ve Fahir Onger'le "Sokak" dergisini çıkarmış, "İnsanlık", "Hamle" ve "Ya- maç" dergilerinin yayınına da katılmıştı. 1949 yılında yüksek öğrenimini tamamla- mak için Fransa'ya giden Lütfı özkök, Sorbonne Üniversitesi'nde tanıştığı İsveçli Anne-Marie ile evlenerek İsveç'e yerleş- mişti. Sanatçı, 1951 yılından bu yana İs- veç'te yaşıyor. Lütfi Özkök, aralannda Rene" Char, Octavio Paz, Picasso, Dustin Hoffman vb. isimlerin bulunduğu birçok ünlünün fotoğrafını çekti şimdiye dek. Fo- toğrafını çektiği 30 edebiyatçı Nobel Ödü- lü'nü aldı, yapıtlan Meksiko, Paris, Mos- kova ve İstanbul'da sergilendi. Dalgalann Prensi'nde baş rol oyunculan Barbra Streisand ve Nick Nolte. Yedi dalda Oscar adayı olan Dalgalann Prensi 30 mart gününden itibaren gösterimde Barbra Streisand'dan sevginin öyküsü Kültür Servisi- Bu yıl yedi dalda Oscar adayı olan "Dalgalann Prensi- The Prince of Tides" 30 mart pazartesi gününden itibaren Türkiye si- nemalannda gösterime girecek. Pat Conroy'un aynı adlı "best-seller" romanından uyarlanan "Dalgaların Prensi"1 fılminin yönetmeni Barbra Streisand, başrol oyunculan yine Streisand ile Nick Nolte. Kadın ve erkek, ana-babalar ve çocuk- lar. kardeşler arasındaki sevgiyi ve belki de en önemlisi ınsanın önce kendisini sevmesi- ne dikkat çeken bir öyküyü anlatıyor "Dal- galann Prensi". Bir ailenin parçalanan geçmişini bir ara- ya getirmek için yola çıkan, ama geride parçalanmış bir evlilik bırakan işsiz, eski güneyli futbol koçu ve edebiyat öğretmeni Tom NVingo ile insanlann acilı geçmişleriy- le karşı karşıya gelirken kendisini keşfet- meye zaman bulamayan kadın psikiyatrist Susan Lovvensıeın'ın öyküsünü beyazper- deye getiriyor bu "Dalgalann Prensi'. vc bir aşk öyküsünü... Filmin yönetmeni ve başrol oyuncusu Barbra Streisand'a göre. "Dalgalann Prensi", "Aile ilişkilerinin karmaşıklığına ve anne babalann çocuklannın yaşamlan üzerindeki etkilerini çözmek için kendi ço- cukluklanndaki yaralan deşmeleri gerekti- ğine" dikkat çekiyor. "İnsanlann nasıl de- ğiştiği ve kendi kusurlannı anlamayı ve ka- bul etmeyi öğrenmeleri dolayısıyla dönü- şüm fıkrini her zaman büyüleyici bulmu- şumdur. Zorlu yaşamlan olan insanlar bazen ile- riye gidebilmek için tek yolun geçmişlerine dönmek olduğunu göriirler. Bu fılmdeki ikiz kardeşler anne babalarının çılgınlıkla- klannakarşı değişik tepkiler gösteriyorlar" diyor Barbra Streisand. Filmin öteki başrol oyuncusu Nick Nol- te, canlandırdığı kişilığin (Tom'un), aalan kendini inkan ve yalnızlığı ile baş başa kal- masının nedeninin bir kadın olduğunu söy- lüyor. Şöyle anlatıyor Nolte: "Tom ile Susan dinleri, yaşam felsefeleri ve kökenleri bakımından tam bir kültür çatışmasının örneği olabılirlerdi. Oysa sonuç son derece yoğun, derin ve güvene dayalı bir ilişki oldu." "Dalgalann Prensi"nde Nolte ve Strei- sand'm yanı sıra Blythe Danner, Kate Nel- ligan, Jeroen Krabbe ve Melinda Dillon rol alıyor. Görüntü yönetmenliğini Stephen Goldblatt'm üstlendiği filmin müziğini Ja- mes Nevvton Hovvard hazırlamış. Anadolu Kültür Merkezi etkinliklerini Paris'teki yeni lokalinde sürdürecek Kişisel çabayla kurulan bir kültür elçiliği MİNE G.SAULNIER (Paris) - Paris'te sekiz yıldan beri, Türk sanat sergileri ve kültür etkinlikleriyle Türkiye'nin tanıtımına katkıda bulunan, Fransızlara yönelik Türkçe dersleri veren bir kurum var: "Centre Culturel Anatolie", Anadolu Kültür Merkezi. Söz konusu kültür merkezi, tüm varlığını, etkinliğini ve hoşluğunu; bu işe baş koymuş, kafasını, parasını seferber etmiş otuzbeş yıllık bir Türk göç- menine borçlu: Doktor Fıtrat Demir Önger. Anadolu Kültür Merkezi, geçen perşem- be günü, Paris'in en canlı caddelerinden La Fayette sokağında yeni bir lokale kavuştu. Geniş ve aydınlık içi, zevkli dekorasyonuy- la yeni Anadolu Kültür Merkezi, pek çok sergi saJonu sahibine parmak ısırtacak, pek çok ülke temsilciliğını kıskandıracak kadar güzel bir yer. Yeni merkezin açılışı, bugünlerde Paris'- te bulunan Turizm Bakanı Abdülkadir Ateş tarafındanyapıldı. Paris'teki Türkiye büyükelçisi Tanşuğ Bleda ve resmi Türk makamlannın hazır bulunduklan, davetlilerin çoğunu Fransız- lann oluşturduğu açıhş töreni gerçekten başanlıydı. Ancak. tüm bu "resmi temsıl" görünü- müne karşın. Anadolu Kültür Merkezinin Türk devietinden gerçek bir destek gördü- ğü söylenemez. Yaklaşık 4 milyon franka mal olan yeni lokalin alım projesi. iki bu- çuk ay Ankara'daki "resmi mercilerde" bekletilip, sonunda "paramız yok", yanıtıyla geri çevrilince. yine tek bir kişinin omuzlan üstünde, daha doğrusu, cebinı boşaltarak yükseldi: Dr. Fıtrat Demir Ön- ger. Paris'teki tüm Türklerin, romatizmadan nezleye varan tüm dertlerinde başvurduk- lan "yetkili merci" Demir önger, Fransız- başkentinde hak edilmış bir üne sahip, er- gin ve bilgin bir kardiyolog. Daha çok "kişisel köşeyi dönüş" pohti- kasının gecerlı olduğu günümüzde, mesle- ğinde ve yaşamında kendisini kanıtlamış bir Türkün, Türkiye ve Türk kültürünü yaymak için harcadığı karşılıksız çabayi açıklamak gerçekten çok güç. Ancak, du- rum bu ve Anadolu Kültür Merkezi'nin yeni lokali, Dr. önger'in iki dairesini sa- tarak ve aynı yola baş koyan kansı Fran- çoise Önger'in 35 saat süreyle pazarlık etti- ği banka kredileri sayesinde, Paris'in göbe- ğinde açılmış, bulunuyor. Daha önce pek çok Türk sanatçısının yapıtlannı sergileyen ve Paris'teki Yunus Emre Kollok'unun düzenlenmesine kat- kıda bulunan Merkez. yeni kapılannı ünlü fotoğrafçı Arthur Thevenart'ın Antik Türk Sitleri, çeşmeler ve Isparta'nın gül bahçeleri fotoğraf sergisiyle açtı. Söz konu- su sergi, 18 Nisana kadar sürecek. Fakat merkezin tek etkinliği sergiler değil. Ana- dolu Kültür Merkezi'nin 2150 üyesi, 237 Türkçe öğrencisi, beş Türkçe öğretmeni var. Türkçe öğrenmeye gelen öğrencilerin %85'ini, Fransızlar oluşturuyor. Kısacası bir Türkiye elçiliği, bir Türk kültür karar- gahı burası. Türkiye'yi tanıtmakta yaygın bir işlevi var. Peki Türk devleti yardım ediyor mu böy- lesi bir kuruma? Evet diyemiyoruz, bu soruya. Dışişleri Bakanlığının Türkçeyi yayma fonundan yılda (krmi kez gelip. kimi kez gelmeyen) 120.000 frank, yaklaşık 121 milyon Türk Lirası veriliyor Anadolu Kültür Merkezi'ne. Oysa merkezin yıllık bütçesi 1.5 milyon frank. yani 1 milyar 600 milyon TL. İşçi demekleri gibi kuruluşlara sübvansiyon veren Fransız devletinin de bir katkısı ol- mayan kurum. yalnızca öğrenci gelirleri ile dönüyor ve tabii kardiyolog önger'in de- hasıyla. Yeni lokalin açıhş kunuşmasında Tu- rizm Bakanı Abdülkadir Ateş de böyle bir merkezin varlığı karşısında duyduğu gurur ve sevince karşın, Türk devletinden maddi destekten çok manevi destek beklenmesi gerektiğini itiraf etti. Bu kapsamda. insanın aklına ister iste- mez,nasıl olup da Amerika Birleşik Devlet- leri'ndeki Türk demeklerine 2,5 milyon do- lar yardım yapan Türkiye'nin böyle bir ku- ruluşa niçin "madden" ilgisiz kaldıgı soru- su geliyor. Türkiye'nin Avrupa'daki tanıtımını üstlenen ve sayın Turgut özal'ın oğlunun ortağı bulunduğu bir Türk şirketi- nin işbirliği yaptığı ünlü Fransız reklam şir- ketine kaç para verildiği sorusu da geliyor tabii akla. Söz konusu Avrupa'daki "Tür- kiye tanıtımı", bilindiği gibi iki sayfauk bir broşürle sınırlı kalmıştı. Acaba kaç para ödendi bu iki sayfalık tanıtıma? Birinci sorunun yanıtı açık: Dr. Fıtrat Önger gibi han hamam satıp Türkiye için çabalayan bir "aslansm!'" varken, Paris'- teki Anadolu Kültür Merkezi'ne niye para harcasın Türk devleti? İkinci sorunun yanıtını öğrenmek içinse. oğul Özal'ın "Avrupa'daki Türkiye tanıtımı" projesin- den ne kazandığına bakmak yeterii. Türki- ye'nin hiç bir şey kazanmadığı kesin. BİRGÖRÜS" EVtN İLYASOĞLU Müzîğîmîzî tartışırken Ne zaman ülkemizde müziğin "fıkri- yat"ı konuşulsa bir zıtlaşma, bir tartışma da beraberinde gelir. Sonuçta belirli bir kültür politikası olmayışından yakınıhr ve yine herkes kendi yoluna gider. Yıllardır her kongre, her açıkoturum böyle olagelmiştir. Bu kez, artık müzik- çileri değil de değişik meslek dallanndan aydınlan konuşturmaya karar veren İstanbul Belediye Konservatuvan Me- zun ve Mensuplan Derneği, bir dizi pa- nel düzenlemiş: Mimarlar, sosyologlar, edebiyatçılar, bılim adamlan ve basın mensuplannın temsilcileri, bugüne dek Türk müziğini kendi alanlan açısından taruşrruşlar. 14 MartTıp Bayramı nede- niyle, aynı kuruluş tıp doktorlannı çağırmış: Dr. Atilla Oymak, Dr. Sedat Katırcıoğlu ve Dr. Hüsrev Hatemi. Her biri kendi dallannda bilimsel gelişmeleri yakından izleyen, tıp gibi şakası olma- yan bir bilim dalının erdem kişileri. Bek- lentimiz, bu uzman kişilerin müzik ve tıp ilişkisi üstüne konuşmalan. müziğin ruhbilimsel açıdan tarih boyu kitleleri nasıl yönlendirdiği, Osmanlılardan gü- nümüze müzıkle tedavi yöntemleri, vb. gibi konulara değinmeleriydi. Atilla Oymak, panel kitapçığında şöy- le diyordu: "Müziğin anlayabildiğım türleri çok sınırlıdır. Fakat bunlann içe- risinde Türk müziğine olan bağlılığım tutku derecesindedir. 45 yaşından sonra hastanedeki odama kapanıp özel tam- bur dersleri almam bunun bir örneği de- ğil mi?" Clkemizde müziği tambur ders- leri ile özdeşleştiren doktorumuz böylesi sorumlu bir konuda konuşmayı nasıl ka- bul etmiş? Dr. Sedat Katırcıoğlu konuş- masında Türk müziğini iki ana başlık altında topladı: Klasik Türk müziği (ki dili yuzünden unutulmaya mahkûm) ve Türk sanat müziği (yeni dildeki güfteleri ile daha tutulur vaziyette). Hareketli ol- duğu için gençleri ilgilendiren pop müzi- ğinden de söz etti. Ve inanılmaz bir aşağılama ile halk müziğine değinip, "Anadolu'dan gelen, duygu ve düşünce- den yoksun müzik" olarak niteledi. Halk müziğimizde her ezgi bir gerçek öykü- nün ardından yakılmış olup, derin bir felsefesi ve ritmik yapısıyla bugün değe- rini giderek anladığımız özellikleri içerir. Dr. Katırcıoğlu, "gözünü kapatıp zevkle dinleyeceği müziğin" yaşatılmasından yana olduğunu söylerken, pazar günleri sunulan Batı müziği konserlerinden ya- kındı. Dr. Hüsrev Hatemi, "Tek müzik var- dır" diyerek, "tasnir'ten yana ulmadığı yaklaşımı ile söze başladı. Evliya Çelebi'- den, Kadı Burhaneddin'den, İbn'ül Emin Mahmut Kemal'den ve Ş.M. Tar- gan'dan verdiği örneklerle tarih boyu aydınlann müzığe bakış açısını derledi. Ancak Timur'un Ankara Savaşı'ndan Yahya Kemal'in şiirine, Nâzım'ın 1936'- daki bir yaasındân azınlık bestecilerine kadar çizdiği geniş yelpazenin amacı bu tek müzik vardır savını kanıtladı mı? Nâ- zım'ın yazısından okuduğu son cümle- lerde: "Osmanlı müziği ve halk müziği armonize edildiğinde hafif tertip smokin giydirilmiş gibi oluyor. Komşunun bah- çesi park yapılmaya çalışılırken kepaze edildi" sözlerinden, "Demek fazla armo- nize etmenin doğru olmadığı görüşün- deymiş" derken Dr. Hatemi, fazla armo- nize veya az armonizeden neyi kasdetti acaba? "Az ölmüş, fazla ölmüş" gibi bir niteleme. Aydınımızın sorumluluğu, toplum ya- pısındaki hızlı gelişmeyi izlemek, ç<jk bo- yutlu bakabilmek, kendini tarihse! bel- gelerle beslcdiği kadar akıp giden günün koşullanna da açık tutabilmektir. Gönül ister ki bir gün müzikçiler de Tjrk tıp dünyası üstüne bir panel düzenlesin ve tıpçılanmız da konuk olsun. Kültür Bakanı Sağlar: Tiyatroya yeni bir yasa gerekiyor AA (Ankara) - Kültür Bakanı Fikri Sağ- lar, tiyatronun Türkiye'de geliştirilmesi- ne ihtiyaç bulunduğunu belirterek "Bu- nun için de yeni bir Türk tiyatro yasasıy- la tiyatronun yapılanması gerekir. Kül- tür Bakanlığı, bu doğrultuda çalış- malanna başîamıştır" dedi. Bakan Sağlar, 14 amatör tiyatro kulü- bünün bir araya gelerek oluşturduğu "Alündağ Belediyesi Tiyatro Kulübü"- nün 27 Mart Dünya Tiyatro Günü dola- yısıyla bir hafta süreyle sahneye koyaca- ğı oyunlann tanıtımı amaayla, belediye başkanı Ali Rıza Koç'la birlikte Altın- dağ Beledıyesi Yunus Emre Kültür Mer- kezi'nde bir basın toplantısı duzenledi. Kültür Bakanı Sağlar, 200 dolaymda amatör tiyatro oyuncusuna tiyatro ya- pabilme imkâmnı sağlayan Altındağ Be- lediyesi'nin aynı zamanda SHP'li bir başkan tarafmdan yönetilmesinin mut- luluğunu arttırdığını ifade etti. Bakanlık olarak tiyatro sanatının ge- lişmesini sağlamak amaayla yeni bir ya- sal düzenleme hazırlığı içinde olduklan- nı da kaydeden Sağlar şunlan söyledi: "Tiyatro, Türkiye'de geliştirilmek zo- rundadır. Bunun için de yeni bir Türk ti- yatro yasasıyla tiyatronun yapılanması gerekir. Devlet Tiyatrolan'nın özerkleş- mesi, özgürleşmesinin yanı sıra çok sayı- da yetkin, ergin tiyatro sanatçısına sahip olan Türk tiyatrosu, ancak gerekli olan desteği ve özendiriciliği de alabilecek bir kurallar bütününe sahip olmalıdır. Bu da bir tiyatro yasasıyla mümkün olacak- tır. Kültür Bakanlığı bu doğrultuda ça- Iışmalanna başlamıştır"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle