Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 MART1992 PAZARTESİ
HABERLER
GazetecHere
baskı
• LTLKTEKİNfTarsus)-
Bekdiyenın icraatlannı
"eleştirel haberler"le
kamuoyunun bilgjsine sunan
gazeteciler Fethi Çevikaslan
ile AIi Şanlfnın, belediyede
çalışan akrabalannın görev
yeri değiştirildı. Olayı, yerel
gazetede "Halkçı (!)
Başkanın İntikamı"
başlığıyla haber yapan
gazeteci İlhan Çevikarslan da
saldınya uğradı. Basm
çevrelerinde, kendisini
eleştiren haberlere tahammül
edemeyişiyle tanınan
Tarsus'un'SHP'li Beiediye
Başkanı Bedrettin Sarpkaya,
gazetecilere yönelik
"icraatlan"yla dikkati
çekmeyebaşladı.
Koman'a tepki
• UBA(Ankara)-Milli
Savunma Bakanı Nevzat
Ayaz. gazeteci-yazar Yalçm
Doğan'a görüşlerini
açıklayan ve 3 günlük
yoramunda başta Kürt
sorunu olmak iizcre
gündemdeki birçok konuya
değinen Milli İstihbarat
Teşkilatı Başkanı
Korgeneral Teoman
Koman'ın haddini,
hududunu aştığıru söyledi.
. MİT Müsteşan'nın
kendisinde bulunan bazı
bilgileri Başbakan, hükümet
ve Milli Güvenlik Kurulu'na
aktarması gerektiğini öne
süren Bakan Nevzat Ayaz,
haftalık 2000'e Doğru
dergisinin, "MİT
Müsteşan'mn böylesine bir
açıklama yapmasını nasıl
değerlendirdiniz" şeklindeki
sorusunu şöyleyanıtladı:
"Herhalûkârda bu tür bir
açıklamanınonun
tarafından yapılmaması
lazım, kendisinde bazı
bılgıler varsa tabıi ki bunu
hükümete aktarmak.
Başbakan'a aktarmak, Milli
Güvenlik Kurulu'na
aktarmak gibi görevleri
vardır. Ama bu şekliyle
yanlış değerlendirmelere
vesileolacak şekliyle
aktarması, gazeteye. efkârı
umumiyeye elbette doğru
değildir."
Ibmlı Cindoruk
• LBA (Bonn) - Batı basını
dikkatleri. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı
Hüsamettın Cindoruk
üzerineçekerken,
Cindorukun gelecekte ıhmb
yeteneğini daha sık
göstermeye mecbur olacağı
öne sürüldü "Demirel'in
yakın arkadaşı" diye taruülan
Cindoruk'la ilgili bir
degerlendirmeye yer veren
Frankfurter Allgemeine
Zeitung gazetesinde şöyle
denildi: "Hüsamettin
Cindoruk, Türkiye'de altı
kez başbakanlık yapan ve 20
Ekim seçimlerinden sonra
tekrar iktidara gelen
Süleyman Demirel'in en eski
ve yakın arkadaşlanndan
biri, 195O'li yıllardan beri
politikanın içinde bulunan
TBMM Başkanı, 'sağın'
yurtdışında tanmmayan lider
kişilikleri arasında yer alıyor.
Tarikat
hastanesi
• ANKA (Ankara) -
Nakşibendi Tarikatı'nın
önde gelen ismi ve şeyhi
konumundaki Prof. Dr.
Mahmut Esat Coşan,
hastane açmak amacıyla,
dört ortağıyla birlikte, yûz
milyon lira sermayeli bir
şirketkurdu. HaksağSağlık
Hizmetleri AŞ adıyla
kurulan şirket, hastane,
dispanser, klinik, sağlıkevi
gibi tesisler kurarar işletecek.
Şirketin faaliyet amaçlan
arasında huzurevleri,
dinlenme tesisleri ve kreşler
açmak ve işletmek de yer
aüyor.
MnietvekiD
sekreterleri
• ANKA (Ankara) -
Milletvekilleri arasında çıkan
sekreter çatışmasını önlemek
için diğer kamu
kuruluşlanndan naklen
Meclis'egetirilen200
sekreter göreve başhyor.
TBMM Grup tdare Amiri
Burhan Kara. iki
milletvekiline bir sekreter
uygulamasının iş verimini
düşürdüğünü ve
milletvekilleri arasında
sorunlara neden olduğunu
belirterek, 200 yeni sekreterin
yakında göreve
başlayacağını söyledi. Diğer
kamu kuruluşlanndan nakil
yoluyla Meclis'e getirilen
sekreterlerle, her
milletvekiline bir sekreter
verilebileceğini kaydeden
Burhan Kara, "Sekreterlerde
en az iki yıl sekreterlik
yapmış olmak, lise mezunu
olmak ve 10 parmak daktilo
bilmek zorunluluğu aradık.
Kısa süre sonra göreve
başlayacaklar" dedi.
Başbakan Yardımcısı, hükümetin G.Doğu'da ek önlemler almayacağını söyledi
İnönü: PKK maskelenmeyeçalışüıyorCUMHURİYET(Ankara) -SHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı İnö-
nü, Güneydoğu'da Nevruz nedeniyle çıkan olaylan değerlendirirken
'Vatandaş Nevruz'u kutlasın diye hükümet bütün kolaylıkları gösterdi,
ama bu yapılamadı, Bunun yapılamamasının nedeni PKK'dır" dedi.
İnönü, olaylarda PKK etkisi olduğunun İnönü. TBMM'den aynlırken gazetecile-
maskelenmeye çahşıldığını kaydetti. İnönü'- rin sorulannı yanıtlarken hükümetin ek ön-
nün olaylardan PKK'yı sorumlu tutmasına
karşılık. SHP içindeki HEP kökenli milletve-
killerinin bir bölümü, güvenlik güçlerini suç-
ladılar. SHP Diyarbakır Milletvekili Sedat
Yurttaş. provokasyon oiduğunu, yüzleri sa-
nlı kişilerin köy korucusu olduklannı öne
sürerken SHP Şırnak Milletvekili Selim Sa-
dak, "Mevcut hükümeti yıpratmak için Şır-
nak'ta bir soykınm ve katliam provası yapıl-
mıştır" dedi. Bu arada dört bakanın yann
bölgeye gıdecekleri bıldırildi.
SHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardım-
cısı Erdal İnönü, dün öğle saatlerinde
TBMM'ye gelerek grup başkanvekili Mah-
mut Alınak ile görüştü ve gelişmelerle ilgili
bilgi aldı. İnönü, TBMM'deki makamından,
İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'i dearadı.
lemler almayı düşünmediğini kaydetti.
İnönü'ye yöneltilen soru ve yanıtlan şöyle:
-Bölgede olcıylar devam ediyor. \e olacak?
İNÖNU-Ne olacak, bitecek.
-Önlem almucak mı?
INONU-Önlemler yeterli. Vatandaşlanmı-
an sağduyusuna bırakıyoruz. Böyle kargaşa
çıkarak. devlete karşı gelerek. tahriklerle hiç-
bir amaca vanlmaz. Demokrası içinde bütün
sorunlar çözülür. Hükümetin yaklaşımı bu.
Nevruz kutlamalan bavram havasında kut-
lansın dı>e, basın yazdı. başbakan söyledi,
ben söyledim. bütün milletvekillerimiz bunu
söyledi. Çok vazık ki. PKK örgütü, bir tahnk
ortamı olarak değerlendirdi Nevruz'u ve
ayaklanma teşebbüsü halinde. resimlerde
gördüğünüz silahlan ile birçok yerde çatışma
yaratmaya çalıştılar. Çok yaak ki vatandaş-
İanmızdan ölenler oldu. Bunlarla bu şekilde
devlet hayatı, toplum ha>atı huzur içinde yü-
rümez. Bu hareketlerin ortadan kalkması
gerekir. Bir defa bunlara gerek yok Hep
bunlan söylüyonım, vatandaşlanmızın iste-
dikleri huzuru. bu silahlı hareketlerden uzak-
laşarak elde edeceklerini biliyoruz. Valan-
daşlanmız bıliyorlar. devletin kendılennı
korumasını istiyorlar. Yazık ki geçmışten ge-
len yanlış yaklaşımlar kolay kolay düzelmı-
yor.
Ve bu Nevruz'un toplumsal anlamı içinde
bu tahrikler yapıldı \ e biraz da de\ am ediyor.
görüvoruz. Ama bunlar bitecek. Devletin
halkla bütünleşmesi bütün bu olumsuz hare-
ketlen ortadan kaldınr. Bız demokrasinin
gelişmesini istiyoruz. Vatandaşın da istediği
bu. Bu şekilde sıkıntılar ortadan kalkar. Ama
silahlı hareketlerle deeil.
-Olağanüstü lıule ek önlemya da özeltedbir-
ler alınacak mı'
INONU-Bütün tedbirler alınmış durumda.
Yeni tecibirlere ihtiyaç yok. Ihtıyaç olan şey,
vatandaşın sükûnete gelmesi ve bu tahriklere
kapılmaması.
-Provokasyon var mı.'
INONU-Resimlerde görüyorsunuz. Silahh
insanlar köşe başlannı tutmuşlar. Bundan
daha büyük provokasyon olur mu? Provo-
kasyon değil mi bu? Dayanılmayacak bir
durum. Sizin yaşadığınız mahallede silahlı in-
sanlann kol gezmesini normal karşılar mısı-
nız? Silahlı insanlar görürseniz, provokasyon
mu değil mi araştınr mısınız? Kim bu silahlı-
lar. ortadan kalksın dersıniz, mesele bu.
-Köy korucuları, bu çulışmalara girmişler
mi? Yüzlerisarılı kişilerm köy korucuları oldu-
ğıı ıddia ediliyor?
INONU-Her türlü iddia yapılabilir. Güven-
lik güçleri bunlan meydana çıkanr Burada
en önemlisi görünen manzara yanlıştır. Gö-
rünen manzara yanlıştır. bu manzara devam
etmemelıdır. Silahlı insanlar köşe başlannı
tutmamalıdır. bizım uğraştığımız şe\ bu. Te-
rörü etkısiz hale getirmek.
Nusaybin Beiediye
Başkanı Yıldınm:
Nehre
kaçanlar
kuışunlandıMEHMET YAPICI (Adana) - En az
10 kişinin öldüğü, 50 kişinin de
yaralandığı olayın hemen ardından
Nusaybin'in giriş ve çıkışları, güvenlik
güçlerince barikatlar kurulup kesilince,
basın-yaym organları sağlıklı haber
almakta dün büyük sıkıntı yaşadılar.
Olayı yerinde izJemek, tanık ve
yetkilılerden sağhklı bilgi almak amaayla
Nusaybin'e giden gazeteciler, barikatlann
ötesine geçemediler. Bu arada
Nusaybin'in dünya ile olan telefon
bağlantısı da bu andan itibaren kesilince
gazete, ajans ve televizyon merkez
bürolarında haber alamamanın stresi,
saatler üerledikçe artıyordu. Nusaybin ile
telefon bağlantısını, zorlu bir savasımdan
sonra ötekiler gibi ancak saat 17.00
sıralarında sağlayabildik. Karşımızda
Nusaybin Beiediye Başkanı Muhsin
Yildırım. Telefonun öbür ucundaki
Beiediye Başkanı Yıldınm, aradan 8 saat
geçmiş olmasına karşın hâlâ olayın
şokunda. Olayla ilgili olarak bize şunları
aktanyor:
"100- 200 kişilik bir grupmuş. Amaçlan
Cizre'ye gidip, dünkü (önceki gün) olayda
yaşamını yitiren yakınlarının cenaze
törenlerine katılmak ve taziyede
bulunmak. Bana söylendiğine göre
ellerinde ne bir pankart, ne bir bayrak
var. Slogan da atmıyorlar. Ancak
karşılarına panzerler çıkıyor. Ateş
başlamış. Güvenlik güçleri diyorlar ki,
'Panzerlere roket atıldı.' Ancak hiçbir
roket izi yok ortada. İnsanlann üzerine
panzerlerden ateş açılıyor. Nehre doğru
kaçış başlamış. Nehre düşenler, çıkmak
istiyor, panzer çıkmaması için ateş
açıyor. Çok kayıp olduğu söyleniyor.
Evimiz dolup taşıyor: 'Yakınım kayboldu'
diyenler tarafından. Kaymakam Serdar
Iğdeler'e bir türlü ulaşamıyorum.
Anyorum, not bırakıyorum bir türlü
bulamadım. Bulabilsem diyeceğim ki
nehrin suyunu kesin, kanallara verin,
suya düşenlerin cenazeleri çıkarılabilsin.
Varsa cesetler, Suriye'nin tellerine
takılmışlardı. Su kesilirse oradan onlar
alınır.
Bu olaylann bilinçlice hükümetin
yıpratıbnası amaayla yapıldığı gibime
geliyor."
CUMHURİYET (Cizre) - Nevruz sabahında Cizre, çocuğu, kadını, yaşlısıyla ayaktaydı. İlk kez bu kadar ga-
zeteci ve televizyoncuyu bir arada gören Cizreli çocuklar, kendilerine yönelen her kameraya "zafer"
işareti yaptı. Ancak, çıkan olaylar üzerine sokağa çıkma yasağı ilan edilince, Cizre bomboş bir v
'ha-
yalet kent" görüntüsüne büründü. (Fotoğraf: Ali Öz)
Şeffaf devlet, Nusaybin'de durdu
İçişleri Bakanı İsmet Sezğin'in bir gece önce
"soğukkanlıbğı vc olgunluğu" nedeniyle
halkını kutladığı Nusaybin'e doğru yol
alıyoruz. Nevruz günü binlerce Nusaybinli
sokaklardaydı ve hiçbir olay çıkmadı. Ama
bir gün sonra sabahleyin çok kan aktığını
öğreniyoruz. Diyarbakır'dan yola
çıkmadan önce telefonla ulaştığımız bir
yctkili" 10 ölü, 50 yarah" diyor.
Mardin'e vardığımızda tipi başhyor.
Taksimizin şoförü Sezen Aksu'nun bir
kasetini koymuş. Yıllardır İsveç'tesürgünde
yaşayan Kürt şair, politikacı Kemal Burkay
"Birkedımbileyok"demiş.
Kar. ilçedeki tansiyonu belki yumuşatmışür
diye umutlanıyoruz. Ama düzlüğe
indiğimizde tansiyonu yumuşatabilecek
kardan eser kalmıyor. haki renkler ortaya
çıkıyor.
Nusaybin'in tüm köylerinin girişleri askeri
kariyerlerce kesilmiş.jandarma
komandolan siperlere yatmış. Yol boyu
jandarma karakollannın ise ıssızlığı dikkati
çekiyor.
Ve nihayet Nusaybin. Öğle vakti. Ancak
ilçenin girişinde yağmurluklany la iki polis
rnemuru bizi hemen geri yolluyor. En fazla
bir dakika süren di\ aloğumuz tamamıv la
NUSAYBİN'DEN
RUŞEN ÇAKIR
şöyle:
"- Biz gazeteciyiz.
-Yasak.
- Neden?
- Yasak işte.
-Ama...
- Hadi hemen dönün.
-Ama...
- Adam gibi gidiyor musunuz?"
" Adam gibi" gidiyoruz. "'ŞefFaf devleti"
Nusaybin girişinde terk edip 15 km. ötedeki
Nezirhan tesislerine doğru yol alıyoruz.
Orada, bizlergibi Nusaybin'in kapısından
çevrilmiş bir düzine > erli ve yabana gazeteci
bekleşiyor. Tümü "girişi yasak, çıkışı
serbest" Cizre'den gelmiş.
Hep birlikte "•şeflafdevletin" resmı
televızyonundan resmi açıklamayı
dinliyoruz: "8 ölü, 20 > aralı. Çaya düşen
birkaçgösterici."
Günlük gazetelenn Diyarbakır bürolannda
çalışan muhabirlertecrübeü, Nusaybin'e
giremeyeceklerini anlıyor, sokağa çıkma
yasağının kalkması beklenen Cizre'ye
dönüşü denemeye karar kılıyorlar.
AP'den bir Türk ve bir yabancı
rotoğratçıyla şansımızı bir kez daha
denemeye karar veriyoruz. Bu kez iki
taksiyiz ve ilçenin ana girişine gidiyoruz.
,Burada iki askeri kariyer, birkaç polis
arabası ve tümü uzun namlulu tüfekli
yirmiye yakın resmi polis \ ejandarma
komandosu var. AP'nin Türk muhabiriyle
aşağı iniyoruz. bizi hemen bindirmeye
kalkıyorlar.
"Diyalog" yineaynı. "Çekıngidin... Yetkili
metkiliyok... Hemen defolun...Sizlaftan
anlamıyorsunuzgaliba."
Namlular üzerimizc doğrulu, bir polis
konuyu özetliyor: "Ne geldiyse başımıza
sizin yüzünüzden geldi."
Başımıza bir şey gelmeden "arabamızı
çekiyoruz."
Diyarbakır Radyosu'ndan 14.00 haberlerini
dinliyoruz. Bir saat önceki TRTI bülteninin
kelimesi kelimesine aynı.
Acaba İsmet Sezgın'ın Nusaybin halkına
yeni mesajı ne olacak?
Acaba Kemal Burkay, 1992 Nevruzu için
bir şiir yazar mı? Yazarsa, Sezen onu
şarkılaştınr mı?
-Bölgeye gıdecek ınisini:''
MIONU-Gideceğim tabii. Bakanlargidecek
ben de gideceğim, ama bugün değil.
-Partinizdeki HEP kökenli milletvekilleri-
nin size ilettıkleri herhangi bir tepki oldu mu?
İMÖUÛ-Partimde HEP kökenli milletvekili
falan yok. Partimizde SHP'liler var. Basıru-
mız, sürekli bazı milletvekillenmizi başka
türlü değerlendiriyor. Ben onlann kim oldu-
ğunu bilmiyorum. Partimizde SHP'liler var.
-Orhan Doğan ile tartıştığımz yolunda ha-
berler var...
INONU*Gazeteler bir arkadaşımla konuş-
mamı tartışma diye veriyorlarsa, pekâlâ...
Ama herhangi bir fıkn birbirimize söylediği-
miz zaman tartışmış mı oluyoruz? Her türlü
fıkn söyleyeceğiz birbirimize. Bütün bunlar
başka bir şey gösteriyor. Bütün bunlar, bir
belirli propaganda havasının ülkemize geti-
rilmeye çalıştığını gösteriyor. Yani Güney-
doğu'daki olaylarda PKK etkisi olduğunu
maskelemeye çalışan gayretler var. Bunlann
hiçbir faydası yok. olaylar meydanda. Vatan-
daşlar Nevruz'u kutlasın diye hükümet bü-
tün kolaylıklan gösterdi, ama bu yapılamadı.
Bunun yapılmamasının sebebi. PKK örgü-
lünden başka bir şey değildir. Siiahlı insanla-
nn bu toplumsal olaylan belirli terör olaylan
için bahane diye kullanmak istemeleri var.
Olay bu. Bundan kurtulmamız gerekir. Her-
kesin buna katkı yapmasını istiyoruz. Ve
buna karşı gelen propagandalara da kapıl-
mamak gerekir.
-Hükümet. Güneydoğu'daki olaylarla ilgili
bilgi \erme\ i düşünüvor mu?
INONU-Her gün bilgi veriliyor. Meclis'e ta-
bıı kı bılgı verilır.
SHPgrabu
kanlı Nevruz'u
görüşecek
CUMHURİYET (Ankara) - SHP Diyarba-
kır Milletvekili Fehmi Işıklar ve 22 milletve-
kili. Nevruz kutlamalan sırasında meydana
gelen olaylan görüşmek üzere SHP gnıbunu
olağanüstü toplantıya çağırdılar.
Milletvekillerinin SHP grup başkanlığına
verdikleri dilekçede, Nevruz kutlamalan sı-
rasında Şırnak, Cizre, Nusaybin, Van ve Bat-
man'da ikisı polis olmak üzere yaklaşık 50
kişinin öldüğü kaydedildi. SHP'nin il ve ilçe
örgütlennden alınan bilgelerle, resmi açıkla-
malann çelişkili olduğu Savunulan başvuru
dilekcesinde şöyle denildi:
"Bu durum karşısında partimizin olaylan
bütün boyutlanyla araştınp ortaya koyması
gerekmektedır.
Bu nedenle gerektiğinde Meclis araştırma
önergesı vennek üzere SHP grubunun olağa-
nüstü olarak toplanmasını saygıyla arzede-
riz."
SHP grubunu olağanüstü toplantıya çağı-
ran millenekilleri şunlar:
Diyarbakır Milletvekilleri Fehmi Işıklar,
Sedat Yurttaş ve Mahmut Uyanık, Muş Mil-
letvekilleri Sırn Sakık ve Mehmet Emin Se-
ver, Mardin Milletvekili Ahmet Türk, Adı-
yaman Miletvekili Abuzer Tannverdi. Kırşe-
hir Milletvekili Coşkun Gökalp. Siirt Millet-
vekili Zübeyr Aydar. Ankara Milletvekilleri
Mehmet Kerimoğlu ve Salman Kaya, Kars
Milletvekilleri Zeki Naci Tarhan ve Atilla
Hun, Adana Milletvekili İbrahim Özdiş,
Tunceli Milletvekili Sinan Yerlikaya, Amas-
ya Milletvekili Cemalettin Gürbîiz. Hatay
Milletvekili Fuat Çay. İçel Milletvekili İste-
mihan Talay. Malatya Milletvekili Mustafa
Yılmaz. Uşak Milletvekili Ural Köklü. To-
kat Milletvekili Şahin Ulusoy, Gaziantep
Milletvekili Mustafa Doğan ve Çorum Mil-
letvekili Cemal Şahin.
SHP grubunun yann olağanüstü toplan-
masıbeklenivor
Güneydoğu, buyaz çok büyükolaylara gebeCizre'den sonra Nusaybin.
Yann başka bir yer...
Güneydogu uzun süre duruünayacak...
Güvenlik güçleri kararlı, PKK saldırgan.
Bu yaz büyük olaylara gebe bölge. Çok kan
akacağırun sinyalleri veriliyor.
Mardin'in ötesi, silah deposu. Tabanca
devri aşılmış, Kalaşnikof dönemi yaşanıyor.
Nevruz kutlamalan için iki saat içinde on
binlerce mermi yakılabiliyor. Izli mermiler gö-
ğü bir anda kızıla çevirebiliyor.
Her mahallenin, h'er sokağın ağır makine-
li tüfeği, roketatan var. Cephane bol, ucuz.
1 milyona Kalaşnikof. Silah, çatışma, panzer,
kariyer, yaralanma, ölüm yaşamın bir parça-
sı.
Bu koşullarda kimin PKK militanı, kimin
PKK milisi, kimin olaylara kanşmayan vatan-
daş olduğunu ayırmak oldukça güç, Kim
kim? Belli değü.
Güvenlik güçleri gündüz caddelere hâkim.
Panzerler, kariyerler göz açürmıyor. ilçenin
yapısı, evlerin iç içe oluşu, dar sokaklar, özel
tim, jandarmamn mahalle aralanna girmesi-
ne izin vermiyor.
Mahalle aralanndan panzerlere, kariyerlere
ateş açılıyor, panzerler de ateşin geldiği ma-
halleyi rastgele tarıyor. Keümenin tam anla-
mıyla rastgele...
Nevruz günü, saat 12.00'ye kadar gösteri-
lere güvenlik güçlerinin müdahalesini yaşadık.
Öğleden sonra sokak, ev çatışmalanm uzak-
tan izledik. Akşamüstü rastgele ateşin ne de-
mek olduğunu gördük, yaşadık.
"Hava kararmak üzereydi. Otelin önünde
polis minibüsüne ateş açıldı. Minibüsten çı-
kan bir namlu bir anda ortalığı taradı. Sokak
arasından ateşe ateşie karşılık verildi. Ateşi
duyan panzerler, kariyerler geri döndü. Ciz-
re'nin dört bir yanından ateş ediliyordu. Ka-
laşnikoflara roketatarlar, havan topları ka-
tüdı. Dörtyol Meydanı'nı deli gibi dönen pan-
zerler üzerlerine gelen ateşi durdurmak için
CİZRE'DEN
MEHMET TEZKAN
makineli tüfeklerle ortalığı taramaya başla-
dılar.
Gazetecilerin, yabancı konuklann kaldığı
otel iki ateş arasında kalmıştı. Komiler, gar-
sonlar 'yatın' dedi. Herkes tam siper. Kimi
yerde, kimi bir sütunun arkasında. Otelin önü
tamamıyla cam olduğu için pek de güvenli
yeri yoktu. En güvenli yer yine de merdiven
aralanydı. Çünkü kariyerlerin üzerindeki ağır
makinelilerden çıkan kurşunlar, engel tanımı-
yor, duvan delip geçiyordu.
Yerde, bir sütun arkasında, merdiven ara-
sında bir saat bekledik. Kafamızı kaldırdığı-
mızda Cizre'nin ortasından bir toz bulutu
yükseliyordu. Savaş buydu herhalde!..
Insan bulunduğu koşullara çabuk ahşıyor.
Herkes üzerindeki korkuyu attı, otel lobisüı-
de sohbete daldı. Saat 21.00'i gösteriyordu.
Bir iki silah sesi duyuldu. Otel görevlileri,
"Camın önünden çekilin!" diye bağırdı, yi-
ne herkes balık istifı gibi sütun arkasına.
Silah sesleri dindi. Yine koltuklara, yine bir
uyan, yine yere, sütun arkasına. Kalk otur,
yat, saklan. 23.00'e kadar gece talimi sürdü.
İlk taranma kadar heyecanlanmıyorduk ar-
tık. Biz de alışmıştık. Bizim de gece yaşantı-
mızın doğal bir parçası olmuştu, makineli tü-
fekler, roketatarlar.
Son gümbürtülerden biriydi. Gazeteci Er-
,bil Tuşalp neskafesini almış, lobiye girerken
'Saklanın' komutu geldi. Tuşalp'in bir elin-
de sigara, diğerinde fincan, böynunda fotoğ-
raf makinesi, omzunda canta ortalıkta kala
kaldı. Saklananlara baktı, dışanda uçuşan izli
mermilerin kızıllığını gördü, umursamazca,
"Ben kahvemi içiyorum yahu" dedi, "Kah-
ve içmemize de müsaade yok mu?"
Kamksamıştık artık.
Sabah olayın ciddiyetini daha da iyi anla-
dık. Otelin yan duvarlan delik deşikti. Yan
otelin camlan kınlmış, otelin önünde duran
beyaz Renault kalbura dönmüştü. Camlan kı-
nlmış, yandan giren uçaksavar kurşunu ka-
portayı patlatmıştı. Makineli tüfekten bizim
arabamız da nasibini almıştı. Beş kurşun, ara-
bamn bir yamndan girip, diğer yanından çık-
mış. Benzin deposunda iki delik.
Geri dönüş için araba bulmak gerekiyor-
du. Tanklar, panzerler, kariyerler vızır vızır
geziyor, kimsenin dışarı çıkmasına izin ver-
miyordu. E-24 yolundan otobüsler dolusu
jandarma komandosu Nusaybin'e gidiyordu.
Bir taksicinin evine gittik. Kurtuluş Mahal-
lesi'nde oturuyordu. Dışandan baktık cam-
lar kınlmış, duvarlar delik deşik. Evde 8-10
nüfus. Üst kata çıktık, sıvalar dökülmüş,
camlar ortalığa saçılmıştı. Sanki odanın içinde
çatışma çıkmıştı.
"Bizim ne suçumuz vardı!" dedi yaşlı bir
adam. "Bizi niye tanyorlar. Üç aydır üst kat-
ta yatamıyoruz. Çoluk çocuk alt kata doluş-
tuk. Kafamızı çıkartamıyoruz."
Bir diğeri atıldı: "Evlerde silah var, kur-
şun var diye kızıyorlar, sınır yol geçen ham
gibi. Sigaradan çok silah giriyor. Sınırda ser-
best, Cizre'de yasak. Olur mu böyle şey?"
Nusaybin'e doğru yöneldik. E-24 yolu tan-
ker depolanyla yine kapatılmış, bariyerler ku-
rulmuştu.
Kariyerler yolu açıyor, üç beş dakika son-
ra yine kapatılıyordu. Bu kez sahnede çocuk-
lar vardı. Köşelere gizleniyorlar, bozulan her
barikatı düzeltiyorlardı.
Bir barikatı kenara çekerek aracımıza yol
açıyorduk, kenardan 8-10 yaşlannda bir ço-
cuk bağırdı:
"Geçtikten sonra düzeltinf."
En zoru çocuklaria uğraşmak herhalde.
Onlar için bu resmen bir oyun, eğlence. Baş-
ka oyuncakları yok. Cizre'deki göriintüler tam bir savaş havasındaydı. (Fotoğraf: ALİ ÖZ)