15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2ŞŞUBAT1992 CUMA CUMHURİYET mSAYFA 15 GüNDEMDEKİ ŞANATÇI CEVATÇÂPAN Cambridge'den Bir Doğıüu Şimdi, sakin bir öğle sonu, Cevafla karşılıkh oturuyoruz. Artık sakalı var. Yanaklannda küçük '"hatuniyetlikler" bırakılmış, kırlaşmış sakallar. Yüzünde her zamanki hafıf alaycı gülümseme. Ama otuz yıldır artık, bu gülümsemenin bir sinizmin değil, ironinin, zekânın göstergesi olduğunu biliyorum. Aynı zamanda bir Karagöz ustası olan Cevat Çapan'ın kişiliğinde, son derece bize özgü bir çelebilik edası belirgin. Şiirleri gibi kişiliği de alçakgönüllü bir yalınlık arkasında sessiz bir zenginlik gizliyor. ONAT KUTLAR 1960 yazında Erdek'te çok mutluy- duk. Her şeyden önce gençtik ve sevdi- ğimiz insanlarla bir aradaydık. Öncü Türk tiyatro sanatının olağanüstü eki- bi "Genç Oyuncular'la birlikte. Onlar küçük alanlarda, «mahalle aralannda yeni oyunlannı "Erdek Şenliği" çerçe- vesinde sergilerken biz, ekibin içinde olmayan birkaç kişi büyük çınarlarla gölgelenen tenha kıyı kahvelerinde salkımlann süslediği ahşap evlerin avlulannda, ağustos böceklerinin çın- lattığı ıssız zeytinliklerde vakit öldürü- yor, çene çalıyorduk. En çok da Cevat Çapan'la birlikte oluyordum. O zamanlar sakalı yoktu. Az konu- Hollanda Guyanası'nda, tropikal or- manlarda buldu. Yerliler arasında kaybolan bu Anadolu çocuğunun Gu- yana yıllan bugün hâlâ oğlu tarafın- dan bile yeterince bilinmiyor. 1910 yılında, yeni yolculuğun başla- masından 6 yıl sonra Havana'da bir fabrikada bir bahçıvanlık işi bulunca- ya kadar. Ethem Çapan, Havana'da 18 yıl kaldı. Kısa sürede oradaki yaşama uyum sağladı ve ticaretle uğraştı, para kazandı, durumu düzeltti. Cevat Ça- pan'ın dostlan, onun aile albümünde inanılmaz fotoğraflar görürler. Papa- ğanlar, tavuskuşlan, tropikal bitkiler arasında Panama şapkası, tiril tiril be- yaz keten gjysileri, gümüş saplı basto- nu ve ağzında purosuyla Kemahlı Ethem Bey. Bir Marquezdünyası. Ethem Bey'in 1928'de ülkesmi özle- yip dönüşü. Giritli bir ailenin kızı Fat- şan, konuştuğu zamanda da bana ya- ma Hanımla evlenişi, Cevat'ın doğuşu bana gelen, biraz sinizm tonu taşıyan ve ailenin îstanbul'da yaşamını sür- espriler yapan çiçeği burnunda bir İn- dürmeye başlayışı da ayn bir serüven- giliz Filolojisi asistanıydı. Cambridge dir, ama ben Cevat Çapan'ın aysberg mezunu olduğunu, şiirler çevirdigini gibi gizli dünyasına küçük bir kapı aç- ve yazdığını biliyordum. Bizim Sina mak için bu kadan yeterlidir diye dü- Akşin'in ve Akşit Göktürk'ün yakın şünüyorum. arkadaşıydı. Bense hâlâ biraz doğulu O Erdek akşamından sonra, Cevat idim. Arkadaşım olmalanna rağ- men bu yabancı okul bitirmiş, ba- tı ülkelerini gezip dolaşmış, talihli aile çocuklanna uyum sağlamak- ta güçlük çeki- yordum. Dışlan- mış hissediyor- dum kendimi. Bir ağacin al- tında. bir yer sof- rasında, günbatı- mına karşı ek- mek, peynir ve kavunla rakı içti- ğimiz o akşama kadar. Ikinci ka- dehte ortalık göl- gelendi. Çevre- den el ayak çekil- di. Hafıf efkârh bir yalnızlık duy- gusu gelip çörek- L'ğur Cünyüz'ün objektifinden Cevat Çapan. çimenlerinlendi üstüne. Kavun aalaştı, mihalıç peyniri sanki daha tuzlu, rakı buruk. Ve o anda, o Cambridgeli genç adam, usuldan bir sesle bir şarkı mınldanma- ya başladı. Duygulu, rastgele şarkılardan biri- ni: "Yalnız bırakıp gitme bu akşam yine erken..." Usul usul biz de katıl- dık. O gün dedim ki kendi kendime, "Brendan Behan haklı, bu adamın içinde başka bir adam var. Onu mutla- kadaha yakından tanımalıyım." Şair, çevirmen, seçkin tiyatro adamı Cevat Çapan'ı yakından tanımak için biraz eskiye dönmeli, yüzyıl başındaki ilginç bir yaşam serüvenini izlemeliyiz. Çapan'ın yaptığı her işi sevecen bir ya- kınlıkla izledim. Çağdaş kültür yaşa- mımızın şair, yazar, çevirmen ve öğre- tim üyesi nitebkleriyle seçkin üyelerin- den biri olan bu olağanüstü kişilik, aradan geçen otuz yılda hiç yanıltmadı beni. Robert College'de, "Izlerimiz"- de yayımladığı ilk dizelerle başlayan şiir serüveni 1980'li yıllarda yayımla- nan iki çok güzel şiir kitabıyla "Dön Güvercin Dön" ve "Doğal Tarih"le en olgun ürünlerine ulaştı. Gene Ko- lej'de amatör başlayan tiyatro tutkusu hem repertuanmıza öncü tiyatronun en güzel oyunlannı kazandırdı hem de bulvar komedileriyle ucuz müzikal- ler arasında yalpalayıp duran bir or- tamda, kaliteli, bilinçli öğrencilerin yollannı bulmalanna yardıma oldu. İyi şair, iyi çeviri Yalnızca geçen yıl, Kenterler'de çe- 1904 yılı, Kemah'ın Pekeriç köyün- de doğup onbeş yaşına gelen Çapan- oğullanndan Ethem için bir dönüm noktasıydı. Pekeriç köyünün yansı Müslüman, yansı Ermeniydi. Bir ku- virip yetkinVr ustalîkla sahneye köy- rukahvecinin oğlu olan Ethem, köyün duğu ve ne yazık ki hak ettiği ilgiyi Ermeni delikanhlanndan her gün buîamayan Athol Fugard'ın "San Sa- Amerika öyküleri dinliyordu. Bır duş bir Çiçeklerinden Bir Ders" adlı oyu- ülkesı olan Amenka. Kafaya koydu ve nu, bu söylediklerimi kanıtlamaya bir gün köylüsü birkaç delikanlıyla yeter. birlikte Kemah'ın Pekeriç'inden yola Ama bu yazıyı yazışımın ve Cevat çıktı. Ne tren vardı, ne otobüs. Zigana Çapan'ı gündeme getirişimin nedeni dağlanndan Trabzon'a, oradan va- Onun şiir çevirileri. Her zaman biliriz purla İstanbul'a, oradan da ver elini iyi ş ür çevirisini iyi şairler yapar. Çok Pire. iyi şairlerin çevirisini ise çok iyi şairler Cevat Çapan'ın babası Ethem Bey'- yapmalıdır. Cevat Çapan'ın şiir çeviri- in Pire'de başlayan yolculuk seruvenı ıerj bu mutlu rastlantınm ürünleridir. masalsı bir boyut taşır. Boyle bır öy- Sanınm her şiirsever okurun kitaplı- küyü bir de 15 yıl Arjantın'de, bır ğ,nda onun Çağdaş Yunan, İngiliz Alman adıyla illüzyonistlik yapan Za- Amerikan şiiri antolojileri, "Çin'den ti Sungur'un kızı, arkadaşım Aynur Peru'ya" derlemesi vardır. Tuncer'den dinlemiştim. Hele üç büyük Yunan şairinden, Se- Ethem Bey için ılk aylar oldukça zor fer is, Ritsos ve Kavafis'ten yaptığı çe- geçti. Pekeriç'te sadece bır mahalle viriler, yıllardır başucu kitaplanmız mektebinde "elifba"yı sökmüş bır arasında yer alıyor. O çok süzülmüş, köylü çocuğu için inanılmaz bır serü- damıtılmış şiir dilinin; o inanılmaz ya- ven. Pire'den Trablusgarp, oradan lmhk-zenginlik bireşiminin tadına var- Tanus ve Cezayir. Ve sonunda yol pa- rası için üç beş kuruş biriktirince Mar- siiya'dan vapura binip yine ver elini Amerika. . . . Ama hangi Amerika? Coğrafya ve bır yıldır başlattığı yeni "delicatesse"- yolculuk bilgisi Kristof Kolomb'dan ler sunuyor: "iyi Şeyler." Bu başlık, daha az olan Ethem, kendini bir gün onun yönettiği, her biri içerik ve sunuş dıkça hayran olmamak elde değil. Cevat Çapan, bu doyulmaz şiir lez- zetleri şölenine, alftn bir tepsi içinde, olarak birbirinden nefıs küçük çeviri şiir kitaplan dizisinin adı. "Küçük dev kitaplar" demek daha doğru. Az sayıda basılan bu koleksiyonda Unga- retti'den Yeats'e, Lorca'dan Alberti'ye kadar, çağdaş şiirin ancak en tepedeki adlan yer alıyor. Bu kitaplann sonuncusu yeni ya- yımlandı. Bu küçük değerli taşlar yığı- nının en üstünde bir doğu mücevheri gibi parlayan Japon Haikulan. Çevi- ren Cevat Çapan. 16-19. yüzyıllar arasında en üstün örneklerini veren bu üç dizelik Japon şiir tarzının ustalanndan yapılmış. Seçki, bence çeviri şiir örnekleri arasın- da da çok özel bir yere sahip olacak. Doğarun küçük aynntılan ile içinde yaşadığımız evren ve genel olarak in- san yaşamı arasında şaşırtıcı güzellik- te Japon köprüleri kuran Haikulan, bir kezle doymadığım için tekrar tek- rar okuyorum. Şimdi, sakin bir öğle sonu, CevatTa karşılıkh oturuyoruz. Artık sakalı var. Yanaklannda küçük "hatuniyetlik- ler" bırakılmış, kırlaşmış sakallar. Yü- zünde her zamanki hafif alaycı gülüm- seme. Ama otuz yıldır artık, bu gü- lümsemenin bir sinizmin değil, ironi- nin, zekânın göstergesi olduğunu biliyorum. Aynı zamanda bir Karagöz ustası olan Cevat Çapan'ın kişiliğinde, son derece bize özgü bir çelebilik edası belirgin. Şiirleri gibi kişiliği de alçak- gönüllü bir yalınlık arkasında sessiz bir zenginlik gizliyor. Bu yüzden sorulanmı, birer ikişer yalın sözcükle özetliyorum. O da kısa kısa yanıtlar veriyor. Gevezelikten ve çokbilmişlikten kaçmarak. "Hangisi?" diyorum, çok yönlü il- gilerini düşünerek. Şiirdedostlukiaryaşar "Şiiry diyor, "çünku şıır her türlü iletişimde dilin en yoğun nitelikle orta- ya çıktığı bir sanat. Ilgilendiğim öbür sanat dallannda da şiirselliğin önemli bir payı var. Sinema, tiyatro. Onda da anlatım belli bir yoğunlaşmayla en güçlü biçimini alıyor. Buna bir çağn- şım gücü de diyebiliriz. Hayatın her alanıyla ilgi kuran bir iletişim. eytişim diyebiliriz. "Ya yalınlık? Hem şiirindeki hem de kişiliğindeki?" "Yaşama biçimi özlemi..." Biraz du- ruyor, "belki..." diye ekliyor. "Peki dostluklar?' "Öyle bir dünya yaratıyorsun ki bu dünyada gerçekten dost olabileceğin insanlann sesleri yaşıyor. Tanıdık ses- ler diyebiliriz bunlara. Bu sesleri tanı- yan başka insanlarla karşılaştığın- da... Belki bir karşılaşma da değil bu... Onlan arayıp bulduğum zaman, onlarla çok gerçek, çok sürekli dost- luklar kuruluyor. Bu bakımdan çok talihli sayıyorum kendimi. Hem Tür- kiye'de hem yurtdışında, bir çeşit on- lann yaşadığı dönemde yaşamayı bü- yük bir mutluluk haline getiren dost- luklar sayıyorum. "Birkaç isim verir misin?" Övünmek gibi olmasın. Sabahattin Eyuboğlu, Oktay Rıfat, Melih Cev- det, Vüs'at Bener, John Berger, Ar- nold Wesker, Antonia Byatt. "Antonia Byatt?" "Geçen yıl Bookerprize aldı. Camb- ridge'de benden bir sınıf küçük. İki kez geldi Türkiye'ye. Romana. İz- mir'e, Ankara'ya gitti. Çok parlak bir öğrenciydi. İlk romanlan çok yankı uyandırmadı. Son üç romanı bir trilo- ji. Büyük ilgi gördü. îngilizlerin büyük roman geleneğinin yeni örnekleri ola- rak karşılan'dı. İris Murdoch övgüyle söz etti. Son romanı "Possesion", Vic- toria çağında bir kadın, bir erkek şairi anlatıyor. Düşsel kahramanlar, ama o dönemin bütün özelliklerini taşıyor. Öbür yandan o iki şairle ilgili 'akade- mik'ler var. Feminist bakımdan vs. irdeliyorlar şairleri. Büyük zevkle okunan bir kitap. Ben çok seviyo- rum." Şimdi geceyansı. Uyku tutmadı. Al- dım Haikulan ve bir Japon bahçesinin kuytu köşelerine dalarak onlarla oya- lanıyorum. Dışanda kar yağıyor. "Su Sesi" diye başlıyor 1877'de Ma- saoka Şiki, "Bir dağ köyü / yığılan karlann altında / akan suyun sesi." Sonra devam ediyor: "Onbir atlı birden / geriye bakmadan gidiyorlar / savrulan karlann içinden." Şiiri ve Hokusai'yi seviyorsanız, Ce- vat Çapan'ın Haiku çevirilerini mutlaka okuyun. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK KARATAŞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1991/10 Davacı: Maliye Hazinesi vekili Av. Serpil Yüksel-Karataş Davalr. S.Sırn Güzey-Mestanzade Mah. 369 Sk. No: 35-Adana Dava: Karataş ilçesi Iskele köyunde kayıtlı 2643 no.lu parselin ip- ali ile tescil harici bırakılması. Yukarıda yazılı davacı vekili tarafmdan davalı aleyhıne açılan da- *anın 18.12.1991 tarihınde yapılan açık yargılaması sırasında, uzun ıramalara rağmen adresi belirlenemeyen davalıya ilanen tebligat ya- jılmasına karar verilmiştir. Duruşması 18.3.1992 gunu saat 9'a bırakılmıştır. Bu dava ile ilgili ibraz etmek istediğı belgeleri duruşma günune ka- iar göndermesi veya duruşmaya gelmesinin gerektiği, duruşmaya gel- nediği veya bir vekil tarafmdan temsil ettirmediği takdırde yargıla- taya yokluğunda karar verileceğinin tebliği yerine geçerli olmak uzere ebligat K.'nun 29 ve tuzuğünün 13. maddesi gereğince tebliği yerine iecerli olmak üzere ilan olunur. Basın: 20827 KARATAŞ ASLtYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1991/115 Davacı: Maliye Hazinesi vekili Av. Serpil Yüksel-Karataş Davalı: A.Zeki Sözüdür-Kurtuluş Mah. 294 Sk. No: 27-Adana Dava: Karataş ilçesi Iskele köyünde kayıtlı 3121 no.lu parselin ipta- li harici bırakılması. Yukarıda yazılı davacı vekili tarafmdan davalı aleyhine açılan da- vanın 18.12.1991 tarihinde yapılan açık yargılaması sırasında, uzun aramalara rağmen adresi belirlenemeyen davalıya ilanen tebligat ya- pılmasına karar verilmiştir. Duruşması 18.3.1992 günü saat 9'a bırakılmıştır. Bu dava ile ilgili ibraz etmek istediği belgeleri duruşma günune ka- dar göndermesi veya durusmaya gelmesinin gerektiği, duruşmaya gel- mediği veya bir vekil tarafmdan temsil ettirmediği takdirde yargıla- maya yokluğunda karar venleceğinın tebliği yerine gecerli olmak uzere lebligat K!nun 29 ve tuzüğunun 13. maddesi gereğince tebliği yerine geverli olmak uzere ilan olunur. Basın: 20828 PİKNİK PİYALEMADRA HIZLI GAZETECt NECDETŞEN 6&4İM VÜİ M! ? KM İSTERSEM ONLAN ŞEV E£)ERİM. ALl *d A-AMYVLPERX \ BU KÛKŞI CWS/ HİÇ 0A6 A&KAPA&M. OLUVOR... CINSEL Ğ EN KULTÜRLULERİ 8İLE YAVSAK UBRİf LESB /VfEYILU OLUİÖ ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI GARFIELD JIM DA VIS faîjfâ^* BLACKIE WHITE CARLOS TRILLO-ERNESTO R.GARCIA SEIJAS BULUTBEBEK Annee.-yerl^r Ccfe- Jp'lSTDiŞ . ç NURAYÇIFTÇI a) i \ zJy* İLAN SOSYAL SİGORTALAR KURUMU OKMEYDANI HASTANESİ SATINALMA KOMİSYONU BAŞKANLIĞI'NDAN Hastanemizin 1 yıllık yufka, tel kadayıf, ekmek kadayıfı ve yassı kadayıf ihtiyacı kapalı zarf usulü ile ihale yapüacaktır. thale mevzuu olan 4 kalem yufka, tel kadayıf, ekmek kadayıfı ve yassı kadayıf ihtiyacımızın 1 yıllık tahmini bedeli 48.427.500 TLJdır. İhale ile ilgili şartname ve muhammen bedeli listesi hastanemiz mal- zeme şefliğinden temin edilebilir. İhale 12.3.1992 Perşembe günü saat 13.3O"da hastanemiz Satınal- ma Komisyonu Baskanhğı'nda yapüacaktır. Ihaleye iştirak etmek isteyenlerin 1992 yılı vizesini havi Ticaret Odası Belgesini, ilgüi meslek kuruluşundan aldıklan belgeyi ve yeterlilik bel- gesini ibraz etmeleri gereklidir. ' Basın: luaıcye ıjuraK eımek ısieyenıerın en gec ihale günü saat 12.00'ye kadar 1.452.825^- TL.'lık geçici teminat bedellerini hastanemiz vez- nesine yatırmalan ve teklif mektuplannı Satınalma Komisyonu Bas- kanlığı'na teslim etmeleri gerekmektedir. İştirak edecek firmalar teklif mektuplarında tespit edilmiş her bir kalem için muhammen bedelden °7e indirinüi olarak fiyat verecekler- dir. Kurumumuz 2886 sayılı Devlet thale Kanunu'na tabi olmayıp iha- leyi yapıp yapmamakta, kısmen yapmakta veya dilediğine yapmakta serbesttir. İlanen duyurulur. 20858
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle