15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURIYET 27 ŞUBAT1992 PERŞEMBE GORÜŞLER BURAŞI TÜRKİYE HALUK SAHtN Telefondaki Mesaj O nceki gün Cağaloğlu'ndan evime telefon et- mek üzere numaralan çevirdim. Yıllardır bin- lerce kez yaptığım bir şey... Karşıdan zil sesini beklerken o da ne, araya teybe alınmış bir er- kek sesi girdi ve şöyle dedi: "Sayın abonemiz. aradığınız numaranın ilk rakkamı 2 ile değiştirilmiştir. Lütfen ilk numaranın yerine 2 koya- rak arayınız. Teşekkür ederiz." Uzun süredir kartvizitimde adımın yanında taşıdığım ve artık iyice benimsediğim numaranın (numaramm) de- ğiştiğini böylece öğrenmiş oldum. Daha doğrusu. değişeceğini biliyordum. ama sanki çok uzak bir gelecekte oîması tasarlanan şeyler gibi, pek inanmıyordum. PTT'den aldığım. bilgisayarla yazılmış bir mektupta l ile başlayan telefon numaralarının An- kara'da4, ıstanbul'da ise 2 ile değiştirileceği bildirilmişti. 2 Mayıs'a kadar her iki numara da geçerliydi. Ondan sonra ise yalnızca 2"li numara işleyecekti. 2 Mayıs'a epey zaman olduğu halde uygulama başlamış olmalıydı. Yurttaşımız kendi yaşamını doğrudan ilgilendiren bu gibi değişimleri bir çeşit yazgı olarak kabul eder. "Bü- yüklerin" aldığı kararları sorgu sualden geçirmez. Benim gazeteci damarım kabardı. Soruşturdum. Bu uygulama- nın Türkiye'nin bir anlamda 160 yıldır. bir aniamda ise şu AT başvurusundan beri geçirmekte olduğu büyük uyum hareketinin bir İstatistikleri eşeleyince telefon sayısınm artması kadar önemli bîr bulgu daha çıktı: Birlikte telefon edilen yerin uzakhğı da sürekli artıvordu. adımı olduğunu öğ- rendim. Avrupa Tele- komünikasyon Stan- dartlan Enstitüsü l'le başlayan numaralan özel hizmet numara- larına ayırmıştı. 117 itfaiye, 168 hava du- rumu, 169 yol duru- mu gibi. Şehirlerarası ve uluşlararası numa- ralara ise bizde olduğu gibi 9"uçevirerek değil.O'ıçevirerek ulaşılacaktı. (Pek yakında bu sinemalarda!) Fransa bubü- yük değişimi 1996dan önce zinhar yapamayacağını söy- lerken, Türkiye önden gitmeye ve bu standartlaşma işini 1992 içinde bitirmeye karar vermişti. Demek evimin numarasını çevirdiğimde araya girip beni başka bir numara çevirmeye çağıran ses bir bakıma Avrupa'nın çağrıstydı. Konuyu biraz daha kurcalayınca, telefon sahipliği açı- sından son 10 yıl içinde büyük bir aşama yaptığımızı, ama hala Avrupa ölçülerinin epey gerisinde bulunduğu- muzu öğrendim. Avrupa ölçüsü iki kişiye bir telefon do- layında idi. biz ise daha beş kişiye bir telefon düzeyine bile ulaşmamıştık. (Ama iılkede bulunan telefon sayısı günlük gazete tirajının iki katından fazlaydı!) İstatistikleri eşeleyince telefon sayısının artması kadar önemli bir bulgu daha çıktı: birlikte telefon edilen yerin uzakhğı da sürekli artıvordu. Şehirlerarası ve milletlera- rası konuşma yapmak hayatımızın bir parçası olmuştu. Mektup, bir iletişim biçimi olarak (ve heyhat, bir edebi tür olarak da) ölüm döşeğindeydi. 1970'te 492 milyon, 1980'de 1.9 milyar olan şehirler + milletlerarası konuş- ma kontörü (sayı x süre) 1991'de 29 milyara çıkmıştı. 1980'de 19 milyon dakika olan milletlerarası telefon ko- nuşma süresi 1991'de 165 milyon dakikaya yükselmişü. Telefon hemen her yerde elimizin ucundaydı. 1950 de 48, 1970'te 973 olan telefonlu köy sayısı 1991'de 39 bine ulaşmıştı. Jetonlu telefon sayısı ise 20 yıl içinde 20 kat ar- tarak 47 bine vurmuştu. Telefon etmek. bir çok işin asal bir parçası haline gel- mişti. Telefonsuz yaşamak ise, olamayacaklar arasm- daydı. Telefon numaramm değiştiğini bildiren uyan sesi. 1970'ten bu yana toplumsal yaşamımızı en fazla değişti- ren dört T'den en az göze batanını hatırlattı bana. Oteki Tlerden sık sık söz ediyoruz: televizyon. trafık ve terör. 60-30 YIL ÖNCE CUMHURIYET 1932: Halkevi'nde ilkjtongre Halkevlerinin tarih, edebiyat ve dil şubesinin ilk kongresi dün saat 14'te aktedilmiştir. Içtimaa, Cevdet Kerim Bey tarafından söylenilen nutukla başlanmıştır. Cevdet Kerim Bey bu nutkundaezcümle şunlan söylemiştir: "-Bugün burada evin kıymetli bir şubesini teşkıl ve şube kornitesini intihapetmek için toplandık. Size Halkevinin reisi bulunan Yüksek Muallim mektebimüdürû Hamit Beyi takdim ediyorum. Kendilerinin riyaseti altında müzakerelerimize başlayabiliriz. TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN Hec ÜÇ fekîldeki VLnm Pertevi cflde oUa mrâ*fÜ itiWtte kı# re T*» UtiflMÜ Kadm — Ned«n iklde bir benim yaşnnı soruyonsun kuzumT Erkek — Ne ympayım ksncığnn, utmıyan rakam btr o'._ CEMAL NADIR. f £ 8U6ÜN, TÜ&ÜKIÜN BABASf 1928 C£MAl ÖCMÜfTİ). T/F>irL£ . c£M4L VE&tMLİ SON fSSO £.£& ;ç//y, o, 8/# <JS7X OL- PUĞU KAPAfZ, İYf 8/8 Ö6££7M£A/Dt D£.. Bilim Politikamız ve TUBITAK Prof. Dr. MEHMETÇİK BAYAZIT İTÜ öğretim iiyesi T ürkiye'nin bilim politikasına yeni bir yaklaşımın gündeme geldiği bugünlerde TÜBİ- TAK'ın durumunun da yeni- den değerlendirilmesi gerekmektedir. TÜBİTAK bilimsel araştırmalann desteklendiği bir dönemde, ülkemizin önde gelen bilim adamlarının da kat- kısıyla 1963 yılında hazırlanan Türki- ye Bilimsel ve Teknik Araştırma Ku- rumu kuruluş kanunu ile "Türkiye'de müspet bilimler alanında temel ve uy- gulamalı araştırmaları geliştirmek. teşvik etmek. düzenlemek ve koordine etmek amacıyla. tüzel kişiliği. idari ve mali özerkliği bulunmak ve başbaka- na bağh olmak üzere" kurulmuştu. Demokratik ve katılımcı yaklaşımı ile günümüzdeki yeni düzenlemelere de ışık tutabilecek olan bu kanunun başhca hükümlerini burada hatırlat- mak yararlı olacaktır. Kurumun en yüksek organı olan Bi- lim Kurulu. kurulun kendisi tarafın- dan gizli oyla dört yıl için seçilen on bir üye ve genel sekreterden oluşuyordu. Süresi biten üye ancak bir dönem daha seçilebiliyordu. Sadece ilk kuruluşta başbakan. üniversiteler tarafından gösterilecek üçer aday ile bakanhklar tarafından tespit edilecek sekiz aday arasından beş üye seçmiş, bu seçilen üyeler geri.kalan üyeleri gizli oyla se- çerek ilk Bilim Kurulu'nu oluşturmuş- lardı, Bilim Kurulu üyelerinden beşinin temel bilimler, dördünün uygulamah bilimler alanlarında eser, araştırma ve buluşlanyla tanınmış kimseler arası- ndan. birinin iktisadi devlet teşekkül- lerinde. birinin de özel endüstride üstün nitelikte araştırmalarıyla kendi- lerini göstermiş kimseler arasından seçilmesini kanun öngörüyordu. Kurul, kendi üyeleri arasından başka- nını seçtiği gibi, genel sekreteri de ül- kenin tanınmış bilim adamları arasın- dan seçiyordu. Bilim Kurulıı'nun görevi kurumun çalışma ilkelerini tespit etmek. çahşma programlannı hazırlamak, araştırma grupları ve enstitüler kurmak, kuru- mun çalışmalannı izlemek ve bütçe teklifıni kabul etmekli. Bilim Kurulu tarafından seçilip başbakan ve cum- hurbaşkanı tarafından imzalanan ka- rarname ile atanan genel sekreter ise bilim kurulu ve araştırma grupları yü- rütme komitelerince verilen kararların uygulanmasını sağlıyor, yönetmelik ve bütçe tekliflerini hazırlıyordu. Bu kanunun ilginç bir yanı da kuru- ma verilen mali özerklik idi. Her yıl başbakanlık bütçesine konulan öde- neğin harcanamayan kısmı. ertesi yılın hesabına aktarıldığı gibi. kurum artır- ma. eksiltme ve ihale kanunlanyla Sayıştay'ın denetimıne bağlı değildi. ÖzerkbirTÜBİTAK'ın bilimsel araştırmalarda kaliteye önem veren üniversitelerle yapacağı işbirliği ülkemizde bilim reformuna yol açacaktır. TÜBİTAK ömrünün ilk 20 yılında ülkemizde araştırma geleneğinin yer- leşmesinde ve bunun sonucu olarak bilim alanında ilerlememizde büyük katkılarda bulundu. özellikle gerçek araştırmacılar yetiştirilmesinde ku- rum; sağladığı burslar, desteklediği araştırma projeleri \e verdiği teşvik ödülleriyle genç bilim adamlanna bü- yük destek oldu. 1980 sonrasında serbest düşünmeye ve buna bağlı olan demokratik seçim ve yönetime karşı beliren akımlar TÜ- BÎTAK'ı da etkilenıiş ve 1987 yılında kurumun kuruluş kanunu bir kanun hükmünde kararname ile değiştiril- miştir. Yapılan değişikliklere göre Bi- lim Kurulu kaldınlmış, yerine yöne- tim kurulu getirilmiştir. Bu kurulun üyeleri seçilerek değil. müşterek kararla ııtanarak göreve gelmektedirler. Üyelerin yükseköğre- nim yapmış olmaları ve bilim ve teknoloji alanında tecrübeye sahip bulunmalan yeterli sayılmakta, sadece üçünün temel bilimlerde eser. araştırma ve buluşlanyla tanınmış olmaları gerekli görülmektedir. Kuru- mun başkanı da, aynı düşünüş şekli doğrultusunda, yönetim kurulu tarafı- ndan seçilmeyip müşterek kararla atanmaktadır. Yeni düzenlemede genel sekreter bu- lunmamakta, kurumun uygulama yet- kileri tamamen başkana verilmiş bu- lunmaktadır. TÜBİTAK Bilim Ödülü almış olan 21 bilim adamı, o günlerde başbakana bir mektup yazarak TÜBİTAK'taki olumsuz gelişmeler ve kuruma yeni bir hüviyet verme girişimleri ile ilgili kay- gılannı iletmişlerdi. Bu mektuptaki uyanlara önem veril- meden değişikliklerin uygulanmasına girişilmiş. kurumun yetkili organlan- na yapılan atamalarda doğal olarak politik düşünceler ağır basmıştır. Söz konusu mektupta belirtildiği gibi. TÜBİTAK benzeri bilim kuru- luşlannın ülkenin uzun vadeli bilim politikası ve hedeflerine uygun olarak sürekli gelişebilmesi için değişen poli- tik iktidarların günlük poliükalarının buralara hiçbir şekilde yansımaması gerekir. Bu önemli nokta gözönüne alm- madan yapılan uygulama sonunda TÜBİTAK bilimsel niteliğini büyük ölçüde kaybederek daha çok bir uygu- lama kuruluşu haline gelmiş, bilimsel üretim yerine teknoloji transferi ön plana çıkarılmıştır. Kurum yöneticilerinin kişisel tercih- lerine dayanan keyfj uygulamaları bi- lim adamlarının TÜBİTAK ile olan bağlarının zayıflamasına yol açmıştır. 1970'lerde bilimsel araşıırmalarda görülen canlanma ve sürekli ilerleme- nin yerini, son yıllarda duraklamanın almasında üniversitelerimizde.ki olum- suz gelişmeler yanında TÜBİTAK'ın durumunun da etkisi olmuştur. TÜBİTAK'ın en önemli görevi ül- kemizin bilim politikasını belirlemek- tir. Bu nedenle kuruma yeniden özerk bir yapı verilerek önceki kanundakine benzer bir yönetim şekline dönülmesi gerekmektedir. Özerk bir TÜBİTAK'ın. bilimsel araştırmalarda kaliteye önem veren üniversitelerle yapacağı işbirliği ülke- mizde bilim reformuna yol açacaktır. FERRUH DOĞAN Kızkulesi'ne Çağdaş Işlevler Yrd. Doç. E>r. ÜLKÜ ALTINOLUK Yıldız Üni. Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi S on günlerde basın vc yayın or- ganlarında isminden sıkça söz edilen Ktzkulesi. Üsküdar Be- lediyesi'nce çağdaş bir kul- lanım amacıyla değerlendirilmek is- tenmektedir. Yıllarca yasak olduğu için kimsenin gezip göremediği. kimbilir belki de bu yüzden gizemi büsbütün artan Kızku- lesi konusunda yüzyıllardır birçok ef- sane söylenegelmektedir. Üsküdar Belediye Başkanı Dr. Ni- yazi Yurtseven'in İstanbul'a kazan- dırmak için uzun zamandır uğraş ver- diği Kule için ön çalışmalar bugünler- de sonuçlanmak üzere. Sınırları içerisinde Kızkulesi'nin de bulunduğu"İstanbul3Numaralı Kül- tür ve Tabiat Varhklannı Koruma Kurulu" Başkanı Prof. Muhteşem Gi- ray'ın da açıkladığı gibi Kule için ta- rihsel-kültürel boyutu gözardı etme- yecek önerilerin getirilmesi. "kültürel süreklilik" bakımından önemli ol- maktadır. Kızkulesi Üsküdar'da, Salacak ya- kınında karadan 180 metre uzaklıİcta ve denizin içindeki bir kaya üzerinde bulunmaktadır. Kızkulesi binası. yak- laşık 400 metrekare, Kule'nin bulun- duğu ada ise yaklaşık 1300 metrekare- dir. Manzara açısından oldukça güzel bir konumda bulunan. Üsküdar Bele- diyesi'ne amblem olmuş, parada. pul- da yer almış, hatta taşra evlerinin du- varına resim olmuş Kule'den Üskü- dar, Sarayburnu. Süleymaniye. Dol- mabahçe kıyılan gibi İstanbul'un ve Türkiye'nin en önemli bölümleri gö- rülebilmektedir. MÖ 410 yıllarına kadar uzanan bir geçmişe sahip olan Kızkulesi'nin yapı- lış amacı. Boğaz'dan geçen gemileri kontrol etmektir. Kule'nin uzun bir geçmişe sahip ol- ması ve konumu birçok işle.vsel deği- şimlere uğramasına neden olmuştur. Kızkulesi; "Salacak sahilleri-deniz- Kule" bütünlüğü içerisinde düşünül- melidir. Salacak kıyılanndan Kule'- nin görünümü de en az Kule'den diğer bölümlerin görülebilmesi kadar önemlidir. Bu bakımdan, kiremit kırmızısı. siyah, filiz yeşili gibi renklere boyanmış çelik + cam konstrüksiyon- larla kıyıya danışma, limonluk. sera, satış üniteleri gibi tesisler yapılabilir. Haftanın belli günlerinde "efsane kulesi" olarak kullanılan kule, diğer zamanlarda da "nikah kulesi" olarak işlevini sürdürebilir. Binanın Kule bölümü sis düdüğü, deniz feneri gibi özgün işlevlerini sür- dürebilir. Kule'nin "seyir kulesi" ola- rak da kullanılması deniz etkisinin yanı sıra Üsküdar. Sarayburnu, Sü- leymaniye, Dolmabahçe kıyılarmın bu noktadan görülmesini sağlayacak. görmeyenler oralara gitmek isteyebi- leceklerdir. Yapının diğer bölümleri 1. Efsane kulesi; 2. Nikâh kulesi; 3. Akvaryum + cafe olarak kullanılabilir. Efsaneler; lazer, ses, ışık, müzik yar- dımıyla ve suda dalgalanmalarla teat- ral biçimde günün belli zamanlarında Kule'de sergilenebilir. Binanın, "bir bölümü boş bırakılmış" duvarlanna yapılacak çağdaş sanat ürünü iç mekân elamanları yoluyla da geçmişle bağlar kurulabilir. Bu üç kullanım önerisi tek tek ele alınabileceği gibi akvaryum sabit kal- mak üzere diğer öneriler periyodik bir takvimle birlikte düşünülebilir. Haftanın belli günlerinde "efsane kulesi" olarak kullanılan Kule. diğer zarnanlarda da "nikâh kulesi" olarak işlevini sürdürebilir. Bu fonksiyonlarda kullanılan hare- ketli mobilya elemanları cafe, nikâh merasimi ve efsanelerin izlenmesi sı- rasındaki kullanıma göre önceden düzenlenebilir. Buradaki iç mekânı değişmeyen ortak mekânlar: İletişim merkezi. mutfak. ofis ve WC grubudur. Bu mekânlar her üç işleve de hizmet edebilmektedirler. Kızkulesi için en önemli işlev, kule- nin Milat'tan Önce'ye giden geçmişi göz önüne alınarak uluşlararası bo- yutta ele alınmış kültür + ekonomik girdi sağlayacak kullanımlardır. Üsküdar'ın; özellikle Çamlıca Te- pesi-Beylerbeyi Sarayı-Mihrimah Ca- mii üçgeninden oluşan turistik ha- ritasına Kızkulesi'nin de eklenmesi önce Üsküdar'ın kültür ve turizm po- tansiyeli için, giderek İstanbul ve Tür- kiye için önemlidir. Kızkulesi kapsamında; kıyıdan- Kule'ye ulaşımdan. bütün düzenleme- lere kadar yapılacak çahşmalarda, kültür ve teknoloji birikimimizi çağ- daşlık doğrultusunda ortaya koyan projeler üretilmelidir. Kule gravürleri. resimleri, dialan, broşürleri, kitapları, maketleri ve Ku- le konusundaki sanat içerikli yorum- lar binada kültür-sanat ortamı yaratıl- ması ve "kültürel süreklilik" için ge- reklidir. Kızkulesi, her şeyden önce bir ileti- şim merkezi niteliğine bürünmelidir. Kültürel etkinliklerle desteklenmiş iş- levler, yeni gelişmelere zemin hazırla- yabilecektir kanısındayız. POLİTİKA VEÖTESİ MEHMED KEMAL HerkesYazsın... B arış Derneği davası on yıl sürdü. Bugün de gün- celliğini koruyor. Bu konuda çok yazdım. Sırası düştüğünde gene de yazarım. Sonu aklanmayla bitecek bir dava için on yıl yatmak ne demektir? Bu davanın çilesini çekenlerden Mustafa Gazalcı, anı- larını, savunmaları, belgeleri içeren kitabına "Barış Zin- ciri" diyor. Darbeyi şöyle işitiyor; "Az sonra telefonlarkesildi. As- kerler gelip evin önündeki cemseye bindirdiler. Ahmet Yıldız'ın yanına oturdum. Kenan Evren'in darbenin ba- şmda bulunmasının, emir komuta zinciri içinde yapılma- sının nasıl olduğunu Saym Yıldız'a sorunca, "En katısı, en berbatı bu biçimdir" dedi. Epeyce şehir içinde dolaştt- rıldıktan sonra Dil İstihbarat Okulu'na götürüldük." Daha önce 27 Mayıs, 12Martvar. amaenkötüsü'emir komuta' içinde kotarılan 12 Eylül'dür. On binlerce kişi 12 Eylül'den geçmiştir. Hâlâ da 12 Eylül'ün hesabı görül-. memiştir. Görüleceği de yoktur. Bu hesap, Orhan Apay-'. dın'ın zorunlu hesabıdır. Gazalcı şöyle yazıyor: "İlk önce tecrit dedikleri yere getirdiler. Saçlanmızr tekrar kestiler. Tek tip giysiler verip giydirdiler. Saatlerce; ayakta bekledik. Sinirlerimiz bozuldu. Herbirimizi "ayn; ayrı koğuşlara verecekler' diye haber geldi; buna çok; üzüldük. Gerçekten de hazırlığı öyle yapıyorlar. Orhan; Apaydın dayanamadı bayıldı. Çok yorulmuştu. Korka-' rak başına toplandık." - 12Eylürünezave cefasını çekenler hiç beklemesinler, çektiklerini yazsınlar. Yazsınlar ki bu acılar çekilmesin! Orhan Apaydın'ın bayıldığını belirten satırları okuduğum zaman yüreğim 'cız' etti. Orhan Apaydın. herkesin dostuydu. benim de... Başım yazı yüzünden ne za- man derde girse. ne zaman mahkemelik olsam ona koşardım. Ankara'da ol-* sun, İstanbul'da olsun gelirdi. Şimdi onun başı derde gir-i mişti, ben koşamıyordum. Yüreğimin vaktiyle de. şimdiî de "cız' etmesi bundandı. i Apaydın kardeşlerden Burhan'ı da. Orhan'ı da yıllari öncesinden tanırım. Burhan. sosyetede ünlüydü. Ama 27 '. Mayıs'tan sonra siyasal davalara girdi. sosyete gölgede • kaldı. Son zamanlarda sol için açılan siyasal davalann; hepsinin başında Orhan ve Burhan vardı. Orhan Apay-^- dın, solcular için açılmış bütün davaların şehidi olarak • anılacaktır. » Şaban Erik'in "Zor Günler" adıyla yayımladığı kitapî kocaman bir cilt. 744sayfa tutuyor. Konular, olaylar, kî-« şiler (hepsi) gerçek. Zaten yazarın kendi de "Zor günler,"' yakıngeçmişimizinendağdağalıdöneminihikâyeedenbir yapıttır" diyor. Aydınlarımız, sanatçılarımı?., yazarlanmız. ressamla- rımız. müzisyenlerimiz. öğretmenlerimiz. sendikacılan- mız, özetle aklı eren kimimiz varsa, hepsi. 12 Eylül darbe- sinden çok acı çekmiştir. Son örneği DİSK'tir. Sendika- cılanmız bunca eza eefadan sonra bellerini yeni doğrul- tuyorlar. 12 Eylülcülerin üstüne oturduklan mallarını. mülklerini. paralarını, sosyal tesislerini alamadılar. Al- mak için var güçleriyle uğraşıyorlar. Siyasette gelen gidenin mali üstüne oturacaksa. bunun- la baş edilmez. Demokrat Parti iktidara geldi, Halk Par- tisi'nin mallannı aldı. 27 Mayısçılar geldiler Demokrat- ların mallarını aldılar. Ya 12 Eylülcüler. herkesin malını aldılar, üstüne tüy diktiler. Şirrîdi SHP'liler, CHP'lilerin mallarını istiyorlarmış. Bu mal kavgası böyle sürecekse sonu gelmez. 12 Eylül'ün eza ve cefasını çekenler hiç beklemesinler. t çektiklerini yazsınlar. Yazsınlar ki bu acılar çekilmesin!; Herkes yazsın. herkes eteğindeki taşları atsın!.. KURLARDAN İletişim Araçlannda Kadın tleüşim düzeni dünyadaki egemen duzene koş^ut olarak biçimlenmektedir. iletişim teknolojisini üreten ve pazarlayanlar, dünya ekonomisini ve siyaseüni yönlendiren sanayi ötesi ülkelerdir. Çağımıza damgasını vuran iletişim araçlanyla gerçekleştirihnek istenen global (bütüncü) dünya anlayışı, kuşkusuz teknoloji devlerinin kendi üreümlerini pazarlama ve kendi anlayışlannı yaygınlaştıma amaana yöneükür. Ekonomik ve siyasal erki elindebulunduran ülkeler. sistemlerinin sosyo-kültürel anlayışını ve insana bakış açısını iletişim araçlannı kullanarak yaymakktadırlar. GünümüzdeTV dizileri. video klipler, reklamlar, vb. ürünlerle yaratılan kültürel çevrede insanın, özellikle kadının anlamı nedir? Her şeyi paraya ya da mala endeksleyen günümüz dünya düzeninde kadının cinselliği, ticari ürün gibi öne çıkanlmaktadır. Kadınsal estetiği erkeğeödül olarak sunan anlayış giderek kökleşmektedir. îletişim araçlanyla desteklenen bu anlayış, kadın kitlenin bu yönde koşullanmasına neden olmaktadır. Karşı cinsin beklenüleri de aynı doğrulıuda gelişmektedir. Reklam olgusunda kadın imajı sıklıkla ön plandadır. Otomobüden fmna, deterjandan ciklete vanncaya değin ürünler, kadının cinselüğine sığınmıştır. Erkek toplumu görünumündeki ülkemizde cinsel eğiüm yetersizliğinin yanı sıra iletişim araçlannıncinselliğe bakış açısı sağhkh gelişimi engellemektedir. İnsanın doğasında bulunan cinselliği yadsımak söz konusu olamaz, ancak insanın cinselliğinin sömürülmesine karşı çıkmak gerekir. Kadın-erkek ilışkısıni yalnızca cinsel boyuta indirgeyen ve bu ilişkiyi maddi bir abşverişe dönüştüren anlayış, kadın ve erkek aynmçıhğına neden olmaktadır. İşte bu aşamada iküşim araçlan, cinster arasında ayınm yapmaksızın insanı diğer özellikleriyle de değerlendirmek ve yeniden sunmak durumundadır. fiLKERBIÇAKÇI İstanbul tLAN SOSYAL SİGORTALAR KURUMU OKMEYDANI HASTANESİ SATINALMA KOMİSYONU BAŞKANLIĞl'NDAN Hastanemizin 1 yıllık yufka, tel kadayıf, ekmek kadayıfı ve yasa kadayıf ihtiyacı kapalı zarf usulü Ue ihale yapüacaktır. thale mevzuu olan 4 kalem yufka, tel kadayıf, ekmek kadayıfı ve yassî kadayıf ihtiyacımınn 1 yıJhk tahmini bedeli 48.427.500 TLÎdır. İhale ile ilgili şartname ve muhammen bedeli listesi hastanemiz mal- zeme şefligiadea temin edilebilir. İhale 12.3.1992 Perşembe günü saat 13.30'da hastanemiz Satınal- ma Komisyonu Başkanlığı'nda yapılacaktu. thaleye iştirak etmek isteyenlerin 1992 yüı vizesini havi Tıcaret Odası Belgesini, ilgili meslek kuruluşundan aldıklan belgeyi ve yeteriilik bel- gesini ibraz etmeleri gereklidir. lhaleye iştirak etmek isteyenlerin en geç ihale günü saat 12.00'ye kadar 1.452.825— TLÎlık geçici teminat bedelle''.ıi hastanemiz vez- nesine yatırmalan ve teklif mektuplannı Saı:n-' .ma Komisyonu Baş- kanhğı'na teslim etmeleri gerekmektedir. îştirak edecek fırmalar teklif mektuplarm'la tespit edilmi; her biı kalem için muhammen bedelden % in'i-rimli olarakfiyatverecekler dir. Kurumumuz 2886 sayıh Devlet Ihale Kanunu'na tabi oteıayıp iha leyi yapıp yapmamakta, lustnen yapmakta veya dilediğine yapma't serbesttir. llanen duyurulur. Basın: 20858
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle