23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 7 ŞUBAT1992 PERŞEMBE CUMHURİYET KULTÜR SANAT SaîtFailTınoyunu • Külfür Servisi - 7 şubatta Fermanlı Deli Hazretleri oyunuyla perdelerini açan vedaha sonra Aile Şerefi oyununu da sergileyen Gazıosmanpaşa Sahnesi'ndemartayında "Meraklısı Için Öyle Bir Hikâye ' adh tek kişilik oyun sahnelenecek. Dört yıldırŞehir Tiyatrolarf ntn çeşitli semtlerinde kapalı gişeoynayan Sait Faikin yaşam öy küsünden kesitler sunan ve Savaş Dinçel'in hem) azıp hem de tek başına oynadığı "Meraklısı İçin Öyle Bir Hikâye" oyununu Macit Koper sahneye koydu. "Meraklısı İçin Öyle Bir Hikâye", 6 ve 7 mart günlennde Gazıosmanpaşa Sahnesi'nde perde açacak. Halkbank'ta sergi • AA (Ankara)- Türk resim sanatının üniü isimlerinden Ali Avni Çeiebfnin yapıtlanndan oluşan sergi. Halkbank Sanat Galerisindeaçıldı. Sergi. sanatçınınyeniçalışmalarınınyanısıra müzevekoleksiyonlarda bulunan eserlerini de kapsıyor. Çahşmalarını Almanya'da Hans Hoffman Atölyesi'nde sürdüren sanatçı bugüne değin 9 kişisel sergi açtı. Yurtiçi ve yurtdışında çok sayıda karma sergide yapıtlarmı sanatseverlere sunan Ali Avni Çelebi'ye, geçen yıl"DevletSanatçısr unvanı verildi. A)i Avni Çelebi'nin yapıtlanndan oluşan sergi 10 marta kadar açık kalucak Zenci kadınlar • Kültür Servisi- Pulitzer ödüllü fotoğrafçı Brian Lanker'in yapıtlanndan oluşan "Bir Dünya Düşlûyorum - Amenka'yı Değiştiren Siyah Kadınların Portreleri" adlı sergi Amerikan Basın ve KüJtür Merkezi. Kodak ve İstanbul Plastik Sanatlar Derneği'nin katkılarıyla pıartayı başında İstanbul'da açılıyor. JManlannda öncü olmuş 75 kadtntn sryah-beyaz fotoğraflanmn yer aldığı sergi, amaçlanna ulaşabilmek için cinsiyet ve ırk engellerini aşabilmiş bütün kadınlara duygusal bir takdir ifadesi olarak tanımlanıyor. Aralannda Hollywood'un ilk siyah kadın rejisörü Maya Angelou, Nevv York Metropolitan Opera Evi'nde uluslararası "Prima Donna Assoluta" unvanını kazanan ilk siyah sanatçı Leontyne Price \e uyuşturucu bağımhsı annelerin çocuklanna bakabilmek için Hale evini açarak çocuklara sığınak sağlayan Clara McBridge Halein fotoğraflanmn da bulunduğu sergi. 1992 yılı içerisinde Ortadoğu ve Asya ülkelerinin yanı sıra ABD'nin 15 kentini de dolaşacak. 7-25 mart tarihleri arasında Taksirn Sanat Galerisi"ndegezilebilecekolanserginin katalogları Kodak Türkiye tarafından bastınlıyor. Oda orkestrası konseri • AA (Ankara)-AnadoluOda Orkestrası. cumartesi günü. şef Hikmet Şimşek yönetiminde bir konser verecek. "Milli Piyango Kültür ve Sanat Etkirriikleri"çerçevesindedüzenlenen konser. Cumhurbaşkaniığı Senfoni Orkestrası Salonu'nda sunulacak. Server Ganiev, ToğrulGaniev(keman),ve Bahar Göksu'dan (arp) oluşan orkestra. Haendel. Bach ve Mozart'ın yapıtlanndan örnekler seslendirecek. Sanatseverlerin ücretsiz olarak izleyebilecekleri dinletinin davetiyeleri Milli Piyango İdaresi'nden temın edilebilecek. TüPk müzHji konseri • Kültûr Servisi-Ocak ayı içerisinde kaybettiğımiz. Türk müziği bestecisi Yesari Asım Arsoy anısına düzenlenen konser. bugün Atatürk Kültür Merkezinde verilecek. pevlet Sanatçısı Şef Dr. Teoman Önaldı'nın yöneteceği ve saat 20.30"da başlayacak konserde, bestecinin "Ömrümce o saf aşkını kalbımde yaşatsam", "Fariğ olmam meşrebı rindaneden". "Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır" gibi çok sayıda eseri. beraber ve solo şarkılar olarak seslendirilecek. T E L E F 0 N D E G İ Ş İ KL İ Ğ İ 152 38 82 252 38 62 252 38 82 Cumhupiyet Kttap Kulüöü 4. Ankara Uluslararası Film Festivali yann "Robert's Movie" ile başlıyor Yaşam ve Ölüm arasmclaki çizgiKûltür Servisi- 4. Ankara Uluslararası Film Festivali yann Canan Gerede'nin yönetmenliğini üstlendiği "Robert's Movie" filmiyle açılıyor. Yıllardan beri Türkiye'de gösterimi yasak olan "Sürü" filmi de cumartesi günü gösterilecek. Yann saat 20.30'da Kavakhdere sinemasında gösterilecek "Robert's Movie" filmiyle gerçekleşecek açılışa Canan Gerede, filmin yapımcıları Onat Kutlar ve Hasan Karabey ve filmin başrol oyuncularından Aslı Altan ve Yavuzer Çetinkaya katılacak. Yıllardır Türkiye'de yasaklı olduğu için gösterime girmemiş olan "Sürü" fil- mi uzun bir süreden sonra ilk kez cumar- tesi günü saat 19.00'da Metropol Sine- ması'nda Ankaralılara sunulacak. Gös- terime ""Sürü" filminin yönetmeni Zeki Ökten, başrol oyuncuları Melike Demi- rağ, Tarık Akan, Şener Gökkaya, Ya- man Okay, yönetmen Ali Özgentürk ve Fatoş Güney katılacak. 4.Ankara Uluslararası Film Festivali'- nin "Uzun Metrajlı Türk Filmleri Ya- nşması"na katılacak fılmlerde kesinleş- ti. Buniar, "Mem u Zin". "Gizlı Yüz". "SoguktuveYağmurÇiseliyordu'VPia- no Piano Bacaksız", "Uzun İnce Bir Yol'' . "Devlerin Ölümü", "Uzlaşma", "Eskici ve Oğullan'V'Ölürayak". "Seni Seviyorum Rosa". "Suyun Öte Yanı", "Kurt Kanunu". "Ateş Üstünde Yürü- mek". "Menekşe Koyu". "Bekle Dedim Gölgeye" ve "Sonsuza Yürümek". Ankara Film Festivali'nin açılış filmi "Robert's Movie". yönetmenliğini Ca- nan Gerede'nin yaptığı \e başrollerini uluslararası bir kadronun üstlendiği bir Türk-Fransız-AIman ortak yapımı. Film, önümüzdeki hafta da Istanbul'da Beyoğlu Sinepop ve Kadıköy As sinema- larında gösterime girecek. Türk, Alman ve Fransız yapımcılann ve Avrupa Kon- seyi Destekleme Fonu Eurimage'ın sağ- ladığı finansmanlagerçekleştirilen filmin tüm çekimleri Türkiye'de, laboratuvar işlemleri Almanya'da. montaj ve seslen- dirmesi ise Fransa'da yapılmış. Bir savaş fotoğrafçısı ile âşık olduğu kadın arasındaki ilginç aşk öyküsünü konu alan "Robert's Movie"de Türk yö- netmen, oyuncu ve teknisyenlerin yanı sıra uluslararası bir kadronun katkısı da var. Robert rolünü tanmmış oyuncu Pat- rick Bauchau üstlenmış. Bauchau. Wim Wenders'ın "Olayların Gidışı". Zulavvs- ki'nin "La Femme Public". Costa-Gav- ras'ın "Aile Toplantısı", Samuel Fuller'- in "La Modenneet le Dragon" filmlerin- de başrol oynamıştı. Filmin başrol oyun- cularından John Kelly deson yıldızı par- layan ünlü bir Amerikalı oyuncu. Filmin görüntü yönetmeni. başta Fassbinderol- mak üzere çok sayıda ünlü yönetmenle çalışmış Jürgen Jürgess. "Robert's Movie"de bir Türk yönet- men belki ilk kez İstanbul'un tanımadı- ğımi7 karanlık sokaklarına. marjinallc- rin. travestilerin. eşcinsellerindünyasına. uyuşturucudan ölenlerin dramatık evrc- nine. tutkunun. şiddetin, erotizmın deh- li/lerine dalıyor. Bu "alacakaranlık alan", ilk kez böylccesaretle beyazpcrdc- >c yansıyor. Cannes Film Festivali'nde Türkiye'yı temsil eden ve Marsilya Film Festivali'nde en iyi senaryo ödülü kazu- nan "Robert's Mo\ie"yi bu özelliklerin- den dolayı Fransız basını "îstanburda son tango" olarak nitelendirdi. Ünlü Fransız dergisi Humanite'nin si- nema yazarı Jean-Pierre Leonardıni. şöyle anlatıyor "Robert's Movie"yi: "ABD'de eğitim gördükten sonra bir süre Yılmaz Güney ile çalışan Canan Ge- rede'nin filminde Amerikalı bir savaş fo- loğrafçısıyla. genç Türk şarkıcısı Gogo'- nun umutsuz. acılı. aynı zamanda şiddet ve erotizm içeren öyküsü anlatıhyor. Başıboş dolaşmalar konusunda Wim VVenders'ın; bedenin düşüşü konusunda Bertolucci'nin izinde Canan Gerede. Ayrıca filmin İstanbul'u keşfetmemizc olanak veren yönünü de ihmal etmemek gerekir. Gece atmosferinde geçerken gördüğü- müz çöp yığınları, orospular. travestiler; karanlık sokaklarda görünüp kaybolan varlıklarıyla bir başka Istanbul'u yansıtı- yorlar. Film bir kadın tarafından yapılmış ama sıradan kullanımıyla bir "kadın filmi' değil. Genç şarkıcı kı? >a- şam olanaklan anyor. Serseri fotoğraf- çının ıse istcdiği tek şe\ ölüm. Ötc yan- dan erotik ilişkiler konusunda hem cesur ""Dolunav", "Sis" ve "Bütün Kapılar Kapalıvdı" filmlerinde rol alan Aslı Aitan, "Robert's Movie"de Gogo adında bir şarkıcm canlandırıvor. hem dc sıstematik bir biçimde erotik iliş- kik'rın dovum noktasını aşlığını hisselti- ri\or. "Robert's MOMC" filmi. kımılenni film sanatınduki ustalıöı ncdcnivle kı/dı- rabilir. Çünkü aradan "dcrin Türkiye'- nin' zaman /aman göründüğü bir ö>kü- yü "Amenkan üslubu' ılc anlatmayı ba- şarmış." Ahmet Say, geçen yılın sonunda iki ıpüzik kitabını yayına hazırladı FranzLizst'înIstanbulkonserleriÜ.NER BİRKAN (İzmir) - Müzik kitaplıgımızda, özellikle araştır- macılar bakımından büyük hizmet gördüğüne, önernli bir boşluğu doldurduğuna inandığım, dört ciltîik "Müzik Ansiklopedisı"nın yayımcısı Ahmet Say, geçen yılın son ayında üç müzik kıtabı daha yayımladı. Prof. Koral Çalgan'ın yayına hazır- İadığı "Franz Liszt, M.R. Gaîimihal'in bir Araştır- ması: Liszt'in İstanbul Kon- serleri", gene Çalgan'ınder- lediği "Müzik Fıkralan". bir de piyanist Mithat Fenmen'den "Müzikçinin El Ki- tabı." Bu kitaplardan, bugün için yalnız- ca birincisini okurlanma kısaca tanıtmak istiyorum: On dokuzuncu yüzyılın en parlak mü- zik kişiliklerinden biri olan piyanist bes- teci Franz Liszt (1811 -1886). ününün do- ruğunda olduğu bir sırada. 36 yaşında. Sadrazam Mustafa Reşit Paşa'nın aracı- hğıyla Padişah Abdülmecid'in huzuru- na, İstanbul'a çağrılmış. orada iki pı>ano resitali vermişli. Müzikoloji bilimının Türkiye'deki ilk ve önemli temsilcisi Mahmut Ragıp Gazimihal (1900-I961). kendine özgü anlatımıyla 1847 yılının ha- zıran başı ile temmuz ortası arasında. bir buçuk ay kadar süren bu ziyareti ayrıntı- larıyla aktanyor. olayın "Türkiye'de çoksesli müziğin gelişme sürecı" içinde taşıdığı ağırlığı vurguluyor. Prof. Gazi- mihal bu araştırmayı ölümünden kısa bir süre önce tamamlamış. ancak yayımla- yamamış. Koral Çalgan. elyazması bir metın olarak arşıvınde bulundurduğu "Liszt'in İstanbul Konserleri" başlıklı makalevi. bu müzikçinin konser piyanis- ti ve besteci kişiliklerini tanıtan bireryazı ile birlikte okuyucuya sunuyor. aynca pi- yanist İdil Bıret'ın 1986 vılında Lis/t'ın "Bcetho\en senfonılcn'nı plağa alması olavını da kıtabın sonunda bır\azı ilcde- ğcrİendirıyor. 1847 yılı. Tanzimat Fcrmanrnın (Gül- hane Hatt-ı Hümavunu) ilanından do- kuz yıl sonrası. Zaman. venıle>menin, devlct yönetiminde. eğitımde. kültürde. sanatta Batı'ya yönelmenın zamanıdır. Padişah İkinci Mahmut. l<S26 >ılında Ycniçerı Ocağı'nı. onunla birlikte meh- terhanelerı kaldırmij. serine Mızıka-i Hüma\un'u kurmuş. bövlece Baıı anla- mında ilk konser\aıu\ann oluş'masını sağlamıştır . Başına. ünlü opera bestecisi Gaetano Donizetti'nin ağabevi Giuscppe Doni- zetti'nin (I788-1856) gcçırilmesıvle bu eğitim kurumu da gelişmiş. bö>lece Os- manlı saravında çoksesli müziğin verlcş- mcsı \olunda ilk önemli adım atılmış ol- maktadır. I Temmuz I839"da tahla çıkan Sultan Abdülmccıt. venileşme yo- lunda atılan adımları çok daha ileri gö- türme>ekararlıdır. İşte Franz Liszt, bu gelişme sürecinin en ileri aşamasında İstanbul'a gelmiş. Beyoğlu'nda Nur ü Zı>a Sokağı 19 nu- maradaki Kommendigcrailcsrnin konu- ğu olmuş, biri Çırağan Sarayı'nda padi- şahın huzurunda. öbürü Bü>ükdere'de Franchini Köşkü'nde iki piyano resitali \ermiştır. Sarayda verilen "özel" rcsitalin prog- ramı. yayımlanmadığı için bugün biline- mcmekicdir. Büyükdere'dcki resıtal isc "100 kuruş" giriş karşılığında verilmiş- tir. programda. G. Donizetti'nin Lucia. Bcllıni'nin Norma vc 1 Puritanı opera- lanndan parafrazlar. Chopın'ın bir ma- zurkası. Schubert'in Erlkönıg adlı liedı- nın pivano uyarlamasivla "Macar Melo- dileri"ycralmaktadır. Liszt, büyük mutluluk içindegeçirdiği. parasal durumunu dü/> eltme olanağmı bulduğu İstanbul ziyareti dolayısıyla Donizetti Paşa'nın "Mecidiye Marşı" üzerinc bir paragraf bestcleyerek notası- nı Avuslurya clçiliği kanahyla saraya sunmuş, karşılığında kendisine, "Dördün- cü Derecedcn Mecidi Nişanı" verilmış. bir de altın "kutu" armağan edilrniştır. Koral Çalgan'ın düzcnlemesi içinde sunulan kitap. 104 sa\fadan oluşuyor. Nejat Uygur'un oğullan "Boynuz Kulağı Geçer'ie Kocamustafapaşa Çevre Tiyatrosu'nda İkincikuşaksaIinede,konıı:Bababaslası NALAN MANYASLI (îstanbul) - Nejat Uygur Çevre Tiyatrosu oyuncularından Süheyl Uygur ye Behzat Uygur ile tıyatronun İdare Müdürü Süha uygur'un, babalan Nejat Uygur'un izinde çalışmayı amaçlaûîkları toplu- lukları "Genç Uygurlar", "Boy nuz Kulağı Geçer' adlı ilk oyun- ları ile geçen günlerde perde açtılar. Mekân yıne Kocamusta- fapaşa'daki Çevre Tiyatrosu. Genç Uygurlar. kurulması dört yıldır düşünülen. fakat amacı ve çizgisinin ke- sinleşmesi için bekletılen bir proje imiş. Tiyatronun üç ortağından biri olan Süha Uygur, "Amacımız, tüluatın son temsil- cisi olan babamızın çizgisini ya da ona yaklaşık bir çizgiyi oluşturmak ve sür- dürmek. İzleyiciler oyunu görmeye. ba- bamın anlık olarak sahnede yarattığı du- rum veesprilçri bulacaklarını düşünerek gelmesinler. Hayal kırıklığına uğrarlar. Bizyineba- bamdan öğrendiklerimizle ama kendi oluşumumuzla bir şe\ ler sunmaya çalışa- cağız" diyor. "Boynuz Kulağı Geçer", Nejai Uy- gur'un 1960 ve 1970'lerde de iki İcez sah- nelediği ve rol aldığı bir oyunun üçüncü sunumu. Fakat Nejat Uygur bu kez yal- nız yönetmen, yapıtta oynamıyor. 8 yıldır oyunculuk yapan Süheyl Uy- gur. 4 yıldır sahneyeçıkan Behzat Uygur, anneleri Nejla Uygur ile Feyza Zerengil, Pınar Özekit, Gülay Tekay, Zülfikar Kıvanç ve Necmiye Kavur'dan oluşan bir kadrosu var oyunun. Yazarı bilinme- yen ve Türkçeye Ahmet Yekta'nın adap- tasyonu ile kazandınlan oyun. otoriter Genç Lvgurlar kurulması dört yıldır düşünülen ancak amacı ve çizgisi için bekletılen bir projeydi. bir babanın çocuklan ile olan ilişkilerini- iletişimsizliğini konu alıyor. Babalannın baskısından bıkan iki er- kek kardeş, evi terk ederler; onlan, ko- casının otoritesinden kaçmak isteyen an- neleri izler ve oyun. babanın da evden kaçıp ailcsinin yanına gitmesi ile mutlu sona ulaşır. Genç Uygurlar'ın oyuncularından Sü- hevl Uvgur ile prodüksi>onu üstlenen Süha Uşgur I Ocak I958'dc Uvgur ailc- sinin turnede bulunduğu Sam.sun'da doğmuslar. Nüfus kâğıtlan, Uygur ailesinin o yıl- larda oturduğu Adana'da çıkarılmış. Doğduklan yer. her konuda çok iyı anla- şan ıkizlcrin aynldıkları belki tek nokta. çünkü Süheyl doğum \crini Samsun ola- rak kabul ederken. Süha, Adana demeyi tercihediyor. Diğer kardeşleri gibi kendileri de tfyat- roda büyüyen ikızîerden Süheyl Uygur I976"dan bu yana oşunculuğu sürdürü- yor. Lise döneminde var olan siyasi gergin- lik nedeni ile babalannın kendilerinı okuldan aldığını sö>leyen Süheyl. kon- servatuvar eğitimi görmcmelerine rağ- mcn Nejat Uvgur'dan aldikian cğitimin yeterli olduğunu belirtiyor. Liscdcn sonra bir süre oyunculuk va- pan Süha Uygur ise çok uzun zamandır tiyatronun idari işleri ile ilgileniyor. ve oyunculuk için zaman bulamı>or. 1963 Adana doğumlu kardeşleri Beh- zat Uvgur dört yıldır Nejat Uygur Çevre Tiyatrosu'nda sahneye çıkıyor. O da konservatuvar eğitimi almamış. Nejat Uygur'un ilk çocuğu Ahmet Uygur. Be- lediye Konservaıuvarıöğretım üyesi. ti- yalro ıic doğrudan ilgılenmese de sanat- tan bütün bütün uzak değil. Kardeşlerin dördüncüsü olan Kemal Uygur ise tica- retle uğraşmayı seçmiş. Ailenin birözelli- ği de tıyatro ile ilgilenen Süheyl, Süha ve Behzat Uygurlar'ın eşlerinin de tiyatrocu olması ama çocuklannın doğumundan sonra mesleklerineara vcrmcleri. Ahmet ve Kcmal Uygurlar'ın eşlerı ısc tiyalrocu değil. Yıllardır aiiece tiyatrocu olarak nilele- nen Uygurlar belki torun Uygurlar'ın da sahneye çıkması ıle bu gelencklerini üçüncü kuşağa aktaracaklar. Kimbilır belki bir 10 yıl sonra "En Genç Uygurlar" adlı bir tiyatro toplulu- âu da sahnede verını alacak. AbbasSayî» 5O.ydı CUMHURİYET (Ankara) - Roman- a ve şair Abbas Sayartn 50. yıl kutlaması Küitür BaJcanı Fikri Sağlar, şair, eleştir- men ve okurlann katüımıyla yapüdı. Kut- lamadan sonra son yıllarda resim çalış- maları da yapan Abbas Sayar'ın ikinci sergisi Devlet Resim ve Heykel Müze- si'nde açıldı. 1923 Yozgat doğumlu olan Abbas Sa- yar, Istanbul Üniversitesi Edebivat Fakül- tesi'ni yanda bıraktı. Yazmaya şiirle baş- layan Sayar'ın ilk romanı "Yılkı Atı" ya- zıldığından yaklaşık 20 yıl sonra 1970'te yayımlandı ve 1971 TRT Roman Başarı Ödülü'nü aJdı. Daha sonra 1973'te "Çeio" romanı ile Türk Dü Kurumu ödülü'nü kazanan ya- zar, 1975'te "Can Senliği" ile Madaralı Roman Ödülü'nü aldı. Bu kitaplann ar- dından "Yorganımı Sıkı Sar" (Hikâye - 1976), "Anılarda Yumak Yumak" (Ro- raan -1990), "Noktalar" (Deneme -1991) ve "Boşluğa TakıJan Ses" (Şür -1992) ya- yımlandı. Şair ve romancı Vecihi Timuroğlu ge- cede yaptığı konuşmada, Abbas Sayar 1 tn romancılığı konusunda şunlan söyle- di: "BenimromandananJadığım çok baş- ka bir şey var. Tkrihsel insanı anlattığı- nız zaman roman yazarsınız. Tarihse! in- san nedir? Tarihsel insan, toplumun dö- nüşüm aşamasma vardığı, tam dönüşüm sınınndaki insandır. İşte o zaman roman yazarsınız. Bir Dostoyevski'nin yaptığı iş budur, bir Thomas Mann'ın yapüğı iş bu- dur. Abbas Sayar hiç iantana yapmadan bunu yapmış bir yazardır;' Gecede KüJtür Bakanı Fikri Sağlar, Sa- yar'a bakanhğın bir plaketini verdi. Yoz- gat kökenli Yibitaş Holding tarafından desteklenen gecede, tiyatrocu Nilbanu Engindeniz, şairler Şükrü Erbaş ve Salih Bolat, Abbas Sayar'ın şair yönünü anla- tarak şiirlerinden örnekler okudular. Sü- leyman Gökmen tarafından şür ve mü- zik eşliğinde slayt gösterisi de gerçekleş- tirildi. Abbas Sayar, "Her şey gitti, bir bu gece kaldı" diyerek başladığı konuşrnasında, özellikle Kültür Bakanı'na ve geceyi dü- zenleyenlere teşekkür ederek iki şiirini okudu. Sayar, 3 yıldır, yerleştiği Ayvalık- ta yaşamını sürdürüyor. "Sanatçı Haklan" semineri Sanat alanında demokratikleşme Kültür Servisi - Plastik Sanatlar Der- neği'nin Alman Kültür Merkezi işbirli- ği ile ve Kültür Bakanlığı'nın katkılâ.- nyla düzenlediği "Sanatçı Haklan'* semineri sürûyor. Seminer kapsamın- da dün Mimar Sinan Üniversitesı Odi- toryumu'nda A. Taner Kışlairnın yönettiği ve konuşmacı olarak Hasan Bülent Kahraman. Plastik Sanatlar Derneği Başkanı Hüsamettin Koçan, Prof.Dr. Mete Tapan ve Prof.Dr. Em- re Kongar'ın katıldığı "Kültür ve Sa- nat Alanında Demokratikleşme" baş- lıklı panel gerçekleştirildi. "KüJtür ve Sanat Alanında Demokra- tikleşme" başlıklı panelin açış konuş- masını yapan Ahmet Taner Kışlalı, demokrasi olmadan çağdaşlığın ola- mayacağını, çağdaşlık içinde demok- rasinın ön koşul olacağını belirterek, "Demokrasi içinde demokratik küllür ön koşuldur'" dedi. Demokratik kültürün "yaşanarak" ve "sınama-yanılma'' yoluyla öğrenilebi- leceğini vurgulayan Ahmet Taner Kış- lalı, bunun üç temel ilkesini şöyle özet- ledi: "özgürlük, barışçılık. hoşgörü ve uzlaşma . Bu temel ilkeler oluşmadan sağlıklı bir gelişme olması mümkün de- ğildir." Türkiye'de halkın değer yargıları ko- nusunda bir yanılgı olduğunu belirten Prof. Dr. Emre Kongar ise, "Sözde Türk halkı son derece demokrasiye yatkın. toplum demokratik değerler taşıyor... Oysa bu düşünce son derece yanlıştır. Eğer tarihsel gelişme içinde Türk toplumunun yapısını ıncelersek, demokrasiye son derece aykırı ve de- mokratik değerler sistemini kısıtlayan bir 'değerler sistemi' görülür. Bu olgu, Türk toplumunun değerler sistemi açı- sından demokrasiye uygun olmadığını gösterir" dedi. Şehirdışında bulunduğu için çağnlı ol- duğu ""K.ültür ve Sanat Alanında De- mokratikleşme" paneline katılamayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkaru Prof. Dr. Nurettin Sözen'in yerine top- lantıya katılan Prof. Dr. Mete Tapan da konuşmasına. "Bu kadar totaliter ve askeri sistemlerin altında biz de-. mokrasiyi ne ölçüde uygulayabildik?" sorusuyla başladı. Kültür ve sanat ala- nında tüm kuruluşlann ve kurumlann yönlendirilmesinden çıkanlıp sivilleşti- rilmesi gerektiğini belirten Prof.Dr. Mete Tapan, "Ancak sivil toplumlar- da bir yenilik ve tartışma ortamı oluş- tumlabilir" dedi. Sanat ve kültür kavramının "kendi içinde" demokratik olduğunu savunan Kültür Bakanlığı temsilcisi ve eleştir- men Hasan Bülent Kahraman ise. "Sa- natta üç temel ilke vardır. Sanat yapıtı- nın özgür, bağımsız ve muhalif olması. Osmanlfda halk kulluk statüsündeydı. Cumhuriyet'le birlikte devlete karşı haklan olan yurttaş haline geldi. Ulu- sal kültür kavramına gelindiğinde te- peden inme yöntemlerle sanki gecmiş hiç yaşanmamış gibi bunun yerine venı sistemler gelmiştir" dedi. Plastik Sanatlar Derneği Başkanı Doç. Hüsamettin Koçan da Türkiye'de her on yılda bir görülen askeri müdahalele- rin tüm demokratik kurumlan. sendi- kalan, eğitim kurumlannı etkisizleştir- dığıni söyleyerek başladığı konuşması- nı şöyle sürdürdü: "Bu şekilde birey oluşamaz. Bu dummda demokrasinin yaşaması da sözkonusu değildir" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle