Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 23ŞUBAT1992PAZAR
PAZAR YAZILARI
Harlem'in Apollo'su yaşam savaşı veriyor
HALtT
DERİNGÖR
Singapur nüfusunun yüzde 70"i Çın-
lilerden oluşuyor. Ama bizim hayalle-
rimizde kalan ince uzun sakallı, çek çek
arabalarının üzerindc içtiği sigara ile
kendinden geçmış sarı benizli Çinlileri
görmek çok zor. Bunlardan birkaçını
görmek. ancak Singapur"un "China
Town" semtinde olasıdır. Adamlar
ekonomik ve teknolojik açıdan çağı
çoktan yakalamışlar.
Çinlilerde yeni yıl diğer ülkelerden
değişik olarak, 4-5 şubat günleri kutla-
nıyor. Geleneklerine göre de her deği-
şen yıl yeni yeni hayvan resimleri ile
simgeleniyor. 1992 yılının uğur simgesi
ise 'maymun''du. Yeni \ıl Singapur'da
büyük coşku ile karşıîandı. Özellikle
bu günlerde Çinlilerin yoğun olarak
bulunduklan China Town'ı görmek
gerekir. Caddeler 'tak'larla donatılmış
her tak, üzerinde ve yanlannda bak-
maya doyamadığımız rengârenk çiçek-
lerle süslenmişti. Yine bu çiceklerin ve
yapraklann arasında "dragon" şeklin-
de sarkan balonlar, çok daha değişik
bir ortam yaratıyordu. Bayrakların
üzerinde dört değişik pozisyonda may-
mun resimleri vardı. Bu dört maymun-
dan biri zenginliğı. biri yaşamın sürekli
olmasını, biri mutluluğu. bir diğeri de
sağlığı simgeliyordu. Marketlerden ya-
pılan alışveriş sonrası, hediye olarak
da yabancılara maymun maİcetleri ve-
riliyordu.
Holiday İnn. Haneden, Mandarin
gibi dünyamn en ünlü otellerinın ve alı-
şveriş merkezinin bulunduğu Orchard
Road'da bayram değişik şekilde kut-
lanıyordu. Sabahın erken saatlerinde
kırmızılar giymiş 8-10 genç, ellcrinde
davul ve zilîerle bu otellerin lobilerinde
mahalli oyunlar oynavarak gösteriler
yapıyorlar. Bu gösteriler otelde büyük
yankılar yapıyor ve bu olayı da yerli
yabancı herkes büyük birilgi ile izliyor.
Bunlar bir anlamda, bizım dini bayram
sabahlarında davul zurna ile para top-
layan kimselere benziyor. Ancak onlar
bizdeki gibi para toplamıyor. İzleyici-
lere iki şık hediye paketi sunuyorlar.
Chicago. Sears Tower ile New York.
Özgürlük Anıtı ile NVashington, Beyaz
Sarayı ile ünlüdür. Harlem'de ise dün-
>aca ünlü " Apollo Tiyatrosu" ve yine
dün> anın en serseri sanat seyircisi vardır.
125. Sokak üzerindeki 5000 kişilik salon
bugünlerde >aşam savaşı içinde. Hiçbir
zaman bir ticari sanat faaliyeti yeri olma-
yan, ancak Amerika'nın bugün dünyaca
ünlü sanatçılarına ilk kez seyirci önüne
çıkma fırsatı sağlayan Apollo Tiyatrosu,
mali sıkıntılar nedeniyle. son zamanlarda
sararmış fotoğraflarda hatırlanan bir
nostalji abidesi haline geldi.
On yıl önce tiyatroyu iflastan kurtaran
Percy E. Sutton. bir süre önce "havlu
attıgını" ilan etti. Apollo Tiyatrosu, si-
yah nüfusun eğlence endüstrisindeki ba-
şarısını. hep sanatçı durumunda olmak-
tan artık "işveren" durumunda olmaya
dönüştüren bir kurum haline getirmeyi
hedefleyen Sutton. on yı! önce işi alıp ba-
şardığında "para ıçin değil gönül içın"
çalıştığını bclirtiyor. Sutton. son yıllar-
daki mücadelesinin ise "v orucu, para. za-
man, enerji vc ailevi açılardan zarar veri-
ci olarak" niteiendiriyor.
Bill Cosby, Dionne Warwick, Diana
Ross, Stevie NV'onder ve Madonna'nın
da katıldığı mali kurtuluş kampanyalan
fazla sonuç vermedi. Apollo, geçen yılı 2
milyon dolar zararla kapattı. Harlem
gibi duygusal. tarihi açıdan pek çok şey
ifade eden bir yerleşim bölgesinin medarı
iftihan Apollo'nun kapılarını kapamaya
kimscnin eli varmıyor. Bu nedenle önce
5.7 milyon olarak hesaplanan, ancak so-
nuçta 20 milyon dolara mal olan bir
NEWYORK
ŞEBNEM
ATİYAS
vatırımla tıyatro üç yıl önce modemleşti-
rildi. Şimdilerde kimsenin pek kullan-
madığı bir televizyon stüdyosu. bir kayıt
stüd>osu ve eğlence merkezi ile tiyatro
genişletildi.
Apollo'nun 1959"daki amatör gençle-
rinden parlayan Ella Fitzgerald, Dionne
Warwick, gcnç kuşak amatör gecelerin-
den gelen Whitne> Houston ve daha pek
çok sanatçı için tiyatro halen biramatör-
ler yeri. Bill Cosby. tiyatronun bu duru-
munu şu sözleriyle anlatıyor: "Apollo
halen 60"lı vılların amatör ruhuyla yaşı-
yor, ekonomik açıdan bakıldığında, 6000
kişilik salon. bir şey yapmak için burala-
ra kadar kalkıp gelmeye değecek bir ne-
den olamaz."
Apollo'nun önemini kaybedişi, Nevv
York'ta güney gece kulüplerinin açılması,
Las Vegas türü otellerin kentin güneyine
dağılması ile başladı. Böylece Sammy
Davis'lervediğersanatçılarkuzeyde"teh-
likelıce" bölgede bulunan Apollo'ya ka-
dar gelme zahmctine girişmediler. Apol-
lo bir süre süründükten sonra 1978'de
kapandı.
Büyümekte olan bir yayın kablo şirke-
tine sahip Sutton, bu sırada devreye gir-
di. Sutton tiyatroyu 225.000 dolara iflas-
tan satm aldı. Tiyatroyu eyalele teslim
etti ve yönetimini üzerine aldı. Önceleri
olumlu gelişen tiyatro daha sonra danış-
manlann yanlış hesaplan ile büyük pro-
jelere yatırım yapmaya başladı. Son de-
rece modern kayıt stüdyolarını Sutton
bugün, tnatroiçin Rolls-Roycessatınal-
mak olarak niteiendiriyor. Sutton, danış-
manların kendisine yatırımlara baş-
ladığı yıllarda "burası Harlem, buraya
insanlan getirebilmek için gerçekten çok
büyük teknolojiye ihtıyaç var" dedikleri-
ni hatırlatıvor ve bu saptamanuı ne ka-
dar yanlış olduğunu son NVogueing gös-
terilerinde gelen kalabalığı işaret ederek
örnekliyor. "O amatör ruhumuzu kay-
bettik, bütün hata orada>dı" diye nok-
talıyor Sutton.
Praha Zlata, Sevgilim!
Prag'ın pençeleri binaları. Gotik-Barak >e Neo Rönesans peneeler. insanı eziyor.
Hanuş Usta'nın saat kulesindeyim.
Prag'ı izlıyorum gözlerim ardına kadar
açık. Kentin damlanndan ve kulelerin-
den süzülüyor güneş. Beynimde Kafka'-
nın sözleri: '"Prag yakamı bırakmıyor.
Bu kenlin pençeleri var."
Üşcnmiyorum sokak sokak, cadde
cadde dolaşıp Kafka"nın sözünü ettiğı
pençeleri arıyorum durup dinlenmeden.
Kafka bu sözleri vazarken ne düşünmüş
bilmem, ama bence Prag'ın pençeleri bi-
naları. 1200'lü yıllardan bugünc dek uza-
nan bu Gotik-Barok ve Nco Rönesans
pençeler. beni yani sokaktaki insanı ade-
ta eziyor. Çünkü Prag'ın kimseye taham-
mülü yok. Narsisist Prag. kendini yücel-
tip kendini büyütüyor. Onun dışındaki-
ler onun için sadece birer kum taneciği.
Gerçekten de öyle değil mi? Prag ne
Nazilere ne de Sovyet ordularına karşı
çıktı bugüne kadar. "Bana dokunmayın
da ne vaparsanız yapın" dedi o vakur
kimlığiyle. Şimdi görülüyor ki Prag'da
insanların yüzlerinde kederın ızleri var.
Ama Prag, hâlâ dimdik, sapasağlam, kı-
lına bile dokunulmadan ayakta.
Kentte. sürekli başınız yukarılarda do-
laşıyorsunuz. Kent. insanlan görmenize
izin vermiyor. Prag sokaklannda kentin
kendisi yaşıyor. ınsanları değil.
Tüm bunlara rağmen Prag'ı yine de
açık müze olmaktan çıkaran insanlan.
Ancak hcrne kadar caddelerdeşarkı söy-
lcyip, Hıristi>anlık propagandası yapıp.
tüm dertlerini ve sorunlarını müzik eşli-
ğinde sokak aralannda anlatsalar da so-
kakhırda değil, kapalı verlerde, e\lerde.
PRAG
ESER
ATİLLA
metrolarda ve barlarda yaşıyor ınsanlar.
Praglı. ınsanın gözünün taa içine baka
baka konuşuyor. Yüzyıllardır hasretini
çektiği inancı sizin gözünüzün içinde arı-
yor adeta. Ya konuşmaları?.. O sessiz
harflcre boğulmuş. insanın genzinden,
yüreğinden kopup gelen Çekçeyi hafıf bir
ses tonuyla dudaklarının arasından salı-
veriyorlar.
Helc bir Praha Zlata. yani Altın Şehir
Prag deyişleri var ki dua eder gibi. Dille-
rindenhiçmihiçanlamıyorum.ama"Va-
rolmanın Dayanılmaz Hafıfliği"ni
Praghlann gözlerinde ve ses tonlarında
hissedebiliyorum. özellikle deÇekkadın-
lannın.
Evet. bu şehirde gerçekten şchvet var.
Ve yüzyılların şehveti insanlara da sin-
miş. Ama bugün Prag'a yağmur yağıyor.
Staromestske Namesti'nde ülkenin ilk
demokratı Jan Hus'un dinciler (şu anda
belki tüm baskıcılar) tarafından odunlar
üzerinde yakılışını sembolize eden hey-
kelinin üstüne yağıyor yağmur. Alevleri
söndürmek istercesine"sulusepken, kur-
şuni".
HİPNOZ, HER DERDE DEVADünyanın pek
çok ülkesinde
başanyla
uygulandn ve
Türkiye'de de
giderek
yaygînlaşan
hipnozla
tedavinin
sırlan.
• Âdet
sancılanndan
diş
hastalıklanna,
migrenden
çocuklarda
yatak ıslatma
ve tiklerin
giderilmesine
kadar her
alanda hipnoz
etkili.
w Hipnoz nasıl
uygulanıyor?
"Emek" SHP'yi böldü
İzmir Belediye Başkanı Yüksel
Çakmur'un başlattığı "üretken-
üretken olmayan emek"
tartışmasında, kimler Çakmur'dan
yana, kimler ona karşı?
ABD'de Hasbahçe günleri
Amerika'da düzenlenen Semra
Özal'lı "1001 Gece" toplantılan...
Semra Özal anjiyo sonrası ilk
önce nereye koştu?
DYP'de
küskünler
sertleşti
DYP'de hangi
milletvekilleri,
hangi
konulardan
şikâyetçi?
Çetecilikle
suçlanan
DYP'liler
kimler? Baba'ya
göre sorun ne
zaman çözülür?
Partide denetim
isteyenler...
Koalisyon
ortağı SHP,
DYP'Uleri
neden
kızdınyor?
Hatalı komedyenler
Metin Akpınar, Uğur Yücel'in
nesini beğenmiyor? Akpınar'a
göre, Levent Kırca'nın hatası ne?
Show TV'deki Zeki-Metin'ce'de
hangi konular işlenecek?
Göğüse de glasnost
Ünlü Çek fotoğrafçı Jan Saudek'in
sosyaûst blokta yıkılan
duvarlann arasından günyüzüne
çıkan erotik fotoğraüan...
• Kuveytlüerin Türkiye'den toprak talebi • SSK kanser ediyor • Ahmet Özal'ı
nasıl bilirsiniz? • Diplomasız bir jinekolog # Sağhk Bakazu'nın gönlünde hangi
tören yatıyor? # İnönü, Deniz Baykal'ın eşi Olcay Hanım'ın patronu • Yasadışı
bir örgüte "aşırı makyaj" sayesinde darbe # Kahire'nin barış gülü olan Birleş-
miş Milletler'in Yeni Genel Sekreteri Butros Gali • Köpek tasmasıyla gezdi-
rilebilen minyatür atlar # Sıcakülke ressamı Mete Özgendl • Türkiye'ninen genç
yazan AyşeOTünus Altıner # Moto-krosçular federasyonun üvey evlatlan mı?
Cinayetlerin faturası çıkıyorBundan bes yıl kadar önce Atina"da işle-
ncn bir dizi cinayetin mahkemeleri, günü-
müzde oldukca büyük ilgi topluyor. Korku
fılmlerini andıran iki değişik ola>. Yunan
kamuoyunu son derece etkiledi. Bu nedenle
gazetelerin hfgeniş yer ayırdığı duruşmalar
heyecan ve merakla izleniyor.
Olaylardan biri. Yunan Yazarlar Dernegı
çskı Başkanı Athanassios Nasiutzik ile ilgili.
Ünlü yazar 1984 yılında keza yazar Atha-
nassios Diamandopulos'u öldürmekie suç-
lanıyor. Diamandopulos. 1984 vılının 24
Eylül günü evinin içinde hunharca kafasına
17 çekiç darbesi indirilerek öldürülmüştü.
Katil. gcride kavda değer hiçbir iz de bırak-
mamıştı.
Nasiulzik. Diamandopulos" un hcm arka-
daşı. ancak hem de rakibıydi. Birbirlerini çe-
kemedikleri biliniyordu. Ve daha birçok
rastlantı ya da bulunan tcorik deliller üzen-
ne Nasiutzik ilk önce gözaltına alınmıstı.
Ağır suç mahkemesinde ömür bov u hapis
cezası hükmü given NasiuLak. temyiz mah-
kemesi tarafından tam üç kez beraat etti ve
tahliyecdildi.
Ancak Diamandopulos'un oğlu. ba-
bıisinı Nasiutzik'in öldürmüş olduğuna o
denlı inanmış ki. temvbden beraat kararlan
ATÎNA
STELYO
BERBERAKİS
çıkar çıkmaz yargıta> v üksek kuruluna baş-
\ urdu ve alınan bu beraat karannı düşürdü.
Son olarak yargıtay yüksek kurulu. geçen
hafta içinde de Nasiutzik hakkında temyiz
mahkemesinin beraat karannı gözden ge-
çirdi ve bu karan gccersız kılarak Nasiut-
zik'in yeniden tutuklanmasını ve ömür
boyu hapis cezasını "ödemesi" için cezacvi-
nesevkini istedi.
En karanlık işlerin a\ ukalı olarak ün sa-
lan Nasiutzik'in avukatı Aleksandros Ly-
kurezoz. yargıtayın aldığı son karan yo-
rumlarken "Nasiutzik acaba daha kaç kere
beraat elmeli ki rahatını bulsun" dedı..
Yunan kamuoyunda gerçek bir şok ctkisi
yaratan ikinci ola> da 1985 yılında "\uku
...ÎUİ'J
r-iov
buldu'".. Bu bir •"cinaşet anonim şirkcli" idi
adeta.. Hrislos Papadopulos adlı eski bir bc-
lcdi\e başkanı. aralannda bir noterin dc bu-
lunduğu 21 kişilik "çetesi" ile yaşlı. kimscsiz
ve zengin kişilere yaklaşıyor. çesith "yardı-
mlar" karşılığında "güvcnlerinı" kazanıyor
ve noter aracılığıyla vasiyetlerinı değiştir-
dikıcn sonra hiç gözünün yaşına bakmadan
bu yaşiılan "hesaplıca" ortadan kaldınyor-
du. Cenaze levazımatcılannın da kanştığı
bu operasyonlar sonucu Papadopulos ve
"haramileri". miKonlann ve de arsa. cv gıbı
miraslann üzerine konuvorlardı.
Papadopulos nitekim ""uyanık" bir özel
dedeklifın araşurmalan üzerine >akayı ele
\erdi. Beş vıl boşunca sürcr. davasında 8 ki-
şinin cinayelini üsüendi.. Papadopulos'un
başkanlığındaki "cinayet şirketi" kurban-
lannı seçtikten sonra >a cam clvafı yedirc-
rek ya da >a\aş yavaş zchirkyerek yaşlı in-
sanlann eccl saaıini hızlandınyordu. "Buin-
sanlar nasılsa ölüme mahkümdu" diyebile-
cek kadar küstah olan Papadopulos. 8 kez
ölüme ve 25 yıl hapis cezasına mahküm edil-
di. •"Pişmanım... Vicdan azabı çekiyorum..
Ama en çok neye sinirlcnişorum biliyor-
musunuz? 8. cinayeti ben işlemediğim halde
bu suçu da üzerime yıkular!" di>or.
Hamburg treninde bir TürkHamburg trenindeyim. Sabah treni.
Yolculuk bu bilirsiniz. treni kaçırmamak
için insan biraz telaş eder. Hele hele tren
erkcn saattc kalkıyorsa. Bu yüzden doğ-
ru dürüst kahvaltı edemeden çıkmıştım
cvden. Trene binince doğru restoran bö-
lümüne geçtim. Şık bir restoran. Temız.
tertipli. Garsonlar da öyle. Bordo renkli.
lacivert \akali \elek gi>mişler. Pantolon-
lan da lacivert. Uyum içinde gömlek, kra-
\al. görüntü iyı. Yüzler gülmüyor. Önce-
leri iki garson dolaşıyordu. Sonraları
baktım ki üç kişiler. İnsanın üzennde ilk
uyandırdıkları his. bu garsonların trenin
aynızamanda patronu oldukları idi.Cid-
di lavırlar. Ciddiyet alabildiğine. Hayır.
sanırım daha çok resmiyeı. Tavırlarını
tümüyle açıklamak gerekirse. "sevım-
siz". Baston edası. Siparişi şöyle bir din-
lcyip sözünüzün yansında da sırtlarını
dönüp gidiyorlar. Göz kapakları hafif
düşük, tuhaf bir kibir. Her nevse. nere-
dcn de taktım şunlan kafama... Göğüsle-
n birer küçük plastik isımlık. Baktım.
biri "H.Sehröder". Öteki... Onda bir şev
vokmuş. Olmamalı zaten. çünkü o öbür
ikisinin şefı olduğunu her davranışı ile
bclli edıvor. Müşteriye vüz vermediği gi-
bi diğer garson arkadaşlarına da \üz ver-
miyor. Haklı da şef olmuş \e kasayı ona
teslim etmişler. Paranın başında duru-
vor. Ne güven? Kasa ancak şefe teslim
cdilir. övle ya..
Üçüncü garsondada isimlik var. "Gür-
so>". Biraz izlcdim vc gördüm ki o da
aynı cdayla hizmet venvor. Kısa bo>Iu.
DUISBURG
ORHAN
AYDIN
zayıf ve esmer. Kırkbeş yaş civarında.
Diğer garsonlarla aynı üniformayı payla-
şıvor. Aferin, dedim içimden. Türkiye'-
den gelip de lüks restoranında garson ol-
mak kolay değil. Yani bulaşıkçılıkta da
kalabilirdi. Gürsoy da gülümsemiyorka-
ti\en Sabah traşını olmuş. ancak esmer
olduğu için cildini saran sert ve sık siyah
kıl örtüsü yine de hafıf bir gölge >apıyor
yüzüne. Halbuki "H.Schröder'in" cildi
soyulmuş şeftali gibi. Ortak yanları ise
gülmemek. Gürsoy'un gözleri küçük. çi-
pil çıpil. Dosdoğru bakıyor. Göz bebek-
leri tuhaf bir biçimde göz akının tam or-
tasında sabit duruyor. Bir süre sonra gar-
sonların sırayla kahve molası verdikleri-
ni tarkettim. Sıra Gürsoy'daydı. Geldi.
bulunduğum masanın tam çapraz
karşısına oıurdu.
Dort kişilik masada ikimiz oturuyo-
ruz. Oturuşuna baktım. Sırt dimdik. Kıçı
sandalyenin ön ucuna ancak değiyor. Ar-
kasına yaslanmıyor. Elleri. terbiyeli ço-
cuklar gibi kahve fincanının iki vanında.
Hafifcc masaya dokunuyor. fazla yük
vermeden. Yalnızca sağelinin parmakla-
rı arada sırada fıncanın kulpuna doğru
hareket ediyor. kulpu kavrıyor ve fıncan
ağzına ulaşıyor. Küçük bir yudum. Çok
dikkatli. ama çok. Hatta zorlanıyor.
Kahve içme pozisyonu aynı "H.Schrö-
der" gibi. Ancak "Gürsoy" kendi küçük
plastik isimliğinin arkasında pek rahat
değil. gergin. Donuk bakışlı. Tedirgin.
Hata yapıp dikkatleri üzerinde toplamak
istemiyor sanki. Diğer garsonlann resmi-
yeti ve sevimsizliği beni pek rahatsız et-
medi nedense. Ancak bu insandaki do-
nukluk biraz eğreti. biraz da resmiyetin
ötesinde bir şey. Yüz hatlan bana ola-
ğandışı gibi geldi.
Kendisine güvensizlik öylesine üzerine
yapışmış ki "H. Schröder'deki" resmi-
yet, "Gürsoy"da ezikliğe dönüşmüş. Hiç
bana doğru bakmıyor. Gözlerini trenin
koridoruna dikmiş. öylece oturuvor. Bir
süre bekledim ve sonra sordum: "Herhal-
de Türkiye'den geldiniz, nerelisiniz?"
Başını hoşnutsuzluğunu anlatan bir ifa-
devle bana çevirdi. Daha doğrusu bu
bakış, kendi dilinde sorulan bir sorunun
refleksiydi. Biraz düşündü. Ama her ha-
linden benimle Türkçe konuşmamaya
kararlı olduğu anlaşılıvordu. Bu kararlı-
lığını sürdürdü. Tüyleri havalanmış kedi
gibiydi. Almanca bir iki söz çıktı ağzın-
dan. Bcnı anlamamazlıktan gelmeyi ter-
cih etti. Bunu niye tercih etti. bilmiyo-
rum? Yol bovunca cevabını tam vereme-
diğim bir soru takıldı kafama, "Bu insan,
bu hale nasıl geldi?"
HABER ve OTESI BIZDEN SORULUR
ACELE SATILIK DAİRE
Bakırköy İncirli Cad. İhsan Kalmaz Sokak 4/A D-1 75
m
2
kaloriferli, hidroforlu bodrum daire 65 milyon
Saat 19.00'dan sonra Tel: 561 27 70
Ansiklopedüeriniz,
romanlannız
v> rinizdci) ilınır.
554 08 04
Sicil No: AO 100.155 askeri sicîl
k.arnemızı ka\ bettik. Yenısmi
ulucağımızdan cskısının hükmü
>oktur
KEMALKALE