15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 23ŞUBAT1992PAZAR PAZAR YAZILARI Harlem'in Apollo'su yaşam savaşı veriyor HALtT DERİNGÖR Singapur nüfusunun yüzde 70"i Çın- lilerden oluşuyor. Ama bizim hayalle- rimizde kalan ince uzun sakallı, çek çek arabalarının üzerindc içtiği sigara ile kendinden geçmış sarı benizli Çinlileri görmek çok zor. Bunlardan birkaçını görmek. ancak Singapur"un "China Town" semtinde olasıdır. Adamlar ekonomik ve teknolojik açıdan çağı çoktan yakalamışlar. Çinlilerde yeni yıl diğer ülkelerden değişik olarak, 4-5 şubat günleri kutla- nıyor. Geleneklerine göre de her deği- şen yıl yeni yeni hayvan resimleri ile simgeleniyor. 1992 yılının uğur simgesi ise 'maymun''du. Yeni \ıl Singapur'da büyük coşku ile karşıîandı. Özellikle bu günlerde Çinlilerin yoğun olarak bulunduklan China Town'ı görmek gerekir. Caddeler 'tak'larla donatılmış her tak, üzerinde ve yanlannda bak- maya doyamadığımız rengârenk çiçek- lerle süslenmişti. Yine bu çiceklerin ve yapraklann arasında "dragon" şeklin- de sarkan balonlar, çok daha değişik bir ortam yaratıyordu. Bayrakların üzerinde dört değişik pozisyonda may- mun resimleri vardı. Bu dört maymun- dan biri zenginliğı. biri yaşamın sürekli olmasını, biri mutluluğu. bir diğeri de sağlığı simgeliyordu. Marketlerden ya- pılan alışveriş sonrası, hediye olarak da yabancılara maymun maİcetleri ve- riliyordu. Holiday İnn. Haneden, Mandarin gibi dünyamn en ünlü otellerinın ve alı- şveriş merkezinin bulunduğu Orchard Road'da bayram değişik şekilde kut- lanıyordu. Sabahın erken saatlerinde kırmızılar giymiş 8-10 genç, ellcrinde davul ve zilîerle bu otellerin lobilerinde mahalli oyunlar oynavarak gösteriler yapıyorlar. Bu gösteriler otelde büyük yankılar yapıyor ve bu olayı da yerli yabancı herkes büyük birilgi ile izliyor. Bunlar bir anlamda, bizım dini bayram sabahlarında davul zurna ile para top- layan kimselere benziyor. Ancak onlar bizdeki gibi para toplamıyor. İzleyici- lere iki şık hediye paketi sunuyorlar. Chicago. Sears Tower ile New York. Özgürlük Anıtı ile NVashington, Beyaz Sarayı ile ünlüdür. Harlem'de ise dün- >aca ünlü " Apollo Tiyatrosu" ve yine dün> anın en serseri sanat seyircisi vardır. 125. Sokak üzerindeki 5000 kişilik salon bugünlerde >aşam savaşı içinde. Hiçbir zaman bir ticari sanat faaliyeti yeri olma- yan, ancak Amerika'nın bugün dünyaca ünlü sanatçılarına ilk kez seyirci önüne çıkma fırsatı sağlayan Apollo Tiyatrosu, mali sıkıntılar nedeniyle. son zamanlarda sararmış fotoğraflarda hatırlanan bir nostalji abidesi haline geldi. On yıl önce tiyatroyu iflastan kurtaran Percy E. Sutton. bir süre önce "havlu attıgını" ilan etti. Apollo Tiyatrosu, si- yah nüfusun eğlence endüstrisindeki ba- şarısını. hep sanatçı durumunda olmak- tan artık "işveren" durumunda olmaya dönüştüren bir kurum haline getirmeyi hedefleyen Sutton. on yı! önce işi alıp ba- şardığında "para ıçin değil gönül içın" çalıştığını bclirtiyor. Sutton. son yıllar- daki mücadelesinin ise "v orucu, para. za- man, enerji vc ailevi açılardan zarar veri- ci olarak" niteiendiriyor. Bill Cosby, Dionne Warwick, Diana Ross, Stevie NV'onder ve Madonna'nın da katıldığı mali kurtuluş kampanyalan fazla sonuç vermedi. Apollo, geçen yılı 2 milyon dolar zararla kapattı. Harlem gibi duygusal. tarihi açıdan pek çok şey ifade eden bir yerleşim bölgesinin medarı iftihan Apollo'nun kapılarını kapamaya kimscnin eli varmıyor. Bu nedenle önce 5.7 milyon olarak hesaplanan, ancak so- nuçta 20 milyon dolara mal olan bir NEWYORK ŞEBNEM ATİYAS vatırımla tıyatro üç yıl önce modemleşti- rildi. Şimdilerde kimsenin pek kullan- madığı bir televizyon stüdyosu. bir kayıt stüd>osu ve eğlence merkezi ile tiyatro genişletildi. Apollo'nun 1959"daki amatör gençle- rinden parlayan Ella Fitzgerald, Dionne Warwick, gcnç kuşak amatör gecelerin- den gelen Whitne> Houston ve daha pek çok sanatçı için tiyatro halen biramatör- ler yeri. Bill Cosby. tiyatronun bu duru- munu şu sözleriyle anlatıyor: "Apollo halen 60"lı vılların amatör ruhuyla yaşı- yor, ekonomik açıdan bakıldığında, 6000 kişilik salon. bir şey yapmak için burala- ra kadar kalkıp gelmeye değecek bir ne- den olamaz." Apollo'nun önemini kaybedişi, Nevv York'ta güney gece kulüplerinin açılması, Las Vegas türü otellerin kentin güneyine dağılması ile başladı. Böylece Sammy Davis'lervediğersanatçılarkuzeyde"teh- likelıce" bölgede bulunan Apollo'ya ka- dar gelme zahmctine girişmediler. Apol- lo bir süre süründükten sonra 1978'de kapandı. Büyümekte olan bir yayın kablo şirke- tine sahip Sutton, bu sırada devreye gir- di. Sutton tiyatroyu 225.000 dolara iflas- tan satm aldı. Tiyatroyu eyalele teslim etti ve yönetimini üzerine aldı. Önceleri olumlu gelişen tiyatro daha sonra danış- manlann yanlış hesaplan ile büyük pro- jelere yatırım yapmaya başladı. Son de- rece modern kayıt stüdyolarını Sutton bugün, tnatroiçin Rolls-Roycessatınal- mak olarak niteiendiriyor. Sutton, danış- manların kendisine yatırımlara baş- ladığı yıllarda "burası Harlem, buraya insanlan getirebilmek için gerçekten çok büyük teknolojiye ihtıyaç var" dedikleri- ni hatırlatıvor ve bu saptamanuı ne ka- dar yanlış olduğunu son NVogueing gös- terilerinde gelen kalabalığı işaret ederek örnekliyor. "O amatör ruhumuzu kay- bettik, bütün hata orada>dı" diye nok- talıyor Sutton. Praha Zlata, Sevgilim! Prag'ın pençeleri binaları. Gotik-Barak >e Neo Rönesans peneeler. insanı eziyor. Hanuş Usta'nın saat kulesindeyim. Prag'ı izlıyorum gözlerim ardına kadar açık. Kentin damlanndan ve kulelerin- den süzülüyor güneş. Beynimde Kafka'- nın sözleri: '"Prag yakamı bırakmıyor. Bu kenlin pençeleri var." Üşcnmiyorum sokak sokak, cadde cadde dolaşıp Kafka"nın sözünü ettiğı pençeleri arıyorum durup dinlenmeden. Kafka bu sözleri vazarken ne düşünmüş bilmem, ama bence Prag'ın pençeleri bi- naları. 1200'lü yıllardan bugünc dek uza- nan bu Gotik-Barok ve Nco Rönesans pençeler. beni yani sokaktaki insanı ade- ta eziyor. Çünkü Prag'ın kimseye taham- mülü yok. Narsisist Prag. kendini yücel- tip kendini büyütüyor. Onun dışındaki- ler onun için sadece birer kum taneciği. Gerçekten de öyle değil mi? Prag ne Nazilere ne de Sovyet ordularına karşı çıktı bugüne kadar. "Bana dokunmayın da ne vaparsanız yapın" dedi o vakur kimlığiyle. Şimdi görülüyor ki Prag'da insanların yüzlerinde kederın ızleri var. Ama Prag, hâlâ dimdik, sapasağlam, kı- lına bile dokunulmadan ayakta. Kentte. sürekli başınız yukarılarda do- laşıyorsunuz. Kent. insanlan görmenize izin vermiyor. Prag sokaklannda kentin kendisi yaşıyor. ınsanları değil. Tüm bunlara rağmen Prag'ı yine de açık müze olmaktan çıkaran insanlan. Ancak hcrne kadar caddelerdeşarkı söy- lcyip, Hıristi>anlık propagandası yapıp. tüm dertlerini ve sorunlarını müzik eşli- ğinde sokak aralannda anlatsalar da so- kakhırda değil, kapalı verlerde, e\lerde. PRAG ESER ATİLLA metrolarda ve barlarda yaşıyor ınsanlar. Praglı. ınsanın gözünün taa içine baka baka konuşuyor. Yüzyıllardır hasretini çektiği inancı sizin gözünüzün içinde arı- yor adeta. Ya konuşmaları?.. O sessiz harflcre boğulmuş. insanın genzinden, yüreğinden kopup gelen Çekçeyi hafıf bir ses tonuyla dudaklarının arasından salı- veriyorlar. Helc bir Praha Zlata. yani Altın Şehir Prag deyişleri var ki dua eder gibi. Dille- rindenhiçmihiçanlamıyorum.ama"Va- rolmanın Dayanılmaz Hafıfliği"ni Praghlann gözlerinde ve ses tonlarında hissedebiliyorum. özellikle deÇekkadın- lannın. Evet. bu şehirde gerçekten şchvet var. Ve yüzyılların şehveti insanlara da sin- miş. Ama bugün Prag'a yağmur yağıyor. Staromestske Namesti'nde ülkenin ilk demokratı Jan Hus'un dinciler (şu anda belki tüm baskıcılar) tarafından odunlar üzerinde yakılışını sembolize eden hey- kelinin üstüne yağıyor yağmur. Alevleri söndürmek istercesine"sulusepken, kur- şuni". HİPNOZ, HER DERDE DEVADünyanın pek çok ülkesinde başanyla uygulandn ve Türkiye'de de giderek yaygînlaşan hipnozla tedavinin sırlan. • Âdet sancılanndan diş hastalıklanna, migrenden çocuklarda yatak ıslatma ve tiklerin giderilmesine kadar her alanda hipnoz etkili. w Hipnoz nasıl uygulanıyor? "Emek" SHP'yi böldü İzmir Belediye Başkanı Yüksel Çakmur'un başlattığı "üretken- üretken olmayan emek" tartışmasında, kimler Çakmur'dan yana, kimler ona karşı? ABD'de Hasbahçe günleri Amerika'da düzenlenen Semra Özal'lı "1001 Gece" toplantılan... Semra Özal anjiyo sonrası ilk önce nereye koştu? DYP'de küskünler sertleşti DYP'de hangi milletvekilleri, hangi konulardan şikâyetçi? Çetecilikle suçlanan DYP'liler kimler? Baba'ya göre sorun ne zaman çözülür? Partide denetim isteyenler... Koalisyon ortağı SHP, DYP'Uleri neden kızdınyor? Hatalı komedyenler Metin Akpınar, Uğur Yücel'in nesini beğenmiyor? Akpınar'a göre, Levent Kırca'nın hatası ne? Show TV'deki Zeki-Metin'ce'de hangi konular işlenecek? Göğüse de glasnost Ünlü Çek fotoğrafçı Jan Saudek'in sosyaûst blokta yıkılan duvarlann arasından günyüzüne çıkan erotik fotoğraüan... • Kuveytlüerin Türkiye'den toprak talebi • SSK kanser ediyor • Ahmet Özal'ı nasıl bilirsiniz? • Diplomasız bir jinekolog # Sağhk Bakazu'nın gönlünde hangi tören yatıyor? # İnönü, Deniz Baykal'ın eşi Olcay Hanım'ın patronu • Yasadışı bir örgüte "aşırı makyaj" sayesinde darbe # Kahire'nin barış gülü olan Birleş- miş Milletler'in Yeni Genel Sekreteri Butros Gali • Köpek tasmasıyla gezdi- rilebilen minyatür atlar # Sıcakülke ressamı Mete Özgendl • Türkiye'ninen genç yazan AyşeOTünus Altıner # Moto-krosçular federasyonun üvey evlatlan mı? Cinayetlerin faturası çıkıyorBundan bes yıl kadar önce Atina"da işle- ncn bir dizi cinayetin mahkemeleri, günü- müzde oldukca büyük ilgi topluyor. Korku fılmlerini andıran iki değişik ola>. Yunan kamuoyunu son derece etkiledi. Bu nedenle gazetelerin hfgeniş yer ayırdığı duruşmalar heyecan ve merakla izleniyor. Olaylardan biri. Yunan Yazarlar Dernegı çskı Başkanı Athanassios Nasiutzik ile ilgili. Ünlü yazar 1984 yılında keza yazar Atha- nassios Diamandopulos'u öldürmekie suç- lanıyor. Diamandopulos. 1984 vılının 24 Eylül günü evinin içinde hunharca kafasına 17 çekiç darbesi indirilerek öldürülmüştü. Katil. gcride kavda değer hiçbir iz de bırak- mamıştı. Nasiulzik. Diamandopulos" un hcm arka- daşı. ancak hem de rakibıydi. Birbirlerini çe- kemedikleri biliniyordu. Ve daha birçok rastlantı ya da bulunan tcorik deliller üzen- ne Nasiutzik ilk önce gözaltına alınmıstı. Ağır suç mahkemesinde ömür bov u hapis cezası hükmü given NasiuLak. temyiz mah- kemesi tarafından tam üç kez beraat etti ve tahliyecdildi. Ancak Diamandopulos'un oğlu. ba- bıisinı Nasiutzik'in öldürmüş olduğuna o denlı inanmış ki. temvbden beraat kararlan ATÎNA STELYO BERBERAKİS çıkar çıkmaz yargıta> v üksek kuruluna baş- \ urdu ve alınan bu beraat karannı düşürdü. Son olarak yargıtay yüksek kurulu. geçen hafta içinde de Nasiutzik hakkında temyiz mahkemesinin beraat karannı gözden ge- çirdi ve bu karan gccersız kılarak Nasiut- zik'in yeniden tutuklanmasını ve ömür boyu hapis cezasını "ödemesi" için cezacvi- nesevkini istedi. En karanlık işlerin a\ ukalı olarak ün sa- lan Nasiutzik'in avukatı Aleksandros Ly- kurezoz. yargıtayın aldığı son karan yo- rumlarken "Nasiutzik acaba daha kaç kere beraat elmeli ki rahatını bulsun" dedı.. Yunan kamuoyunda gerçek bir şok ctkisi yaratan ikinci ola> da 1985 yılında "\uku ...ÎUİ'J r-iov buldu'".. Bu bir •"cinaşet anonim şirkcli" idi adeta.. Hrislos Papadopulos adlı eski bir bc- lcdi\e başkanı. aralannda bir noterin dc bu- lunduğu 21 kişilik "çetesi" ile yaşlı. kimscsiz ve zengin kişilere yaklaşıyor. çesith "yardı- mlar" karşılığında "güvcnlerinı" kazanıyor ve noter aracılığıyla vasiyetlerinı değiştir- dikıcn sonra hiç gözünün yaşına bakmadan bu yaşiılan "hesaplıca" ortadan kaldınyor- du. Cenaze levazımatcılannın da kanştığı bu operasyonlar sonucu Papadopulos ve "haramileri". miKonlann ve de arsa. cv gıbı miraslann üzerine konuvorlardı. Papadopulos nitekim ""uyanık" bir özel dedeklifın araşurmalan üzerine >akayı ele \erdi. Beş vıl boşunca sürcr. davasında 8 ki- şinin cinayelini üsüendi.. Papadopulos'un başkanlığındaki "cinayet şirketi" kurban- lannı seçtikten sonra >a cam clvafı yedirc- rek ya da >a\aş yavaş zchirkyerek yaşlı in- sanlann eccl saaıini hızlandınyordu. "Buin- sanlar nasılsa ölüme mahkümdu" diyebile- cek kadar küstah olan Papadopulos. 8 kez ölüme ve 25 yıl hapis cezasına mahküm edil- di. •"Pişmanım... Vicdan azabı çekiyorum.. Ama en çok neye sinirlcnişorum biliyor- musunuz? 8. cinayeti ben işlemediğim halde bu suçu da üzerime yıkular!" di>or. Hamburg treninde bir TürkHamburg trenindeyim. Sabah treni. Yolculuk bu bilirsiniz. treni kaçırmamak için insan biraz telaş eder. Hele hele tren erkcn saattc kalkıyorsa. Bu yüzden doğ- ru dürüst kahvaltı edemeden çıkmıştım cvden. Trene binince doğru restoran bö- lümüne geçtim. Şık bir restoran. Temız. tertipli. Garsonlar da öyle. Bordo renkli. lacivert \akali \elek gi>mişler. Pantolon- lan da lacivert. Uyum içinde gömlek, kra- \al. görüntü iyı. Yüzler gülmüyor. Önce- leri iki garson dolaşıyordu. Sonraları baktım ki üç kişiler. İnsanın üzennde ilk uyandırdıkları his. bu garsonların trenin aynızamanda patronu oldukları idi.Cid- di lavırlar. Ciddiyet alabildiğine. Hayır. sanırım daha çok resmiyeı. Tavırlarını tümüyle açıklamak gerekirse. "sevım- siz". Baston edası. Siparişi şöyle bir din- lcyip sözünüzün yansında da sırtlarını dönüp gidiyorlar. Göz kapakları hafif düşük, tuhaf bir kibir. Her nevse. nere- dcn de taktım şunlan kafama... Göğüsle- n birer küçük plastik isımlık. Baktım. biri "H.Sehröder". Öteki... Onda bir şev vokmuş. Olmamalı zaten. çünkü o öbür ikisinin şefı olduğunu her davranışı ile bclli edıvor. Müşteriye vüz vermediği gi- bi diğer garson arkadaşlarına da \üz ver- miyor. Haklı da şef olmuş \e kasayı ona teslim etmişler. Paranın başında duru- vor. Ne güven? Kasa ancak şefe teslim cdilir. övle ya.. Üçüncü garsondada isimlik var. "Gür- so>". Biraz izlcdim vc gördüm ki o da aynı cdayla hizmet venvor. Kısa bo>Iu. DUISBURG ORHAN AYDIN zayıf ve esmer. Kırkbeş yaş civarında. Diğer garsonlarla aynı üniformayı payla- şıvor. Aferin, dedim içimden. Türkiye'- den gelip de lüks restoranında garson ol- mak kolay değil. Yani bulaşıkçılıkta da kalabilirdi. Gürsoy da gülümsemiyorka- ti\en Sabah traşını olmuş. ancak esmer olduğu için cildini saran sert ve sık siyah kıl örtüsü yine de hafıf bir gölge >apıyor yüzüne. Halbuki "H.Schröder'in" cildi soyulmuş şeftali gibi. Ortak yanları ise gülmemek. Gürsoy'un gözleri küçük. çi- pil çıpil. Dosdoğru bakıyor. Göz bebek- leri tuhaf bir biçimde göz akının tam or- tasında sabit duruyor. Bir süre sonra gar- sonların sırayla kahve molası verdikleri- ni tarkettim. Sıra Gürsoy'daydı. Geldi. bulunduğum masanın tam çapraz karşısına oıurdu. Dort kişilik masada ikimiz oturuyo- ruz. Oturuşuna baktım. Sırt dimdik. Kıçı sandalyenin ön ucuna ancak değiyor. Ar- kasına yaslanmıyor. Elleri. terbiyeli ço- cuklar gibi kahve fincanının iki vanında. Hafifcc masaya dokunuyor. fazla yük vermeden. Yalnızca sağelinin parmakla- rı arada sırada fıncanın kulpuna doğru hareket ediyor. kulpu kavrıyor ve fıncan ağzına ulaşıyor. Küçük bir yudum. Çok dikkatli. ama çok. Hatta zorlanıyor. Kahve içme pozisyonu aynı "H.Schrö- der" gibi. Ancak "Gürsoy" kendi küçük plastik isimliğinin arkasında pek rahat değil. gergin. Donuk bakışlı. Tedirgin. Hata yapıp dikkatleri üzerinde toplamak istemiyor sanki. Diğer garsonlann resmi- yeti ve sevimsizliği beni pek rahatsız et- medi nedense. Ancak bu insandaki do- nukluk biraz eğreti. biraz da resmiyetin ötesinde bir şey. Yüz hatlan bana ola- ğandışı gibi geldi. Kendisine güvensizlik öylesine üzerine yapışmış ki "H. Schröder'deki" resmi- yet, "Gürsoy"da ezikliğe dönüşmüş. Hiç bana doğru bakmıyor. Gözlerini trenin koridoruna dikmiş. öylece oturuvor. Bir süre bekledim ve sonra sordum: "Herhal- de Türkiye'den geldiniz, nerelisiniz?" Başını hoşnutsuzluğunu anlatan bir ifa- devle bana çevirdi. Daha doğrusu bu bakış, kendi dilinde sorulan bir sorunun refleksiydi. Biraz düşündü. Ama her ha- linden benimle Türkçe konuşmamaya kararlı olduğu anlaşılıvordu. Bu kararlı- lığını sürdürdü. Tüyleri havalanmış kedi gibiydi. Almanca bir iki söz çıktı ağzın- dan. Bcnı anlamamazlıktan gelmeyi ter- cih etti. Bunu niye tercih etti. bilmiyo- rum? Yol bovunca cevabını tam vereme- diğim bir soru takıldı kafama, "Bu insan, bu hale nasıl geldi?" HABER ve OTESI BIZDEN SORULUR ACELE SATILIK DAİRE Bakırköy İncirli Cad. İhsan Kalmaz Sokak 4/A D-1 75 m 2 kaloriferli, hidroforlu bodrum daire 65 milyon Saat 19.00'dan sonra Tel: 561 27 70 Ansiklopedüeriniz, romanlannız v> rinizdci) ilınır. 554 08 04 Sicil No: AO 100.155 askeri sicîl k.arnemızı ka\ bettik. Yenısmi ulucağımızdan cskısının hükmü >oktur KEMALKALE
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle