15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20AHALIK1992PAZAR 8 PAZARYAZILARI Şîşko değîrmende muhteşem bir yemek • Bir şişko değirmen...300 yıllık. Şimdilerde beş yıldızlı bir İokanta olarak yine insanlara hizmet ediyor. AMSTERDAM Danimarkahkurtlarım döktü LEYLA TAVŞANOĞLU Bir şışko değirmen .. Hani şu bıldıği- miz yeldeğirmenlerinden biri... 300 yillık.. Kuzey Hollanda'da insanlara hızmet verirmiş... 1896'da sahip değiştir- miş... Bunun ûzerine de Amsterdam yakınlanna olduğu gibi taşınmış... 1957'de yörc halkımn engellemesi saye- sinde yıİcılmaklan kurtulmuş... Şimdi- lerde beş yıldızlı bir İokanta olarak yine insanlara hizmet ediyor. Şu şişko değinnenin Felemenkçe adı Molen de Dikkert. Yani aynen kendisi- ne Türkçe de verdığımiz ad. Akşamın bir saatmde bu değinnenin tahta kapısı- ndan içeri ginvoruz kalabalık bırgrupla. Salonda tahta masalar. tavanda da du- varlarda tahta kırişler... Masalardakı örtülergayet sade. kolalı. keten. Yemek - leri ise muhteşem. Gerçek çeşnicibaşıla- ra hitap ediyor. Masamıza oturduktan biraz sonra beyaz şarap eşliğınde önü- müze kanşık bir salatayla tatlandınlmış harika bir somon fümc geliyor. Rengı tam kıvamında. Yani kavunicinin pem- beye çalan bir tonu. Yanında fınndan çıkmış ekmek. Sıcak ekmekler ve tere- yağı kapış kapış gidıyor. Masamızda oturan gazetecı Teoman Orberk bıyık altından gülerek bol ekmekçilere hafıf bir alay geçiyor. "Maaşallah. ckmeğiniz bol olsun..." Ardından geliyor bir konsome. Bunu. lokantanın özel aşçısı tarafından hazı- rlanmış füme ördek eti salatası izliyor. Ama bu ördek etinin gerçekten ördek olup olmadığı tartışmalara yol açıyor. Kimi, çevresinde gayet ince bir yağ taba- kası bulunan zar gibi kesilmış etlcri ördeğe pek benzetemediklerini söylü- yorlar... Yine de tabaklarda bir kınntı bile kalmıyor. Derken mantar mousse"lu bonfile. dondurma ve Hollanda peynirleriyle ye- mck faslı kapanıyor. Ama hala tartışılan lorrfıu ördeğin gerçekten ördek olup ol- d Geçen cuma günü Danimarka"da pre- zervatif satışlan arttı. Ertesi gün de ba- şağnsı haplan. Cuma günü polis. trafıkte özel "Noel operasyonu" ilan etti. Ertesi gün kan koca kavgalan mahalleleri çınlattı. BT gazetesi cuma günkü manşetıni günün anlam ve önemine aurarak "Danı- marka bugün çıldıracak" dıye başlık altı. altına da "Bugün her beş kişiden bin kansını ya da kocasını aldatacak" tahmını- ni vûriittü BT gazetesının tahmini, ampı- rik gözlemlenme göre fazlasıyla tuttu. Sek- sologlar. "Yapacağınızı yaptıktan sonra. kannızın \a da kocanızın boynuna sanlıp hıçkınklara boğularak günah çıkarmaya kalkmavın Yaptığmıza kendinize sak- layın" öğütlerı verdiler. Geçen cuma günü Danımarka"da işyer- lerinde geleneksel "Noel yemeklen" yendi. Herkes o gün işe bayramlıklannı giyerek geldı. Yemek. salamura balık. şnaps ve bi- rayla başladı. Yemeklerde önce işyerinin sorunlan ve "Ne olacak halimiz" konuşul- du, bu arada geceye uzanacak günün daha geç saatlen için yatınm babında cilveli bakışlar fırlatıldı. "Ne olacak halimiz" ko- nuşmalan. şnaps \ e biralar dillen çözdükçe karşılıklı ıltıfatlara dönüştü. günün anlamı dolayısıvla salona kurulan cihazlardan yükselen romantik ntmlere uyularak tensel yakınlaşmalar başladı. ıç ürpermeler ya- şandı, yukan katlardaki odalara çıkılarak kapılar kıtlendi. odalara parfum ve şehvet kokusu smdi. BT gazetesinin tahminleri tuttu, bir dahakı Noel yemegine kadar ya- sak eylemler gerçekleşünldi. ertesi güne kalmayacak ilişkiler kuruldu. Her ışyerindeki Noel vemeği bu kadar uzun sürmediğı ya da iş arkadaşlan veya ışyeri uygun olmadığı için bazı Noel ye- KOPENHAG FERRUH YILMAZ mekieri şehirde devam ettı. Gecenin bir sa- atınden sonra. kentın barlan ve cafeleri iş- yerlerindeki Noel vemeklerinden çıkan afılli kadmlann, ense tıraşı düzgün erkekle- rin istilasına uğradı. işyerinde gözüne kes- tirdiği bınnı bulamayanlann seçenekleri arttı. BT gazetesinin tahmini, işyerinde tut- madıysa barda tuttu. Barlann önündesıra- ya giren taksıcilere gün doğdu. BT'nın ıddıasını ampirik gozlemlere tabı tuttum, Norrebro'daki Apotek'e karargah kump bu yazıyı yazabilmek için cuma ge- cesi Kopenhag barlan analizine sovun- dum. Aootek'te daha önce hiç görmedi- ğim, normal olarak banliyölerde oturup yine banliyölerdeki bürolarda sekreterlik yapan süslü sekreter kızlarla, düzgün tıraşh, grand tuvalet erkeklerle karşılaştım: bazılannın birbirlerini tutturmaya çalışan gözlerinde zaman zaman "Ben kimim ve neredeyim" gıbisinden varoluşsal sorular okudum. Daha geç saatlerde süslü sekreter kızlann bir daha belki yüzlerine bakmaya- caklan göstenşsız erkeklere şehvet dolu gözlerle baktıklannı gördüm; şehveti taksi- ye yükleyip yola ko> ulduklanna şahit ol- dum. Olup bitenin, Danimarka"nın iç bo- ğucu karanlık aralık gecelennın yarattığı loplumsal depresyonun dışavurumu oldu- ğunu düşündüm. Geçen cuma günü işyerinde Noel yemeği düzenlenmeyen kan ve kocalar. evde otu- rup parmaklanyla oynadılar, kannlannda kelebekler uçuştu. Toplumsal onay gören böyle bir geleneğe yüksek sesle karşı çıka- mamanın acısı>îa kalpler sıkıştı, bazılan kendi kansının ya da kocasının kesinlikle kendisını aldatmayacağjna kendini inandırdı. Danimarka'da geçen cuma günü prezer- vatif, ertesi gün de başağnsı haplannın satışlan arttı Başağnsı haplan, ahlaki kaygılardan kaynaklanan vicdan azabı ağnlanna iyi gelmedi. Yine de Danimarka halkı sekseloglann tavsiyelerine uydu. Herkesin bildiği, hiç kimsenin üzerinde dü- şünmek istemediği kaçamaklan kendine sakladı. Danimarka. geçen cuma kurt- lannı dökerek aile fertleriyle birlikte geçiri- lecek Noele ruhen hazırlanmış oldu. ğ 'Kahveler içilirken tartışma başka yöne kayıyor. Binsi "Gece daha çok körpe. Amsterdam'da eğlencenin tadı ne ola ki" diye fıkir yürütüyor. Çeşitli se- çenekler var. Birisi, Şişko Değirmen'de biraz daha oturmak. Bir başkası, yakı- nlardaki bir "casino'ya gidıp biraz "ha- fıfiemek." Bir diğeri. bir barda sabahın erkcn saatlerine kadar içerisinın gürül- tüsüyle kafalann iyice şişmesine çanak tutmak... Gece hala körpe... Şişko Değirmen"- den çıkılıyor. Dışanda sulu kar atıştın- yor. Gizli bir el sihirbaz şapkasmdan çıkmışcasma şemsiyeler yetiştinyor. Kadınlar için kırmızj. erkekler için lari- vert. Sultanhamam Robenson ürünü. Amsterdam da sahiplenni bulan Calve şemsiyeler. tngiltere Krallığı'nın »arisi Prens Charles 11 \ıi önce peri masallannı andıran J Ç ÇÇ birdüğünleevlendiği genceşi Diana'ylaartık yollarını ayırdı. Birrüyagibibaş- layan evlitikkn, zaten çoktandır aynlmaları haberini bekleyen tngiliz halkını pek şaşırtmadı. Rü> a gibi başlay an evlilikleri ara- dan geeen 11 > ıl sonunda her ikisi için de bir kabusa dönüştü. Şimdi her ikisi de a\ rı e> lerde y aşa\ acak, av rı göre> leri \ erine geri- reeek, ancak birlikte görünmevecek. İngiltere Kraliyet ailesi tarihinin en karanhk dönemini vaşıyor. York Düşesi Sarah'ın bu yaz >aşadığı aşk skandalı \e ardından eşi Prens Andrew"dan avrılmasıvla başlavan uğursu/İuklar Buckingham Sarayı'nı sars- maya de\am edivor. Şimdi herkes Kraliçe 2. Elizabeth'in taçlı başına daha nelergeleceğini merakla beklhor. NoePin ikî vüzüIngmar Bergman'ın "Fanny ve Alexan- der" fılmını gördüğünüz mü? Gördüyse- niz. bu ülkede Noel'in nasıl kutlandığını öğrenmişsınizdir; en azından olayın gele- neksel yanını... Şimdi gelin bız şu Noel de- nen şeyi, her ıki yanıyla gözden geçirelim. İsveç halkı, pencerelennin pervazına saksılar dizmeyı sever. Bu saksılar. geniş pencerelerde iki, küçüklennde de bir lam- bayla aydınlatılır. Bu aynca dışandan içe- risinin görünmesinin. perdeyı jaluzıyi ka- patmadan önlemenın de bir yoîudur. Aralık aymın başında bu lambalann yen- ni, yıldız şeklindekı lambalar alır. Aynca hemen hemen bütün pencerelere, birer adet. basamak şeklinde yapılmış ve mum şeklinde lambalar dizümış şamdan- lar konulur. Karanlıkta evler. dışandan çok şirin gözükür. Beledıyelerin bütçesıne bağlı olarak meydanlara. büyük bınalann önüne Noel ağaçlan dikilir ve yerleştirilen renkli am- pullerle bunlar aydınlatılır. Hafta sonlan pazar yerleri, "Noel pazan"na çevnlir ve Noel Baba gıysileri giymış. maskesı takmış satıcılar çoluk çocuğa balondan, şekerle- meye; fenerden.pamukşekere de bir dolu ıvır zıvır satarlar. Yetişkinler iss Ren geyiği etınden yapılmış sosısler, salamlar ve çeşitli türde peynirler alırlar. Aynca giysiler ve üftürük oyuncaklar da parasının akıp gidışını. kan verirmiş gıbı aayla izleyen anne babalann gözü önünde şımank çocuklara kakı- şlanılır. Noel şarkılan. kırmızı şaraba tarçın. kuru üzüm ve soyulmuş badem katılıp -yetmezmiş gibi!- bir de ısıtılmasıyla elde edilen glögg adlı sıcak içki v^zencefillı çö- rekler. atmosfen neredeyse tamamlar. Ne- redeyse diyoruz, çünkü tek eksik. kardır. Kar olmazsa. fitil olur İsveçli! Stockholm ve güneyinde bu olasılık. oldukça yüksek- tir. Kuzeyde ise sonın yok: Gündüzlerin yok denebilecek denli kısaldığı nedenlı ger- çekse. kar olduğu da öylesine kesin bir ger- çektir. Şimdi geldik Noel'in ikinci yüzüne... Kuyrukta beklemeyi seviyorsanız. sizin için sorun yok! Tekel dükkanından posta- neye. nereye giderseniz orada "görevimiz, bekleme!" Postaneden gelen bir şeyi al- mak. posta kutusuna sığmayan bir şeyi göndermek yaklaşık 1 saatinizı alır. O da cuma gününü beklemeden ve gün ortası- nda. Postane nıspeten boşken. Noel tatilı başlamadan önceki son iş gününde geçen yıl. bazı Tekel dükkanlannda ortalama 5 saat kuyrukta kalanlar oldu! Bunun üzen- ne kuyrukta durmaya gerçekten bayılan bu sakin halk, nihayet biraz ses çıkardı da J STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN Tekel ıdaresi. bazı dükkanlann çalışma sa- atlennı birer saat uzattı. Son biriki güne bıraktıysanız alışverişini- zi ya da "Bu yıl bu işi erken yapıp son anda kuyrukta saatlerce durmaktan kurtu- layım" diye düşünerek bir hafta önceden içkilennızi almış, ama onlann dolaptaki hazin hallerine dayanamayıp bir tadına ba- kayım dediğiniz için dımdızlak kaldıysanız temiz 2 saatinızi bu işe ayıracaksınızdır. Kurtuiuş yok! Eee çoluk çocuk. Noel ağaanın altınf armağanlarla dolu. renkli kağıtlara sanlmış paketler konulmasını ister. Noel gecesi, TV'de saat 15.00'te başlayan ve I saat süren geleneksel miki filminden sonra "paketlere hücum" diyeceklerdir. Bu ne- denle siz daha önce oyuncakçı dükkanlan- na hücum etmiş. birkaç haftanın sul- tanlığını yaşayan tezgahtarlarla boğuşa boğuşa oyuncaklan almış, sizın gibi kan ter tçınde. burnundan soluyan başkalanyla •omuzlaşarak özenli bir şekilde şirin şirin paketler yapmış olacaksmız! Şu ana dek dınsel yanına hiç değinmedik olayın. Çünkü burada büyüyen çocuklar için bu tatil. yalnızca bir av mevsimidir ve gelenekler gereği vardır. Yani "Bız kut- lamıyoruz" fılan dıye sıynlamazsınız! Üs- telik yılbaşı gecesi gelince '"Turkiye'de ol- duğu gibi" diyerek bu kez yılbaşı armağanı isteyeceklerdir sizden... Yapabileceğiniz tek şey. tsveçlılerin Noel masasında parmaklannın ucunu y> yerek yediklen bazı yemeklere yüzver- memektir. Şeker ve karabiberi bir arada isteyen sa- lamura ringa balığını; jöleli sığır etini, mar- melatlı bifteği ve elma püreli eti, kendi mut- fağınıza sokmazsınız. Ancak size gele- neklerini övünçle göstermek isteyen İsveçli dostlara yakalandıysanız ağzınızda kala- cak tadı. birdahaki Noele dek unutamaya- caksınız... PS: Noel ağaa burada, bizdeki gibi bir doğa katliamı değil. Bu amaçla büyütüle- cek ağaçlar, özel olarak ekiliyor. Aynca yı- Uarca çıkanp kullarulabilecek plastik ağaç- lar da gıderek yayıhyor. Salıtegülücüklerin altındaıfkçışeytanAnvers! . Belçıka'nın kuzeyındekı bu önemlı lıman kenti "Rubens şeh- ri">ada"1993yılının Avrupa Külıür Başkentı"" olarak da adlandırabılırsi- niz. Yüzünden gülücük eksik olmayan insanlannın. Akdeniz ülkelerine özgü sıcak kanlılığını ve sevecenligini göz- lemlediğimiz bu Kuzey Denizi ülkesi kentinde. ırkçı parti Vlaams Blok'un % 25'den fazla oy aldığına inanmak olası değil. Sokakta, otobüste. işyerle- rinde ve kahvelerde yabancılara de- met demet gülücükler sunan Anvers- liler'in dörte birinin ırkçı partiyi des- teklemesi. tebessümlerin içtenliği ko- nusunda şüpheye düşmemize neden oluyor. Kent sakinlerinin büyük bir kısmının geçimini liman. taşımacılık. ticaret ve yan dallanndan oluşan hiz- met sektöründen sağladığı düşünü- lürse. gülücüklerin "iş icabı" olduğu bile söylenebilir. Diğer bir deyişle An- versliler sahte tebessümler pazarlaya- rak geçimlerini sağlarken içlerindekı gerçek şeytan ne yazık ki ırkçı!.. Eko- nominın büyük ölçüde yabanalarla ılişkilere bağlı olduğu kentte, yabana düşmanlığı akla gelecek en son kav- ram olmalıdır. Ne yazık kı Belçika'- nın ikinci büyük kenti Anvers, Fransız liman kenti Marsılya'yla bir- likte bu çıkanmımızı çürütüyor. Her iki kent de ülkelerinde ırkçı partilerin kalcsi konumundalar. Ünlü ressam Rubens 17 yaşında atelyelere girip çıkmaya başlamış. Verhaecht, Van Noort ve Vaenus gibi ressamlann yanında çıraklık yapmış. 1598 yılında Anvers"te "usta" unva- nını kazandığında. vabancı düş- manlığı. hepsı de Rubcns"e çok çok uzak kavramlarmış. İnsan aklı sanat- la ırkçılığı bağdaştıramıyor. Kültürü ısc. ırkçılığın panzehin olarak gör- mek gcrckiyor. Rubens 1640'da An- vers'tc öldü. Sonraki yüzyıllarda yeti- şcn Delacroix. Waıteau v.b. birçok rcssam üzcnndc etkisi dcrındir Kent scssiz v derindcn kendini 1993 yılında "Avrupa'nın Kültürel ANVERS ERDİNÇ UTKU Başkentı'" olmaya hazırlıyor. Konser salonlan gözden geçiriliyor. >eni eğ- lence merkezlcri inşaa ediliyor vc ken- tin sokaklan bile veniden düzenleni- yor. Alış veriş merİcezi ünlü Meir cad- desi de trafığe kapatılıp yayalann hiz- metine sunuldu. 1993 yılında An- vers'te kültürel etkinliklen sergıleme- ye uygun her yerde konser. sergi. şen- lik. fılm göstcrisi, bale. opera, tiyatro gösterisi v.b. birçok sanat olayı hay- ranlannın ılgisınc sunulacak. Belçika Televizyonu"nun etkinliklen canlı olarak yayımlaması bekleniyor. An- versliler daha şimdiden 1993"ün ha- vasına girip Avrupa'nın Kültürel baş- kenti olmalanyla diğer kentlileri vc yabancılan kıskandırmaya çalışıyor- İar. Gerçekten de Anvers"te bulunan herkes 1993"ü iple çekıyor. Çeşitli ül- kelerden gelecek sanatçılann ve sanat eserlerinin tadına varma ve birbirin- den çok farklı kültürlerin oluştura- cağı muhteşem güzcllik cümbüşünü bir an önce görme isteği insanlan sabırsızlandınyor. 1992 yıli boyunca Anvers'te günde- mi kaplayan konuırkçılık \eyabana- lann uyıım sorunu olmuştu. 1993 yılında ise farklı kültürel birlıktclik- ten doğan zenginlık olacak. Eminim. Rubens kcntinin insanlan "dünvanın ancak tüm renklerle güzel olduğunu" anlavacak vc 1993 yılmdan sonra ya- bancılara sunulan sahtc gülücükler yerlenni gcrçcklerine bırakacak. An- vers'in mcrkezi yerlerinı süsleven "Irkçıiığın başladığı ycrdc külıür bı- lcr" yazılı afişlcr bu ^avımızı doğrulu- yor. 121* Donıt.taiLiMiut BEIJJ nı* CALIŞMA YAŞAM1NDA ILOLU DÖNEM ĞİTİM SİEĞİTİM SİSTEMİ NASIL DÜZELECEK? TEVHID-ITEDRİSATTARTIŞMASINI NOKTA'DAOKUYUKL. DORUKTAKİLER 92 ÖDÖLLER SAHİPLERİNİ BULDU • TÛRK-İŞ STATÜKO'YA KJUtf) • YOLSUZLUKLARn UCU BUCAĞI fOK; TUR8AN OLSON M M SMU • SOMJUJ'OE ÜDBUK fiÖîn- ! » • WO.TERE TAKT1 SAlUUİYOfi • MLYONURCA Ü £ îffl- DİTALTIİUCŞOFBBIUfflEIIÖLÜM* KAIP HASTAUn İÇİN H FBIİHİ DÖNBN • ÜNVŞSİTHfitDE İTİŞ KAKIŞ EĞİTİM • BJ- ŞtCTBCİ KBVT; SU.TANBEYÜ • AMERİIU'NH PORNO MTEGORİSİ- NESOKTOĞUFİM; FATAUE* UÇAN HOUAMMU • Haftahk kent rehberı sınema tiyatro, televızyon, vıdeo, radyo, müzık sergı gezı ve etkınlıkle r ıkıncı derg nızde, d HABERCIUKTE SON NOKTA Urumçi'deTürkolmak Eski kuşak yaşlılar. birilerini başlan- ndan savmak istedıklerinde •'UrumçTden Fizan'a dek yolun var: var git başımdan" derlerdi. Urumçi. Batı Çin; Fizan. Afrika'- nın ortası. Demek kı bu denli geniş alanda anadillen Türkçe olan insanlar yaşıyor- lardı. Tarihte "eğer'e yeryoktur denir; de- nir ama yine de insan. tarihi değerlendirir- ken "eğer" demekten kendini alamaz... Evet, eğer Osmanlı, kafasındaki fese verdi- ği önem kadar anadili Türkçeye de önem verseydi -doğaldır ki bilim ve teknolojinin gelişmesiyle birlikte- Türkçe bugünkünden çok. ama daha çok kullanılır bir dil ola- cak tı. Bütünüyle Uygur Türklerinin vatanı olan Çin'in batısındaki Şinjıang (Xınjiang) Özerk Bölgesi'nde çoğunluğu Türk olmak üzere Uygur, Altay. Kaşgar, Tatar ve Ka- zak -Kazaklar, Volga nehri kıyılannda yaşayan Slav Kazaklar'dan ayırt olmak için "Bize Kazak değil Kazağ derler" diye- rek kendilerine Kazak diyenlen uyanyor- lar. 13 milvon insan vaşıyor. Ancak Çin nüfus politikaalan. Çinh göçmerderle bu oranı değiştirmek için gayretle çahşıyorlar. Şinjiang Lygur Özerk Bölgesi'nin baş- kentı L'mmçi'ye. Pekin'den uçakla gidile- bilindiği gibi çoğunluğun kullandığı trenle degıdilebilinirdoğal olaak; 3700 km."yi. üç gccc dört gündüzde. altı yataklı kompar- tımanı sizden başka 5 Çinliyle paylaşmayı göze alabılırsenız. Üstelik biletinizi. bir Çinli öğrenciye bir- kaç yuan cep harçlığı karşılığı aldırtırsanız 450 FEC (yabancılann kullandıklan Çin parası) yerine 280 RMB (Çınlilerin kul- landıklan Çin parası. Bir $ = 6 Yuan; bir FEC = 1.2a RMB) ödersiniz. Kimse dc size, "Siz yabancısınız ama biletıniz yerli bileti" diye sormaz. Trendc Türklcr Türkleri hemen tanıyor ve başlıyor kompartman ziyaretleri: Genç- ler Çince eğjtim gördükleri için Türkçeyi /orda kalmadan kullanmıyorlar; kullansa- lar da zaten zorlayarak yüzdc otuz ancak anlayabiliyorsunuz. Trende tanıştığım ünı- versite öğrencisi Ömercan ile dilinin ne dcnlı benim kullandığım dile benzediğini saptamak amacıyla tüm becenlenmi kul- landığım halde -beyin fıtığı olma pahasına- vıne dc anlaşamıyorduk. "Yazınız" dedı- ğım zaman da Arapça yazıyordu: 1950- Î965 yıüan arasında kendi anadillerinı Arrfpça >azıp okuyarak öğrcnmışler. Son- URUMCI ALt RIZA BALAMAN radan 1965-1986 yıllannda Latin abecesine gegmişlerse de 1986 sonrası özerk yöneti- min karanyla yeniden Arap abecesine dön- müşler. Tren. Uygur Özerk Bölgesi'ne girince anonslar. Çince vanında Uygurca da veril- meye başlandı. Örneğin. ilk durak -Çinlile- nn Hami dedikleri- Kumul'a geldiğimizde "69 numaralı tren perona girdi; eşyalannızı alarak sıralanınız" anlamındaki duyuruyu teypten çözebildiğim kadanyla "Alttmeş dokkuz İcetemlek (numaralı) poyz (tren) rogzolga (peron) kirti; guxudi ojanla aldıramay guxayli" evet. örnekte de oldu- ğu gibi anlaşmak yüzde otuzdan da daha aşağıda. ancak sözcük sıralaması dilbilgisi açısından Türkçe gibi. Bir de sayılara ba^ kalım: Bir, şiki. üç. dort. peş, altte, yette, sekkiz, dokkuz ve on. Trenle bu yolu kat etmenin bir öteki ya- ran da 5000 krrflik ünlü Çin seddinin so- nunun. Uygur Özerk Bölgesi Xinjiang'a girmeden önce Chi Lien Dağı eteklerinde bittiğını görür: atalanmızın yüzyıllar önce- sı göç etmek zorunda kaldıklan çölü geçer- ken eski örenlere tanık olur; Çinîilerin mevcut petrollerinin onda dokuzunu bu bölgeden sağladıklanni içiniz burkularak öğrenirsiniz. Bu yörelerde yaşayan insanlann dillenn dekı benzerlik ya da benzemezliklere karşın kendileri bütünüyle bir Anadolu köylüsü. Ömercan, bcni evine götürdü. ai- lesiyle tanıştırdı -beni çevresindekilere "İstanbuPdan gelen büyük adam Türk" diye pohpohlayarak tanıttı, yemek yedirtti sonra da otelıme kadar getirdi. Otel kapısı- ndan avnlırken bana bir armağan vermek üzere ceplerini kanşıırdı sonra da bir anda den kemerini belinden çıkartıp bir eliyle düşmesin diye pantolonunu tutarken öte- kiyle bana uzatiyordu. Ola ki Ömercan, ar- mağanını kabul etmediğim için beni kibirli buldu; nasıl kabul edebilirdim ki?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle