04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22KASIM1992PAZAR CUMHURİYET SAYFA- HABERLER 15; îkibaşkandaha güzel, dahaçağdaş birtzmir'itarbşti Cakmur Kentin iğciğeri kıutııldu • Yapı yoğunluğu yok. Küçük, basit alanlar veçocuk oyun alanları var. • İzmir Belediye Başkanı Çakmur, Serdar Kıak'la yaptığı söyleşide, vergileri yerel yönetimlerin toplaması gerektiğini savundu. (Fotoğraflar: MERİH AK) SERDAR KIZIK - Sayın Çakmur. dönemınızde büyük proje- ler gündeme geldi. bunun yanında büyük tar- uşmalarda... "Ben gözboyayıcılara değil. kalıa yatınm- lara önem verdim. Bunlardan bir tanesi yıllar- dır çilesı çekilen mezbaha konusuydu. körfezi kirleteno sağlıksızmezbaha. İki > ıl önce ıhale- sini yaptık. ikı ay sonra hizmete gırecek. Orta- doğu'da. Balkanlar'da böyle bir ıcsıs yok bugün. Bıliyorsunuz et konusu bir sağlık ola- yı. El değmeden et kesilecek. Sosyal demok- rallar çok konuşur iş yapmaz deniyordu. işte cevabı. - Çok konuşulan bir konu da ulaşım. Birçok yeni otobüs geldi. araçlar çoğaldı arna bir bılet 3 bin 500 lira Toplu taşımacılığın pahalı oldu- ğu vurgulanıyor..." Artık duraklar bomboş "Bakalım ilk göreve geldiğim günlere. O zaman taşımacılık konusunda çok umutsuz bir tablo vardı. Duraklarda in- sanlar çile çekiyordu. Çoğunluğu eski 490 otobüs çahşıyordu. Şimdi kentin 1247 otobüsü var, duraklar boş. Bugün Karşı- yaka'dan, Balçova'dan 3 dakikada bir otobüs kalkıyor. Bakın şımdi 800 yeni otobüs daha getiriyoruz." - Taşımacıhğa gelmişken, bir de diğer kentlerde görülmeyen bir olay var; mini- büslerin kaldınlması. Siz bunu nasıl göze aldınız? "Bakın çağdaş hiçbir kentte minibüs olayı yok. Her anlamıyla arabesk bir tab- lo sergiliyorlar. Bizim amacımız kentleri- mizi, Pakistan'dakilere. Hindistan'daki- lere benzetmek değil. Minibüsler ne trafık dinliyor, ne kural dinliyor. Yollann cana- varlan haline geldiler. Ben Karşıyaka'- dakileri kaldırdım. Bakın onlan işsiz bı- rakmadım, kent dışında hatlar verdim. Bu işin siyasi istisman olmaz. Şimdi Kar- şıyaka yolu ne rahat. Bunda kararlıyım, bu kentte minibüs şehir merkezine gire- meyecek. merkezin dışında çahşacak." - Benzer bir konu da kentteki işportacı- lann kaldınlması... •"İşportacılıkkentinkanseriydi. İzmır- in taşı toprağı altındir diyen geİmiş, elinde hoparlör bağınyor. Bu. olmaz. Dükkân- lar vergisini veriyor. elektriği var, suyu var ama işportacılar böyle değil. Ben ka- rarhyım, korkunun ecele faydası yok, bu kentte ışportacılık olmayacak. İzmirli. iş- portayı, çirkinliği istemiyor. Bakın bugün Konak. Kemeraltı ne kadar rahatladı."' En büyük proje metro - Buradan metroya geçebiliriz. "Evet en önemli projemiz. 2.5 yıl üs- tünde çahştık. çok güzel bir ulaşım mas- ter programı yaptık. 9.2 km uzunluğunda nnın direksiyonlannı yumrukluyorlar. İzmir'de günde 240 araç trafiğe giriyor. yılda 100 bin göç yaşanıyor. Bu olaylar olmazsa, kent felç noktasma gelecek. Ba- kın insanlar çevre yolunda oturmuyor, işleri kent merkeziode. Sonra denıyor ki Kordon'a ve Karşıyaka'ya otoban yapılı- yor, otoyol bunlar. Ben. pes diyorum. Bunu söyleyen mühendis. mimar sınıfta kalır. Dünyanın neresinde göriilmüş, so- kaklann otoyola açıldığı?" Tarihl yok ettiler - Gelelim Kadifekaleye. Gecekondu- larla çevrili, Kürt kökenli yurttaşlanmı- zın yoğun olarak yaşadıklan bu bölgeyle ilgili de bir projeniz var. Deniliyor ki • Bakın çağdaş bir kentte minibüs olayı hiç yok. Bizim amacımız kentimİ2İ Pakistan ya da Hindistan'a benzetmek değil. Minibüsler ne trafık dinliyor, ne kural. olacak. Günde 240 bin yolcu taşınacak. 400 metresi açık. diğer bölümleri yerin al- tında olacak." - Mimarlar, şehir planlamacılan ve in- şaat mühendisleri odalannın başkanlan, diğer büyük projelerde olduğu gibı Metro Projesınden İzmirlilerin haberdar olma- dığını. öyle ki kendilerinin istemelerine karşm bu projelerin verilmediğini söylü- yorlar. •'Bu. çok somut bir plan. Şu anda DPT'de. DPT nutuk dinlemez. Bizim projemiz ışık altında, inceleniyor." - Sizin projelerinizden Kordon'a ve Karşıyaka'ya 6 şeritli yol yapımına da tepkiler var. Bunlann otoyol, hız yolu kimliğinde olduğu görüşü dile getiriliyor. Çevre yolunun yapılmasıyla sorunun çö- zümleneceği belirtiliyor... "Bakın trafık her iki güzergâhta da ak- mıyor. Ölü saatlerde bile insanlar araçla- amaç tarklı... "Amacımız şu; oradaki Helenistik uy- garlığı, Roma uygarlığını korumak. Baş- ka bir amaç aranmasm bunun arkaşında. Bakın oraya binlerce turist geliyor, İsken- der'in geçtiği yerleri geziyor. Kadifekaje'- de tarihi yok ettiler. Şimdi mezbelelik durumunda." - Oda başkanlan Konak Alanı'na yapı- lacak Galleria inşaatına da büyük tepkı gösteriyorlar. Yeni bir oldubittiyle karşı- laştıklannı, projeleri istemelerine karşın verilmediğini söylüyorlar... "Konak Alanı'nı ölülükten kurtanp canlılık getirmek için bir kültür, sanat ve ticaret merkezi yerleştiriyoruz. Bahçe icinde bir merkez yapıyoruz, alü da oto- park olacak." - Prpjeyi vermediniz mi? "Bakın çarpıtma var burada. ben ken- tin büyük projeleriyle ilgili onlardan gö- rüş istedim. Dediğim gjbi. elemanlan ve zamanlan olmadığını söylediler sürekli. Şimdi neden böyle yapıyorlar? Ben onla- ra şunu söylüyorum: Belediyenin arka- sından koşmasınlar, önüne geçsinler, proje getırsinler." - Sayın Başkan. bu ticaret merkezi, ya- ni Galleria üç futbol sahası büyüklüğün- de deniliyor. Bu gerçekten büyük bir kütle değil mi sizce? Alan daraltılmış ol- mayacak mı? Aynca metro da buradan geçiyor. İki projenin uyumu düşünüldü mü? Burası orman değil "Çok yanlış. Galleria az bir yoğunluk kaplıyor. Dünyanın her ülkesinde, alan- larda ticaret merkezi var. Burası bir or- man değildir. 82 bin metrekare bir inşaat alanı olacak. Burası bir beton kütle değil, ağaçlar olacak. Bu, kentin güzelleşmesi- dir." - Sık sık çevre konusunu işliyorsunuz. Size göre İzmir'in bu alanda durumu ne- dir? Izmir kurtuldu "Bız bunu laf üreterek yapmıyoruz. Bakın kente 2 milyon fıdan dikildi. Karşı- yaka sahil bandı projesiyle 3 bin ağaç di- kiyoruz. 110 bin metrekare yeşil alan yaratıyoruz. Kordon yolu projesiyle de 5 bin ağaç. 140 metrekare yeşil alan yaratı- yoruz. Bornova'da 650. Yeşildere'de 400 bin metrekarelik rekreasyon alanlan ya- rattık. En önemlisi. yapılaşma için iştah- lann kabardığı İnciralü'ndaki fuann 9 katı büyüklükteki bir alanı fuar ve rekre- asyon alanı ilan ettik, kentin ciğeri kur- tuldu. İzmir kurtuldu..." - Burada fuar alanı derken yapılaşma da olmayacak mı? "Hayır, yapı yoğunluğu yok; küçük, basit. çocuklann oyun alanlan ve rekre- asyon amaçlı ufak yapılar." Basarır: Deniz, ulaşımda çok önemli • Kentin en büyük alanma Galleria'yı yaparsanız Keme- raltı'nı öldürürsünüz. - Sayın Başanr; kent hizmetlerinde. özellikle de büyük projeler konusunda Yüksel Çakmur'la sık sık karşı karşıya geliyorsunuz. Bu çatışmarun altında ne yaüyor? "Sorun. Sayın Çakmur'un tutumun- dan kaynaklanıyor. Bizı. odalan dışlayan bir tutum ıçinde. Oysa seçimlerden önce bizegelip destek istemişti. Bizlerle işbirliği yapacağmı belirtmışti. Söylediklerinin tersine, ilk toplantımızı iki sene sonra, ya- nı geçen yıl yaptık kendisiyle." - Hiçbir kcmuda görüşünüz sorulmuytor mu? "Bırakın görüşümüzü almayı, projeleri istiyoruz. onlar bile venlmiyor. Metro böyle, Ulaşım Master Plaru böyle, Kor- don yolu böyle. Galleria böyle. Yani sağ- lıklı şeyler söylemek için projeleri istiyo- ruz ama alamıyoruz." Kavşaklar tek çözüm Mimariar Odası Başkanı Öztürk Başarır caktı. Şimdi inşaatına bakıyoruz, normal bir apartman dikiliyor. Oysa tabelasında otopark diye yazryordu." - Karşıyaka sahil yolunda mahkcme bilirkişisi belediyenin projesine karşı çık- tı. Çakmur da bunun üzerine yeni bir proje yapılacağını, eski projedeki tram- vay ve yaya yolunun kaldınlacağmı du- yurdu... "Yani Sayın Başkan halkı cezalandın- yor. Siz projeye karşı çıktınız, ben de bunlan kaldınnm diyor. Bu doğru bır yaklaşım değil." - Konak Alanı'na yapılacak Galleria projesine de büyüK bir tepki gösterdiniz. "Kentin en büyük alanına devasa bir kütle kondurulmak isteniyor. Bu, üç fut- bol sahası büyükliiğünde. Konak Alanı'- na o proje olmaz. Bunu anlamak için mimar olmaya gerek yok. Gazetelerdeki ilanlara, fotoğraflara bakarsanız her şey güzel. Ancak, ilanlardaki hayal." - Sizin baa yollara karşı çıkmanızın ana gerekçesi nedir ? "Bakın bu yollara gerek yok. Zaten ge- rekli kavşaklar yapılsa trafik konusu çö- zülecek." - Sayın Çakmur. bu yollara otoban ya da otoyol denemeyeceğini belirtiyor. Hatta "Bunu söyleyen mimar sınıfta ka- lır" diye deekliyor. "Yanlış anlaşılmasın. Biz bu iki yola ne otoyol n? de otoban diyoruz. Bunlann adı. genış kesitli hızlı yoldur. Bunlar ken- tin yaşamını sekteye uğratacak. kente büyük zarar verecek hızlı yollardır." - Sizin öneriniz nedir bu trafik sorunu- nun çözümü için? "Önce secenekler artünknalı. Denizyo- luna ağırlık verilmeli. Karşıyaka ve Al- sancak'ta yol kenanna park eden araçlar . kaldınlmalı. Denilebilir ki. bu araçlar ne- reye park edecek? Alsancak'ta katlı oto- parklann yapılabileceği eski yapılar var. Bunlar değerlendirilehırlır. Aynca beledi- ye Alsancak Pazan yerine otopark yapa- Bize kulak versinler "Bu suçlamalar yersiz. O tek katlı evler yıkıbp, koca koca apartmanlar dikilirken de Mimarlar Odası buna karşı çıkmıştı. Ancak o zaman da mimarlara bugün söy- lenenlerin benzeri şeyler söylenmişti. Çağdaşjaşmaya. modernleşmeye. ilerle- meye karşı olmakla suçlanmıştık. Aynca daha önceden yapılmış hatalar varsa, da- ha önce itiraz edilmedi diye şimdi bizleri suçlamak ve niye karşı geliyorsunuz diye sormak da son derecede yanlıştır. Bu mantık yanlış. Biz hatanın olduğu anda eski duruma bakmadan bunu söylemeli- yi/. Bızodalaraönenlerdebulunuruz. Bi- zim görevimiz plan yapmak, proje yap- mak değildir. Zaten böyle bir yetkimiz de yok. Yasalann bize verdiği tüm imkânla- n kullanıyoruz. Yapabileceğimiz, uyan göre\idir. Eğer odalann yararlı olması is- teniyorsa önerilerimize kulak verilsin. Böylece biz de noterlikten kurtulmuş olu- ruz." Cim-Bonriı eleştirenmüşteriye aynen şut Ben İstanbul'da ;en A Y D I N E N G İ N -2- Uzun uzun turlamaya gerek kalmadı. Bin yolun kenannda ebnı kaldırdı. Şahin"ımle şa- hin gibi dalıp kapüm muşteriyi Aynı noktaya dalıs. yapan öteki taksi aa bir fren yapü ve on- dan da aa bir korrıa çaldı, ama nafıle; ben avı- mı kapmıştım. Adam "Tepebaşı'na" dedi. Hani şarkıdakı gıbi>im. "Rüzgârlara kapıl- mış , Kuru yaprak misalı" sürükleniyorum İstanbul sokaklannda. Bin ıni>or, ötekı bini- yor. Bır süre sonra (Frankfurt'tayıllar boyun- ca edinilmiş) şoforlük ıçgüdülerim işlemeye başladı. İnen ve binenleri hafıza kaydetmiyor artık. Onlar artık yaşlı amca, ter kokan deü- kanlı. kırmızı valizîi genç kadın. romauzmala- n azmış huysuz nıneak... hayır buniann hiç biri değil artık onlar. Nereye gittikleri de önemli değil. Hafızam onu da kaydetmiyor. Salt ış var. 10 bin 600 lirahk, 12 bin 200 liralık. 8 bin 800'1ük, 17 binlik ışler.. Silkinip kendimi toparladım. Bu kez ekmek parası için sürmüyorum taksıyi. Durmadan mu^lcrı pe^ınde koşmanın âlemı yok. Üstelık saat daha 11 "e gelmedı, ama ben 161) bin lırayı topladım da geçtim bile. Anladığım kadanyîa "hasılat" hiç de kötü değil. Şimdi Frankfurt'ta, Alte Oper taksi durağında da Müşteri kollamaksızın Taksim'den aşağı vurdum. Kabataş vapur iskeleleri- nin önündeki alanda yedi sekız taksi park etmiş, şoförler termos içinde çay satan seyyar kahveciden aldıklan çaylan içerek sohbet ediyorlar. Ben de arabayı sıraya yanaştınp, park ettim. İndim. meslektaş- lanma yanaştım. Selamlaştık. Alışkın bir tavırla kendime bir çay söyledim. Sohbet kaldığı yerden sürüyor. Bir kez daha ve keyifle saptadım: Dün- yanın heryerinde şoför sohbetlerinin ko- nusu üç aşağı beş yukan aynı. Galatasa- ray'ın Eintracht Frankfurt önündeki yengjsi konuşuluyor. Deneylerime daya- narak çok iyi biliyorum ki şımdi Frank- furt'ta, örneğin Alte Oper (Eski Opera) durağındaki taksi şoforleri de Galatasa- ray - Eintracht maçını konuşuyorlar. Sohbet, bir şoförün Galatasaray'ı kü- çümseyen şakalar yapmaya cüret eden müşterisini nasıl arabadan aşağı indirdi- ğini aktarmasıyla "kelek" ya da "kıyak" müşterilere döndü. Işte bir "kıyak" müş- teri: - Tam Yeşilköy'e yaklaşmışız abicim, kan herife, "Pasaportlan otel resepsiyo- nundan almadık" demez mi. - Üf anam. Döndünüz tabii... - Tabiı abicim. Saat yazmış zaten 103 bin küsur. Bir topuklarsın abi otele. tn- diydi, pasaportlan aldıydı, bindiydi, gaz- ladıydı, derken saat olmuş... - Uç yüz bin. - Ne üç yüzü, dört yüzü geçmiş... Atıyor mu? Olabilir. Her şoförün gön- lünde şöyle zahmetsiz trafığin iyi aktığı, kuyrukta beklenmeyen bir yolda iyi bir iş kapıp. o günkü "yevmiyeyi" bir defada doğrultmak yatar. Evel. belki atıyor bizim ahbap. Ama olsun. Bir gün elbet binecektir o arabaya bir yolcu ve tam da Yeşilköy'e yakmlaş- mışken, "Eyvah" diyecektir kansı. "Pa- saportlan otelin resepsiyonunda..." Biri konuyu değiştirmek için olsa gerek bana döndü: - Nerelisin hemşerim? Ne demelı acaba? Doğruyu söyledim: - Ege tarafianndan, dedim. Odemişli- yim ben. - Ödemiş ha... Ya\ benim askerde bir onbaşım vardı, Gürcan onbaşı. O da Ödemişliydi. Bilmem tanırmısın?.. Buyrun bakalım, Ödemişli Gürcan on- başı. Bir şeyler mınldanıp geçiştirdim so- ruyu. Ordan biri atıidı: - Plaka senin mi hemşerim: yoksa kira- hk mı? Dilim kopsun, "Yok işçi gibi çalışıyo- rum" desem ya. "Kıralık" deyiverdim. Tabii kaçınılmaz soru geldi: - Kaça kiraladın ayıpur sorması? Ayıp tabiı sorması. Ne bileyim ben bir taksi plakasının kaça kiralandığını? Sa- bahleyin Ferit'ten bir plakanın 450 mil- yon ettiğini öğrendim ama; bu bana kira- sını soruyor. Ne desem acaba? 300 bin desem az mı? Beş milyon desem çok mu? Kıvırdım: - Mal sahibi tanıdık dedim, bana kıyak yapü, ucuza verdi. - Kaça yani?.. dese çuvallayacağjm. Ama onun derdi benim değil, kendi kira- sıymış. Yüreğinin acısını döküverdi fuka- ra: - 3 mılvon kardeş, imansız bu hafta tam • "Nerelisinhemşerim?' Ne demeli acaba? Doğruyu söyledim. "Ege tarafianndan" dedim. "Ödemişliyim ben." " Ödemiş ha.. Yav benim askerde bir onbaşım vardı, Gürcan onbaşı. Oda Ödemişhydi. Bilmem tanırmısın?.." üç milyona çıkardı aylık kirayı. Olmaz- lansam, sırada en az beş kişi var 3 milyo- nu gözden çıkarmış... Küfretmeden önce bir yutkuımn Biri ötekinin sözünü keserek, öteki be- rikinden sözü kaparak ateşli bir tartışma başladı. Aynntılarla oyalanmayın. Ama birhesap da siz yapın bakalım: Üç milyondan günde bir milyon kira. Bij şoför hasta değilse, ev taşımıyorsa, çocuğunu okula yazdırmayacaksa, kaza yapıp tamirci kapılannda beklemiyorsa, kısaca her şey yolunda gjdiyorşa, bir ayda kaç gün calışabilır üst üste? Üç milyonu şimdi bır de bu sayıya bölün. Üstüne ara- banın yakıtını, onanmını, vergisini. sigor- tasını ekleyin. Varsa Bağkur primlerini, yoksa kendi için, kansı için, çocuklan için doktor. ilaç paralannı koyun üstüne... Işte İstanbul sokaklannı san-turuncu renkli arabalanyla dolduran; trafığin sık sık canına okuyan; çoğu kez Taksim'den binip "Şişli'ye gideceğım" dediğinızde su- ratında arsız bir gülücükle. "Yolu tarif edebilir misin?" deyip sizi çileden çucaran; hiç olmazsa ana semtleri bilmesi gerekti- ğini söyleyıp tatlı-sen fırcaladığınızda gözünüzün içine baka baka yalan söyle- yip "Ben karşı tarafın şoförüyüm de" diyen; suratı üç günlük sakalla kararmış, içlerinde kimileri arabanın cammı açıp pervasızca sokağa balgam atan, yağmur- lu havalarda, yolculardan öç alırcasına, durmayıp. üstelik üstünüze zifos sıçratıp gazlayan taksi şoförjerini gördüğünüzde küfretmeden önce bir yutkunun. Bır sü- rücü ehliyetinden başka hiç bir deneyim gerektirmeden de "icra edilebilen" bu mesleğin çalışanlan, günde net 100 bin, ayda iki-ikibuçuk milyon lirayı doğrul- • Adam Maçka'da Maden Fakültesi"nin önünden bindi arabaya. Henüz birmuşteriyi indirmiş, Şişli yönüne dönüş yapryordum. Eliyle işaretetti. Amaneişaret! tunca sevinen... haa bir de karda kışta çalışırken "pek ıslanıp, üşümedikJeri için" şükreden yoksul emekçıler: Evet, o yüzden küfrii basmadan önce bir yutku- nun. Sonra... dilerseniz küfredin. Manukyan'uı kızı... Adam Maçka'da Maden Fakültesi'nin önünden bindi arabaya. Henüz bir muş- teriyi indirmiş. Şişli yönüne dönüş yapı- yordum. Eliyle işaret etti. Ama ne işaret. Hiçbir şey söylemedi ama. "'Gel lan bura- ya şoför olacak cibilliyetsiz herif gibi bir şeyler söylediğine kahbımı basanm. "Haydi ha'yırhsı" deyip durdum. Bindi. Arka koltuğa kurulurken. belirgin bir Karadeniz ağzı ile konuşmaya başladı: - Manukyan'ın kızıydı o kan. Ekmek kuran çarpsın Manukyan'ın kızıydı. Böyle durumlarda ister gazeteci olsun, ıstek taksi şoförü, pek meraklı görünme- melisiniz. "Hayrola. nedir?" filan derse- niz durumunu fark edip, "Yok bir şey" diyerek kendi düşüncelerine gömülüp gi- debilir karşınızdaki. Ben sustum. o sür- dürdü: - 500 milyonlıık, bilemedin 600 milyon- luk daireye tam 1 milyar yedi yüz otuz bin saydı kan be... - Evet beyim. Nereye gıdiyoruz? Sinek kovalar gibi bir el hareketiyle: - Çek bagayum, dedi. Zeytunpurnu'na toğru cideceksun. Içimden "Cidelum bakalum" diye geçi- rip, yola koyuldum. O hala "'Manukyan'- ın kızında" kalmış sürdürüyor: - İki defa kannın gözünün içirie bak- tım. Anlasana değil mı? Anlasana ben is- tiyorum bu daireyi. Yok. Otuz milyon otuz milyon artınyor kan. Bu kadar para nasıl kazanılır? Belli, kan besbelli Ma- nukyan'ın kızı. Az sonra anlaşıldı. Benimki Emlak Kredi Bankası'nın Ataköy konutlan için açtığı "müzayede"ye katılmış. Gözüne kestirdiği dairelerden birini kapmak iste- miş ama, onun kadar istekü bir başkası, anlaşılan bir kadın. daha fazla arttırmış ve evi kapmış. - Sen kaça kadar arttırdın, diye sor- dum. - Çıküm ben de 1 milyar yediyüz bine kadar tabii, diye yanıtladı. Eh "bilemedin 500 miKonluk" daireyi 1 milyar 730 bine arttıran kadıncagjz Manukyan ın Kızı oluyor da, 1 milyar 700 bine arttıran bu adam Manukyan'ın nesi oluyor acaba?... diye soramadım tabii. Konuyu değiştir- mek umuduyla sordum: - Ne iş yapıyorsun sen reis? - Niye sordun? Hoppalaaa. Ben sohbet açmak iste- dim, benim yolcu neredeyse anasına söv- müşüm gibi bozuk aüyor. - Hiiiç, laf olsun diye sordum. - Tamam da ne maksatla sordun? Anlaşıldı bela beni anyor. Ama ben onu aramıyonım. - Vazgeçtim, dedim. zaten geldik. Şim- di ne yana, sen onu söyle bana. Onun "sağa, sola, doğru sola (o da ne demekse), ikinci sokaktan sağa. şimdi dimdirek ("direkt" sözcüğünden yapılan şu türetmenin güzelliğine bakın) bir daha sola, hah o kahvenin önünde dur" tali- matlan uyannca Zeytinburnu'nun ça- mur deryası sokaklannda ilerleyip dur- dum. Öndeki boş koltuğa birelliük birde yirmilik fırlattı. Oysa saatte 60 bin 200 li- ra yazıyordu. Böylece günün tek bahşişi- ni İcaptım. İndi, kapıyı kaparken, önemli bir sır veriyormuşçasına konuştu: - Sultanbeyli'yi bilir misin? - Duymuşluğum var. - Hah, orda inşaat işleri yapanm ben. Kime sorsan beni bilir. Yürüdü gitti. Ne • "Evet beyim. Nereye gküyoruz?" Sinek kovalar gibi bir d hareketiyle, "Çek bagıyum" dedi, "Zeytunpurnu na toğru cideceksun." Içimden "Cidelum bakalum" diye geçirip, yola koyuldum. çare adını söylemedi. O yüzden "kime sorsan bilir" de açıkta kaldı. Bir de Ma- nukyan sorunu... Akşamı ettim. 415 bin lira hasılat. 85 bin lirahk benzin yakmışım ve lastik ta- miri için (gün boyu iki kez lastik patladı, hem stepneyi hem sağ arkayı tamir ettir- mek zorunda kaldım) toplam 20 bin lira ödedim. Paydos saati geldi çattı. Gece şo- förü beni bekliyor şımdi. Durağa dön- düm. Hesabı verdim. Alaattin'in dediği- ne göre hiç de kötü değilim. Üstelik şoförün yüzdesini de almayıp patrona ve- riyorum (Böylece gazete de röportaj gide- ri olarak taksi için para vermekten İcurtu- luyor. Benim gibi muhabır az bulunur doğrusu)... Bir günlük patronuma veda edip, Tak- sim'deki The Marmara otelinin yolunu tuttum. Otelin önünde, gece vardiyasında dört-beş saat çalışmam için arabasını ba- Şariodakigibiy&rcıüigâıtırakapir^kınıyap^knisaMFotoğ^ na verecek olan Irfan'la buluşacağım. Akşamüstü Tarabya Oteli'nin önünde konuşup "kavilleşmiştik." İrfan'dan arabayı aldım. Gece 24.00 ile 00.30 arasında Büyükparmakkapı'nın oralarda bir kahvede buluşup arabayı teslim edeceğim. O da ben gelene kadar biraz "okey takılacak"mış. Yola çıkma- dan bana öğüdü olup olmadığını, gece şoförlüğünde nelere dikkat etmek gerek- tiğini sordum. Güldü: - Hiç fark y ok abicim. Yalnız geç vakit, tek ya da iki kişi taksi çevinp. gecekondo semtlerine gitmek isteyenlerden sakın abicim. - O niye o Irfan? - Soyuyorlar be abicim. Sanki "saati soruyorlar" der gibi söylü- yor. - Peki dikkat edenm. Başka? - Başkası abicim. Dönmeler binerse hiç korkma. Onlann zaran kendilerine abi. Bize çok efendi... Sözcüğü anyor "adamlardır" mı dese, "kızlardır" mı dese... Bulamadı. Ben ta- mamladım: - Müşterilerdir. - Çok yaşa abi. Bize ne di mi, kan mı herif mı? Efendi gibi parayı versinler, öte- si bizı ırgalamaz. Arabanın içinde konuşuyoruz. o yüz- den İrfan eğitim semınerini "uygulamalı" olarak yapıyor Saate yaklaşan parmak- lan. tam gündüz tarifesi düğmesine değe- cekken. gerçekten de İdil Biret'i kıskandı- racak bir çabukluk, hüner ve zarafetle gece tarifesi düğmesine basıverdi. Saat 7500'den acıldı. Yani, bir gece, biraz çakırkeyif, Be- yoğlu'ndan taksiye binerseniz ve saat 7500'den açılıverirse ve siz de çok darda degilseniz, görmezlikten geliverin. Ara- daki 2500'lük fark "İdil Biret parmak- lan"na ödedığiniz bır bahşiş oluversin. E mi?Son müşterim o saatte ışe mı çıktığını yoksa işten mi döndüğünü pek anlaya- madığım. ufak tefek, oksijen sanşını bir kızcağızdı. "O biçim" kızcağızlardan biri. Yola çıktıktan sonra belki sohbet olur di- ye bir şeyler söyledim. Yanıt yok. Ayna- dan arkaya baktım. Uyuyakalmış. Tıpkı sabah karanlığında aldığım ilk müşterim gibi... Geceyansı oldu. On sekiz saattir çalışı- yorum. On sekiz saattir İstanbul sokakla- nnda direksiyon sallıyorum. Eğer gerçek şoför olsaydım, bu gece eve net 165 bin li- • Eğergerçek şoför olsaydım. bu gece eve net 165 bin lira ife dönecektim. Toplam hasdattan şoförün payına düşen net para bu kadar. Nedersiniz; 165 bin lira gündelikle günde 18 saat direksiyon saDarmıydmız? ra ile dönecektim. Toplam hasılattan şo- förün payma düşen net para bu kadar. Ne dersiniz 165 bin lira gündelik ile günde 18 saat direksiyon sallar mıydmız? Gaze- teden benim Golfü aldım. Eve, Beyler- beyı'ne doğru gidiyorum. Daha Beşik- taş'a varmadan, bir taksi hiç işaret vermeden, son derece dogal ve son derece saygısızca şerit değiştirip önüme geçti. Hiç kızmadan frene bastım. Sert bir fren- le durdum. Arkamdakiler de durdu çare- siz. Kaldınmdan bir müşteri bindi taksi- ye. Taksi yeniden yola çıktı. Ben de... Camdan elimi salladım şoföre. Çok dostça, içim ısınarak, onun yorgunluğu- nu kollanmda duyarak, gürultüden ağır- laşmış kafasının içindekı kederi becerebil- diğimce bölüşerek Boğaz Köprüsü yönünde gaza bastım... BİTTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle