Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 KASIM ISftÖ ÇARŞAMBA OUMHUHIVtl SAYFA
DIZIYAZI 13
Boğaziçi: Daha iyi günlere
Konuklarımızın ortak düşüncesi:
Iktidar ortaklan
YÖK'üortadan
kaldırmayı düşünmüyor
Mvat hetiİİKÖğrencilerin depolitisazyonu ve araştırmayan. düşünmeyen bir
kitle haline getirilmesi, yalnız YÖK'ün değil, 12 Eyîül'ün genel politikası. Pwf.
Aznk: Öğrencilerin depolitizasyonu ve düşünmeyen, araştırmayan bireyler haline
getirilmesi, uzun vadeli planın parçalan. PPtf.fiztftafr:YÖK, sadece öğrencileri
değil, üniversitenin, öğretim üyeleri dahil, bütün unsurlannı depolitize etmeyi,
sindirmeyi amaçiadı ve bunu büyük çapta başardı. OzM ErfzJtC Bence iktidar
partilerinin bu konuda ciddi bir hazırlığı yoktu. Seçimden önce de yoktu, iktidara
geldikten sonra da bu yönde yoğun ve ciddi bir çaba göstermediler.
Şoru - YÖK'e yöneltilen eleştirilerden
biri; öğrencileri depolitize etmeyi, sin-
dirmeyi, araştırmayan, düşünmeyen bi-
reyler haline getirmeyi amaçlaması. Bu
görüşe katılıyor musunuz? YÖK amacı-
naulasmış sayılabilir mi?
MratİKMihc
öğrencilerin depolitizasyonu ve araş-
tırmayan, düşünmeyen bir kitle haline
getirilmesi, yalnız YÖK'ün değil, 12 Ey-
îül'ün genel politikası. Öğrenciler, siya-
sal partilere giremiyor, üniversite çapın-
da sadece bir dernek kurulabüiyor. Ûni-
versitede, öğrenci katılımına hiçbir şe-
kilde ihtiyaç görülmüyor. öğrencilerin
yüzde 88'i, üniversite yönetimlerine
katılımı, gerek öğrencilerin kendilerini
geliştirmesi, gerekse üniversitelerin ken-
dini geliştirmesi açısından yararb bul-
makta.
YÖK'ün depolitizasyon politikası,
amacına ulaşmış görünüyor. Öğrenci-
ler, üniversite sorunlannı ya da politika
konuşmak istediğiniz zaman öcü gör-
müş gibi kaçıyorlar. Üniversitede, derse
giımekten başka yapabilecek fazla bir
şey de yok. Universiteden soğuyor ve
uzaklaşıyorlar.
Öğrencilerin depolitizasyonu ve dü-
şünmeyen, araştırmayan bireyler haline
getirilmesi, uzun vadeli planın parçala-
n. Doğrusu, geçmişte öğrenciler kötü sı-
navlar verdiler. Ne yaak ki, birtakım
kanşık'-klar onlara olan güveni zayıf-
lattı. Öğrenciler atomize olmuşlardır,
birbirlerinden kopmuşlardır. Biraraya
gelip tartışmak, gö-
rüşmek, ciddi
konular üzerinde
düşünce üretmek
| durumunda olan
kimseler değil; uy-
sal, hocalann söyle-
diği şeyleri telefo-
nun ahizesi gjbi ahp
sınavda tekrarla-
yan ve görevleri bu-
rada biten kişiler
haline gelmişlerdir. Böyle bir öğrencinin
hiçbir entelektüel yanı olamaz. Olursa,
ancak kendi kişisel çabasıyla ortaya
çıkar.
YÖK, sadece öğrencileri değil, üni-
vçrsitenin bütün unsurlannı - öğretim
üyelerini de - depolitize etmeyi, sindir-
meyi amaçiadı ve bunu büyük çapta ba-
şardı. Öğretim üyesi yönetimden ta-
mamen dışlandı. söz hakkı kalmadı, ku-
ruma yabanalaşü, derneğe üye olması
rektörlerin iznine bağlandı. Rektörler
böyle bir izni zaman zaman vermediler,
zaman zaman aylarca geciktirdiler.
Baana demeç veren öğretim üyeleri
hakkında soruşturma açıldı.
Soru - Koalisyon ortaklan SHP ve
DYP, hem seçimden önce hem de ikti-
dara geldikten sonra YÖKü yok ede-
ceklerine söz vermişlerdi. Ancak, bu söz
hala yerine geürilmedi. Neden?
OUüznlc
SHP'nin başı-
ndan beri YÖK'e
karşı olduğunu açı-
kça biliyoruz.
DYP, sadece seçim-
I lerden önce yaptığı
propagandalarda,
seçim bildirgesinde,
YÖK'ün Türkiye
için zararb olduğu-
nu ifade etmişti ve
bunun kaldınlması
gerektiğini açık açık beyan ediyordu.
Anayasa değişikliğinin lazım olduğunu
hepimiz biliyoruz. Anayasa'nın 80 kü-
sur maddesini değiştirmeyi amaçbyor-
lar. Onlann arasında 130 ve 131. madde
yok. Acaba niçin? Anayasa değişikliği
programına alsalar bu konuda mecliste
çoğunluğu sağlamak, öteki değişiklik-
lerden çok daha zor olmayacaktır.
Bunu almamalan, YÖK'ü ortadan
kaldırmayı düşünmediklerini ortaya
koyuyor. Bu durumda gözden kaçma-
yacak bir çelişki ortadadır.
Bu gerçekten şaşırtıcı görülebilir. Ke-
sin bir dilde YÖK'ü kaldırmayı vaat et-
tiler ama ağır ve çekingen davrandılar.
Hükümeün başkanının, şaşılası bir şe-
kilde YÖK tarafından atanmış ve
YÖK'ü savunan rektörlerle işbirliği
yaptığına taruk olduk. Bunlan açıkla-
mak kolay değil. Bazı varsayımlar ileri
sürebiliriz. Muhalefetteyken YÖK'ün
kalkmasının doğru olacağına inanıyor-
lardı ama iktidara geldikten sonra
YÖK aracılığıyla üniversıteler üzerin-
deki kontrol vedeYıetimi elde bulundur-
maktan vazgeçmek istememiş olabibr-
ler. Üniversite gerçeğini iyi görememiş
olabilirler. Kuvvet dengeleri söz konusu
olabilir. SHP'nin, İnönü'nün, Türkan
Akyol'un, Kumbaracıbaşı'nın bulun-
duğu bir hükümeün, hala YÖK'ün sü-
regelmesine göz yummasını doğrusu in-
san üzüntüyle karşılıyor.
OZMEHMM:
Çünkü. bence bu iki partinin de, bu
konuda ciddi bir hazırlığı yoktu. Seçim-
den önce de yoktu, iktidara geldikten
sonra da bu yönde yoğun ve ciddi bir
çaba göstermediler. Ağustos sonlann-
da, Mılli Eğitim Bakanbğı tarafından
ortaya çıkanlan taslak da, ilk haliyle
ciddiyetsiz bir cahşmanın ürünü oldu-
ğunu açıkça belli ediyordu. örneğin, bir
maddede, asistanlann yönetime katıl-
masına ilişkin bir düzenleme var. Orta-
da, asistanbk diye bir kurum yok. Belki
Öğretim Üyeleri Derneği'nin haarladı-
ğı taslaktan bir maddeyi kopya çektiler
ama başka bölümlerini almayı unuttuk-
lan için böyle bir gaflete düştüler. Bu-
nun yanında isteksizük de açık biçimde
söz konusu. Araşürma Görevlileri Der-
neği olarak Mılli Eğitim Bakanhğj tas-
lağının tartışılacağı bir sempozyum dü-
zenledik. Buraya mecliste grubu bu-
lunan bütün partileri çağırdık. İktidar
partileri temsilcileri gelmedi, muhalefet
partilerinin temsilcileri geldi ve ANAP,
RP ve CHP temsilcileri çok açık biçim-
de, yükseköğretime ilişkin anayasa
maddelennın değiştirümesi konusunda
hükümete destek vereceklerini ifade et-
tiler. Buna rağmen "sayısal gücümüz ye-
terli değil' gibi bahanelerin ardına sak-
lanıyor olmalan bence açık bir isteksiz-
liğin göstergesi.
SÜRECEK
• Uluslararası tlişkiler son sınıf
öğrencisi Argun Akdoğan şunlan
söylüyor: "Eğitim sistemi tulumba
sistemiyleçalışıyor. Doldurveboşalt.
Öğrenciler bir şeyleri ezberleyip
sınavlara giriyor. Bizim
bölümdekilerin çoğu, Tûrkiye
politikasında neler oluyor neler bitiyor
habersiz. tdealist insan çok az.
Çoğunun amacı okulu iyi bir dereceyle
bitirerek, iyi bir iş bulmak, para
kazanmak ve toplumda iyi bir statü
sahibi olmak."
GÜLATMACA
Boğaziçi Üniversite'sinde öğrenci ol-
duğunuzu söylediğinizde, bir çok insan
ne kadar şanslı olduğunuzu düşünür.
Çünkü onlara göre siz, kaliteli bir İngi-
lizce eğitinıi aldığınız gibi. okulu bitirince
iş bulma şansınız da diğer üniversite öğ-
rencilerinden daha >
r
üksek olacaktır.
ÖzeUikle başanlı bse öğrençilerinin ha-
yallerini süsleyen Boğaziçi Üniversitesi'-
nde beklentiler ne ölçüde gerçekleşiyor?
1971 yıhnda Robert Kolej'in akademik
mirası üzerine kurulan Boğaziçi Üniver-
sitesi'nin günümüzde eski eğitim kalitesi-
ni sürdürdüğünü söylemek güç. Buna
neden olarak YÖK sistemi, hızla artan
öğrenci sayısı ve tngjlizce dil eğitimindeki
yetersizlikİer gösterilebilir. Öğrencilerin
çoğu, Boğaziçi Üniversitesi'nin diğer
üniversitelerden daha üstün bir akade-
mik eğitim verdiğine inandıklannı ama
bu eğitimin eksik yönleri olduğunu dü-
şünüyor.
BÜ etiketi ve okulun öğrencilere sun-
duğu sosyal hayatın zengınliğı. Boğa-
ziçi'ni cazip kılan iki önemli unsur. Sos-
yal faaliyetlerin çeşitliliği açısından Bo-
ğaziçib kendisini bir hayli şanslı göriiyor.
Okulda çeşitli alanlarda faaliyet göste-
ren 28 kulüp var. Müzik, tiyatro, sinema,
işletme, uluslararası ilişkiler, bilim,
dağalık ve güzel sanatlar, ilk çırpıda
akkmıza gelen kulüp isimlerinden bazı-
lan.
Manzara güzel, yer iyi
Okulun ekonomi bölümü öğrencfle-
rinden Esra Güner,"Boğaziçi'nde oku-
mak" diyor, "dışandan avantajh görü-
nüyor. Manzarası güzel, yeri iyi. Ben
Anadolu liseli olduğum için hazırbk
okudum. Fakat hazırbktaki eğitimin ba-
na pek birşey kazandırdığını düşünmü-
yorum. Bolüme geçtiğimde de sorunlar
bitmedi. Sınıflar kalababk ve yetersiz.
Geçen yıl 60 kişinin aldığı dersi şimdi 100
kişi abyor. Öğrencilerin bir kısmı ayakta
ders dinbyor".
Felsefe bölümünü kazanmış olan ve
şu anda hazırlık okuyan Hakan Güneş.
Boğaziçi Üniversitesi'nde çeşitli alanlarda faaliyet gösteren 28 kulüp var. Müzik, tiyatro, sinema, işletme, uluslararası ilişkiler,
bilim, dağcılık ve güzel sanatlar, ilk çırpıda akla gelen kulüp isimlerinden bazdan. (Fotoğraf: HAYRETTİN SAĞANAK)
hazırbkta verilen eğitimin Ingüizce öğret-
mekten çok, dönem sonunda yapılan tn-
gilızce yeterbük sınavını geçmeyi sağla-
maya yönelik olduğunu söylüyor. Hazır-
bkta Ingilizce eğitimini veren Yabancı
Diller Yüksek Okulu'nda öğrenciler dil
laboratuvarlannın yetersiz olması ve
derslerin çok uzun sürmesinden de şika-
yetçi. Sınıflann kalababkbğı, öğrenciyle
öğretim görevbsi arasında yüz yüze bir
ler almak için ne kadar çaba harcadığı
önemli. Ben, bizim bölümde temel bir
felsefe eğıümi verildiğioe inanıyorum" diyor.
Aynı bölümün müzmin öğrencilerinden
ve arkadaşlannın "'TenaiTows" diye ça-
ğırdığı Onok Bozkurt ise, "Benim için
sorun yok" diyor, "Okulumu ve bölü-
mümü o kadar seviyorum ki, mezun ola-
cağım diye ödüm patlıyor. O nedenle de
her yıb, her dönemi iyice sindirerek bir
• Öğrencilerin çoğu, Boğaziçi Üniversitesi'nin di-
ğer üniversitelerden daha üstün bir akademik eği-
tim verdiğine inandıklannı ama bu eğitimin eksik
yönleri olduğunu düşünüyor. BÜ etiketi ve oku-
lun öğrencilere sunduğu sosyal hayatın zenginliği,
Bogaziçi'ni cazip İalan iki önemli unsur. Sosyal faaliyetlerin çe-
şitliliği açısından Boğaziçili kendisini bir hayli şanslı görüyor.
iletişime engel oluyor. Her ne kadar bazı
derslerde öğrencilere soru sorma ve tar-
tışma fırsatı veribyorsa da. ezberci sistem
sürmekte.
Ancak bazı bölüm öğrencileri kendile-
rini diğerlerinden daha şanslı görüyor.
Felsefe 4. sınıf öğrencisi Ayfer Dost,
"Felsefe bölümündeki öğretim görevlile-
ri. konulanna hakim ve yeterb. Sınıflar
cok kalabalık değil. Derslerde tartışabili-
yoruz. Bence burada, öğrencinin bir şey-
kaç kerede okuyorum. 6 senede ilk iki sı-
nıfı devirdim. Bundan sonra ışi biraz
daha sıkı tutup dört-beş yıl içinde diplo-
ma almayı düşünüyorum".
Uluslararası tlişkiler Bölümü 4. sınıf
öğrencisi Argun Akdoğan ise, kendi bö-
lümünden yola çıkarak şunlan söylüyor:
"Eğitim sistemi tulumba sistemiyle çalı-
şıyor. Doldur ve boşalt. öğrenciler bir-
şeyleri ezberleyip sınavlara giriyor. Ulus-
lararası İlişkiler Bölümü'ndekı öğrenci-
SERGÜZEŞT-1İHSAN KEMAL GÖKHAN
bu sı^ada OMMICR buhin ert-
| | € l R Rağmen $y<*gg||mecRfi R tbft.-arno ihsarvıfl eJcş4iRıye
Üniversiteler,YÖK holdinginin şirketleridir
Prof.Dr.NİHATFALAY
1) Başbakanlık'ça nisan 1992'-
de yavınlanan "Çağdaş Eğitim
ve Çağdaş Üniversite" adb kitap-
ta üniversite şu tanımlarla açık-
lanmaktadır : "...her türlü ...
imkan...vc insan gücünü müte-
şebbis bir zihniyetle değerlendi-
rerek ek mali kaynak yaratan ve
modern işletmecilik teknikleri ile
yönetilen ..."müteşebbis üniversi-
te', "bilgi birikimini müteşebbis
bir anîayışla değerlendirerek
kendini yenileyen bir işletme",
piyasa şartlanna adapte olma-
ya ve bunu yaparken de basiretli
bir tüccar gibi hereket etmemeye
mecburdur. "Bu da üniversitele-
ri" serbestliğe, kurumlararası
rekabete ve ılave mali kaynak ya-
ratmaya dayalı Amerikan siste-
minin temel ilkelerini benimse-
meye" götürmelidir. Büyük
oranda Yükseköğretim Kurulu'-
nun temel görüşlerini yansıtan
bu tanımlar göstermektedir ki.
üniversiteler, müteşebbis bir zih-
niyet, müteşebbis üniversite, bilgi
birikimini bu anîayışla değerlen-
diren. kendini yenileyen bir işlet-
me. basiretli tüccar kavramlan
ile birlikte sınıflandınlmakta ve
mali özerkliğinı ancak kendisinin
yarattığı kaynaklar ölçüsünde
sağlayacağı belirtilmektedir.
Mali özerklik, küçültücü bir
kavram olarak ele alınmakta,
"devletin üniversiteye tahsis etti-
ği kaynaklann, üniversite organ-
lannın uygun gördüğü amaç ve
usullere göre harcanması" oldu-
ğu vurgulanmaktadır. Dahası,
özerklik "öğretim üyelerine
mahsus kişisel bir yetki değil.
lüm olarak kurumsal bir nitebk-
tir, günümüzde tamamen özerk
üniversite yoktur" denmektedir.
Özerklik kavramı. sanki bunun
tersi isteniyormuş gibi saptınl-
maktadır. Yalnız, bu ters yorum-
lar, bir noktada doğrudur. Çün-
kü YÖK düzeninde rektörlerin
üniversite-içi mali ibşkilerde mali
egemenliği olagelmiştir. Çünkü,
mevcut uygulamada sadece üni-
versitelerin tüzel kişiliği vardır ve
ita amirliği yetkisi sadece rektör-
lere verilmiştir. Fakültelerin ise
tüzel kişiliği yoktur, dekanlar da
çeleri bu dağılıma göre hazırlan-
malıdır" ifadesi, Yükseköğretim
Kurulu'nun görüşü olarak su-
nulmaktadır. Yani, üniversitele-
rin, YÖK holdinginin merkezi
yönetiminde şirketler olarak dü-
şünüldüğü açıkça ortaya çık-
maktadır.
Merkeziyetçi yapı
3) Döner sermaye uygulaması,
üniversitelerin devlet bütçesin-
den sağladıklan ödenekler dışın-
da gelir elde etme olanağını sağ-
lamaktadır. İlgili yönetmelıkte.
yardım yapılmasını öngören 11.
4.1990 tarihb K.H.K.. yüksek
öğretim kurumlannda öğrencile-
re yapılacak sosyal transfer öde-
meleri dahil cari hizmet ödenek-
lerinin öğrenci başına saptanma-
sını ve devlet tarafından vakıf
üniversitelerine de yardım yapı-
labilmesini öngörmektedir.
İlginç olan nokta. cari hizmet
ödeneği içinde. üniversitelerin
657 sayıb yasaya tabi memurlan-
nın maaşlannın olması vc bunun
öğrencilerden abnacak harçlarla
ödenmesi gibi bir sonucun çık-
• Mali özerklik, küçültücü bir kavram olarak ele alınmakta, devletin
üniversiteye tahsis ettiği kaynaklann, üniversite organlanmn uygun gördüğü
amaç ve usullere göre harcanması olduğu vurgulanmaktadır. Dahası,
özerkîik, "Öğrerjrn üyelerine mahsus kişisel bir yetki değil, tüm olarak
kurumsal bir niteliktİr; tamamen özerk üniversite yoktur" denmektedir.
ita amiri değildirler.
2) Mali özerkliğin YÖK siste-
mindeki önem derecesi. kendi
yayınlannda son zamanlara ka-
dar bu kavramdan sözedilmeme-
si ile de anlaşılmaktadır. 1988'de
yayınlanan YÖK kıtapcığında
mab özerkbk kavramı hıç kulla-
nılmamıştır. YÖK, mali özerklik
açısından, eskisinden daha da
merkezi bir düzenlemeyi amaçla-
maktadır. "Her yıl bütçe hazır-
lıklanna başlanırken hükümetçe
üniversitelere aynlacak toplam
ödenek miktan Yükseköğretim
Kurulu'na bildirilmeli. Yükse-
köğretim Kurulu bu ödeneği bel-
li ölçütlere göre üniversitelere
dağıtmalı ve üniversitelerin büt-
• ...bu işletmelerin ita amiri rek-
tördür" hükmü vardır. Bu da,
üniversite yönetimindeki merke-
ziyetçi yapıyı bir daha ortaya
koymaktadır. Bunun yanısıra,
döner sermaye uygulaması, fark-
lı bilim dallan ve öğretim ele-
manlan arasında farklıbklar
yaratmaktadır. Mühendislik, tıp
ve edebiyat fakültelerinde görü-
lebildiğı gibi. Eğer bu düzenleme
belli bilim dallannı himaye ama-
cını taşıyorsa, aslında himaye
edilmesi gerekenler, sosyal ve
kültürel bilim dallan olmalıdır.
4) Üniversitelerde parab eğiti-
me geçilmesini ve özel ve vakıf
üniversitelerine genel bütçeden
masıdır.
Yani. sosyal devlet anlayışı ter-
kedilmekte ve yeni-sağ ideolojiler
yerleştinlmek istenmektedir.
Çünkü, yüksek öğretimin parab
olması ve "Yükseköğretimin bi-
reysel ve toplumsal getirici ora-
nında, maliyetlerin öğrenci ve
devlet tarafından paylaşılması"
şeklindeki düzenleme. üniversite-
lere aynlan kaynaklann göreü
olarak azaltılmasını, işletme
mantığının yerleştirilmesini ve
maliyetlere göre hareket edilme-
sini amaçlamaktadır. Bunun
uzantısı olarak üniversiteler, ge-
lirlerini arttırmak için rekabete
girisecek, bu da üniversiteleri bü-
yük gelirler elde etme amacına
ulaştırsa bile. eğitim etik ve öz
olarak çöküntüye maruz kala-
caktır.
Yukanda belirtilen sakıncala-
nn somut sonucunda;
Gerçek artış yok
5) Milli Eğitim Bakanbğı ve
YÖK verilerine göre, geçmiş on
yıl içinde yüksek öğretim kurum-
lannın toplam ödeneklerinin ger-
çek olarak artmadığı, ödenekle-
rin GSMH ve konsolide bütçe
içindeki payının düştüğü. yatınm
ödeneklerinin toplam ödenekler
içindeki payının yükselmediği,
öğrenci başına düşen gerçek öde-
nek tutannın azaldıgı görülmüş-
tür. Bu gebşim. üniversitelerdekı
araştırma ortamını olumsuzetki-
lemektedir.
Temmuz 1990'da yapılan bir
araştırmaya göre, üniversitelerin
% 75'i araştırmalann kısmen ve-
ya tamamen durdurulduğunu.
% 84'ü kadro ve teknik donanım
açısından yetersiz olduğunu be-
lirtmiştir. ıstanbul Üniversitesi'-
nin 1980-89 dönemindeki yatı-
nm bütçeleri 15 misli artarken
fıyatlar 18 misli artmış, yani yatı-
nm hizmetlerinde reel bir düşme
olmuştur. Atatürk, Cumhuriyet,
Dicle. Fırat. İnönü ve 100. Yıl gi-
bi gelişmekte olan üniversitelerde
yatınm ödeneklerinin toplam
yüksek öğretim yatınm ödenek-
leri içindeki payı 1980'lerin ba-
şında % 17.5 iken 1985'te % 20.4
olmuş, 1980'lerin sonunda ise yi-
ne düşmüş ve % 13.9 olmuştur.
lerin çoğu, Türkiye politikasında neler
oluyor neler bitiyor habersiz. tdealist in-
san çok az. Çoğunun amacı okulu iyi bir
dereceyle bitirerek, iyi bir iş bulmak, pa-
ra kazanmak ve toplumda iyi bir statü
sahibi olmak."
Görüştüğümüz öğrenciler genellikle,
tek tek üniversitelerin iyileştirilmesi yeri-
ne, ılkokuldan başlayarak eğitimde kök-
lü reformlar yapılması gerektiği görü-
şünde. tlkokuldan beri soru sormayan
ve ezberci sistemde susan öğrenci üniver-
sitede kendısine soru sorma fırsatı veril-
diğinde bunu değerlendirmiyor. Ulusla-
rarası llişkiler 2. sınıföğrencisi Oğuz Ka-
ansalıcı, "Bazı sorunlann çözülmesi için
öğrencilerin bunlan sorgulaması gereki-
yor. Belki bazı sorunlar sırf öğrenciler
bunlan sorgulamadığı için var. öğrenci-
ler herşeye evet dediği ve sustuğu sürece,
bu sorunlar çözülemez "diyor.
Etikete önem veriliyor
Gülhan Erkaya (İşletme 2):"Öğren-
cilerin çoğu, çözümler bir yana. sonın-
lanrun bile farkında değil. Ilkokuldan
başlayarak bizlere sorgulamayı öğretmi-
yorlar. İnsanlar bazen Boğaziçi olsun da
hangi bölüm olursa olsun diye düşünü-
yor. Yani Boğaziçi eüketine önem verili-
yor. Ben işletme bölümünde verilen eği-
timin çok kısıtlı olduğunu düşünüyo-
rum. Bölüm, kapita-,
bst kafalar yetiştir-
meye yönelik bir eği-
tim veriyor. Okulun
vemekhane, yurt
gibi biçimsel sorun-
lan var, ama akade-
mik eğitimdeki kab-
tenin yükseltilmesi
en önemb" sorun."
Peki Boğaziçi Üni-
versitesi öğrencisi j
İ Ü İ
tiyor?
Sinan öner (Tarih I): "Üniversite. bi-
bm, düşünce ve sanat üretim mekanı ol-
mabdır. YÖK sistemi kaldınlmab ve öğ-
renci kaülımının sağlandığı demokratık
bir eğitim-öğretim sistemi kuıaılmahdır"
derken Gülhan Erkaya, okulun her idari
biriminde bir öğrenci temsilcisinin yeral-
ması gerektiğini söylüyor. Gülhan,
"Yeni hazırlanan Yüksek Öğretim yasa-
sında. öğrenci temsilcisi olarak disipbn
cezasi almamış bir dördüncü sınıf öğren-
cisi, Milli Eğitim tarafından atanacak
deniyor. Bence öğrenci temsilcisıni yine
öğrenciler seçmeli."
Tasannın zihniyeti merkeziyetçi
Oğuz Kaansabcı:"Ankara'dakiler bu
tasanyı hazırlarken öğrencilerin sesine
kulak verdiler mi? Yeni Yüksek Öğretim
Tasansı'nda öğrenci komisyonlanndan
bahsedibyor ama bu,
komisyonlann her
okul için mi yoksa
her fakülte için mi
kurulacağı açı-
klanmıyor. Tasan
merkeziyetçi bir zi-
hinle hazırlandı. Her
üniversite için aynı
tasan kullanılamaz
çünkü her üniversite
yapısal ve içerik ola-
rak birbirinden
farklı." Uluslarası İlişkiler son sınıf öğ-
rencisi Tolga Bilgjn. öğrenciler demok-
ratik koalisyonlar kurarak kendileri
hakkında ahnan kararlan etkıleyebıhr
diyor.
Boğaziçi Üniversitesi'ni diğer okullar-
dan ayıran başka bir özelb'ği hayli renkli
bir insan mozayiğine sahip olması. Ulus-
lararası ilişkiler 2. sınıf öğrencisi Didem
Ekmekçi, "Okulun ilk açıldığı günlerde
Yeşilay kulübünün ve sol görüşlü öğren-
ci derneğinin yan yana masa açüklannr
gözlemlediğini anlattıktan sonra, Boğa-
ziçi'nde herkes kendini ifade etme olana-
ğını buluyor" diyor.
Öğrenciler var olan bu mozayikten ge-
nellikle hoşnutlar. Ancak bir kısım öğ--
renci -özelükle de yeni başlayanlar-,
gruplar araşmda iletişim eksikhğinden
yakınıyor. Üst ekonomik sınıftan olan
öğrencilerin dışanya pek açıbnadığı söyle-
niyor. Eğer arabanız yoksa ve Levvis 501
giymiyorsanız bu gruba girmeniz zorla-
şıyor biraz.
Gruplar arasında iletişim sorunlar^ol-
makla birükte, gözle görülür bir çaüşma
da yok. Diğer üniversitelerde meydana
gelen sağ ve sol gruplar arasındaki çatış-
malara Boğaziçi'nde pek tanık olunmu-
yor.
Yarın: ODTÜ ve Bilkent
Onok-SİMfirmeti