08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11KASIM 1992 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 TUYAP'tabuBûn KültürSenisi-11. TÜYAP Istanbul Kitap Fuarı'nda bugün saat 14.00"de B katı konferans salonunda, Altın Kitap ödül töreni yapılacak. Saat 20.00'deise, kitap fuannın bu yılki onuryazan Yaşar Kemal için düzenlenen eecegerçekleşecek. Çeşitli tkinlikJerin sunulacağj gece, AKMBüyükSalon'da izlenebilecek. TÜYAP'ta imza günleri KültürSenisi-11. TÜYAP Kitap Fuan etkinlikleri çerçevesinde gerçekleşitirilen imza günleri kapsamında bugün TYS standmda, Ataol Behramoğlu. Aydın Boysan. Bedrettın Aykın.Can Yücel, Gülseren Engin, İdris Atmaca. Kandemır Konduk. Mahir Ünlü, Sulhi Dölek, Tank Dursun K., Üstün Akmen ve Yalvaç Uralkitaplannı imzalayacaklar. Çocuk Vakfı'nın düzenlediği imza günlerinin bugünkü konuğu ise. Gülten Dayıoğlu. Çocuk ve Gençlik edebiyatıKüJtürSenisi-Alman Kültür Merkezi ile TYS tarafından, 11. TÜYAP İstanbul Kitap Fuan kapsamında düzenlenecek olan "Çocuk ve Gençlik Edebiyatı" sempozyumu ile ilgili olarak dün bir basın toplantısı düzenlendi. Toplantıda, Türkiye'de gençlik ve çocuk edebiyatına yeterince önem verilmediği vurgulanarak. sempozyumla kamuoyunun ilgisinin bu konuya çekilmesinin amaçlandığı elirtildi. Toplantıya katılan Alman Kültür Menkezi Müdürü Johannes Weisser, Almanya'da. çocuklan için kitap seçmekte zorluk çeken ana- babalara yardımcı olan jüriier bulunduğunu ifade etti. Fatih Erdoğan ise, anne-babalann sürekli kendilerini arayarak çocuklanna hangi kitaplan okutmalan gerektiği konusunda sorular sorduklannı belirterek, bu sempozyumda, Türkiye'de de ana-babalara bu konuda yardımcı olacak "değerlendirme jürileri" oluşturulması konusunda önerilerde bulunulacağını bildirdi. TÜYAP'ta imza KültürServia- TÜYAP Kitap Fuan'nda değişik standiarda imza günü ve söyleşilersürüyor. Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı standmda. bugün saat 15.00-16.00 arasmda Tank Akan.yann 16.00-20.00 arasında Hüseyin Ergün, cuma günü 15.00'ten sonra Müzehher Va'nu, cumartesi 15.00'ten sonra Samiye Yaltınm, pazar günü 16.00-19.00 arasıSemih Balaoğluve 16.00'dan sonra da Atilla Coşkun kitaplannı imzalayacaklar ve okurlarla söyleşi yapacaklar. Denktaş'ın sergisi iptal WASHİNGTON(AA)- VV'ashington'daki bir sanat kulübü. ABD'nin KKTC'yi tanımadığı gerekçesiyle Rauf Denktaş'ın resim sergisini iptal etti. Denktaş'ın sergisini daha önce kabul eden "Arts Gub of Washington"adh sanat kulübü, üç hafta sonra fikir değiştirdi ve KKTC'nin ABD tarafından kabul edilmediğini belirterek serginini iptal edildiğini açıkladı. Politik bir gerekçeyle Denktaş'ın sergisini son anda iptal eden. kulübün başkanı Evelyn Woolston'un tutumu tepkiyle karşılandı. Renate VVelsh geliyop KültürSenisi- Avusturyalı çocuk \ e gençlik kitaplan yazan Renate VVelsh, Avusturya Kültür Ofisi'nin daveti üzerine Türkjye'ye gelerek 24 kasımda İstanbul, 25 kasımda Eskişehir Anadolu L'niversitesi. 27 kasımda da Bursa Uludağ Üniversitesi Almanca bölümlerinde kendi eserlerinden bölümler okuyacak Markopaşa Kitap Fuarı'nda • Kültür Senisi - Çınar Yayınlan. kuruluşunun 10.^ılı nedeniyle bu yj] TÜYAP Kitap Fuannda Rıfat Ilgazınsahipliğini ve yazı işleri müdürlüğünü yaptığı Markopaşa ve Hür Markopaşa mizah gazetelerinin tıpkı basımmı ücretsiz okurlanna dağıtıyor. Fuarda Rıfat Ilgaz'ın kendi sesinden okuduğu şiirlerden oluşan kaseli de satışa sunuluvor. Şiirsellikle yaşanmışın tadmı birleştiren büyük usta Yaşar Kemal: Dağlannarkasınınbüyüsühiç ATİLLA BİRKİYE Yıl 1923, aylardan ekim. Adana'run Osmaniye ilçesine bağlı Hemite köyünde Kemal Sadık Göğçeli (Yaşar Kemal) dünyayagelır... Yıl 1992. aylardan kasım, günlerden pazartesi ve ayın do- kuzu. Kapalı bir hava, kışın ya- vaş yavaş geldiğini bildiren cinsten bir rüzgar ve hafıf hafıf çiseleyen yağmur. Yaşar Ke- mal'in evindeyiz: Etrafı yeşillik ve çoğunu Yaşar Kemal'in dik- miş olduğu ağaçlarla çevrili evinde sakin ve huzurlu bir or- tam... Yaşar Kemal, daktilosunun başına oturuyor. Beni de karşısına oturtup "Hadi sor ba- kalım" diyor. Onun yapıüann- da sıkça rastladığım çeşitli tema ve eksen konulardan çıkardığım sorulan yöneltiyo- nım. Yazmaya başhyor. Yaşar Kemal'in sesiyle girdi- ğim hoş havadan birdenbire çı- İayorum; "oku bakalım" diyor: - Günümüzdeki bireysellik so- runu için ne diyorsunuz? Çağımız iletişim çağıdır. Bü- tün dünya biraz da bir tek ulus gjbi bir şey oldu. Böyle demek doğru mu acaba? Bireysellik derken batıdan söz etsek daha doğru olmaz mı? Bir bozulma- dan, bir kişilik yozlaşrnasından söz etsek mi? Bugünkü iletişim, yani televizyon, radyo, sinema, hepsi çağanoz yavrusu gjbi, bir- birlerine benzeyen düşünceler üretiyorlar, buna düşünce diye- bilir miyiz bilmem, bu yüzden de insanlar kabptan çıkmışcası- na bir biçimde oluşuyorlar, bir tek insan oluyorlar. Gitükçe de bir sürüye dönüşüyorlar. Birey- sellik dedikleri bir kişisizliğe dö- nüşüyor. İnsanlık bir yozlaş- mayla karşı karşıya. Sürü hali- ne gelmiş, kişiliğinden uzak- laşmış insan da artık yaratamı- yor. Yaratamayan insan da bit- miş insandır, insan yaratıcı bir, evrende tek yaratıcı bir soy ol- duğuna görc.Sevindirici bir olay var, bugünkü tüketici ko- şullandırma, dünyamızda beş milyara yaklaşan insanlann bü- yük bir çoğunluğuna daha ula- şamıyor. Ulaşsa bile, birçok se- beplerden ötürü, her kesimi, batıdaki gibi yoğun etkileyemi- yor. Onun için durumu biraz da olsa kurtanyoruz. Bir bakıma bireyin gelişmesi, bıreyin kişili- ğini yitirişi oluyor. İnsanlık için epeyce büyük bir yıkım. - Bu bireyseUiğinromanayan- sunası... Romana gelince bu kişisizlik ona da yansıyor. Bau'run ro- manı bizim yazdığımız roman- lar gibi değil. Bizim bilinçli ro- manalanmız bir zamanlar ol- duğu gibi artık batıya öykün- müyor. Dünyaya yeni roman biçimleri, yeni roman kişilikleri veriyor. Bu da dünya romanın- da, şiirinde onlann yazarlannın varamadığı yenilikler oluyor. Ve biraz da bu gelişme, bu taze- lik onlan epeyce şaşırtıyor. - Romanlarınızda özellikle de "Kimsecik" üçlemesinde insanm korkusunu, hatta bire>in korku- nun üstüne yürüvüşünü, uştüne üstüne gidişini yazdınız. İnsa- noğlunun korkusu nedir > a da in- sanoğlu nasıl bir korku yaşıjor? Korkuyla, romarilanmda çok uğraştığım doğru. Yaşam- da da insanın çok korktuğu doğru. Bence bütün kahraman- lıklann altında da bir korku ka- ranlığı yatıyor. İnsan bilinçlen- diğinden bu yana hep korkmuş. Ne yapsm, hep de korkunun üstüne yüriimüş. Yani yönü, her atuğı adım karanlık...Nere- ye gitse, ne yapsa her yerde onu korku bekliyor. O da, ister iste- Bugece Yaşar KemalGecesi Kültür Servis - //. İstanbul Kitap Fuan nm Onur Yazarıseçilen Yaşar Kemal için düzenle- nen gece, bu akşam saat 20.00 'de Atatürk Kül- tür Merkezi Büyük Salonunda yapılacak. Türkiye Yazarlar Sendikası ve İstanbul Bü- yükşehir Belediyesi tarafından ortaklaşa dü- zenlenen 'Yaşar Kemal Gecesi'ne konuşmacı olarak Kültür Bakanı Fikri Sağlar, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen, Fransa Kültür Bakanı Jack Lang adına Dant- şman Philippe Boucher, Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı Oktay Akbal ve Öz- demir İnce katılacaklar. Sunuculuğunu Atilla Dorsay'ın yapacağı 'Yaşar Kemal Gecesi'nde Yaşar Kemal'in avnı adlı uzun övküsünden sahneye uyarlanan 'Teneke' oyunundan bir bö- lümle Gülriz Sururi, yine Yaşar Kemal'den uyarlanan Oytun Turfanda 'nm 'Bebek' balesi- nin ilk bölüntüyle İstanbul Devlet Balesi sa- natçılan ve bir konserle Zülfü Livaneli de yer alacaklar. 'Yaşar Kemal Gecesi'nde, ı bir Ya- şar Kemal Betgeseli de gösterilecek. bitmeyecekBenım romanlanmda da öyle. - Bu romanlarda teknoloji- "Kimsecik" üçlüsünde bir nin doğayı değiştirmesi de işleni- dağın arkası var. İnsanoğlu hep yor... o dağın arkasını amaçlamış, Traktör geunce, fabrikalar oraya vannca öteki dağın ar- gelince böyle oldu. Değişimi kasını, oraya vannca da öbürü- kötülük sayıyorlar. Bukötülüğü nün arkasını...İnsanhk vardığı d öbü d mez karanlığın üstüne yürüyor. Korkunun üstüne yürümedi di- yelim, acıdan ölür. Bir avın üs- tüne gidemez, bir karanlık ma- ğaraya giremez. Korkuyu in- sanlık tarihi boyunca istediği- miz kadar çoğaltalım, zaten durmadan korkuyu biz çoğalu- yoruz, yapacağımız hiç bir şey olmadığından dolayı da korku- nun üstüne yürümekten başka bir çare bulamıyoruz. Korku- nun üstüne en çok yürüyenimiz de kahraman oluyor. Düşünce- de bile korkunun, büinmeyenin üstüne yürüyen kahraman olu- yor. Ben son romanım "Kimse- cik" üçlüsünde korkuyu. kor- kunun üstüne yürümeyi yoğun- laştırmaya çalıştım. Ne bu romanlanm ne de öte- ki romanlanm salt'bu korku- dur. Bu. korku işi, insanın tümü değildir. Birazamızdır. her dağın arkasında öbür dağın arkasını arayacak...İşte böyle böyle. dağlann arkası, dağlann arkasının büyüsü hiç bitmeye- cek. -İnsanın \e doğanın bozulması üstüne ne düşünüyorsunuz? " Ak- çasazın Ağalan"nın iki kitabı- nda da doğanın bozulması ve in- sanın yozlaşması anlatılıvor... Bu ıki roman, bir üçüncüsü de var. bir tükenişin romaru. Daha doğrusu, feodal ilişkilerin ya da feodala benzeyen ilişkile- rin bitişi, kapitalist ilişkilerin başlamasının romanı. Kapita- list'ilişkilerin kendi yaşadığım topraklarda başladığını, feo- dallarin tükendiklerini gör- düm. Bunun taruğıyım. Feodal insanlığın doğası başkaydı. Ka- pitalist ilişkilere geçilince doğa birdenbire değişü. Bu tükenen, başkalaşan doğanın insanlan- ndan birisiydim. 1950'lerdeÇu- kurova traktörle doldu. Çu- kurova o zaman ormanlıktı. İnanılmaz bir doğa örtüsû vardı. Kamışlıktı, sazüktı, uç- suz bucaksız çayırlıklardı. ba- taklıklardı. Her bölge, her bu- cak bin türlü kuşlann, öteki hayyanlann cennetiydi. Deği- şiklikten sonra ne kuş, ne bo- cek, ne kelebek, ne ot ocak, ne bataklık. ne kamışhk...Çukuro- va bir tanm çölü oldu. O aydınkk, dibine kuran düşse okunur sulan birer ağı olarak kapkaranlık akü. Ben de otur- dum, bu tükenen doğanın, bu bir tanm çölü yapılmış bitkin doğanın romanım, değişmiş, aalaşmış insanının destanını, masalını vazdım. de teknolojiye yüklüyorlar. Doğru değil. Teknoloji getirdi bu işi başımıza. Bu belli. Tek- noloji kımin elinde. Doğaldır ki, sömürücülerin elinde. Insanı iliklerinejcadar sömürenler, eli- ne gecirdikleri doğayı niçin üik- lerine kadar. son taşma, son otuna kadar sömürmesinler. İnsanlar ses çıkanyorlar, aç kalmca da ölüyor. sömürücüle- rin işine yaramıyorlar...Sömü- rülen doğa hiç ses çıkaramıyor. Ölünceye kadar da ses çıkara- mayacak. Biz de sonunda, o sö- mürenler de içimizde, doğayla birlikte cartlağı çekeceğiz. Bu teknolojinin hiç bir güna- hı yok. Güneh teknolojiyi kul- lanan sömürücülerde. Tekno- loji insanlığın, yani büyük in- sanlığın eline geçtiği gün, sömü- rücülerin sömürerek tüketip bi- tirdiği doğayı bir tek güç kurta- rabilir. o da teknolojinin gücü. Günahı, ağa var, dili yok tek- nolojiye yüklemek işi saptır- maktır. Bu da ayıptır, insanbğa yakışmaz. İnsanlık , bir gün, doğamızı kurtardığı için tekno- lojiye minnettarlık duyacakür. Şimdilik bu bap da roman- lanmızdadır. arzederim. Yaşar Kemal hiç kuşkusuz, Homeros'un günümüzdeki ak- rabası veedebiyatımızındoruk- lanndan biri. Yapıtlan kırka yakındileçevrilmiş. Yunus'tan, Pir Sultan'dan, Karacaoğlan'- dan, Köroğlu'ndan günümüze kadar gelen edebiyat köprüsü- nün, kültür köprüsünün bir ayağı...Türkçe'nin destansı kahramanı olan Yaşar Kemal'e daha nıce nice görkemli yapı- tlardiliyoruz... Ünlü yazanmızm doğduğu Hemite köyünde mahalle ve çocukluk arkadaşlan onu anlattılar DağZAFER AKNAR ADANA - Otomobüin hızı 150'Ii. Yol şose değil, asfalt. O da tekerleklerin altından kaçı- yor. Hava sıcak. Pencereleri açıp serinlemeye çalışmak yer- siz. Otomobüin havalandı- rması devreye giriyor. Dışansı 30. biz 18 dereceyi yaşıyoruz. Oto parfümü içeriye bahar ha- vası dolduruyor. Yo) çift gidiş- geliş. Üstünde Japon, Aİnan harikalan lüks otobüsler. Yeni otoban daha korkunç. Devrin sınınyok; 150,180,200... -Yol ne kadar? -55 km... -Ne kadar zamanda gideriz? -15-20. Bilemedin 25 da- kika... Şimdi bu zamanı anlatıyo- ruz. Ya ewel zaman içinde: "Ceyhan'da bir garaj...Oto- büslerle dopdolu. Otobüsler, üstüste gibi bir şey. Ortalık toza dumana batmış. Gökte toz bu- lutlan dönüp duruyor. Bir sıcak bir sıcak ki...Çok yakında bir yangın varmış da, bu dün- yayı kavuran alev oradan geli- yormuş dersiniz. Otobüsün üstü yük, içi insanla doldu. Ter kokusu.Ayak kokusu...Oto- büste bir zıngırtı, gürültü, sal- lantı...Dayan dayanabilirsen. Otobüs harap bir otobüs...Altı- ndan, yanından. pencerelerin- den. içeriye sel haünde tozlar akıyor. Tozdan yüzümüz gözü- müz belirsiz olup. her yarumız apak kesıldı." 27'lik foto muhabiri, toy ka- lem; Yaşar Kemal'in Çuku- rovası'nda izler arar. Hem de havalandırmah. bahar kokulu otomobille. Acaba bu Çukuro- va başka mı? Şose yok, asfalt var. Sıtma yok, toz yok. Oto- büste insanlar balık istifı değil. İşte böyle çelişkili düşünce- lerle, Ceyhan'dan Yaşar Ke- mal'in doğduğu Hemite köyü- nün yoluna giriyoruz. Mevsime bağlı olarak. hakim renk san. Bu sanyı nasıl anlatacağız şim- di?" Ova sanki portakal bahçe- si gibi mi?" diyeceğiz. Ya mevsi- me direnen yeşil nasıl yeşil? Cam göbeği, nefti. çağla... Mihmandann uyansıyla, dü- şüncelerden sıynlıyoruz."İşte şu ilkokul, Yaşar Kemal'in okuduğu Burhanlı ilkokulu." Hızla yanından geciyoruz. Ge- riye dönüp baktığımizda filmsel bir görüntü. Yapraklar havada dans ediyor. Köyün kahvesin- deyiz. Konuklar daha sandal- yelerle tensel temasa geçmeden, dertler başlıyor: "1934 yapım yılh, hem de Yaşar Kemal'in okuduğu il- kokulu kapatmışlar.hem de po- litik nedenle..." Yaşar Kemal, heyeti İstan- bul'dan uğurlarken," Siz de ge- lin. Doğup. büyüdüğünüz ve okuduğunuz yerlerde sizi de gö- rüntülemek isterdik..." Yanıt hayli ilginç olmuştu: "Daha orada yüzlerce Yaşar taş tanıyor Yaşar Kemal'i 'v. Ne demişti Yaşar Kemal: 'Köyünıe gider gitmez. benim kalemi fotoğrafla." Köye gittik, kakyi görünrüledik. D v yTw.- • erviş Ahmet: Bak şurada çelik çomak oynardık. Zaten gözünüde çomak oynarken sakatladı. İyi huylu diye kalmış aklımda. Büyük adam. Onun sayesinde buralan çok ünlendi. JVlehmet Cömert: Bak bu Ceyhan Nehri. Ama insan hırsını önleyemedi. Şu camide öldürdüler Yaşar'ın babasını. Hem de namaz kılarken sırtından hançerlediler. Ahmet Gündoğan, Yaşar Kemal'in çocukluk arkadaşı. Ama, 'Beni Derviş Ahmet diye yaz' diyor. 'Yaşar beni bu adla tanır.' Kemal var. Onlan şimdiden çe- kin, bana ne gerek var..." Üzgünüz ama yoktu. Okul kapatılmış. Aileler bu olaya tepki göstererek, çocuklannı başka okula göndermiyordu. Muhtar camiden anons yaptı- rarak, çocuklan okula çağın- yordu. Burhanh ilkokulu öğ- rencilerini; belki de son kez okullannın önünde görüntülü- yorduk. Mustafa Küçükyılmaz. yaşında. -Yaşar Kemal'i tarur mısın? -Tanımam. Okulumuzu isti- yoruz. -Büyüyünce ne olacaksınız? -Bilmem. Okulumuzu isti- yonız. Yine kahveye dönüyoruz. Yaşar Kemal'in okul arkadaşı geliyor, Abidin Duru: "Biz ona şair derdik. Küçük- Jüğünde şiir yazardı. İçine ka- panık iyi bir çocuktu. FarkJıydı, çalışkandı..." Bundan sonraki durak, He- mite köyü. Ne demişti Yaşar Kemal: "Köyüme gider gitmez, be- nim kalemi fotoğrafla..." Köye gittik. Büyük sözü din- ledik. Kaleyi görüntüledik. Bende bir hayal kınklığı. Do- kunsalar. ağlamayacağım da içimi dökeceğim. Son ilham kaynağım da kurudu. Sefalet değildi görmek istediğimiz... Şekilsiz beton yapılar ve üze- rinde uydu antenler; çevrilmiş Yaşar Kemal'in kalesine? Hani ışıklann binbir çeşide aynldığı si\Tİ kayalar? Tahta beşikteağı- tlarla sallanan çocuklar. Cey- han'da çamaşır yıkayan kadı- nlar. Nasıldı.o traji-komik öykü?... "Çukurovalı. küçükbaş hay- vanlannı hiç işaretlemezmiş. Çünkü başka sürüye kanşınca sesinden bulup çıkanrmış kendi hayvanını. Ama aynı Çukuro- valı şimdi, traktörünü alırken değişik renklerde almaya özen gösterirmiş, başka traktörlerle kanşmasındiye..." Hemite kö> ünde dolaşıyo- ruz. Yaşar Kemal'den birşeyler bulmak için. Köy. ünlü köy. Doğal bir fılm seti gibiymiş es- kiden. Tam dokuz fılm çekil- miş, çeşitli tarihlerde. Köylüler de doğal fıgüran. Kameraya alışık yani. Çat kapı dal içeriye. İnsan dışında. dağ-taş tanıyor Yaşar Kemal'i. Hepsinde doğ- ru. yanlış bir anı gizli. Yaşar Kemalin çocukluk ar- kadaşı, Ahmet Gündoğan; is- mini yazdınrken."Derviş Ah- met diye yaz, eskiden baba adıyla birlikte anılırdık biz. Ya- şar beni bu adla tanır" diyor. Derviş Ahmet 78 yaşında. Avurtlan çökük. Net görmesi için gözlüklen kafı gelmiyor. Kulaklan da ağır işitmekte. "Bak şurada çelik çomak oy- nardık. Zaten gözünü de ço- mak yaparken sakatladı.Iyi huylu diye kalmış akbmda. Akıllıydı. Büyük adam, büyük adam. Onun sayesinde buralan çok ünlendi.." Evden. eve girip çıkıyoruz. Mehmet Cömert'te de anılar gizli: "Bak bu Ceyhan nehri. deniz gibi değil mi? Ama insan hırsını ve intikamıru önleyemedi. Şu camide öldürdüler Yaşar'ın ba- basını. Hem de namaz kılarken, sırtından hançerlediler. Adam nehri geçmiş de gelmiş.' Gönül işi' dediler. Hançerledikten son- rada nehirin kıyısındaki çahhğa saklanmış. Beklemiş, ağlayış bağınşlan; duymuş ki feryat- lan.'ha tamam öldü...'demiş..." Ceyhan nehri sakin. Azgın olsa ne yazar? Kurulmuş üs- tüne beton köprüler. Biz ba- kanz Ceyhan'a küçümseyerek. Zaten yenilmiş evvel zamanda insan hırsına. Hetime kalesi bir nokta. Yürü yürii çıkılmazmış eskiden. Bas gaza 5 dakikada yanındasın.EyÇukurova.Çuku- rova: sıtmadan. sıcaktan kırdın • insanlan. Bakabilir misin şimdi Çukurovalıya yan?... Zincirli kitaba gözaltı • Bastarafi 1. Sayfada dır" dedi. Ilım ve Edebiyat Ese- ri Sahipleri Meslek Birliği (İLE- SAM) Başkanı Yahya Akengin "Gerekçesinde hakblık olsa bile bunun uygulaması böyle olma- malı idi" dedi. Toplatma, gö- zaltına alma gibi yöntemlenn da yanlış olduğunu belirten Akengin daha sonra şöye dedi: "Olay ne kadar haksız olsa bile fikirle ılgıli bir olayda bu gi- bi yöntemler. kişiyi haklı göste- rir. Ben bu konulann fıkiryön- temi ile yasalarla çözülmesi taraftanyım. Böyle birolayı da onavlamak mümkün değildir." Eğitımciler Birliği Başkanı Akif İnan "Bu davranış, fikre. serbest düşünceye vurulan bir prangadır" dedi. İnan olayın. şeffaflık \e insan haklannın hiç dilden düşürülmediği bir dö- nemde. yöneticilerin sözleri ile icraatlan arasındaki farkı gös- termek bakımmdan çarpıcı bir davranış olduğunu söyledi. Türkiye Yazarlar Birliği Baş- kanı Mehmet Doğan ise kitap toplatmaya yöntem olarak kar- şı çıktıkiannı belirterek "Kita- bın. hangi görüşü içerirse içer- sin suç aleti olarak görülmesine karşıyız" dedi. Yön Yayınevi ile Melsa Ya- ymevi yetkilileri de "Özgürlük ve Demokrasi vaat eden" hü- kümeti bu uvgulamadan so- rumlu tutarak. protesto ettıkle- rini bildırdiler. Yüze yakın kitaplannın alın- dığmı söyleyen Yurt Yayınevi şorumlusu Süreyya Oztürk ise. İsmail Beşikçi'nin, aralannda "Kürtlerin Mecburi İsyanı", "Cumhuriyet Halk Fırkası- 1927-Kürt' Sorunu". "Zihni- mizdeki Karakollann Yıkılma- sı". "UNESCO'ya Mektup" adlı kitaplannın da bulunduğu 11 kitabını, kitap toplatma ola- ymın protesto için zıncirlerle bağlayarak astıklannı belirte- rek şöyle konuştu: "Bu kitaplar hakkında toplatma karan ol- duğunu biliyoruz. Satış amacı- mız yok. aimak isteyenlere satmadık. Görse! olarak. pro- testo amacıyla kullandık." Öztürk, satışa koyduklan yi- ne Beşikçi'nin "Orgeneral Muğlalı Olayı-33 Kurşun' adlı kitabının hakkında toplatma karan olduğu gerekçesivle alın- dığını belirterek şöyle dedi: "Böyle bir karann elimize ulaş- madığını söyledik. Gerçekten de bize böyle bir yazı ulaşmadı, haberimiz olsa satışa koymaz- dık. Ancak bu baskılar bizim için yeni değil. Kültür Bakanı fuann açılışında düşünceler özgür, kitaplar toplatılmıyor' dedi. Devletin yetkili ağızlan da aynı şeyi söylü_\orancak bu hü- kümetin icraatında son bir yıl- da 16 kitabımız toplatıldı. Dünkü olayda. buradakı kitle bize sahip çıktı, polise teslim et- medı. Mücadelemızı sürdürece- İstanbul Valisi Hayri Kozak- çıoğlu olayla ilgili A.A. muha- birine yaptığı açıklamada. ki- tap fuannda sergilenen İsmail Beşikçi. Musa Anter ve Abdul- lah Öcalan'a ait İstanbul ve Ankara Devlet Güvenlik Mah- kemeleri ile Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nce toplalma karan verilen 16 ayn kitabın toplam 230 adedinin toplandı- ğını bildirdi. Polisin yaptığının bağımsız yargı organmın verdi- ği karan uygulamak oluduğu- nu belirten Kozakçıoğlu. poli- sin "Kevfı bir kitap toplamasf" diye bir olay bulunmadığını söyledi. İsmail Beşikçi ve bazı yayıne- vi sahiplennin bugün saat 11. 30'da olayla ılgıli olarak TÜ- YAP'ta bir basın açıklaması yapacaklan bildirildi. Sağlar'dan • Bastarafi 1. Sayfada ancak bu yasalardeğiştirilerek, kunulmak mümkündür. Kül- tür Bakanhğı olarak. bu konu- da hazırladığımız. yasa taslak- ları. kısa sürede içerisinde Bakanlar Kurulu'nda ele alına- caktır. Hedefımiz. yasaklama içeren jasalan değiştirmek ve her türlü düşüncenin önündeki, tüm engellerden kurtularak, özgürcedüşünen, uygarca tartı- şan. üretken bir toplum yapısı- nı ilkemıze yerleştirmektir. Bunun gerçekleştirilebilmesi için herkesin, hiçbir aynm gö- zetmeksizin. üzerine düşeni yapması gerekir. TÜYAP'taki görmek istemediğimiz, bu çağ- dışı uygulamalan telin ediyo- rum '
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle