Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10KASIM1992SA1J
12 DIZIYAZI
Kavgayı demokrasi çözertLHAN SELÇUK: Sorunlarımızı ALİBULAÇ: Aleviler tarih R1ZA ZEL YUT: Alevilerin
didikdidikeîmeli,aklın ^ boyuncaşeriattençekmedi,siyasal amacı,çatışmayagirmemek,
mahkemesindeyargılamalıyız. g^ iktidarlardan çekti. uzlaşma noktalarını bulmaktır.
— 13—
tLHAN SELÇUK»- Şimdi bir tfi-
ketim toplumu modeli var yeryü-
zfindc, bu daha çok Amerikan tüke-
tim toplumu dünya görüşünden kay-
oaklanıyor. Bir yanda klasik deyi-
miyle bir mutlu azınlık. Hem toplumu
yöncten, hem büyük çapta onun ege-
men dunya görusünü belirleyen bir
azınlık. Obür tarafta da yoksul kitle-
ler. Dinlerin kaynağına, çıkış noktala-
nna baktığımız zaman haksızlığa
başkaldın olarak görülür. Çıkış nok-
talan da kwrulu düzene bir tepkidir.
Şimdi Türkiye'de çok çarpıcı servet,
sefalet uçurumlan, yabancılaşma, ya-
bancı egemenliğinin karşısında ezik
düşme gjbi bir olgu yaşanıyor. Buna
karşı insanlar da kendi kimlikJennı sa-
vunmak durumundalar.
Tûrkiye'nin Amerikanlaşmasına
karşı bir tepki gelişiyor. Sol bu alanda
etkinliğini yitirince ağırlık sağ tarafa
doğru kaymaya başladı.
Sol egcmen
idcoloji karşı-
sında, yıkık ve
yenilgiye uğra-
mış gibi hissedi-
yor kendisini.
Bunun tabii
yeryüzünde de
göstergeleri var.
Sovyeüer BirüÜ'-
nin yıkılmasını, sosyalizmin yıkılması
gibi algılıyor bazı çevreler. Bir ikincisi,
zaten bu olmadan önoe 12 Eylül askeri
faşizminin buldozeri solu ezip geçmiş-
ti. Bu ezikliğin de birden bire düzelme-
si. solun yeniden canlanması kolay
değildir. Olacaktır ama, bir süre ister.
Solun kendi içindeki çatışmalan, sos-
yal demokratlann bile üç parçaya bö-
lünmeleri, birbirleriyle didişmeleri bir
takım umutlan yıkmış bulunuyor.
İslamda ilk ayrılıklar
Hz. ALİ
MUAVİYE
f KAVGASI
ÖRAL ÇALIŞLAR
olarak ortaya çıkıyor. Ve biz diyoruz
ki, bu projenin içinde Alevilere de yer
vardır. Gelsinler bu dünyayı yeniden
birükte kurahm. Kendi istedikleri, ar-
zu ettikleri çerçeve içinde bu dünyada
yer alsınlar. Ben Alevileri hiçbir za-
man küçümseyemem. İki sebepten
dolayı: Bu memlekette 10-15 milyon
Aleviden sözedilir. Bu büyük bir rak-
kam. Biz bunlarla birarada yaşayaca-
ğız ve birada da yaşıyoruz. Onlarla
ortak bir kader paylaşıyoruz. Bunlarla
bizim ortak bir paydada oluşmamız
hayati önemde bir çabadır. Genel İsla-
mi daire içinde Alevilerle ortak bir
paydada buluşmamız bu toplumun
huzuru, banşı ve geleceği açısından
çok önemlidir. Ama bu demek değil-
dir ki, mutlaka Sünnilerin Alevilere,
veya Alevilerin Sünniliğe dönüşsün.
Farklılık olsun. Ben çok merak ederim
Alevilerin teolojisi nedir, hukuk anla-
yışlan nedir, siyasi felsefeleri nedir?
Bunu hangj Alevi bilgjninden, hangi
Alevi kaynaklanndan okuyabibrim?
Bunu merak ediyorum.
^sC^JHMB Riza Bey'in
/ ^"P^^^Hm
d e
değindiği gi-
f Yn *?Alevi kult
v-
O zaman genç kuşaklar, ya köşe
dönmeci olacaklar, ya da köşe dönme-
cilere karşı tepki olarak kendilerine bir
dünya görüşü, bir ideoloji, sığınacak-
lan bir akım arayacaklar. Refah Parti-
si de bu ihtiyaca cevap verecek bir
söylem geliştirdi. Emperyalizme karşı,
köşe dönmeye karşı, düzene karşı, rüş-
vete karşı. Toplumda da bugün haki-
katen bir çürüme var. Tüketim toplu-
munun çürûmesine karşı elbetteki bir
muhalefet oluşacaktır. Bu muhalefeti
onlar temsil etme istidadmda görünü-
yorlar. Belki yükselmelerinin birnede-
ni de budur, ama bunu da fazla abart-
mamak gerekiyor.
Refah Partisi'nin tûm Türkiye gö-
zönüne alındığı zaman, İstanbul'daki
yerel ve bölgesel başansını gösterebile-
ceğinden kuşkuluyum.
ORAL ÇALIŞLAR - Sti İslami bir
sivil toplumcu olarak tanımlamak isti-
yorum. Amayine de bertim dünyamdaki
İslamprojîliyle siviltoplumprofiliçeliş-
meligeliyor. RP buprofıl içinde nereye
oturuvor?
ALI BULAÇ - Önce şunu vurgula-
mak gerekır. Aleviler tarih boyunca
şeriattan çekmedi. Siyasal iktidarlar-
dan çekti. Nitekim, şeriattan hareket-
lenen. Alevilerin kalledildiğine ve
buna halkın da katıldığına dairelimiz-
de somut bir örnek yok. Siyasal ikti-
darlar dini ve şeriatı kullanarak. bu
cinayetleri işlediler. Orası doğru. Biz o
fetvalann sıhhatini de tartışıyoruz.
Meşru fetvalar olmadığını bugün söy-
lüyoruz. Bu önemli bir şey. İkincisi
Kuran ve Sünnet sadece bir teoloji de-
ğil. teolojiye indirgenemez, teoloji
onun bir boyutu ama siyasi, hukukî,
kültürel ve sosyal bir boyutu da var.
Bu anlamda İslam bir toplumsal proje
kültürdür, gele-
neksel olarak
sürüyor. Fakat
bu kültürü, şe-
hirlere taşınmış
Alevilerin bu-
günkü hayatlannda olduğu gibi de-
vam ettirmesi mümkün değildir. Hele
modern kültüre karşı hiç karşı kona-
maz. Eğer özgün bir kimlik aranacak-
sa, bu ifadesini Kuran'da bulmalı.
Aleviler de kendi kimliklerini ararken,
İslamın saf ruhuna yönelecekler. Bu
açıdan ben ilerde bu toplumun ortak
ve daha birleştirici bir paydada bulu-
şabileceğini düşünüyorum.
sloganlannı hayata geçirmeye çabşan
ve tek parti görünümünde.
•
AstanbuTdaki başansı haklı bir ba-
şan. Bunu yok peçeli erkeklere, yok
sosyal demokratlann, liberallerin gü-
neşli günde seçim sandığına gelmeme-
lerine bağlamak sadece kendimizi
avutmak olur. İyidüşünmeliyiz bence.
Türkiye'de sol kınldığı ve susturuldu-
ğu için Refah atılım yapmıştır. Bence
en önemli neden budur.
Şimdi şehirlerle ilgili bazı şeyler söy-
leyeceğim. Aleviler şehirlere akülar
hızla ve şehir nüfusu köy riüfusunu
geçti. Şehir nüfusunda da Aleviler
ağırhklı geüyor. Şimdi köyde içine ka-
pah kültür halindeki Aleviler, şehire
geldikleri zaman sudan çıkmış balığa
dönüyorlar. Köyde kendi kendine ye-
ten, ibadeünı yapabılen, kültürünü
ona göre gebştirebilen, çocuğu başka
Alevi çocuğunu görerek yetişen bir
Alevi, şehirde tam bir şaşkınlık içinde.
Ozellikle halk tabanı, cenazesinin
nasıl kaldınlacağına halen karar ver-
miş değil. Şaşkınlık içindedir. Beledi-
yelerimiz de bunlara şimdiye kadar
herhangi bir hizmet düşünmemiştir
akıl edememiştir.
İbadet edecek kurumu yoktur, ken-
di kültürünü yaşatacak kurumu yok-
tur. Aynca devlet de halen Alevüiği
kendisinin rakibi gibi görüyor. özel-
bkle devlet kurumlan bu şekilde çalışı-
yor. Bir örnek vermek istiyorum.
Ber
olayını bence de çok bü-
yütmemek gerekir ve refahın içinde de
farkh düşünen etkili akımlar var. Re-
fah da homojen bir parti değil. İçinde
kendini temsil eden gruplar var. İslami
ve siyasi anlayışlara sahip. Bunlann
içinde en önemli gruplardan bir tanesi
de Alevilere hatta, ateistlere de acık bir
siyasal model öneriyorlar.
Zannettiğinız gibi Refah gelince he-
men totaliter, saltanatçı, baskıa bir
rejim kuracak, bir-iki uyardıktan son-
ra 'evet' dese ne âlâ, demese kesecek.
öyle bir şey yok. Eşitciliğe, çoğulculu-
ğa eğilimli akımlar var ve bu akımlar
parti içinde de giderek güçleniyor.
RIZA ZELYUT - Refah konusun-
da benim söylemek istediğim Refah'ın
şu anki gerçek durumu belli olmayabi-
lir. ama Alevi perdesine yansıyan gö-
rüntüsü genel anlamıyla şeriatçılığın
temsilcisi olduğu yönündedir. Bu ne-
denle Aleviler korkuyor. Fakat şeriat
olayını ikinci plana attığımız takdirde,
Refah gerçekten de İlhan Bey'in söyle-
diği gibi ezüen kesimin söylemlerini.
:n 1990 yılında Semah Kültür
Vakfı diye bir vakfın kuruluş çahşma-
sını başlatum. Bu vakfı da kurduk.
Alevi kültürünü tanıtmak için kunılan
bir vakıf bu. Vakıflar Genel Müdürlü-
ğü bizi mahkemeye verdi. Sebep şu:
'Böyle bir vakıf kurulamaz. Çünkü
Alevi kültürünü tanıtıcı bir vakıf ola-
mazmış ve olmamalıymış." Halen
mahkememiz devam ediyor.
Şimdi Türkiye'de, insanlann kendi
kültür kişiliklerini özgürce ifade etme-
sini herkes söylerken, devletin resmi
kurumlan bizleri illegal kabul ediyor.
Yani Türkiye nerede, hedeflediğimiz
Türkiye nerede? Devletin resmi ku-
rumlan ne durumda? Gerçekten de
devlet resmi kurumlanna düzen ver-
mek zorundadır.
ORAL ÇALIŞLAR - Aleviliğikabul
eden açıklamalar yapılıyor ama...
RIZA ZELYUT - Pratikte yok.
Alevilik illegal bir şeyin uzantısı gibi
algılanıyor.
kaybetme korkusundan kaynaklanı-
yor. Bu da devletin dolaylı baskısıdır
bence. Yani Alevi zenginleri de korku-
yor. Pek çoğunu tanıyorum, iyi niyeth"
Alevi olduğunu söylüyor, bir şeyler
yapmak istiyor, ama adı Ale\i olarak
duyiilmasın diye bizimle bağlanü kur-
maktan çekiniyor. Demek ki hem Ale-
vi zengininin üzerinde hem de AJevi
vatandaşm üzerinde görünmeyen bir
baskı var. Adını açüdıkla koymak la-
zım. Alevi işçi fabrikada "Aleviyim"
diyemiyor. Alevi esnafı bugün Tür-
kiye'de "Ben Aleviyim" diyemiyor.
Bu yanlıştır. Bunun arük açık açık tar-
tışılması, yanlış olduğunun ortaya
konulması, zaman içinde ortadan kal-
dınlması lazımdır. Bence Tûrkiye'nin
birlik ve bütünlüğüne giden yoldaki
engellerden en önemlisi de bu Alevile-
rin üzerindeki görünmeyen baskı.
Küçümseyen onu azımsayan baskıdır.
Bu konuda hem devlete hem aydınlara
önemli görevler düşüyor.
Cumhuriyet'ın bu konudaki çalış-
malan, İlhan Bey'in yazılan, varolan
olumsuz şartlanmalan yıkmada
önemli katkı oluyor.
tLHAN SELÇUK - Ben bir şey ek-
lemek istiyorum. Kimileri dizi yazılan,
bu Alevilik konusundaki tartışmalan
şöyle ele alıyorlar. Diyorlar ki. Sünni-
Alevi yoktur. Müslüman vardır. Ve
bunu bir aynmcılık. bir bölücülük ya
da konuşutaıaması gereken bir konu-
yıı gündeme geürmek gibi düşünüyor-
lar. Oysa, Türkiye bugün bütün so-
runlannı açık seçik ortaya koyrnab ve
konuşmah. Sadece Alevi-Sünni soru-
nu da değil. Başka bir alanda da görü-
lüyor. İşte Kürt yoktur, Türk vardır.
Bu gerçeği yok etmez. Gerçeklik neyse
onun konuşulmasında, tartışılmasın-
da, eğer bir Kürt sorunu varsa soru-
nun açık ve seçik ortaya konulmasın-
da ve Türkiye'deki bütün kültürlerin
de, bütün renkleriyle, bütün inançla-
nn bütün boyutlan ortaya konulması
serbestçe tartışılması gerekiyor ki, biz
özlediğimiz çağdaş kaülımcı demok-
rasiye ulaşabilebm.
Çok uzun süre Türkiye'de 'sınıf
sözcüğünün söylenmesi yasakü. Ve
bundan kazanç sağlamadı Türkiye.
Çok uzun süre Türkiye'de "Amerika
1
-
ya, ya da NATO'ya herhangi bir laf
söylemek, vatan ihanetiyle eş anlamlı
sayıbrdı. İşte bunlar çok değil, bir par-
ça geridc kaldi. Bütün sorunlanmızı
didik didik etmebyiz ve o deyimi çok
seviyorum. 'aklın mahkemesinde yar-
gılamabyız." Akbn mahkemesinin dı-
şında hiçbir sorunumuz kalmamab
yargılanmadık. Gerekli sonuçtara da
el birliğiyle ulaşmaya çabşmalıyız.
Yoksa burada ne herhangi bir mezhe-
bin savunulması yapılıyor, ne herhan-
gi bir inancın daha üstün olduğu iddia
ediliyor. Ne de herhangi bir etnik gru-
bun öbüründen daha üstün olduğu,
vasıflannın yüksek olduğu söyleniyor.
Çağdaş insanın kafasında bunlar aşıl-
mış birtakım önyargılardır.
mek veya bunlann önünde dalga kı-
ran rolü oynayacak toplumsal bazı
güçleri aramak isteyeceklerdir. Bura-
da Alevibk elverişb bir konuda düşü-
nülebilir. Alevilerin kendi kimliklerini
bulabilme çabası içinde obnalan güzel
bir şey. Kimse buna karşı çıkamaz ve
çıkmamabdır da.Fakat bu yapıbrken,
bazı güçler İslamî uyanışa karşı Alevi-
leri kullanmayı dener mi? Bu ülke ay-
dınlanna büyük sorumluluklar düşü-
yor. Çok uyanık olmak ve birleştirici
mesajlan ön plana çıkarmak gerekir.
Türkiye ittihat içinde telâkki edilemez.
60 milyon insan vahdet içinde olamaz.
Çok etnik gruplu, çok dinb bir toplu-
muz. Türkiye ve bölgemiz bir mozaik-
tir. Kaç etnik grup olduğunu kimse
bibniyor. Dinler de öyledir ve bundan
sonra da hep böyle olacaktır. Dolayı-
sıyla birarada yaşamayı öğrenmek
zorundayız. FarkJılığırnızj muhafaza
ederek birarada yaşama formülünü
keşfetmek gerekir. Birbirimizle iyi iliş-
kiler kurup kendimizi anlatma yolunu
seçmehyiz. Böyle bir olgunluğa ulaşa-
bilirsek ümitb olmamak için ciddi bir
sebep yok. Bu da bir sorumluluktur.
Ve hepimize bu sorumluluk, büyük
görevler yüklemektedir.
ORAL ÇALIŞLAR -Çoğunluk
azuüığa tahammül etmeli. Çünkü her
zaman azmlıklar yıllarm getirdiği ezik-
lik içinde daha tepkisel oluyorlar. Bu
tepkiselliği bir olgu ve olağan bir şey
olarak kabul etmek lazım. Her zaman
çoğunluk daha tahammüllü olmak zo-
runda. Çünkü tarihin biriklirdiği yüz-
lerce, binlerce yıllık sıkıntüar var, prob-
lemler var. Alevi dünyasındaki patla-
mayı ben de izliyorum. Kadm harekeli
ilk başta çok aşırı ve uç şeylerle ortaya
çıklı, ama binlerceyılın birikimini ifade
ediyordu. Aynı şey Kürt hareketi için de
geçerli. Hoşgörülü davranmak lazım.
Alevilerin amacı
RIZA ZEL-
YUT - Ben iki
şey daha söyle-
mek istiyorum.
Çatışmalara
girmemek, uz-
laşma noktala-
nnı bulmak ve
bu farkbbklan
bir kazanç ola-
rak görmek hepimizin amacıdır. Alevi
aydınlanmasına önderlik eden insan-
lann hepsini tanıyorum. Hepsiyle ko-
nuştum, hepsinin amacı bu. Alevi
tabanı bu yönde düşünüyor. Çünkü
bizim tabanımız gerçekten banşçıdır.
İnsancıldır, insanda tannyı bulan bir
kitledir. Bu nedenle kavgaya karşıdır.
Kavga etmişse üzerine çok gebnmiştir,
çok eahniştir, ondan kaynaklanmış-
ür.
Ke.entteki Alevi zengjnleri. yeni ye-
ni palazlandıklan için ayaklan da yere
sağlam basmadığı için kendilerini giz-
liyorlar. Sünni zenginler. kendi kültür-
lerini geb'ştirecek dinsel kurumlara
para aktardığı halde, Alevi zenginler
beşkuruş vermekten bile çekiniyor. Bu
cimriliklerinden değil, şu an var olan
ekonomik ve ticiret pozisyonlannı
unÜHniyet'in de yapmak istedi-
ği, zaten işte bu aydınlanmanın ışınla-
nnı topluma serpmeye çalışmaktır.
Aleviler kullanılabilir mi?
ALİ BULAÇ - Hem Türkiye'de,
hem İslam dünyasında toplumsal de-
ğişim ve buna paralel İslami akımlar
geliştikçe, yerb veya uluslararası birta-
kım güçler. bu akımlan nötralize et-
zelbkle günümüzdeki Alevile-
rin istekleri. Alevi mezhebinin yeniden
canlanması veya dinsel istekler deği].
Bizim temel isteklerimiz Türkiye'deki
Sünni kesimin demokraük isteicleriyle
aynı. Türkiye'deki insan haklan ve de-
mokratikleşme paketi gerçekleştiriür-
se Alevilerin isteklerinin büyük bir
bölümü kendiliğinden gerçekleşmiş
olacaktır. Bu nedenle tekrar söylüyo-
rum , devlet ve iktidar yan çizmesin.
Söz vepdiği demokratikleşme paketini
lütfen hayata gecirsin. Bizim başka
hiçbir isteğimiz yok.
BlTTİ
Süleyman Ege, ilk kez bir duruşmada, kitap yayımlamaktan dolayı sanık değil, davacı sandalyesine oturdu
Başbakatılıkköşeye sıkışıyor
B
—10—
aşbakanlık savunmalannda.
olayın sıkıyönetim işlemıni ılgilendir-
mesi nedeniyle bu davaya bakılama-
yacağını ileri sürüyor. mahkemeden
~haksE ve yasal dayanaktan yoksun
olarak açdan davanın reddine karar >e-
rilmesini" istiyordu. Davaya bakan
.\nkara Beşinci İdare Mahkemesi 29
Aralık 1986 tarihli karanyla Başba-
kanlık'ın bu istemini geri çevrmişti.
Kararda.
u
dava konusu olayın çözü-
münde mahkememizin görevli olduğu
anlaşddığıııdan davalı idarenin görev
jtirazının reddine oybirliğiyle karar ve-
rildi" deniyordu.
Duruşma, dava tarihinden iki yıl
sonra 26 Kasım 1987'de yapıldı. O
gün ilk kez bir duruşmada "davacı"
yerindeydim; "kitap sanığı" değil, "ki-
tap davacısı"ydım. Yanımda avukat
irkadaşlanm Halit Çelenk, Üstün
Günsan .. Karşımda başbakan adına
hukuk müşavirleri... Mahkeme kuru-
iunu Başkan Gülsen Yenişehirli, üye-
ler Sema Altıparmak ve Sevgi Aydın
oluşturuyorlardı.
İlk söz sırası davacının... Bizdcn ilk
iözü ben aldım. Bir saate yakın süren
w\ unmamda. davayı tüm kapsamıyla
mava serdım.
"Kitaplartm, bana hiçbir bildirimde
bulunulmaksızm, gizlice imha edilmiş-
tir. Şimdi de bunun belgeleri gizleniyor.
• Ama biz, imhanm nasılyapıldığmı bi-
liyoruz. İmha tutanağmı Sıkıyönetim
Komutanhğı'na başvurumu: sırasmda
gördük ve biliyoruz. 7 kamyorda götür-
dükleri 133 bin kitabım yakûarak imha
edilmiştir. Bize o zaman Sıkıyönetim
Adli Müşavirliği'nde imha belgelerinin
yazûı olarak 'tebliğ' edileceği söylendi.
Sonradan vazgeçtiler. Bilindiği gibi bu
tutum mahkeme aşamasında da sürdü-
rûlmüştür. Kitaplarut yakılarak imha
edildiğini gizlemek için başbakanlık im-
ha tutanağmı sayın mahkemenize ver-
memiştir.
Başbakan adına mahkemeye gönde-
rilen ilk savunmada 'khaplann Sıkıyö-
netim Komutanhğı 'nın 9 Arahk 1983 ve
28 Mayıs 1985 tarihli emirleriyle imha
etülmeüne karar veriMği ve bu emrin
yerine getirüarek 13 Ocak 1984'te An-
kara Emniyet Müdürlüğü'nce SEKA'-
ya testim ediMği' öne sürülmüştür.
olduğunu belirtmek zorunda kalmış,
ancak yine de Bilim ve Sosyalizm Ya-
yvüan'mn kitapları hakkındaki 28
Mayıs 1985 tarihli imha emrinin yerine
getirümesine ilişkin yakma tutanağmı
saym mahkemenize sunmaktan kaçın-
mıştır.
Durum, sorumluluklann bu haksız
eylemi nasıl gizliliğe sığutan bir yakla-
şım içinde gerçekleştirdiklerini göster-
mektedir.
Saym kuruhmuzdan, bir ara karany-
la, yakma tutanağmm mahkemeye ge-
tirtilmesini istivorum."
"uruşmada yaplığım bu savun-
mada. Başbakanlık'ın imha olayı ile
ılgüı "açıklama"lanndaki çarpıklığı
bır kez daha sergiledim. Bu konudaki
açıklamamşövledir:
nasıl bir şey? 28 Mayıs 1985'te
imhası emredilmiş olan kitaplar, nasıl
olur da 13 Ocak 1984 'te yani imha em-
rinden bir buçuk yıl önce imha edilmiş
olabüir?
Biz bu çelişikliğin altını çizip de imha
tutanağmm getirilmesi vstemimizi yine-
leyince Başbakanlık bu kez mahkemeye
gönderdiği ikinci savunmasında önccki
suvını düzeltmeye çalışarak, 13 Ocak
83'te imhası emredilmiş başka kitaplar
'uruşmada, Üstün Günsan, da-
vayı idarenin "objektif sorumluluğu"
yönünden ele aldı; yaptığı savunmada
şu sözlerin altını çizdi:
"Hiç kimse, toplum yararı için de ol-
sa başkalarından dahafazla bir özveri-
ye katlanmak zorunluluğunda bırakıl-
mamalıdır. Demokrasi ve özgürlük
kurallan bunu gerektirir. Toplum yara-
rı adına bazı kişilerin maruz kaldığı bu
tür özel ve doğal olmayan zararlarm yi-
ne toplum tarafmdan karşılanması aynı
zamanda hakkaniyet kurallarmm bir
gereğidir... Bu kuramm temeli, kamu
hizmeti adma yapılan işlem ya da ey-
lemle zararlı sonuç arasmdaki neden-
sellik bağmtn varlığıdır. Bu bağ zarar
gören tarafmdan kanıtlundığı takdirde
aynca idarenin ya da ajanlarmm kusu-
runu kanıtlamak zorunluluğu bulunma-
maktadtr.
Ankara Sıkıyönetim Komutanı aava-
cıya ait, yasak olmayan, yetkili mahke-
KITABIN
ATESLE
D A S I
SÜLEYMAN EGE
melerce aklanmış kitapları toplatmış,
suç öğesi taşımayan bu kitapları yaktır-
mak suretiyle imha ettirmiştir. Davacı-
nın uğradığı zarar açık ve kesin olduğu
kadar, idarieylemin sonucunda meyda-
tıa geldiği de açık ve kesindir.
itaplarmm hiçbirinde suç öğesi
bulunmayan davacmm kusurlu olmadı-
ğı da açıkça ortadadır. Bu durumda
davacmm kusuruna dayanmayan idari
eylemden doğan zararm davalı idarece
ödenmesi gerektiği açık bir hukuksal
sonuç olarak ortaya çıkmakıadır. İda-
renin ödeyeceği zarar miktarmın buna
neden olandan geri almması konusun-
daki rücu hakkmı kullanıp kullanma-
mak idarenin kendisme ait bir sorun-
dur."
Başbakanlık ilk savunmasında.
Devlet ve Bozkurt dergilerinin Anka-
ra Sıkıyönetim KomutanlığYnca imha
ettirilmesi nedeniyle açılan bir davada
Danıştay 10. Dairesi'nin verdiği red
karannı davamıza "emsal" göstermek
istemişti. Duruşmada Halit Çelenk bu
konu üzerinde durdu. Çelenk'in açık-
laması şöyledir:
"Danıştay 10. Dairesi'nin söz konusu
karan, davalı idarenin savma uygun
düşmemektedir. Buradaki olaym, yargı
organlarınca aklanmış khaplann imha
edilmesi olayı ile benzer bir yönü yok-
tur. Aynca Danıştay 'ın bu kararda an-
latımmı bulan redgerekçesiçok açık bir
biçimde bizim davamızı doğrulamakta-
dır.
StHETKK
ANKARA NOTLAKI
MUSTAFA EKMEKÇİ
AtatüPkçünün Ötemû-Strasbourg'da, SenverTanilli'nin evindeydim.Avrupa'-
ya gidip de Tanilli'yi görmeden gelmek oimazdı; onu
çiğneyip geçemezdim! Çok sevindi. Server Tanilli'ye
bakan Japon kızı Firomi, ağırlamak için çırpındı durdu.
Tanilli'ye, Türkiye'ye bir diyeceği olup olmadığını soru-
yordum:
- ömer Asım Bey'e selamlarımı, saygılarımı söyleye-
ceksin; biliyor musun sevgili Ekmekçi, ben ömer Asım
Bey'den çok korkarım! Yazı yazarken, bir yanlış yapaca-
ğım diye ödüm kopar. Yazılarımda titiz olmayı ömer
Asım Bey'e borçluyum.
Tanilli'nin bu sözlerinin üzerinden ne kadar zaman
geçti bilmiyorum; Ankara'dan eşim aramıştı, konuşma
arasında:
- Dün sabah seni ömer Asım Bey aradı, dedi, bir şey
söylemedi; bugün eşini kaybettiğini gazetedeki ilandan
öğrendim. Başın sağ olsun!
ömer Asım Aksoy'un 68 yıllık arkadaşı; Süreyya, Su-
ha, Suat Aksoy ile Esin'in anneleri Beşire Aksoy, 86 ya-
şında gözlerini yummuştu. Beşire Hanım, Cebeci gö-
mütlüğüne, kızkardeşinin yanına gömülmeyi istermiş;
ömer Asım Bey, beni onun için de aramış. Yekta Gün-
gör özden yardımcı olmuş, oraya gömmüşler...
Yakup Kepenek'le eşi Nuran Kepenek, bir toplanb do-
layısıyla gittikleri Abant'tan Ankara'ya dönerken yolda
trafik kazası geçirmişler, Yakup Kepenek olaydan son-
ra, yanm saat baygın kalm.^. Kaburgası kırılmış. Tele-
fonla arayıp geçmiş olsun, dedim. Usuma, Vedat Dalo-
kay'la eşinin çocuklarının trafik kazasında ölümleri
geldi; ürperdim. Vedat'ın iki kızı şimdi, babalannın mt-
marlık bürosunu çalıştırıp onu yaşatmaya uğraşıyorlar.
Bir halk ağıdı vardı, şöyle:
"ölüm ölüm hezen ölüm, / Evden eve gezen ölüm /
Herdüzeni bozan ölüm!"
George Bush gitti, Bill Clinton kazandı; Hacı Tö, nasıl
da üzgündü. Suratından düşen bin parçaydı. Nerelere
gitse acaba? En iyisi gidip Amerika'ya yerieşmek; nasıl
olsa Bush, bir iş verir!
Ankara'da Altındağ, Çalışkanlar Mahallesi'nin muhta-
rı Binali Atik ölmüş Binali Atik dostumdu; Ismail Gül-
geç'le bir gün evine gitmiş, konuşmuştuk. Kızı Yaşar
Seyman götürmüştü. Binali Atik, Kürt-Alevilerdendi,
Tuncelili. 1967den bu yana 21 yıl Çalışkanlar Mahal-
lesi'nin muhtarlığını yaptı. 1980 öncesinde, Dev-Yol'-
cuları koruduğu gerekçesivle, Binali Atik'in tüm ailesi
gözaltına alınıp tutuklandı. İki oğlu da tutukluydu. Oğul-
ları Hüseyin'le, Sinan. Mustafa Kemal askerdeydi. İlk
duruşmada, savcının iddianamesini yanıtiıyordu sıkıyö-
netimde.
- Savcı Bey, sen ne Dev-Yol fifan diyorsun? Ben geldt-
ğimden beri, bu OTTO'lu (ODTÜ'lü demek istiyor) genç-
lerle Atatürk'ü tartışıyorum. Siz de beni yargılıyorsunuz.
Ben Atatürkçüyüm! Savcı şöyle der:
- Buraya gelince hepiniz Atatrrkçü oluyorsunuz. Bina-
li Atik'in tepesi atar:
- Derhal. benim, ailemin kaydını isteteceksin Savcı
Bey! Benim oğlum 22 yaşında, adı Mustafa Kemal! 10
kasımda dogdu. Şu anda askerde. Büyük oğlum Hüse-
yin'in kızının adı Zübeyde! Ben koyuyorum adı, ailenin
buyüğü olarak. Zübeyde, Adana Güzel Sanatlar'da oku-
yor. Getirteceksin bunları. Ben, Kürt-Aleviyim, ama be-
nimle tutuklu yargilanan Sinan'ın adı da Mimar Sinan'-.
dan dolayı konmuştur. Benim sıkıntım, buradaki, içeri-
deki gençler; ben durmadan Atatürk'ü anlatıyorum; ben
bizim uçuk kafalı Alevilerle Kürtlere de anlatıyorum.
- Atatürk olmasaydı, laiklik olmasaydı Alevileri yaşat-
mazlardı! diyorum. Ben, bu gençleri uyandıramıyorum;
ben Dersim olaylarını dinledim, "Devlete karşı gelin-
mez!" Gençlere bunu anlatiyorum, ama uyandıramıyo-
rum. Siz beni burada haksız yere tutuyorsunuz!
Binali Atik, 28 ekimde ölmüş. Yaşamında Altındağ'da
oturup Hacıbayram'a gelmeyen insanlar, ilk kez onun
için camiye gelmişler. Pupuş Bibi -Kürt kadmı- 32 yıldır,
ilk kez Hacıbayram'ı görmüş. Binali Atik, zaman zaman
Pupiş Bibi'yi çağınr, Kürtçe konuşurmuş. Kürtçe konu-
şacak pek kimse kalmamış da ondan.
Binali Atik'te dört dörtlük bir "Atatürkçü" öldü. 21 yılda
Altındağ'a çok şey yapmıştı. Herkesin derdine koşardı.
Belediye otobüs şoförleri bile onun yapbklannı biliyor-
lardı. Orada oturanlar, haydi haydi bilirlerdi...
Turan Dursun'u anımsadım. Müftülük yaptığı sırada,
yöresindeki imamları, vaizleri, müezzinleri toplamış, 10
Kasımlarda Atatürk ün anıtına götürerek çiçek koydur-
muş, topluca saygı duruşunda bulunmuşlardı.
Nazım ın savunmanlarından Saffet Nezihi Bölükbaşı'-
nın gömüt taşında Nazım'ın şu dizeleri var: "Daha çok
dünyaya acıyorsun / Büyük bir insan öldü diye."
Nice gençler ölüp, öldürülüp gittiler. Sinan Suner bun-
lardan biriydi, 1980 Ocak ayında öldürüldü. Onu arkadan
vuran faşist, uzun yargılamalardan sonra, 12 Eylül'ün
yardımıyla aklandı çıkti. İlhan Erdost, 7 Kasım 1980de
işkencede öldürüldü. Ağabeyi Muzaffer, onun adını, adı-
na ekledi. Muzaffer İlhan oldu. Atatürk'ü aşmak istemis-
lerdi, anlaşılmadılar...
Nedim Tarhan öldü; Bulgaristan'da bir otel odasında
yüreği durdu Nedim Tarhan'ın. Ankara'da Meclis önün-
deki törenden sonra memleketine götürüldü cenazesi.
Dört yıl önce trafik kazasında ölen sağın Cengiz Kılıç tö-
renlerle anıldı. Sağınların, ak gömleklilerin öncülerin-
dendi. Ne demiş Nazım Hikmet ölüm üstüne: "Ne ölûm-
den korkmak ayıp / Ne de düşünmek ölümü..."
BULMACA
1
2
3
4
5
6
:
9
1 2 3 4 5 6 7 8 9
I I LJI I Hı • ıı n
J-
• I
FtraFry fTu
n m111 n ı
SOLDAN SAGA:
1/ "Erbâb-ı kenıâli
çekemez nâkıs oıan-
lar / olur
dide-i huffâş
ziyâ^an (Ziya Pa-
şa). 2' Her yani suy-
la çc\ rili toprak par-
çası... Sepilenmiş
koyun derisi. 3/ Ka-
ba bir komedi türü...
Bir atımlık barut
miktan. 4/ Kalifor-
niya'da yetişen
100-150 metre bo-
yunda büyük bir or-
man ağacı. 5/ Bir
sayn... Telli bir çalgı... Bir nota. 6/
Hafif esinti... Su taşkını. 7/ Bir
renk.. Dünya edebiyatçılarını bir
araya getirmeyi amaçlayan kurula-
şun simgesi. 8/ Bır cins küçük tane-
li muşmula... Müstahkem yer. 9/
Vktor Hugo'nun "Notre-Dame'ın
Kamburu" adlı romanındaki Çinge-
ne kızın adı.
YUKARIDAN AŞAGlYA:
1/ "Akarsu krosu" da denilen bot
yardımıyla ırmaklarıgeçır-y. amaçlayan spor dalı. 2/ Borç öde-
me... Büyük ve derin karavana. 3/ Kişinin kendi bedensel ve ruh-
sal benliğine karşı duyduğu asın hayranlık. 4/ Tavlada bir sa-
yı... Germanyum elementinin simgesi. 5 '
p
arola... Halk dilin-
de patatese verilen ad. 6/ Borsada bir senedin gerçek değerinin
altına düşmesi durumu.. Bir göz rengı. 7/ Cinsiyet... Kalayın
simgesi. 8/ Akıtma, dökme... Bestelenmiş her tür şiire Batı'da
verilen ad. 9/ Küçük erkek kardeş... Akdeniz bölgesinde bir akar-
su.