Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11EKİM1992PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Neden Universite Ozerkligi?
Devlet, üniversiteyi tüm dış baskılardan, özellikle siyasal ve devlet
baskılanndan korumak, buna uygun yasal ve özerk bir statü tanıyarak ve
ortam sağlavarak öteki kurumlardan ayn tutmak durumundadır.
Prof. Dr. MAHMUT ADEM Ank
Alman düşünür K.W. Humbolt (1767-
I835), üniversiteyi çağdaş bilimin temeli ola-
rak tanımlamıştir. Çünkü universite. her şey-
den önce bir araştırma topiuluğudur. Top-
lumlar gibi insanlar da gerçeğe dayanmak,
onunla beslenmek istemektedirler. İnsanlik,
üniversiteden gerçeği bulmasını istemektedir.
Gerçeğin araştınlması, bilim adamlannın
kendilerini bu işe özgürce ve tümüyle vermesi
gereken bir uğraştır. Bu nedenle gerçeği tüm
enginliğiyle yakalamaya çalışan topluluk.
üniversitedir. Öyleyse universite; çalışmalar-
da bilimsel ölçütlerin temel alındığı, bilimin
yaşatıldığı ve araştırmalarla geliştirilerek genç
kuşaklara ögretildiği kurumdur.
Günümüz, bilgi çağıdır. Bilim, bilgi üretme-
nin yanı sıra çağdaş teknoloji üreterek, ülke-
nin kalkınmasına, insanlann gönenç düzeyi-
nin yükseltilrnesine katkıda buîunmayı hedef-
lemektedir. Universite, yansız ve bağımsız
düşünebilen, görüş ve düşüncelerini özgürce
söyleyebilen, gerçekçi ve kişilikli öğretim üye-
leriyle toplumda hak ettigi saygınlığa ulaşabi-
1ir.
Gelişmiş ülkelerde öğretim üyesi, bilimi hiç-
bir baskı olmadan yapabilme. genç kuşaklara
serbestçe öğretebilme özgürlüğüne sahiptir.
Öğrencilerin düşünsel yaratıcılığa katılımı da
ancak özgür ve dernokratik ortamda sağlana-
bilir. Öğretim üyesi, önce özgür bir araştırma-
ci, sonra özerk bir ortam ve düzende çalışabi-
len ve bilimi serbestçe öğreten bir bilim
adamıdır. Bu anlamda bir profesörün, bir
devlet memuru gibi atanması, çalıştınlması,
onu istismar etmektir. Çünkü profesör, kendi
kişiliğinde kurumunun bilimselliğini ve özerk-
liğini de temsil etmektedir.
Bu bağlamda universite özerkliğinin bilim-
sel, yönetsel, mali boyutlan vardır. Gerçeğe
değer veren, bilimsel bulgulardan korkmayan
bir devlet özgür ortamda, çıkar gözetilmeden
. Üni. Eğitim Bilimleri Fakülîesi
yapılan bilimsel araştırmalan özendirmekte-
dir. Bu nedenle devlet üniversiteyi. tüm dış
baskılardan, özellikle siyasal ve devlet baskı-
larından korumak, buna uygun yasal ve özerk
bir statü tanıyarak ve ortam sağlayarak, öteki
kurumlardan ayn tutmak durumundadır.
Ülkemizde 12*Eylül askerı yönetimince kuru-
lan universite. YÖK dizgesi ile bireyselleştiril-
miş. dola>ısıyla ••keyfıleştirilmiş", bunun sonu-
cunda da bilimsel ve akademik değerler temelin-
dcn şarsılmış ve tahrip edilmiştir.
YÖKten önceki dönemde fakültenin tüm öğ-
retim üyelerinden oluşan fakülte kurulu; fakül-
tenin aylıklı profesörleri arasmdan dekanı.
yönetim kurulu üyelerini. bölüm başkanlannı.
universite senatosu temsilcilerini, fakülteye bağlı
enstitü ve merkez müdürlerini seçiyordu. Üni-
versilenin tüm öğretim üyeleri. rektörü; univer-
site senatosu da universite yönetim kurulu üye-
leriyle. üniversitenin üniversitelerarası kurul
temsilcilerini ve rektör yardımcılannı seçiyordu.
Böylece üniversite ve fakültenin tüm karar. yö-
netim ve icra organlan büyük bir katılımla,
demokratik bir biçimde seçimle işbaşına geliyor-
du. Bu demokratik sürecin; öğretim üyesi çok
olan tıp gibi kimi fakültelerin kurullannda ço-
ğunluk sağlanması dışında, hiçbir sakıncası bu-
lunmuyordu, hatta çok büyük bir katılım sağla-
dığjndan en demokratik üniversite yönetim
biçimi olarak görülüyordu. Bu dizgede (sistem-
de) akademik yükselmeler ve kadroya atanma
da seçilmiş ve bilimsel organlann yetkisinde idi.
Ömeğjn birdoçent adayının bu unvana hak ka-
zanabilmesi için; üniversitelerarası kurulca be-
lirlenen yabana dü ve bilim jürilerince yapılan
yabancı dil, doçentlik tezi, kollokyum ve dene-
me dersi aşamalannda başanlı olması gereki-
yordu. Profesör adayı için de fakülte-kurulunca
oluşturulan ikinci yabana dil jürisi ile bilim ko-
misyonunca hazırlanan bilimsel raporun, önce
fakülte kurulu. sonra da senato tarafından ka-
bul edilmesi zorunluluğu vardı. Yöneticilerin
doğrudan bir yetkisi voktu.
1981 yılmda 2547 sayılı yasa ile getirilen yeni
yükseköğretim (YÖK) dizgesinde; üniversite
öğretim üyeleri. bilimsel kurullar tümüyle yöne-
tim sürecinden dışlanmıştır. Bu yasaya göre fa-
külte yönetim kurulu. dekana yardımcı bir or-
gandır. Rektör. üniversite öğretim üyelerinin
her birinin yalnızca bir aday için tercihini bildir-
mesi üzerine sıralanan ilk altı profesörden üçü-
nü YÖK cumhurbaşkanına önermekte, bunlar-
dan biri rektör atanmaktadır. Bu. seçim değil,
demokrasi kavramının soysuzlaştınlmasıdır.
Son uygulamada görüldüğü gibi secmenlerden
bir oy alan, altı aday adayı arasına gırebildığı gi-
bi. oylann % 10'unu alan rektör olabilmektedir.
Geri kalan %90 oy ne işe yanyor? Dekan, rektö-
rün önereceği. üniversite içinden ya da dışından
üç aday arasından YÖK tarafından atanmakta-
dır. Yüksekokul, enstitü ya da merkez müdürle-
ri de rektörce atanmaktadır. Uygulamada ken-
dini merkez müdürü, yeğenini enstitü müdürü
atayan rektörler bile olmuştur. Bölüm, anabilim
dalı başkanlan da dekanca atanmaktadır.
12 Eylül asken v önetimınce kabul edilen Yük-
seköğretirn Yasası ile özerklik, üniversiteden alı-
narak YÖKe venlmiştir. Böylece üniversitede
tepeden tabana "emir-komuta zinciri" türü bir
yönetim yapısı oluşturulmuştur. Bu dizge ne
özerk ne de demokratiktir. Bunun adı olsa olsa
"'askersel üniversite düzeni" olabilir.
YÖK düzeninde Türk üniversitesinde akade-
mik kadrçda büyük bir kişilik erozyonu gözlen-
miştir. YÖK öncesi dönemde üniversite ve fa-
külte kurullannda katılmadıklan kararlara
karşıoy yazısı yazan kımi öğretim üyeleri.
YÖK'ten sonraki yöneticilere "evet efendim"
demekle yetinmişlerdir. Bu kişilik erozyonunda:
kararlann bilimsel kurullar yerine yöneticilerce
alınmasınm yanı sıra akademik yükselmelerden
kadroya atanmalara. anabilim bölüm başkanlı-
ğından enstitü-yüksekokul müdürü ya da de-
kan-rektör atanmalanna. döner sermayeden
daha çok ücret almaktan birkaç saat fazla ek
ders ücreü almaya kadar birçok kişisel çıkar sağ-
lamanın da etkisi olmuştur. Çünkü YÖK düze-
ninde karar sürecinin hemen hemen tüm yetkile-
ri; müdür. dekan, özellikle rektör ve YÖK'te
toplanmıştır. Bu anlamda 2547 sayılı yasa bile
tam olarak uygulanmamıştır. Kimi rektörler;
yasa ve yönetmeliğe ters düşen jüri ya da komis-
yonlar oluşturmuşlardır. Hatta 1988,1989yılla-
nnda bir bilim dalında Türkiye"de tek profesör
olmasına karşın. üniversitelerarası kurul bir do-
çentlik jürisine bu profesörü almamış. adaya,
alan dışından jüri üyelerince doçentlik unvanı
venlmiştir. Aynca YÖK düzeni, doçentlik ve
profesörlük tezlerini kaldırdığından bir çeviri ya
da 10 sayfahk bir makale ile birçok kişiye "kolay
profesörlük" ve doçentlik unvanlan verilmiştir.
Bu. bilimsellik adına, bilimsel cinayettir.
Sonuç
Altı yüzden fazla profesörü olan bir üniversı-
teye, üniversite dışından bir rektör, yirmiden
fazla profesörü olan bir fakülte;ye başka fakülte-
den birinin dekan atanması YÖK düzeninin en
antidemokratik ve akademik geleneklere ters
düşen uvgulamalanndan biridir. Hukuk fakül-
tesine ziraatçı, eğitim fakültesine iktisatçı, ista-
tistikçi, siyasal bılimci'gibi dışandan atanan
dekanın, fakültenin bilimsel ve akademik geliş-
mesini olumsuz yönde etkilediğı görülmüştür.
Örneğin bir fakülteye dışandan atanan bir ikti-
satçı; dekanı bulunduğu fakültenin bütçesindeki
milyonlarca liralık yayın ödeneğini, kadrosunun
bulunduğu fakülteye aktarmıştır. Oysa aynı yıl,
sözü edilen fakültenin hiçbir yayuıı yoktu ve ya-
yımlanmak üzere sırada bekleyen birçok ders
kitabı bulunuyordu. Fakülteye yabana bir de-
kan, fakültedeki üç bölümün bire indirilmesini
önerebilmiş, bu öneri YÖK'çe de benimsenmiş-
tir. Bu örneklerden de anlaşıldığı gibi dışandan
atanan dekanlar, görevli olduklan fakülteleri
yüceltmemişler, tersine çoğu zaman küçültmüş-
lerdir.
Kimi yerleşim birimlerinde siyasal iktidardan
istedikleri yolu, okulu. suyu getirmediğinde, se-
çimlerde belde halkı sandık başına gitmeyerek
tepkisıni gösterir. Bir üniversitenin 11 fakülte-
sinden yalnız birine, -ki bu fakültenin en az 20
kadrolu profesörü bulunmaktadır- dışandan
dekan atandığında anılan fakültenin öğretim
üyeleri benzer tepkiyi göstermemekte, bu onur
kıncı uygulamayı alkışlayanlara bile rastlanıl-
maktadır. Bu; baskıa 11 yıllık YÖK düzeninin,
öğretim üvelerinin kişiüklerinde yaptığı en
önemli tahribatür.
Öyleyse çözüm; kararlann temsil gücü yük-
sek. bilimsel ve seçilmiş organlarca alındığı, yö-
neticilerinin, ilgili fakülte ya da üniversite öğre-
tim üyelerince seçildiği bir düzene zaman yitiril-
meden geçilmesidir. Koalisyon protokolü de
hükümet programı da böyle demokratik bir üni-
versite düzeni benimsemiştir. Bunu yerine getir-
melidir.
ARADABIR
TURAN ALTUNTAŞ Emekli öğreımm
Anadolu Sanatçıları...
Büyük kentlerin dışında yaşayan, amatör taşra yazarla-
rı, yapıtlarının basım ücretini ceplerinden öderler. Dar büt-
çeli, sanata gönül vermiş bu insanlar, yapıtlarının dağıtı-
mını da eş-dost eliyle yaparlar. Amaçları kâr olmadı^ından,
her satışta olduğu gibi, bu satışı da zararla kapatırlar.
Anadolu'da sanatçı olmak zor zanaattır. Özveriyle çaiı-
şıp yetkin ürün üreten bu sanat erlerinin yapıtlarından
eleştirmenler söz etmezler. Dergilerin kitap tanıtımcıları
iki satır da olsa değinmezler. Anadolu'nun bir başka ilin-
de, aynı dertten acı çeken bir başka amatör yazar, yerel
gazetenin sanat sayfasında bir şeyler yazarsa da kimse-
nin haberi olmadan o yerde unutulur gider.
Anadolu'nun amatör sanatçıları birbirlerinedestekolur-
lar mı? Hayır, olmazlar. Tek maaşlı, dar bütçeli sanatçı ar-
kadaşı, binbir güçlükle bir kitap bastırmıştır. Sanatçı ge-
leneğine uyarak imzaladığı kitabını, kitaba ilgi duyan arka-
daşlarına takdim eder. Karşılığı, "Aldım, kabul ettim, te-
şekkür ederim'dir. Sanatçı arkadaşayardım etmek, des-
teklemek bu mu? Kitap ederinin en az iki-üç katını vermek
varken kuru bir tesekkürle işin içinden sıynlmak hiç de hoş
olmasa gerek. Bundan sonra, cüzdanımın bir köşesine.
imzalı kitaplar için bir miktar para ayıracağım. Anadolu'-
nun, kendi kitabını kendisi bastıran, sanatçılarına yardımı
bir ilke bileceğim.
Son yıllarda il-ilçe belediyelerimiz "kültür-sanat şen-
liği'ne yakalandılar. Şenlikler belediyelerımizin birinci
gorevi gibi bir şey. Sakın bu etkinliklerden rahatsız oldu-
ğum sanılmasın. Rahatsızlığım şenlikten değil, kültür an-
layışlarından. Belediye yetkililerimiz, "kültür-sanat şenlik-
leri"ne yurtölçüsünde tanınmış birkaç bilim adamı, yazarı
çağırıyor. Bunlarla "söyleşiler" düzenliyorlar. $arkıcı, tür-
kücü getirttiıiyorlar, konserler veriliyor. Sinema artistle-
riyle TV'de görünüyorlar. Sonuç, herkes eğlence yorgunu.
Soralım belediye memurlarına, işçilerine; "Bu şenlikte
kültür düzeyinizyükseldi mi?"diye. Alacağınızyanıt, "Val-
lahi abi, kültürü bilmem de ibrahim Tatlıses çok güzel söy-
ledi" olacaktır.
Kültür = (eşit) kitaptır, kitap eşit uygarlıktır. Kültür-sanat
şenliğine (festivallere) milyonlar harcayan belediyeleri-
miz, kendi ilinde bulunan amatör yazarlarının öykü, ro-
man, şiir kitaplarından birer miktar alsalar, memurlarına,
işçilerine "kültür armağam" olarak dağıtsalar ne güzel, ne
anlamlı olur. Bu davranış, sanatçıya destek olmaktır. Ken-
di işçine, memuruna kültürü kitapla götürmektir.
Kültür Bakanlığı, kendine bağlı kitaplıklara kitap alır. Bu
yıl da (1992) çoksatar büyük yayınevlerinden milyonlarca
liralık kitap almış. Sevindirici ve de olumlu bir davranış. lyi
güzel de... Anadolu'nun taşra yazarlarının kitaplarını kim
alacak? Kendi parası ile bastırıp "kendi yayını" olan bu in-
sanlara destek sağlanmayacak mı?
Okur-yazar sanatçı olduklarına inandığımız Kültür Ba-
kanlığı yetkilileri, Anadolu sanatçılarını nasıl unuturlar?
Nasıl gözardı ederler? Devlet eliyle, büyük yayınevleri
zengin ediliyor demek istemiyorum. Her şeye karşın
amaç, devlet eliyle, güçsüz Anadolu sanatçısma yardım
etmek olmalıydı. Arkeolojik kazılara, eski eser satın alan
müzelere, büyük yayınevlerine milyonlarca lira ayıran
Kültür Bakanlığı, Anadolu sanatçılarının kitaplarına da bir
miktar ayıramaz mı?
Yalnız, Anadolu'nun amatör sanatçısı, Kültür Bakanlığı'-
na nasıl kitap satılır bilmez. Nasıl başvurulur onu da bil-
mez. Bunların hiçbirinden haberi dahi yoktur. Bugüne de-
ğin örneği görülmemiş ki öğrensin. Sayın Kültür Bakanlığı
yetkililerinden örnek bir davranış bekliyoruz. "Kendin
bastır, kendin sat'çı Anadolu sanatçılarına destek olun-
masını diliyoruz. Farklı davranış, farklı dünya görüşünden
doğar. Sizlerden farklı davranış bekliyoruz. Bu davranışı
herkesçilerden değil, sizlerden bekliyoruz. Şenlik düzen-
leyen belediyelerden; sanata, sanatçıya gönül vermiş
aydınlardan bekliyoruz.
ŞANLIURFA 2. ASLİYE HUKUK
1991218-405 MAHKEMESİ'NDEN
Davacı Bekır Bayir vekılı Av. Müslüm Şentürk tarafından davalı Emine
Bayır akyhine açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda:
Davalı Emıne Bayır birçok aramalara rağmen adresinde hulunamadı-
ğından. 13.9.1991 tarihindevcnlenhükûm.
1- Davacının davasının kabulü ile Şanlıurfa merkez Kajıbenye Mah.sı
cilt 0! 3/03. sayfa 35. kûtük 58'de nüfusa kayıtü Ramazan ve tslim'den ol-
ma 1957 D.lu Bekir Bayir ile lsmail ve Şahideden olma 1968 D.lu Emine
Bayır'ın MK'nın 134 maddesi gereğince boşanmalanna,
2- Mûşterek çocuklan 1984 D.lu Mehmeı Fatıh. 1986 D.lu lsmail.
1988 D.lu Ebru Bayır'ın velayet hakkının davacı baba Bekir Bayır a venl-
mesine.
3- Taraflann aynı yerde bulunmalan halınde her ayın son cuma günü
saat 9.00'dan takip eden pazar günü saat 14.00'e kadar. dini bayramların
ikinci günü saat 9.00'dan takip eden ertesı günü saat 17.00'ye kadar. la-
raflann ayn ıllerde olması halınde ıse her yılın 1 hazıran ile 30 hazıran
tanhteri arasında (1 ay süre ile) çocuklann anne ile ^ahsi ılişkilerinin sağ-
lanması bakımından davalı anne Emine Bayır'ın yanında bulundurulma-
smın saglanmaMna. tşbu hüknıün ilun tarihınden itibarcn 15 eün içeri'
sinde kesinteşeceği ılanen tebliğ olunur 1. 10 1991 Basm: S0498
Behice Boran
Türkiye'nin ve
dünyanm aydmlık
geleceğine adanmış
bir yaşam...
Sevgiyle anıyoruz.
Düzenleme Kurulu -
:
-••<••
11 Ekim'92, Saat 14.00 Sepetçiler Kasn (Saraybumu) 12 Ekim'92, Saat 20.00 Atatürk Kültür Merkezi
TANIYANLAR1N GÖZÜYLE BEHİCE BORAN
ANMA TOPLANTIS1
Otunıtn Başkanı: Prof. Dr Ruşen Keleş
Konuşmacılar : Azız Nesın. Prof. Dr. Cevat Geray, Fatmagül Berktay,
Mahmut Dıkerdem. Murtaza Çelıkel, Dr. Nıhaı Sargın,
Oya Baydar. Özcan Keskeç, Rutkay Aziz, Prof Dr. Sadun Aren.
Suphı Karaman, Şukran Kurdakul, Ugur Mumcu
KÜLTÜR VE SANAT GECESt
Sunan : Nevzat Şenol
Sanaıçılar : Emın Igûs
Julıde Kural, Yaman Okay
Hasad Dans Toplulugu
Fılm ve Slayt Gösterisi
Haşmet Zeybek
E t k i n l i k l e r Ü c r e t s i z d i r
PENCERE
Galari • Atöly* 232 64 26 • 230 21 87
güzel sanatlara
hazırlık
H. t Ç İ - H. S O N U
1992 - 93 MSÜ End. Us. 1. ELİF KUT Sahne
- görüntü 1. EBRU ÖZTAYLAN, seramik
l.TOLGA TOLGAY, heykel 1. ERBİL
YAŞAROĞLU iç mimarlık 2. AHMET COKA
uzun dönem çalısarak başanlı oldular.
Lütfen zaman kaybetmeden başvurun.
istasyon sanat evi
ERE.NKOY 3»> ıl 31 52 M
TEŞV1KİYE 2 ı 0 50 50 230 66 1^
. resım
seramik
takı - mücevher
mankenlik
çocuklarla sanatH. t Ç İ - H. S O N U
D İ L E Y E N H E R K E S E A Ç I K
S A N A T Ç A L I Ş M A L A R I
5 E Ö M 1992'DE BAŞLIYOR
istasyon sanat evi
ERENKOY 385 *1 31 52 35
TEüjVİKİYE 240 56 50 - 230 66 1"
Bılı:isj\.ıılı.
IÇ MIMARI
GRAFİK
TEKSTİL
"Batlk-StlüstUk"
RESİM
"Vttnıy-Fresko"
Güzel Sanatlara
HAZIRLIK
Kars K*yjU«n
Yıl sonu sergisi
543 82 92 - 583 38 54 BakutOy
BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ
YABANÇIDİLLER YÜKSEKOKULU
İNGİLİZCE SONBAHAR KURSU
17 Ekim 1992 tarihinde başlamak üzere hafta içinde 6 saat,
hafta sonlannda 6 saat olmak üzere iki ayn Ingilizce Dil
Eğitim Kursu açılacaktır. Adaylann Boğaziçi Üniversitesi
öğrencisi olmaması. en az lise mezunu olmalan ve
başvurulann en geç 14 Ekim 1992 tarihine kadar yapılması
gerekmektedir. Adavlara müracaat ettikleri gün seviye
sınavı verilecektir.
Adres: Boğaziçi Üniversitesi,
Güney Kampüs, Yabancı Diller
Yüksekokulu Binası
tLAN
YARGITAY10. HUKUK DAİRESİ
BASKANLIĞI'NDAN
DosyaNo: 1992/9869
Davacı Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından dava-
lılar 1- Merdan Koç. 2- Selahattin Kâgjt adına Av. Bahri Aydın aleyhleri-
ne tstanbul 1. tş Mahkemesi"nde açılmış bulunan 28.5.1992 gûnlü,
1990/219 esas, 1992,309 karar sayılı alacak davasının temyızm incelen-
raesi, davacı ve davalılardan Selahattin Kâğt avukatlannca istenilmesi ve
davalı Selahattin Kiğıt avukatınca da duruşma talep edılmekk
Davalılardan Merdan Koç'a posta ıledavetıye tebliğ edılemedığınden.
duruşma gününün ilanen teblığıne karar verilmış olmakla 22.12.1992 Salı
günü saat 09 15'te duruşmaya getmediğinız takdirde duruşmanın gıyabı-
nızda yapılacağına daır işbu ılan duruşma günü tebliği yerine gecerli ol-
mak üzere davalılardan Merdan Koç'a ilanen tebliğ olunur.
Basın: 38956
AMASYA KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo 1991 45 KararNo 1991 32
Hakim : HüseyinNecati Aksov. 23657 Katıp . Gülseren Süer
Davacı : Orman Işletme Müdürlüğü. Amasya
Vekilı : Av FırdevsGöztaş. Amasya
Davalı : HalimeKol.Musakızı. Ormanözüköyünden. Amas-
ya adresi meçhul
Dava : Kadastro tespitının iptali
Davatarıhi: 28 11 1990 K Tanhı 10 6 1991 Parscl : 1936
Davacı vekilınin mahkememize acmış olduğu davanın yapılan açık
vargılaması sonunda-
Mahkememızden verilen 10/6,1991 gün. 1991/45 E-32 K. sayılı karan
ılc da\acı vekılinin açmış olduğu davasının kabulüne. Amasya. Merkez.
Ormdnözü Koyü 1936 parsel sayılı taşınmaan komisyon karannın ıptalı
ile orrnan olarak Hazine adına tapuya kayıt ve tescilinc. davalının nlyet-
likle ilgılı ıbaresinin oeyanlar hanesinden silınmesine. 5 200.- lira bakiye
harcın davahdan alınarak Hazıne'ye gclır yazılmasina. 413.800.- lira da-
vacı tarafından yapılan yargılama gideri ile 5.000.- lira ücreti vekaleün
davahdan alınarak davacıya verilmesıne karar verildığı. da\alının adresi-
nın siiptanamaması nedeni ile karar tebliğ edilemediğınden ışbu ilanın
y.ıyını tdnhındenitibaren I5günsonra kesınleşeceğı ılanen tebliğ olunur.
AMASYA KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1991,65 KararNo: 1991232
Hakim: Hüseyin Necati Aksoy 23657 Kalıp: Semra Aksakal
Davacı. Orman İşletme Müdürlüğü. Amasya
Vekili Av Firdevs Göztaş
Davalı: Hatice Gülegen. Ahmet Kızı. adresi meçhul
Dava Kadastro tespitının iptali
Dava Tarihı: 28 II 1990 K.Tarihi 19 9 1991 Parsel 1383
Davacı vekili tarafından mahkememize açılan davanın yapılan açık
yaralaması sonunda.
Mahkememizden venlen 19 9 1991 gun, 1991 65 E-19911'232 K sayılı J
karan ile davacı vekilınin açmış oiduğu davasının kabulüne. Amasya. i
Merkez. Ormanözü Köyüne aıt 1383 parsel sayılı taşınmazın komisyon I
karannın iptali ile orman olarak Hazine adına tapuya kayıt ve tescilıne. I
davalının zılyetlikle ilgili ıbaresinin beyanlar hanesinden silınmesine. |
5200- lira bakiye harcın davalıdan alınarak Hazine'ye gelir yazılmasına. I
davacı taralından yapılan 144.640- lira ve 10 000- lira ücreti vekaleün
davahdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiğı, davalının adresı-
nın tespit edilememesı nedeni ile karar tebliğ edılemedığınden ış bu ilanın
yayım tanhınden itibaren 15 gün sonra kesınleşmiş sayılacağı ilanen tebliğ
olunur. Basın No: 50442
Gözü Açık mı Gitti?..Ölüm döşeğinde son soluğunu verirken VVilly Brandt'ın
gözieri nasıldı?
Açık mıydı?
Öyle sanıyorum ki 21 'inci yüzyıla 8 kala, dünyamızdan
gözü açık gitti Brandt, geride kalanlara nice dersler vererek
ve Yunus gibi selam ederek...
Brandt'ın künyesi çarpıcı: Gayri meşru birçocuk. Hitler'e
direnen gazeteci. Norveç'e kaçan Alman. İkiye bölünmüş
Berlin'de Batı yakasının belediye başkanı. Doğu Almanya'-
yı tanıyan başbakan. Varşova'da Yahudi anrtı önünde diz
çöken devlet adamı. 1971 Nobel Barış Ödülü sahibi. Sos-
yalist Enternasyonal'in doğal lideri. Olağanüstü bir barışçı
ve en önemlisi insan adam...
Doğu'ya açılma (ostpolitik) sıyasetinin yaratıcısıydı; iki Al-
manya'yı yakınlaştırdı; sonra yaşamında tek Almanya'nın olu-
şumunu gördü, ama özlediği dünya bu muydu?
Brandt, "Yeni Dünya Düzeni"t\\ mi amaçlamıştı?
•
18'inci yüzyılda, Alman felsefecisi Immanuel Kant, ünlü
yapıtında soruyordu:
"Aydınlanma Nedir?"
Aklın inançtan bağımsızlaşması kolay mı?.. Almanya "re-
form"ur\ anayurdu idi, Luther'i yetiştirmişti, ama Fransa 1789
Devrimi'ni gerçekleştirirken Cermen ruhu 'romantizmln ala-
casına kaydı. 'Genç Werther'in Açılan" umutsuzluğu ve ka-
ranlığı simgeliyordu. Demokrasi, denge ve akıl istiyordu, ro-
mantizmin coşkusu öylesine bulanık bir nehirdi ki alıp götü-
rüyordu Almanları...
Nereye kadar?
Nibelungen'den kökenlenip VVagner'de ruhunu arayan Al-
man'ın Hitler'e tapınması bir rastlantı mı? Goethe'nin Dok-
tor Faust'u sınırsız güç uğruna ruhunu şeytana satmamış
mıydı?.. 20'inci yüzyılın ilk yansında patlak veren Nazizm,
aklı dışlıyor. insan ruhunu gamalı haçtaçarmıha geriyordu.
VVilly Brandt, daha yirmi yaşındayken 'gamalı haç'a karşı
direnmek için Norveç'e kaçtı.
Artık o bir 'vatan haini' idi.
İkinci Dünya Savaşı'yla Nazizmin defteri dürüldüğünde,
yurduna "vatan kahramanı" olarak döndü.
Almanya yenikti...
Alman yıkık...
Kendisini 'üstün ırk' dıye bilen Cermen gözlerini yerden
kaldıramıyordu, ağır bir utancın ezikliği içindeydi; egemen-
lerce cezalandırıldı; Almanya ikiye bölündü; VVilly Brandt'ın
Varşova'daki Yahudi Anıtı önünde diz çöküp tövbe istiğfar
eylemesi, kendisi adına değil, halkı uğrunadır.
Artık barışçı ve demokrat Almanya'nın yaratılmasına sıra
gelmişti. Brandt, bu özlemin en büyük mimarlarından birisi-
dir. Yenilgiyi ve yengiyi görmüş, insanlığın en acılı tezgâhında
pişmişti; sosyal demokrasiyi yurdunda kurmak için eline eçi
bulunmaz bir tarihsel fırsat geçmişti.
O fırsatı kullandı.
Ostpolitik'i benimseyen, Doğu Almanya'yı tanıyan VVilly
Brandt, iki Almanya'nın birleştiğini de yaşarken gözleriyte
gördü, ama neler oluyordu?
*
Almanya'da Hitler'in ruhu yeniden dolaşmaya mı başla-
mıştt? Irkçılık hortlamış mıydı?
Yabancı düşmanlığı kol geziyordu, kamuoyu yoklamala-
rına göre her üç Almandan birisi gerici, sağcı, ırkçı eğilimle-
re kaymıştı. İki Almanya'nın bırleşmesinden doğan güç ve
güven, şeytana ruhunu satmak için hazır olanların hırsını kö-
rüklüyordu. Sovyetler'ın yıkılmasından sonra doğan boşluk
ve kargaşada Almanya, kötü roller oynamaya adaylığını şim-
diden koymuştu; burnunun dibindeki Bosna-Hersek kıyım ve
fcınmlarına bile boş gözlerle bakıyor, fırsat kolluyordu.
İnsanlığın barış içinde yaşamasını hayatının anlamına dö-
nüştüren VVilly Brandt gibi bir adam, adaletsizlik üstüne ku-
rulmak istenen "YeniDünya Düzeni"ni benimseyebüir miy-
di? Irkçılığa göz yumabilir miydi?
Bir büyük adam, bir tarihsel kişilik, VVilly Brandt, gözlerini
yaşama yumdu...
Yumarken gözü açık mı gitti?
1KIYMMH SAVAŞI
CIATEZGÂHINDA2000'e Doğnı virte geleceği yazıyor PKK-Pejm«rge savafinın
açtığı yeni sayfa. Wasrıington muhobirimiz Pentogon'un Tür-
kiye-iron savası senaryosunun knpoöını oçtı. Kifkırhcı CIA
elabinin özellilderi Karargâh, Amenkan-Türk Doslluk Kon-
sevi... "Pesmerge genelkurmayı'ndaki Türk subavlar. Ta-
labani'yte görösen Orgenerd'i açıldıvoruz... ABD, Muavener'i
neden vurau?.. GenelCjrmay'daki Albay'ın ağzından TStCnın
havası... Jandarma Genel Komutanı BiHis'in değiştirdiâi
"Amerika-PKK" raporu... 2000'e Doğru Bağdat'taydı: Inak
ceprtesinin bilinmeyen yönü.
I
SİKORSKmrE CA6UR KAM$TI
Helıkopter ihalesinın perde arkası.
AZİZ NESİN'LE: TKP.'İP, PKK, Mao, Demirel ve
Ingilizlerin zekâsı üzerine.
Sendilca kongrelennde tarhsılıyor "Kürt sorununda isçi
altematifini Karekete geçirelim" • Türk Tobiplef BJrKâi s«rİMSf
pivasaya isvan arti • Asferix'fn kafıramanlan Galadar'ın
Anadolu macerasını, Osman Şahin yazdı • kra dovolon v*
solcu avukarlar • Şükrü GOnbulut, Kaflca'nın tiksindiren
yönünü yazdı • Fotospor Genel Yayın Yönermeni'yk»
görüsme: "Yalan da yazjyoruı".
tLAN
T.C.
İZMİR 9. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ
Sayı: 1991/456
Davacı Mehmet Salih Mohr vekili tarafından davalı İbrahim Ay-
dın vs. aleyhine açılan tazminat davasında davalı İbrahim Aydın'ın
Diyarbakır Bağlar Fetih Mah. 97 Sok. No: 10 adresine çıkarıİan da-
vetiye tanınmadığı bahisle iade edilmiş zabıtaca yeni adresi buluna-
madığından gazete ile ilan yapılmasına karar verümekle davalı
Ibrahim'in 22.10.1992 günü saat 10.30'daki duruşmaya bizzat gel-
mesi veya kendisini bir vekille temsil ettirmeniz aksi takdirde yargı-
lamaya yokluğunuzda devam edilip hükum verileceğı dava dilekçesi
yerine kain olmak üzere ilan olunur.
Basın: 38723