06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 EKİM 1992 CUMARTESİ 12 DIZIYAZI Bükreş'te bir açık hava kıraathanesi. Leyla, doğunun gizemli kentindeki gençük yıllanna dönüyor Leylaîstanbııl'unuaıılatıyor.2- Bükreş'te yaz geeeleri ılık oluyor. Leyla ile Rumenlerin geç saatlere ka- dar kaldıklan açıkhava lokantalann- dan birinde büyük ağaçlar alnnda bir masaya oturmuştuk. Son Paris moda- sına göre giyinmiş kadınlar, Fransada görsek Güney Amerikalı diyebileceği- miz esmer erkeklerle bir çigan orkest- rasının müziğine uyarak dansediyor- lardı. Leyla onlann mat tenlerine. yapışık taranmış saçlanna karşı pek de duyar- sız görünmüyordu. Kimi zaman göz- Icrini onlann gözlerine dikiyor ve hiç kırpmaksızın öylece bakıyordu. Çok konuşuyordu: Kendisinden söz edi- yordu. Kendisinden belirgin ve kesin bir tonla, alabildiğine doğal olarak söz ediyordu. "Ne yani!" diyordu bana, saldırgan bir tavırla, "Siz Fransızsınız ve nasil oldu da yukandan bakan bir havayla bana hâlâ sormadınız: "Eee, Türkiye'- de kadınlar artık peçe takmıyorlar, değilmi?" "Paris'e geldiğımden beri hep bu so- ruyla karşılaştım!" "Ama, dostum, sizin yurttaşlannı- zın düşündüğü gibisinden bir Doğu, Fransa'da bulunuyor aslında. sizin taşralannızda bulunuyor. genç kızla- nn. pazar günleri anneleriyle (oku- duklannı gözetim altında tutan bir anne) ayin dinlemeye kiliseye gjttikle- ri. zamanlannın en büyük bölümünü giyinmeye, süslenmeye ve bir koca bulmak için dolaplar cevirmeye ayır- dıklan taşralannızda bulunuyor. "Üstelik sizin kızlannız koca seçrne bakımından benim büyükannelerim kadar beceriksiz. Seçme. bilmeyi ge- rektirir, peki erkekler hakkında ne bi- liyor bu küçük bakireler? "Ben, 'Doğulu', isteklerimin, gücü- mün ve zayıflıklanmın bilincinde ola- rak hayata atılıyorum." Biraz ötemizde Romanyalı bir çift, Bükreş'te kibarlık sayılan, "r"leri gırt- laktan yuvarlayan bir Fransızca ile tatlı şeyler söylüyorlardı birbirlerine. Leyla ilk gençliğini anlatmaya ko- yuldu "Yanında büyüdüğüm Ichtar Bey benim gerçek babam değildi. Doğu- mum annemle boşanmalanna neden olmuştu. Yine de beni kendi yanında ahkoydu. "Pera'da kocaman bir evde otunı- Leyla Ya da Açgözlü Genç Kızlar R O G E R V A I L L A N D Çeviren: Feridun M. AKSIN İ5ütün gizlerini açığa vuruyor. Ilık bir yaz akşamı Bükreş'te. Dans edenler, son Paris modası giyimli kadınlara gözünü dikiyor Leyla. çok konuşuyor. Kendisinden kesin bir tonla, alabildiğine doğal olarak söz ediyordu. 'Ben 'diyor: Doğulu isteklerimin, gücümün ve zayıflıklanmın bilincinde olarak hayata atılıyorum. Yıl 1930. Leyla'nın gençlik yıUannın Beyoğlu'su. Seiahattin Giz'in objektifinde ölümsüzleşen bu fotoğrafta ünlü Çicek Pasajı'nın biraz ötesiıide 1970lerde tarihe kanşmış Degustasyon Lokantası'ıun önünde nergis satıcısı. İstanbul'un, savaştan önce yal- geç saatlennde kavga çıkıyor. taban- giyim kuşam zevki alrruştı. Boşandık-yor. nızca Avrupalılann oturduğu, ama calar patlıyor. polis işe kanşıyordu. şimdi. Türklerin de gittikce daha fazla Ertesi gün iri kahkahalar ataraİc anla- yerleşmeye başladıklan mahallesidir burası. İchtar Bey daha ilk günierin- den Mustafa Kemal yönetimine katıl- dı ve önemli işlerde sorumluluk yük- lendi. "Çok misafiri geliyordu. Cumhuri- yetçiler, o günlerin genç yöneticileri, avukatlar. mühendisler, gazeteciler her akşam evde toplanıyorlardı. Sık sık yemekten sonra hep birlikte çıkı- yorlar, sinemaya, oradan gece klüple- rine gjdiyorlardı. Kimi zaman gecenin tıyorlardı olayı: İktidarda dostlar olunca kovuşturmaya uğramaktan hiç ama hiç korkulmazdı çünkü. Baş- ka akşamlar masa başında saatler boyunca rakı içiyorlar, Türkiye'yi Av- rupa'dan daha Avrupalı bir ülke ya- pacak proje taslaklan üzerine bitmez tükenmez konuşmalara gömülüyor- lardı. Doğan gün onlan kör kütük sar- hoş buluyordu. "Annemi çok seyrek görüyordum. Rum olan annesinden yaşam dolu bir tan sonra Büyük Pera Caddesi'nde bir moda mağazası açtı. Oldukça hatın sayılır bir düzeyde olan kişisel varlığı, yılın bir bölümünü Fransa. îsviçre, Italya'ya yolculuklarla geçirmesini sağhyordu. "Ben Fransızca, Almanca. İngilizce. ve Italyancayı Alman Kolejinde öğ- rendim. Yunancayı da mürebbiyem öğretti. On iki yaşındayken Türkçe- den başka beş yabancı dili rahatça konuşuyordum." "O yaşımdan itibaren Constanti- nople'un en büyük kitapçısında bana bir hesap açılmıştı. Bütün gecelerim okumakîa geçiyordu: sabahlan birkaç saat uyuyordum; gündüzleri okula gi- diyor, ödevlerimi yapıyordum. Çok parlak bir öğrenciydim. "Kimi zaman, akşam yerneğjnde Ichtar Bey beni çağırtırdı. Ülkemir yavaş kol hareketleriyle oynanan oyunlannı ve boğuk bir sesle söylenen şarkılannı da öğrenmiştim. Eve gelen dostlar önünde şarkı söyler ve oynar- dım. Sonra bana Dante'den, Shakes- peare'den ya da Racineden parçalar okuturlardı. Babam diye bilinen kişi benimle pek övünürdü. "Klasiklerden baska şeyler de oku- yordum. Kısa zamanda sembolistleri ve bizde bütün orospulann ezbere bil- diği Baudlaire'in ötesine geçmiştim. Loti'leri, Farrere'leri, Anatole France'lan, Paul Bourget'leri küçüm- süyor ve bir yana itiyordum. "La Nouvelle Revue Française"(*) ve "La Revolution Sürrealiste"(*) başucumdan hiç aynlmıyor, odamın duvarlannı Pi- casso ve Chirico'nun röprodüksiyon- lan süslüyordu. "Alman kolejini bırakarak Fransız Galatasaray Lisesi'ne girdim. On beş yaşında olgunluk sınavlanna hazırla- nırken felsefeyi keşfettim: Hegel"i, Ni- etzche'yi. Bergson'u, Alman fenome- nolojistlerini, sonra da Karl Marx ve Lenin'i. Şöminemin üstüne bir Lenin büstü koydum. Ama aklım fıkrim Fransa'ya gitmekteydi. "Bir üvey anne gelip yerleşti eve. Es- ki usul bir Türk kadıruydı, tek derdi kocasının onu mücevherlerle donat- masıydı. Aynca olası bir. boşanma durumunda onurlu bir geçim rahatlı- ğını güven altına almayı da hesaplı- yordu. Beni kıskandığından ve kuşku duyduğundan ustaca düzenlenmiş bir rahatsızlık havası yarattı evde ve be- nim eğitimimi deyarn ettirmek için Paris'e gitme isteğımi daha da kesin- leştirdi. Ichtar Bey buna karşıydı: Bir Kemalist için bile. kızını yalruz başına yabancı bir ülkeye göndermek büyük bir gözüpeklik istiyordu henüz." "Annemle anlaştım. bana her ay belli bir para göndermeyi kabul etti. Aynı zamanda ben gittikten sonra onun da aynı miktarda para gönder- mesi için eski kocasmdan yasal yollar- la istekte bulunacaktı. Bana birinci mevki vapur bileti için gerekli parayı verdi. "O günden bu yana akan dört yıh Paris'te geçirdim. Birkaç günlüğüne başka Avrupa kentlerine gittiğim de oldu. Şimdiyse annem de Ichtar Bey de bana güçlük çıkarryor, parayı kese- ceklerini bildiriyorlar. Bahanelerine gelince, benim Sorbon'a değil de Montparnasse barlanna devam ettiği- mi öğrenmişlermiş. Bunu orada halle- deceğim." "Kuşkulan, yersiz mi peki?" "Ben iki yere de devam ediyorum ve daha başka yerlere de: Mens sana in corporo sano; insan. nıhunun gereksi- nimleri gibi bedeninin isteklerini de doyurmalıdır." Bütün gizlerini açığa vurduğu bu unutulmaz konuşmanın ertesi günü. Flech d'Orient bir kanat vuruşuyla bi- zi Balkanlar üzennden İstanbuİ'a gc- tirdi. *Nouvelle Revue Françaıse: 1909 da kurulan; Andre Gide. Jan Paulhan gibi ünlü yazarlann yönetmenliğini yaptığı, etkin edebiyat Dergisi. * La Revolution Sürrealiste (Gerçek üstücü Devrim) Gerçeküstücü sanat- çılann 1920'lerin sonlannda çıkardık- lan sanat dergisi. SÜRECEK Birey anarşiye, devletbaskıyayol açar Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu, insan haklannın slgortasıdır. C M U K R E FO R MU DOC. DR. BAHRİ ÖZTÜRK B T .4- utuklama uygulamada adeta otomatiğe bağlanmıştır. Bunun önlen- mesi için tutuklama karannın duruş- malı verilmesi ve karann da gerekçeli olması sağlanmalıdır. Tasanda bu ko- nuda da hüküm vardır. ancak yeter- sizdir. Tasan ile(madde 19). savunma avu- katının dosyayı inceleyebilmesi kural haline getirilmektedir ki. bu sa\ unma- nın hazırlanabilmesi bakımından son derece olumlu bir gelişmedir. Bugün uygulamada dava dosyası adeta savcı- nın özel malı gibidir. her avukata açık değildir. Buna gerekçe olarak da ha- zırlık soruşturmasının gizli olduğu söylenir. Uygulamada CMUKmadde 143'e rağmen, incelemektedir. Dileriz tasan ile getirilen hüküm. aynı akıbete uğramaz. Tasannın 230. maddesi ile CMUK madde 144 değiştirilmektedir. Buna göre "yakalanan veya tutuklu bulu- nan kişi vekaletname aranmaksızın müdafı ile her zaman ve konuşulanlan başkalannın duyamayacağı bir or- tamda görüşebilir. Bu kişilerin müdafı ile yaaşmalan denetime labi tutula- maz." B'ızce bu düzenleme sırasında kantann topu kaçınlmış. oranlılık il- kesi hiçdikkale "lınmamış, sanık kayı- nlmıştır. Sanık kayınhrsa anarşi. dev- let kayınlırsa, baskıcı bir yönetim ortaya çıkar. Sanığın savunma avuka- tı ile yapacağı görüşmclerin vc yazış- malann dcnclım dışında bırakılması bir hukuk devletinde kabul cdilcmez. Bülun avukatlar iyidir. ancak ba/ı avukatlann. sunıklar için kuryclık yaptıklan. teröristlerin eylcm planları- nı laşıdikları görülmüş bir olaydır. Keza mafyanın. avukalı marifctiyle ceza vc tulukcvL-rindc uyuşturucu tı- ıstrcıi yapması ınümkündür. Örneklcr çoğaltılabilir. Bu nedenle sanıkla avu- katı arasındaki görüşme ve yazışmala- nn. "şüphe bulunması halinde" denet- lenmesi gerekir. Ancak bu denetimin uygulamada yasağa dönüşmemesıne dıkkat edilmeîidir. Adalet Bakanlığı. "Adli Kolluk Ka- nunu Tasansı" başlıklı bir tasan hazır- lamış ve suç kolluğunun kurulması yönünde önemli bir adım atmıştır. Bizce vakit geçirilmeden. insan hakla- rını. sorgu tekniklenni vesair delil top- lama tekniklerini bilen ve eşyalan konuşturabilen kimselerden oluşan. her türlü laboratuvar araç ve gereçle- rıyle donaulmış uzman bir suç kolluğu Türkiye genelinde fiilen kurulmalıdır. Bu tekniklere vakıf olmayanlann. ör- neğin sorgu tekniklerini bilmeyenlerin işkenceye yönelebildikleri bir gerçek- tir. İyi eğitilmiş bir suç kolluğu olma- dan ceza muhakemesinde hukuk dev- leti ilkesini gerçekleştirmek çok zor- dur. Sonuç İktıdar. insan haklan ihlallerinin ve fakat özellıkle işkcnce adı verilen kor- kunç hastalığın teşhisinde yanılmış vcya yanılmak istemiş yahut yanıltıl- mış. bunun tabii sonucu olarak da söz konusu hastalığın tedı:»isinin "sadece kanun yapmak" olmadığını. asıl soru- nun mevcut kanunların vc iç hukuk kuralı haline gelirilmi^ milletlcrarası andlaşmaların. özelliklc dc insan hak- lannın sigortası durumunda bulunarr CMUK'nın uygulanmamasından kaynaklandığını anldyamamış veya anİamak istcmemiştir. İnsan haklan ıhlallerını önleyccekleri vaadiyle ikti- diira gclenlcr luıkıık devleıi ilkesınin uygulamada geıçeklet}tınlebilmesı \c bu suretlc ınsan haklan ihlallerinin ön- L'nebılmcM ıçm gcrcklı İcdbırlen dcı- hal alarak bu konuda daha lazla kaybına yol açmamalıdırlar. 'ızce. ceza muhakemesinde in- san haklan ihlallerinin önlenebilmesi için alınması gereken ilk tedbirler şun- lardır: A • Her şeyden önce bu yoldaki siyasi idare net ve kararlı bir şekilde ortaya konmalı: hükümet ve ilgili ba- kanlarla bunlann halkla ilişkilerden sorumlu yetkilileri her fırsatta. başta işkence olmak üzere. ceza muhakeme- sinde insan haklannın ihlal edilmesini asla tasvip etmed.iklerini. işkence ya- panlann. kim olursa olsun, kesinlikle korunmayacağını kamuoyuna açıkla- malı ve daha sonra da bu açıklamala- nn uygulamaya yansıyıp yansımadık- lannı ciddi bir şekilde takip etmelidir- ler. Böyle bir faaliyei. diğer yararlan yanında. en başta insan haklan ihlalle- rinin ve fakat özellıkle işkencenin psi- kolojik tabanını ortadan kaldırır; hukuk devleti ilkesinin fiilen gerçek- leştırilebilmesinin en önemli şartlann- dan olan güven orlamını tesis eder. Böyle bir ortamın olmadığı yerde in- san haklan ihlallerinı önlemck çok zordur. Eğer bir ülkede bir bakan her fırsatta insan haklan ihlallerini tasvip etmediğini açıklıyor; bir başka bakan da güvenlik kuvvetlerinin "çalışma şevklennin kınlmaması gerektiğini" söylüyorsa. o ülkede güven ortamının saelanabilmesi mümkün değildir. İşkencenin çalışma şevkı kınlmalı- dır! Yetkililerce. dünyanın sayılı devlet- leri arasında bulunduğu açıklanan. hukukla bağlı olduğu her fırsatla dile getirilen birdevletin. memurlannın ça- lışma şevklerini kırmadan. bunlar ara- sında işkence yapanlarla yapmayanla- n ayırabilecck kudrete sahip olmadığı- nı kimse ileri süremcz. Aâm Ceza hukuku bakımından devletin memuru durumunda bulu- nan jandarma. polis vc savcıya. insan haklannı ihlal etmemeleri veya ctıir- memclcri, özellikle de işkenceye baş vurmamalan konusunda ıigili bakan- lar tarafından ciddı bir şekilde talimat verilmclı: bu talıınata uymadığı tespiı cdilcnlcr hakkında ceza vc disiplin muhakcmesi yapılması kolaylaşlınl- malıdır. Bu konuda daha köklü çö- züm. insan hakl l.lal edcn ınc- murlan da korııyun (kayıran) Memu- rin Muhakematı Hakkında Kanun gibi özd yargılama kurallan ihtiva eden kanunlann bir an evvel kaldınla- rak. bu gibiler hakkında savcılığın dava açabilmesinin mümkün hale ge- tirilmesidir. Ne var ki. bu noktada karşımıza bir başka sorun çıkmakta- dır. O da savalığın bugün içinde bu- lunduğu büyük krizdir. Savcı CMUK madde 154'te ycr alan kuralı uygu- layarak. insan haklan ihlallerinin. özellikle de işkencenin önlenmesinde önemli birrol oynayabilir. Ne var ki. uygulamada bu kural işletilmemekte- dir; savcılar, 'hakkında ceza davast açacağım polisler daha sonra bana hizmet etmezler' diyebilmektedirler. Hazırlık soruşturmasının beyi savcıdır denir. Oysa tatbikatta savcı değıl. po- lis vejandarmadır. zira sava. delil top- lama işini polis veya jandarmaya bı- rakmıştır. Hazırlık soruşturmasının sonunda kamu davası açılırken. delil- ler savcı tarafından değerlendirelecek- tır. Ne var ki, uygulamada delilleri değerlendirme işı de mahkemeye bıra- kılmıştır. Delil toplama ışini kolluğa. değerlendirme işinı de mahkemeye bı- rakan savcı. kendisinden beklenen fonksiyonu yerine getiremez hale gel- miştir. Hesap sorma kanallannın. memuru halka karşı korumak (kayır- mak) içın. tıkalı tutulduğu ülkelerde insan haklan ihlallen elbeıteki olacak- tır. Çünkü. bu tür ülkelerde yapılan ihlal. yapanın yanında kar kalmakta- dır. Bilindiği gibi. ferdin kayınlması anarşiye. devletin (memurun) kayınl- ması da baskıcı bir yönetime yol aç- makıadır. •J» Polis \e jandarma teşkilatı içinde bulunup da şüpheli veya sanık- lara hatta tanıklara dayak atanlann. onlara kötü muameleedenlerin, bu tür yollara baş vurmayan mcmurlar tara- fından dışlanması sağlanmalı. halta teşvik edilmeli, boylece bir kaç hasta ruhlu iskenceci memur yüzünden şerefli polis vejandarma camiasının tamamı- mn lekelenmesi önlenmelidır. ^W• Polis ve jandarmanın, insan haklannı. ceza muhakcmesi kuralları- nı. sorgu ve sair delil toplama teknikle- rini bilmeleri sağlanmalı. bu amaçla. başta Hukuk Fakültclcri olmak üzere ilgili fakiihelerle veya yüksekokullarla ışbırliğı yapılarak. sık sık meslck iç : cğitım yapılmalıdır. İnsan haklan ih- lallcrını önlcyccek en ctkilı trdbir. meslcki kalitesi yüksek kolluk memu- ru yetiştırmektir. Bu nedenle, her türlü bilgi. laboratuvar ve araç-gereçle do- natılmış uzman bir suç kolluğu vakit geçirilmeden kurulmalıdır. mJ% Meslek içi eğitimin yanı sıra, adalet, iş işleri ve insan haklanndan sorumlu Devlet Bakanlığı. şüpheli ve- ya sanıklann hazırlık soruşturmasın- da sahip bulunduklan haklan ihtiva eden ve taşınması kolay olan sürücü belgesi büyüklüğündc küçük birkart hazırlatıp polise vejandarmaya dağıt- malıdır. Şüpheli veya sanıkla ilk tema- sa geçen yetkili. bu kartta yer alan en az iki hakkı kendilerine okuyacaklar- dır. Bu haklan 1) bir avukat ile temas kurabilme ve 2) susma hakkıdır. VF • İlgili bakan veya bakanlar. koğuşturma makamlanna, yani savcı, polis ve jandarmaya talimat göndere- rek CMUK madde I36'ya uyulmasını emretmeli; bu suretle avukatlann ha- arlık soruşturmasırun başından itiba- ren soruşturmaya katılabilmeleri. şüpheli veya sanığa hukuki yardım ve- rebilmeleri olanaklı halegetirilmelidir. / • Yukanda tasanyı gözden ge- çirirken ortaya koyduğumuz ve kanun ieğışiklığine gerek bulunmaksızın alı- nabilecek tedbirler de derhal alınmalı, hukuk devleti uygulamada mutlaka gerçekleştirilmelidir. Bütün bunlar ya- pıldıktan sonra, Adalet Bakanlığı'nca hazırlanan tasan. yapılan eleştiriler ^rçevesinde ıslah edildikten sonra ka- nunlaştınlmalıdır. POLTTIKA VE OTESI 8.'• Bir yandan uygulama süratle nukuk devleti ilkesi csaslanna uygun nale getirilirken. diğer yandan anaya- »a ve kanunlarda yer alan ve hukuk ievlcti ilkesi ile bağdaşmayan kurallar Ja. bilimsel esaslar çerçevesinde ele »lınmalı; bunlar ya kaldınlmalı ya da slah edilmeîidir. Q _ 7 « İnsan haklan ihlal edilenlerin ısorabımn biraz olsun dindirilebilme- i\. ort;tya çıkan zararın mümkün mer- .cbe gidcrilcbilmesi; ferdin devletle vcniden banşmasının sağlanabilmesi çin bir sislem oluşturulmalı; buna iliş- <in kanun. bir an cvvelçıkarılmalıdır. BtTTl MEHMED KEMAL ObnlarKaza Sorumlular ilk ağızda kaza deyip işin içinden sıyrılmak istiyorlar. "Kaza mı?" "Kaza..." "Nasıl kaza?" "Biraz kuşkulu..." "Nasıl kuşkulu?" Her kafadan bir ses çıkıyor, herkes kendine göre anlatı- yor, herkes bir yorum getiriyor. Komisyonlar kurulmuş, inceliyorlarmış... Yanlışlıkla atılmış da neden gelip bizim- kine çarpmış? Bunca gemi var, onlardan birine çarpma- mış da bizim Muavenet'i bulmuş? Muavenet, yardım demek... Bize yardım olsun diye mi vermişler, yoksa ba- ğışlamışlarmı? "38'inci paralel üstünde bir helikopter düşmüştü; inceli- yorlardı. Üstünden bunca gün geçmişti, ne olmuştu o heli- kopter?" "Karıştırma!.." "Başüstüne." Kadınlar en çok yeni evlenen teğmen için gözyaşı dökö- yorlardı. Kendi evlerinden bir cenaze çıkmış gibi... Adı: Alper Tunga, soyadı: Akın'dı. 30 ağustosta deniz tegmeni olmuştu. Muavenet muhribine atanmıştı. Gemideki göre- vine başlamadan düğünlerini yapacaklardı. 10 Eylül'de Istanbul'da evlendiler. Genç çiftler daha evlerine bile yer- leşmediler Hele Muavenet zırhlısı ile göreve gitsin, 'Ka- rarhlık Gösterisı 92' tatbikatına bir çıksın, 25 gün sonra dönüp gelsin her şey yoluna girecekti. Kızın adı (gelin) Be- tül'dü. Betül de 25 gün sonrası için hazırlanıyordu. 25 gün ne ki göz açıp kapayıncaya dek geçer. Beş gün izin, 25 gün görevli olmak, hepsi oruz gün ederdi. Beşi Istanbul'da 25'i Muavenet zırhlısında... Saratoga dan ateş ediyorlar, Muavenet'te bizi buluyor- lar. Neden böyle oluyordu? Başkasını bulmuyor da bizi buluyorlardı. Amerikalı generaller çok üzülmüştü, Baş- kanları da... Generaller ayağımıza kadar gelip özür dili- yorlardı. Başkanları telefon ediyordu: "Olan kaza..." "Peki, kaza.." "Başka bir şey değil." "Başka bir şey değil." "Sizmadem kazadiyorsunuz,öyleysekaza." "Kuşku var mı?" "Duyanlarolur." Her yerde Amerika var. Amerika bizi ne de çok seviyor- du. Her sıkışıklıkta yanımızdaydı. Kortez'de, Incirlıkte, Diyarbakır'da... Bilinen, bilinmeyen heryanımızda... Heli- kopter düşüyor: "Kaza... Kaza." Saratoga'da bomba. "Kaza... Kaza." Dört bir yanımız kazalarla, belalarla çevrilmiş. Onlann ki kaza, bizimki bela.. Hani, "Tanrı kazalardan belalardan esirgesin!.." derler ya, bunu bizim için söylemişler... Araştırıyorlar bakalım bu kazaların, belaların kaynağı nedir? Bir kaynağını buldular mı, kökünü kazırlar da rahat ederiz. Bu arada düğünler, nikahlar, nişanlar, güveyler, gelin- ler gözyaşı dökerler. Evler kara yasa bürünür. Analar, babalar, hısım akrabalar, konu komşular yaslar içindedir. Bir de tazminat ödenecek demiyorlar mı tepemiz atıyor. Anladık Amerika'nın doları çok yüksek de, bizim de insan- larımız değerli... "Tazminat vereceğiz.." deyince her şey çözümleniyor mu? Bir de Amerikanofiller var, onlar da "Bu işi bir manyak yapmıştır.." diye geçiştirmek istiyorlar. Biz de şehit, Amerika da manyak mı bulunur! Insanın içinden Saratoga'ya bir manyaklık edesi geli- yor... BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Hayvandan insa- na tatarcık sineğinin ısırmasıyla geçen kronik enfeksiyon hastalığı. 2/ Birbiri- ni tutan renk ve ya- pıda olan... Parola. 3/ Arap abecesinde bir harf... Avrupa'- nın, Ladoga'dan sonra ikinci büyük gölü. 4/ Bir seçimde adaylardan hiçbiri- nin gerekü oyu sağ- layamaması nede- niyle seçimin sonuç- suz kalması. 5/ Güç, emek, çaba... Bizmutun simgesi. 6/ Çalgıç... Iskambil oyunlannda kâğıt atma sırası. 7/ llave... Içeçek koyma- ya yarar cam kap. 8/ Ses... Sıcak böl- gelerde yetişen çok sert bir ağaç. 9/ Film çekimi sırasında kullanılan ve üzerindefilmleilgili ban bilgiler bu- lunan tahta... Bir nota. YUKARIDAN AŞAGlYA: 1/ Elle öriilerek yapılan yassı halat. II Üs- tün bir yetkinin gücünü simgeleyen değnek... Patates gibi kimi bitkilerin yumrularında bulunan ni- sasta. 3/ Kamaralarla alt güverteleri aydınlatmak için borda- lardan ve güvertelerden açılan yuvarlak pencere... Olumsuzluk belirten bir önek. 4/ Utanç duyraa... Yunan mitolojisinde sa- vaş tannsı. 5/ Mercanada... Çekirdek. 6/ Cıva sülfür bileşimli bir mineral. 7/ Anadolu'da kurulmuş eski bir uygarlık... Avru- pa Topluluğu'nu simgeleyen harfler. 8/ Letonya'nın başkenti... Bir işte yetkili olan. 9/ XV. yüzyıldan başlayarak ttalya'da üre- tilen kalay sırlı seramik. EERCEK Kulp'a Şırnak Oyunu İlk silah nasıl patladı? Konuşmaları duyan tanık I anlattyor... Kulpun 'Mat* Sayar'ı Astsubay R«cep i Cömert: "Bu sorunu ancak biz çözeriz.' 8Kuzey Irak'ta Adım Adım ABD Planı İlk aşamada PKlCya hayır. Otmazsa ikinci aşama: PKK'lı çözüm. Barzani-TaJabani saJdırısı, Türki- ye'ye sus payı. Kuzey frakia Türk Uzmanları. Sîlah Sanayii Fiyaskosu Ordu yıkılacak kadar kûtü durumda. Gen«)kurmay rapo- ru: "Durum Vahim!" Yerli silah aanayü geliştkçe ABO'ye bagımlılık artıyor. • bmir'de seçim hazırlıkları • ödsnan prim kadar «ağ- lık hizmeti • Memur eylemiarinin başını sağlıkçılarçekti • Patrol-lf v« Dori-lş Kongrsimi • Evkadınlığı hasta- lık nedent • Ûcratini bilmodon çalışan pamuk işçiteri • halyan «konomisi bir zamanlar ömokti • Anti komû- nist Rus profesör: "StalirT* hakatzlık •diliyor" • Irk- çılıga karşı yûrûyanler: "Avrupa da iz tmaktık" • Iran'da torör rajimi • Haşmet Zeybek'le söyleşi • 80'tor şiiri tartışması • FrankJurtta Ktap Fuarı • Can Yûcol • Ahmet Kahraman
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle