Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 EKİM 1992 CUMARTESİ
12 DIZIYAZI
Bükreş'te bir açık hava kıraathanesi. Leyla, doğunun gizemli kentindeki gençük yıllanna dönüyor
Leylaîstanbııl'unuaıılatıyor.2-
Bükreş'te yaz geeeleri ılık oluyor.
Leyla ile Rumenlerin geç saatlere ka-
dar kaldıklan açıkhava lokantalann-
dan birinde büyük ağaçlar alnnda bir
masaya oturmuştuk. Son Paris moda-
sına göre giyinmiş kadınlar, Fransada
görsek Güney Amerikalı diyebileceği-
miz esmer erkeklerle bir çigan orkest-
rasının müziğine uyarak dansediyor-
lardı.
Leyla onlann mat tenlerine. yapışık
taranmış saçlanna karşı pek de duyar-
sız görünmüyordu. Kimi zaman göz-
Icrini onlann gözlerine dikiyor ve hiç
kırpmaksızın öylece bakıyordu. Çok
konuşuyordu: Kendisinden söz edi-
yordu. Kendisinden belirgin ve kesin
bir tonla, alabildiğine doğal olarak söz
ediyordu.
"Ne yani!" diyordu bana, saldırgan
bir tavırla, "Siz Fransızsınız ve nasil
oldu da yukandan bakan bir havayla
bana hâlâ sormadınız: "Eee, Türkiye'-
de kadınlar artık peçe takmıyorlar,
değilmi?"
"Paris'e geldiğımden beri hep bu so-
ruyla karşılaştım!"
"Ama, dostum, sizin yurttaşlannı-
zın düşündüğü gibisinden bir Doğu,
Fransa'da bulunuyor aslında. sizin
taşralannızda bulunuyor. genç kızla-
nn. pazar günleri anneleriyle (oku-
duklannı gözetim altında tutan bir
anne) ayin dinlemeye kiliseye gjttikle-
ri. zamanlannın en büyük bölümünü
giyinmeye, süslenmeye ve bir koca
bulmak için dolaplar cevirmeye ayır-
dıklan taşralannızda bulunuyor.
"Üstelik sizin kızlannız koca seçrne
bakımından benim büyükannelerim
kadar beceriksiz. Seçme. bilmeyi ge-
rektirir, peki erkekler hakkında ne bi-
liyor bu küçük bakireler?
"Ben, 'Doğulu', isteklerimin, gücü-
mün ve zayıflıklanmın bilincinde ola-
rak hayata atılıyorum."
Biraz ötemizde Romanyalı bir çift,
Bükreş'te kibarlık sayılan, "r"leri gırt-
laktan yuvarlayan bir Fransızca ile
tatlı şeyler söylüyorlardı birbirlerine.
Leyla ilk gençliğini anlatmaya ko-
yuldu
"Yanında büyüdüğüm Ichtar Bey
benim gerçek babam değildi. Doğu-
mum annemle boşanmalanna neden
olmuştu. Yine de beni kendi yanında
ahkoydu.
"Pera'da kocaman bir evde otunı-
Leyla Ya da
Açgözlü Genç Kızlar
R O G E R V A I L L A N D
Çeviren: Feridun M. AKSIN
İ5ütün gizlerini açığa
vuruyor. Ilık bir yaz akşamı
Bükreş'te. Dans edenler,
son Paris modası giyimli
kadınlara gözünü dikiyor
Leyla. çok konuşuyor.
Kendisinden kesin bir tonla,
alabildiğine doğal olarak söz
ediyordu. 'Ben 'diyor: Doğulu
isteklerimin, gücümün ve
zayıflıklanmın bilincinde
olarak hayata atılıyorum.
Yıl 1930. Leyla'nın gençlik yıUannın Beyoğlu'su. Seiahattin Giz'in objektifinde ölümsüzleşen bu fotoğrafta ünlü
Çicek Pasajı'nın biraz ötesiıide 1970lerde tarihe kanşmış Degustasyon Lokantası'ıun önünde nergis satıcısı.
İstanbul'un, savaştan önce yal- geç saatlennde kavga çıkıyor. taban- giyim kuşam zevki alrruştı. Boşandık-yor.
nızca Avrupalılann oturduğu, ama calar patlıyor. polis işe kanşıyordu.
şimdi. Türklerin de gittikce daha fazla Ertesi gün iri kahkahalar ataraİc anla-
yerleşmeye başladıklan mahallesidir
burası. İchtar Bey daha ilk günierin-
den Mustafa Kemal yönetimine katıl-
dı ve önemli işlerde sorumluluk yük-
lendi.
"Çok misafiri geliyordu. Cumhuri-
yetçiler, o günlerin genç yöneticileri,
avukatlar. mühendisler, gazeteciler
her akşam evde toplanıyorlardı. Sık
sık yemekten sonra hep birlikte çıkı-
yorlar, sinemaya, oradan gece klüple-
rine gjdiyorlardı. Kimi zaman gecenin
tıyorlardı olayı: İktidarda dostlar
olunca kovuşturmaya uğramaktan
hiç ama hiç korkulmazdı çünkü. Baş-
ka akşamlar masa başında saatler
boyunca rakı içiyorlar, Türkiye'yi Av-
rupa'dan daha Avrupalı bir ülke ya-
pacak proje taslaklan üzerine bitmez
tükenmez konuşmalara gömülüyor-
lardı. Doğan gün onlan kör kütük sar-
hoş buluyordu.
"Annemi çok seyrek görüyordum.
Rum olan annesinden yaşam dolu bir
tan sonra Büyük Pera Caddesi'nde bir
moda mağazası açtı. Oldukça hatın
sayılır bir düzeyde olan kişisel varlığı,
yılın bir bölümünü Fransa. îsviçre,
Italya'ya yolculuklarla geçirmesini
sağhyordu.
"Ben Fransızca, Almanca. İngilizce.
ve Italyancayı Alman Kolejinde öğ-
rendim. Yunancayı da mürebbiyem
öğretti. On iki yaşındayken Türkçe-
den başka beş yabancı dili rahatça
konuşuyordum."
"O yaşımdan itibaren Constanti-
nople'un en büyük kitapçısında bana
bir hesap açılmıştı. Bütün gecelerim
okumakîa geçiyordu: sabahlan birkaç
saat uyuyordum; gündüzleri okula gi-
diyor, ödevlerimi yapıyordum. Çok
parlak bir öğrenciydim.
"Kimi zaman, akşam yerneğjnde
Ichtar Bey beni çağırtırdı. Ülkemir
yavaş kol hareketleriyle oynanan
oyunlannı ve boğuk bir sesle söylenen
şarkılannı da öğrenmiştim. Eve gelen
dostlar önünde şarkı söyler ve oynar-
dım. Sonra bana Dante'den, Shakes-
peare'den ya da Racineden parçalar
okuturlardı. Babam diye bilinen kişi
benimle pek övünürdü.
"Klasiklerden baska şeyler de oku-
yordum. Kısa zamanda sembolistleri
ve bizde bütün orospulann ezbere bil-
diği Baudlaire'in ötesine geçmiştim.
Loti'leri, Farrere'leri, Anatole
France'lan, Paul Bourget'leri küçüm-
süyor ve bir yana itiyordum. "La
Nouvelle Revue Française"(*) ve "La
Revolution Sürrealiste"(*) başucumdan
hiç aynlmıyor, odamın duvarlannı Pi-
casso ve Chirico'nun röprodüksiyon-
lan süslüyordu.
"Alman kolejini bırakarak Fransız
Galatasaray Lisesi'ne girdim. On beş
yaşında olgunluk sınavlanna hazırla-
nırken felsefeyi keşfettim: Hegel"i, Ni-
etzche'yi. Bergson'u, Alman fenome-
nolojistlerini, sonra da Karl Marx ve
Lenin'i. Şöminemin üstüne bir Lenin
büstü koydum. Ama aklım fıkrim
Fransa'ya gitmekteydi.
"Bir üvey anne gelip yerleşti eve. Es-
ki usul bir Türk kadıruydı, tek derdi
kocasının onu mücevherlerle donat-
masıydı. Aynca olası bir. boşanma
durumunda onurlu bir geçim rahatlı-
ğını güven altına almayı da hesaplı-
yordu. Beni kıskandığından ve kuşku
duyduğundan ustaca düzenlenmiş bir
rahatsızlık havası yarattı evde ve be-
nim eğitimimi deyarn ettirmek için
Paris'e gitme isteğımi daha da kesin-
leştirdi. Ichtar Bey buna karşıydı: Bir
Kemalist için bile. kızını yalruz başına
yabancı bir ülkeye göndermek büyük
bir gözüpeklik istiyordu henüz."
"Annemle anlaştım. bana her ay
belli bir para göndermeyi kabul etti.
Aynı zamanda ben gittikten sonra
onun da aynı miktarda para gönder-
mesi için eski kocasmdan yasal yollar-
la istekte bulunacaktı. Bana birinci
mevki vapur bileti için gerekli parayı
verdi.
"O günden bu yana akan dört yıh
Paris'te geçirdim. Birkaç günlüğüne
başka Avrupa kentlerine gittiğim de
oldu. Şimdiyse annem de Ichtar Bey
de bana güçlük çıkarryor, parayı kese-
ceklerini bildiriyorlar. Bahanelerine
gelince, benim Sorbon'a değil de
Montparnasse barlanna devam ettiği-
mi öğrenmişlermiş. Bunu orada halle-
deceğim."
"Kuşkulan, yersiz mi peki?"
"Ben iki yere de devam ediyorum ve
daha başka yerlere de: Mens sana in
corporo sano; insan. nıhunun gereksi-
nimleri gibi bedeninin isteklerini de
doyurmalıdır."
Bütün gizlerini açığa vurduğu bu
unutulmaz konuşmanın ertesi günü.
Flech d'Orient bir kanat vuruşuyla bi-
zi Balkanlar üzennden İstanbuİ'a gc-
tirdi.
*Nouvelle Revue Françaıse: 1909
da kurulan; Andre Gide. Jan Paulhan
gibi ünlü yazarlann yönetmenliğini
yaptığı, etkin edebiyat Dergisi.
* La Revolution Sürrealiste (Gerçek
üstücü Devrim) Gerçeküstücü sanat-
çılann 1920'lerin sonlannda çıkardık-
lan sanat dergisi.
SÜRECEK
Birey anarşiye, devletbaskıyayol açar
Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu,
insan haklannın slgortasıdır.
C M U K
R E FO R MU
DOC. DR. BAHRİ ÖZTÜRK
B
T .4-
utuklama uygulamada adeta
otomatiğe bağlanmıştır. Bunun önlen-
mesi için tutuklama karannın duruş-
malı verilmesi ve karann da gerekçeli
olması sağlanmalıdır. Tasanda bu ko-
nuda da hüküm vardır. ancak yeter-
sizdir.
Tasan ile(madde 19). savunma avu-
katının dosyayı inceleyebilmesi kural
haline getirilmektedir ki. bu sa\ unma-
nın hazırlanabilmesi bakımından son
derece olumlu bir gelişmedir. Bugün
uygulamada dava dosyası adeta savcı-
nın özel malı gibidir. her avukata açık
değildir. Buna gerekçe olarak da ha-
zırlık soruşturmasının gizli olduğu
söylenir. Uygulamada CMUKmadde
143'e rağmen, incelemektedir. Dileriz
tasan ile getirilen hüküm. aynı akıbete
uğramaz.
Tasannın 230. maddesi ile CMUK
madde 144 değiştirilmektedir. Buna
göre "yakalanan veya tutuklu bulu-
nan kişi vekaletname aranmaksızın
müdafı ile her zaman ve konuşulanlan
başkalannın duyamayacağı bir or-
tamda görüşebilir. Bu kişilerin müdafı
ile yaaşmalan denetime labi tutula-
maz."
B'ızce bu düzenleme sırasında
kantann topu kaçınlmış. oranlılık il-
kesi hiçdikkale "lınmamış, sanık kayı-
nlmıştır. Sanık kayınhrsa anarşi. dev-
let kayınlırsa, baskıcı bir yönetim
ortaya çıkar. Sanığın savunma avuka-
tı ile yapacağı görüşmclerin vc yazış-
malann dcnclım dışında bırakılması
bir hukuk devletinde kabul cdilcmez.
Bülun avukatlar iyidir. ancak ba/ı
avukatlann. sunıklar için kuryclık
yaptıklan. teröristlerin eylcm planları-
nı laşıdikları görülmüş bir olaydır.
Keza mafyanın. avukalı marifctiyle
ceza vc tulukcvL-rindc uyuşturucu tı-
ıstrcıi yapması ınümkündür. Örneklcr
çoğaltılabilir. Bu nedenle sanıkla avu-
katı arasındaki görüşme ve yazışmala-
nn. "şüphe bulunması halinde" denet-
lenmesi gerekir. Ancak bu denetimin
uygulamada yasağa dönüşmemesıne
dıkkat edilmeîidir.
Adalet Bakanlığı. "Adli Kolluk Ka-
nunu Tasansı" başlıklı bir tasan hazır-
lamış ve suç kolluğunun kurulması
yönünde önemli bir adım atmıştır.
Bizce vakit geçirilmeden. insan hakla-
rını. sorgu tekniklenni vesair delil top-
lama tekniklerini bilen ve eşyalan
konuşturabilen kimselerden oluşan.
her türlü laboratuvar araç ve gereçle-
rıyle donaulmış uzman bir suç kolluğu
Türkiye genelinde fiilen kurulmalıdır.
Bu tekniklere vakıf olmayanlann. ör-
neğin sorgu tekniklerini bilmeyenlerin
işkenceye yönelebildikleri bir gerçek-
tir. İyi eğitilmiş bir suç kolluğu olma-
dan ceza muhakemesinde hukuk dev-
leti ilkesini gerçekleştirmek çok zor-
dur.
Sonuç
İktıdar. insan haklan ihlallerinin ve
fakat özellıkle işkcnce adı verilen kor-
kunç hastalığın teşhisinde yanılmış
vcya yanılmak istemiş yahut yanıltıl-
mış. bunun tabii sonucu olarak da söz
konusu hastalığın tedı:»isinin "sadece
kanun yapmak" olmadığını. asıl soru-
nun mevcut kanunların vc iç hukuk
kuralı haline gelirilmi^ milletlcrarası
andlaşmaların. özelliklc dc insan hak-
lannın sigortası durumunda bulunarr
CMUK'nın uygulanmamasından
kaynaklandığını anldyamamış veya
anİamak istcmemiştir. İnsan haklan
ıhlallerını önleyccekleri vaadiyle ikti-
diira gclenlcr luıkıık devleıi ilkesınin
uygulamada geıçeklet}tınlebilmesı \c
bu suretlc ınsan haklan ihlallerinin ön-
L'nebılmcM ıçm gcrcklı İcdbırlen dcı-
hal alarak bu konuda daha lazla
kaybına yol açmamalıdırlar.
'ızce. ceza muhakemesinde in-
san haklan ihlallerinin önlenebilmesi
için alınması gereken ilk tedbirler şun-
lardır:
A • Her şeyden önce bu yoldaki
siyasi idare net ve kararlı bir şekilde
ortaya konmalı: hükümet ve ilgili ba-
kanlarla bunlann halkla ilişkilerden
sorumlu yetkilileri her fırsatta. başta
işkence olmak üzere. ceza muhakeme-
sinde insan haklannın ihlal edilmesini
asla tasvip etmed.iklerini. işkence ya-
panlann. kim olursa olsun, kesinlikle
korunmayacağını kamuoyuna açıkla-
malı ve daha sonra da bu açıklamala-
nn uygulamaya yansıyıp yansımadık-
lannı ciddi bir şekilde takip etmelidir-
ler. Böyle bir faaliyei. diğer yararlan
yanında. en başta insan haklan ihlalle-
rinin ve fakat özellıkle işkencenin psi-
kolojik tabanını ortadan kaldırır;
hukuk devleti ilkesinin fiilen gerçek-
leştırilebilmesinin en önemli şartlann-
dan olan güven orlamını tesis eder.
Böyle bir ortamın olmadığı yerde in-
san haklan ihlallerinı önlemck çok
zordur. Eğer bir ülkede bir bakan her
fırsatta insan haklan ihlallerini tasvip
etmediğini açıklıyor; bir başka bakan
da güvenlik kuvvetlerinin "çalışma
şevklennin kınlmaması gerektiğini"
söylüyorsa. o ülkede güven ortamının
saelanabilmesi mümkün değildir.
İşkencenin çalışma şevkı kınlmalı-
dır!
Yetkililerce. dünyanın sayılı devlet-
leri arasında bulunduğu açıklanan.
hukukla bağlı olduğu her fırsatla dile
getirilen birdevletin. memurlannın ça-
lışma şevklerini kırmadan. bunlar ara-
sında işkence yapanlarla yapmayanla-
n ayırabilecck kudrete sahip olmadığı-
nı kimse ileri süremcz.
Aâm Ceza hukuku bakımından
devletin memuru durumunda bulu-
nan jandarma. polis vc savcıya. insan
haklannı ihlal etmemeleri veya ctıir-
memclcri, özellikle de işkenceye baş
vurmamalan konusunda ıigili bakan-
lar tarafından ciddı bir şekilde talimat
verilmclı: bu talıınata uymadığı tespiı
cdilcnlcr hakkında ceza vc disiplin
muhakcmesi yapılması kolaylaşlınl-
malıdır. Bu konuda daha köklü çö-
züm. insan hakl l.lal edcn ınc-
murlan da korııyun (kayıran) Memu-
rin Muhakematı Hakkında Kanun
gibi özd yargılama kurallan ihtiva
eden kanunlann bir an evvel kaldınla-
rak. bu gibiler hakkında savcılığın
dava açabilmesinin mümkün hale ge-
tirilmesidir. Ne var ki. bu noktada
karşımıza bir başka sorun çıkmakta-
dır. O da savalığın bugün içinde bu-
lunduğu büyük krizdir. Savcı CMUK
madde 154'te ycr alan kuralı uygu-
layarak. insan haklan ihlallerinin.
özellikle de işkencenin önlenmesinde
önemli birrol oynayabilir. Ne var ki.
uygulamada bu kural işletilmemekte-
dir; savcılar, 'hakkında ceza davast
açacağım polisler daha sonra bana
hizmet etmezler' diyebilmektedirler.
Hazırlık soruşturmasının beyi savcıdır
denir. Oysa tatbikatta savcı değıl. po-
lis vejandarmadır. zira sava. delil top-
lama işini polis veya jandarmaya bı-
rakmıştır. Hazırlık soruşturmasının
sonunda kamu davası açılırken. delil-
ler savcı tarafından değerlendirelecek-
tır. Ne var ki, uygulamada delilleri
değerlendirme işı de mahkemeye bıra-
kılmıştır. Delil toplama ışini kolluğa.
değerlendirme işinı de mahkemeye bı-
rakan savcı. kendisinden beklenen
fonksiyonu yerine getiremez hale gel-
miştir. Hesap sorma kanallannın.
memuru halka karşı korumak (kayır-
mak) içın. tıkalı tutulduğu ülkelerde
insan haklan ihlallen elbeıteki olacak-
tır. Çünkü. bu tür ülkelerde yapılan
ihlal. yapanın yanında kar kalmakta-
dır. Bilindiği gibi. ferdin kayınlması
anarşiye. devletin (memurun) kayınl-
ması da baskıcı bir yönetime yol aç-
makıadır.
•J» Polis \e jandarma teşkilatı
içinde bulunup da şüpheli veya sanık-
lara hatta tanıklara dayak atanlann.
onlara kötü muameleedenlerin, bu tür
yollara baş vurmayan mcmurlar tara-
fından dışlanması sağlanmalı. halta
teşvik edilmeli, boylece bir kaç hasta
ruhlu iskenceci memur yüzünden şerefli
polis vejandarma camiasının tamamı-
mn lekelenmesi önlenmelidır.
^W• Polis ve jandarmanın, insan
haklannı. ceza muhakcmesi kuralları-
nı. sorgu ve sair delil toplama teknikle-
rini bilmeleri sağlanmalı. bu amaçla.
başta Hukuk Fakültclcri olmak üzere
ilgili fakiihelerle veya yüksekokullarla
ışbırliğı yapılarak. sık sık meslck iç
:
cğitım yapılmalıdır. İnsan haklan ih-
lallcrını önlcyccek en ctkilı trdbir.
meslcki kalitesi yüksek kolluk memu-
ru yetiştırmektir. Bu nedenle, her türlü
bilgi. laboratuvar ve araç-gereçle do-
natılmış uzman bir suç kolluğu vakit
geçirilmeden kurulmalıdır.
mJ% Meslek içi eğitimin yanı sıra,
adalet, iş işleri ve insan haklanndan
sorumlu Devlet Bakanlığı. şüpheli ve-
ya sanıklann hazırlık soruşturmasın-
da sahip bulunduklan haklan ihtiva
eden ve taşınması kolay olan sürücü
belgesi büyüklüğündc küçük birkart
hazırlatıp polise vejandarmaya dağıt-
malıdır. Şüpheli veya sanıkla ilk tema-
sa geçen yetkili. bu kartta yer alan en
az iki hakkı kendilerine okuyacaklar-
dır. Bu haklan 1) bir avukat ile temas
kurabilme ve 2) susma hakkıdır.
VF • İlgili bakan veya bakanlar.
koğuşturma makamlanna, yani savcı,
polis ve jandarmaya talimat göndere-
rek CMUK madde I36'ya uyulmasını
emretmeli; bu suretle avukatlann ha-
arlık soruşturmasırun başından itiba-
ren soruşturmaya katılabilmeleri.
şüpheli veya sanığa hukuki yardım ve-
rebilmeleri olanaklı halegetirilmelidir.
/ • Yukanda tasanyı gözden ge-
çirirken ortaya koyduğumuz ve kanun
ieğışiklığine gerek bulunmaksızın alı-
nabilecek tedbirler de derhal alınmalı,
hukuk devleti uygulamada mutlaka
gerçekleştirilmelidir. Bütün bunlar ya-
pıldıktan sonra, Adalet Bakanlığı'nca
hazırlanan tasan. yapılan eleştiriler
^rçevesinde ıslah edildikten sonra ka-
nunlaştınlmalıdır.
POLTTIKA VE OTESI
8.'• Bir yandan uygulama süratle
nukuk devleti ilkesi csaslanna uygun
nale getirilirken. diğer yandan anaya-
»a ve kanunlarda yer alan ve hukuk
ievlcti ilkesi ile bağdaşmayan kurallar
Ja. bilimsel esaslar çerçevesinde ele
»lınmalı; bunlar ya kaldınlmalı ya da
slah edilmeîidir.
Q
_ 7 « İnsan haklan ihlal edilenlerin
ısorabımn biraz olsun dindirilebilme-
i\. ort;tya çıkan zararın mümkün mer-
.cbe gidcrilcbilmesi; ferdin devletle
vcniden banşmasının sağlanabilmesi
çin bir sislem oluşturulmalı; buna iliş-
<in kanun. bir an cvvelçıkarılmalıdır.
BtTTl
MEHMED KEMAL
ObnlarKaza
Sorumlular ilk ağızda kaza deyip işin içinden sıyrılmak
istiyorlar.
"Kaza mı?"
"Kaza..."
"Nasıl kaza?"
"Biraz kuşkulu..."
"Nasıl kuşkulu?"
Her kafadan bir ses çıkıyor, herkes kendine göre anlatı-
yor, herkes bir yorum getiriyor. Komisyonlar kurulmuş,
inceliyorlarmış... Yanlışlıkla atılmış da neden gelip bizim-
kine çarpmış? Bunca gemi var, onlardan birine çarpma-
mış da bizim Muavenet'i bulmuş? Muavenet, yardım
demek... Bize yardım olsun diye mi vermişler, yoksa ba-
ğışlamışlarmı?
"38'inci paralel üstünde bir helikopter düşmüştü; inceli-
yorlardı. Üstünden bunca gün geçmişti, ne olmuştu o heli-
kopter?"
"Karıştırma!.."
"Başüstüne."
Kadınlar en çok yeni evlenen teğmen için gözyaşı dökö-
yorlardı. Kendi evlerinden bir cenaze çıkmış gibi... Adı:
Alper Tunga, soyadı: Akın'dı. 30 ağustosta deniz tegmeni
olmuştu. Muavenet muhribine atanmıştı. Gemideki göre-
vine başlamadan düğünlerini yapacaklardı. 10 Eylül'de
Istanbul'da evlendiler. Genç çiftler daha evlerine bile yer-
leşmediler Hele Muavenet zırhlısı ile göreve gitsin, 'Ka-
rarhlık Gösterisı 92' tatbikatına bir çıksın, 25 gün sonra
dönüp gelsin her şey yoluna girecekti. Kızın adı (gelin) Be-
tül'dü. Betül de 25 gün sonrası için hazırlanıyordu. 25 gün
ne ki göz açıp kapayıncaya dek geçer. Beş gün izin, 25 gün
görevli olmak, hepsi oruz gün ederdi. Beşi Istanbul'da 25'i
Muavenet zırhlısında...
Saratoga dan ateş ediyorlar, Muavenet'te bizi buluyor-
lar. Neden böyle oluyordu? Başkasını bulmuyor da bizi
buluyorlardı. Amerikalı generaller çok üzülmüştü, Baş-
kanları da... Generaller ayağımıza kadar gelip özür dili-
yorlardı. Başkanları telefon ediyordu:
"Olan kaza..."
"Peki, kaza.."
"Başka bir şey değil."
"Başka bir şey değil."
"Sizmadem kazadiyorsunuz,öyleysekaza."
"Kuşku var mı?"
"Duyanlarolur."
Her yerde Amerika var. Amerika bizi ne de çok seviyor-
du. Her sıkışıklıkta yanımızdaydı. Kortez'de, Incirlıkte,
Diyarbakır'da... Bilinen, bilinmeyen heryanımızda... Heli-
kopter düşüyor:
"Kaza... Kaza."
Saratoga'da bomba.
"Kaza... Kaza."
Dört bir yanımız kazalarla, belalarla çevrilmiş. Onlann
ki kaza, bizimki bela.. Hani, "Tanrı kazalardan belalardan
esirgesin!.." derler ya, bunu bizim için söylemişler...
Araştırıyorlar bakalım bu kazaların, belaların kaynağı
nedir? Bir kaynağını buldular mı, kökünü kazırlar da rahat
ederiz.
Bu arada düğünler, nikahlar, nişanlar, güveyler, gelin-
ler gözyaşı dökerler. Evler kara yasa bürünür. Analar,
babalar, hısım akrabalar, konu komşular yaslar içindedir.
Bir de tazminat ödenecek demiyorlar mı tepemiz atıyor.
Anladık Amerika'nın doları çok yüksek de, bizim de insan-
larımız değerli... "Tazminat vereceğiz.." deyince her şey
çözümleniyor mu? Bir de Amerikanofiller var, onlar da
"Bu işi bir manyak yapmıştır.." diye geçiştirmek istiyorlar.
Biz de şehit, Amerika da manyak mı bulunur!
Insanın içinden Saratoga'ya bir manyaklık edesi geli-
yor...
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Hayvandan insa-
na tatarcık sineğinin
ısırmasıyla geçen
kronik enfeksiyon
hastalığı. 2/ Birbiri-
ni tutan renk ve ya-
pıda olan... Parola.
3/ Arap abecesinde
bir harf... Avrupa'-
nın, Ladoga'dan
sonra ikinci büyük
gölü. 4/ Bir seçimde
adaylardan hiçbiri-
nin gerekü oyu sağ-
layamaması nede-
niyle seçimin sonuç-
suz kalması. 5/ Güç,
emek, çaba... Bizmutun simgesi. 6/
Çalgıç... Iskambil oyunlannda kâğıt
atma sırası. 7/ llave... Içeçek koyma-
ya yarar cam kap. 8/ Ses... Sıcak böl-
gelerde yetişen çok sert bir ağaç. 9/
Film çekimi sırasında kullanılan ve
üzerindefilmleilgili ban bilgiler bu-
lunan tahta... Bir nota.
YUKARIDAN AŞAGlYA: 1/ Elle
öriilerek yapılan yassı halat. II Üs-
tün bir yetkinin gücünü simgeleyen
değnek... Patates gibi kimi bitkilerin yumrularında bulunan ni-
sasta. 3/ Kamaralarla alt güverteleri aydınlatmak için borda-
lardan ve güvertelerden açılan yuvarlak pencere... Olumsuzluk
belirten bir önek. 4/ Utanç duyraa... Yunan mitolojisinde sa-
vaş tannsı. 5/ Mercanada... Çekirdek. 6/ Cıva sülfür bileşimli
bir mineral. 7/ Anadolu'da kurulmuş eski bir uygarlık... Avru-
pa Topluluğu'nu simgeleyen harfler. 8/ Letonya'nın başkenti...
Bir işte yetkili olan. 9/ XV. yüzyıldan başlayarak ttalya'da üre-
tilen kalay sırlı seramik.
EERCEK
Kulp'a Şırnak Oyunu
İlk silah nasıl patladı? Konuşmaları duyan tanık
I anlattyor... Kulpun 'Mat* Sayar'ı Astsubay R«cep
i Cömert: "Bu sorunu ancak biz çözeriz.'
8Kuzey Irak'ta Adım Adım
ABD Planı
İlk aşamada PKlCya hayır. Otmazsa ikinci aşama:
PKK'lı çözüm. Barzani-TaJabani saJdırısı, Türki-
ye'ye sus payı. Kuzey frakia Türk Uzmanları.
Sîlah Sanayii Fiyaskosu
Ordu yıkılacak kadar kûtü durumda. Gen«)kurmay rapo-
ru: "Durum Vahim!" Yerli silah aanayü geliştkçe ABO'ye
bagımlılık artıyor.
• bmir'de seçim hazırlıkları • ödsnan prim kadar «ağ-
lık hizmeti • Memur eylemiarinin başını sağlıkçılarçekti
• Patrol-lf v« Dori-lş Kongrsimi • Evkadınlığı hasta-
lık nedent • Ûcratini bilmodon çalışan pamuk işçiteri
• halyan «konomisi bir zamanlar ömokti • Anti komû-
nist Rus profesör: "StalirT* hakatzlık •diliyor" • Irk-
çılıga karşı yûrûyanler: "Avrupa da iz tmaktık" • Iran'da
torör rajimi • Haşmet Zeybek'le söyleşi • 80'tor şiiri
tartışması • FrankJurtta Ktap Fuarı • Can Yûcol
• Ahmet Kahraman