09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1EKİM1992PERŞEMBE 12 DIZIYAZI Ingiliz Donanması'nm subaylanndan Marrack'ın Anadolu değerlendirmesi oldukça ilginçti Işgal, haçlı seferiııe döndü İngiliz Belgelerine Göre ANADOLU YANIYOR Dr. Salâhi R. Sonyel .7. Yunanlar. işgal eııikleri bölgclerde öldüremediklen Türklcri başka yerle- resürüyorlardı. 13 Kasım 1919 tarihli İngiliz gizli istihbarat raporuna göre yalnız Ödemiş'ten 400 Türk. Yunan işgalindcn sonra o bölgcdcn sürgün ediliyor: bunlann 6O'ı. milis gücü>lc ilişkı kurmaktan sanık olarak hapse atılıyordu. Bu sürgunlcrc içcrleyen Demirci Mchnıet Efe, İzmir'dc İngiliz BaşkonsolosuJamesMorgan'a ! 1 ka- sımda gönderdıği yazıda. 23 Türkiin Atina"ya sürgün cdilmeşinden yakını- yordu. James Morgan. İngiliz Yüksek Komiseri'ne 29 aralıkta gönderdiği yazıda şöyle diyordu: "Bu sürgün olayı gerçektir. Yunan mahkemesince mahkum edilen 23 Türk, İzmir merkcz hapishanesinde yer olmadığından, av, rıca güvenük nc- denleriylc. cczalarını çekmck için Alina'daki Singros hapishancsine nakledilmişlcrdir. Onlann 14'ü ölüme. 9"u isc ebedi hapisliğe mahkum edil- miştir. Ölüm cezası verinc gelirilmeye- cektir. Türkler. cinayet işlemek, hırsız- lık. silahlı ayaklanma. isyan. Yunan ordusu alcyhindc casusluk yapmak ve düşmanla ilişki kurmaktan suçludur." Yunan yolsuzlukları Yunan isıila bölgesinde kaydedilen vahşete ek olarak yapılan birçok yol- suzluklara canlan sıkılan İstanbul'- daki Bağlaşık Yüksck Komıserleri. 30 ekimde loplanıyor \e İzmir'deki Yu- nan katlan aleyhinde yapılmış bulu- nan şikayetleri inceledikten sonra oradaki Yunan katlanna ve İstanbul"- daki Yunan Yüksek Komiseri'nc ya- pılmış bulunan çeşiıli uyanlara kulak asılmadığını: İzmir"deki Yunan Yük- sck Komiscri Steryiadis'in tutumunda bir dcğişiklik olmadığını görerek du- rumu. kendı vönelimlerine duyuımak ve Yüksek Konseyin müdahalesini sağlamak karannı alıyorlardı. İngiliz Yüksck Komiserliğrne yeni atanmış bulunan Amiral Sir John de Robeck'e göre Yunan katları. şu konularda yol- suzluk yapıyor. usulsüz davranıyor- lardı: I. Gumrük denetimi. 2. Deniz seyrüsefcri denetimi. 3. Pasaport dene- timi ve 4. Sansür. Yunan generali Nider. 23 Eylül 1919'da vayımladığı bir buyrukla. İz- mir'deki Yunan Yüksek Komiseri'nin izni alınmadan yenı bir gazete yayım- lanmasını yasaklıyordu. Sansür kurulu nun iznivle bir Türk aazetcsinde va- umlanmış bulunan yazı dolayısıyla gazetenin sahibi ve yazj işleri müdürü. bir Yunan askeri mahkemesince yar- gılanıyor \e çeşitli para ve hapislik ce- zalanna çarptınlıyordu. Steryiadis. Türk mahkemelerin duruşmalaıına karışıvor: Anadolu"daki Yunan kesi- mini denizaşın bir Yunanistan biçimi- ne getirmeye çalışıvor; bu konuda İngıîiz ve öteki Baglaşık Yüksek Ko- miserleri'nin yapmış olduğu şikayetle- re kulak asmıyordu. Yunan işgali haçlı seferi biçimini almıştır İngiliz donanmasına mensup subay P. E. Marrack. kasım avında Insillere almıştır. Bunun sonucu olarak Aydın ilindeki nüfusun büyük bir bölümü şimdi evsiz. hasta ve aç göçmenlcr du- rumuna gelmiştir. 30.000'e yaklaşık göçmen acınacak bir durumdadır." Kasım ayında Kaymakçı veÖdemiş olaylan kaydediliyor: James Morgan. 26 kasımda İzmir'dcn gönderdiği ra- porda şöyle diyordu: "Ödemiş'in Müslüman sakinleri. izinsiz olarak kentten aynlamıyor; bu izni Yunan katlanndan ve çoğu kez güclükle sağ- lıyor; ama verilen izne bile çoğu kez saygı gösterilmiyor. Bunun sonucu olarak kent halkının ürünlcri çalınıyor veya tahrip ediliyor. Nif ilçesine bağlı iki kövde Rum ve Yunanlar halkı ca- mileretopluyor.onlansoyuyor. dövü- yor ve evlerini yağmalıyor." 3 aralıkta Besdeymi. Güçova. Kay- makçı ve Bucak yörelerini gezen Öde- miş"ıeki İngiliz istihbarat subayı. aynı gün kaleme aldığı raporda şöyle diyor- du: '"21 -22 kasımda burada (Kaymak- çı) çarpışmalar olmuştu. Yunan güçle- ri. Paris Banş Konferansrnın çizmış olduğu yeni hatlan işgal ctmek için Besdeymi'den ilerlemeye başlamıştı. Uzun süren çarpışmalarda her iki yan da epeyi kayıp vermişti... Bugün gör- düklerim acınacak bir manzara oluş- turur. Ayasuluk, Çcrkez Köy. Gürco- va. Bucak. Kaymakçı. Eseli ve Çaylı caktır." Bu rapora içerleyen İngiliz Yüksek Komiseri Sir John de Robeck. Lord Curzon'a 27 aralıkta şöyle yazı^ordu: "Bu raporlar. Kaymakçı. Odemiş ve Tire yörelerinde oldukça yadsınma- ya layık birdurum göstenyör. Yunan- lara. kendi slratejik durumlannı dü- zeltmek için verilen hafıf ilerleme izni sonunda 4000 kişi daha. kışın başlan- gıcında evsiz ve yoksul bırakılmiştır. Buna bcnzer raporlar alındıkça. kişi. Batı Anadolu'daki bu davranışlann. bağlaşıklann uğrunda sa\aşmış bu- lunduğu ilke ve ideallere ne kadar ters düştüğünü anımsamaktan kcndmi alamaz." Demirci Mehmet Efe de 7 Aralık 1919 tarihli İzmir"e Doğru adlı^gazete- de yayımlanan mektubunda Odemiş savaşını ve Yunan barbarlıklarını an- latıyor. •"Gcncral Milne"nin sınırla- mış olduğu huduı içinde bulunan Ödemiş'in Kavmakçı bucağının kuze- yindeki sınları işgal eden Yunanların yaptıklan son saldın sırasında Kuru- caova. Ayasuluk, İki Çaplı. Kaşıkçı. Kesir. L zundcrc ve Çcrkcz köylcrinin üç saat süren top aıeşine tutuld'uğunu: halkın yakındaki köylere kaçlığını: dağlara kaçanlardan \e kadm ve ço- cuklardan oluşan 30'ayaklaşık kişinin soğuktan donarak telef olduğunu: ka- Yunan askerleri Türk tutuklulara hiç de iyi davranmıyordu, Donanma Bakanlığı"na gönderdiği yazıda. Anadolu"daki durumla ilgili olarak şöyle diyordu: "Türkiye'dc durumda kaydedilen kötülüğün kökünü İzmir"in Yunan- larca işgali oluşturmaktadır. Bu işgal sürdürüldüğü sürece, Türklcre. pek doğal olarak bağlaştklann adalcısizli- ği gibi görüncn duruma karşı Türk direnişi ve Türk nefretinin ruhunu canlı tutmaya devam edecektir... Yu- nan işgali banşa katkıda bulunacağı yerde. bır fetih ve haçlı seferi biçimini adlı köylerin hepsi de kendi sakinleri larafından terk edilmişlir. Bu sakinlcr. sürülerini. koyunlannı. ineklerini, ai- larını. eşeklerini ve cv eşyalannı geride bırakarak büyük korku içinde Doğu'da ulusal çetclerin işgali altında bulunan bölgeye kaçmışlardır. Kaçan bu Türk köylülerin mallannın akıbeti- nin ne olduğu açıktır; hepsine de Yu- nan askerleri el koymuştur. Yunan askerleri köyleri yağma ediyor... Türk köylüleri geri dönerse. evlerini boş ve çevredekı ovulan bir çöl olarak bula-. çamavan kımi yaşlıların öldürüldükle- rini: gcnç kadın vc kızlann kirletildik- lerini" bildiriyordu. Türk vandaşı kimi İngiliz öğcleri de 15 aralıkla Londra'dan. İngiltere Dı- şişleri Bakanlığı'na gönderdiklcri bir yazıda. Yunanların Iznıir'i işgalinden bu yana 10.000'e yaklaşık Müslüma- nın öldürüldüğünü. birçoklarının ka- yıp bulıınduğunu ve 100.000'den çok Müslümanm evsiz göçmenler duru- muna düşürüldüklerini büvük bir kaygısıyla öğrenmiş bulunduklannı bildiriyor: bu duruma bir çözüm bu- lunmasmı diliyorlardı. İmza sahipleri arasında Lond Abingdon. Ağa Han. Lord Ampthill ve Syed Ameer Ali'nin adlan da görülüvordu. Türklere iyilik yapan İngiliz Batı Anadolu'daki göçmcnlerin acıklı durumu, İngiliz donanmasına mensup rahip Hugh Embling'i de ha- rekete geçiriyor; 16 aralıkta,l>u duru- mu yansıtan bir raporu İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Robeck"e gönderi- yordu. Hele Söke, Çine, Kuçarlı. Na- zilli ve Denizli'deki göçmenlerin duru- mu oldukça kötüydü. Rahip Emb- ling"in anlattığına göre gönüllü örgüt- ler onlara bakmaya çalışıyordu. Bir çok camiler göçmenlerle doluydu: bir- çoğu da yan yıkık bınalarda kalıyor- du. Rahip Embling'e göre Türk işgali alundaki Rum göçmenlere köıü işlem vapıldığına dair çevrede yayılan söy- İentiler yalandı. Embling. Nazilli'de 400 kadar Rum göçmeni bulunduğu- nu; Demirci Mehmet Efe. kurmayın- dan Tahir Bey. danışmanı Şükri Bey ve Nazilli Belediye Başkanı Ömer Bey'in de yardımıyla. bu Rum göç- menlere çok iyi ışlem yapıldığını saptı- yordu. Rum göçmenlerin bu İngiliz rahibine anlattıklanna göre Türkler. kendilerine karşı oldukça dostane davranmışlar vc kendilerini büsbütün özgürbırakmışlardı. Demirci Mehmet Efe. herhangi bir Rumun kılına bile dokunulmaması için kesin buyruklar vermişti. Zeybekler. ne onlan ve ne de kadın veya çocuklannı rahatsız edi- vordu. Türklerle eşit koşullar içinde birlikte yaşıyon Demirci ve kurmayın- dan övgüyle söz ediyorlardı. Hiçbir Rum kızına dokunulmamıştı. Yunan savaş lutsaklanna bile iyi işlem yapılı- yordu. İzmir'deki İngiliz başkonsolosu Ja- mes Morgan, 2 Şubat 1920'de kaleme aldığı bir yazıda. Rahip Embling'in bu sözlerini ve Türklerin Rumlara iyi iş- lem \ aptığı iddialannı kabul edcmeye- ceğini biîdiriyor: onu Türk vandaşı olmakla suçluyordu. Embling. İzmir'- dc ikcn Müslümanlara elindcn gelen hcr yardımı yapmış. onlan hapisten kurtarmış ve S'unanlılann Müslüman halkına ve özellikle Müslüman mah- puslanna karşı barbarca davranmala- nnı önlemişti: dolayısıyla Türkler arasında iyi ad yapmıştı. Morgan'a göre, onun o anda Yunan işgal bolge- sine dönmesine Yunanlar izin verme- yecekti: dolayısıyla Türk kesiminde kalması öneriliyordu Bunun üzerine. İngiltere Dışişleri Bakanhğı. 22 Mart 1920'de Rahip Emblıng'e gönderdiği yazıda. İstan- bul'daki İngiliz Yüksek Komiseri'nin, kendisini Anadolu'da yardım işlerinde kullanamayacağını ve oraya dönmesi- nin gerekmediğini ona bildiriyor: böy- lece. insanhk duygulanyla davranan bir İngiliz rahibi. Yunanlılann şikâyeti üzerine. İngilizlerce. Batı Anadolu'dan uzaklaştınlıyordu. StRECEK Azeri askerler Sibel Can'ınyolıuıııgözlüyor AZERBAYCAN CEPHESİNDE I Hicran Öge Goltz Günün ılk ışıklanyla birlikte Akdam'- ın Abdal ve Gulaplı köylerinin. Erme- nilerin eline geçtiği haberi yayılıyor. Gece boyunca uzaklardan gelen atış seslerinın nedeni anlaşılıyor. Acı ve kızgınlık kaphyor herkesi. "Biz burada bir noktayı geri alabilmek için ölürken. onlar nasıl olur da bu yerlen \erir? Bir yer geliyor. iki yer gi- diyor. Bu ne biçim bir iştir?" diye soru- yor askerlerin çoğu. Komutan. "Ab- dal ve Gulaplı gitti. Hiç olmazsa Çıldı- ran'ı ılalım. Hâlâ orada duruyorsu- nuz" diye çıkışıyor telsizden. Ve ekliyer "Ermeniler gece kaçtıktan sonra >ollan mayınladık. Geri dön- müş clsalar. anlardık..." Telsizden yanıt gelmiyor. Komutan iyice sinırleniyor: "Siz ne biçim boz- kurtsunuz. Kurdunuz gitmiş. bozunuz kalmış Toparlanm. yürüyün." Teğmen Famil, benı oradan alıyor ve bir araca biniyoruz. Her halde komu- tanın neler söylediğini duymamı iste- miyo:. Akdam'a doğnı gidiyoruz. Yinc acıktığımı hissedıyorum. Son otuz saalür bir kaç dilim ekmek ve ay- vanır. dışında bir şey yemedim. Sulu biryenKk istiyorum. Bıraz patates, so- ğan. dişin kovuğuna sığmadığı için cinsi iiilaşılamayan bır kaç parça et. Ajnasulu yemek. Ama sıcak. Yan ma- sada votka içenler var. Öyle keyfet- mek çın değil. Su mu içiy orlar. içki mi. belli değil. Genç lokantacı, teğmeni görüıcs yarumıza geliyor. Babası. şu anda Gulaplı'da savaşıyormuş. "Ab- dal ve Gulaplı satıldı" diye gjriyor sö- ze: '"Akcaaıa 4 kilometre uzakhkta Er- menier. Burayı da verecekler şimdi Ermoıilere. Böylelikle Elçibey'i istifa- ya rrecbur edecekler. Bu bir oyun. Gece }'c kadar köyde vuruşan askere yardım gelmedi. Ermeni'nin eline geç- tikten sonra tanklar geldi. Bombala- maya başladılar köyü. Bundan haberi olniayan 30 kadar askerimiz öldü ya ,da yaralandı." Son söz Bu kuralsız ve ne kadar süreceğı kestirilemeyen savaştan edindiğim iz- lenimler şöyle: • Savaşan Azerbaycanhlan ikiye ayırmak gerekiyor: 1- Milli ordu mensuplan1 Çoğu. es- ki Sovyet ordusunda görev yapmış profesyonellerden oluşuyor. Afganis- Silah > önünden herhangi bir eksiği ofaıayan Azeriler çadır, battaniye, uyku tulurou ve kov gibi basit şeyierin sıkıntısını yaşıyor. • Çarpışjnalara, o yörenin halkı da katılıyor. Orneğin Zengilanlılar Zen- gilan'da, Fuzulililer Fuzulfde savaşı- yor. • Gittiğim her cephede, askerler, Afrika ülİcelerinden ve İran'dan gelen paralı askerlerin. Ermenilerin yanında çarpıştığını anlatıyor. Bunu da telsiz konuşmalanndan anladıklannı söylü- yorlar. • Abdal ve Gulaplı'ya girenlerin telsiz konuşmalannda duru Rusça kullanmalan. akla bazı sorular getiri- tan dahil. gönderildikleri her yerde çarpışmış askerler. Savaşı bir görev olarak görüyorlar. 2- Dahili kuvvetler/ Eli silah tutan, 18-45 yaş arası sivillerden oluşuyor. Milli ordudan avn vönetilmelerine karşın, gerektiğinde birlikte savaşıyor- lar. Bir de bu iki grubun dışında kalan Rus asıllı subayîar bulunuyor. Daha çok danışman olarak görev yapıyor ve bunun için para alıyorlar. ELÇİBEY, SAVAŞI AGİK'İN BİTİREBİLECEĞİNEİNAMYOR 'Banş için her yoludenemeyehazınz' Si: sorunun Moskova aracılığı ile çözümüne karşı çıkmıştını:. Niçin ba- kamnızı Moskova ile görüşmeler için Soçi've volladınız? ELÇİBEY - Biz banş olacaksa her yolu denemeye haanz. Mekanizma dediğiniz nedir? ELÇİBEY - Gözlemciler toplana- cak, olası çözümleri tartışacak ve ateşkes için çözümler bulacaklar. Sizin jt özümüııüz nedir? ELÇİBEY - Ben daha önce söyle- dim. Sınırlarda ateşkes ve AGİK başkanlığında gözjemci grubun oluş- tunılmasıdır. AGİK ben ateşkesten sonra gelınm diyor. AGİK gözlemcileri gelinceye kadar BDT gözletmileri mi buhmacak? ELÇİBEY - Hayır. Bu BDT ile ilişkili değil. Diyelim ki yann anlaş- tık sadece 3. bir taraf gerekiyor ki buraya gelip gerçekleri göısün, taraf- sız. ulusîararası kuruluşlardaninsan- lar gelmelidir ki tarafsız olarak göz- lemlesin. Ateşkes için iimit var mı> ELÇİBEY - Biz 6 kişiyi Mos- kova'ya gönderdik. Ermenistan da göndersin. Diğerleri de gelsinler ve bu mekanizma üzerinde konuşulsun. BD T'den bir güç veya gözlemci söz konusu olabilir mi? ELÇİBEY - Kesinlikle olmaz. As- ker olmaz. Kontrol nasıl olacak? ELÇİ BE Y - Önce gnıplar gelmeli- dir. Biz bunu AGİK ileçözümleyece- ğiz. Biz onlarla başladık bu işe. Son- radan başkasına geçmek söz konusu değil. Ben AGİK'e katıldım, söz ver- dim ve orada çözümlenmelidir. Siz daha önce 'Dağlık Karabağ bi- zim iç sorunumuzdur. Ulusîararası alanda tartışümaz' demiştiniz. Şimdi ateşkes sadece smırda mı. Dağlık Ka- rabağ 1 kapsıvor mu? Gözlemcüerm nezareti nasıl olacak? ELÇİBEY - Daha önceki konuş- malarda yabancı istemediğimizi söy- ledik. Ama şimdi AGİK olabilir. Ateşkes sınırları ve Dağlık Kara- bağ'ı kapsıvor. Ama sınırda önceliği var. Soçi vörüşmelerinde AGİK yoktu. BDT'dcn curnhuriyetler vardı. ELÇİBEY - Evet yoktu, ama on- lar da istiyorlarsa göndersinler ve AGİK başkanlığında bu duruma yardımcı olsunlar. BİTTİ yor. • Azerilerin bana yönelttiği sorula- nn başında, "Türkiye'nin kendilerine neden yardım etmediği" geliyor. Bu- nun yanında. "Sibel Can bize konser \ermeye gelmezmi?" diye soran genç- ler de var. • Azerbaycan'ın silah sıkınüsı ol- madığı anlaşılıyor. Ancak. çadır, bat- taniye. uyku tulumu, sivrisinek için kov ve dürbün gibi şeylerin kıymete bindiği gözleniyor. • Ermenisıan. istihbarat açısından hay li önde. Basın da buna istemeyerek yardımcı oluyor. Bu nedenle. gerek komutanlann uyansıyla. gerek onla- nn dikkatinden kaçmış olduğunu dü- şünerek. uyarmamış olmalanna kar- şın, bazı konulara değinmeden nokta- hyorum. Anlayışla karşılamanız dileğiyle... BİTTİ ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇI Hinthorozu'yla Hadim'de: (2) Gelinim Sen Anla! Hinthorozu Erdal Bey'in, Toroslar'ın tepesindeki Hadim ilçesine gelişi, gerçekten görülecek şeydi. Konuşma biçe- mi (üslubu) içtendi; gıllügişli değildi. "Gıllügiş" Arapçadan gelme bir sözcük, halk bunu "gıllıgış" diye söyler; içinde gizli kin, kötü amaç taşımak demek. Deniz Baykal'ın ko- nuşmaları gılligüşlidir. Konuşmanın arkasındaki gizli amacı sezmek için, iyi tanımak gerekir. Erdal Bey'e, ilçeye iner inmez üç koç kesilmişti; Hadim- lileryoksuldular, oncağızı kestiler demek. Sonra, kavurma için 35 tane daha kesilmiş. öyle duydum, görmedim. Sorv- radan kesilenler keçi imiş. Buralarda bol kılkeçisi var; Erdal Bey'e dönüşte sordum: - Mideniz, bağırsaklarınız bozuldu mu? Bozulmamış! Konuşmasını sürdürüyordu Erdal Bey: -... Muhalefetteyken biz hep söylüyorduk, "Bizi karşıla- maya gelen vatandaşlarımızı, TV göstermiyor ama, diyor- duk, iktidara gelince hepinizi göstereceğiz!" Şimdi, bu akşam sizi gösterecekler. Hem de, şimdi birden fazla TV var, hepsinde görünürsünüz. Hadimlileri göstermeyip de kimi gösterecekler? (Alkışlar, ıslıklar; Hadimliler, dinle- yenler dört köşe oluyorlardı!) Hadim'in çalışkan insanlan- nı, gençlerini, bu cıvıl cıvıl insânları gösterecekler. Bugün Türkiye'de, böyle bir toplantıda umutla geleceğe bakan, bugünü en iyi değerlendiren, bir kültür şenlığinde bir ara- ya gelen vatandaşlarımızı elbet TV'ler gösterecek. Biraz evvel belediye başkanımızın konuşmasını zevkle, kıvançla, gururla dinledik. Kendisi en değerli belediye başkanlarımızdan biridir. (Alkışlar) Hadim'e yaptığı hiz- metleri hep izliyorum; bana listesini verdi, cebimde. Şimdi size okursam, bildiğiniz şeyleri bir daha duymuş olursu- nuz. Ama, yaptığı hizmetlerçokdeğerlidir. Zaten, istekleri de çok değerli. Hadim'in daha çok gelişmesi için, bunda birçok isteklerini dile getirdi. Hepsinde hakkı var; bunlann hepsini yapmak da bizim boynumuzun borcudur. Biraz zaman alır, ama bunlann hepsini yaparız. Azönce, bu öğ- retmen eksiklıği, bunu bir an önce doldurmak şart. ("Yaşa Başkanım!" sesi) Bu kadar okumak isteyen çocuklar, öğ- renciler, gençler varken, burada öğretmen eksikliği ol- maz. Vali Vekilinizle konuştum, "Çok yakında bunu büyük ölçüde tamamlayacağız!" dedi. Ama, bu yetmez. Ben gitti- ğimde, Milli Eğitim Bakanımızla konuşacağım; bunu anla- tacağım. Buradaki öğretmen eksikliği dolsun diye hep beraber uğraşacağız. Bu kadar canlı, bu kadar istekli ola- caksınız da, biz size öğretmen bulamayacağız; böyle şey olmaz! Bu, bir zamanlama meselesi. bunu hiç gecikme- den yaparız. Hadimlilerin başka istekleri var; yolun eksikli- ğinden, eskidiğinden bahsetti belediye başkanımız; tabii bunu da bir an evvel yapmak gerekir. Bayındırlık Bakanı- mızla konuşacağım! (Başkanın sözünü ettiği yollar, Sarı- oğlan-Hadim yolu ile Aladağ'a giden yol, bir de Hadim- Alanya yoluydu) Her zaman buraya kara yolundan gelir- dim; bu defa havadan geldik helikopterle (uçartaşırla), karayolunu görmüş olmadım; ama, belediye başkanımız biliyor; daha önce de buraya gelmiştim; bir an evvel, bu yolun, bu yolların Hadim'e layık bir şekle getirilmesi göre- vimizdir, bunu da yapacağız! ("Bravo" sesleri, alkışlar). Bunlann hepsini muhalefetteyken vaat ediyorduk, ama ta- bii, iktidardayken vaatetmenin başka bir anlamı var; şimdi bunları yaptıracak gücümüz de var; bu ülkede zamanlama fneselesidir. Tabii, ülkenin her tarafında hizmet ediyoruz; onun için, istediğinizyere, istediğinizzamanda hizmet ge- lemeyebilir; ama biraz sonra gelir. Bu hükümet, değerli Hadimliler, nasıl kuruidu? Sizler bi- zi muhalefetteyken de gördünüz, ama şimdi iktidardayız. Nasıl oldu bu? Sizin güzel oylannızla, sizin isteğinizle, si- zin iradenizle oldu. Bu hükümetin görevi sadece size hiz- met etmektir, ülkemize hizmet etmektir. Biz, bunu yapmak için iktidardayız! iktidara gelmeden önce, söylediğimiz şeylerin hiçbirini unutmadık. Hepsi hükümet programında var, hepsi koalis- yon protokolünde var. İki büyük parti, bir araya gelerek bu hükümeti kurduğumuzda, amacımız bütün bu vaatleri ger- çekleştirmekti. Belediye başkanımız çok güzel söyledi; "demokrasi içinde kalkınmayı sağlamak!" Bunun için bir taraftan demokrasimizin eksikliklerini tamamlarken, bir taraftan da bu yolları yapmak, köylerimize yolu, suyu, bun- ları getirmek, öğretmen açığını kapatmak, sağlık konusun- da eksiklerimizi tamamlamak, sosyal güvenlikteki eksikle- ri tamamlamak, çiftçimizin yardımına koşmak: çiftçimizin sanıyorum. bizden pek şikâyeti yok. Çiftçimizin ürününe zamanında peşin ödeme yapmak için, çok gayret sarf et- tik; tahıl üreticimize, hububat üreticimize zamanında peşin odeme yaptık. Çiftçimizin Türkiye'nin efendisi olduğunu, köylünün ülkenin efendisi olduğunu büyük Atatürk söyle- mişti, biz de ayni görüşteyiz! (Alkışlar) Tabii, çiftçimizip başka istekleri de var, burada yaşayan insanlarımızın is- tekleri var; esnaftmızın, işçilerin istekleri var; bunların hepsini gerçekleştirmek için iktidar olarak bugün hizmeti- nizdeyiz!.. Erdal Bey, bunları neden mi söylüyordu? Sanıyorum, bunların Türkiye'nin her yanından duyulmasını istiyordu, ama yeterince duyulmadı, duyuramadı. Hinthorozu Erdal Bey, konuşmalarıyla, karşısındakilere bir şeyler söylemek istiyordu asıl; hani, "kızım sana diyorum, gelinim sen an- la!" derler ya, öyle. Baykal'ın partisinin Feyzioğlu'nun "Güven Partisi'ne döneceğini biliyor. SHP seçmeninden çok bir şey aparamayacağını gözleriyle görüyor. Erdal Bey'in Hadim gezisi, ona bu izlenimi verdi... BULMACA SOLDAN SAGA: 1 2 3 4 1/Hz. lsa'nın yeryü- züne ikinci gelişin- den önce insanlığı kötülüğe ve imansız- lığa yönelteceğine inanılan hüküm- dar... Bir nota.2/ Bir göz rengi... Gümüş üstüne kurşunla işle- nen siyah nakış.3/ Duman lekesi... Yü- nü için yetiştirilen evcil alpaka türü.4/ "Kenann dilberi na- zik de olsa — olamaz" (Nabi).5/ Sözünü geçiren, üstünlük kazanan... Çıplak vücut resmi.6/ Kripton ele- mentinin simgesi... Nevşehir'in bir il- çesi.7/ Çıknk gibi dönen yuvarlak su dolabı... Tuzağa düşürülen şey.8/ Bir işi yerine getirme... İnce pide halin- de ekmek.9/ Duyusal, ruhsal ya da harekete ilişkin çok çeşitli rahatsız- lıklarla tanımlanan sinir bozukluğu. YUKARIDAN AŞAĞIYA:1/ Mo- torlu taşıtların çalıştığı yerlerde yol- culann düzenini sağlayan kimse.2/ Yabana... Ellerde ve parmak- larda hiçbir sakathk olmamasına karşın ruhsal nedenlerle yaz- ma yetisini yitirme.3/ Eskiden şairlerin kasidelerinde övgüsü- nü yaptıklan kişilerden aldıkları para ya da armağan... Habeş soylusu.4/ Alevi ve Bektaşilerin bezm-i cemde çalgılar eşliğin- de uyguladıkları dinsel tören.5/ İskambilde bir kâğıt... Gereken yiyecek ve içecek şeyler.6/ Sığ sularda yaşayan bir balık... Gü- zel sanat.7/ Bir ilimiz... Ortaçağ'da açık denizde kullanılan yel- kenli gemi.8/ Güneydoğu Anadolu'da daha çok kadınların çe- şitli yerlerine yaptırdıkları bir tür dövme... Parlaklığı birdenbi- re artan yıldız.9/ Tunç Okan'ın, ulusîararası yarışmalarda bir- çok ödül kazanmış fılmi... Bir gösterme sıfatı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle