Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2^Ocakl992 kültür Cumhuriyet 13
İkzgûnnotaiaryaiNl
• A A (Burbamk) - ABD'nin Los
Angeles kenti yakınlanndaki
Burbank'ta bır vakıf binasında çıkan
yangında, önde gelen besteciler
Lu<lwig Van Beethoven ve Wolfgang
Amadeus Mozart'ın yazdıklan birçok
orijinal nota kül oldu. Los Angeles
itfaiye yetkilileri, önceki akşam
milyonlarca dolarhk sanat
koleksiyonuna sahip Ledler Vakfı'nm
Burbank'taki binasında çıkan
yangında, aralannda Beethoven ve
Mozart'ın orijinal notalan nın da
bulunduğu birçok sanat eserinin
yandığını belirttiler. Yangındaünlü
Italyan besteci Niccola Puccini
tarafından yanlmış bir mektubun da
kül olduğu kaydedildı.
Fotograftanla'Arabesk'
• A A (Ankart) - Ankara Fotoğraf
Sanatçılan Deraeği'nce (AFSAD)
dûzenlenen 9. Ulusal Fotoğraf Sergisi,
3 şubatta açılacak. Bu yılki konusu
"Arabesk"olarak belırlenen sergide,
siyah-beyaz, renklı baskı ve saydam
dallannda 34 fotoğraf yer alacak.
Fransız Kültür Merkezi'nde açılacak
sergi, 12 gün süreyle gezılebilecek.
Ankara'daikiym sahne
• A A (Ankara) - Ankara Büyükşehir
Belediyesı'nınGençlik Parkı içinde
bulunan Ceyhun Atıf Kansu
Salonu'nyla, Altınpark Açıkhava
Tiyatrosu'nun sahne düzenleme
çalışmalannı bu yıl tamamlayarak
hizmete sunacağı bildirildi.
Büyükşehir Belediyesı Sosyal
Hizmetler Daire Başkanlıgı'ndan
verilen bilgiyegöre, Ceyhun Atıf
Kansu Tiyatro Sahnesi'nin sahne,
koltuk, ses ve ışık düzeni en geç 23
Nisan Çocuk Şenliği'ne kadar
tamamlanmışolacak. Altınpark
Açıkhava Tiyatrosu'nun restorasyon
ve yapım çalışmalannın bi tirildiğini
belirten yeticililer, bu sahnenin de sahne,
ışık, ses ve koltuk düzeninin
lamamlanmasjndan sonra hazıran
ayında başlayacak tiyatro sezonunda
hizmete gireceğini bildirdiler.
Rüşdi yine sahnede
• AA (Bonn) - "Şeytan Ayetleri"
kitabı ıle Müslümanlann şimşeklerini
üzerine çeken ve İran'ın 1989'da ölen
dini lideri Ayetullah Humeyni
tarafından hakkında ölüm fetvası
verilen Ingiliz yazar Salman Rüşdi
yine ortayaçıkü. Alman ARD
Televizyonu'na demeç veren Rüşdi,
uluslararası kamuoyuna bir çağnda
bulunarak hakkında verilen fetvanın
kaldınlması içın İran'a baskı
yapılmasını istedi. ölümden
kurtulmak için yaklaşık 3 yıldır
gızlilik içindeyaşayan Rüşdi, bu
fetvanın tran'ın da kabul ettiği
uluslararası konvansiyonlar ve
uluslararası hukukla çeliştiğini
belirtti. Rüşdi, hürdünyadaki
hükümetlerden, bu fetvanın
kaldınlması için tran üzerinde
etkilerini kullanmalannı isteyerek,
"Benim için bir tek ithimal var. Bu da
Avnıpa'daki ve tüm dünyadaki
ınsanlann desteğinden yararlanmak.
Çünkü bu iş siyasi bir mesele oldu ve
çözümü sadece siyasi baskıya bağlı"
dedi.
• Kültür Servisi - Şehir
Tiyatrolan'mn altıncı sahnesi
Gaziosmanpaşa'da yedi şubatta perde
açıyor. MusahipzadeCelal'in
Fermanlı Deli Hazretleri'ni
sahneleyecek tiyatroda oyunlar cuma
günü saat 2O.3O'da, cumartesigünü
ise saat 15.OO ve 2O.3O'da
sunulacak. Başrolünü Feridun
Karakaya'nın oynadığı, Engin
Uludağjn sahnelediği oyunda diğer
rollen özen Tutucu Sevil Uluyol,
Melika Altınbaran, Hatice
Kocamanlar, Sait Ergenç, Derya
Kurtuluş, Şenay Saçbüker, Ahmet
Bozkurt, Murat Deryakıhç, Süheda
Çil, Ayşe Erbulak, Zümrüt Ekin ve
Esra Ulger paylaşıyor.
tzmip'de kültür srtesi
• AA (Izmir) - Konak'ta yapünlacak
Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet
Konservatuvarı ve Sabana Kültür'
Sitesi'nin temelinın 3 şubat pazartesi
günüatılacağı bildirildi. Haa Ömer
Sabancı Vakfı'ndan yapılan
açıklamaya göre temel atma tökenine
Kültür Bakanı Fikri Sağlar ile Enerji
veTabii Kaynaklar Bakanı Ersin
Faralyah da katılacak. Izmir Valiliği
ve Hacı Ömer Sabancı Vakfı
S'AKSA) işbirliği ile Dokuz Eylül
niversitesi'nin tahsis ettiği arsa
üzerinde inşa edılecek site, 500 metre
kare alan üzerine iki ana bölümü
içeren tek bir bloktan oluşacak.
Kare Sanat Galerisi'nde açılan Mustafa Ata resim sergisi 15 şubata dek izlenebilecek. Sergide sanatçuun 40'a yakın resmi bulunuyor.
Mustafa Ata'nın sergisi 15 şubata dek Kare Sanat Galerisi'nde
Renkşerîtleriyle yaşambıdanvücutlarGÜLSEREN GENÇ (tstanbuJ) - Biçim-
leri soyut algılayan ve somutluk-
lan soyutlayan sanat yaklaşımı ile
figürü savunan geleneksel anlayış
arasmdaki bitmez tükenmez sür-
tüşme hiçbir uzlaşma, ortak bir an-
laşma noktası bulunamadan sü-
rüp gitmiştir hep.
1945 Trabzon doğumlu Mustafa Ata,
Adnan Çoker atölyesi çıkışlıdır ve öğren-
ciliğinden bu yana ısrarla fıgür üzerinde
yoğunlaşan bir sanatçıdır. Kavramlara
çağa yakışır bir görsellikle, bire bir somut
görüntülerle değil de daha çok duyarlık
ve beyinden süzerek vanlan sentezlerle
bakılmasını savunan soyut sanat sa-
vunuculan bu savlannı fıgürlerle de olsa
en iyi temsil edebilen bır ressam olarak
Mustafa Ata'ya sahip çıkmışlardır öte-
den beri. Bir anlamda figüratif ressam-
larla soyutçulan banştıran bir sanatçı
olabilmiştir Mustafa Ata; yani imkânsız
gibi görüneni başarmıştır.
Mustafa Ata'nın resminde parlak, göz
ahcı renkler belirgindir. tnsan gözünün
ılk algıladığı. renklı bir fon üzerine (bu
bir yenilik, çünkü öncelen hep koyu renk
ve siyah fon kullanırdı) göz ahcı renkli
kurdelelerle dinamik kıvnmlar oluyor.
tlk anda soyut izlenimi yaratsa da figür-
den uzaklaşmamış, klasik bir sanatçıdır
Mustafa Ata. İlk bakışta renklı tuşların
ve şeritlerin figür olduklannı algılar,
daha sonra figürü kaybeder, yalnızca
renk çizgılerini görmeyi sürdürürüz. Şe-
ritleri bırleştirdiğimizde figürü tekrar
oluştururuz. Resimlere bakma süresi
içinde bir şeyleri kaybedip, bulup tekrar
kaybederek düşünsel ve görsel çok bo-
yutluluğa ulaşınz.
Mustafa Ata'nın toplam 40'a yakın
resminden lOyağlıboya, lOkadardakâğıt
üzerine pastel çalışması sergıleniyor. Bü-
yük boyutlu resımlerini bildiğımız Mus-
tafa Ata'nın bu kez daha küçük boyut-
larda yapıtlan sergilenmiş. Yeni bır gale-
rinın ilk sergilerinden biri olması nede-
niyle koleksiyonculan korkutmamak ne-
deniyle olmah bu seçım.
Mustafa Ata'nın kompozisyonlannda
doğaçlama ağır basıyor gibi görünse de
tanıtım kitapçığının önsözünde belirtıl-
diği gibi resmi, ne karmaşık ne basit ne
kolay ne de güç, ne çok yöntemli ne de
tümüyle yöntemsizdir. Bizim bildiğimiz,
tüm görünenin ardında uzun bir düşün-
me ve gelişme sürecinin olduğudur. Sa-
natçının büyük boyutlu rtnkli kompozis-
yonlannın alunda ınsan vücudunun
anatomisinin kıvnmlannın, hareketlen-
nın son derece bilınçli eskizlennin varlığı
hissedılir. Antik Yunan vazolannın üze-
rinde görülen iç içe geçmiş savaşçı figür-
leri ve yaşamdan sahneleri anımsatır
Mustafa Ata'nın devinimli resimleri.
Varla yok arasında dalgalanan şeritlerin
içinde Michelangelo'nun mahşer sahne-
sindeki çıplaklannki gibi güçlü ve dina-
mik anatomi yatar.
Hareket halindeki bir nesnenin fotoğ-
rafı çekıldiğinde, nesnenin tüm devinim-
leri kâğıt üzerinde nasıl renk şeritleriyle
belgeleniyorsa, Mustafa Ata'nın da res-
minde fırça sonsuz boşlukta defalarca ve
türlü renklerde dolanarak türlü olasılı-
klan gözler önüne serer, formu, giderek
tüm yüzeyi örgütler. Bilek kıvraküğına
dayanan bu biçimleme, geleneksel süsle-
me sanatlanmızın, yüzeyci, renkçi ve ka-
ligrafik yapı kavra^lannın Mustafa
Ata'nın resim bilincı içinde varlığını gös-
teriyor.
Aslında fovizm ve ekspresyonizmden
etkilendiğini de söyler sanatçı. Fovizm;
alışılmış kurallara aykırı olmak, kendi
rengini ve kendı bıçimıni oluşturmak,
ekspresyonizm ise içe dönme, doğaya
gözlennı kapama, görüleni değil de his-
settıklerini, içgüdülerini, dürtülerini he-
yecanh, son derece duygulu ve dramatik
bir biçimle resimleme olarak tanımlana-
bılir. Bu açılardan bakıldığında Mustafa
Ata'nın resmi bu tariflere de çok uymak-
ta ancak tümüyle kışisel ve şiirsel bir ya-
pıda karşımıza çıkmaktadır. Matisse bir
tabloya bakarken "Onun neyi göstermek
istediğini unutmak gerekir" demişti.
Deep Purple'm eski solisti Ian Gillan yann Lütfi Kırdar Spor Salonu'nda
Rock efsanesi Ian Gillan Istanbul'da
BURAK ELDEM (İstanbul) - Ö/ellıkle
son beş yılda, Türkiye'ye star isim-
lerin gelmesine iyice alıştık. Sek-
senlerin başlannda sahnede izle-
meyi hayal bile edemeyeceğimiz
topluluk ve sanatçılar, İstanbul
Festivali'nin ivmesi giderek artan
ataklanyla buralara kadar gelip
Tûrk izleyicisiyle tanıştılar.
Ne var ki kısa bir süre içinde bu görün-
tü klişeleşti ve her nedense Türkiye'de
müzik dünyasının ünlülerinin konserleri-
ni izlemek, bilet bulabilmek için olmadık
azaplan gerektiren İstanbul Festivali'yle
sınırh kaldı. Kültürel etkınhk takvimi-
miz haziran ortasında başlayıp temmu-
zun ikinci yansında noktalamyordu ve
bu süre içinde (gelen sanatçılann kim ol-
duklanna aldırmaksızın) İstanbul Festi-
vali'ndeki konserleri izlemek modalaşı-
yordu yavaş yavaş.
öte yandan, rock dinleyicisi kesimin
yıllardır dinmeyen "konser izleme susuz-
luğu" yarhğını koruyor, coşkulu bir rock
konserine özlem duyanlar, "sıranm" ne
zaman bu müzigin efsane isimlenne gele-
ceğini merak ediyorlardı.
İstanbul Festivali yetkilileri, 1989'daki
"ruhsuz" Bob Dylan konseriyle tatmin
edemedikleri bu talebe, geçen yaz Jethro
Tull ile yanıt vermeye çahştılar ve "şey-
tan" Ian Anderson'ın topluluğu, Türki-
ye'de kaldığı bir hafta süresince (türlü
olumsuzluklara karşın) güçlü bir rock
rüzgân estirmeyi başardı. Bu rüzgânn de-
vamı içinse, artık yazı beklememize gerek
yok.
Her ne kadar bir rock konserine uygun
atmosfere sahip değilse de, Lütfı Kırdar
Spor Salonu'nda, hard rock'ın efsane
şarkıcısı Ian Gillan'ı izleyeceğiz yann.
Ayyıldız fırmasının sponsorluğunda bu
konseri gerçekleştiren Majör Müzik Or-
ganizasyon yetkilisi Eyüp Iblağ, "coşku-
nun hiçbir biçimde dizginlenmeyeceğini,
ancak salona zarar verebilecek taşkınlık-
ların bundan sonra gerçekleştirilecek
rock konserlerinin geleceğini tehhkeye
atabileceğini" önemle vurguladıktan
sonra ekliyor:
"Bu konserin keyifli ve sorunsuz geç-
mesi, bundan sonrakiler içın ıyi bir refe-
Ian Gillan'ı Deep Purple'sız, Deep Purple'ı da Gillan'sız düşünmek mfımkün değildir.
rans olacak". Dileyelim Ian Gillan kon-
seri özlenen biçimde gerçekleşsin ve bun-
dan böyle yalnızca festival zamanı değil,
yılın her ayı böyle önemli isimleri izleye-
bilelim. Belki bu sayede birileri de çıkıp
bu kente açık ve kapalı büyük konser
alanlan armağan eder, kimbilir.
GHtoı'm ytuağu
Son birkaç yıl içinde neler yaşanmış
olursa olsun ve kim ne derse desin, yann
izleyeceğimiz Ian Gillan'ı Deep Purple'-
sız, Deep Purple'ı da Gillan'sız düşün-
mek mümkün değil. Bunun ne denli doğ-
ru olduğunu da Gillan'ın yerine Joe
Lynn Turner'ı monte edebileceğini sanan
Purple'm son çalışmalannda açıkça gö-
rebiliyoruz. Bır hard rock topluluğunun
dinamosu gitaristiyse, vitrini de solisti-
dir. Gilîan'dan daha çarpıcı, daha gö-
zalıcı bir vitrin düşünebiliyor musunuz?
Yetmişlerin hemen başlannda hard rock
dünyasında fırtına gıbı esen Deep Purp-
le'ın kısa bir süre içinde böylesine efsane-
leşmesinde Ritchie Blackmore'un "in-
safsız" gitan kadar, belki daha da çok,
Gillan'ın rock için yaratılmış olağanüstü
sesi ve enerjisi de etkiliydi. "Fireball"da
mistik bir haykınştı Gillan'ınki. "Smoke
On The Water"da coşku ve enerji;
"Child In Time"da öfkeli bir tepkı; "Sol-
dier Of Fortune"da duru bir hüzün ve
"Stormbringer"da büyü hissediliyordu.
Yetmişli yıllarda oluşmuş Deep Purple
külliyatına baktığımızda, bir "puzzle"ın
parçalan gibi yerli yerine oturmuş dört
dörtlük bir kadro göriiyoruz. Öyle ki
puzzle parçalanndan birini yerinden oy-
natmaya kalksanız, o tat kayboluyor.
Zaten ne zaman bir kadro değişikliği
yapmaya kalksa, büyüsünü yitirdi Deep
Purple. Yetmişlerin ortalannda Ritchie
Blackmore aynldığında, Tommy Bolın o
özel boşluğu dolduramamıştı. Şimdi de
aynı sorun Gillan'ın yokluğuyla yaşanı-
yor. Oysa 1987 yıhnda tam kadro yaptık-
lan "House Of The Blue Light", o büdi-
ğimiz Deep Purple büyüsünü bir kez
daha canlandırmıştı. "Dead Or Alive" ve
"Strangevvays" için "gecikmiş Purple
klasikleri" yorumunu yapmıştık, iyim-
serlikle. Görünen o ki, efsane oralarda
bir kez daha noktalandı.
Şimdi Gillan'ı, kendi adını verdiği top-
luluğuyla, sûlo konserinde izlemeye hazı-
rlanıyoruz. Artık onun talihi mi diyelim
yoksa talihsizliği mi bilemiyoruz, ama
Lütfı Kırdar'a rock tutkunlan, ister iste-
mez bir Deep Purple özlemi ve nostalji-
siyle gelecekler. Büyük bir olasıhkla da
Gillan, repertuannı solo çalışmalan ve
son albümü "Toolbox" üzerinde kura-
cak. Ama bakarsınız yaşlan 17 ile 47
arasında değişen hayranlannın ısrarlı is-
teklerini kıramaz ve artık kapatmış gö-
ründüğü Deep Purple defterini bir kere-
lik aralayarak bir "Child In Time" ya da
"Smoke On The Water" patlatır. Bek-
leyelim ve görehm.
Abidin Dino
Paris'teki Türk etkinlikleri
Paris'in
Turk gundemı
MİNE G. SAULNIER (Paris) -
Fransız başkentindeki Türk et-
kinlikleri, yeni yılın ilk ayında
oldukça yoğundu. Paris'te ya-
şayan ünlü sanatçımız Abidin
Dino, Fransız Pierre Yves Ger-
vais ve Toun Lebrec, îrlandah
Hector Mac Donnell ve Kana-
dalı ressam David Maes ile bir-
likte"Vieille Du Temple" gale-
risinde bir sergi açtı.
8 şubata kadar sürecek sergide, Abi-
din'in 13 değişik akuareu yer alıyor.
Amerikalı sanatseverlerin rağbet ettik-
leri serginin tüm sanatçılan resim piya-
sasında tanınmış ressamlar. Ancak ser-
ginin baş ustası Abidin ve galen sahip-
leri, gerek tavır gerek sergilemede ünlü
ressamımıza büyük bir saygı ve özen
gösteriyorlar. Bu günlerde Pans'e yolu
düşeceklere, hararetle önerebilıriz.
Abidın'in sergısıyle aynı gün, aynı
semtin birkaç sokak ötesindeki Tho-
ngny Galerisi'nde genç bir ressamımız,
Selma Gürbüz de "El Oyunlan" adlı
kişisel sergisini açtı. Söz konusu galeri-
de Selma Gürbüz, kaligrafi ile gölge
oyunlannı andıran biçemiyle 16 erotik
esintili tablosunu sergilıyor. 14 marta
değin gezilebilecek sergide, genç res-
samın "resmi" sözcüsü ve eleştirmeni
sayılabilecek Gerard Georges Lemai-
re'in "Constantinople"a adadığı dergi-
sinin son sayısını da görmek ve satın al-
mak mümkün. Derginin gerçekten çok
hoş olduğunu hemen belirtelim.
Yine ocak ayına rastlayan etkinlikler
arasında, Le Monde gazetesi eski yö-
netmen ve baş yazan Andre Fontaine'-
in Türkiye
konulu bir
konferansı
da vardı.
Fransız se-
natosunun
Türk-
Fransız Ko-
mitesi tarafı-
ndan dûzen-
lenen ve Lu-
xembourg
Sarayı'nda
verilen kon-
feransta
Andre Fon-
taine, Türki-
ye'nin başar-
ması gereken
atılımlar ve önündeki zorluklan işleyen
bır yorum y§ptı. Le Monde gazetesinin
eski baş yazan, öteden beri bır Türk
dostudur. Ama yurdumuza geçen son-
baharda yaptığı son gezıden ve gösteri-'
len sıcak ilgiden pek hoşnut kalmış ola-
cak ki, gittikçe daha açık seçik bir Tür-
kiye "yandaşlığı" sergılemekte.
Paris'teki Türk sanatçılan için Tan-
suğ Bleda Fransa'ya atandığından beri
"altın çağ" benzeri bir dönem başladı
denebilir. Ince zevki ve sanatseverliğıy-
le tanınan Tansuğ Bleda, elçilik rezi-
dansını değişik Türk ressamlannın
yapıtlannın görülebildiği sürelı bir ser-
gi haline getirdi. Kabul salonlanndaki
tablolar periyodik olarak değişiyor ve
çağnhlar değişik biçemde pek çok Türk
ressamı ile göz tanışıkhğı ediniyorlar.
Tansuğ Bleda, bu ay gösterilen etkin-
likler arasında Metz kentinde verdiği
"21. Yüzyıl Eşiğinde Türkiye" adlı
konferansla yer aldı. Metz Belediye
Başkanı ve Ulaştırma Bakanı Jean Ma-
rie Rausch'un çağnlısı olarak söz ko-
nusu konferansı hazırlayan Bleda,
Metz kentinde yaşayan Türklerle gö-
rüşme fırsatını da edindi. Metz'de yo-
ğun bir Türk topluluğu ve "A Ta Tur-
que" adlı bir dernek var.
Murat Vasıf Erpuyan adh genç, iyi
niyetli ve dinamik bir başkan. Türlü
olanaksızlıklar içinde "Oluşum-Gene-
se" adlı hoş bir kültür, edebiyat dergisi
çıkartıyorlar. Hem de iki dilde, Türk
yazınından örnekler yayımlıyorlar.
Keskin w
\ azmadan
edemîyor'
AA (Brüksel) - İstanbul Şehir Tiyat-
rolannda oynanan "Çıçek Sepetli Kız"
ın yazan, Türkiye'nin Brüksel Büyükel-
çisi Yıldınm Keskin, mesleğinın yanı
sıra edebiyatın kendisi için büyük önem
taşıdığını belirterek " Yazmadan edemi-
yorum" diyor. Keskin, Brüksel'de son
derece yoğun bir ış trafığinin içinde ol-
masma ragmen şu günlerde yeni bir
oyun yazıyor. "Odama çekilip yazanm.
Bitirinceye kadar eşime bile söylemem"
diyerek oyunun konusunu gızli tutu-
yor.
Fransa'nın önde gelen dergilerinden
Paris-Match, geçenlerde Keskin'e tam
sayfa ayırarak "Türkiye'nin en iyi ya-
zarlanndan ve diplomatlanndan" ifa-
desini kullandı. Keskin ise büyük bir
alçakgönüllülükle "Abartmışlar. Aç-
tım telefonu, 'çok abartmışsınız' de-
dim" diyor.
Keskin'in şu sıralarda bir diğer proje-
si de, Türkiye-AT ilişkilen ile ilgili anı-
lanndan yola çıkarak bir roman yaz-
mak. Türkiye-AT ilişkilerinin Keskin'-
in hayatmda önemli bir yeri bulunuyor.
1963 Ankara Amaşması'ndan 1987'-
deki tam üyelik başvurusuna kadar bu
konu ile uğraşmış.
"Sadece yazara olmak istemez miydi-
niz?" sorusuna, "Hayır" cevabmı veren
Keskin, "Diplomatlığı da çok seviyo-
rum" diyor. Her iki uğraşının da birbi-
rine katkısı olduğu kanısında. Keskin,
"Diplomatlıgım yazarlıgımı engellemı-
yor" diye konuşuyor.
"Türkiye-AT Katma Protokolü Mü-
zakereleri sırasındaydı" diye anlatıyor
Keskin, "Sabah 08.30'dan gece yansına
kadar müzakerelere katıldıktan sonra
sabaha kadar oturur vazardım."