Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 7 EYLÜL 1991
Ruslar
Durumu çok yakından ve titizlikle izlemek durumundayız. Evecen
kararlardan uzak durmamız gerekiyor. Bizim için, gelecekteki gelişmeler
ne yönde olursa olsun, -ister Rusya deyiniz ister Sovyetler Birliği-
kuzeydeki komşumuzla iyi ilişkiler sürdürmek, vazgeçilmemesi zorunlu
bir dış politika öğesidir.
YAVUZ GÖR EmekliElçi
önceleri Normanlar, Vikingler... Daha son-
ra Moğollar, Kalmuklar, Tatarlar vb... Lehler
ve Isveçliler... Napolyon ve Hitler ordulannın
saldırılan... Bunlar, Rus tarihinin, Rus halkı-
nın kara günleri.
tlk perestroykacı, bizim "Deli Petro" diye
adlandırdığımız kraldır. Geri kalmışlıktan çı-
karıp Ulkeyi, mujiklerin sakallanndan başla-
yarak Botni Körfezi'ne donanma indirmeye ve
güneye sarkmaya, Rusya'yı, Beyaz Deniz ke-
narında datçalarda oturup ringa balığı, cav-
dar ekmeği yiyen, yaşantılannın her anında ki-
lisenin baskısını enselerinde duyan, "Boyar"
ların satılık köleleri olan insanların Ulkesi ol-
maktan kurtarmaya sıvanan Petro'nun karşı-
sına, kendi ailesinden başlamak üzere kilise-
den ve Boyarlardan geçen direnilmesi çok güç
ne duvarlar çıkarılmıştır...
Petro'dan sonra "Moskova Prensliği" yavaş
yavaş Rusya ÇarhğVna, Rus împaratorluğu-
na dönüşmüş. Devlet büyümüş, genişlemiş,
"istilacı" olmuş, Polonya sırunndan Vladivos-
tok kıyılannı döven Pasifîk kıyılanna ulaşmış,
Kuzey Amerika'da "koloni" kurmuş.
Moskova'da, Petrograd'da, ötede beride bü-
yük, çok süslü saraylar yaptınlmış, kültiir üze-
rine gidilnüş, Rus kartalı, sağda, solda, kuzey-
de ve güneyde görkemli uçuşu ile göz kamaş-
tırrruş, ama Rus halkı, bu duygusal ve uysal
halk, yine serflikten kurtanlmamış, yine alı-
nıp satılan bir mal niteliğinde, yine gidip gel-
memek üzere askere, yine kırbaç altında...
1917'deki devrim sırasında yine ırmaklar do-
lusu kan, Kolçaklar, Denikinler, Vrangeller,
Baba Mahno çeteleri, bitmez tükenmez acı-
lar, açlıklar...
Lenin, işin başına geçtiği sırada Rus köylü-
lerinin, "Yeni çann adı Vladimir llyiç'miş..."
dedikleri söylenir. Adı ve halkın ona taktığı
unvan ne olursa olsun, Lenin'in yaşantısında
halk, var gücü ile güçlerinin sınırlarını zorla-
yan, özverilerle bu yeni "çar"ın dediklerini
dinleyip tarlada, fabrikada, şantiyede, okul-
da ve her yerde "Yeni Rusya"yı kurmak ve ya-
şatmak için seferber olmuştur.
Lider ölünce, sosyalizmi bir türlü özgürlük-
lerle süslemeyi başaramayan halk idaresi, işçi
devleti kurduklannı, kızü bayraklar altında
söylevler vererek ilan eden yeni Üderlerin, Rus
halkının, yüzyıllar süren umutsuzluk serüve-
nine etkili ilaçlar bulmak, bu halka rahat bir
soluk aldırmak yeteneğinden uzakta kaldık-
ları görülüyor.
Yine özgürlüksüz, yine baskı, yine kırbaç,
Gulaglar, uydurma yargılamalar, sürgünler...
Hitler ordulan Rusya'ya saldırdığı zaman,
Alman propagandası, Rus köylülerine, "Top-
raklan geri vereceğiz", "Bolşevikleri ezip size
özgürlük sunacağız" gibi sloganlarla işe baş-
layıp, herkese ölüm yağdıran "Şmayser"leri ile
işgali sürdürünce Rus halkı, yine özveri, yine
kan ırmaklan içinde buluyor kendini. II. Dün-
ya Savaşı'nın 60 milyon ölü bilançosunun 20
küsur milyonu Rus'tur.
1945 zaferi, çok umutlar uyandırmış olma-
hdır Rusya'da. Doğu Avrupa'da Moskova'dan
emir alan devletler, Varşova Paktı, ideoloji dış
satırru, uzay araştırmalan, nükleer silahlanma,
karada, denizde ve havada, dünya tarihinde
görülmemiş düzey ve nitelikte silahlı kuvvet-
ler... Sovyetler Birliği, Rusya tarihinin en gör-
kemli sürecini yaşıyor. Ya Rus halkı?
Bütün bu "görkem"in bedeli, yine 25 met-
rekarelik apartmanlarda oturmak, yine bir şişe
votka almak için ekonomi yapmak, yine pa-
tates için kuyruğa girmek, yine kaç ruble ve
şu kadar kopek ücret almak, yine Afganistan
örneğinde oîduğu gibi askere alırup ölmek, yi-
ne karşılıksız özveri...
Gorbaçov, açıklık...
Hiçbir mesih. hicbir oeygamber, hiçbir po-
litik lider, gökten paraşütle inmez yeryüzüne.
Birikimlerin, toplumun isteklerinin ve gerek-
sinmelerinin ürünüdür. Mihail Gorbaçov, yıl-
lardır çekilen acılann, özlemlerin, Sovyet Ko-
münist Partisi'nin git gide geliştirdiği oto-
kritiklerin, sakalh genç Rus şairlerinin ve top-
luma filtre edilen Batı öğelerinin ürünüdür.
Yeniden yapılanma ve açıklık: Yüzyülar bo-
yunca bir iki kez kurulup dağılan "Duma"lar-
dan (Meclis) başka, "demokratik" deneyi ol-
mayan bir ulusa Gorbaçov, aydınük günler
muştusu veriyordu.
Yeni özgürlük havası ve zayıflayan polis
devleti, meydan hatiplerine, blucinlilere, maf-
yalara göz yummak zorunda bıraktı devleti.
önemli, çok önemli bir gerçek de sonsuz
zenginliklere sahip olan o ülkede, ekonomik
öğelerin bir türlü düzeltilememesi, iletişim ve
ulaşımın düzenlenememesi ve bu yüzden hal-
kın yine sıkıntılı kuyrukJarda soğuktan titreş-
mesinin sürüp gitmesidir.
Gorbaçov döneminde özgürlük rüzgârları,
sade halkın benliğini değil, Rus ÇarlığYnın ele
geçirdiği, başka Ulkelerin ve ulusların ulusal
bayraklarını da dalgalandırmaya başladı.
Totaliter devlet, temellerinden sarsümıştır...
19 Ağustos 1991 darbecileri, Rus Çarlığı'nın
ve onun varisi olan Sovyetler Birliği'nin elden
gitmekte olduğuna yönelik derin kuşkulan
içinde iyice hazırlanmadan, gelecek tepkiyi he-
sap edemeden "eski günleri geri getirmek"
amacı ile giriştikleri yarım yamalak eylemleri
ile kuşkusuz "Yeni Devrim"in itici gücü ol-
maktan başka bir başan kazanamamışlardır.
Sonuçta yıllardır üyesi ve savunucusu ol-
dukları Komünist Partisi'nin ölüm fermanını
imzalamış, eksik ve kusurları da olsa, "lider"-
lere alışık Rus halkının gözünde reformcu li-
der diye gözlenen Gorbaçov'un da politik ki-
şiliğini ağır surette zedelemişlerdir.
Ortadaki durum tam bir "kaos"tur. Sovyet
devletinden kopmalar başlamıştır. Boris Yelt-
sin, ulusal bir lider niteliğinde tankların üze-
rinde ytireklilik gösterirken ortaya, üzerinde
sadece Romanoflann kartalı bulunmayan
Rusya bayraklan, toplumu etkilemeye yeniden
sıvanan metropolitler, patriarklar çıkmıştır.
Baltık cumhuriyetleri için tekrar bağımsız
olmak sorunu çözülebilir. (Çözüldü de dene-
bilir...) Ama Beyaz Rusya ve en eski Rus şehri
olan Kiev'i çevreleyen Ukrayna'da bağımsız-
hk balalaykaları çalınmaya başlayınca durum
git gide büyüyen tehlikelere gebe olmaktadır.
Bu iki cumhuriyetin "aynlmak" için göster-
meye başladıkları istekler, ortaya sınır sorun-
ları da koyacaktır.
Sovyetler Birliği'nin, Rusya Cumhuriyeti,
Ukrayna ve Kazakistan'da bulundurduğu nük-
leer silahlar, kimlerin denetiminde ya da de-
netimsizliğinde kalacaktır?
Ayrüma ya da ayrümama sorunlarında söz
sahibi olacak politik güç, herhalde Yeltsin'in
Rusya Cumhuriyeti'nin yetki alaru içinde de-
ğildir.
Uzun süredir devlet yönetiminin içinde ve
arkasında bulunan Sovyet Komünist Partisi
ortadan kalkmış durumda. Bu yüzden de mer-
kezi yönetimde doldurulması çok güç bir boş-
luk oluşmuştur.
Parti ve devlet içinde büyük güç oluşturan
ve her alanda öteden beri ağırlığım duyuran
Kızıl Ordu'da da yukarıdan aşağı emir ve ko-
muta zincirinin kınldığı izlenmektedir.
Yıllarca herkesin önünden geçerken korku-
dan haç çıkardığı KGB binasının bulunduğu
meydanda, Çeka'mn kurucusu Feliks Jerjins-
ki'nin heykeli alaşağı edilmiştir.
Sonuç
Rus Çarlığı'yla Osmanlı devleti, yüzyıllar-
ca birbirleri ile boğuşmuşlardır. Bunun bede-
lini de hem halkımız hem Rus halkı ağır öde-
mişlerdir. Kurtuluş Savaşımız süresince, kuzey
komşumuzun, o zamanki kısıtlı olanaklarına
karşın Ankara'ya verdiği maddi ve manevi des-
teği unutmamak gerekir. II. Dünya Savaşı'n-
dan sonra SSCB'nin bize karşı takındığı son
derece olumsuz tavır, Türkiye^ye çok ağır fa-
turalar çıkartmıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin
1930'lu yıllarda başan ile izlediği "dengeli" dış
politikayı, tamamen değiştirmek zonında bı-
rakmıştır.
"Yumuşama" süreci ile başlayan bu dönem-
de duzelen ilişkilerimiz, git gide gelişmiştir.
Gorbaçov döneminde, hem bizim için hem on-
lar için çok yararü bir düzeye ulaşmıştır.
Şimdiki durumu çok yakından ve titizlikle
izlemek durumundayız. Evecen kararlardan
uzak durmamız gerekiyor. Bizim için, gelecek-
teki gelişmeler ne yönde olursa olsun -ister
Rusya deyiniz ister Sovyetler Birliği- kuzeydeki
komşumuzla iyi ilişkiler sürdürmek, vazgeçil-
memesi zorunlu bir dış politika öğesidir.
ARADABIR
TAHİR ÖZÇELİK
. . .Datça Kıyısından
Refik Durbaş kuzeyde, Danimarka yarımadasının inişi yoku-
şu bulunmayan düzlüklerinde at koştururken ben de güneyde,
Datça yarımadasının inişi yokuşu bol kıyılarında tosbağa yarış-
tırmayı deniyorum. Bu tosbağa yarışına sonra döneceğim.
Doğrusu yaşamımda ilk kez bu denli çok başkent bürokratını
bir arada görüyorurn. Sağa baksan bir genel müdür, sola bak-
san bir müsteşar yardımcısı, önünde bir özel kalem mûdürü es-
kisi, arkanda vurgun yemiş bir daire başkanı... Yeni başbaka-
nın hükümeti kurup TBMM'den güvenoyu istemeye hazırlandı-
ğı günlerde oldukça tenha olan siteye, temmuzun ortalanna doğ-
ru 06 plakalı arabalar akın etmeye başladı. Gelenlere şöyle bir
bakıyorum, kiminin sûngüsü iytcebûşük, kimisi deçevreyegü-
lücükler yağdtnyor.
Aile bireylerinde de gözleniyor bu. Komşumuz, bir devlet ban-
kası emekli müfetttşlerinden Bay R.'nin avukat eşi çok şakacı.
"Bakın" diyor, "Şimdi hangi evin terasında akşam yemeği geç
saatlere değin kah kah-kih kih sürüyorsa, onların keyfi gıcır de-
mektir".
O gece merak ettim, 9 ile 11 arasında tüm terasları gizlice de-
netledim; kah kah-kih kih'li bir tek ev vardı! Hadi Ekmekçi gibi
yazayım, öteki evlerdekıler sayrı mıydı, ne bilirim...
Gelgelelim, boşuna dememişler "Çocuktan al haberi" diye...
Geceyansını çoktan geçtikten sonra 16-20 yaşlarında kızlı-erkekli
bir grup kıyıdakı gazinoda. başkentte olup bitenleri tartışıyor. "Be-
nim amcam zaten hiç sevrnezdi o bakam" diyor içlerinden biri,
"Hep takışırlardı. Murat'ın babası da sevmezdi. Hep kendi de-
diği olsun istiyormuş. Murat'ın babasını da o yüzden planlama-
dan almış, ama yeni bakan onu Sümerbank'ta önemli bir göre-
ve getirmiş hemen." Konuşmalar bu minval üzerine sürüp gidiyor.
Evet, bu tatil beldesinde daha çok el ayak çekildiği saatlerde
kümeleştikleri yerlerdeki söyleşilerine kulak kabartmaya gerek
yok aslında. Hepsi öyle yüksek sesle konuşuyor ki! Güncel si-
yasetie spordan başka yaşamlarında bir konu bulunmadığını sa-
nırsınız!
Bazen bir vesile yaratıp söze karışıyorum. önce havdan su-
dan biraz laflayıp_ kimin kim olduğunu anladıktan sonra sondaj-
lara geçiyorum. Üniversite sınavı kazanmış birinin verdiği -daha
doğrusu veremediği- yanıtlar, bizi yönetenlerin de kültür ve ilgi
düzeyinin bir göstergesi olabilir mi, bilmiyorum. Üntversiteli adayı
ne Cahit Külebi'yi tanıyor, ne Hikmet Şimşek'i. İki yıldır hiç ti-
yatroya, operava, konsere gitmemiş, son okuduğu kitabın da ne
adını, ne yazarını anımsıyor. Ruhi Su kim? Ses yok. Ya Leyla Gen-
cer? Ses yok. Peki ya Bülent Ecevit kim? Parti başykanı! Hangi
partinin!.. Duraksıyor, düşünüyor, öteki arkadaşlarının gözlerini
tarıyor bir süre. Biri dayanamay:p yanıtlıyor ürkekçe: "Demok-
rat Parti!"
"Şimdi siz soyleyin bakalım sevdiğiniz bir sanatçının adını".
Ooo, dilleri çözülüveriyor birden:
Rod Stewart, Jan Anderson, Nil
Burak, Tina Turner, Seda Sayan,
Burçin Orhon...
Şimdi anlatacağım tosbağa
olayı aynen vakidir.
SHP yandaşı, ama aykırı ka-
nattan bir komşum var. Yakın
bostanlardan bulup getirdiğim
biri irice. biri daha ufak iki tosba-
ğayı görünce, onları yarıştırma-
mızı önerdi. "Bir yemeğine var
mi8in" dedim, Tamam, yalnız at-
lecel". Yaşlı tosbağaya (benimki-
ne) E.İ., gencine (onunkine) O.B.
dedik ve başladık yarıştırmaya.
Gûnlerden 27 temmuz cumarte-
si. öbür komşulardan üç kişi
D.B'den yana, beş kişi de E.İ'yi
tutuyor. E.İ. oldukça yavaş, ama
karartı gitmesine karşın, D.B. ga-
rip hareketlerle oyalanıyor. So-
nunda yemeği kazanan ben
otdum!
Bir sabah minibüsle Datça'ya
gidiyoruz. 5.100 nüfuslu ilçeye,
50 bin nüfuslu kasabaya bile bol
gelecek boyutlarda bir hükümet
konağı yapılmış. işte o hükümet
konağının 100 metre öncesinde
birkaç yolcu inecek. Biri de iki
minik çocuklu şişmanca bir ba-
yan. Arkalardan gelip inmeye ça-
lışırken arabanın sacına biri güm
güm vuruyor, sonra da şoföre ki-
barca sesleniyor: "Gazla lan.
hadü".
116421 numaralı devlet düzen
görevtisinin bu hoş tavn minibüs-
teki inişsiz yokuşsuz Danimar-
ka'dan gelen bir ailenin de çok
hoşuna gitmiş olmalı ki kendi dil-
lerinde bir şeyler söyleyip gülü-
şüyorlar...
KulakJarını çınlatıyorum Refik
Durbaş'ın.
LOKANTA • BAR MO84 74
İSTİRİDYE BALIK LOKANTASI
, » H SARA.S
istiridye Nova Baran
YARIN AÇILIYOR
NOVA BARAN İŞ MERKEZİ 4'306
ŞİŞÜ, İSTANBUL TEL 148 17 58
-vi'-r -\f.'
BOĞAZ'DA BAHAR I
Terasımada yaşayın
KEDt BAR
İkramlanmz :
Pazar Mantı
Ptesı Salı Gecesı IgkemDe çoroası
Karakol Karşısı
ARNAVUTKOY Teı 163 32 34
sumru
tanju dunı
lcarn perf 22J0 01 00)
cengiz erinç-erkan erk
tcumac.tefi fnızar /> tesısalı
22.10 01 00)
emin igüs-tanju duru-
serdar gönenç \
launacttv 01 00 03 00)
CABARET
„ CİNE
CMÎ • BAR • MINİ REST.V1İANT
YfSİpımr sk Noi 1S7 7ı 58 Atnmlkn
\
MO1)AIIAI\
uYeniien ud eşUğinde
eski İstanbul şarkıla-ında
Güney'den esintiler
Moda Câd No 239
Tel: 345 84 74-349 12 01
ESERLERIYLE
YASAM COŞKUSUNUN
İZLERİNİ BIRAKAN
FAHRELNİSAZEJD
DAİMA SEVGİ VE SAYGI
İLE ANILACAKTIR
MAÇKA SANAT GALERİSİ
TEMEL HAK VE
ÖZGÜRLÜKLER İÇİN EL ELE
Terörte Mücad«le Yasası'na HAYIR demek için demokratik hukuk
devleti anlayışını katleden polis devleti anlayışına HAYIR demek için
hiçbir ayrım gözetmeden insanlann yaşam hakkını, düşünce ve örgüt-
lenme özgüıiüğünü,
işkenceye karşı insanlık onurunu savunmak için TEMEL HAK VE ÖZ-
GÜRLÜKLER MİTİNGİ'NDE BULUŞALIM.
İNSAN HAKLARI DERNEĞI
istanbul Şub«sl
Mlting Tertip Komltotl
Bşk.: Av. Ercan Kanar
Vfer: Şişli Abide-i Hürriyet Meydanı —
8 Eytül 1991 Pazar gûnü Saat: 13.00 ^_ .V«.
Konuşmacilar:
Nevzat Hervacı (İ.H.D. Genel Başkanı)
Yavuz önen (insan Hakları Vakfı Başkanı)
Yücel Sayman (istanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi)
Atllla Ayçln (Heva-İş Gn. Başkanı)
Hatlp Dicle (İ.H.D. Diyarbakır Şubesi Başkanı)
Ercan Kanar (İ.H.D. İstanbul Şubesi Başkanı)
Şükran Akın (Tabipler Odası İnsan Haklan Komisyonu Üyesi)
Esber Yağmurderell
Ragıp Duran (Gazeteci-yazar)
Hadımköy Deliklikaya köyünde satılık
tarlalar ve ifrazlı arsalar
Müracaat: Deliklikaya Emlak
Tel: 9.1836.1427
İNGİLİZCEYİ
8 AYDA
KONUŞUN
Sizi Amerikalı
dostlanmızla tanıştıralım.
349 59 38
SEPETÇİLER
KASRI TONOZ
BAR'DA
Gitar ve Gülbeniz
(Cuma-Cumartesi)
20.00-23.00
20.00-01.00 arası bıldırcın
ızgara
Sepetçiler Kasn
Sarayburnu Adalar Vapur
Iskelesi yanı
Tet 511 45 03
5 4 YIH
WE DIVORCED
WE ARE HAPPY
FATOŞ & HALUK
ONGAR
6.9.92
PENCERE
SolcuSoteununKurdudur...
Ters yönden gelen iki tren istasyonda buluştu. Yolcular me-
raklı bakışlarla birbirlerini süzüyoriar. Tam kampana çalar-
ken tanıdık bir yüz gördünüz..
Bir dost.. •
El ko) işareti.. .
İşitilmez sözcükler.
Gülücükler..
Derken tren kalkar.
Kitap imza günlerinde yazar ile okur ilişkisi buna benzi-
yor. Sıradaki okura "merhaba" deyip adını sorduktan sonra
bir çift laf edeyim derken kampana çalıyor.
•
İzmir'de Cumhuriyet Kitap Kulübö ile Tansaş'm ortaklaşa
düzenledikleri imza günlerinde iki gün üst üste okurlarla bu-
luştuk. Kendime göre bir yoklama yapmak istedim; gelişi gü-
zel sordum:
— Seçimlerde ne olacak?
Bir değil, iki değil, çoğu okurun gözlerinde çarpıcı bir bu-
lutlanma oluştu; umut yoksunluğu elle tutulur gibi dalgalan-
dı.
Niçin?
İş değişik bu kez..
Solcunun sağdan bir derdi yok, solcunun derdi kendisiy-
le... Kime sorduysam, aldığım yanıt bir kuşkuyu dile getiri-
yor: Sol oylar sandıkta böiünecek, çok yazık olacak, tarihsel
bir fırsat daha kaçacak, sosyal demokrat kesim yukardan aşa-
ğıya parsellenecek, meydan sağa kalacak, sol sûlu yiyecek...
Ünlü bir Latin özdeyişi: Homo homini lupus (İnsan insanın
kurdudur...)
Dönüştürelinv.
Solcu solcunun kurdudur.
Sağcı ne yapacağmı biliyor.
Ne yapacak?.
Aşağı yukarı belli oldu ki sağcı DYP'ye oy verecek, Süley-
man Demirel, Özal'ı yiyecek.
Ülke adına hayırlı olacak.
Solda durum ne? Kim kimi yiyecek? SHP mi DSP'yi yuta-
cak? DSP mi SHP'yi yuracak? İnönü mü Ecevit'i haklaya-
cak, yoksa Ecevit mi İnönü'yü engelleyecek?
Sağın içindeki hesaplaşmanın bir mantığı var: Hanedan
yönetimine son vermek amacıyla özal'ı Çankaya'dan indir-
menin çatışması yaşanıyor...
Ya solda ne yaşanıyor?
Sol, hanedan yönetimini bir yana bırakmış, kendi kendi-
siyle uğraşıyor, birbiriyle hesaplaşıyor, 12 Eylül'ün son parti-
si ANAP'ın işine yarayacak iç çatışmanın çukuruna saplanı-
yor.
•
Peki, ne yapmalı?
Sol ne yapacağmı bilir; ANAP da bunu bildiğinden seçim
yasası sosyal demokratlara göre ayarianmış görünüyor. öial
:
ın Çankaya'da ya da Marmarıs'te oturup armut devşirdiğihi
mi sanıyorsunuz.
Hayır.
Özal, solcuları çok sevdiğinden düşünüyor, taşınıyor, SHP
ile DSP'ye uygun bir yeni düzenleme getiriyor. Buna göre se-
çim sandığında yurt barajı yüzde 10, çevre barajı yüzde 20'dir.
Diyelim İstanbul'da -ya da bir başka büyük kentte- yüzde
20'nin attında oy alan parti milletvekili çıkaramayacak; değil
mi?
İşte solcu -sosyal demokrat, sosyalist, devrimci, demokrat-
secmenin yapacağı iş aydınlandı. 20 ekim secimlerinde sol
seçmen İstanbul'da oylarını şöyle dağıtmalı:
SHP'ye yüzde 19..
DSP'ye yüzde 15..
Ne hoş değil mi!.. Bu durumda iki parti de İstanbul'dan
milletvekili cıkaramaz. Yüzde 34'e ulaşan toplam sol oylar
havaya uçmuş olur...
Yalnız İstanbul mu?
Biz solcular ne yapıp edip 20 ekimde oylarımızı bölmeli-
yiz. Hem öyle bölmeliyiz ki yurt çapında yüzde 40'a ulaşan
sol seçmen ağırlığı, seçim sandığında buhariaşıp yok olsun...
Peki, bu ne işe yarar?
Sorulur mu?
Bölünüp seçim sandığında yok olduktan sonra solculara
iş çıkar; 1996 seçimlerine kadar "suç sendeyd), bendeydi"
diye tartışıp vakit öldürmek keyifli olmaz mı!..
MEK
Sosyalizm
• Yeni Gelişmeler Işığında Ulusal Sorun
Teslim TÖRE
• Umut İçin Yer Kaldı mı ?
Engin ERKİNER
• Nasıl Bir İşçi Kurultavı ?
Mustafa ÇUBUK
EMEK YAY1NCILJK
Ahmet Stıcıvin SL Ufıık Apt. 8/8 Lâlcli/İST. Tel: 511 51 16
25. Sayı Tüm Bayiilerde
Alka-Seltzer
Efervesan tablet
ACILARA
10 TABLETÜK
ALÜUİNYUM FOLYO AUBALAJDA
PİYASAYA SUNULMUŞTUR.
Beher efervesan tabletîe:
Asetilsalisıltk asit 324 mg.
Sitrik asit 965 mg.
Sodyum bıkarbonat 1625 mg.
DAHA AYRINTIU BILGİ İÇİN
FİRMAMIZA BAŞVURUNUZ.
P.K. 688 80225
ŞİŞLİ-İSTANBUL
KDV iı peranende salış
Syafi- 11.3)2 TL
Târıtt: 07/91
Bayer