19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 EYLÜL 1991 EKONOMİ CUMHURİYET/U Borsa 3000*in üstüne çıktı • Ekonomi Servisi — Istanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda endeks dün yeniden psikolojik sınır olan 3000 puanın üstüne çıkarak 3013.20 olarak gerçekleşti. Buna göre önceki gün 2987.52 olan endeks dün 25.68 puan artarak yüzde 0.96 yükseldi. Sanayi endeks ise bir önceki güne göre 27.78 puan artarak yüzde 0.83 yükselirken mali endeks de 22.15 puan artarak yüzde 0.93 yükseldi. Dolar ve mark arttı • Ekonomi Servisi — Dolar ve markın Türk Lirası karşısındaki yükselişi dün de devam etti. Bir önceki gün 4745 lira olan dolar dün 5 lira artarak piyasalarda 4750 liradan işlem gördü. Mark ise yine 5 lira artarak 2735 liradan işlem gördü. Böylece dolar, Türk Lirası karşısında yüzde 0.10 değer kazanırken mark yuzde 0.18 değer kazandı. Altın piyasasında ise önemli bir hareketlenme görülmedi. Çizmecinin yeni şirketi • ANKARA (URA) — Yavuz Çizmeci 'Bio High- Tech Mühendislik, Müşavirlik, Ticaret ve Sanayii AŞ' adıyla yeni bir şirket kurdu. Kunıluş sermayesi 500 milyon lira olarak belirlenen şirketin hisselerinin yüzde 92'si Yavuz Çizmeci'nin elinde olacak. Yüzde 8 hisse ise Ragıp Yümaz Ayata, Halim Aydın, Mehmet Körpe ve Cüneyt Ülsever arasında paylaşıldı. Alarko'ya yeni merkez • Ekonomi Servisi — Alarko Holding'in Maslak'taki merkezinin yakınında inşa edilecek yeni iş merkezinin, 1993'te tamamlanarak hizmete girmesinin planlandığı bildirildi. Yeni Alarko Merkezi'nde, Alarko Topluluğu'na bağlı şirketlerin genel müdürlüklerinin yanı sıra, sergi-fuar, konferans ve konser salonlan, ahşveriş merkezi ile yeraltı otoparkı da bulunacak. Güneş'te maaş ödemesi • tstanbnl Haber Servisi — Güneş gazetesinde çalışanlann eylül ayı maaşları dün ödendi. Bu arada gazeteden tazminatsız olarak çıkanlan 56 işçinin, önceki gece gazete önünde başlattıklan çadırlı eylem, polisin uyansı üzerine sona erdi. SHP lstanbul Milletvekih Mustafa Sangül, eylemdeki işçileri ziyaret ederek destek verdi. KlSA KISA • EMLAK BANK'ın kurumlar bankacılığı görevini üstlenen 12 şubesinin yarı yılhk değerlendirme ve gelecek yılki stratejilerini belirleme toplantısı Izmir'de yapıhyor. • PROCTER and Oamble çevre dostu ürünlerini, Türk Kadınını Tanıtma Vakfı tarafından 4-8 eylül tarihleri arasında düzenlenen "Çevre 91 Fuan"ndaki standında tanıttı. Wtm • HEVVLETT- IflfiJ Packard, yeni masaüstu göruntu ve metin tarayıcısı Scan Jet Ilc'yi, 2 bir 820 dolar (yaklaşık 13 milyon 381 bin lira) fiyatla satışa sundu. • GENERAL Motors Başkan Yardımcısı John F. Smith Jr. bugün Istanbul'da, GM Avrupa Başkanı Robert J. Eaton ve Türkiye Genel Müdürü Zıad Nashif ile birlikte basın toplantısı düzenleyerek yatırımlarını anlatacak. • DEVİR Factoring' in mali ve idari işlerden sorumlu genel müdur yardımcılığına Yusuf Coyas atandı. Coyas, 1985'ten bu yana Arthur Andersen'de yönetici olarak görevliydi. tş dünyası TÜSİAD'da dirüediği Demirel'i beğendi 'Demirel yenilenmiş'Rahmi Koç Sayın Demirel fevkalade etkileyiciydi. Ancak değirmenin suyu nereden gelecek anlayamadık. Feyyaz Berker DYP'nin daha önce iptal davası nedeniyle blok satış yöntemiyle özelleştirmeye karşı olduğu intibaı doğmuştu. Şimdi bu sözleriyle özelleştirmeye taraftar olduğunu belli etti ve bu konudaki tereddütleri giderdi. Böleat Eczacıbaşı Ekonomik konularda doğrulan söylediğine kuşku yok. Ama bunların nasıl gerçekleşeceğine üişkin alt detaylara ihtiyacımız var. Nuh Kuşçulu Ben şahsen etkilendim. Çok iyi bir konuşmaydı. Anladığım kadarıyla 1-2 sene daha zor bir dönem geçireceğiz. Bu iş öyle 500 günde de olacağa benzemiyor. Kaynağı nereden bulacağını açıkça belirtmedi. Ekonomi Servisi — DYP lideri Sükyman Demirel, Türk Sanayici ve Işadamları Der- neği'nde (TÜSİAD) önceki gün yaptığı ko- nuşma ile îstanbul'un kalburüstü işadam- larını etkiledi. Demirel'i "kendini yenitemiş" ve ekonomik felsefesinde evrim yapmış bulan işadamlan, DYP'nin uygu- layacağı ekonomik program için "değinne- nin suyunun nereden gefeceğjnin yanıtının" ise havada kaldığına işaret ettiler. TÜSİAD toplantısının ardından görüş- lerine başvurduğumuz işadamlan şöyle ko- nuştular: • TÜSİAD Yüksek tstişare Konseyi Baş- kanı Rahmi Koç — "Sayın Demirel'i ken- dini yenilemiş buldum. Fevkalade etkili konu- şuyor. lngilizlerin de- diği gibi 'captivating' bir hali vardı. Her so- runa bir çözüm öneri- si, bir cevabı vardı. Herkesi sardı konuş- ması. Kimse çıt çıkartmadan ilgiyle sonu- na kadar dinledı. Ancak değirmenin suyu- nun nereden gelecegini ben pek anlayaraa- dım. 'Dış borçlanmaya gitmeveceğim' dı- yor, 'iç borçiannuya gitme.vecegini' de so>- lüyor. öyleyse ne yapacak? Sayın Demirel'in konuşmasında bana gö- re cok enteresan 2 nokta vardı. Birincisi De- mirel bugün karşı karşıya bulunulan sonın- lann çözümü için güçlü bir hükumetin ge- rekliliğinin altını çizdi. 'Güçlü bükümet saglanamazsa seçime giderim' dedi, 'Şap- kamı alıp giderim' demedi. Ikincisi ise 'Halk bukumetten, pariamentodan kop- muştur. Amacım vatandaşı yeniden hiikü- mete. pariamentoya çekmektir. Bu yttzden oylannı versinler' dedi. Bence bu yaklaşı- mı da çok önemliydi." • TÜStAD Yüksek tstişare Konseyi iiyesi Feyyaz Berker — "Ge- nelde elit bir topluluğa göre hazırlanmış bir konuşmaydı. Ideal bir devleti anlattı. Enflas- yon konusundaki reçe- tesi ve sosyal devleti bozduğu yolundaki vurgulamalan çarpı- cıydı. özelleştirme ko- nusundaki açıklamalan da bizi rahatlattı. DYP'nin daha önce 'iptal davası' nedeniy- le blok satış yöntemiyle özelleştirmeye karşı olduğu intibaı doğmuştu. Şimdi bu sözle- riyle özelleştirmeye taraftar olduğunu belli etti ve bu konudaki tereddütleri giderdi" • TÜStAD Yönetim Kurulu Başkanı Bıüent Eczacıbaşı — "Ben Sayın Demirel'in eko- nomik göruşlerinde son dönemdeki evrimi yakından izledim. TÜ- f U SİAD'daki görevim fl nedeniyle bu gerekliy- % fl di. Dolayısıyla DYP- H ^ H nin ekonomik felsefe- im J ü sinde çağdaş bir yakla- şım olduğunu ve bir ev- rimin gerçekleştiğini biliyordum. Toplan- tırun sonrasında TÜStAD üyesi arkadaş- lanndan çok görüş aldım. tlk kez dinle- yenler çok etkileyici bulmuştur. Sayın De- mirel'in "ekonomik konularda doğnüa- n söylediğine hiç kuşku yok. Biraz alt detaylara da inerek konuştu. Ancak çok gerçekçi olan bu doğrulann nasıl gerçekleş- tirileceğine ilişkin bazj alt detayları bilmek istiyor insan. Belki de TÜSIAD'daki top- lantı bunun yeri değildi. 'Kamu kesimi borctanma oranını yüzde 4.5'e indirecegim' diyor. Bu nasıl olacak? Vergiden neler bek- liyorlar? özelleştirme konusunda çok iddi- alı, o nasıl gerçekleşecek? Şu anda önüm- de bir davetiye var. Tansu Çiller, pazar gü- nü ekonomik modeli açıklıyormuş. Umu- yorum ki DYP'nin ekonomik programının gerçekçiliğine ilişkin ayrıntıları o toplantı- da bulacağız. Ancak şu kesin ki DYP ken- dini yenilemiştir ve ekonomik felsefesinde bir evrimi ortaya koymuştur." • Eski tstanbul Ti- caret Odası Başkanı Nuh Kuşçulu — "Ben şahsen etkilendim. Çok iyi bir konuşmay- dı. Anladığım kadany- la 1-2 sene daha zor bir dönem geçireceğiz. Bu iş öyle 500 günde de olacağa benzemiyor. Kaynağı nereden bula- cağını açıkça belirtme- di. Vergi reformunu nasıl yapacaklannı açıklamadı. Işçj ücretleri uzerinden alı- nan ve yüzde 49'a varan vergi ve kesin- tiler konusunda ne yapacağını söyleme- di. Ozelleştirmede de çok muğlak İconuş- tu. 'tstihdam otayıyla birlikte düşüneceğiz' dedi. Bu özelleştirme olaymı çözmeden Turkiye'nin sorunlarıru çözmek mümkün değii. Eğer tanma sübvansiyon vereceklerse buna butçe yetişmez. Bir de habire seçim yapalım istiyor. Bu mümkün mu? 'Benim halkım bir pazar giinii gider sandığa oy atar' diyor. Bir seçimin bir pazar günlük etkisi mi olur? Bu o kadar önemli ki. Şu an iş hayatı durmuş. Bugün bol bol dağıtı- yorsunuz. Yann bunu geri toplarken hepi- miz zorlanacağız. Kamu borçlanma gere- ğini yüzde 12.6'dan yuzde 4.5'e nasıl çeke- ceksiniz? Mümkün değil. Inandıncı değil" DYP'nin ekonomikprogramının ayrıntıları belli oluyor Son söz Tansu Gller'inEkonomi Servisi — DYP Ge- nel Başkanı Süleyman Demirel 1 in TÜSÎAD'da ipuçlannı verdi- ği ekonomide "500 gün progra- mı"nın ana hatlan bu hafta so- nu belli oluyor. DYP Genel Baş- kan Yardıması Tansu Çiller, DYP'nin ekonomik modeli olan UDtDEM'in ayrmtüannı ya- nn düzenleyeceği toplantıda açıklayacak. Ulusal dina- mik Denge Modeli'ni, ilk oiarak bu akşam bir grup gazeteciye anlatacak olan Çiller, yann ge- niş kapsamlı bir toplantı düzen- leyerek basına ve ilgili çevrelere konuyla ilgili bilgi verecek. Tan- su Çiller, dün kendisiyle yaptı- ğımız görüşmede, 26 uzmanın katılımıyla oluşturulan modele son şekli kendisinin verdiğini ve son sözü kendisinin söyledigini vurguladı. DYP ekonomik programının, kendisinin 5 yıl önce başladığı bir çalışmanın ürünü olduğunu söyleyen Tansu Çiller, çeşitli alanlardan 26 uzmanın son 1 Genel Başkan Yardımcısı Tansu Çiller, DYP'nin 'Ulusal Dinamik Denge Modeli'nin (UDÎDEM) kendisinin 5 yılhk çahşmasının ürünü olduğunu söylüyor. Çiller çeşitli alanlardan 26 uzmanın son 1 yıldır bu programa katkıda bulunduklarını da anlattı. yıldır bu programa katkıda bu- lunduklanru anlattı. Çiller, adını şimdilik açıklamadığı uzmanla- nn, partiye sempati duyan ya da duymayan kişilerden oluştuğu- nu ve bir bölümunün partiye girmeyeceğini ifade ederek, an- cak DYP iktidarında bürokrasi- nin çeşitli kademelerinde bu ki- şilere görev verileceğini açıkladı. Partisinin ekonomik progra- mımn, 26 beynin katılımıyla ha- zırlanmasına rağmen "farklı uz- manlann farklı goruşJeri" olma- dığını kaydeden DYP Genel Başkan Yardımcısı Çiller, "Ulu- sal Dinamik Denge Modeli'nin (UDtDEM) en önemli özelliği, tek felsefe ve tek beyinden çıkan bir ürün olmasıdır. L zmanlann değişik konulardaki reform one- rilerini ben bir araya getirerek degerlendirdim ve yurtdışında- ki liberallerie Hıristiyan demok- ratlann da programlanndan ya- rarlanarak modele son şeklini verdim" dedi. UDlDEM'in alışılagelen bir bilgisayar programı olmadığını özellikle vurgulayan Tansu Çil- ler, oluşturulan modelin, uz- manlann çalışmalan sonucu el- de edilen verilerin sistem tarafın- dan değerlendirilmesinden iba- ret olmadığını söyledi. Çiller, "Her uzman kendi alanında is- tenilen sonuçlan alamayınca tekrar geriye dönerek verileri ye- niden oluşturduk. Sisterade or- taya çıkan ükanıkhklan raeka- nik olarak bırakmadık. Her re- form ve çıkacak sorunlar teker teker degeıiendirildi. Örneğin bankacdık konusunda bankacı- hgm içindeki kişüerie teker teker konoşuldu. Sistem uygulayncak- larla, onlartn gordükleri ve his- settikleriyle yogruldu" şeklinde konuştu. DYP Genel Başkan Yardımcı- sı Tansu Çiller, modele son şek- lini verirken Demirerin yıllardır süregelen çizgisi ve ilkeleriyle uyumlu ve dengeli bir metin or- taya çıkanlmasına özen göster- diğini de ifade etti. Ingiltene'de, yeni doğmuş bebeği gösteren Benetton afışleriyasaklandı Bebek ağladı, reklaııı kalktı EDtP EMtL ÖYMEN LONDRA — Henüz doğ- muş, henuz göbek bağı bile ke- silmemiş, henüz yıkanmamış, kan pıhtısı içinde, ağlayan bir kız bebek... Bir Benetton rekla- mı. Ve derhal yasaklandı. tngiltere'de rekkm ve her tür- lü tanıtımın ahlak ve gelenekle- re uygunluğunu, aynca ticari id- dialanmn doğruluğunu sapta- yan "Reklam Denetleme Kunılu" ilk kez bir modaevi reklamına "uygunsuzdur" dedi. Dev afiş panolanna asılan rek- lamlann üzerleri kapatıldı. Olay, bu arada Benetton için, umduğundan da büyük reklam oldu. Yasaklamadan yana olanlar-olmayanlar, ak ile kara gibi aynldılar. Bebek reklamlarında her za- man temiz, mutlu, gülücükler dağıtan, acıkmayan, susama- yan, ağlatnayan, altını ıslatma- yan, gazı olmayan, mızıklanma- yan, "oyuncak" gibi süper- turbo reklam-bebelerine alışkın Ingiüz milleti için "gerçek" be- bek fazla geldi aniden. "Reklam Denetleme Kurulu" adına Caroline Crawford. "Da- ha önce de tartışma yaratacak türden reklamlar yapmışlardı" diyerek Benetton'un sabıkalan- nı hatırlattı: Dudak dudağa öpüşen bir rahiple bir rahibe afişine "en modern" Papa da- hi tahammül edememişti. Bir bebeğe meme veren bir anneyi gösteren reklamları da- ha iki yıl önce Amerika'da ya- saklanmıştı. Eündeki kumbara- dan dolarlar taşan bir Yahudi çocukla bir çocuğun kucaklaş- tığı reklam da Israil'de yasak- lanmıştı. Benetton'un tngilizlerin "hassas vicdanlannın tellerini \eni dogmu^bebegi gösteren afişler örtüldu, ama Benetton daha buyuk "reklam1 ' yapmış oldu. tunbırdatacak" yeni bir rekla- mı ise henüz piyasaya çıkma- dan, yeni bir tartışmayı başlattı çoktan: "İki kiiçük kız. Biri si- yah, biri beyaz ve san. Siyah olan ciddi. Saçları şeytan boy- nuzlan gibi öriilmüş. Beyaz sa- n kız ise melek rolünde..." Benetton afışlerinin arıistık sorumlusu Oliviero Toscani, radyoda yayımlanan mulakatın- da gayet ciddı bir sesle, "Asla ırkçı degilim. Biri siyah biri be- yaz kız sectim, evet ama vicdan- lara seslenmek için. Beyaz san kız melek mi? Siyah kız da şey- tan mı? Yoo, böyle bir sev yok. Göriinüşe aidanmamak gerek" diyor. Sesi yanıltıyor: Işine geldiği zaman 19. yüzyıl ahlakına sarı- lan, işine geldiği zaman tribün yakıp olmadık ırkçı ve aşırı sağ- cı serkeşliğini ortaya çıkartan Ingiliz "çifte standardf'na bir şamar attığı belli oluyor. Merkezi halya'da bulunan Benetton, Avrupa ve Amerika'- da J. Walter Thompson ajan- sıyla sadece medya alımı konu- sunda işbirliği yapıyor. Reklam- lannı ise, başında Toscani'nin bulunduğu özel bir reklam gnı- bu gerçekleştiriyor. Benetton, "Reklamın özii, adından söz ettirmektir" ilkesi- ne inandığı için kimi zaman rek- lamlannın yasaklanacağını ya da büyük tepki göreceğini bile- rek, "asın" ya da "aykın" ola- rak tammlanabilecek kreasyon- lar gerçekleştiriyor. Bu reklam- lann yasaklanması sadece rek- lam ve medya dünyasında değil tüm kamuo>unda, günlük gaze- telerde de söz konusu olduğu için, sonuç olarak yasağa duyu- lan ilgiden yararlanıyor Benet- ton ve adını böylece daha geniş kesime duyurma imkânım ya- kalıyor. EKONOMİDE KUL1S MERALTAMER Can Kıraç; Koçftan aynlıyorBir yastıkta 40 yıl... Koç Holding'in 1 numaralı yöneticisı Can Kıraç'ınki de öyle... Koç Topluluğu'nda çeşitli kademelerde geçen 41 yılın ardından Can Kıraç çarşam- ba günü Koç Holding yöneti- cilerine 'veda etti.' Kıraç, Koç Holding'e bağlı 88 şirketin müdür ve müdür yardımcıla- rıyla Holding üst düzey yöne- ticilerinin hazır bulunduğu 250-300 kişilik toplantıda Koç Grubu'ndan 31.12.1991 itiba- rıyla aynlma kararını açıkladı. Duygu yüklü bir konuşma ya- parak kimi yöneticileri de ağlattı. Can Kıraç, dakikalarca ayakta alkışlanan, kimi zaman buğulu gözlerle izlenen ko- nuşmasında özetle şunları söyledi: Beş gün önce 29 ağustos- ta Koç Topluluğu'na katılışı- mın 41. yılını tamamlamış bu- lunuyorum. (...) Şu anda aranızda bulunan yönetici arkadaslanmdan 45'i, benim Koç Topluluğu'na katıl- dığım 1950 yılında henüz dün- yaya gelmemişlerdi. Koç Topluluğu'nda tamam- lanan bu 41 yılın benim için önemli ve anlamlı bir yanı, ça- lışma hayatımm tamamınt kapsamış olmasıdır. Başka bir yerde çalışmadan, hayatının 41 yılını tek bir kuruluşa vak- feden profesyonel bir başka yöneticinin benim kuşağımda bulunduğunu sanmıyorum. Bunu bir gurur vesilesi yap- mış olmamı, manevi bir ödül olarak bana bağışlamanızı di- liyorum. 1968 yılı başında izmir'den gelip İstanbui'da Koç Otomo- tiv Grubu Koordinatörü olarak göreve başladığım günlerde Sayın Vehbi Koç'a ve Bernar Nahum'a gonderdiğim bir ra- porda, o günkü üst yönetimin 'yorgun savaşçılardan' mey- dana gefdiğini belirtmiş ve topluluk organizasyonunun yenileştirilmesi ve gençleştiril- mesı gereğını vurgulamıştım. O günden bu yana tam 23 yıl geride kaldı. Şimdi son aylarda yaptığı- mız idare komitesi toplantıla- Can Kıraç Koç Grubu'ndaki 41 yılhk çahşma yaşamını çarşamba günü yaptığı duygu yüklü bir konuşmayla noktalayan Can Kıraç, Koc'taki tüm görevlerini yıl sonu itibarıyla noktahyor. nnda ömer ve Mustafa Koç'- un, Suna ve İnan Kıraç'ın ve Uğur Ekşioğlu'nun zaman zaman beni yorgun bir savaş- çı olarak değerlendirdiklerini hissediyor ve 23 yıl önce ka- famı dolduran yarınlara yöne- lik heyecanlı duygularımı, bu defa onların gözlerınden oku- yorum. Böylece artık benim de köşeme çekilme zamanı- mın geldiğini anlamış bulunu- yorum. Kıymetli arkadaşlanm, Bildiğiniz gibi 1991 yılında göreve devam etmem, Yük- sel Pulat arkadaşımızın ryileş- mesini bekleme nöbetini üst- lenmiş olmamdandır. Ne ha- zindir ki dualarımız Yüksel'i- mizin iyileşmesine yetmemiş- tir. Onu edebiyete yolcu ettik- ten sonra da artık benim no- bete devam etmemin bir an- lamı kalmarmştır. Bu duygularla 31 aralık 1991 günü Koç Topluluğu'n- daki bütün görevterimi bıraka- rak köşemde sade bir haya- tı yaşamaya karar vermiş bu- lunuyorum. (...) Evet Can Kıraç, Koç Gru- bu'ndaki tüm görevlerinden birden aynlıyor. Oysa selefi Fahir İlk«l, hâlâ Koç Holding Yönetim Kurulu Baafcan Ve- klli, Arçellk Yönetim Kurulu Başkanı ve Koç Holding'in di- ğer bazı şirketlerinin yöneti- minde... Can Kıraç neden Koç Gru- bu'ndaki görevlerinin hepsini birden bırakıyor? Bu sorunun yanıtını Vehbi Koç da anlayamamış olmalı ki kulağımıza geldiğine göre Kı- raç'tan sonra kürsüye gelerek "Bu kadar yıl faal olarak ça- lısan bir isadamının nasıl olup da her seyin dısında kalacağını dogrusu merak ediyorum" demiş. Koç ayrı- ca Kıraç'ın aynlma tarihinin mart 1992'den önce oiamaya- cağını da vurgulamış. Kıraç'a yakın çevreler, onun 41 yıl süreyle disiplinli bir iş yaşamının ardından ken- disini yorgun hissettiğini ve 'kisisel' kalabılmek, hobilerry- le uğraşabılmek amacıyla 41 yıl hizmet verdıği Koç Grubu ile bağlarını tümden koparma yoluna gıttiğinı vurguluyortar. "Yıldjzlar" gelecek seçime kaldıPartiler adaylannı birer iki- şer açıklıyoıiar. Adaylara bakı- yoruz, İstanbullu kalburüstü iş çevrelerinden bu seçimlere rağbet eden pek yok... 'Neden' diye sorduğumuz- da anlıyoruz ki yıpranmamış isimler kenditerini gelecek se- çime saklıyorlar. 20 ekimi önseçim' olarak değerlendi- riyor ve 1-15 yıl içinde yeni bir seçim bekliyorlar. "Sünnetçi- nin, zurnacının, arabeskçi- nin, artistin bulunduğu yer- de bizim işimiz ne... Sanki seçim değil, panayır yeri" değerlendirmesini yapıyorlar. Yine aynı çevrelere göre DYP lideri Demirerin düzen- lediği 'viirin' ülke yönetecek kadro değil, ama seçim ka- zandıracak kadro... başında yeni bir seçim bekli- İstanbullu kalburüstü iş çev- yor ve kendini buna göre ha- relerınde. özellikle Demirel'i zırlıyor. TÜSİAD'da dinledikten sonra hâkim olan kanı "Bu adam mali götürür, seçimlerl kazanır" şeklinde özetlenebi- lir. 'Ama' diyoriar, "seçim ka- zanmak başka, ülke yönet- mek başka..." Zaten Demirel de güçlü bir hükümet oluşturamadıkları takdirde yeniden seçime gide- ceği vaadınde bulunmuş. Şapkasını alıp gidinceye kadar iktıdarda kalmakta ısrar etme- yeceS'n' söylemis... İş âlemi 1992 sonu, 1993 başında yeni bir seçim bekli- k d i i b ö h Aksoy yine dava mı açacak?İktisat Bankası sa- hibi Erol Aksoy'un şu günlerde "teknoloji hırsızlığı" gerekçesiy- le yeni bir dava açma- şı gerekecek galiba... Üstelik yine kendi fac- toring şirketi Facto Fi- nans'la ilgili olarak... Çünkü Facto Fi- nans'ın Genel Müdü- rü'nü yine "kaydedi- yor". Kulislerde dolaşan habertere göre in- giliz Genel Müdür Ben Hosh, Çukurova Gru- bu ile anlaşmış. Çukurova bankaianndan Ya- pı Kredi ve Uluslararası'nın ortaklasa kur- makta oldukları factoring şirketine genel mü- dür olarak gidiyormuş. Ancak Ben Hosh, Facto Finans'ta kendin- den önceki Genel Müdür Ferruh Tanay'ın başına gelenleri gayet iyi bildiği için şu gün- lerde harıl harıl avukatlara başvurarak Erol Aksoy'la olan sözleşmesini incelettiriyormuş. İngiltere'den 3 yıl kadar önce Türkiye'ye ge- len Ben Hosh'un Aksoy'la olan sözleşmesi eylül başı itibarıyla bitmiş. Genel olarak Hosh'un İngiltere'ye dönmesi beklenırken, Türkiye'de kalıp rakip bir firmada görev yap- ması gibi bir "durum" ortaya çıkmış. Factoring piyasasını yakından izleyenler, "bu fllmi daha önce de gördüklerini" söy- lüyorlar. Hatırlanacağı gibi Vakıflar Banka- sı, Gfyim Sanaylclleri Dış Ticaret, Garanti Bankası ve Flnansbank geçen yıl ortak bir factoring şirketi kurmuş ve bu şirkete Genel Müdür olarak da Aksoy'un factoring şirketi- nin Genel Müdürü Ferruh Tanay'ı "transfer" etmişti. Ancak bu transfer işine öfketenen Erol Ak- soy, o dönemde Vakıflar Bankası Genel Mü- dürü olan şimdiki Basbakanlık Musteşan is- met Alver'i Ferruh Tanay'la birlikte mahke- meye vermiş ve "teknlk bikjl caldıklan" ge- rekçesıyle hüküm giymelerini İst6mişti. Bu dava 2-3 ay kadar önce sonuçlandı ve gerek Tanay, gerekse Alver beraat ettiler. Davanın sonuçlanış biçimi kuşkusuz Ben Hosh'u rahatlatıyordur. Ancak belki de Ben Hosh, İngiliz olmanın da özelliğiyle kılı kırk yarıyor ve yanında Genel Müdür Yardımcılı- ğı yaptığı Ferruh Tanay'ın akibetine uğrama- mak için sözleşmesini avukatlara incelettiri- yor, işi baştan sıkı tutuyor. Bu arada Yapı Kredi ve Uluslararası'nın or- taklaşa kurmakta oldukları factoring şirketi hakkında da biraz bilgi verelim. Şirkete ulus- lararası factoring zinciri ünlü Heller firması da ortak. Şirketin merkezi Yapı Kredi'nin Le- vent'teki Plazası oluyor. Şirkete önce Heller firmasından bir yönetici bekleniyordu, ancak sonradan fikir değiştirilerek Ben Hosh'la an- laşmaya varıldı. Satmadığı mali geri almak"japonlar müşteri kraldır bi- le demiyor, müşteri Tanrı'dır diyoriar. Çünkü kralla tartışı- labilir, konuşulabilir. Ama Tann ile bu mümkün değil- dir..." Bu sözler, TÜSİAD eski Başkanı Cem Boyner'e ait. TÜSİAD başkanı olduğu dö- nemlerde çarpıcı çıkışlarıyla dikkati çeken Boyner, Altınyıl- dız Yürütme Kurulu Başkanı olarak da iş âlemine cesur bir çağrı yaptı. Üretici ve satıcıla- rı, sattıkları mali geri almaya çağırdı. Boyner bu çağrısında yurt- dışından da ilginç ömekler verdi ve "müşteri her zaman haklıdır" ilkesinin nerelere varabileceğini anlatabilmek için yurtdışından şu iki örne- ği verdi: Nordstorm, Amerika'da müşteriye verdiği hizmetin en iyi kalitede olduğu konusunda çok iddialı bir firma. Büyük ve çok katlı mağazalar zinciri. Günlerden bir gün Nord- storm'a gelen bir müşteri, elindeki 3 otomobil lastiğinden Cem Boyner memnun olmadığını ve bunlan geri vermek istediğini söyler. Satış elemanı itiraz eder, çün- kü Nordstorm firması otomo- bil lastiği satmamaktadır. Ama firmanın sahibi Bill Nord- storm duruma müdahale eder: "Olsun, önemli değil. İstenmeyen mali geri almak bizim en önemli prensibi- miz, onu da geri alın..." Ve böylece Nordstorm mağazala- rında hiçbir firmanın otomobil lastiği satılmadığı halde tüke- tıcınin getırdiği 3 otomobil las- tiği o günkü piyasa değeri ödenerek geri alınır. Cem Boyner, kaliteli üreti- min firmalar açısından önemi- ni vurgularken 60 yıl kadar ge- rilere gitti ve ünlü ingiliz oto- mobil üreticisi Rolls Royce^ ta bu prenbisin daha o yıllar- da yerleşmiş olduğunu anlattı: ingiltere'nin Coventry ken- tınde biri Rolls, diğeri Royce adında 2 genç girişimci, 1903 yılında ortak olmuşlar. Mr. Rolls anaparayı koymuş, Mr. Royce da teknik bilgisini ve gücünü katmış. Bu ikili, oto- mobil üretimıyle yıllar geçtik- çe haklı bir şöhrete ulaşmışlar. 1933 yılına gelinip şirketin 30. yıldönümû kutlandığında Mr. Rolls hayatta değılmış artık. Mr. Royce onun yerıne gele- neksel konuşmasını yaptjktan sonra sözlerini şoyle bitirmiş: "Rolls-Royce fabrikasının kapısından, en ufak şlkâye- te neden olacak kusuriu ara- ba çıkmaz. Çünkü kapıcı bu- na izin vermez."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle