Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 EYLÜL 1991 CUMHURİYET/3
Melih Cevdet, ünlü ressam Abidin Din&ylaşehri dolaştı, dünü ve bugünü konuştu
Abidiırle îstanbııTdabir gezintiMELİH CEVPET ANDAY
Bir ayı geçiyor, telefon çaidı,
karşıda Abidin Dino. Paris'ten
anyor sandım. Meraklamnm
uzak telefonlardan.
— Ikiniz de iyisiniz ya? diye
sordum.
tyilik haberini aldıktan son-
ra da başladım şikâyetlerimi sı-
raJamaya.
— GiıziB'in yeni kitabı bana
hâJâ gelmedi, dedim.
Abidin:
— Eliyle verecek, dedi.
— Nerde? Paris'te mi?
— Hayır, burda. Biz Istan-
bul'dayız.
Tam bir şaşkınlık içinde kal-
dım. Bunca yıl sonra!
1951'de yola çıktı
Abidin, 1951'de yola çıkmış,
önce Italya'da bir süre kalmış,
sonra da Paris'e yerleşmisti. Gü-
zin'in gidişi daha sonradır. Şu-
nu kısaca belirteyim; Abidin
1969*da geldi bir ara Paris'ten,
Istanbul'da Galeri Ilderesimser-
gisi actı ve gene Paris'e döndü.
Ben o zaman Moda'da oturu-
yordum, bizde de kalnustı bir iki
gece. Sabahlara dek sıiren tartış-
malarımızın konusunu bulamı-
yorum şimdi, unutmuşum. Öte-
ye beriye gitmiştik birlikte. Git-
tiğiroiz yerlerden biri, nasılsa ak-
lunda kalmış, Güzin'in teyzesi-
nin evıydi. Teyze hanım, Güzin'i
sorduğunda, "lyi" demişti Abi-
din, sonra da "her gun daha çok
seviyorum onu" diye eklemişti.
Ben asıl Güzin'in annesini ta-
nırdun. Ankara'da geçen o gü-
zel gençlik yülanmızda kendisini
sık sık görürdüm, Abidin'lerle
otururdu. Güzin, yeni basılan
kitabında (Gel Zaman-Git Za-
man) o döneme iliskin kimi or-
tak anılanmızı anlatmış da bun-
lardan, bence Önemli olan biri-
ni unutmuş.
Hiç unutur mu? Yazarken ak-
Iına gelmemiştir.
Bir gün onlara uğramıştım;
— Ben yann lstanbul'a gidi-
yorum, dedim.
Kan koca:
— Neden? diye sordular.
Ben daha ağzımı açmadan,
Ferdiye Hamm.
—Kendini beğenmiş de on-
dan, demişti.
Sonra o da Paris'e gitti, kızı-
nın, damadının yanına ve orada
öldû.
tstanbura ikinci geliş
Abidin'in Paris'ten ikinci ge-
lişini de kısaca anlatıvereyim:
Amiral Fahri Konıtürk, cum-
hurbaşkanlığı sırasında, Köşk
1
te bir "kabal resmi" düzenle-
mişti. Nerdeyse bütün yazarla-
nnuz, sanatçılarımız da davetli
idi. O kalabalık içinde Abidin
1
le karşılaşmaz mıyız? O sefer
başkaca buluşamamıştık.
Oyleyse bu gelişi, üçüncü ge-
üşidir. Ama bunun bir özelüği
var; bu kez Güzüıie birlikte gel-
di.
Ben 1979-mie, Paris'te gö-
revli olarak bulunduğumda el-
bet sık sık görüstük... Diyece-
ğim, 1936-37 yıllanndan basla-
yan arkadaşlığımız, işte böyle
aralıklarla bugüne ulaştı.
Bu kez, Galeri Nev'deki kar-
şüaşmamızda, baktım ki çakı gi-
bi. Güzin'i de bıraktığım gibi
buldum.
— Senden daha eski arkada-
şım kalmadı, dedim Abidin'e.
— Benim de Öyle, dedi.
Bir gun İstanbuPda başbasa
bir gezinti yapmayı kararlastır-
dık.
Yaşlandık mı?
Fakat televizyonoılar yakamı-
za yapıstıkları için, çaresiz,
programımızı özgürce uygulaya-
madık. Onun istegi üzerine Ku-
ledibi'nde buluştuk. Elbet ka-
meraiar da orada idi. Yakaiarı-
nuza birer ses alma cihazı takıl-
dı. Ne konuşsak kayda geçiyor.
l3ir ara Abidin,
— Yaşlandık mı Meiih?
diy»xek oJdu, yakasuıdaki cihazı
göst srdim.
Ab idin toparlandı.
— A^ma ruhumuz genç, dedi.
Ben û'e,
— An.ıa bu ses alma cihazı,
ruhuma a'fğil, ağama yönelik,
dedim.
Elbet, unııtuyorduk kamera-
lan arada bir. geçmiş günlere
dalıyorduk. Ku ledibi'ndeki göl-
geli kahvede oturduk önce. Bir-
takım insanlar di>' toplandı çev-
remize, sinema çel''iliyor sandı-
lar, bizi de artist. Abidin'in si-
nemacılığı vardır, bL
T
zamanlar
Rusya'da sinema çaL'şmıştı. O
yuzden olacak, ne kalal>aüğı ya-
dırgjyor, ne kamerayı. Hattâ,
başlangıçta anlayamadıgı m bir-
takım jestler de yapıyor. Orne-
gın, durup dururken, elini kal-
dınp sağ elinın isaret parmağı ile
gökyüzünu gösteriyor bana.
— Ne var? diyorum.
— Buluta bak, diyor.
Oysa bulut bahane. Neden
sonra anhyorum bunu.
Kuleye çıktık.
— Balkonda film çekelim, de-
diler.
Tannm, işte benim çektiğim
eziyet o vakit basladı. Ben de
ıkrofobi vardır, yüksekten ba-
kamam, başım döner, aşağı dü-
îecek gibi olurum.
Sırtunı duvara dayadım.
Abidin eliyle işaret ederek,
— Süleymaniye'ye bak, dedi.
Abidin Diaa "Hiç merak etme, bende de yükseklik korknsa
Cennet Bahçesi Televizyoncular bizi Park
Otel'in arka sokağında indirdiler. Film
çekiyoruz ya, o sokağı yürüyerek inmemiz
gerekmiş. Abidin, duvardaki 'Cennet
Bahçesi' levhasını gösterdi bana. "Bak!"
dedi. "Evet, ne var?" diye sordum. Meğer
gene aldanmışım. Abidin el kol hareketleri
üe filmi caniı kılmak için yapmış bu jesti.
Bana döniip, "Yürürken çekmek çok
zordur" dedi.
vardır" diyor... (Fotograf: Cumburiyet)
Rnhamnz genç İstanbul'da başbaşa bir
gezinti yapmayı kararlaşürdık. Fakat
televizyoncular yakamıza yapıştıklan için
çaresiz, programımızı özgürce
uygulayamadık. Yakalarımıza birer ses alma
cihazı takıldı. Ne konuşsak kayda geçiyor.
Bir ara Abidin, "Yaslandık mı Melih"
diyecek oldu. Yakasındaki cihazı gösterdim,
toparlandı. "Ama ruhumuz genç" dedi. Ben
de, "Ama bu cihaz ağzıma yönelik" dedim.
Meğer kamera çalışmaya bas-
lamış.
Ben gene aldanmıstım, Süley-
maniye üstune konuşmaya baş-
ladım.
— Bak, dedim, bunda iki ya-
rım kubbe var. Edirne'dekı Se-
limiye'de yanm kubbe yoktur.
Sonra destek kuleleri yapının
içine alınmıştır...
Aşagı diişeceğim
Abidm soyledıklerimı dınle-
miyor, orayı burayı ışaret edıyor
bana.
— Şu kule nedir?
— Beyoğlu Hastahanesi'nin
kulesi. İstanbul işgal aJtında
iken Ingilizler yapmışlar.
—öyle mi? Ben Edirne'ye git-
medim hiç.
Yalvanr gibi,
— Yeter artık, diyorum, asa-
ğı düşeceğim.
Abidin,
— Hiç merak etme, bende de
akrofobi vardır, diyor.
Ne ise... Bu tehlikeyi atlatıyo-
ruz, Kule'deki çekim bitti. Asa-
ğı inince kaJbimdeki carpıntı du-
ruyor. Arabaya atlayıp Cennet
Bahçesi'nin yolunu tutuyoruz.
Yolda, kulenin balkonuna
çıkmakla gösterdiğimiz cesaret-
ten söz ediyorum. Bu bende Go-
gol'ün "Bir Evlenme" adh oyu-
nundaki bir sözu çağınştırıyor.
Kız bakmaya gelenlerin arasın-
daki eski deniz subayı Tevakin,
havadan sudan konuşma gerek-
tiğini duşünerek, "Bu Rus mil-
ieti çok cesur bir millet" der,
"Yapı işcileri iskeiede dördüncü
katlara kadar çıkıp duvar sıvı-
yorlar."
Abidin hemen bu sözün Rus-
çasını söylemeye basiamaz mı?
— Şasirtma beni, dedim. Ner-
den kaldı aklında?
— Rusya'da iken o oyunu fil-
me almıştık. Belki elli kez pro-
vası yapıldı idi. Akılda kalmaz
olur mu?
Adana'da evlendiler
Abidin ile Guzin, Adana'da
evlendiler. Abidin sürgundu ora-
da. Abidin Pasa caddesinde, bir
bakkalın ustünde, fareli bir ev
tutarlar. Bakkal dükkânı her ge-
ce gizli meyhane olurmuş. Asa-
ğıda konuşulanlar yukandan
duyuluyor. Abidin'i askere gö-
türdukleri günün akşamı, asağı-
da şöyle bir konuşma:
— Aldılar, yazık adamı...
— Hem de mevcutlu götür-
duler askere.
— Hem de iki dil bilirdi...
— İki de karısı bilirdi, etti mi
dört!
Abidin'in Rusça bildiğinden
haberleri yok, "Etti mi beş!" de-
meleri gerekırdi, toplam olarak.
Nâzım Hikmet haftası
Cennet Bahçesi'ne giderken,
eski gunlerimizi ansıyorum, di-
yorum ki:
Ben Paris'e geldiğimin hafta-
sına, güne^deki Tarbes kentine
gilmiştik. Lnutmamışsındır sa-
nınm.
Oysa unutmuş Abidin, ben
anlattıkça aklına geliyor.
— Oranın komünıst belediye
başkanı bir Nâzıra Hikmet haf-
tası düzenlemişti. Doğrusunu is-
tersen, Tkrbes'tan hoşlanmamış-
tım. Lautreamont oralıdır ya,
kime sorsam bilmedi. Sonra
orada şu hikâyeyi dinledim: Bu
büyük şairin köyünü ziyaret için
gelen turistlere, Tarbes'hlar,
"O~. bizde şair çoook!" derler-
miş.
Abidin,
— Bak dinle, dedi. Güzin'le
Chartres'a gitmiştik bir gün.
Marcel Proust, Geçmiş Zaman
Peşinde adh romanında Chart-
res'ın biraz ötesindeki Combrhy
Köyü'nü anlatırken, kilise çan
kulesinin nasıl ordan burdan gö-
rundüğıinu uzun uzun betimler.
Köprü başına gittik, Eure kıyı-
sında. Orada gördüğüm bir ço-
cuğu durdurup, "Mösyö Proust
nerde, biiiyor musan?" diye sor-
dum. Çocuk başım kaldınp,
"Mais U est mort" (E öldü ya)
dedi.
Televizyoncular, bizi Park
Otel'in arka sokağında indirdi-
ler. Film çekiyoruz ya, o sokağı
yüruyerek inmemiz gerekmiş.
Abidin, duvardaki "Cennet
Babçesi" levhasıru gösterdi ba-
na, "Bak!" dedi.
— Evet, ne var? diye sordum.
Horlomak kader değil
Hortayofkm bstley
Üfltu horiayontoı. Asker hoıftnede vopıkj'- o
îzykça lattriı tkscka te yeptem leoavi yokın
Geceleri kâbusa çeviren, hatta insarüan olûm tehlikesıyle
yüzyüze bırakao horlamak arak kesin bir şeküde tedavi
edilebüiyor. Yurtdışında ve Ankara Gülhane'de uygulanan
^eni tedavi yollan ve ünlü horlayanlar.
Özal'a özel havaalanı
Guneydela buyuk havaalaru Bodrum'da değil de Marmaris'te
yapılacak. Can Pulak'ın devreye ginnesıyle Ûzai'ın Okluk
Koyu'na yalaıı olduğu için yapımı okeylenen havaalazu
projesinin tum oykusu ve kahramanlan.
Hasan Şensoy Tempo'ya konuştu
Toplam 12.5 yıl cezaevinde kalan Dıdar iüıla'nın kardeşi
ve MLSPB orgutunün bır nuxnarah sanığfi Hasan Şensoy
cezaevını, "dışan"yı, ablasını, itirafçı Şemsi Ozkan'ı,
eezaevınden iUc üranm anlatü.
Tempogümrükfeki yolsuzlukdenetimini izledl
Gümruklerde yaşanan ruşvet ve yolsuzluklara karşı Maliye ve
Gümruk BaJcanı Adnan Kahveci'nin bulduğu çozüm; Tebdil-i
layafetle dolaşan müiettişler. Tempo, maliye mûiettişinin
Kapıkule ve Derekoy'de yapüğı denetimleri izledi.
Tehlike her yerde
Evinizde, duvannızda, hahıuzda, büronuzda, sizi bekleyen
ve iarkında ohnadan hasta eden tehlikeleri biiiyor
musunuz? Almanya'da yapılan buyük araşnrmayı
vayınıhyoruz.
Ozürlü çocuklar dünyası
Neredeyse toplumun dışına itüen ozürlü çocuklann büyük
yaşam kavgası. Nasıl spor yapıyorlar, nasıl yaşıyorlar.
Garbıs Özatay'ın fotoğraflanyla.
Güzellik anrtı Nastassya
Uzaklaıa dahp giden bakışlan ve çelaci bedeniyle yıllara
meydao okuyan Nastassya Kinslri. Sinema aşJatu çocuklan
uğruna ikinci plana iten saflık sembolu yıldız, 30 yaşıruc
guzelh'ğini Tempo'da sergiliyor.
SEÇIM HABERLERINI TEMPO'DA IZLEYIN
Travestiler Kraliçesi Sisi'nin adayhğı için ne dediler? Kamuoyu araştınna
şirketlerinin seçim tahminleri. ANAP'tan aday olmamaya Jcarar verenler ve
gerekçeleri. Yusui Özal'm adayhğı. Aktuna'nın karan. SHP adaylan.
CEN AJANS'IN ECEVİT STRATEJİSİ
DSP'nin seçim propagandalannı üstlenen Cen Ajans Grey'in
YönetLm Kurulu Başkanı Nail Keçili, Tempo'nun sorulannı
yanıtladı. ANAP'tan bir istek geldi mi? DSP'den sunulan
hizmete karşüık para ahnacak mı?
IVIasajın büyüsu var. Cmsel soğuHuktan baş ağnsına,
uykusuzluktan romatizmaya kadar şimdi pek çok problemin
çözumu: Masaj... Avuçla yapilamndan vücudua tümüyle
yapılarana kadar fotoğraflanyla masaj teknikleri...
Bazı ülkelerde dnsel ilişkinin vazgeçibnez
liaşlangıa sayılan ve milyonlarca
b şiyi kendine rutsak eden
mcisajm 5 bin yıllık Çin
übbındaki yeri... Ve
Türk.iye'deJa masaj
U2manlanndan
öğütle r...
Meğer gene aldanmışım, Abi-
din el kol hareketi ile filmi can-
lı kılmak için yapmış bu jesti.
Bana dönüp:
— Yürürken çekmek çok zor-
dur, dedi.
Bunun samimi olup olmadı-
ğını anlayamadım; belki de ora-
da konuşur görunmemiz gere-
kiyordu.
Cennet Bahçesi
Yülardan beri gördüğüm yok-
tu Cennet Bahcesi'ni. Abidin
çocuk gibi sevindi. Alt kat bah-
çeye indik. Karşımızoa Üsküdar,
sağımızda Topkapı Sarayı, geh'p
geçen vapurlar... Artık biraz
dinlenm diye düşünürken bir te-
levizyoncu hamm yanımıza ge-
Up:
— Ordan kalkm, şu öndeki
masaya oturun, dedi.
Kamera için o masa daha el-
verişli imiş. Çaresiz oraya geçtik.
Şöyle Uth tarafından bir söyle-
şiye girişemiyorum. Abidm, sı-
kıldığımı anlarmş olacak ki,
— öğle yemeğini Çiçek Pasa-
jı'nda yiyelim mi? diye sordu.
lçime bir rahathk gehnişti,
demek kamerasız bir yemek yi-
yecektik.
İki yakanın alışverişi
Abidin, Boğaz'ın o parçasına
ilk göniyormuş gibi hayranhk ve
şaşkınhkla bakıyordu.
— İki yakanın alışverişi, de-
di, karşüıkh girinti çıkıntılan ile
şehvet gibi bir şey.
— Boğaziçi Osmanlı uygarlı-
ğının yapıtıdır, dedim. Geçen
yuzyüda yaraülmış. Böylesi dün-
yada yok.
Sonra sordum:
— Paris'i göreceğin geldi mi?
— Hayır.
— Daha kaldığını varsayaüm.
Ne zaman başlar sence Paris öz-
lemi?
Abidin:
— Alta ay sonra, dedi.
— Demek tstanbul'sana an-
cak altı ay dayanabilir.
Güldü.
— Bak dinle, dedi. Ressam
Leopold Levi, Güzel Sanatlar
Akademisi'ndeki hocalığından
ayrılıp Fransa'ya dönduğunde,
bir gün Grenoble'da Picasso ile
karşüasmış. Picasso, "Nereterde
idin?" diye sormuş. öteki de an-
latmış İstanbul'da hocalık etti-
ğini. Picasso, "Nasıl, güzel bir
yer mi?" diye sormuş. Leopold
Levi'nin "Çok güzel" demesi
üzerine de "Grenoble kadar gü-
zel mi?" demiş.
Gülüyordu Abidin.
— Picasso'nun Istanbul'u bil-
meraesine şaşıyorum, dedi. Ne-
den merak etmedi, neden gelme-
di?
Cennet Babçesi'nde işimiz
bitmiştı. Kalktık. Bu kez araba-
mız kapının önune geldi. öteki
arabada da TRT'ciler olacak.
Ben onlara veda etmeye kalktun.
Bayan Günes Bubaralı,
— Hayır, biz de sizinle geli-
yoruz, dedi.
Hani biz Abidin'le tstanbul-
da dolaşacaktık. Demek kade-
rimizde film çevirmek varmış.
BUGUN
ALtStRMEN
Dikkatli ve Yakın İlişki
1978 yılında, yakın gördüğü ıktıdarına hazırlanmakta olan,
o günlerin CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, Moskova-
Leningrad (artık Petrograd oldu) ve Bakü'yü kapsayan gezi-
sinin, Azerbaycan durağında, evsahiplerine şöyle seslene-
rek başlamıştı konuşmasına:
— Azerbaycanlılann yüzii yüzümüze, sesi sesimize, özü
özümüze benzer.
Politik yaşamımızın en seçkin konuşmacılanndan biri olan
şair Ecevit, ıçtenlik dolu bu seslenişıyle daha o anda masa-
dakılerin gönlünü kazanmıştı.
Gerçekten yüzü yüzümüze, sesı sesimize, özü özümüze
benzeyen Azerbaycanlı kardeşlerımizın bağımsızlık ilanları-
nın ülkemiz kamuoyunda sevinçle karşılandığını belirtmek
gerek.
Bu sevinç ne ıdeolojik nedenlerden ne de Turan düşlerin-
den kaynaklanıyor. Bu sevinç, kardeş ulusun, istencini yü-
rürlüğe koyma olanağını bulmuş olmasından doğuyor.
Azerbaycan'dakı bağımsızlık ılanının Moskova'da var olan
panığı daha da arttırdığı, yönetıciler katında hiç de hoşnut-
lukla karşılanmadığı da açıktır. Hele hele, muhalefetin ağır
basarak, parlamentodan çıkarttığı karann, Sovyet Sosyalist
Cumhurıyetler Bırliği'nden ayrılarak bağımsızlığını ilan de-
ğil, 1918 ile 1920 arasında 23 ay var olmuş olan Azerbaycan
Demokratik Cumhuriyeti'ne geri dönmek olduğu düşü-
nülürse...
Bilindigı gibi iki yıla yakın yaşamış olan Azerbaycan De-
mokratik Cumhuriyeti'nin varlığına Kızıl Ordu son vermişti.
Şimdi alınan karar aradaki 71 yılı hukuk deyişiyle
"keenlemyekun" yanı yok saymaktadır. Komünist Parti mil-
letvekillennin çabasıyla Sovyetler'ın "işgalci" ilan edilmele-
rinin önlenmesi aslında çok fazla anlam taşımıyor
Bu durumda Azerbaycan Parlamentosu'nun son karannın
Moskova'yı diğer "bağımsızlıkçı" cumhuriyetlerdekı gelişme-
lerden daha fazla tedirgin etmesine şaşmamak gerekir.
Azerbaycan'dakı son gelişmelerin Moskova'nın Türkiye'ye
de endişe ile bakmasına yol açacağı kesindir. Çünkü Türki-
ye Cumhurıyeti ile Azerbaycan arasında kopmaz tarihsel ve
kültürel bağlar vardır. Bunlara bir de coğrafyanın yarartığı du-
rumu eklediniz mı, ortaya çıkan görüntünün neden Mosko-
va'yı tedirgin edeceğini kolayca anlayabılirsiniz.
Aynı dilin değışik bıçimlerini konuşan, bırbirlerıni en hafi-
finden kardeş olarak gören, sarsıimaz tarihi bağlarla birbirı-
ne yakınlaşmış bu iki ülkenin komşuluklannın, kendi kendi-
ne yetecek kaynaklara sahıp olan Azerbaycan'ın Türkiye
Cumhurıyeti üzerinden dünyaya açılan bir kardeş kapı sağ-
ladığını herkes biiiyor.
İşte bu yüzdendir ki Azerbaycan'daki son gelişmeler, Türk
Dışişlerı Bakanlığı'nı sevindirdiği ölçüde, dikkatli düşünme-
ye de itmiştir sanınm.
Bütün Cumhurıyet dönemi boyunca, en gergin ve en so-
ğuk anlarda bile Ankara, Moskova'ya karşı hep dikkatli hatta
ihtiyatlı birtutum izlemiştir. Türkiye'nın NATO üyeliğınin dahi
bu tutumu tümüyle ortadan kaldırmadığı Moskova tarafından
bile birçok vesileyle dile getirilmıştir.
Türkiye, Sovyetler Birliği'ndekı büyük değişimden sonra
da bu poiitikasını değiştirmemiş, yolundan sapmamıştır. Tu-
tumun cumhuriyetın temel politikasının ana ılkelerıyle uyum
içinde olduğunu belirtmek bile gereksızdir.
Üstelik Ankara son gelışmelerden sonra Sovyetler Birfiği'ni
içinde bulunduğu kargaşa ve ekonomik karmaşaya karşın
kendi açısından önemli bir pazar olarak görmektedır.
Sovyetler'ın bugün içinde bulunduğu kaos dahi Karade-
niz çerçevesındekı ışbırlığinın, geleceğe yönelik, yararlarını
te olanaklannı tümden ortadan kaldırmış değıldır.
Bu durumda Ankara'nın, Moskova ile ilişkilerindeki özeni
sürdüreceğı açıktır.
Ama bu demek değildir ki Türkiye Cumhuriyeti kardeş
Azerbaycan ile kardeşçe yakın ılışkilerıni gelıştırmeyecek ve
bu ülkeye elınden gelen yakınlığı göstermeyecektir. - ^
Moskova'yı gücendırmemek için böyle bir yolun tutulmas»
düşünülemez. Azerbaycan ile kardeşçe ilişkiler, Ankara için
eskilenn deyişiyle bır "ahlakı vecibe"dir.
Gerçekle, Ankara'nın Moskova ve Bakü ile ilişkileri temel-
de büyük bir çelışkı yaratmadan da yürütülebilir. Kışkırtıcı-
lıktan, maceradan uzak, durüst ılişkilerle Türkiye diplomasi-
sıni sürdürebılecek durumdadır.
Ankara'nm diplomatık bıçemi bu tür bir gelişme açısından
elverişlidir de.
Bütün sorun, her iki başkente de açıklıkla dürüstfükle du-
rumu anlatmak ve o çizgıyı, her üç odakta da ortaya çıkma-
sı olası, aşırıların, kışkırtıcıların oyununa gelmeden sürdür-
mektir.
ıııınzuc ııını çevırmeK varmış. y-y
Çiçek Pasajı'na doğnı j KANAKARYA MOZAÎKLERÎ
Çiçek Pasajı'na gitmek üzere
lngiliz Başkonsolosluğu'nun
önünde arabadan indik. Abidin
Dino, Balık Pazan'nda durala-
dı, çevresine bakıyor, düşünü-
yordu. Dalgındı.
— Bu yandan, dedim.
Arkadaşımın mutluluk içinde
olduğunu anlıyordum. Bu, ba-
na da mutluluk veriyordu. Pa-
saj'da onu, Paris'ten arkadası
fotoğrafçı Coşkun Aral'ı ve
onun Birleşik Amerika'da yıik-
sek öğrenimini sürdürmekte
olan genç kızımızı bir masaya
davet ettim.
Tam oturmak üzere iken Sa-
yın Bayan Güneş Buharalı,
— Sizden bir ricam var, Pa-
saj'a girerken fılminizi almak is-
tiyoruz.
Hadi biz gene yenmizden
kalktık, kapıya gittik, orada gi-
riş mizansenini uyguladık. Elbet
toplanma oldu çevremizde. Abi-
din'in el kol hareketleri ile yeni-
den geldik masamıza. Bu kez de
Pasaj'da oturanlar, yerlerinden
kalktılar, masamızın çevresine
toplandılar. O sırada da film çe-
kildi.
Sonra Güneş Buharalı Ha-
nım, bize veda etti,
— Biz gjdiyonız, âfiyet olsun,
dedi.
Ben:
— Hanımefendi, dedim, siz
gidiyorsunuz, ama buradakile-
rin gözleri hep bizim uzerimiz-
de olacak.
Güneş Buharalı,
— Merak etmeyin efendim,
dedi, biraz sonra unuturlar.
Dediği gibi de oldu.
Mezelerin en iyisi
Abidin'e,
— Beyaz şarap içelim mi? di-
ye sordum.
— Ne demezsin, dedi, soğuk-
sa harika olur.
Garsonu çağırdım.
— Bak, dedim, bu arkadaşım
yıliar sonra tstanbul'a geldi.
Ona mezelerin en iyisini getire-
ceksiniz.
Çocuk,
— Hiç merak etmeyin, dedi,
tepsiyi getireyım, beğensın, ne-
yi beğenirse taze taze yaptıraca-
(Arktm 17. Sayfada)
'Çalınan tarih'
GüneyKıfans'ta
LEFKOŞA (Cumhuriyet)—
Amerika'da 20 milyon dolara
(100 milyar liraya) satılmak üze-
reyken Kıbns'tan kaçınldığı an-
laşılan Kanakarya mozayikleri
Güney Kıbns'a getirildi.
Konyah eski eser kaçakçısı
Aydın Dikmen ve suç ortakla-
nnca 1979 yılında KKTC'nin
Karpaz Yanmadası'ndaki Bol-
taşlı köyünde bulunan Kana-
karya Kilisesi'nden kaçınlan
Bizans mozayikleri Indianapo-
lis eyaletinde dava konusu ol-
muştu.
Dikmen ile ortaklanndan
mozayikleri 1.2 milyon dolara
(6 milyar liraya) satın alan ga-
leri sahibi Bayan Peg Goldberg
hakiunda Rum yönetimi ile Or-
todoks Kiüsesi açtığı davayı ka-
zanmıştı. Federal Yargıç James
Nolajıd, KKTC'nin müdahil ol-
ma ba$vurusunu ABD'nin ken-
dilerini tanımadığı gerekçesiy-
le reddetmişti.
Gerek davayı ve gerek yargı-
tay aşamasını kazanan Rum yö-
netimi dört mozayiği bir yıldır
Amerika'mn çeşitli müze ve ga-
lerilerinde dolaştırıp, sergiler-
ken işgalci Türk askerinin bar-
bar generallerinin gozetimi al-
tında gerçekleştirilen kilise
soygunu" sloganı ile Türkiye
aleyhine propaganda ya-
pıyordu.
New York'taki Rum Başkon-
solosluğu'nun mozayiklerin ay-
nı amaçla Nevv York Metropo-
litan Sanat Muzesi'nde bir su-
re sergilenmesı önerisini ise ge-
çen hafta içinde muze yöneti-
mi reddetmişti.
Dört parça mozayiğin Rum
yönetimince dün Larnaka Ha-
vaalanı'ndan Guney Kıbns'a
getirilmesi dinsel ve siyasal et-
kilere neden oldu. Daha önce
alınan iki tanesi ile birlikte altı
parça mozayiğin Ortodoks Ki-
İisesi'nin uygun göreceği bir
yerde sergileneceği ve günün bi-
rinde Turk toplumu ile federas-
yonun gerçekleşmesi halinde
Boltaşlı'daki kiliseye yeniden
konulacağı bildiriliyor.
1 Eylül
Dünya
barışı
için el ele
ANKARA (Cumhuriyet Bü-'
rosu) — 1 Eylul Dunya Banş'
Günü bugun bütun dunyada,"
kutlanıyor. Adolf Hitler'in II.:
Dünya Savaşı'm başlatan Po-t
lonya'ya saldınsının yıldönü-j
mü olan banş gününde dunya-
da kalıcı barışın gerçekleştiril-'
mesi ve ttlkemizde iç banşın"
sağlanması istendi. '
Insan Hakları Derneği Genel'
Başkanı Nevzat Helvacı, Dün-
ya Banş Günu nedeniyle ya--
yımladığı mesajmda ülkelerin'
ilerlemesi ve insan haklanmn'
gerçekleşmesinin banş içinde'
mumkün olabileceğine dikkat*
çekti. >
Sosyalist Birlik Partisi Genel'
Başkanı Sadun Aren de Dün--
ya Banş Günü nedeniyle ya-î
yımladığı bildiride uluslarara- *
sı banşın ülke içinde demokrasi'
Uzerine kurulabileceğini belirt-;
ti. 3
HEP Genel Başkan Febmi.
Isıklar da Dunya Banş Günü;
kutlamrken birçok yerde savas;
tehlikesinin toplumlan tehdif
ettiğini söyledi. Işıklar, •>
"Türkiye'nin iç banşa en çok >
rnuhtaç olduğu bir dönemde
secime gidiyoruz. Adil olma-,
yan hileli bir seçim yasası ile ne;
yazık ki iç banşa buyük bir-
darbe vurulmuştur" dedi.