23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYL AR VE GÖRÜŞLER artık sadece "Türk Silahh Kuvvetleri'nin yabancı iilkelere gönderilmesine ve yabancı silahh kuvvetierin Türkiye'de bulunmasına" izin vermekle yetinilmiyor; "Bu kuvvetierin kullanılmalanna"da izin veriliyordu. Zaten kararın Körfez savaşıyla bağlantısı, iznin amaçlannı açıklayan ibarelerin başında yer alan "Öncelikle Ortadoğu'da barışın ve istikrann yeniden tesisi için 678 sayıh Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi karannı desteklemek" sözleriyle yani Irak'ın Kuveyt'ten çekilmesini sağlamak üzere askeri yaptırımlar uygulanmasına olanak tanıyan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi karanna yollama yapmak suretiyle de ifade edilmişti. Oysa bugün artık Körfez savaşı bitmiş; Kuveyt, Irak işgalinden kurtarılmış ve yeniden bağımsızhğına kavuşmuş bulunmaktadır. Körfez savaşı nedeniyle Ortadoğu'ya gelen yabana askeri kuvvetierin büyük bölümü ve NATO desteğini göstermek üzere Türkiye'de konuşlandırılan müttefık askeri birliklerinin tamamı yurtlarına dönmüşlerdir. Böylece 126 sayılı TBMM kararı da bugün artık işlevini tamamlamış, veriliş nedeni ortadan kalkmış, dolayısıyla geçerliği kalmamış bir tarihsel belgeden ibarettir. çimde kararda öngörülen silahlı kuvvet kullamlmasının "lüzum, hudut, şümul ve zamanı Hükümetçe takdir ve tayin olunacak şekilde" gerçekleştirileceğinin belirtilmesi de ancak bu çerçeve içinde bir anlam taşımaktadır. Kuzey Irak'taki Olaylann Özellikleri: Nisan 1991'de Kuzey Irak'ta Kürtlerle Bağdat yönetimi arasında meydana gelen ve büyük bir göç dalgasıyla Güneydoğu sımnmızı zorlayan, şimdi de çokuluslu bir çevik güçle yinelenmesi önlenmek istenen olaylar, kronolojik bakımdan Körfez bunahmı 'sonrasında' yaşanmış olmakla birlikte, Körfez bunahmıyla UgUi değildir. Aslında bu olaylar, Kuzey Irak'ta Kürtlerle Bağdat yönetimi arasında uzun yülardan beri süregelen özerklik veya bağımsızhk mücadelelerinin bir parçasıdır. Benzeri olaylar, Kuzey Irak'ta Körfez bunalımından çok önceleri de yaşanmıştı. Nitekim Iraklran savaşından sonra Kuzey Irak'ta meydana gelen olaylar sırasında yine büyük bir göç dalgasıyla Türkiye'ye sığınan peşmerge ailelerinin bir bölümü hâlâ ülkemizin konuğudur. Konuşlandırma Yetkisi Konunun kendi koşulları ve özellikleri içinde, silahlı kuvvet kullanılmasma izin verme yetkisinin sahibi TBMM'de ele alınmasında ve bu amaçla Meclis'in en kısa zamanda toplantıya çağrılmasında yarar vardır. Bu bakımdan anayasanın 92. maddesine uygun yeni bir izin isteminde bulunması gereken hükümet kadar, en azından olan bitenler hakkında genel görüşme açılmasını isteyebilecek muhalefete de görev düşmektedir. PENCERE 24 TEMMUZ 1991 Aklım Kime Emanet?.. Prof.Dr. HİKMET SAMİ TÜRK 'Konuşlandırma', son zamanlarda çok sık geçen bir askeri terim. Bir askeri birliğin kendisine verilen göreve uygun bir düzen içinde belirli bir bölgeye yerleştirilmesi anlamında kullanıhyor. Güncel kullanıhşı, Silopi'de bir 'hazır çekiç" olarak konuşlandınlacak, încirlik ve Batman üslerinden destek görecek çok uluslu çevik güçle ilgili. Hükümet, böyle bir çokuluslu gücün, Bağdat yönetiminin Kuzey Irak'ta Kürtlere karşı girişebileceği yeni bir saldırı bakırrundan 'caydıncı rol' oynayacağı, dolayısıyla Güneydoğu sınırımızı zorlayıcı yeni bir göç dalgasını önleyeceği düşüncesindedir. Buna karşılık böyle bir çokuluslu gücün, Türkiye Cumhuriyeti'nin egemenlik haklarını ve bölücü teröre karşı hareket yeteneğini kısıtlayacağı, komşulanyla Uişkilerinde rahatsızlıklar doğuracağı; hatta Türkiye'yi Irak'a karşı girişilecek yeni bir savaşın içine çekebileceği; ayrıca başka bir devletin iç işlerine karışma bakımından ileride Türkiye'ye karşı da kullanılabilecek tehlikeli bir örnek yaratacağı yolunda muhalefet ve çeşitli çevrelerce ciddi kaygılar öne sürülmekte ve Kuzey Irak'ta nisan 1991 olaylarından sonra sağlanan sükunetin bir Birleşmiş Milletler Banş Güctt ile korunmasının daha uygun bir çözüm olacağı belirtilmektedir. ile ilgilidir. Bir süre önce Başbakan Mesut Yılnuz konuşlandırmanın "17 Ocak 1991 tarihinde ahnan, TBMM'nin 126 sayılı kararı çerçevesinde hükümete verilen yetkiye dayandığını" açıklamıştır. Fakat bu açıklama ile konuşlandırma, henüz hukuksal bir çerçeveye oturtulmuş değildir. 126 sayılı TBMM karan ve Silopi'deki Konuşlandırma: 1) Anayasanın konuya ilişkin 92. maddesinin temel ilkesi "silahlı kuvvet kullanılmasına", bu arada "Yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verme" yetkisinin TBMM'de olmasıdır. Bu yetki, genel bir izin biçiminde değil, izni gerektiren olayın somut koşulları ve özellikleri içinde Meclis'te yapılacak değerlendirmeler sonucunda kullanıhr (1). O nedenle bu yetkinin kullanılması ile ilgili TBMM kararları, geniş yorumlanmaya elverişli değildir. Başbakan'ın sözünü ettiği 17.1.1991 tarih ve 126 sayılı TBMM kararı ise Irak'ın Kuveyt'i işgali ile başlayan Körfez bunahmı sırasında anayasanın 92. maddesi uyarınca Meclis'in verdiği üç karardan sonuncusudur. önceki 12.8.1990 tarih ve 107 sayıh ilk ve 5.9.1990 tarih ve 108 sayılı ikinci TBMM kararı gibi üçüncü kararın da "Irak'm Kuveyt'i işgal ve ilhak etmesi sonucunda ortaya çıkan Körfez bunahmı nedeniyle" verildiği daha başlangıçta belirtilmiştir. Bu sözlerle aym zamanda 'Körfez bunahmı da tammlanmıştır. Yoğun anayasaya uygmüuk tarüşmalanna yol açan ilk iki karara göre 126 sayıh karann zamanlama açısından en önemli özelliği, tam 'Çöl Fırtınası Harekâtı' ile Körfez savaşımn başladığı günde verilmiş olmasıdır. O yüzden bu kararda Sonuç Konuşlandırmanın hukuksal temeli Kuşkusuz bu düşünce ve görüşler, siyasal ağırlıklı değerlendirmelerdir ve tartışmaya açıktır. Ancak konunun tartışmaya fazla elverişli olmayan bir yönü daha vardır ki o da Silopi'deki konuşlandırmanın hukuksal temeli Kuşkusuz, yeniden bu tür olaylann meydana gelmemesi bölge banşı ve Türkiye'nin yararınadır. Fakat bu tür olayları önlemek üze2) Bu görüşe karşı 126 sayılı kararda bir za re oluşturulacak çokuluslu gücün altı ay önman sınırlaması bulunmadığı; tersine, iznin ce verilmiş ve artık geçerliği kalmamış bir izamaçlarını açıklayan ibareler arasında yer alan ne göre konuşlandırılmak istenmesi, hukuk"Bunalım süresince ve sonrasında hasıl ola sal bir zorlamanın ötesinde, anayasal dayanakbilecek gelişmeler istikametinde Türkiye'nin tan yoksun bir yetkinin kullanılması suretiyyüksek menfaatlerini etkili bir şekilde koru le yaratılmış bir fiili durum anlamına mak ve kollamak" sözleriyle Meclis'in sonra gelecektir. O nedenle konunun kendi koşulki olayları da kapsayacak süresiz bir izin ver ları ve özellikleri içinde, silahlı kuvvet kulladiği öne sürülebilir. Ancak böyle bir düşünce nılmasına izin verme yetkisinin sahibi yerinde değildir. Çünkü bu tür izinlerin süre TBMM'de ele ahnmasında ve bu amaçla Mecsi, veriliş nedenlerine bağlıdır. İznin verilişini lis'in en kısa zamanda toplantıya çağrümasıngerektiren olay ortadan kalktıktan sonra ay da yarar vardır. Bu bakımdan anayasanın 92. nı izin, başka olaylar için kullanılamaz. 126 maddesine uygun yeni bir izin isteminde busayılı kararda geçen "Bunalım süresince ve lunması gereken hükümet kadar, en azından sonrasında..;' sözleriyle sonsuza dek uzanan olan bitenler hakkında genel görüşme açılmabir zaman çizgisi çizilmiş olmadığı gibi bu süre sını isteyebilecek muhalefete de görev düşmekiçinde 'hasıl olabilecek gelişmeler' sözleriyle tedir. de Körfez krizinin doğal uzantısı niteliğinde konuda daha genış açıklamalar ıçın bkz. H ü . Tttrk, veya doğrudan doğruya Körfez kriziyle bağ " S1) BuH«li w SUahb KunH KııUanm* Vetldsi", Cumhuiyet, m; lantılı olayların kastedildiği açıktır. Aym bi 24.8.1990, S12. 'Bunalım süresince ve sonrasında...' ne demek? OKT4YAKBAL EVET/HAYIR Kuruttaya Üç Kala... Karayolu Güvenlîgi Tüketiei Hakları Ulaşım hizmeti, kullanıcılar (yani tüketiciler) açısından bulunabilir, hızlı, ucuz, rahat ve güvenli olmalıdır. Kullanıcı derken öncelikle toplumun düşük gelirli kesimlerine sosyal adalet ilkeleri çerçevesinde hizmet verilmesi gerektiğini vurguluyoruz. tırımlar salt kullanıcılar ve ulaşım amaçları açısından değil, yaratmaları söz konusu olabilecek etkiler bu arada kullanıcı ounayanlar açısından da değerlendirilmeye başlanmıştır. ö t e yandan politikacı, plancı, mühendis vb. kişilerin "kamu }ararı" kavramına dayanarak geliştirdikleri projelerin değişik halk kesimlerinin üzerinde farkh etkiler yarattığı keşfedilmiştir. Yani bizzat kamu yararı kavramı tartışılmaya başlanmıştır. Bu durumda örgütlü halk komiteleri karar verme mekanizmasına katılarak daha önce plancı ve mühendislerin tekelinde olan işler konusunda doğrudan etkili olmaya başlamıştır. Bugün Amerika'da karayolu yapımı için federal kaynaklardan yararlanmanın ön koşullan arasında halkın dinlenmesi ve çevresel etki analizlerinin yapılmış olması da, vardır (Hem yer seçimi hem tasarım aşamasındâ). Türkiye'ye dönecek olursak temelde yetersiz bir toplumsal ve çevresel bilinçlenmeyi yansıtan bir tablo ile karşı karşıyayız. Türki ye'de karayolu yapımı kolaydır. Etkilenenleri dinlemeyi ve ikna etmeyi zorunlu kılan yasalar yoktur. Hızla kamulaştırma yapılabilmekte, doğal çevrenin tahribi ciddi tepki almamakta, yollann insanlar üzerindeki olumsuz çevre etkileri pek fazla önemsenmemektedir. Bilmem SHP'nin programını kaç kişi okumuştur? Heie haziran 1987'de toplanan Üçüncü Olağanüstü Kuruttay'da benimsenen 'Uygulama Polrtikaları'nı içeren kitabı SHP programını beğenmeyen, eleştirenlerin kaçı incelemiştir? Bir partiye üye olurken en başta okunması, bilinmesi gereken nedir? O partinin programı değil mi? .Bakıyorum SHP'de lideriige oynayan ünlü ünsüz kişiler bile bu programda nelerin yazılı olduğunu gerektiği gibi bilmryorlar. Bilmedikleri, okumadıkları, öğrenmeditderi için de ileri geri eleştirilerde bulunuyortar. Bir arkadaşımız SHP programından "Daha yazıldtğı gün eskimiş" diye söz ediyor! Ahmet Bey'in TV'sinde konuşan bir başka» da 'altı ok'un katdırılıp atılmasını istiyor. SHP'de BaykalCem cephesinin başlıca hedefi bu program! Partiyi eHerine bir geçirsetor SHP'yi bambaşka biçime sokacaklarl SHP'yi Kuvayn Milliyeci, Atatürk devrimcisi, sürekli atılımcı nrtetiginden uzaklaştırıp, kendi kafalanna göre bir biçim, bir anlam verecekler... Şunun şurasında kuruttaya iki gün kaldı. Geçen akşam eski SHP Genel Sekreteri Arımet Bey'in TV'sinde yarım saate yakın bir süreyie konuştu. Neler dedi? Sürekli olarak yenileşme, degişim sözleri etti. Yaldızlı ama içi kof sözler! SHP bu genel başkan ve merkez yönetimle genel seçime giderse yenik düşermis! Hacıbektaş'ta da DSP'ye ilk yeri kaptırmış... Bu başansızlıkta Bay Baykal ve hizbinin payı yok mu acaba? Sürekli SHP yönetimini kotülemek, genel başkana 'sen artık çekil, ben geteyim, partiyi zafere götüreyim' diye çıkışmak, iki başlı bir SHP görüntüsü vererek yurttaşın güvenini kırmakl Bilmem bu yazının yayımlandığı güne kadar Baykal, genel başkanlıga adayttğını açıklamış olacak mı? Yüreklice "Ben İnönü'ye karsı adaylıgımı koyuyorum" diyebilecek mi? Amaç, inönü'yü btktırmak, kaçırtrnak, boş kalan sandalyeye sanki tek genel başkan adayı tendterymiş gibi oturmak? Baykal kendiliginden Iktoriigi tMrakanlardan iki kisiyi örnek gösterdi. Biri Bayan Thatcher biri VVilNe Brandt... Partilerinde azınltga düştüklerini görünce görevi başkalanna bırakmışlart Kavgasu, guruKüsüz, seçimsiz... inönü de öyte yapmalı, meydanı BaykalCem ikilisine btrakmalı imişl Unutturuknak istenen, Bayan Thateher'ın on yıllık bir iktidar IkJerttgioden sonra görevden ayrrtmtş olmasıdır. Brandt'ın da özel sekreterinin Doğu Almanya casusu otduğunun anlaşılmasmdan sonra istifa ettiğkHr. İnönü'nün durumuyia, Thateher'ın, Brandt'ın durumu öytesine farklı kil Bir de 'yeni yüz' arayışı vart SHP'nin 'yüzü' değismeliymiş, yonetim yerierine yeni yüzler getmeliymisl Bir düşünelim. Baykal 'yeni bir yüz mü? CHP hükümetlerinde iki kez basansa bakanlık deneyimi, yine CHP'de başansız genel sekreter yardımcılığı yar. Veni yüz aranıyorsa, bu yüz Erdal inönü'dür. Başka yeni yüzi Onur Kumbaracıbaşı, Fikri Sağlar, Güneş Gürseier, Ercan Karakaş ve daha başkalan... Hem yeni otmuş, eski olmuş ne fark eder ki? önemli olan siyasa alanında deneyim sahibi olmak, daha önceki görevierinde gercek bir başarı göstermek... SHP'de Erdal İnönü genel başkanlıktan çekitee, diyelim ki kendiHginden Itderliği btraktı ya da bekJenmedik bir biçimde yaşamdan aynldı, yerine ille de Baykal mı geçecek? Tek seçenek eski genel sekreter mi? SHP'de genel başkanlıga yakışan nice kişi var! Necdet Uğur'dan Ahmet İsvan'a, Türkan AkyoTdan Hikmet Çetin'e, Onur Kumbaracıbaşı'dan Hasan Fehmi Güneş'e kadar pek çok siyasa adamını saymak olası... Geçen akşam Sayın Prof. Dr. Tolga Yarman'la konuşuyordum. Kendisini kutladım, yüreklice ortaya çıkıp, haftalar öncesinden SHP Genel Başkanhğı'na adayltğtnı açıkladtğı için.. İşte uygarca bir davranış. Kaç oy alınm ya da almam hesabı yapmadan... Bunu Baykal bir türlü yapamıyor. Kaçamak dövüşmek, 'sen çekil ben geleyim' demek bir liderlik heveslisine, bir genel başkan adayına yakışıyor mu? YİĞİTGÜLÖKSÜZ Türkiye yolcu / km. başına düşen trafik nın payı (ton x km olarak) ^o 6 düzeyindekazalan açısından en güvensiz ülkelerin baş dir. larında yer almaktadır. Her yıl karayolları Boru taşımacılığı için gerekli koşullar üzerinde oluşan trafik kazalarında binler oluşmuş olmasına karşın (miktar, sürekli tace ölü ve yaralı veriyor, ciddi maddi kayıp lep vb.) petrol ürünlerini hiç de akılcı olmalara uğruyoruz. Sık sık gündeme getirilen yan bir biçimde karayollarına yüklenen tantrafik denetimi, trafik eğitimi gibi önlem ker filolan ile taşımaya çalışıyoruz. Sonuçlerle bu durumu hangi ölçüde iyileştirebi ta karayolu trafiği açısından can ve mal guliyoruz? venliğini olumsuz olarak etkiliyor, egzoz duKanımızca sorun çok daha köklü olup te manları ve gürültüye neden oluyoruz. . melde dengesiz bir ulaşım politikasının on Doğru olan, taşımanın ruteliği, geçilgeyıllardır uygulanmasından kaynaklanmak nin (güzergâhın) niteliği vb. etkenleri göztadır. Bu politika: önünde bulundurarak farklı ulaşım sistem• Demiryolu, denizyolu, boru hatları gilerini akılcı bir biçimde değerlendiren, denbi belirli yer ve koşullarda daha akılcı olageli şekilde devreye sokan bir ulaşım polibilen ulaşım sistemlerini dışlayarak, tikasıdır. Oysa karayollarına aşın yüklen• Kaynaklan aşın bir şekilde karayolu altmenin doğurduğu tüm sorunlara karşın, buyapısı oluşturmaya yönelten, günün iktidan yoğun bir otoyol yapım prog• Sonuçta yolcu ve yük taşımacılığının ramına girişmiş bulunmaktadır. Halen yaakılcı olmayan düzeylerde karayolları üzepılmakta olan 1500 km. uzunluğundaki otorinde yapılmasına neden olan, yollann, 2000 yılına kadar 3000 km'ye ulaş• Bu nedenle toplumumuzu bedeli çok tırılacağı en yetkili ağızlardan söylenmekyüksek can güvensizliği, aşın işletme malitedir. Peki ya öbür ulaşım sistemleri? yeüeri, özellikle kent içlerinde gürültü ve hava kirUliği gibi sorunlann faturasını ödemek Ankaraîstanbul hızlı tren sistemi yapişletdevret formülünün akıbetine terkedihniştir. zorunda bırakan ulaşım politikasıdır. Yaklaşık 10 yıldır dilden düşürülmeyen bu Karayollan Genel Müdürlüğü'nün istatismucizevi (!) formül ile gerçekleşen hiçbir tiklerine göre 1989 yılı Türkiyesi'nde: ciddi proje yoktur. tktidar, yapımına hevesli • Kentlerarası yük taşımacılığının ton x olmadığı, ancak kamuoyu karşısında redkm olarak % 83'ü; detmekten çekindiği projeler için bu formü• Kentlerarası yolcu taşımacılığının yollü zorlamakta, ama otoyol programı gibi cu x km olarak % 93'ü karayollan ile yaciddi olarak tartışılması gereken projelere pılmaktadır. cömert kaynak tahsisi yapmaktadır. Bu oranlara ABD gibi otomotiv endüst Batıh ülkelerde 1950'li ve 1960'h yılrisinin beşiği olan, araç sahipUliği bizimkinden çok daha yüksek olan ülkelerde bile eri larda yaygın yaklaşım büyük karayolu altyapı yatınmlanna girişmek şeklinde olmuşşihnemiştir. Türkiye'nin önemli sosyoekonomik ve ken 1970'lerden sonra az yatınmlı projelenüfussal (demografik) dönüşümler geçirdiği re yönelme başlamıştır. Başka bir deyişle arbir dönemde artan taşımacılık isteminin (ta tan trafik istemlerine karayolu yetiştirme lebinin) âdeta tümüyle karayollan ile yapıl yaklaşımı terkedilerek istemi denetlemeyi ve maya çalışılması, bugün karşılaştığımız is yönlendirmeyi amaçlayan yaklaşımlar geliştenmeyen tablo'nun ortaya çıkmasında ya tirilmiştir. Örneğin "ulaşım sistemi işletmeciliği" kavramı doğmuştur. Bunda pılan temel bir yanlışhktır. • Bugün en büyük metropol nitelikli kent dünya petrol bunalımının resesyonunun ve lerimiz arasında bile can güvenliği, karayol aşırı enflasyonun getirdiği maliyet artışlan larından çekip alacağı trafik, iklimsel kö etkili olmuştur. şullardan etkilenmeme ve işletme ekonomisi Yine 1970'li yıllarda ulaşım projeleri yönlerinden üstünlüğü tartışma götürmeyen giderek artan bir tempoyla sosyal ve çevreçağdaş bir demiryolu sistemine sahip deği sel yönlerden de değerlendirilmeye başlaUz. Demiryolu seferberüğinin gerçekleştiği mıştır. Büyük kamulaştırmalar halkın tepCumhuriyet'in ilk 20 yıhndan sonra yapı kisiyle karşılaşınca uygulama öncesinde lan demiryolu altyapımız beUrtilmeye değer "kamuoyunun dinlenmesi" (public opinion düzeyde değildir. Üç yani denizlerle çevrili listenings) ve "cevresel etki analizleri" yaolan Türkiye'de denizyolu yük taşımacılığı sal zorunluluk haline getirilmiştir. Yani ya 'Özdeyiş' deyip geçmeyin!.. Nice deneyimle kotarılmıştır özdeyiş, sağduyunun imbiğinden geçirilmiştir, usla yuğrulmuştur. Son günlerde sık sık yinelediğim özdeyiş, akıl hastanesinin kapısında yazılı: "En büyük hazinemiz aklımızdır" • "Tarihle hesaplaşmak" merakı modaya dönüştü, SHP Kurultayı arifesinde "Baykalcılar"\ dasardı. Peki, Baykalcılar tarihle nasıl hesaplaşacaklar? Şöyle: ' Kendi geçmişimizle hesaplaşmamız hep eksik ve yanlış olmuş. Örneğin Takriri Sükun Kanunu'nu ele alalım. Bu kanunun ne olduğunu açıklamaya gerek yok, ne olduğunu nasıl uygulandığını hepimiz biliyoruz. Bence bunun üzerine gitmek gerekir ve bunu yapamıyorsak yeterince demokrat değiliz demektirf'(Cumhuriyet, 18 Temmuz 19^1, "Baykalcılar adına konuşan ismail Cem") Takriri Sükun Kanunu 1925'te çıkarıldı... Neden? Mustafa Kemal 1923'te Cumhuriyeti ilan etmiş, padişahlığı yıkmış, 1924'te halifeliği kaldırmış, laikliğe doğru yürüyor, 1925'te Şeyh Sait ayaklanması patlamış. Adı üstünde: Şeyh Sait!.. Sakalı ve sarığıyla dört dörtlük şeriatçı!.. Başbakan Fethi Okyar çekiliyor, yerine İsmet Paşa hükümeti kuruluyor. Yeni hükümetin Meclis'ten çıkardığı ilk yasa: Takriri Sükun Kanunu!.. Biraz tarih okuyan bilir ki Takriri Sükun Kanunu, İsmet İnönü demektir. Daha başka deyişle "Takriri Sükun Kanunu'yla hesaplaşmak" İsmet inönü ile hesaplaşmak demektir; "Takriri Sükun Kanunu'nun üzerine gitmek" İsmet İnönü'nün üzerine gitmek demektir. Tam Kurultay arifesinde Baykalcıların yalnız "oğul İnönü" ile değil "Baba inönü" ile hesaplaşmak istemeleri ne kadar ilginç değil mi?.. Ne diyor ünlü özdeyiş: "En büyük hazinemiz aklımızdır." • Olur a... Baykalcılar öylesine hızlı demokrat kişiler ki 66 yıl geriye gidip dosyaları açacaklar, Cumhuriyet devletinin kurucularını, Atatürk ile İnönü'yü, tarihin sanık sandalyesine oturtacaklar: Hesap verin!.. Takriri Sükun Kanunu, bir "Olağanüstü Hal V&sas/"dır; 1991 yılında 21'inci yüzyıla 9 kala, Anadolu'nun doğusunda, astığı astık, kestiği kestik tutumuyla tozu dumana katan ANAP iktidan dururken 66 yıl öncesine dönüp Cumhuriyetin kurucuları "üzerine yürümek" neden? Belki Baykalcıları destekleyen Ahmet Özal'ın televizyonu ile "Peyamı Sabah" bu soruya bir yanıt veremezler; ama Baykal'ın kendisi veriyor; Hürriyet gazetesinin yazdığına göre "Baykal'dan ANAP hükümeti Başbakanı Yılmaz'a koalisyon işareti" verilmiş; "Baykal siyasette bazı görüntülerin değişmesini istiyor" ve diyormuş ki: Mesela ben ve eşim, Mesut Yılmaz ve eşi ile birlikte blucinleri çeker, pikniğe gideriz. Hep çatışmaya, uzlaşmazlığa, kavgaya alışmış bir Türkiye için bu hoş bir görünüm olmaz mı?" (Hürriyet, 17 Temmuz 1991, Ertuğrul Özkök) Vallahi olur... Bir yandan İsmet Paşa'nın üzerine yürüyüp Takriri Sükun dosyasını açarken, öte yandan 12 Eylülcü ANAP Başbakanı Mesut'la blucinleri çekip pikniğe gittin mi, koalisyonu kurup Özal'ı da mutlu ettin mi, gel keyfim gel!.. Özdeyişimizi yineleyelim mi: "En büyük hazinemiz aklımızdır" • Tevekkeli değil "Özal'ın oğluAhmefin televizyonu" Baykal'ı canını dişine takarak destekliyor; Amerika'ya göbeğinden bağlı büyük patronlar da işin içindedir; boyalı basın en başta Peyamı Sabah ha gayret ve dümtek de dümtek... Kazanırlar mı? Bilemem.. . .. •.* t... : ,. ^ „ .. .^ ^ >* Bildiğim, her SHP'linin şu özdeyişi bir kâğıda yazarak görünür bir yere asmasında yarar var: "En büyük hazinemiz aklımızdır." Nasıl bir ulaşım politikası? SHP olarak benimsediğimiz ulaşım politikalan ile aşağıdaki noktaları göz önünde bulunduran bir ulaşım sistemine yönelmenin gerekli olduğunu düşünüyoruz: 1Ulaşım hizmeti, kullanıcılar (yani tüketiciler) açısından bulunabilir, hızlı, ucuz, rahat ve güvenli olmahdır. Kullanıcı derken öncelikle toplumun düşük gelirli kesimlerine sosyal adalet ilkeleri çerçevesinde hizmet verilmesi gerektiğini vurguluyoruz. 2Ulaşım hizmeti kentler ve bölgeler açısından şehircilik ve bölge planlama ilkelerine uygun biçimde, yerde ve zamanda sunulmalıdır. 3Ulusal ekonomi açısından; ekonomik, başka sektörler e olumlu zemin yaratan, onları destekleyen biçimde olmalı. 4İnsanınuz açısından; insansal, doğa ve tarihsel çevreye duyarlı olmalıdır. Bu hususlan gözeten bir ulaşım ana planının hızla hazırlanmasını kaçınılmaz görüyoruz. Bu plan ülkemizin ivedi sorunlarına derhal müdahaleler yapan ama ancak orta ve uzun erimde köklü çözüme kavuşabilecek sorunlara gerekli önlemleri getirecek projeleri gerçekçi bir programa oturtan çerçeve vermelidir. Bu plan teknolojik, ekonomik, sosyal ve çevresel etmenleri göz önünde tutan birçokyönlülüğe sahip olmah, sabit karayolu rasyonelleri içine hapis olmamalıdır. I'DAN HABERLER .. • Guzın Dino 20.000 lira GEL ZAMAN GİT ZAMAN 1920 ve 1930'ların İstanbul'u, kırklann Ankara'sı, elli ve altmışların Paris'i. Yirminci yüzyılın yazgısını alın ve sırtlannda taşıyan, bu yazgıyı güzelleştirmeye, insancıllaştırmaya adanmış kişiler... Bu kişilerin içinde devindikleri, bir nabız gibi, bir yürek gibi atan yaşam. Sanki bir pirinç tanesi üzerine yazdmış binlerce dize. Bir karmaşık çağın sesi. Gel Zaman... Git Zaman... İşte Güzin Dino'nan anıları. 24.7.1990'da kaybettiğimiz Aktör P ^ ^ l HL ^ HASAN AYDEV 193024 Temmuz 1990 AGÂH HÜN'ü Anma Seni özlüyoruz ZEYNEPAHMET ^T< *M Yokluğu ve acısı sonsuza kadar ^K ^ ^ ^ ^ yfl kalbimizden silinmeyecek yurtsever ^ H p l ^ W % . J ^ B demokrat reisimizi, ebediyete intikalinın 3 nc ^ ^ * M İ ^ ui ' ' " ' ^l'nda özlem ve saygıyla anıyoruz. CANYAYINLARI/ Babıâli Cad. No. 19/2 Cağaloğlu, İst. wâfww ÂBm mMKm ^ğB/^^ ^ j ^ ^ ^ H ^ Eş! VE Ç° C U K L A R I A1NMA TREK KENAN BUDAK Katledilişinin 10. yıldönümünde KENANIMIZI mezan başında anacağız. Silivrikapı Mezarhğı Seyit Nizam Camii Yani ANMA Prs. Yarbay îşçi sınıfı mücadelesinde onurlu bir yeri olan DtSK tlerici Deritş Sendikası Başkanı katledilişinin lffuncu yılında saygıyla anıyoruz. TÜHKİYE DERltŞ SENDtKASI Cenel BajjLanı iaM YENER K Y , AA G e n e l Bea kan > ' MU^121111 PEKGÜLEÇ, Cenel Teçk. ve E|t. Sekreteri M E M E T KILINÇASLAN, Genel Mali Sekreter İBRAHİM KIZHJAN SEYİT TANBAŞryı ölüm yıldönümünde özlem ve saygıyla anıyoruz. AİLESİ ADCVA RIDVAN BUDAK J^^^^j^^fc S ş v * n^f^^B *| ^m ' g j ^ W[ ^~MFm jğğto^jfdm JHUl^^Mm ΫW >1fW KENANBUDAK'I EŞt VE ÇOCUKLARI NOT: 25.7.1991 Perşembe gunü saat 11.00'de Zeytinburnu Silivrikapı'daki mezarı başında anma toplanusı yapüacaktır. Tüm sınıf dostlarına duvurulur. SAHİBİNDEN SATILIK 88 Model 2000 GLS FORD 39.000 km'de Tel: 512 05 05'den 486485 Gezilerimiz, dağlanmızın keşfedilmemiş güzelliklerini, bitki, çiçek örtüsünü, buzul göllennı, nehirlerini, çıkılmamış zirvelerini ve tüm yabanıl hayatını tanıtmak için hazırlanmıstır. Ağrı Dağı zırve çıkışı, Toros Dağları, Trans Kaçkar Trek, Kafkasya ve Elbruz Dağı, her hatta kesin hareket. Yaşam boyu unutamayacağınız aktif bir tatil geçirmek için broşür isteyiniz. TREK TRAVEL AYDEDE CADDESİ 24 TAKSİM/İSTANBUL Tel:(1) 1546706 Nüfuz cüzdanımı kaybettim. Gcçersizdir. MAHMUT ÇETİN EMEGIN BAYRAGI to. oayı Bayilerds Tel: 516 06 84 Nüfus cuzdanım ve SSK sicil kartım kaybettim. Hükümsüzdür. DtLEK KOÇ Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. NECATİIRMAK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle