18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 TEMMUZ 1991 İSTANBUL FESTİVALİ BBC Senfoni Orkestrası'nın viyolacısı Ruşen Güneş, Bilkent Uluslararası Gençlik Senfoni Orkestrası'nın AKM'deki konserine konuk sanatçı olarak katılıyor. EDİP EMİL ÖYMEN 'Müzik artık ticaret oldu' 19. ULUSLARARASI İSTANBUL FESTİVALİ Viyolacı Ruşen Güneş, meslek yaşamını 20 yıldır İngiltere'de sürdürüyor KÜLTÜRSANAT CUMHURtYET/7 Oyım yarLşması • Kültür Servisi İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları, tiyatro oyunu yanşması düzenledi. Adaylann birer yapıtla katılabileceği yarışmada, oyunlar üç kopya olarak en son 1 kasım tarihine dek İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları Müdürlüğü'ne taahhütlü olarak gönderilecek. İsteyen adaylar, yapıtlarını imza karşılığında eklen de teslim edebilecekler. Oyunların ön elemesini İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları Dramaturji Kurulu yapacak. Katılan yapıtlar arasından seçilen üç tanesi, rejisör, dramaturg ve yazar işbirliği ile geliştirilecek. Yönetim kurulunca seçilen bir yapıt, Gençlik Günleri'nde sahnelenecek, aynca uygun bulunması durumunda repertuara da alınabilecek. • Kiiltiir Servisi Azerbaycan Halk Danslan Topluluğu (yukanda) dün akşam Açıkhava Tiyatrosu'ndaki gösterisiyle Uluslararası Istanbul Festivali'ndeki programını tamamladı. Festivalde bugün Bilkent Gençlik Senfoni Orkestrası'nın 18.30'da Atatürk Kultür Merkezi Büyük Salonu'nda vereceği konser dışında bir etkinlik yok. Ünlü caz şarkıcısı Carmen McRae'nin yarın Açıkhava'da vereceği konser, sanatçının rahatsızlığı yüzünden iptal edildi. Jeffrey Dunn yönetimindeki Trans World Theatre topluluğu ise 26 temmuz cuma günunden başlayarak Açıkhava'da 5 gösteri sunacak. Topluluk, Broadway denildiğinde akla gelen unutulmaz şarkılardan bir seçmeyi seslendirecek. (Fotoğraf: İbrahim Giinel) Son günler SİNEMA 'Memo ile Zeyno' Kiiltiir Servisi 1985 yılından bu yana birçok reklam filmine imza atan Aksiyon Yapımcılık'ın ilk sinema filmi 'Memo ile Zeyno' dün basına tanıtıldı. Yapımcılığını Kadir Yılmaz'ın, yönetmenliğini Ümit Elçi'nin üstleneceği 'Memo ile Zeyno'da Yalçın Dümer, Meltem Doğanay, Levent Güner, Eser Giray, Halil Ergun, Füsun Demirel ve ErdaJ Gülver rol alacaklar. Aksiyon Yapımcılık yetkilileri, 'Memo ile Zeyno'dan sonra sinema sektörüne hizmet vermeyi sürdüreceklerini belirtiyorlar. Ahmedi Hani'nin 17. yüzyıl sonlannda kaleme aldığı manzum yapıtı 'Mem u Zin'den yola çıkarak çekilecek filmin çekimleri öykünün gerçekten yaşandığı yer olarak kabul edilen Cizre, Mardin, Midyat ve Hasankeyfte gerçekleştirilecek. Filmin görüntü yönetmenliğini ise 300'e yakın filme imzasmı atan Salih Dikişçi üstlenecek. SÖYLEŞİ Yunus Emre söyleşisi • Kültür Servisi Prof. Dr. Ilhan Başgöz, Yunus Emre Sevgi Yılı etkinlikleri kapsamında Aşiyan Müzesi'nde bir konferans verdi. "Yunus Emre, Toplum ve Insan Hakları" konulu konferansta İlhan Başgöz, Yunus Emre'nin şiirlerinden örnekler vererek başladığı konuşmasında, Yunus Emre'nin dinlerin ve mezheplerin üstüne çıkan bir insan sevgisini işlediği şiirleri için yeni yorurrüar yapmanın mümkün olduğunu söyledi ve şiirlerin her okunuşta yeni şeyler söylediğini belirtti. İlhan Başgöz, Yunus'u çağdaşlarından ayıran en önemli özelliğinin işlediği insan sevgisinin yanı sıra kullandığı yalın Türkçe olduğunu söyledi. MÖZİK 'Lennon'ın Son Günleri' • Kiiltiir Servisi John Lennon'ın özel yardımcısı Fred Seaman, "John Lennon'ın Son Günleri" adh bir kitap yazdı. Ancak Lennon'ın eşi Yoko Ono, kitabı önceden okumak istediğini, yoksa kitabın basımını engelleyeceğini açıkladı. Beatles'ın eski ünlü üyesi Lennon'ın öldürülmesinden 20 ay önce Lennon'ın yardımcıhğı görevine başlayan Fred Seaman, 1983 yılında Lennon'ın özel güncelerini çaldığını kabul etmişti. Albert Goldman'ın yazdığı ve "düşmanca" nitelikler taşıyan Lennon yaşamöykusünün ana kaynaklarından birinin de Seaman olduğu ileri sürülmüştü. * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * LONDRA Meslek yaşamını 20 yıldır İngiltere'de sürdüren viyolacı Ruşen Güneş, Bilkent Uluslararası Gençlik Senfoni Orkestrası'nın bugün AKM'de vereceği konsere konuk sanatçı olarak katılıyor. İngiltere'de bugüne kadar Londra Kraliyet Operası, Londra Yayhçalgılar Dörtlüsü, İngiliz Oda Orkestrası, Londra Filarmoni Orkestrası'nda çalan Günrş, son 3 yıldır BBC Senfoni Orkestrası'nın viyolacısı. Güneş, Londra'nın profesyonel ortammdaki çalışma koşullarını, klasik müziğin popülerleştirilmesiyle ilgili göruşlerini anlattı. 150 milletten sanatçının piyasadan pay kapmaya calıştıgı bir kentte bir yahancı olarak şansınızı nasıl denediniz? Kişilik çok önemli. Dili az bilebilirsiniz. İngilizlerle olan ilişkinizde kendi kendinize gülebiliyorsanız, yani kendi kendinize yönelik bir espri gücünüz varsa, o zaman bu kalabalığın içine katılmak çok daha kolay oluyor. îngiliz güldüğü zaman siz de espriyi anlayıp gülersiniz. Bir süru insan kendini ayınyor. 20 yıldan beri buradayım, çok daha iyi anhyorum. "İşte biz böyleyiz, bu iilke de böyledir" diye önyargılarla hareket eden çok var. Bir karışım olmuyor o zaman. Üstelik müzikte, çalabiliyorsanız, Uruguaylı da olabilirsiniz, Fransız da. Farkı yok. Benim başıma da hiç böyle bir şey gelmedi. Sen Tiirksün diye bir şey olmadı. Tiirkiye'den aynlıp İngiltere'ye yerleşmenizden bu yana geçen 20 yılda profesyonel hayatınız nasıl gelişti? İlk geldiğim zaman işim yoktu. Çocuğum iki aylıktı. Bu, 1971 yılı, iki ay bir zorluk çektim. O zaman postacıların grevi de vardı. Müzisyen olarak gelince insan, önce tanıdıklarını arıyor. Telefonla aramak yetmiyor, yazı ile başvuru da istiyorlar. Sizi tanısalar bile sırf tanıyorlar diye kimse kalkıp da iş vermiyor. Yazdım, ama gre\ yüzünden mektuplar gitmedi. Kendim gittim. Önce Kraliyet Operası'na (Covent Earden) girdim. 18 ay orada çalıştım. Sonra bir yıl serbest çalıştım. Sonra İngiliz Oda Orkestrası'na girdim. 4 yıl da orada çahştım. İki yerde de 'ikinci solo viyola' oldum. 1979'da yine serbest çahşırken Londra Filarmoni Orkestrası'nın konsertmaysteri, "Blrinci viyola gidiyor, sen ilgi duyar mısın" dedi. Yedi kişi sınava girdik, beni aldılar. 1987'ye kadar orada kaldım. Sonra bir yıl yine serbest çalıştım. Konser için Türkiye'ye gittiğimde BBC Senfoni Orkestrası'ndan davet aldım. "Gelirim" dedim, şimdi oradayım... Ruşen Güneş, 1971'den bu yana Londra müzik piyasasında. İnsan başlangıçta zor günler yaşıyor, yani nasıl olacak falan diye. Fakat karşımda ne orkestrayı, ne bir kimseyi öcü olarak görmedim. Bazı sınavlarda insan kötü çalıyor. Bazı yerlerde her zaman çalamayabilir. Insanhk hali. Ama geriye dönüp baktığımda bütün olanlar, hep kendi yaptıklarından dolayı, yeteneğim ne ise ona göre yargılandı. Türkiye'de senfoni orkestrası üyeligi, devlet memurlugu demektir. Bu da bir maaş ve gelir güvencesi getirir. İyi de çalsanız, kotü de çalsanız, o kadroda kaldıkca, her ay belli bir maaş elinize geçiyor, hatta zamanla artıyor da. Sizin kâh sözleşme ile kâh kendi başınıza calışmanız ile devlet memuru sanatçı arasında mali güvence bakımından daglar kadar fark var. Mali güvensizlik ve diğerleri ile rekabet zorunda oluşunuz, sizin sanatınızı nasıl etkiledi? İlk başta çok başka bir dünya gibi geldi. Ekonomik bir dünya idi. İngiltere'ye geldikten iki üç ay sonra para kazanmaya başladım. Birçok insanla tanıştım. Bir de orkestranın onünde oturursanız bir suru ekstra işler geliyor. 70'lerde çok pop plak işi vardı. Yaylı sazlara ihtiyaç duyuyorlardı. Bunun bir ayıbı falan yok. Belki Turkiye'de ayıplanır bilemem, ama burada butun müzisyenler böyle plaklarda çalarlar. Televizyon reklamlarında ben de çaldım. Yani kazanç konusunda çok fazla sıkıntım olmadı. Ama verginizi kendiniz hesaplayıp vereceksiniz. İki üç yıl bu işi iyi organize edemedim. Her iş için fatura alacaksımz falan. Türkiye'de böyle bir şey bilmiyordum. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nda maaşınızı alırsınız biter... Serbest çalışmanın sonınlan hiç mi yoktu demek istiyorsunuz? Bazı haftalar, hiçbir şey olmazdı. Başka arkadaşlan görürsünüz, onlar çalışıyordur. Sonra bir bakarsınız 20 3ün her gün çalışırsınız. Esasen serbest çalıştığı zaman insanın kazanma şansı daha fazla var. Hem orkestra hem de artan zamanda serbest iş olduğu zaman daha da elverişli. Kim isterse beni hazır oluyorum. O zaman bu müzik piyasasında tamamen bir kişisel pazarlama sorunu. Müzik pazarlaması yapanlarm listesine giriyorsunuz. tşveren, ne tür müzisyen isterse telefonu açıp bu kişilerle konuşuyor. Kim ne zaman boş, ona bakıyorlar. Benim de onları aramam lazım "iş geldi mi" diye. Böyle bir düzenleme ile piyasa dengesini buluyor. Çalmak için Türkiye'ye gittiginizde orkestra ile ilk karşılaştığınızda nasıl geliyor? Nasıl hissediyorsunuz? Orkestralar karşılaştırılamaz bence. Orkestra, i.ısanların bir arada yaşamalarının en güzel örneklerirfden. Bir toplumu düşünün; içinde dişçisi var, bakkalı var, kasabı var. Bütün bu insan ların beraberce uyum içinde olması, iyi bir lidere bağlı. Orkestrada da politikada olduğu gibi muhakkak çok iyi bir lider olması lazım. Orkestranın başında iyi bir şef varsa, orkestra iyi çalar. Dökülen bir orkestraya bir şef gelir, ne olduğunu anlayamazsınız. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nda şef Profesör Lessing vardı. Böyleydi. Türkiyede de orkestralara iyikötü diye bakmıyorum. İyi bir şef varsa iyi bir şeyler oluyor. Şeflik çok daha zor bir eğitim gerektirmiyor mu? Müzisyenlik Allah vergisi bir yetenege bağlı degil mi? Seflikte ise bilgi ve yetenegin üzerine bir de liderlik özelliği ve belli bir kişilik olması gerek. Bunlan ise hiçbir egitim veremez. Şeflik çok esrarengiz bir şeydir. Yüzde 9O'ı kişilikle ilgili. Bazen bir şef geliyor karşınıza... Benim hiç unutamayacağım bir müzik tecrübesi, Covent Garden'da Opera Orkestrası'nda çalarken Reg Goodell diye bir adam geldi. Kısacık bir adam. Sokakta görseniz dikkat bile etmezsiniz. Wagner'dan "Parsifal" çalıyoruz. Orkestra bir çalmaya başladı. "Ne oluyonız" dedim. Muamma... Başka sefer bir şef gelir. Pozlar takınır, hiçbir şey olmaz... Bernstein ile Haitink ile başka türlü çalarsınız. Ertesi gün aynı parçayı başka biriyle yine başka çalarsınız... Şeflik, kişilik ile eğitimin karışımı büyük bir kontrol. Kendini sevdirme saydırma. 90 kişi, orkestranın ilgisini tutmak. Pavarotti'nin, Domingo, Carreras, Kiri Te Kanawa gibi dünya çapında ünlü, kendini ispatlamış opera sanatçılarının klasik mıiziği popülerleştirmelerinin sırrı nedir? Bu da uluslararası piyasa için bir pazarlama taktiği degil mi? Kitleye bu tür müziği sunmak, eskiden beri yapılan bir şeydi. Hollywood Bowl örneğin 1520 bin kişiye muzik sunar. Londra'da Kenwood Parkı'nda geceleri açıkhava konseri yapıhr yine binlerce kişiye. Orkestra ile izleyici arasında büyük bir göl vardır. Herkes ya şezlonguna uzanır ya çimenlere yatar, piknik yapar, dinler. Şimdi bu, bir konser salonu değil. Akustik felaket. Rüzgâr olabilir. O kadar kötü bir ses çıkıyor ki. Ses olarak insanı tatmin edici bir ses değil, ama değişikliktir... Bunun daha büyüğünü Pavarotti yapıyor. Bence tamamen ticari. 10 bin insan geliyor, 10 bin bilet satılıyor. Televizyon geliyor, onun yayın hakları var. Orkestra daha fazla para alıyor. Müzik artık bir tüketim aracı mı oldu? lşin yüksek sanat kısmı nerede kaldı? MUzik, eşittir ticaret oldu. Belki Mozart da şimdi yaşasaydı, o da bu tür bir kitleye açılma furyasına kapıurdı? Ne de olsa zamanında o da gayet popülermiş, üretkenmiş. Tlpkı bugunku pop müzikçiler gibi habire beste yapmış. Mozart, son yıllarında şimdi televizyon reklamlan gibi boyuna "minüet" besteler olmuştu. Fazla iş gelmediği zaman "marş" yazıyordu. Paraya ihtiyacı olduğu için. Pamukçu öldü • Kültür Servisi Zaza dilini, kültürünü ve tarihini araştıran dil ve kültür dergisi Piya'nın Yazı îşleri Müdürü Ebubekir Pamukçu yakalandığı kanser hastalığından kurtulamayarak geçen hafta Stockholm Hastanesi'nde öldü. Zazalann da Türk, Kürt, Ermeni ve Asurlar gibi kendine özgü ayn halklar olduğunu iddia eden Pamukçu, 1983'te mülteci olarak İsveç'e sığınmıştı. 1946 yılında Diyarbakır'ın Çermik ilçesine bağh Buderan'da doğan Ebubekir Pamukçu'nun cenazesi cuma günü Buderan'da defnedilecek. Güroistan folklorcuları • TRABZON (AA) Sarp sınır kapısımn açılmasından sonra özellikle yaz aylannda Karadeniz Bölgesi'nde çeşitli il ve ilçelerde yapılan festivallerin en önde gelen konukları arasında Sovyet ekipleri yer alıyor. Karadeniz bölgesinde yapılan festivallere yerel yönetimler tarafından özellikle Gürcistan ve Azerbaycan cumhuriyetlerinde halk oyunlan ekipleri davet ediliyor. Geçen yıllarda bu ekiplerin beraherlerinde bayrak geürmedjKlçri ve kortejlerde sadece cumhuriyetlerinin adları yazılı pankartlarla yürüdükleri gözleniyordu. Ancak Sovyetler Birliği'ndeki bağımsızlık hareketlerinden sonra ekiplerin artık kendi cumhuriyetlerinin bayraklarını taşıdıkları görülüyor. Son olarak Arhavi Kültür ve Sanat Festivali'ne katılan Gürcistan Cumhuriyeti Halk Oyunlan Ekibi, küçük folklorcuları omuzlanna alarak bayraklarını taşıttılar. 13 ülkeden 120 genç müzisyen EVİN İLYASOĞLU Bilkent Uluslararası Gençlik Senfoni Orkestrası bu yıl dört yaşında. önce bir müzik yaz okulu kurarak bu çalışmaların verimini dört yıldır üç büyük kentimizde sundular. Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatlan Fakültesi Dekanı Prof. Ersin Onay, yaz okulunun kuruluşunda, uluslararası duyurularında, konserlerinin düzenlenmesinde canla başla uğraşıp elindeki kaynakları güzel yoJda değerlendiren bir yönetici: nağı bulamadan, bazen müzikle bile doğrudan ilgisi olmayan işler yapmaya başlar. Henüz öğrencilik yıllannda genç müzisyenlere sahnede kendilerini gösterme olanağı tanımak; bir arada söyleşmek; müziğin ortak diilini paylaşmak gibi şeyleri öğretmek gerçekten kutlanması gereken çabalar. Bir de önyargısız bir birlikteliğin tadını çıkartmak var. Bu önyargısızlığı müziği yorumlayanlar kadar dinleyenler de duyumsuyor. Birbirine karşı önyargısızlık. Anımsıyorum: Yıllar önce Devlet Senfoni Orkestralarımızın bazı üyelerine sormuştum; "Konser sonrası bir araya gelip o yonımu tartışır mısınız, kendinize özeleştiri >apar mısınız" diye. zaman" diye bir cevap almıştım.. Nasıl müzik sesi yükselir, bu gergin ortamdan sonra! İşte Bilkent Gençlik Orkestrası gibi yeni kuruluşlarla bu denli eski çatışmaları önleyebileceğiz sanınm. Topluluğun sunacağı, sunduğu müzik niteliği kadar çalışma disiplini ve ardında yatan bu coşkulu bir aradalığı da önemli. Bu yıl İstanbul Festivali'nde, Ankara ve İzmir konserlerinde aynı hafta içinde seslendirdlkleri yapıtlar yine uluslararası bestecilerden oluşan bir demet: Tüzün, LJszt, Mozart ve Çaykovski gibi her biri kendi ülkesinin, kendi tarihinin büyük bestecileri. Dıleğimiz Bilkent Orkestrası'nın daha da geniş alanlarda sesini duyurması, uluslararası niteliğini yalmz öğrencilerle değil, zamanla dışarıdan getirilecek ünlü uluslararası öğretmenlerle de zenginleştirmesi. Bilkent Uluslararası Gençlik Senfoni Orkestrası'nın konseri AKM'de Barenboim9a çifte görev • Kültür Servisi Önümüzdeki sonbaharda ABD'de Chicago Senfoni Orkestrası'nda müzik yönetmenliği görevine başlayacak olan ünlü orkestra şefi Daniel Barenboim, Berlin'deki Alman Devlet Operası'nın da müzik ve sanat yönetmenliğine getirildi. Daha önce Doğu Almanya'nın en önemli operası olan Alman Devlet Operası, 1742'de Büyük Friedrich tarafından kurulan Prusya Saray Operası'nın devamı sayılıyor. "Dört yılük çalısma döneminde 20 ülkeden beş yüze yakın genç sanatçıyı bir araya getiren orkestra, bu yıl 13 ülkeden katıianlar arasından seçilen 120 üyeden oluşuvor. 26 yaş sınırı bulunan topluluğun bu yılki en "Tartışıp konuşmak ne keligenç üyesi Varşova Müzik Akademisi'nden gelen 12 yaşındaki me, çalgıİarımızı dolaba yerleşürirken bile birbirimize değmebir Polonyalı kemancı." meye özen gösteriyoruz çoğu Ersin Onay, gerek organizasyonu üstlenmesi, broşürleri, programları bastırması, yayması gerek yüzlerce öğrenciyi niteBilkent Uluslararası Gençlik rine Fantezi (Franz Liszt), Kelik seçimine göre yerleştirmesi Senfoni Orkestrası / Şef: Gürer man ve Viyola İçin Senfoni açısından bu yaz okulunun en Aykal / Solistler: Emre Şen (pigönül vermiş üyesi... Diğer gö yano), Suna Kan (keman), Ru Konçertant (W.A. Mozart), BUGÜN MOZART ÇALACAK Bilkent Orkestrası'nın sanat nül verenlere gelince, iki Devlet şen Güneş (viyola) / Program: Francesca da Rimini: Dante'den yönetmeni devlet sanatçısı Suna Kan, bugünkü konsere solist olaSanatçımız: Şef Gürer Aykal ve Çeşmebaşı Bale Suiti (Ferit Tü E s i n l i Orkestra Fantezisi (Pyotr rak d a k a t l ı , y o r . Kemancı Suna Kan, Mozart'ın Senfoni Konçerkemancı Suna Kan. Bir ay bozün), Macar Halk Ezgileri Üze İlyiç Çaykovski). tantını viyolacı Ruşen Güneş'le birlikte yorumlayacak. yunca yoğun ve disiplinli çalışK A D I K O Y malarına tanık olan piyanist Ayşegül Sanca, gerek yöneticilerin, gerek gençlerin nasıl canla başla uğraştıklarını, sabahın SÜRUCU erken saatlerinden geç saatlere kadar belli bir çalışma tempoİTÜ Mimarlık Fakültesi öğrencilerinden, KURSU su içinde ve ellerindeki olanakTAKSİTLE • Sevgili Kardeşimiz lan değerlendirerek nasıl uğraşDevreler: tıklarını anlatıyor. Ne çalacaklar? Mahkumların sergisi • BURSA (AA) 28. Bursa Milli Fuan'nda, tutuklu ve hükümlülerin el emekleriyle gerçekleştirdikleri eşya sergisi, büyük ilgi göriiyor. Türkiye"deki birçok cezaevindeki mahkumlann koğuş ve iş atelyelerinde yaptıkları boncuklar, işleme, halı, ağaç işleri, giysiler ve çeşitli süs eşyası, fuara katılanlann dikkatlerini çekiyor. Bursa Cumhuriyet Başsavcısı Nural Uçurum, fuarda açılan pavyonda mobilyadan halıya, çoraptan ayakkabıya kadar birçok ürünün sergilendiğini, yapılan satışlarda 22 milyon 150 bin liralık da gelir elde edildiğini söyledi. Başsavcı uçurum, ürünlerin satışından elde edilen gelirin mahkumlann hesabına yatınlacağını kaydetti. Gazi kartımı kaybettim. Hukümsüzdür. BAŞSAĞUĞI LİSKUR Beyoğjum « Dorsav la bırW« V e M d e ışl klan, ÇAĞDAŞ YAYINCILIK VE BASIN SANAYİİ A.Ş. Turkocağı Caddesı, 3941 'Cağuloğlu İ4İİ4 ISTASBUL Tel 512 05 35 (20 hatj • 526 01 17 Fax: 526 01 17 B " 25.000 TL.lKDV e) Gürer Aykal ve Suna Kan gibi uluslararası değerdeki iki sanatçımızın boylesi bir cabaya girişmiş olmalan, dördüncü yılındaki organizasyonun giderek başarı merdivenlerine tırmanmasına büyük destek. Öğrencilerin de sıradan bir şef veya sıradan solistlerle değil de bu yılki gibi bir de viyolacı Ruşen Güneş'in katılmasıyla, ulkemizin üstün sanatçıları ile yönlenmeleri ayrı bir şans. Konservatu\arlarımızdan mezun olan nice oğrenci sahneye çıkmd, kendini tanıtma ola İĞİ BAHADIR TAHİR YİĞİT'i elim bir trafik kazası sonucunda kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Kendisine Tann'dan rahmet, kederli ailesine, yakınlarına ve arkadaşlarına başsağlığı ve sabırlar dileriz. HAS MİMARLIK AİLESİ Hatta Sonu: Hafta Içi: 27 Temmuz 29 Temmuz Sabah Akşam K A D I K Ö Y (Siğuıluçeşme Carnn yan) 349 18 24349 18 25 336 02 06336 02 79 KEZBAN ARCA BATIBEKI Afo/yesı RESİM ve GRAFİK dersleri IP.tesiPers.) Aynca Sevıl Alpaydın ^ '•' 5 3c.s Lutfiye Batıkan tolkloı « Bfbek C' S'i'ntcT 31 Temmuz <S»n ılıbaren her Cars Teı 358 81 01 385 50 75 ERDAL YILDIRIM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle