Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CÛMHURİYET/2 ULAKLAK Zaferden hemen sonra "yeni düzen" girişimlerinin daha kapsamlı önerilerle tekrar ele alınmasında bunaİım sırasında yaşanan şokun, "travma"nın etkisini görebiliriz. Bu kez ile Iraklı düşmanımn zorbahğını yermekle beraber, Irak halkına karşı komşuluktan gelen ilgi, hatta dayanışma duygulannın etkisiyle hareket edeceğini belli etmek istedi (ve bu tutumunu dikkatlice güney Irak'taki Şii ayaklanmasına kadar sürdürebildi.) Saddam Hüseyin ise Türkiye Cumhurbaşkanı'nın, aleyhinde çok açık bir tavır almasına karşm Ankara'daki büyükelçisi aracıhğı ile ve başka yollarla da ülkemizle bir yakınlaşma sağlamaya çalıştı. (Şu satırlann yazıldığı sırada lank Aziz Ankara'da.) Bu yakınlaşma eğilimlerini, sadece savaşm yarattığı zorunluluklarla açıklamak doğru olmaz. Bölgesel dayanışma gereksinimi başka yerde de kuvvetle duyuluyor. Aym işbirliği isteğini, özellikle Türkiye'nin öteki bölgesinde, çözülmekte olan eski Doğu Bloku ülkelerinde gözlüyoruz. Gerçi bu ulusların bazıları önemsiz etnik sorunlardan dolayı şu sırada pek büyük patırdılar kopartıyorlar. Ama burada ülkeden ülkeye yeni bağlar kurulduğunu, işbirliği gereksinmelerinin giderek daha iyi anlaşıldığım da görüyoruz. Yeni Düzen Baker'ın ısrarlı atılımlarından henüz elle tutulur bir sonuç çıkmadı. Örtadoğu'da yeni bir şey yok." Sorunlar şimdilik ortada kaldı. Tabii bu Amerika, israii ik Arap devietieri arasında baa durumda Türkiye'nin, buradaki destabilizasyon tehükelerine karşı temasiann başiatümasım zonmhı gördü. Bunlar kısa dönemde somut sonuç vermese bioluşturulacak örgütlenmede nasıl bir rol üstleneceği konusu da henüz le, bir beklenti yaratılması siyasal iklimi deaçıklıkkazanmadı. ğiştirebüirdi. Körfez şeyhliklerinin, Suudi Ara OKURLARA... OKAY GÖNENSİN HÂMİT BATU Emekli Büyükelçi Körfez savaşı sırasında Örtadoğu'da birçok şeyin değişeceği söyleniyordu; Başkan bush da burada yeni bir düzenin 'yeni dünya düzeninin' bir parçası olarak kurulacağından sık sık söz etmişti. Gerçekten Amerikan yönetimi savaş biter bitmez yeni bir Ortadoğu duzeni kurmak için harekete geçti. Dışişleri Bakanı Baker, yirmi yıl önce Dr. Kissinger'ın denediği ve artık biraz köhneleşmiş "mekik diplomasisi" yöntemine başvurarak bölge başkentieri aıasında durmadan ve yorulmadan "mekik dokudu" ve oluşturduğu önerilerin kabulü için pek çok çaba harcadı. Ortaya çıkan dunım hakkında yorumda bulunmak için belki zaman henüz erken. Ama bu "yeni diizen" sözü, umutlar uyandırmıştı. Ortadoğu'daki ilişkilerin bazı sağlam esaslara ve ahlaki ilkelere bağlanacağı konusunda bir beklenti yaratümıştı. Oysa bölge hükümetlerinin, şu savaş sonrası dönemin ilk aşamasında, daha anlayışh ve yumuşak davranmak yerine, tersine eski tutumlarını daha da katılaştırdıklannı gözlüyoruz. Ve ister istemez bu girişimlerden nasıl bir sonuç çıkacağını kendimize soruyoruz. Sanırım bu "yeni düzen" tasarımından neyin kastedildigini biraz daha iyi anlamamız gerekiyor. Şunu anımsayalım: "Yeni düzen" kavramı Başkan Bush tarafından ilk kez bunalım sırasında ortaya atıldığı halde, Örtadoğu'da yaşanabilir bir düzen kurmak zorunluluğu Amerikan yönetimince daha önceden duyulmuş ve bu yolda bazı girişimler başlatümıştı. Örtadoğu'da rakipsiz bir süper devlet durumuna gelen Amerika şu gerçeği de kavramıştı ki, Arap dünyasında asgari bir politik destek ya da anlayış sağlamadan petrol kaynaklanmn ve yollannın korunması kolay olmayacak. Bu düşünceden hareket eden Amerikan hükümeti, bolgedeki imgelemini (imajını) düzeltmek için IsrailArap anlaşmazlığında bir hakem rolünde görünmek istemiş; Israil hükümetiyle Batı Şeria'daki Filistinliler arasında bir diyalog başlatmak için inisiyatifler almış ve bunları bir sonuca bağlatmaya niyetli olduğuna dair bir kam uyandırmaya çalışmıştı. Amerikan yönetimi, savaştan önceki dönemde başlattığı bu politikamn çok yerinde bir kaygıyı karşıladığını Körfez bunalımı sırasında daha da iyi anladı. Bizzat Başkan Bush, bugüne kadar Hollywood'un bile hayal edemediği o heyecanh beİdeyiş (suspense) aylarında, bölgenin istikrarsız ortamından çok sarsıldı ve korkulu anlar geçirdi. Hepimiz de bölgede Amerika'nın sağlam bir destekten yoksun olmasından Saddam Hüseyin'in nasıl yararlanabildiğini ibretle gördük. Saddam Hüseyin, bunahmın daha başlangıcında Filistin konusunu ortaya atarak zorbahklanna karşın ilgi ya da bir tür anlayış toplamayı başardı. Sade Arap dünyasında değil! Izlediğimiz televizyon görüntüleri belleğimizde hâlâ canh: Ayağına giden, bir anlamda "eline oynayan" Batı'nın kıdemli ve saygın devlet adamlannı; WUly Brandt'ı, Edward Heath'i ve başkalarını, kudretinden emin bir hükümdar gibi "kabul ediyordu" Saddam! O günlerde barış ve savaş, sanki onun iki dudağının arasında idi. SaddarrTın patolojik inadı Saddam, her an elindeki "Arap kartı" olarak adlandırabileceğimiz kozunu oynayabilirdi: Yani Filistin sorununa "ilgi gösterilmesi" karşıhğında Kuveyt'ten çekilmeyi kararlaştırabüirdi. Bu manevra ile prestijini korur, hatta yükseltebilir ve Irak'a karşı askeri harekâtı siyasal açıdan çok güç, hatta olanaksız hale getirebilirdi. Saddam Hüseyin'in patolojik inadı, Başkan Bush'u ve koalisyon ülkelerini büyük bir gaileden kurtardı; savaş başlatılabildi ve tabii kazamldı. bistan'ın biraz cömert davranmalan, yoksul Arap ülkelerine yardun etmeleri; çağdışı rejimlerini biraz yumuşatmalan da uygun olacaktı; Amerika bunu da istiyordu. Bu yeni iklim içinde Amerikan hükümeti, bölgede bir kanşıklığı önlemek için oluşturacagı askeri örgütlenmeyi daha sağlam temellere dayandırabilirdi. Körfez hükümdarlan ile imzalanacak anlaşmalar da bu değişik koşullarda bir tür geçerlilik kazamrdı. "Yeni düzen" projesi esasında bundan ibaretti, ama bu kadannın gerçekleştirilebilmesi bile çok güç olacak, öyle anlaşdıyor. Bakerın ısrarlı aübmlanndan henüz elle tutulur bir sonuç çıkmadı. "Örtadoğu'da yeni bir şey yok." Sorunlar şimdilik ortada kaldı. Tabii bu durumda Türkiye'nin, buradaki destabilizasyon tehlikelerine karşı oluşturulacak örgütlenmede nasıl bir rol üstleneceği konusu da henüz açıklık kazanmadı. Belki bu belirsizlik uzunca süre devam edecek. Türkiye'nin yeni düzendeki rolüne gelince: Ülkemizden çok "aktif" bir tutum beklenmeyecek herhalde, bunun sakıncalarını Batılılar da görüyorlar. Büyük olasıhkla önümüzdeki dönemde Türkiye^nin dikkati ve çabaları, onu çok daha yakından ilgilendiren başka sorunlar üzerinde yoğunlaşacak. Gerçekte Körfez savaşı, başka realitelerin anlaşılması fırsatını ve olanağını sağladı. Avrupa ile özel bağları bulunan Türkiye, "aym zamanda" bir Ortadoğu ülkesi ise de biz Ortadoğu'nun kuzey bölgesinde yer alıyoruz ve çıkarlarımız, etkinliğimiz burada toplanıyor, yoğunlaşıyor. Bunahmın ve savaşm doğurduğu sonuçlar, aralannda çeşitli anlaşmazlıklar bulunan bu bölgenin üç büyük devletine; Türkiye'ye, tran'a ve Irak'a, bunlar ötesinde daha önemli olan yaşamsal bağlarla bağlı olduklarım acı biçimde anımsattı. Bunahmın başlangıcında Saddam'ın ilk işi, sekiz yıl süren savaşta güçlükle koparabildiği küçücük arazi parçalarını lran'a geri vermek oldu. Iranlı Rafsancani çok ince bir politika EVET/HAYIR OKTAYAKBAL 1910'lardan 1980'lere... "O zamanın Divanı Harbi, insan yüzüne çıkmaktan korkan kadınlarımız gibiydi. Dinleyici, avukat kabul etmezdi. Sanıkla karşı karşıya yalnız kendısi. Eğer hukuk da bir ilim ise bu mahkemede seninle münasebeti olan bir tek adam yok. Bunların hepsi iktidann mensuplarıydı. Hüküm de temyız edilmezdi. En basit hak esaslannı ayırmak kabiliyetinde olmayan bu insanlar, ekseriyetle bir adama "idamına karar verildi" dedi mi, ertesi gün için ancak bir beyaz gömlek, üç de direğe ihtiyaç kalırdı. istersen bir de aptes alabılirsin. İki rekât namaza da müsaade ederler. Son bir istegin var mı?' Bir bardak Terkos suyundan başkasını vermeyeceklerıne ragmen bunu da sorarlardı. Şuurunu kaybetmişsen elbette sen de orada yapabilecekleri bir şeyi mırıldanırsın: Çocuklarımı okutsunlar. Kardeşime söyleyin politika ile uğraşmasın. Ayakkabılarımı kahveci İbrahim'e versinler... Şimdi biz ışte böyle bir adalet cihazından geçirılmek üzere hazırlanıyoruz." Bu uzun alıntı, Hasan Amca'nın "Yanda Kalan İhtilal" adlı kitabından... Değişen nedir? Ha İttihat ve Terakki iktidarını yıkmak için eyleme geçen İtilâfcı Hasan Amca'nın, bilinen adıyla Çerkez Hasan'ın yargılandığı 1910'ların Divanı Harbi; ha DİSK'çilerin, Barış'çılann, DevSol'cuların ve daha başkalarının yargılandığı 1980'lerin Sıkıyönetim Mahkemeleri!.. Hiçbirinin gerçek anlamda hukukla ılgisi yok. Aradan yetmişseksen yıl geçmişse de hiçbir değişme, gelişme yaşanmamış. İnsanlann yaşamla ölüm arasındakı çizgi o kadar yakın. Birkaç yargıcın iki dudağı arasında. Üstelik yargılayanların hukuk bilimiyle ilgilen de yok... Istanbul Muhafızı Cemal Bey (daha sonra Bahriye Nazırı, Kanal savaşının Komutanı Cemal Paşa), Hasan Amca'yı sorguya çeker. Sadrazam Mahmut Şevket Paşa'yı bombayla öldürecek kişinin Çerkez Hasan olduğunu söyler. Oysa Hasan hapistedir. Ama darbecilerin önemli bir bölümü ele geçirilmemiştir Hasan Amca, Divanı Harp Başkanına şunları söyler savunmasında: "Biz bir suç yapmışız. Bunun ceza hukukunda yerini tayin etmek ve kendımizi savunmak yeterliğinde değiliz. içımizde, bir tek hukuk mezunu değil talebesı bile yok. Bütün dünyadaki müdafaa hakkından da mahrum edilmış bulunuyoruz, bir avukatımız yok. Divanı Harp bunu kabul etmiyor. Suçumuzun mahiyetinı ve ceza derecesinı tayin için karşımızda bulunan yüksek heyetiniz sadece askerlerden mürekkep. İçinizde bir tek hukuk mensubu bulunmuyor. Dört duvar, siz ve biz. Ne dınleyicı, ne şahit." Benzerlikler göze batıcı... 12 Eylül sonrası Sıkıyönetim Mahkemelerinde yargılananlarla 1913 yılında Mahmut Şevket Paşa'yı öldürmeyi tasarladıkları savıyia yargılananlar aşağı yukan aynı koşullarda imişler! Aradan geçen yıllar hiçbir şeyi değiştirmemiş. Bir fark var, o da mahkemenin süresi... Bilindiği gibi, DİSK ve Barış davaları yıllarca sürdü, sanıklar uzun süre tutuklu kaldı. Bu davaların kimi hâlâ Yargıtay'da... Oysa Hasan Amca ve arkadaşlarının Divanı Harp'teki yargılama süresi birkaç gün... Hasan Amca savcının görüşlerini dinlerken şöyle düşünür: "Bu hukuk bir ilim ise beşer topluluğunda bir fakülte tesis edecek müstakil bir konu ise, bunun bir tek kelimesini bilmeyen bu adamların bu yeşil masanın arkasında işleri ne? Hangi salâhiyetle konuşuyor, hükme varıyor ve icraya ehliyetli cduyorlar? Bunlann hepsi askerdi Çok iyi biliyorum. Okudukları ve mesleki malumat olarak edındiklerı bilgilerle bölüklerini idareye ehliyetli olmayanlar vardı ıçlerinde! Halbukı şimdi siyasi bir teşebbüsün kanunı manasını tespit edecekler ve onun karşılığı cezayı yerinde tayin edecekler. Olur mu böyle şey?" Olur mu böyle şey? Ne var kı oluyor. Gözümüzün önünde oldu bitti hepsi. Gencecik çocuklar idam sehpasına gitti. Hasan Amca'nın anlattığı "ehliyetsiz kişilerin kararlarıyla..." Hasan Amca'nın "Yarıda Kalan İhtilal"ini okurken bütün bunları anımsamamak olanaksız... Işte Iş Bankası'nın en yeni şubesi Mavihat, Türkiye'de sadece İş Bankası'nda bulunan "OnLine RealTime" sistemiyle, İş Bankası'nın hizmetlerini aradığınız anda, bulunduğunuz yere getirdi. Artık, evinizde, büronuzda, yazlığınızda aracınızda veya yurtdışında her gün, gecegündüz her saat Mavihat ile İş Bankası size telefonunuz kadar yakın. Üstelik sadece Mavihat, size ait bilgileri, sadece size aktarır. İsterseniz, şimdi arayın. Mavihat ile şu anda tanışın. Sadece Mavihat • İş Bankası Kredi Kartı ödemelerinizi, vadesiz hesabınızdan hemen yapmanızı sağlar. Sadece siz, Bankamatik veya Kredi Kartı şifrenizle • Havalenizin gelipgelmediğini; • En son hesap bakiyenizi; • İş Bankası Kredi Kartınızın limitini, varsa borcunuzu; • Yatırım Hesabınızdaki hisse senetleriyle ilgili son bilgileri öğrenebilirsiniz. • Bankamatik Kartınız, Kredi Kartınız kaybolursa anında haber verebilirsiniz. • Ayrıca, İş Bankası müşterisi olmasanız bile Döviz kurlarını, faiz oranlarını, İş Bankası'nın benzersiz hizmetlerini öğrenebilirsiniz. örfez savaşı süresince ABD'nin tüm medyalara egemen olarak kendi bakışını en güçlü biçimde dayatmasıyla yaşanan rahatsızlık süruyor. Batı'da gazetecilerin, iletişim bilimcilerinin kcnuyia ilgili tartışmalan da değişik boyutlar alarak derinleşiyor. B yanda medyalara olan güvenin azalması, diğer yand basın çevrelerinde artan karamsar yaklaşımlar tekrar ediledursun iyimser ve farklı bakışlar t/a ortaya çıkmaya başladı. Prof. George Gerbntr, ABD'nin Pennsylvania Üniversitesi'ne bağlı Antenberg İletişin Okulu'nda ders veriyor. Çalışmalarını dtle iletişiminin demokratikleşmesi üstüne yoğunlaştımış. Prof. Gerbner, Körfez savaşıyla birlikte ortaya çıkan kara görüntünün aslında yeni bir fırsat yarsttığını savunuyı İletişim Araştırmaları Demeği"nin bir sjre önce İstanbul'da düzenlediği uluslararas; tcolantıya katılan Türkiye'de yapıcı rolü Prof. Gerbner, arkadaşımız Ruşen Çatır ile Yaşadığırmz dönemin gerçeklerine bakargörüşmesinde ortaya çıkan '1ırsat"ı şcyle anlatıyor: sak, birçok ülke için bölgesel siyasetin büyük "Kriz süresince medyalar bir yandanoluşturduklan ağırhk kazanacağına inanabiliriz. önemli ikgüçlü, dünya çapında ve zengin kültirel çevreyi <fi tidar merkezlerinin (Kuzey Amerika, Avrupa çıkarırken dığer yandan bu konu üstine kafa Topluluğu, Japonya) dışında kalan küçük ya yoranların daha gerçekçi omalarını sığlayan fırsav da orta güçte devletler, blokların çözülmesinsundular. Güç odaklarının sahip olduju bu kültürel den sonra zayıf, öyle söylenebilirse "çıplak" çevrenın o görkemli patlartıası bizleriı çalışmalarını kaldılar. Büyük devletler bunları kendi çıkararttırdı. Bu kültürel çevre, dünya çapııda ve ları doğrultusunda artık kolay güdebilirler. Bu bütünlüklü bir sistemdir, ora karşı bir kültürel çevre uluslar bölgelerine sahip çıkmak isteyeceklerse hareketi örgütlemek gerekyor..." ^ önemli konularda anlaşmalan gerekecek. Prof. Gerbner medyaların islevine karş kökten bir j Dünyanın iki önemli bölgesinde, Karadeniz olumsuzluk içine girilmesire de karşı cıkıyor: kıyılarına kadar uzanan güney Avrupa'da ve "Medyalara ihtıyacımız olnadığını sanmıyorum. kuzey Örtadoğu'da önemli bir konumu işgal eden Türkiye, buralarda bölgesel bağlar oluşMedyalar olmadan ne ulujal ne uluslararası pland masında etkin ve yapıcı bir rol oynayabilir. Ülherhangı bir konuda genis kitlelerı harekete kemiz bu yolda yüriiteceği politikalarla bölgeçıremez, bir araya getiemezsınız. Mesele me' gesel yakınlaşmanın ve işbirliğinin vazgeçümez toptan reddetmek değil. hsanlarm onlara katılr bir öğesi durumuna gelirse, Batıh müttefiklesağlayarak onlardan insaıoğlu için yararlanmf rine karşı çok muhtaç olduğu ağırlığı da kaTelevizyonu yeni bir din oerak niteleyen Prof. C zanacaktır. yazılı basınla televizyon a:asındaki farkı da d& Savaş sonrası çıkan durum bu düşünceleri açıdan ele alıyor: de hatıra getiriyor. Ama fazla iyimser olma"Televizyon kültürel yaşarnı yenıden örgütlüyoı yahm, bölge ülkeleri yöneticilerinin siyasal olgazete okuru her şeyder önce okumayı, daha gunluğuna pek fazla güvenemeyiz. Bölgesel önemlisı gazete okumay öğrenmek zorunda. Bi. ilişkilerin rayına oturması için, belki başka gazete okuru olmanız için 67 yıl geçmesi gereki sarsıntıların uyarıcı etkilerinin de duyulması Oysa televizyonu okuma yazrıa bilmeyen biri, ÇCK gerekecek. yaşta birı de seyredebı Ttlevizyon basının bir k». ornaktan çok yeni bir di gbi. Bilim, politika, hab< firn, müzık, her türlü şe vjr televizyonda. Tıpkı y br dinın doğuşu gibi tdevizyon da kültürel yaşamı yeniden örgütlü) Bınunla basının ya da okjlun önemsiz hale gfdiğinı söylemek istemıyorum. Ama basır ok.il artık tek enformasj ka/nağının kendileri olnadığını fark ettiler. İnıanların çoğunun tefevizyonda ızledıklerı kdtulartia daha radikaf oljialan, yorum yapmq faklı perspektifler ; suımaları gerektiğini öğendiler." • Hdsinki Gözleme Kcmitesi'nin Türkiye'de bas/n ve ifade özgürlü iltyin son raporyiB heziranda yayımlai Btşlığı: "Ihlaller su" ' ' Ötce AntiTerör Vas/a htkuk acısından d& br şey olmadığı be\ scnra da sayfalarca ysrgılanan gazetecik eltonan dergiler, tutşı) yazarlar ve dergi ı\ sorumluları, elkonan\ ktaplat. aranan kitapy, yasaklanan oyunlar, nr konserier, Güneydoğn ' başları derde giren Bi < • Ticari hesaplarınızın gizliliğini gazeteciler... Utanç v^.< "Mavihat Şifresi" ile korur. bir liste, tam 26 sayfa. t zamat yok olacak bu • "Mavifaks Servisi" ile hesap kapkara bilançolar, yüi özetinizi bildirdiğiniz yere kızartcı raporlar?.. YeniDinTV... « faks raporu olarak anında yollar. ı A D I K O LİSKU TAKSİT DevreC hrftaŞonu: 2 SabahKAIIKÖY (Söğultt SURUC KURS 39 18 243 36 02 06İNGİLİ 8 AYDA Sızı Ar dostlatanışt 349 Si 8 p»rça KF do' Ji.: TEŞEKKUR Melisa Şima Kologlu'nun dünyaya gelişine kadar geçen süre zarfında bıktıncı sorularımıza bıkmadan yanıt veren ve başanh bir ameliyat ile onu dünyaya ulaştıran M A V İ H A T ŞİMDİ İŞ BANKASI, ARADIĞINIZ ANDA BULUNDUĞUNUZ YERDEÎ • • Sn. Prof. Dr. TURGAY ADVSÜ'ye Başta, Anestezist Dr. GÜLÜMSER ÇİLİNGİROĞLU olmak uzere tüm ameliyat ekibine, Eşimin ve Melisa'nın bakımında hiçbir yardımlannı esirgemeyen Pakize t. Tarzı Kliniği hemşire ve personeline teşekkür ederim. StNA KOLOĞLU 287 67 00 • 512 02 02 ANKARA ISTANBUL 4. c. TÜRKİYE İŞ BANKASI N< k