Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 19 HAZÎRAN 1991
Demokratikleşme,
üzlaşma ve Kadın _
Geleceğin anahtan eşitlikçi bir toplumdadır ve her şeyden önce
çözüm, kadın-erkek birlikteliğinde, kadın ve erkeğin bir arada
yaratıcılığına bağlıdır. Bizler, kendi toplumumuzda bu eşitliği
sağlayamaz, sağlamak için başka ülkelerin gösterdiği kararlıhğı ve
uygulamaları yerleştiremezsek gelecek konusunda pek olumlu bir
gelişme yaratamayacağımız açıktır.
Prof. Dr. TÜRKÂN SAYLAN Çağdaş Yaşamı Destekleme
Derneği Başkanı
Son birkaç yıldır, Türk toplumunun gele-
ceğini duşünen kesimlerde büyük bir kıpırdan-
ma başladı. 12 Eylul'den sonra bin bir baskıyla
depolitize edilen ve bunu uzun sure tepkisiz
kalarak bir yaşam biçimi gibi benımseyen ça-
ğımızın insan, hukuk ve yonetim vb. değerle-
rinin semtimize bile uğramamasına, ele geçir-
diklerimizin de bir bir yok olup gitmesine hiç
aldırmayan insanlarımız (ya da insanlarımı-
zın bir bölümu) artık yaünldıkları kış uyku-
sundan kalkmaya başladılar. Belki de ısırdı-
ğımız zehirli elmanın etkisi kaybolduğundan,
içimizdeki 'bilinç* prensesi gözlerini, beynini
ve yureğini açıp uyandı. Keşke tek tek her bi-
rimiz yuttuğumuz veya da yutturulduğumuz
bu ilgisizlik ve duyarsızlık zehirinden kurtu-
labilsek ve 21. yuzyıh karşılayan Türk toplu-
munun akılcı, katılımcı, sorumluluk bilincini
taşıyan, düşünen ve çözümler üreten, sorular
soran, haksızhklara tepki gösterebilen hoşgö-
rülü çağdaş bireyleri olabilsek.
Yine de insanı umuda götüren pırıltıların
belirmesi çok anlamlı ve değerli, 'insan'ın tü-
kenmediğini gözlemek sevinç verici! Türk in-
sanırun özlemini duyduğu tüm çağdaş ozellik-
lere, insan ve yurt sevgisine, kararlılığa, cesa-
rete ve onura sahip bir yargıcın, atamayla de-
ğil, oylarla başkan seçilmesi, pek çok şeyin an-
lamını yitirdiği şu ortamda belki de tek ya da
en onemlı guzel olay...
Hiçbir partiye bağlı olmayan insanlar bir
araya geliyor şu günlerde anayasayı, demok-
rasıyi, katılımcılığı, sivil toplumu tartışıyor.
Uçlar arasında ortak paydanın bulunması için
çaba harcanıyor, 'konsensus' oluşturulmaya
çalışılıyor; şeriat isteyen aşın sağ ile uç solun,
sosyal demokratlar ve orta sağla, liberal go-
rüşün temsilcilerini buluşturup ulkemizın
anarşi ve teröre, sonunda da yeni bir askeri
darbeye gitmemesi için bir uzlaşma ortamının
arandığı çeşitli platformlar geliştiriliyor. En kı-
sa zamanda erken seçime gidilmesi ve yeni
Meclis'in gereken değişiklikleri yapması yolun-
da demokratik gmşimler var. Uluslararası dü-
ze>'de insan haklarını ve sivıl toplumu sağla-
mak amacına yönelik ciddi ve saygıdeğer ça-
hşmalar olmakta. Bütun bunlar biraz duşü-
nen, toplumumuzu somuren ilkesizlikleri, fır-
satçıhğı, köşe donmecıliği ve değer yargıları-
mızla birlikte insan varlığımızın da yitip gıdı-
şini kuşku, uzuntu ve tepkı ile karşılayan bi-
reyleri heyecanlandıran ve umutlandıran çok
olumlu girişimler...
Kadına yer verilmeliydi
Ancak biraz dikkatli ve duyarlı bir gozun
hemen algılayacağı buyuk bir eksiklik goze
çarpıyor butün bu girişimlerde: "Kadının adı
yok!" Sanki toplumumuz yalmzca tek cinsten
oluşuyor, o tek cins her şeyi duşunuyor, her
onemli konuyu kendi aralannda tartışıyor, her
turlü çözümü üretiyor, tartışma platformlarını
kuruyor ve ötekı cinsin farkh bir bakış açısı,
farklı bir yaklaşımı olup olmadığı konusunu
asla aklına getirmiyor. Ortaya çıkan her grup,
yapılan her liste, duzenlenen her panel, baş-
tan aşağı erkek adlanndan oluşmaktadır. Ara-
sıra bir iki kadın adı görülse de bunun nede-
ni ya konunun doğrudan 'kadın' olması ya da
o konuda bir erkek uzmanın bulunmayışıdır.
Demokrasıye ve insan haklarına göniil ver-
miş aydınlarımızın bu konuda önyargıü olduk-
lan ve ozellikle kadınlan ülke sorunlarına ka-
rıştırmak istemedikleri gibi bir durumun asla
var olmadığıru hepimiz biliyor, gözluyoruz. Bu
girişımcilerin 'insan haklan' derken, tıpkı
renkler ve ırklararası olduğu gibi cinslerarası
ayırımcılığın da karşısında oldukları ve kadın-
erkek eşitliğine ınandıkları kesindir, kimsenin
bu konuda bir kuşkusu yoktur. Yazılan ve söz-
leriyle bunu her zaman kamtlamaya hazırdır-
lar.
Ancak kâğıt uzerınde ya da sozde varolan
bir ilkenin yaşama geçirilmesi apayrı bir olay-
dır. Bunun için ozel bir çaba harcanması ge-
rekmektedir. Pek çok Batı ülkesi bunu âdeta
bir zorlama şeklinde yaparak bugünlere gel-
miştır. Çunku kadın-erkek eşitliğini sağlamak
için önce içimizde yerleşmiş cinsler ayınmı du-
zenini yıkmak zorunluluğu vardır.
Erkek egemen Osmanh toplumunun miras-
çısı olarak bizlerin, kadının toplumsal yaşam-
da yerini alması konusunda çok hazırlıklı ol-
madsğımız bir gerçektir. Yalnızca erkekler de-
ğil, kadınların da çoğunluğu ev dışı işlerin,
toplumsal yaşam ve pohtikadaki duzenleme-
lerin erkeklere özgu bir uğraş olduğuna ina-
nırlar, kendilerini bu konuda yetersiz, yetenek-
siz ve beceriksiz sayarlar. Gizilgüçlerinin, ger-
çek niteliklerinin ve yaratıcılıklarının farkın-
da olmayan kadınlanmız kendi çocuklannı da
aynı yöntemle aynı ayırımcı gözle yetiştirdik-
lerinde boyle giderse gelecekte de toplumsal
bir eşitlenmenin var olamayacağı açıktır.
Toplunıumuza bir göz attığımızda, kahve-
lerde, lokantalarda hâlâ yalnızca erkeklenn
oluşturduğu gruplar gorurüz. Anadolu'da 'ai-
leye mahsus' yerlerde en ufak bir değişiklik gö-
rülmediği, otellerde hâlâ evlilik cüzdanı sorul-
duğu bir ortamdayız. Ne acıdır ki karma okul-
ların yanlış olduğunu, kadınlara ayrı otobus-
ler ve hastaneler yapılması gerektiğini soyle-
yenler bile var!
Bugün aynı fakulteden mezun olanlar yıl-
lık arkadaş toplantılarmı yaptıklannda ya da
karılı kocah davetlere gidildiğinde, en üst eğı-
timi gormüş insanların bile bir sure sonra
harem-selamlık oluşturarak kendi cinslerine
özgü sorunları konuşmaya başladıkları, obür
cins yanlarında olmadığı zaman kendilerini
daha rahat duyumsadıkları acı bir gerçektir
ve kanımca birçok şeyi açıklayan bir karami-
zah örneğidir. Son olarak, Sosyalist Enternas-
yonal'in 'Kadınlar Toplantısı' açılış torenine
'çağın'nın bile bir erkek tarafından yapılma-
sı, sarurım yurtdışından gelen sosyal demok-
rat kadın delegeleri bir hayli duşündurmüştür.
Avrupa ülkelerinin çoğ.ında, kadın-erkek
eşitliğinin sağlanması yolunda yaptırımcı bir
çozum olarak uygulanan 'kota' olgusunu be-
nimsediğini açıklayan en büyuk sosyal demok-
rat partimize baktığımızda, bu ilkenin uygu-
lamada ne denli cıbz kaldığım, nasıl yaşama
geçirilmediğini kolayca anlarız. Örneğin çağ-
daş bir gelişme olarak değerlendirilebilecek
'golge bakanlıklar'da, kadınlar için bir 'kadın
bakanlığı' oluşturulmuş, buraya bir 'kadın'
politikacı atanmış, öbur bakanlıklara tümüyle
erkekler getirilmiştir. Kadın-erkek eşitliğini il-
ke edindiğini belirten bir partide, bir iktidar
provasmda bile durum böyledir; yani gelece-
ğimizi planlama yolunda çalışan ve iddialı
olan insanlar bile, ancak ve ancak kadmla il-
gili konularda bir kadının görev alabileceği-
ni, bunun dışındaki tüm konulan doğuştan ye-
tenekli (!) erkeklenn çözebileceğini düşünmek-
tedirler ya da hiç duşunmeye zaman ayırma-
dan içlerinden oyle geldiği için 'öyle1
davran-
maktadırlar.
Sonuç
Kadının ileriye yönelik politikalar geliştir-
me konusundaki gizilgücünun, yaratıcılığırun
ve 'olmazsa olmaz'lığırun ayırdına varılması
için daha uzun süre beklemek gerekebileceği-
nı duşunmek insanı ürkütuyor.
Her şey bir yana, geleceğin anahtan eşitlikçi
bir toplumdadır ve her şeyden önce çözüm,
kadın-erkek birlikteliğinde, kadın ve erkeğin
bir arada yaratıcılığına bağlıdır. Bizler, kendi
toplumumuzda bu eşitliği sağlayamaz, sağla-
mak için başka ülkelerin gösterdiği kararlılı-
ğı ve uygulamaları yerleştiremezsek gelecek
konusunda pek olumlu bir gelişme yaratama-
yacağımız açıktır.
EVET/HAYIR
OKT4YAKBAL
Yılmaz Ne Yapabilir?
"Bu kongre son şansımız ."
ANAP'ın yeni Genel Başkanı Mesut Yılmaz doğru söylüyor
Bu kongre ANAP'ın ıktıdar partısi olarak son toplantısıdır desek
yanlış sayılmaz. Gerçekten '83 ruhu' yitıp gıtmiştır. Neydı o 'ruh?'
Asker cuntasının koruması altında 'dört eğılım'in bir araya gele-
rek ANAP'ta toplanması..
CHP, AP kapatıldı. MSP ve MHP kapatıldı 83'te "yeni' partı-
ler ortaya çıkınca bu dört eğılımın açıkgöz kişilerı, daha doğru-
su parlamento ûyelığinı tatlı bir ış gibi gören eskı AP'lıler, CHP'lı-
ler, MHP'lıler, MSP'lıler kapağı ANAP'a atmakta yarar gördüler.
'83 ruhu' dediklerı gerçekte bir garip çorbaydı. Cuntanın yasak-
lamatan, engetlemelerı, vetolarıyla meydan ANAP'a kaldı. Bu dört
eğılımli parti de 83te ıktidara geldı, 87'de de seçım yasalarım
kendi çıkarlarına uygun biçımde değiştırerek yüzde 36 oyla paf-
lamentoda buyük bir çoğunluk elde etti.
Ne var ki dört egılim zamanla gerçek nitetiğinı kazanmaya baş-
ladı AP'ye egemen olmak kavgası başladı. Eski AP'lılerin çoğu
DYP'ye kayma, CHP'lilerin ANAP'lı olanları da SHP'ye dönme
yolunu tuttu. ANAP'ta MSP ve MHP yandaşları etkinleştı. Gıde
gide ANAP'ın oy oranı da aşağılara ındı. Son yerel seçimlerde
üçüncü parti durumuna düştu
ANAP'ın son şansı mı bu kongre? Akbulut'un değil de Yılmazi
ın Genel Başkan olmasıyla bu ters gıdiş doğru yöne çevrılebılir
mı? Akbulut'un 523 oyuna karşı 631 oyla lıderlıgı elde eden Yıl-
maz, partisını, ıcıne düştuğü çıkmazdan kurtarabılir mi? 44 ya-
şındaki yeni lider -kı aynı zamanda başbakandır artık- Çankaya
Konuğu'nun boyunduruğundan sıynlıp bir şeyler başarmaya kal-
kışabilır mi?
'Partımızın doğal ve daımı lıderi' dıye saygıyla andığı Bay Tur-
gut Özal elini parti ve hükümet ışlerınden çekecek mi? Mesut
Yılmaz, genç politikacı kışıliğıyle ANAP'ta bir yenıleşme, bir çağ-
daşlaşma, bir demokratikleşme yaratabılır mi? llk genel seçim-
lerde ANAP'ı yenıden iktidar adayı hal.ne getırebılır mı
7
Her şeyden önce insanı düşündüren soru, ANAP'takı bu bö-
lünmeyı; bakanlar, mılletvekillerı arasında yumruklaşmaya ka-
dar varan çekişmeyı önlemenin yolu bulunabilır mı? Yılmaz'ın
genel başkan ve başbakan olması partide bırliktelığı, bütünleş-
meyı sağlayabılır mı'' Once bir
dusunce bırlığı gerekır ama
ANAP ın bellı bir gorus ve du-
sunce yontemı var mO Dort eğı-
lımı bir araya getıren 'ruh çoktan
ucup gıttı' Her eğılım kendi ba-
sına buyruk oldu Refah'ı var, Mil-
lıyelcı Calısma'sı var, SHP sı,
DSP'sı, en basta da DYP sı var
83 ruhunun zoraKi ANAP'lılarını
kendi cevresınde toplayabıle-
cek
Bugun Mesut Yılmaz, Tûrkıye1
nın Basbakant'dır Nasıl Bay Tur-
gut Ozal ANAP Meclıs Grubu1
nun oylarıyla Cankaya ya cıkmış-
sa, Yılmaz da ANAP delegeleri-
nın -o da yarısının- oylanyla Baş-
bakanlık koltuğuna oturmustur
Ne bir secım kazanarak ne de
ustun bir basan gos'ererek!.
1200 kongre uyesının 631'ının oy-
larıyla bir başbakan yaratılmaz
Mesut Yılmaz, partisını bir genel
secımde ıktidara getıren lıder
olarak başbakan olmalıydı
Yılmaz erken bir secıme gö-
turebılecek mı partisını? Vakıt yı-
tırmeden böyle bir karar alması
her şeyden once partısi ve ken-
dısı ıcın çok yararlı olacaktır Her
gecen gun. ANAP ve Yılmaz ıçın
yıtırılmıs zamandır Yenılgıyı ka-
cmılmaz hale sokmaktır Yıimaz.
erken bir secımde parttsını ikti-
dar adayı yapabilir mı? Kımse
bunü sanmıyor Ama önümüzde-
kı eyıul ya da ekımde yapılacak
bf genel secım ANAP'ı ucuncu
= r
ada bir parti olmaktan kurtar-
rr.asa da Meclıs'le ona ellı altmıs
kısılık bir grup sağlayabılır
Sarırım Yılmaz ANAP'ın her
gun daha cok daha hızlı bıcım-
de gerılere dustuğunu bılıyor
Partısının busbutun dağılmasını
onlemek Mesut Yılmaz'ın en bu-
yuk başarısı olacaktır Bu basa-
rıyı da kucumsememek gerekır
Cumhuriyet Kitap Kulübü
'^J> İmza ve Söyleşi Günleri J
RIFATILGAZ
20 Haziran Perşembe
17.00-19.30
ADALET AĞAOĞLU
21 Haziran Cuma
17.00-19.00
MMM
MiGROS
gûnîhuriyet
kitap kulübü
[> Her gun 9.00-22.00 l Pazar: 10.00-20.00 •
CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ, Migros Atrium, Ataköy 9. kısım 'ff: 560 61 37
PENCERE
Deniz Gözaltında...
Polis, Deniz Teztel'in kapısını gece saat 03.00'te çalmış.
Neden? Deniz annesiyle oturuyor. Gazeteci. Güneş'in İnsan
Haklan Servısi Şefı. Yeri yurdu belli. işyerini de bilmeyen yok.
Sabaha karşı evi basmanın anlamı ne? Dokuz sivil polis bir-
den geliyor. Evi aramak ıstıyorlar.
—Arama emriniz var mı?
—Yok...
Ne gam!. Arama emri şıp diye arkadan geliyor. Polisler
evi altüst edıyorlar. Sonra Deniz'in annesıne diyorlar ki:
"Kızını gözaltına alıyoruz. Ankara DGM Savcısı'nın emri.
Kendisini Ankara'ya teslim edeceğiz."
Ankara DGM Savcısı kim?
Meşhur Nusret Demiral!
Bir savcının ünlenmesi iyi bir şey değildir; ama Nusret Bey
pek meşhur oldu; adı sık sık gazetelere gecen Demiral di-
yor ki:
"Ankara'da bir soruşturma sürdürûyoruz. Onun da (Deniz
Tezt&l) ismı geçmiş, onun için aldık. Gazeteci olarak almış de-
ğiliz. Gazetecilik sıfatını nazara almış değiliz. Gazetelere yanlış
intikal etmiş. Bir gazetecinin gözetim altına alınması diye bir
şey yok bunda. Kişisel bir itham var diye bize söylendi. Biz
de dedik ki, gerekli araştırmayı yapın."
'Gereklı araştırma" nasıl yapılır? Gazetecinin evini sabaha
karşı basıp altüst etmek, kendisini gözaltına alarak Ankara1
ya postalamakla mı? Evet, bu uygulamaya kamuoyu yaban-
cı değildir.
Ya sonrası?..
Deniz Teztel, Cumhuriyet'te yıllarca çalıştı Herkesin sev-
diğı, tanıdığı bir gazetecidir. 12 Eylül yönetiminde sıkıyöne-
tim mahkemelerındeki davaları ızledı; adını duyurdu. Yıne
de -bütün deneyımlere karşın- bu gibi olaylarda insanın tçı-
ne kurt düşer;
—Sakın Deniz bir şey yapmış olmasın?
—Ne gibi?..
—Gizlı örgüt fılan...
—Yok canım!..
Polisin gözaltına alarak bilinmeyen bir yere gotürdüğü -kim
olursa olsun- kışıye karşı kuşku ve korku duvguları çevrede
devinıme başlar; insanlarda 'aman buiaşmayayım' kaygısı in-
ceden inceye uç verir; gözaltına alınan kişı o sırada nerede-
dir?
İşkencehanede mi?
Hücrede mi?
Bilinemez...
Gözaltına alınan kışınin yakınları sağdan soldan bildik ta-
nıdık kimseleri araya katarak sevdiklerine neler yapıldığını öğ-
renmek isterler. Her bir girışim duvara çarpar, araya girmek
isteyenler sanığa ulaşamazlar
Deniz'in gözaltına alınması da Türkıye'nın belirlı koşulla-
nnın karanlık tünellerinde korkutucu kuşkularla sürüyor.
•
Hani bu yöntemler şımdiye değin bir yarar sağlamış olsay-
dı, savunan birkaç kışı ortaya çıkabılirdı. Yıllardan beri bu yön-
temlerle terör önleneoildi mi? Terör kurbanlarının katilleri bu-
lunabildi mi'' Savcıyla polisin astığı astık, kestiği kestik, de-
ğil mı
9
Yıne de sonuç'
Sıfıra sıfır...
Elde var sıfır.
Sabaha karşı ev basmaktan, insanlan korkutmaktan, göz-
altına alınanı bir 'semt-i meçhul'e göturmekten ne zaman vaz-
geçeceğiz? Deni? Teztel gibi tanınmış bir gazetecinin sor-
gulanması bu yöntemlerle yürütülürse, sıradan yurttaşa ne-
ler yapılacağını varın siz hesap edın!..
Deniz, bu satırlar yazıldığı sırada ıçerdeydi. Işkence mi gö-
rüyor şu sırada? Filistin askısına mı vurulmuştur? Elektrık-
ten mı geçıriliyor? Basınçlı su altında mı?
Ne bıteyirr»?.. • > ' • • • ı
öyle bir Türkiye'de yaşıyoruz ki insanın aklından her şey
geçiyor. Koskoca adamlar bu konuda susup oturuyorlar. Ka-
ranlığın çarkları dönüp duruyor.
Terör vuruyor birbıri ardına, kurbanlannı yere seriyor, da-
ha da serecek. Çünkü yıllardan beri bu ülkede yasa, yargı,
hukuk, insan haklarından yana yazıp çızip uğraş veren bir
gazetecinin evını geceyarısından sonra basan şaşkınlıkla (ya
da kasıtla) hiçbir yere varılamaz
yenı
demokrasi-i Hasanpaşa Operasyonu ve Ardındaki Gerçek!
j Açık faşizme hukuki statü
J Stalin ve Sosyalizm
3 5. S A Y I T Ü M B A Y İ L E R D t
İNGİLTERE'OE BEOAVAINGILIZCE
Genç Bayanlar
Au-Pair'lık ıçın
Bızı tanımadan karar vermeyın
Doğan Organizasyon 1351599
LADASAMAJRA"TATÎL"KEYr1Bahar, bu yıl nasıl geçti anlayamadık. Yaz biraz nazlı geliyor. Güneş hergün biraz daha parlıyor.
Yazın eli kulağında. Haziran'da "bayram'", Temmuz'da "yıllık izin"...
Denizi, ormanlan, piknik yerlerini, her yıl çadır kurduğumuz kampingi ne kadaf özlemişiz.
Bu yıl tatillerimize yeni bir "şampiyon'ia çıkıyoruz. Lada Samara'yla. Ralli şampiyonuyla...
Lada Samara, bize yeni, yepyeni yerler gösterecek.
Uzun yolun keyfine Lada'yla doyulmuyormuş... İyi ki elimizi çabuk tutup,
Lada'mızı zamanında almışız... Lada'mızm keyfini önce bayram tatilinde yaşayacagız...
Siz de en kısa zamanda Çelik Motor bayilerinden birine uğrayın, bir Lada seçin.
ifİAD/\
İi. EHÇ0KSAT1UN Î J
V k JTHALOTOMOSILJV
T
URKIYE GENEL DISTRIBUTORU
Çttk Mote Tcaıe! tom? Ş«*w
AradCiiJ Enâustr H(x>ng kynJuşudur