Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 HAZİRAN 1991 DİZİ-RÖPORTAJ CUMHURİYET/15
Dünyanın en eski mesleğini icra eden kadınlar, hayata nasıl bakıyor?
'Namus ikibacağın arasındadeğiT— 3 —
"Affedersin, işimi biliyorsun...
BLzim işimiz malum, ben para-
yı peşin almam. Daha işin ba-
şında pazarlık yapmak, işin içi-
ne parayı karıştırmak çok sami-
miyetsiz olur. En başta karşısın-
dakinin önuruna dokunur. Ben
güvenirim, parayı vermeyen de
çıkar tabii..."
"Parayı vermeyen çok olur
mu?"
"Eskiden pek olmazdı. Bazen
sen almazsın, affedersiniz ba-
karsın adamın ekmek parası bile
yok, evine, çoluk çocuğuna gö-
türecek parayı kısmış sana veri-
yor, almazsın o zaman, bir ha-
yır işlersin, biz de insanız, hal-
den anlamak lazım, adam zor
durumda. Fakat bazıları insanı
enayi yerine koyar. O zaman te-
pem atar bak. lşini gördu ya be-
yefendi..."
"O zaman ne yaparsın?"
"Her şeyi. Namus insanın sa-
dece iki bacağı arasında değil
ki... Namus başka bir şey, kut-
sal bir şey. Daha geçenlerde es-
ki bir müşterime rasıladım,
epeydir görüşmemiştik, şöyle
Nişantaşı taraflannda biraz do-
laştık, 'Yahu hadi bana gidelim'
dedi. Eski müşteri, gittik, affe-
dersin o iş oldu çıktık. Bir ara
'Sen burada biraz bekle, ben şu
eczaneden para bozdurup
geleyim' dedi, gidiş o gidiş. Fır-
ladım işyerine, eski müşteri ya
bilirim, Şişli'de oh, beyefendi
hiçbir şey olmamış gibi oturmuş
çalışıyor. Beni görünce inan ol
domates gibi kızardı... Neyse sö-
zü uzatmayayım, söke söke al-
dım parayı, sıcağı sıcağına, yok-
sa kaçar. İşi yaparken iyi... Bu
işin namusu da bu."
En eski meslek
Bugün konuşmalarımızdan
da belli olduğu gibi dünyanm en
eski mesleğini icra eden, para
karşıhğı kendilerini satan kadın-
larla birlikteyim. Her türlü ön-
yargıdan sıyrılmaya, bildiğim
toplumsal gerçekleri unutmaya
kararlıyım. Onlar kim? Sorum
bu. Bu mesleğin içindeki kadın-
lara yakılan ağıtlan, yapılan aşa-
ğılamaları da unutacağım.
Bildiğim yeryüzünde erkekler
ve kadınlar var oldukça bu mes-
leğin de var olacağı. Çok mu id-
dialı oldu? Benim çocukluğum,
ilk gençliğim pavyonlanyla, bar-
larıyla, hovardalarıyla ünlü An-
tep'te geçti. Pavyonlardan, bar-
Iardafrkenrm sokaklarına yayı-
lan, efsaneleşen pek çok tutku
hikâyesine tanık oldum. Evini,
barkını, çiftliklerini, fıstıklıkla-
nnı bir kadın uğruna hiçe sayan
erkeklerin oralardaki itibannı
yaşadım. "Helal olsun adama"
derlerdi, ardından "helal olsun
böyle kadına..."
Şimdilerde de pek bir şeylerin
değiştiği söylenemez... Üstelik
edebiyatımızın en renkli kadın
tipleri, 'Hanende Melek'leri,
'Gramofon Avrat'ları, 'Çakır
gözlü Emine'leri unutmak
mümkün mü?
Kapıcılann aracılığı
Birlikte olduğum kadınlar
meslek hiyerarşisinin alt katla-
nnda değiİler. Yani genelevde ça-
lışmıyorlar, hatta bir randevu
eyinde de. Serbest çalışıyorlar.
Örneğin iki tanesinin iş saati çok
belli. Dokuz-altı. Her giin cu-
martesi pazar dışında, saat se-
kizde evden çıkıp altıda eve dö-
nüyorlar. Çünkü evliler.
"Peki kocan, mahalledeki
komşular ne iş yaptığını bilmi-
yorlar mı?"
"Ailah korusun, kimse bilmi-
yor. Tam yedi yıldır her gün ev-
den çalışmaya diye çıkıyorum.
Yani temizliğe gidiyorum. Ama
asla gece işi almıyorum. Tam al-
tıda evde oluyorum!'
"Tam yedi yıldır her gün evden
çalışmaya diye çıkıyorum. Yani
temizliğe gidiyorum. Ama asla gece işi
almıyorum. Tam altıda evde
oluyorum." "İstanbul çok büyük yer.
Benim evim Dudullu'da, ben Nişantaşı,
Elmadağ'da çalışıyorum." "Bize
müşteriyi, bildiğimiz, tanıdığımız
kapıcılar ayarlar. Sonra biz daha çok
adamların evlerine, işyerlerine, bazen
de işi ayarlayan kapıcıların dairesine
gideriz. Bu daha güvenlidir."
"Şimdi ben, affedersin eve giderim,
bakarım adamın karısının resmi var;
benden kat kat güzel, genç... Adama
'Bak, karın benden güzel, genç; nedir
derdin?' diye sorarım. Çoğu anlatır,
uzun uzun hem de. Ekserisi,
karılarının taş gibi yattığından
yakımrlar." Dünyanın en eski meslegi, acaba kadınlar ve erkekler var olduğu sürece devam edecık mi? (Fotoğraf: Ara Giiler)
Italyan erkeğianasına düşkündürNİLGÜN CERRAHOĞLU
ROMA — Bugünün halyası için cinsellik çiz-
menin güneyinde ve kuzeyirde birbirinden çok
farklı anlamlar taşıyor. Roma'nın güneyi hâlâ
geleneksel saplantılardan kendini kurtaramaz-
ken başkentin kuzeyi diğer Batı Avnıpa ülke-
lerindekine benzer bir cinsellik anlayışı sergili-
yor.
Her şeye rağmen güney ve kuzey Italyanlan
cinsellik konusunda birleştiren bazı temel nok-
talar da var. Örneğin bir Italyan kadınına "Bir
İtalyan erkeği bir kadında ne arar?" diye sor-
duğunuz zaman büyük çoğunluk "güzellik ve
ikinci bir ana" cevabını veriyor.
Italyan erkeklerinde "ana" saplantısı öyle-
sine güçlü ki "İsa muhakkak ttalyandı" deni-
yor. Neden derseniz İtalyanlar hemen üç sebep
sıralıyorlar: "Birincisi" diyorlar, "İtalyan ol-
masaydı annesiyle 35 yıl yaşar mıydı? Ikincisi
İtalyan olmasa annesinin bakire olduğuna ina-
nır mıydı? Üçiincüsiine gelince tabii Meryem de
bir İtalyan anası olduğu için oğlunun Tann ol-
duğunu düşündü."
Federico Fellini'nin filmlerinde karikatürleş-
tirdiği dev göğüslü, dev kalçalı kadmlar dolgun
ve cömert hatlanyla temelde hep bu " M W " me-
taforunu işliyorlar.
İtalyan erkeklerinin ezici çoğunluğu yetişkin-
lik yıllarında bile kendisini annesinin hâkimi-
yetinden kurtaramıyor. Bekâr olup da 35 yaşın-
da hâlâ annesiyle oturan, yıllarca ölen annesi-
nin mezanna gidip onunla konuşmaya devam
eden çok İtalyan erkeği tanıdığımı söyleyebili-
rim. Evlendikten sonra eş, annenin yerini alı-
yor ve erkek benzeri bir ilgi ve bakımı karısın-
dan mutlaka bekliyor. Çocuğunu doğurduktan
sonra kadın büsbütün değerleniyor ve "ana-eş-
ana" şeklinde garip bir süreklilik kazanıyor.
Bu nedenle İtalyanlar, belki de "verimliligi"
simgeleyen dolgun göğüslü, iri kalçalı, dişi ka-
dınlardan hoşlanıyorlar. Kuzeyden güneye in-
dikçe bu klasik "dişi" kavramı büsbütün güç
kazanıyor. Bugün artık 60'ına merdiven daya-
yan 60'ların seks simgesi Sophia Loren'den, 20
yaşlannda gunümüzün seks simgesi Francesca
Dellera'ya dek İtalyan seks sembollerinin hep-
si istisnasız bu tanıma uyuyor.
Şöyle sokakta bir yürüdüğünüz zaman Arma-
ni'nin cinsellikten annmış giysileri içinde yüni-
yen pek az kadına rastlıyorsunuz. Özellikle gü-
neye indikçe İtalyan kadınları tahrik edici bir
giyim tarzı sergiliyor. Hele Romalı kadınlar
omuzlara düşen lüle lüle saçlar, başdöndürücü
dekolteler ve kalçalara yapışan kısacık bir mi-
ni etekle dolaşmaktan çekinmiyorlar.
Cinselliğin böyle her yerde sergilenmesine rağ-
men tüm Batı Avrupa'yı mantar gibi saran seks
eşyaları satan süpermarketlere ve porno dük-
kanlara rastlanmıyor. İtalyanlar "yardım edici-
mekanik araçlaraV belki diğer ülkelerden daha
az gereksinim duyuyorlar. Ama karı koca ara-
sında bile cinsel birleşmeye yalnız çocuk yap-
mak için izin veren ve doyum için seks yapma-
yı günah sayan Vatikan'ın bu işte bir parmağı
olduğu da şüphe götürmüyor. Öte yandan İtal-
yanlar için cinsellikte bir "günah" öğesi daima
bulunuyor. Ama bu artık eskisi gibi bir baskı
unsuru değil. Bilakis "günah" İtalyanlar için
hâlâ seksi daha tahrik edici, daha zevkli yapan
bir kavram olarak belirleniyor.
İstatistikler İtalyanların eskisi denli sık cin-
sel ilişkide bulunmadığını gösteriyor.
"Panorama" dergisinin yaptığı bir kamuoyu
yoklamasına göre İtalyanlar ortalama olarak
yılda 58 kez aşk yapıyorlar.
"Nasıl oluyor kocan anlamaz
ya da hiç mi bir tanıdık görme-
di seni, bu bana olmayacak bir
şey geliyor."
"Affedersin oluyor işte canca-
ğızım. İstanbul çok büyük bir
yer. Burada deryadaki balık mi-
salisin... Benim evim Dudullu-
da, ben görüyorsun Nişantaşı'n-
da, Elmadağ'da çalışıyorum!'
"Bu nasıl olur, kocandan
korkmuyor musun? Duyarsa,
büirse seni öldüreceğinden kork-
muyor musun?"
"Korkuyu unutursun canım.
Ben bir tane değilim ki benim
gibi çok var. İşte Neriman, o da
bizim mahalleden. O da evli.
Ben aslen Trabzonluyum. On
dokuz yaşında Kahramanma-
raş'ta evlenip buraya geldim.
Adam benden yaşlı, içkici, işi
gücü belli değil. O zamanlar ağ-
zım süt kokardı. hicbir şey bil-
mezdim, bu ise beni mahalleden
bir kadın soktu!'
"Pekiyi, jnüşteri nasıl bulu-
yorsun? Sokakta sürekli dolaşı-
yor musun?"
"Olur mu bunca zaman son-
ra, sokakta doiaşılır mı artık...
Yeni okumuş yazmış gençler var,
onlar yapıyor şimdi, arabalara
binip gidiyorlar. Bize müşteriyi
bildiğimiz tanıdığımız kapıcılar
ayarlar. 'Elimde şöyle şöyle bir
kadın var' derler, sonra biz da-
ha çok adamların evlerine, işyer-
lerine, bazen de işi ayarlayan ka-
pıcılann dairesine gideriz. Bu
güvenlidir. Otelde, basılma fi-
lan...
Şimdi ben affedersin eve gid?-
rim, bakarım adamın karısının,
çocuklannın resimleri asılı, ka-
rısı benden kat kat güzel, genç...
Adama, 'Bak karın benden gü-
zel, genç, nedir derdin' diye so-
rarım. Çoğu anlatır, uzun uzun
anlatır hem de. Ekseri karılan-
nın taş gibi yattığından yakınır-
larf*
"O resimlere bakıp hiç vicdan
azabı çekmez misin? Bir an o
kadının yerine kendini koy..."
"Yo, hayır hiç vicdan azabı
çekmem. Bizimki kolay mı? Biz-
de de gönül yorgunluğu oluyor!'
"Gene aynı soruyu soracağım.
Kocanın bilmediginden emin
misin? Diyelim ki bildi, ne ya-
par?"
"Pekiyi biz kadınlar Karade-
niz'de çaya, fındığa çıkardık, er-
kekler de kahvede zar atarlardı.
Burada da aynı, biz işe çıkıyo-
ruz, onlar evde, kahvede ya ka-
fa çekiyorlar ya zar atıyorlar.
Yani değişen bir şey yok. Yedi
>ılda bir gecekondu yaptım, al-
tın yaptım, şimdi bir işyeri aç-
tım. Bunları hangi işte çalışıp
yapabilirdim? Taş atıp kolum
yorulmuyor ki akıllı davran ka-
zanırsın"
"Nasıl akıllı davranacaksın,
ne yapacaksın yani?"
"Hiç kimseye güvenmeyecek-
sin, bağlanmayacaksın. Gece ça-
lışmayacaksın, gece mutlaka iç-
kiye alışırsın, işin içine içki gir-
di mi yandın"
"Aşagı yukan günde kac..."
"Belli olmaz, bazen on olur,
bazen iki... Bazen de bir grup
çağınr. Dört beş erkek bir ara-
da. Hep birlikte yer içeriz son-
ra sırayla.."
"Kimse kimseyi kıskanmaz
mı?"
"Ayol kıskanmaz olur mu?
Hele kadehler birbiri ardına yu-
varlanmışsa, ilk olan bir sonra-
kini kıskanır. Hele bir seferinde
bayağı kavga çıktı. Kadın mahir-
se, akıllıysa böyle durumlan gü-
zel idare eder. Birine sen çok iyi-
sin, öbürüne sen çok yamansın
dedin mi çocuk gibi kanarlar.
Bu meslekte müşteriyi hoş tut-
mak esastır. Adamın onuruyla
oynamayacaksın, baktın yapa-
mıyor üstüne varmayacaksın,
anlayışlı olacaksın... Onlardan
anlayış bekleyeceksin, becereme-
diler mi 'Hadi git başımdan'
derler, paramızı vermemeye kal-
karlar. Sanki kabahatli bizmişiz
gibi, ben daha adama dokun-
mamışım bile..!'
"Çocuğun var mı?"
"Var, iki tane. Kızı bu yıl ev-
lendirdim. Bak bu arkadaşın to-
runu bile var. Sen de bir şeyler
anlat. Bunun aşkları çok meş-
hurdur, gülme gülme öyle, değil
mi benim işim var, hadi hoşça-
kahn..."
Feride, uzun siyah saçlannı
fırçalayıp telaşlı telaşlı çıkıyor,
konuşmamız uzadı, bir randevu-
ya geç kaldı. İşini bitirip hemen
gelecek. Neriman onun ardın-
dan sevgiyle bakıp 'Çok mert
kızdır' diyor. "Bu yüzden müş-
terisi sadıktır."
"Nasıl sadık?"
"Sektirmeyen müşteri, de-
vamh. Erkekler arkadaş raconu-
nu çok iyi bilirler, memnun ol-
dukları kadını arkadaşiarına
tavsiye ederler. Ünün iyiyse çok
dakikan olmaz!'
"Size âşık olan çok olur mu?"
"Canım sen Feride'nin sözü-
ne ne bakıyorsun. Söyler o, hem
aşk kutsal bir şeydir. Bazen bir
şeyler olur. Yetmiş yaşında bir
adam vardı. Kapıcı, ama öyle
böyle değil apartmanı vardı. Her
türlü dümen onda. Karısını, iki
kızını kendi eliyle pazarlar. O
tutulmuştu bana. Cimrinin bi-
riydi, kimseye beş kuruş koklat-
mazdı, ama ben parasını söker-
dim. Sonra sıkıldım. Bıraktım,
beni tehdit etti, bulaşık bir
adamdı, kocanı bulup her şeyi
anlatacağım diye peşimden koş-
tu. Kulak asmadun. Ben tedbi-
rimi almışım nasıl olsa..!'
"Ne gibi tedbirler?"
"Önce, asla evinin adresini
kimseye vermeyeceksin. Sonra
sürekli mahalle değiştireceksin.
Başka türlü pezevenklerden ba-
şını alamazsın. Onlar insanın ili-
ğini sömürürler. Şefika'mn du-
rurau bu, az sonra sana geüp an-
latacak, herif de yanında, Şefı-
ka kocam diyor, ama sen kulak
asma, düpedüz pezevenk... Bu
işte aşk filan olmaz. Mesela ben
iki yıl önce bir adama vurul-
dum. Adam marangoz, karısı,
çoluk çocuğu var. O da bana
vurgun... Yiyoruz, içiyoruz, ba-
na beş kuruş para harcatmıyor,
dokunmuyor da... Tam bir yıl
bana hiç dokunmadı, şüpheleni-
yorum, sonunda dayanamadım,
kadınız, neyse oldu, aşkımız da-
ha da kuvvetlendi. Benim gö-
züm hiçbir şey görmüyor, onun
da. Karıyı boşayıp beni almak-
tan söz ediyor.
Hayır, hayat böyle pembe de-
ğil, aşkın gözü kör değil. Bir gün
işten eve dönüyorum, birden bir
düşunce takıldı aklıma; 'Bu
adam benim yaptığım işi büiyor,
bu hayatta çalışan bir kadını na-
sıl sevebilir?' Başladım kurma-
ya, bu arada canımı sıkan bir iki
şey de oldu. Mesela bir senet
gösteriyor, 'Bankadan para çek-
meyi unutmuşum, günü de gel-
di, sen öde* diyor. Takkeyi önü-
me koyup duşündüm, bu işin
sonu hayırlı değil, arkama bak-
madan bıraktım adamı!'
Neriman'la sohbeti iyice ko-
yultmuşuz kapı açılıyor gelen
Feride, " O " diyor, "Ş«fika hâlâ
gelmedi mi?" Neriman saatine
bakıyor, "Adamın uyanmasım
bekliyordur" diyor. "Adam bü-
tün gece çalışıp yomldu ya!"
Şefika'mn 'kocası' Diyarbâ-
kırlı, on üç yıldır Istanbul'un
Taşlıtarla mevkiini mekân tut-
muş. Şefika geceleri çalışıyor.
Öğleden sonra dortte işbaşı ya-
pıyor, sabaha kadar sürüyor bu.
Haftada bir gün kendine tatil
veriyor, o gün içki yok, iş yok,
belki esrarlı bir sigara... O gün
kocasının, Diyarbakırlı Hasan-
ın...
"Bir araba satın aldım ona"
diyor, "ne zamandır istiyordu,
bir Serçe..." Hasan, altın dişle-
rini göstererek gülüyor, Şefıka-
sı'ndan hoşnut, bir sigara daha
yakıyor.
"Bir tarafa para koyuyor mu-
sun? Bu dıınya ölum kalım dün-
yası?"
"Hayy, nereden olsun, sen bu
işleri bilmezsin, haydan gelen
paranın hayrı olmaz!'
"Bir gün bu işleri yapamaya-
cak durumda olursan ya da her-
bangi bir hastalık kaparsan ne
yapacaksın?"
Duruyor. Çok genç yüzü an-
sızın buruşuyor, "Kimse o za-
man yüzüme bile bakmaz" di-
yor. "Yapayalnız kalırım, asağı
mahalleye düşerim, ucuz iş gör-
dükten sonra her zaman müşteri
bulunur."
Şefika'ya daha başka hiçbir
şey sormuyorum. Teşekkür edi-
yorum. 'Kocası', "elimi afilli bir
biçimde sıkıp' dışarı çıkıyor, Şe-
fıka'yla bir an baş başa kalıyo-
ruz. Küçük bir kız çocuğu gibi
telaşlı, utangaç...
Saat üçü geçiyor, az sonra Şe-'
fik giyinip kuşanıp işe çıkacak...
Hasan da kahveye gidecek, es-
rarlı bir sigara saracak, esrann
büyüsünde en güçlü o olacak...
Yarın: Hocalar
Islamdakadınlaerkek içiçedirİslamiyet'te kadınla erkek birbirlerinin
elbisesidir. İslam, anlatılmak istendiği
gibi 'kadmla erkeğin arasına duvar'
örse, 'hacta', 'tavaf ta ve 'Arafat'ta,
onları bir araya getirmez, gerektiğinde
birbirlerinin sırtına secde ettirmezdi.
Dini konular, çok hassas ko-
nulardır.
Yazarlar, eleştirmenler, araş-
tırmacılar ve yayıncılar bu ne-
denle çok dikkatli olmalıdır...
Yazarlar kendi görüşleri doğ-
rultusunda, hasmane bir tutum
izlememelidir. Yazılarında aşa-
ğılama olmamalıdır.
Günün şartlarına göre, alı-
nan tedbirler, bin dörtyüz sene
evveline oranla, aradan geçen
süreç içerisinde elbette değişe-
cektir. Ama bin dörtyüz sene
evvelki islamın hükmünü "di-
ne beslenen husumete alet et-
mek için" bugüne uymuyor di-
ye onu aşağılamak, doğru
olmaz.
Kur'an Allah kelâmıdır, aşa-
ğılanamaz. Ancak, tevil yolu ile
zamana uyarlanabilir. Günün
yobaz ve fanatik görüşlülerinin
tutucu yorumlan ile, Kur'anı
değerlendirme yoluna karşı çı-
kılabilir. Ama, bunun yolu,
Kur'anı değil, yorumcusunu
suçlamakla olur.
Kur'an sadece erkeğe değil,
bütün insanlara, erkek kadın
bütün inananlara hitabeder.
'Mü'min - MU'minat' (Erkek,
kadın inanan), "Müslim -
Müslimat" (kadın erkek müs-
lümanlar) tabirleri Kur'an'da
çok geçer.
Kur'an'ın aslının kaybolduğu
imasına yer verip, inancın sar-
sılmasına yol açacak işaretler
sunmak, kabul edilebilir bir
yaklaşım değildir. "Kur'an'ın
ash" diye bir deyim yanhştır.
Kur'an kendisi asüdır. Allah ke-
lamıdır, lefzi ve manası ilahidir.
tyi niyetle incelenirse, hiç
"gülünç" değil, dosdoğrudur.
Ancak, hükümlerde, "zamana
uymak için" içtihat yapıl-
mahdır.
İslam'da, kadınla erkek iç
içedir, biribirlerinin elbisesidir-
ler. Islam, anlatıbnak istendiği
gibi, "kadınla erkeğin arasında
dırvar" örse, Hac'ta, Tavafta ve
Arafat'ta, onları bir araya ge-
tirmez, gerektiğinde, biribirle-
rinin sırtına secde ettirmezdi...
Bir Hz. Hatice'nin, kendi is-
teği ile Hz. Muhammet'le evle-
nebilmesini, umuma şamil kı-
lıp, kadınların İslam'dan önce
daha hür olduklarını söylemek
yanlış olur. İstisnalar kaide
bozmaz. Oysa, İslam'dan önce-
Kadın Haklarını Konıma Derneği'nin açıklaması
Erkeğin kadından üstün vasfı yok
T.C kanunlan ve Atatürk sayesinde Türk
kadını insandan sayılmıştır.
Cumhuriyet Gazetesi
Yazı İşleri Müdurlüğu
Sayın Makamına
5.6.991 tarihinden itibaren,
gazetenizde yayınlanmasına
başlanan "İslâmda kadın ve
cinsellik" adlı yazı dizisi, Isla-
mi düşunceleri över mahiyette,
kadını küçük düşürücü ve çağ-
daş düşünceye aykırı ve irtica
ve gericiliği över mahiyette
olup, gazetenizin düşünce çiz-
gisi dişi olması hasebiyle, Ata-
türkçü ve çağdaş düşünen tüm
insanlanmız ile bu fikri destek-
leyen dernekler ve bilhassa der-
neğimizce üzüntü ile karşılan-
mışdır.
Dünyada kadın erkek ayırı-
mı olmayıp, insan kavramı var-
dır. Tann her iki cinsi de eşit
yaratmıştır. Hiç birinin, diğe-
rinden üstün bir vasfı yokdur.
İslam dinindeki bazı tefsirler,
çağdaşhğa, uygarlığa kapalı,
dar çerçeveli hayat görüşüne
malik kişilerce yapılmış ve bu
gibi düşünceler, mezkûr dizide
esas alınarak, çağdışı fikirlerin
sanki propogandası yapılmak
istenmektedir. Hele hele, cen-
netin, erkeklerin ayağı altında
olduğu savı, ilk defa duyulmuş-
tur. Bilinen şu ki, cennet kadı-
nın, ananın ayakları altındadır.
Şuda unutulmamadırki,
T.C. kanunları ve Atatürk sa-
yesinde, Türk kadını, insandan
sayılmıştır. Nisbeten erkekler-
le eşit haklara sahip olmuşdur.
Bu itibarla, adı geçen seride,
gericilik ve dini düşünceyi över
mahiyetteki yazılara yer veril-
memesini, okurlara bu gibi dü-
şünce tarzının aşılanmamaları-
na özen gösterilmesini, Ata-
türkçü, yani çağdaş düşüncenin
benimsenmesine çalışılmasının
sağlanmasını hasseten talep ve
istirham ederiz.
En Derin Saygılarımızla...
Kadın Haklarını
Koruma Derneği
Genel Merkezi
Yönetim Kurulu
adına
Genel Başkan
Av. GÖNÜL İŞLER
ki hürriyet, "kuvvetlinin zayıfı
ezmesi"nden başka bir şey de-
ğildi. Hürriyetler vardı ama,
bunlar bir ikinci şahsm hürri-
yetiyle tahditli değildi. Kadın-
lar olsun, erkekler olsun...
İslam, bu adaletsiz olaylan
disipline etti. Kadını evde, erke-
ği dışanda görevlendirdi. Kadın
erkek hukukunu kurdu. Kadı-
nın doğal durumunun (fiziksel)
zayıflığı nedeniyle erkeğin hi-
mayesine verilmesi, kadımn kü-
çümsenmesi anlamını taşımaz.
Köle olmasını ise, asla göster-
mez. Kadını korumak suç mu?
Korunmaya muhtaç. herkesi
korumak, tslam'ın ana hüküm-
lerindendir. Erkek olsun, kadın
olsun, insan olsun, hayvan
olsun...
İslam'da kadının yerini de-
ğerlendirirken, yorumlarken,
bin dörtyüz yıl evvelki koşulla-
nn gözden kaçırılmaması gere-
kir. Kaldı ki, yüzde 99'u müs-
lüman olan bir ülkede, hitabe-
dilen kitlenin inancına da, saygı
duyulmabdır.
Mehmet Akyüz (Eski Vaiz)
ISLAMDA KADIN
VE
CİNSELLİK
TEPKİLER
Hakaret edildi
Gazetemize ulaşan
tepkileri, aynen,
yazıldığı şekilde
yayımlıyoruz.
Sayın beyefendi,
5.6.1991 tarihli gazetenizi
okudum. Yazınız sizce çok gü-
zel olmuş olabilir. Ama, benim
açımdan hiç. Ben de bir Cum-
huriyet okuyucusuyum. Konu-
yu tek yönlü niçin ele alıyor-
sun. Almış olduğun konuyu ni-
çin iyi savunmuyorsun. Ben
şahsen bunu size çok gördüm.
Müslümanlara hakaret ediyor-
sun. Bir yaratıcıya sadece Al-
lah diyemezsin ona inanmaya-
bilirsin, ama Müslümanlara
hakaret edemezsin. Allah 'üte-
ala diyebilirsin. Peygamber,
Muhammed, Ali, Osman diye
bir takım kelimelerden ve isim-
lerden bahsetmişsin. Onlar se-
nin arkadaşın mı, niçin böyle
kabadavranıyorsun. Peygam-
ber Hz. Muhammed (S.A.V),
Hz. Ali, Hz. Osman diyemez-
sin.
Çünkü bu meselelere yönelmek
istiyorsan önce yöneleceğin me-
seleyi iyi tanıki bir konuşma es-
nasında zora düşmeyesin. Ben-
de bazen bir takım insanlarla
konuşmaya başladığımda önce
karşımdakine şunu derim. Ar-
kadaş senin hangi fikirde oldu-
ğun beni ilgilendirmez. Ama
fikrinin özünü, içeriğini iyi bi-
liyorsan konuşalım derim.
Tek düşünceniz cinseilik
bundan başka hiçbir şey dü-
şünmüyorsunuz. Neden? Ha-
yat ta sadece o mu var.
Bence yanhş.
Sayın Oral bey sizden de tüm
fıkirlere saygılı olmanızı iste-
rim. Savunduğun meseleyi iyi
öğren araştırmalarına yön kat.
Saygılarımla
Mustafa Aydın
SCRECEK