Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/14 DİZİRÖPOR1AJ 25 MAYIS 1991 'Şarkıya evet, bölünmeye hayır' 3 GENCAY ŞAYLAN Sayın Kırca, Belçik» ve benzeri örnekler farklı çözümlerin müihkftn olduğnnu göstermiyor mu? COŞKUNKIRCA Belçika'daki durumu bizle kıyaslamak mümkün değil. Orada nüfus açısından birbirine çok yakın ve birbirlerinin dilini söndürmek dunımunda olmayan iki kuvvetli dilin insanları yaşıyor. Zaten bir Belçikah milleti yok, bu ülke Viyana Kongresi'nin yarattığı Fransa ile Valonlar arasındaki tampon bölge. Türkiye'de üniter devlet üzerinde çok geniş bir mutabakat var, federe devlet ya da özerk bölge isteyen hemen hemen yok gibi. Kültürel farklar dediğiniz zaman neyin yapılır neyin yapılamaz olduğunu gayet realist biçimde görmek gerek. Fransa'da 1972'de yerel dille eğitim yapabilmek olanağı tanındı ve örneğin yerel dille bir lisenin açılabilmesi için o dilin en az on bin kelimeye sabip olması koşulu getirildi. Şimdi Bretonlar yerel dille lise açmak istiyorlar ve oturup habire suni Bretonca kelime icat ediyorlar. Acaba henüz on bin kelimeye bile sahip olamayan Bretonca okutarak insanları nasü bir kültürel seviyeye getirmiş olacaksınız? Birtakım fanatikler bunun peşinde, amaBreton halkı değil. Elbet hicbir dili yasak etmeyelim, ama Türkçe konuşmakta ısrar etmek bir tür ırkçıhk olmuyor mu? Türkçe ile her türlü medeniyet katına ulaşmak imkânına sahiptir insanlar. Kimse etnik kökeni nedeni ile Türkiye'de dışlanmamaktadır, herkes her mevkiye gelebilmektedir. Gelmesi de gerekir. Şimdi kamusal ve özel tüzel kişilerin resmi belgelerinde, toplantılarında Kürtçe, Kürtçe gazete, dergi, siyasi toplantılarda Kürtçe konuşulmaya başlandığını farz edin. BUtün bunların Türkiye1 nin siyasi dengesini nasıl bozacagını, hangi kavgalara sebebiyet vereceğini görmek için bizden çok daha fazla hoşgörü geleneğine sahip Belçika'da biraz oturmanız gerek. Kültürel hakları tanıdıruz mı bunları yürütecek kurumlar ortaya çıkacak, bir ayrı topluluk oluşacak. Bu nereye gidecek? Kürt aydınlafi siyasi iktidar peşinde veonun için ayrılmak ıstiyorlar, özerklik istiyorlar. Ayrılmak da demokratik bir haktır diyorlar. Hayır efendim, ayrılmak demokratik bir hak dcğildir. Bu soruyu Amerikalılara da sormak lazım, neden 1861'de Güney eyaletlerinin ayrılmasına izin vermedinız demek gerekıyor. Lincoln, federe devletlerin aynlma hakkına sahip olmadığını savundu. Milletler insan haklarından önce de vardı, Açıkoturuma katılanlar, Türkiye'nin toprak bütünlüğünü ve Kürtlerin kendi dillerinde ifade özgürlüğünü savunuyor AÇffiOTURUM: KÜRT SORUMJ VE KUZEY mAKTAKÎ GÖÇ Katılanlar: Coşkun Kırca (Emekli Büyükelçi, Milliyet Gazetesi Yazan), Taha Akyol (Tercüman Gazetesi Yazarı), Tank Ziya Ekind (Eski TBMM Üyesi), Burhan Oğuz (Yüksek Mühendis, Etnoloji Uzmanı), Ali Sirmen (Cumhuriyet Gazetesi Yazarı). Yöneten: Gencay Şaylan ya da Kürtlerin Türkleşebüdigi, ama ikisinin de Araplaşmadığı belirtiliyor. Buna benzer bir değerlendirme Kürt Teali Cemiyeti'nin önderleri arasına ytikselmiş ve "Kürt Meselesi" adh bir kitap yazmış olan Şükrü Sefa Bey tarafından yapıhyor. Sonınun insan hakları ile ilgili boyutuna bakarken dikkate alınması gereken bir nokta bu oluyor. Bu iki kültürün birbirine çok yakın olduğu, birinin Türkleşirken öbürünün Kürtleşebildiği, böyle bir sürecin işlediği gözden kaçırılmaması gereken bir nokta oluyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Kımk, Bayındır, Çepni, Afşar, Alaçeri, Çağandur, Alpagut, Cihangirli gibi çeşitli Türk boylarının büyük ölçüde Kürtçe konuştuğunu biliyoruz. Kerkük'te yaşayan Talabani aşiretinin büyük bir bölümü de Türkçe konuşuyor. Şimdi böyle bir karşılıkh entegrasyon süreci yaşanırken olaya, Batı'nın Sevr prensiplerini hatırlatan ve dünya petrol kaynaklarını kontrol altında tutmaya yönelik politikalannın tuzağına düşmeden bakmak gerekiyor. Bence Helsinki Nihai Belgesi'nde sözü edilen bölgesel kültür grubu ile siyasi ve hukuki anlamı olan halk ve millet kavrarnlarını birbirine karıştırmamak gerekiyor. Burada değinüen Fransız Anayasa Mahkemesi'nin Korsika ile ilgili karan bunu açıkça gösteriyor, "Korsika halkı" deyişini kullanan bir yasayı "Fransız milleti tektir" gerekçesi ile iptal ediyor. Sayın Sirmen'in belirttiği gibi Basklarm Fransa tarafmda sorunu yok, Ispanya tarafmda sorun var. Bu iktisadi gelişme ile ilgili bir olay ve etnik sorunun sosyoekonomik sonınun önüne geçirilmesi problemin hallini zorlaştmyor. GENCAY ŞAYLAN Sayın Akyol, sosyoekonomik sorunu vurguluyorsunuz. Bölgelerarası büyük dengesizlik ve Güneydogu'nun ihmal ediimiş olması etnik sorunun önplana çıkmasına neden olmuyor mu? Mutki ayaklanması ve tepeleme hare âtı 11 ALPAY KABACALI KURTLER Müli gelir dağılınu TAHA AKYOL Efendim DİE'nin Tüketim Harcamalan Araştırmaları 19651985 adh yayınmdan birkaç örnek vereyim. Ege ve Marmara bölgesinde yaşayan toplam hane oram yüzde 37, ana milli gelirden aldığı pay yüzde 45. Akdeniz Bölgesi'nde hane oram yüzde 13.4, milli gelirden aldığı pay 10.7. İç Anadolu'da hane oranı yüzde 24.3, ana milli gelirden aldığı pay 21.5. Aynı oranlar Karadeniz için 10.6 ve 8.9. Doğu ve Güneydoğu bölgemizde toplam hane oram 14.7 ve müli gelirden aldığı pay 13.9. Demek ki Türkiye'deki ekonomik ve sosyal gelişmedeki dengesizlik Ege ve Marmara bölgesi ile dışındaki bütün Türkiye arasında. 26 Haziran 1927'de Umumi Müfettişlik Teşkiline Dair Kanun kabul edildi. Bölgelerinde "asayiş ve inzibat"ı sağlamakla görevlendirilen genel müfettişlerin, 23 Ekim 1927'de sıkıyönetimin kalduılması ile doğacak boşluğu doldurmaları düşünülüyordu. Elazığ, Urfa, Bitlis, Hakkâri, Diyarbakır, Siirt, Mardin ve Van illerini kapsamına alan bölgeye tbrahim Tali Bey (Öngören) genel müfettiş olarak atandı. Sonradan buradakine "Birinci Umumi Müfettişlik" adı verildi; başka bölgelerde de genel müfettişlikler kuruldu. 1929 haziranında batıya göçürtülüp de af kapsamına girmeyenlerden Hazine'ye geçen topraklarındaki muhtaç çiftçilere dağıtılmasına ilişkin bir toprak reforrnu yasası çıktı. 1934 haziranında yeni bir göçürtme yasası, 1935 arahğında da Tunceli'nin yönetimine ilişkin özel bir yasa kabul edildi. Mutki ayaklanması Sason ayaklanmasından sonra Bitlis Valiliği, 2. tümenden Mutki'deki 35 köyün göçürülmesini istedi. Kısa bir süre sonra, daha tümenden yanıt gelmeden, "nakil emri" verildi. Buaun üzerine Mayıs 1927'de 6200 dolayında nüfusu olan sekiz ışiret ayaklandı. Mutki'nin kuzeybatısındaki Hüvit bölgesinde yaşayan 8800 nüfuslu dört aşiretin de ayaklanmasından korkuluyordu. Bu on iki aşirette 1900 dolayında silah bulundu| u tahmin edilmekteydi. O sıralarda, Sason ayaklanmasını düzenleyen ve ele geçirilemeyenlerden Mehmet Ali Yunus'un Hazo kuzeyindeki Asi ve Küsküt bölgesinde adamlarıyla birlikte yeni kışkırtmalara giriştiği haber alınr.ıış, bunları izlemek üzere kuvvetler gönderilmişti. Çarpışmalar başlamıştı. Tepeleme harekâtı planı yapıldıktan sonra 18. Alay ile 2. Şeyyar Jandarma Alayı ayaklanma bölgesine gönderildi. Taarruz 1 haziran günü saat 3.30'da başlatıldı. 18. Alay, Karmelik dağının doğusundaki bütün hâkim tepeleri ele geçirdi. Bu taarruzda bir şehit, üç yaralı verildi. Ayaklananlar kayıp Coşkun Kırca tnsanların anadillerinde konuşabilmeleri, şarkı söyleyebilmeleri çok tabii bir şey. Ama Türkiye'yi bölmek, Türkiye'den ayrılmak kabul edilemez. 'Ne mutlu Türküm* demek istemeyen insanlara bir şey yapılmamalı, ancak onların da bir şey yapmalarına izin verilmemelidir. Hiçbirimiz saf Türk değiliz. Böyle bir iddia saçma olur. Ama ırkçılığı da, etnik taassubu da bırakmak gerekmektedir. Amerikalılar sadece mukavele yolu ile millet kurmayı denediler ve başaramadılar. Ayrılmanın insan hakları ile ilgisi yoktur, milletleşme ile ilgisi vardır, tarihsel süreç ile ilgisi vardır. tnsan hakları açısından Türkiye her Türke açıktır ve herhangi bir vatandaşlık gibi Türk vatandaşı olmak haysiyetsizlik değildir. Onun için insanlann anadillerinde konuşabilmeleri, şarkı söyleyebilmelerine evet, bu çok tabii bir şey, ama Türkiye'yi bölmeye, Türkiye'den aynlmaya hayır. Ne mutlu Türküm demek istemeyen insanlara bir şey yapılmamalı, ama onların da bir şey yapmalarına izin verilmemelidir. Hiçbirimiz saf Türk değiliz, zaten böyle bir şey yok. Böyle bir iddia kadar saçma bir şey olamaz. Ama ırkçılığı da etnik taassubu da bırakmak lazımdır ve insanlara ıstırap çekmeden, pragmatik ileriye gitme yolları açılmalıdır. GENCAY ŞAYLAN Sayın Akyol, slzln aynı konudaki göriişlerinizi alabilir tniyim? örnegin anadilin kullanımı konusunda soruna nasıl yaklaşıyorsunuz ve bu işin vani kültürel özellikîerin kuHanılmasımn sivil topluma bırakılması konusunda neler düşünüyorsunuz? TAHA AKYOL Bir zamanlar devlet Türkiye'de metafizik bir kavram olarak algılanırdı, her şeyi yapabilen, her sorunu çözen bir devlet anlayışı hâkımdi. Bugün de madalyonun öbür yüzü ortaya çıktı, sıvil toplum adeta kutsallaştırılıyor. Bilgisayar gibi en rasyonel ve en demokratik çözümlerin sivil toplum tarafından üretilebileceği varsayüıyor. Acaba akhmıza gelen her sorunu sivil topluma bırakırsak, demokratik gelişmeye mi yol açarız, yoksa demokrasiyi ortadan kaldıracak kanşıklığı mı yaratırız tartışılması gereken bir nokta. Ben önce Kürt kökenli vatandaşlarımızın sa Kürt sıgınmacüar İçin açlık sorunu kimlik sorunundan önce geliyordu. (Fotograf: Sinan Şaulıer) yısal büyüklüğü üzerinde durmak istiyorum. Bu konuda çeşıtü sayılar veriliyor. 30 milyondan söz Şehirlerde oturan ve anadilinin Kürtçe oldu1965 nüfus sayımında Türkiye'nin 7 ilinde cden var. Kürtçe konuşan vatandaşlarımızın oranı yüzde ğunu söyleyen erkeklerde Türkçe bilme oranı yüz50'den fazla çıkmış. Bu da sayımlarda tahrif ya de 65.3, köyde oturanlar için ise bu oran yüzde Sayılar çok farklı pılmadığını, devlet politikası gereği rakamların 38.8'e düşüyor. Benim bir bakandan, 1985 nüfus sayımı ile ilCumhurbaşkanı 12 milyon olduğunu söyledi, çarptınlmadığını gösteriyor. sonra 910 miîyona ve dahasonra da 89 milyoBen bunun doğru olduğunu düşünüyorum, güi aldığım sonuçlar var; buna göre Kürtçeyi anana indi. Time dergisi 18 mart tarihli sayısmda ama nihayet bu bir bulgudur ve bunun böyle ol dil olarak konuşan vatandaşlarımızm çoğunlukta Türkiye'de yaşayan Kürtlerin sayısını 8 milyon madığını ileri süren, yaptığı hesaplamayı ortaya olduğu il sayısı 4'e düşmüş. Mardin, Diyarbakıı, olarak verdi, sonra 14 nisan tarihli sayısında 14.5 koymak zorundadır. Time dergisi gibi 15 gün Hakkâri ve Siirt. Yazar Uğur Mumcu'nun 1965 nüfus sayımııaa milyona çıkardı. içinde yüzde yüzlere varan zamlar yapmak, daAslında Türkiye'de yapılan nüfus sayımları var. yanaksız iddialar ileri sürmek tutarlı bir davra göre yaptığı bir hesap var. Güneydoğu'da arıadilini Kürtçe olarak ifade edenlerin oranı yüzde "Iabii bu sayımlann güvenilirliği nedir sonısu var nış olarak değerlendirilemez. dır, ama nihayet bir fikir verebilmektedirler. GENCAY ŞAYLAN Sanıyonım burada 37. 1985 sayımında bu oranın yüzde 28'e düştüMete Tunçay 19271965 arası yapılan sayımla anadili Kürtçe olanlardan söz ediyorsunuz ve ğü ileri sürülmekte; yani sosyoekonomik gelişnn anaclillerine göre tasniflerini yayımladı. Bun bunların büyuk bir böliimü iki dilli, yani Türk me ile Türkçenin ortak dil haline gelmesi tabii bir süreç olarak gelişiyor. ların hepsinde anadilini Kürtçe ifade edenlerin çe de biliyor değil mi? oranı yüzde 7 civarında dolaşıyor. AKYOL Ana dili Kürtçe olarak verenler TürkKürt kanşımı Değişik siyasi koşullarda yapılan ve Kürt so den erkeklerin yüzde 54.4'ü, kadınların ise yüzrununun politik bir tartışma konusu halîne gel de 21'i Türkçe büdiklerini beyan etmişler. Demek Ziya Gökalp'in, biliyorsunuz bir iddiaya göre mediği dönemlerde yurutülen sayımlarda yüzde ki kapah, aşiret toplumu içinde Türkçe bilenle kendisi de Kürt kökenlidir, yöreyi çok iyi bilen 7 oranının çıkması bunun inandırıcı bir sapta rin oranı azauyor, sosyolojik anlamda açılan ke bir kişi olarak ilginç bir tespiti var: Bölgedeki sosolduğunu dUşUndürüyor. simlerde Türkçe bilme oranı yükseliyor. yal ilişkilere göre Türkmenlerin Kürtleşebildiği T a h a A k y o l Üniter devlet, ekonomik ve sosyal entegrasyon ve bu temele dayanan kültürel entegrasyon, Türkiye'de yaşayan tüm insanlann yararına bir çözümdür. Bütünlük konusu öncelikle belirdikten sonra konuşma dilini aşan haklar sağlanabilir. Ama önce 'bütün Fransız vatandaşları' kavramında olduğu gibi, siyasi bir kimlik olarak Türk kimliğinin benimsenmesi gerekmektedir. Tabii bir de geri bıraktırılmışlık tezi var; bilindiği gibi bu tez Üçüncü Dünya'da ulusal kurtuluş savaşlannın ekonomik dayanağı olarak kullamhyor. Acaba Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşayan insanlar Kürtçe konuştuklan için mi geri bıraktırıldılar? Böyle bir şey yok. Güneydoğu Anadolu, 12., 13. yüzyülarda dünyanın en zengin bölgeleri arasında yer ahyor, çünkü dünya ticaret yolları üzerinde. Sonra bu durum değişiyor, dünya ticareti başka kanallara, başka eksenlere kayıyor. Dolayısıyla Türkiye'nin doğusu ile batısı arasındaki fark, takip edilen politikalardan değil ticaret yollarının değişmesinden kaynaklanan tarihi bir süreç sonucu ortaya çıkmış. Iklim koşulları da geri kalmaya sebep ohnuş. Ben, farkhhğın etnik değil, ekonomik kökenli olduğunu belirtmek istiyorum. Devletin bu bölgeyi ihmal ettiği de doğru değil. DPT kaynaklı bir rapora göre 1980 sayılan ile tahsil edilen her 100 lirahk bütçe geMne karşıhk Türkiye genelinde 57.1 liralık yatırım harcaması yapılmış. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da ise tahsil edilen her 100 lirahk bütçe gelirine karşılık yapılan yatınm harcaması 163 Ura. 1988 rakamlarında yatırım tahsilat oranının Doğu ve Güneydoğu Anadolu için arttığuu, 252.6 liraya çıktığını görüyoruz. Yani devlet eli ile diğer bölgelerden buraya kaynak aktarıhnış. Şimdi biz bir bölgeye özerklik tarursak ister istemez orası senin, burası benim ayrımı tarunacaktır. Bu takdirde yatırımlar nasıl yapılacaktır, burada vergi veren insan oraya değil bana yatırım yapın demeyecek midir? Mayıs 1927'de Mutki civannda 6200'e yakın nüfusu olan sekiz aşiret ayaklandı. Bastırma harekâtı birtakım genel ilkeler çerçevesinde gerçekleştirildi: "Askere silah atanlar bu işi köyce yapmışlarsa bunların köyleri yakılır ve hayvanları müsadere edilir. Asi kitlesinin çoğalmasına fırsat bırakılmamalıdır. Maksatlı olmayıp kandınlmak veya zor yüzünden ayaklanmaya katıldığı anlaşılanların iyi muamele ve affa tabi tutulmaları uygun olurî' Ayaklanma ağustos sonunda bastırıldı. lara uğradılar. Aileleriyle hayvan sürülerini mağaralara ve Küsküt vadisine kaçırdılar. Daha sonra Zorik ve Asi köyleriyle Arziyo ve Karmelik dağlannın en yuksek tepeleri işgal edildi. 2. Seyyar Jandarma Alayı da Müşkeder köyünün güneyindeki taşhkta direnen ayaklanmacılan tepeledi; tümüyle yaktığı Müşkeder'i ve Küsküt köyünü işgal etti. "Temizleme ameliyesi" günlerce sürdürüldü. Birlikler, 2. Tümen Komutanhğı'nın "Fülen ayaklanmaya katüan ve askere silah kullanarak birçoklannm şehit düşmesine sebep olan asilerin dehalet etseler (aman dileseler) bile, aflarının doğru ohnayacağı; esasen bunlann dehaletleri doğru olmayıp askerin baskısı dolayısıyla başka çare bulamamalarından ileri geldiği; bu sebeple bunların ileride de zararh olmalarım önlemek için eli silah tutanların tümüyle yok edümelerinin zorunlu olduğu; zira hepsinin silahlı direnmeleri sırasında askerlerimize birçok yaralı ve şehit verdirmiş olduklan; ancak şu sua dehalet etmekte olanlann dehaletlerine engel olunmamak üzere teslim ahnanların 18. Alay'a teslimi ve harekâtın sonunda sevkleri sırasında kaçmaya yeltenenlerin yok edilmeleri gerektiği" yolundaki buyruğuna uydular. Mehmet Ali Yunus ele geçirilemedi. 2. Tümen, Hazo'da bulunan Tugay KomutanhğYna 17 haziranda yeni bir buyruk verdi: Uzun süreden beri hükümeti aldatmaya ve silahlı olarak zor duruma sokmaya çalışan Alikan aşireti reisi Halil Semi ile Ali Osman'ın Beşiri'deki çocuklarını ve ailelerini kurtarmak üzere buraya saldıracakları, sonra sının geçecekleri anlaşılmıştı. Bunların yok edilmelerine karar verildiği belirtiliyor ve yapılacak harekât ayrıntıh olarak anlatılıyordu. Harekât sırasında ayaklanmacılarla yer yer çarplşmalar oldu. Birçoğu yok edildi, köyleri yıkıldı, koyun sürülerine ve eşyalarına el konuldu. Bir kısım birlikler de yeniden Mutki yöresine giderek Buban (Baban) aşiretinin bulunduğu Hersan, Silent, Kersu bölgesinde yakaladıklarını jandarmaya tesüm etti. Köylerinden kaçmayanlara da ovaya inmeleri bildirildi. Halil Semi ve Ali Osman'ın adamlarıyla birlikte Dicle'yi geçerek güneye kaçtıkları anlaşıldı. Bunlann aileleriyle Mehmet Ali Yunus'un ailesi ele geçirildi ve 2. Tümen'in buyruğuyla Siirt'e gönderildi. 5 Temmuz 1927 günlü buyrukla, Mutki dolayında Buban aşiretinden ayaklanma halinde olanlann yok edilmesine yönehk Mutki Harekâtı başlaüldı. Birçok bölgeyi kapsarruna alan bu tepeleme harekâtı, birtakım genel ilkeler çerçevesinde gerçekleştirildi: "Askere silah atanlar bu işi köyce yapmışlarsa, bunlann köyleri yakılır ve hayvanları müsadere edilir... Bütün harekât ve faaliyette esas adalettir. Ayaklanma sahasının büyümesine ve asi kitlesinin çoğalmasına meydan bırakılmamalıdır. Hükümet ve askere karşı, maksatlı ohnayıp, kandınlmak veya zor yüzünden, ayaklanmaya katıldığı anlaşılanların ve böyle bir hareketi huy etmemiş olanlann iyi muamele ve affa tabi tutulmaları uygun bir idare tarzıdır..." Eşkıya muharebesi taktiğiyle sürdürülen ve 25 Ağustos 1927'de sona erdirilen harekât sırasında kimi ayaklanmacılar kaçtı, çoğu yok edildi, bir bölümü yakalandı. Kültürel entegrasyon Üniter devlet, ekonomik ve sosyal entegrasyon artı bu temele dayanan kültürel entegrasyon, Türkiye'de yaşayan bütün insanlann menfaatine bir çözümdür. Selfdeterminasyon 19. yüzyüda ve 20. yüzyıhn başlannda klasik kolonyalizmin tasfiyesi sırasında ortaya çıkmış bir kavramdır. Bu kavramın nasıl çarpıtılarak romantik yüzlü emperyalist amaçlarla kullanıldığma Sayın Sirmen değmdiler. Dolayısıyla hadiseye baktığımızda özerklik gibi dayatmaların bile Türkiye'de insanlann çatışmasına, karşıhkh büyük ıstıraplara yol açacağını görmek lazım. Federasyon ya da idari özerklik tezini öne sürenlerin kamuoyunda devletin ülkesi ve milleti ile bölünmezliğine sadakatleri konusunda güven vermelidir. Ancak bu güven ortamı sağlandıktan sonra Fransa ya da Ispanya'da sağlanan haklara benzer haklarm sağlanması gündeme gelebilir. Bütünlük konusu öncelikle belirdikten sonra konuşma dilini aşan haklar sağlanabilir. Ama önce bütün Fransız vatandaşları kavramında olduğu gibi siyasi bir kimlik olarak Türk kimliğinin benimsenmesi gerekmektedir. Yartn: Kttrtler ve dcmokrasl sorunu Yann: 2. Agn ayakuuunaa