19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Uzak Bir Yer mektedir. Dolayısıyla, düzenleme çalışmaları tamamen sonuçlandırılıncaya dek, yan sokaklardan tstiklal Caddesi'ne trafik akışını önlemeye yönelik geçici önlemler almmakta olup, ...sokağın girişine döküldüğünü belirttiğiniz blok beton da bu anlamda düşünülen ve düzenleme tamamlandığmda kaldınlacak olan zorunlu önlemlerden birini teşkil etmektedir!' Sayın Başkan, size TünelGalatasaray arası trafik yasağı koyma önerisinde bulunanlar ve dünyayı gezmiş, görmüş, bu işlerden anlar iddiasıyla size bu karan aldırtanlar acaba yan sokaklarını tek tek inceleme zahmetine katlanma gereğini duymuşlar mıdır? Hiç sanmıyorum. Gerçeği bilseydiniz tstiklal Caddesi'nin TünelGalatasaray kesimini trafığe kapatmazdınız. Çünkü TünelGalatasaray arasmda caddeye acılan 20 yan sokağın 12'si araca kapalı, yani çıkmazdır. Geriye kalan 8 sokaktan da ancak 2'si (o da Tünel'e yakın bir yerde) karşılaşıp caddeyi keser (Asrnalı Mescit Kumbaracı yokuşu). Geri kalan 6 sokak caddeye açılmasına açılır, ama karşılığı yoktur. Caddedeki yasak yüzünden akış sağîanamayacağından, bu sokakları trafiğe açmak, onları otopark yapmakla eşanlamlıdır. Parka dönüşmüş bir yolda oturan insan, gerektiğinde (hastahk, yangın vb.) nasıl yardım görebilir, parka dönüşmüş sokağa araç (hasta arabası, itfaiye, nakliye vb.) nasıl girer? Çıkan sonuç şu ki caddedeki yasak sürdükçe, bu sokakları trafiğe açmak da kapamak da orada oturanlar, yaşayanlar ve çalışanlar için bir felaket kaynağı oluşturacaktır. MELIH CEVDET ANDAY Geçen akşam dostlarım ünlü ressam Rasin Arsebük'le sayın eşi Irem Arsebük'ün konukları idik. TünelGalatasaray arasındaki Postacılar Sokağı'na girerken dostlanmın trafik yasağı dolayısıyla içine düştükleri zor durumu yakından inceleme fırsatını buldum. 12 Mayıs 1991 tarihli Cumhuriyet'te arkadaşım Ali Sirmen de dile getirmişti konuyu. Bu sokakta ve çevresinde oturanlar, hastakk, ölüm vb. durumlarda evlerine taksi ya da cankurtaran çağırma olanağından yoksun bulunmaktadırlar. Caddedeki trafik yasağından ötürü hiçbir araba giremez bu sokaklara, kentle ilişki kurabilmek için Tepebaşı'ya dek yürümek zorundasınızdır. Dostum Rasin, yalnızca zor değil, tehlikeli de olan bu durumu belediye başkanlığına yazı ile bildirdi. Kendisine gönderilen yanıt gerçekten düşündürücüdür. "Eski Beyoğlu'nu korumak ve yaşatmak amacı"nın bu yoldaki uygulanışla hemşehrilerimizi zor ve tehlikeli durumlara atması bana çok şaşırtıcı geliyor. Sayın Rasin ile belediye arasındaki son yazışmayı, sadece Rasin'in dilekçesini aktararak kamuoyuna ve Sayın Başkan Prof. Nurettin Sözen'e duyurmak istiyorum. "Sayın Nurettin Sözen, Trafik sorunumuzla ilgili olarak 28 Nisan 1990 tarihli ve otuz kadar imzah mektupla, gene aynı sorunları irdeleyen 4 Mart 1991 tarihli mektubuma belediyenizce verilen yanıt, ilgide belirtilen yazıyla geldi. Yanıt, trafik sorunlarımızla ilgili iki ayrı açıklama içermekte. Ne acıdır ki bu açıklamalar, belediyenin trafik yasağıyla ilgili kararlarımn ne denli ciddi bir önçalışmadan yoksun olarak ahndığının ve bizlere çektirilen sıkıntı ve işkencelerın ayrımında dahi olmadığının en açık seçik birer kanıtı olarak gözler önune sermektedir. Sayın Sözen gelin bu açıklamaları tek tek birlikte inceleyelim: "Proje uygulama alanı ...yan sokakları da içer İkinci açıklama "Istanbul Büyükşehir Belediyesi Yaya Bölgeleri Yönetmeliği uygulamaya konulduğunda, dilekçenizde değindiğiniz birtakım sorunlara da kesin olarak çözüm getirilmiş olacaktır. Örneğin, yaya bölgelerinin acil durumlarda taşıtlarca kulİanımına iliskin maddelerden bazıları şöyledir. Madde 23: Inşaat, taşmma ve ölum durumların da, ilçe belediyesinin ilgili biriminden alınacak izinli kartım ön carmnda taşıyan araçlar saat kısıtlaması olmaksızın alana girebilir..!' Taşınma ve ölüm olayları her ne kadar, bu maddeye göre, eşdeğerde iseler de (taşınan birinde eşya, öbüründe ceset, ne fark eder?) gelin biz bunlan ayrı ayrı inceleyelim: a Taşınma: Taşınma, vatandaşın en doğal hakkıdır. Dükkânların mal getirtme olgusundan da farklıdır, çünku taşıma saati vatandaşın istenci dışında, eşyasmı yükleteceği tren, vapur, uçak, otobüs veya kamyonun kalkış saatine bağlıdır. Hemşehriİerinizin bu doğal hakkını kullanmasvm engelleyemeyeceğinizden, halkçı bir belediye olarak onu izin istemeye zorlayıp eziyete sokmaya çalışmanızın nedenini anlamak olanaksız. b Ölü taşıması: Demek ki Sayın Başkan ben, önümüzdeki kurban bayramımn arife günü, şöyle akşam üzerine doğru ölecek olursam cesedim, bu yaz sıcağında, hayata veda ettiğinin ikinci gününden itibaren hafif hafif kokmaya başlayacağından ve bu koku da her geçen saat giderek artacağından, konukomşu, belediyenizin ilgili biriminin bayram bitimi ilk iş günündeki açılış saatini, içlerinden çaktırmadan bana yönelttikleri "bayram öncesi ölemez miydin" gibisinden serzenişlerle, buram buram fışkıran leş kokuları içinde bekleşeceklerdir. Ashnda, şehirlerde ölüler, özel araba veya taksiyle değil, ambülansla götürülürler. Mektubu yazan zat da bunun farkında olmalı ki biraz aşağıda, "ambülans ve itfaiye alana izinsiz olarak girebilir" demiş. Uygulanması olanaksız emirlerin yönetmeliklere geçirümesinde bir anlam var mı? Sayın Başkan, Bilirsiniz, Osmanlı nâzırlarından Hâşim Paşa, "Şu mektepler olmasaydı maarifi ne güzel idare ederdim" demiş. Bizler de, yani yasak bölgede oturanlar olmasaydı, kimbilir eski Beyoğlu'nu diriltme gibi iddialarla daha Dalan döneminden kendilerini yetkili kılıp size önerilerde bulunanlar, atari oynar gibi burada ne rahat şehircilik oyunları oynayacaklardı. Ama bizler varız. Beyoğlu'nu, sirk tramvayında, geçmişi oparlörle yolculara anlatılan bir ölükent haline getirmek istemiyorsanız (ki bunu hiçbir belediye baş kanı istemez, tıpkı hiçbir doktorun hastasınm ölümünü isteyemeyeceği gibi) bizlere uygar bir insan yaşamının koşullannı sağlamanız gerekir. Bunu halkçı başkanımız olarak sizden istemek, sanınm en doğal hakkımızdır. PENCERE 24 MAYIS 1991 Çözüm TünelGalatasaray arasını trafiğe açmak en doğru çözüm olurdu. Ama bunu sizden istemenin gerçekçi bir yol olmadığını da biliyorum: Hiçbir yönetici, ne denli dürüst olursa olsun, geri adım atmak istemez. Fakat, gene de iyi kötü bir çözüm var. Bu çözümti, siz bir an için kendinizi benim yerime koyarak, ben de kendimi, gene bir an için, Büyükşehir Belediye Başkanı varsayarak, kolayca birlikte bulabiliriz: Siz, Prof. Sözen, Postacılar Sokağı'nın 20/10 numaralı dairesinde oturmaktasınız. Yetmişinize merdiven dayarruşsımz. Birden akhnıza iki olasıhk takılıyor: Yolculuğa çıkacaksımz. Taksi bulmak için bavullarla Tepebaşı'na kadar nasıl yürürsünüz? Bel fıtığı olmuşsunuz. röntgen çektirmeniz gerek. Zorlanmadan o yollardan nasıl gidersiniz? Hiç üzülmeyin, takmayın kafanızı böyle şeylere Nurettin Bey, arkanızda halkçı bir belediye var: Bu belediye bütün bu ve daha nice olasıhkları öngördüğünden, yasak bölgede, telefonlu bir taksi durağı kurdurmuştur. Geçmişlerinde kaza yapmanuş usta şoförlerin çalıştığı bu taksilerin, yasak caddeden geçme ve yasak so!aklara girme izinleri vardır. Keyfinize göre, ister durağa kadar yürür oradan arabaya binersiniz, ister telefonla çağmrsınız. Bunda şaşacak ne var? Halkçı bir belediye, sizin insan gibi yaşayabilmeniz için elinden geleni yapmakla yükümlüdür ve bunu da seve seve yapar. Size yeniden oy verdirecek umudu bizlerde uyandırmanız en içten dileğimizdir." Kentin göbeğinde kentten soyutlanmış durumda yaşamak ne korkunçtur, sanırun, duyumsamışsınızdır. O gece Postacılar Sokağı'nın dibindeki apartmandan çıkıp yokuşu tırmandık, bomboş durumda olan Beyoğlu Caddesi'ne vardık, oradan Galatasaray'a yürüdük, sonra sola dönüp Tepebaşı'na uzandık. Artık araba beklemeğe sıra gelmişti. Ne uzak yermiş! Ceyar'a Açık Mektup Aslanım Ceyar, Seni televizyon reklamlarından izleyince, gazetelere deve tabanı gibi yayılmış bombili fotoğraflarını görünce ne kadar keyiflendiğimi bilemezsin; anında dört köşe oldum. Lan Allahsız!.. Kendıni çok özletmişsin... Başında kovboy şapkan, boynunda çizgili kravatın, gazete sayfalarından ve televizyon ekranından kerizlere bakarak sırıtıyorsun. Helal olsun!.. Aynı Dallas'taki gibisin, usturan yerinde, keyfin gıcır, pırıl pırılsın. Petrol Ofisi'ni özelleştirmek için hisse senetlerini halka satmak isteyenler seni araya katıyorlar; "Ceyar alabildiği kadar Petrol Ofisi hissesi alıyor. Ya siz? Siz ondan önce davranın; bu fırsattan yararlanın!.." Doğru mu lan? Ben gazetelerin yalancısıyım; okuduğuma göre sen bu işten 200 milyon götürmüşsün; desene bizim devleti de vurdun!.. KİTleri zaten vurmayan mı kaldı? Bir de sen vur!.. Ahlaksız köpek!.. Zaten karnın haram parayla şişti; ona aganini, buna niginini yapa yapa kasanı doldurdun; ne Teksas kaldı, ne San Francisco, ne New York, ne Mexico City, ne Arap, ne çorap, ne de Uzak Asya ve de Endonezya, derken laternayı bizim Anadolu'ya taşıyıp Ankara'ya da mı uzandın? Yine de seni severim... Aslanım benim... Çok özlemişim seni; vallahi televizyonda "Da//as" dizisini kestiklerinde hasta olmuştum; tam da baldızını ayarlıyordun o sıra, hoop bir yasak... Neymiş? Dallas dizisindeki olaylar, Türktörelerineve aile ahlakına ters düşüyormuş... Herkesin canı sıkıldı. Doğrusu kimi küt kafa da sevinmedi değil; çoğu hırtlanbaya göre sen ahlaksızın biri imişsin. Sağdan soldan büyüklerimizi doldurdular. Devletin televizyonunda böyle şeyler gösterılmezmiş; sonra yurttaşlar bangobazlaşırmış. Daha neler?.. Eh, laf aramızda senin de yapmadığın yoktu ha!. Lan el atmadığın var mı? Allahsız, gözün de kara mı kara!.. Yenge, teyze, arkadaş avradı dinlemiyordun; kazıklamadığın ortağın kalmadı; biradere hendek atlatıp, babana bile madik attın. Yalan, dolan, deveye palan, müşteriye kapan, kızlara sulan!.. Çevırmedığın voli, kurmadığın kumpas, çelme takmadığın dost, korta etmediğin kadın kalmayınca Dallas'ı yazanlar ne yapacaklarını şaşırdılar; sonunda pes edip "paydos" dediler. Bizim devlet televizyonu "muzır" diye daha önce seni defterden silince "Star 1" üstüne atlamıştı; ama, doğrusu çoğu kışi izleyemiyordu. KİT'lerin satışını ayarlamak için devletimiz seni yine pıyasaya sürünce nasıl da sevindik... Hasret giderdik... Şimdt senın fotoğraflarını gazetelerde görüp, Petrol Ofisi hisselerini satın aldığını öğrenen yurttaşlarımız birbirini çiğneyerek kuyruğa girecekler... Ama ben ikircikliyim; kendi kendime diyorum ki; Ceyar işin içindeyse, dur bakalım; çünkü bu Allahsız, dost most tanımaz, kazığı atarken kimlik cüzdanı da sormaz. * Ne var ki bu işlerin içyüzünü çok btlen bir arkadaşım, bana durumu anlattı: Ohooo, dedi, oğlum sen uyuyorsun; dünyadaki ve Türkiye'dekı gelişmelerı iyi ızlemiyorsun; Ceyar'm pabucu çoktan dama atıldı. Hele Türkiye'de öyle bitirimler yetişti ki Ceyar'ı suya götürüp susuz getirır; Ceyar ülkemizdeki iş dünyasında ağzı süt kokan çocuk gibi kalır. Bızimkiler aradılar, taradılar, en temiz ve sözüne gövenilir işadamı olarak onu buldular. Doğru mu lan? Allahsız Ceyar... > Sen mi çaptan düştün? Yoksa biz mi geliştik? 3 ARADABIR YAVUZ GOR Emekli Elçi Prof. Dr. Monroe Doktrîni Amerıka Bırleşık Devletlerı'nın 5. Cumhurbaşkanı James Monroe, 28 Nısan 1758'de Virginia eyaletinde doğdu, 4 Temmuz 1831'de New York'ta öldü. Orta halli bir aileden gelen Monroe, ülkenin halen de en iyi okullanndan bırı sayılan Wılliam and Mary'de eğitim gördü Amerika Kurtuluş Savaşı'nda George Washıngton'un ordusunda savaşan Monroe, bundan sonrakı yaşamında, onemi gitgıde artan gorevlerde bulundu. Parıs buyukelçiliğı, eyalet senatörluğü, Vırgınıa valılığı, Kongre'de Virginia senatörlüğü de yapan Monroe, Savunma ve Dışişleri bakanlıklarını başarı ile yönetti. James Monroe, 1816'daABDCumhurbaşkanlığınaseçıldi. İki dönem (8 yıl) süren ve 1824'te sona eren başkanlık görevı, Amerıka tarıhınde "iyi duygutar donemı" olarak anılır. ABD'nın, Avrupalı somürgecılerın boyunduruğunu atıp gelışmeye başladığı bir donemde başkanlık yapan Monroe'nun adını verdığı "doktrın"i, 2 Aralık 1823'te Kongre'de verdiği bir demeçte açıklanmıştır. Demecinde, Monroe'nun Avrupalı sömürgecilere şu mesajı ulaştırmayı amaçladığı söylenebilir: "Ellerinizi Batı Yarıküresinden çekin!.." ^ „ wj> (Atktm'H. Sayffida)'V " ! ^ ^ W MUVAFFAK SEYHAN'ı Beşinci ölüm yıldönümünde hep artan sevgi, saygı ve özlemle amyoruz. EŞt, KIZI, OĞLU, TORUNU Istanbul ve Ankara'da Sosyalizm ve Sınıf Bilinci, okuyucularını ve bütün sosyalistleri, dünyacatanınmış Marksist teorisyen ve IV. EnternasyonaPin önderlerinden Ernest Mandel'in konferansına katılmaya çağırır. 24 Mayıs 1991. Cuma 19.00, Pangaltı, Inci Sineması (Düzenleyen: Yazın Yayıncılık) Not: Mandel ayrıca 25 ve 26 Mayıs tarihlerinde Ankara'da Mülkiyeliler Birliği Genel Merkezi tarafından düzenlenecek iki konferans verecektir. Ben İLHAN AYDEMİR 3 yaşıma girdiğimt tüm scvenlcrime duyururum. SATILIK DAİRE Basınkent IVte satıhk dublex villa. Acıbadem, Basın Sıtesı'nde kalorıferlı, merkezı sistemli, hidroforlu, 95 m2 95 milyona acele satılıktır , TEL.: 325 22 17 ı •W •» ı , R ART & CARD Hem yurtiçinde.hem yurtdışında geçerli, odemede çok seçenekli Visa ve MasterCard Garanti'de: Yaşamı kolaylaştıran avantajlarıyla tek kredi kartı!.. Taşırken tek kart, öderken çok seçenek: • TL odemeli. • Döviz ödemeli. ' ', • Yurtiçindeki harcamalar için TL, yurtdışındaki harcamalar için döviz ödemeli. Talimat sizden, uygulaması Garanti'den: Uygun olant seçin. Gerekli gördüğünüzde ödeme seçeneğini değiştirin. Ve size, yurtiçinde geçerli bir başka kredi kartı daha; Kredili Kredi Kartı. İstediğiniz gibi harcayıp, zamana yayılan vadeyle kolayca ödeyebilmeniz için. Garanti ile çalışanlar, kredi kartlarında da "artı"ları yaşıyor... Nakit çekme olanağı Havale ve provüyona gerek duyurmayan doğrudan hesabınızdan ödeme uygulaması Garanti 'li Kredi Kartlan 'nda... GARANTİ BANKAC1LIKTA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle