Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/14 31 MART 1991
Kadının sanat içindeki yeri nedir, kadının yaratıcılığı engelleniyor mu?
Yaratıeı kadın, başkaldırmalı
OTURDULAR
KONUŞTULAR
AYIN SANAT SÖYLEŞtSİ
~)ilerseniz söze yazıyla gire-
lim. Edebiyat tarihi kadına
adanmış şiirler, olağanüstü ka-
dın portreleriyle dolu romanlar
açısından çok zengin. Ancaksöz
konusu 'yazar' oiuncapek o ka-
dar zengin bir tabloyla karşılaş-
mıyoruz. Hep bıyık altından gii-
lümseyerek demezler mi? 'Peki,
sizin niye bir Shakespeare'niz
yok?' Sayın Baysal bu dengesiz-
lik yalmzca 'edebiyat metninin
büyük ölçüde yaşam deneyim-
lerinden ortaya çıkması, ancak
kadının yaşama alanınm çok sı-
nırlı ve o ölçüde gizlı olma-
sıyla' açıklanabilir mi?
KATILANUR: Prof. Dr. JALE BAYSAL, RESSAM TOMUR ATAGÖK, OYUNCU ŞAHİKA TEKAND, YÖNETEN: ANNA TURAY
Kültür Servisi — Ayın Sanat Söyleşileri'nde bu kez "Kadının Sanat ve Edebiyat
Dünyasındaki YerT'ni ele almaya çalıştık. Kadın geleneksel izleyici konumundan yaratıcı
konumuna geçişte hangi sıkıntılarla yüzyüze geliyor? Edebiyat metinlerinin ve sanat
ürünlerinin hoşluk ve güzellik unsurunu liberalleşen sanat piyasasının iç gıcıklayıcı cinsel
objesi olmaktan kurtulup gerçek potansiyelini ortaya koymaya çalışırken erkekler dünyası
tarafından yaratıcılığı engelleniyor mu? Feminist ideolojinin, kadın başkaldınsının kadın-
sanat ilişkisine getirdikleri neler? Kadın sanatçılarımız bu konuda neler düşünüyorlar?
Gündemde bu somlann yanıtlarını Prof.Dr. Jale Baysal. Doç. Tomur Atagök ve Şabika
Tekand'la anyoruz. Prof. Baysal Istanbul Universitesi Edebiyat Fakültesi
Doıkümantasyon ve Enformasyon Ana Bilim Dalı ile Kütüphanecilik Bölümü'ne
başkanlık yapıyor. Aynı zamanda kısa bir süre önce kurulan Kadın Eserleri Kütüphanesi
ve Bilgi Merkezi'nin kuruculan arasında. Doç. Tomur Atagök Yıldız Universitesi
MUzecilik Ana Bilim Dalı Baskanı. Aynı zamanda ressam olan Atagök üniversitenin
Kültür, Basuı ve Dış llişkilerini yürütüyor. Oyuncu Şahika Tekand ise tiyatro çıkışlı bir
sanatçı. Bir süre öğretim görevlisi olarak da çahşan Tekand'ı Anayurt Oteli, Su da Yanar,
Kara Sevdaü Buiut, Ekran Âşıklan gibi fîlmlerden de tanıyoruz.
litan Müzesi'nde 20. yüzyıl bölümünde 144 sa-
natçıdan yalmzca 15'i kadın. ABD'de kadın sa-
natçılann yılük kazancı ortalama 5 bin 700 do-
lar, erkeklerinki ise 13 bin dolar kadar. Türki-
ye'de de ben aynı sorunları yaşadığımızı çok ya-
kından biliyorum.
• • H M İ H H H G d s t e n sanatlarında da du-
rum pek farklı değil sanırım.
Ancak bu alanda kadının yüzü
ve vücudu en çok kullanılan ve
ilgi çeken motifaynı zamanda...
TEKAND Eğer av törenlerini duşünecek olur-
sak, gösteri sanatlan sanatların en eskisi belki,
ama kadının sahneye çıkışı o kadar eski bir tari-
he dayanmıyor. Olsun olsun 300 yıllık bir geç-
miş. Kaldı ki örneğin kadın sanatçıların kendi-
Jerini fazlaca göstenneye basladıklan 17. yüzyıl
Fransası'nda sanatçı olmaktan çok "kadın" ola-
rak sahnedelerdi. özel localarda "başka
servisler" için kadın sanatçüar kadife elbiseleri
ve mücevherleriyle sahnede vardılar, güzellikle-
riyle... Gerek plastik sanatlar, gerek edebiyat için
verilen bütün sayılar dünyada gösteri sanatlan
için de geçerli. Bu başlıbaşına sosyal bir prob-
lemden kaynaklanıyor. Kadınlann ne sezgi ne ze-
kâ ne vaktivite ne de beceri açısından üstün ya
da geri olması şeklinde bir tartışma olamaz. Ka-
dının gerek önüne geçen, gerekse günlük haya-
tını destekleyen her şey yaratıcılığjna ket vuru-
BAYSAL Bunun nedenlerini kadının toplum
tarafından kendisine yüklenen rolün içinde ede-
biyat metni yazan olarak kabul edilmemiş olma-
sında arayabüiriz. Annelik gibi, evi yonetmek gibi,
kocasına sadakat gibi kadına yakıştıntmış rol-
lerden biri değU edebiyat metni yazarlığı. Evet
Shakespeare'imiz yok ama yüzyıllar boyunca ka-
dın edebiyat yapsın diye bir fikir de yok. Kadın
dışandan zorluyor sınırlan. Ikincisi gerçekten sı-
nn-h "bir hayatı var kadımn. Er-
kek kadar geniş değil dünyası.
Üçüncüsü sanat kuramsal bir te-
meli de gerektirir. Çok uzun za-
man üniversiteler kadına kapa-
b kalmıştır. Bunuula birlikte ka-
dın yazmıştır. Sappho M ö
700'de yazdı. llk büyük kadın
romancı Jane Austin'den önce
30 kadar kadın romancının var
olduğunu öfrendim. Kadımn
çok özel bir konumda olduğu
Osmanlı toplumunda divan sa-
hibi kadmlar var. Marguerite
Yourcenar çok ilginç bir şeye işa-
ret ediyor: "Bir kadın kendi ha-
yatını anlatmaya kalkışırsa he-
men kadınlık niteliklerinden
uzaklasmakla suçlanır" diyor.
Kadımn büyük engelleri, bağlan
var ama bundan sonra büyük
edebiyatçı kişihğmin ortaya çık-
mamasını düşünmeyiz. Kadın
yazarlar nihayet 18. 19. yüzyıl-
da kendilerini yavaş yavaş kabul
ettirmeye baslamışlardır.
Kadmlar yazmayı ış edınme-
ye çok geç başladılar. Yüzyıllar-
ca sürmüş bir gecikme. Ama öl-
mez eserler ortaya koyabilmele-
ri için bir engel bulunduğunu
sanmıyorum. Şimdiden, kitap-
lıklanmızı zaman zaman ayıkla- KADIN-SANAT VE EDEBIYAT—Soldan saga Prof. Dr. Jale Baysal,
BAYSAL Hayır ben inanmıyorum. Gabıiel-
la Mistral'in Nobel kazanmış bir şiiri var bakın.
İnsanlara okuyup "Bunu bir erkek mi kadın mı
yazdı" diye sorduğum zaman genellikle "erkek"
cevabmı almışımdır. Cotette yazdı, kocası aldı gö-
türdü ve kendi adıyla yayımladi. Brecht'in eser-
lerini etrafındaki kadın ekibin kotardığı hakkın-
da söylentiler var. Kadın duyarhğı, erkek duyar-
lığı diye bir şeye kesinlikle inanmıyorum. Yalnız
şu olabilir: Bazı alanlarda kadının deneyimi yok-
tur. 'Harp ve Sulh'un o kocaman savaş sahnele-
rini bir kadın yazabilir miydi bilemiyorum. Ede-
biyat metni hayatın içinden gelir. Deneyimi ol-
mayan alanda bir şey söyleyemez, yazamaz in-
san. Türk edebiyatında çok ilginç bir hikâye var-
dır. 160'larda İsraail Hakkı Danişment, Rabia
Hatun adlı eski bir şairin divanını bulduğunu ilan
etti ve yayımlamaya başladı. Bir süre sonra şiir-
lerin Rabia Hatun diye uydurma birine değil, Da-
nişment'e ait olduğu ortaya çıktı.
Ne zihinsel güç ne de duygusal davranış biçim
bakımından arada fark yok, farklar kişilikler ara-
sında ortaya çıkıyor. Bir de yıllarca sürmüş bir
hayat biçiminin içinde insanın etkilenmemesi
mümkflh değil. Mesela Virginia Woolfun "De-
niz Feneri"nde aile içi, ev içi hayat, kadın ve ko-
cası arasındaki ilişkiler üzerine o .kadar ilginç
gözlemleri vardır ki bunu da bir erkek yazamaz-
dı. Hayat deneyimlerinin getirdiği bir olanak...
şısına, "kadını" canlandırıyor...
T E K A N D Gerek edebiyat, gerekse plastik sa-
nat larda aynlabilir bir durum var ortada. Çün-
kü sanatçı eserini koyar ve kendisi çekilir. Ora-
daki duyaruklar, düşünceler tamamen yoruma
bağlı. Fakat gösteri sanatlarında kadın bizzat alı-
cının karşısında ve kadın olarak karşısında. El-
bette ondan çıkacak her şey kadın duyarhğı ola-
rak kabul edilecektir. Çünkü kadmdır. Ama er-
kek duyarlığından farkı. nedir, bunu keşfedebil-
miş değüim. önemli olan ifade edilen şeyin hangi
bakış açısıyla, hangi duyarlıkla, nasıl bir zekây-
la ele ahndığı, nasıl bir bilgi birikimiyle birleşti-
rildiği, nasıl yoğrulduğudur. Kadın ve erkek du-
yarhğı değil, insan duyarhğı...
BAYSAL Ben biraz önce Sayın Tekand'ın söy-
lediği bir şeye itiraz etmek istiyorum. "Değişti-
ren sanatçı kabul edilmiyor" dediniz. Ben bunu
kabul etmiyorum. Sevim Burak'ın Türkiye'de
yaptıği işi düşünün. O kadar değişik bir edebi-
yat yaptı ki. Yazdığı şey şiir midir, hikâye midir,
tiyatro mudur, yargüamakta güçlük cekebi-
lirsiniz.
IKadın erotik fantezilerinde
daha Ozgür artık. Erkek iktida-
rınca biçimlendirilen cinsel dav-
ranışlara başkaldırabiliyor her
alanda. Ancak bunun biçimı
tartışılabilir. Edebiyatta da bu
lanıldı. Ama acaba genelde kadınlar o kadar sa-
natın dışında, başka yöntemleri kullanarak sa-
nat yapmayı tercih ediyorlar mı? Erotizm bence
sanatın içine girebilır konu olarak, ama zaman
zaman sanatın dışında bir öğe olarak sanatın içi-
ne giriyor...
cinselliği, sinema ve
mıizik endustrisinin kullanma-
ya doyamadığı çok önemli bir
parçası. Ancak kadın başkaldı-
nsı bu alanda da süreci tersine
işletmeye başladı galiba...
mak zorunda kaldığımızda, elden çıkarmaya hiç
razı olmadığımız birçok kadın yazar var: Selma
Lageriöf, Virginia VVoolf, özellikle Marguerite
Yourcenar, sonra Margareth Mitchell yayınla-
nnda erkek adı kullanan Isak Dinesen yani Ka-
rin Blixen, hatta çok sevimli hikâyeleriyle erkek
meslektaşı Marcel Ayme'ye meydan okuyan
Kontes S^gur... hemen akluna gelenler.
\Edebiyat arenasmda çok bü-
yük kadın fıgürlerine rastlaya-
mamamızın nedenlerinden biri
de tüm tarihi olduğu gibi edebi-
yat tarihini de erkeklerin yazma-
sı olabilir mi?
B A Y S A L Ben o görüşe fazla katılmıyorum.
Erkeklerin çok fazla art niyetli hareket ettikleri-
ne inanmıyorum. Hatta Türkiye'de bunun tersi
olmuştur. Halide Edip'ten sonra çok uzun süre
Ust düzeyde edebiyat yapan kadın olmadı. Son-
ra bir kadın yazar hikâyelerini yayımlamaya baş-
ladığında olağanüstü büyük bir ilgi gördu. Ka-
dına edebiyat yapmak için fırsat vermeyen bir
dünya yaratmışlardır erkekler, ama kadın sava-
" mım yapıp edebiyat metnini ortaya koyduğu za-
ın onun kadın olduğu için dışlandığını sanmı-
um.
\Plastik sanatlar alanında du-
rum nasıl?
ÖKBen kadının yaratıcılığının göz ar-
• kamsındayım. Dünyada da bu böyle.
dar "öncü sanatçüar" sayılabilecek
inât piyasasında, îalcâf "Bunlânn
ırdı edilmişler. Bu hem kadının
Hem de bir de toplumdan kay-
^erhanği bir yaratıcıhğa gir-
> ttnıtmak, agresif olmak
edilgen bir karekter. In-
lelen bir birikim var ve
nı eşit bir ortam değil
•eniz, sanatınızı, ki-
cıkarmanız gereki-
tlarda kadının ön
fileştirmen kadın
' biraz daha geri-
tir zaman kadı-
• bir risk olarak
;", "Yeterin-
jdine. "Do-
rom edebi-
k kitap ya-
*-kek sanat-
'ten tek ka-
itabıru bi-
lastırmış-
ieğil, ya
v onla-
ı ve so-
inde so-
ne. En
bir za-
taka-
akı-
rte-
or.
,rın
ıda
yor. Kadın, erkekler topluluğu tarafından baskı
görüyor, küçümseniyor, göz ardı edilmeye çalışı-
lıyor. Üstelik kadına sağlanan refah da engel olu-
yor ona bir noktadan sonra. Minicik dünyaları
içine sıkıştıkça, sağlanan o küçük refahı kaybet-
meyi göze alamıyorlar. Bu noktada sanatçı ol-
mak yeni olam düşünmeyi, onun için mücadele
•etmeyi gerektiriyor. Tüm bunlar için de
"başkaldınnak" gerekli. Tarihsel gelişim, insan-
ları getirip buraya sıkıştırdı. Bütün ülkelerde hâ-
kim olan orta sınıf kültürü. Ve orta sınıf küJtü-
ründe kadın evindedir, beceriklidir, sezgüeri kuv-
vetlidir. Sanatçıysa desteklenmesi gerekir, ama
"degiştiren sanatçı" olması istenmez.
Tiyatroda durum daha değişik. Dramatik ya-
zarbk tarihi içinde yazarlar son derece renkli ka-
dın karakterler yazmaktan kaçınmamışlar, çün-
kü buna ihtiyaç duymuşlar. Medea, Antigone,
Leydi Macbeth yazılmış çünkü kadının böyle bir
yapısı var ve bu doğal olarak bir süre sonra ka-
dınlann tiyatroda kendilerini gösterebilmeleri için
ŞAHİKA TEKAND
Kadın
vücudunun
hep erkekler
tarafından
kullanıldıgı,
cinseüiğinin
sömürüldüğü
konusunda
çok doğru
başkaldırılar ^ ^ ^
oluştu bir ı
dönem. Daha sonra kadın;
cinselliğini, bunun
kullanılmasma karşı
kullanarak inamlmaz derecede
agresif, hatta alaycı, rahatsız
edici bir hale getirdi tavrını.
bir şans yaratmış. Fakat işin içine sanatın satıla-
bihrliği girdiği zaman, sanat piyaşası denen ha-
dise girdiği zaman o iş biraz geriye gidiyor.
Bu bir istatistik mi bilmiyorum, ama Meryl
Streep geçen röportajında bugün Hollywood'da
çekilen fihnlerden 10 başrolden sadece birisinin
kadın olduğunu söylüyordu. Amerikan sinema-
sı erkek başroller üzerine kurulu. Gerek tercih
ettiği konular, gerek yatırım yapılan oyuncular
itibarıyla. Çünkü erkek daha fazla satıyor. Tersi
söylenir genellikle ama böyle. Şiddetiyle, aktivi-
tesiyle, "yakıştınlan" zekâsıyla... Hep erkekler
özel dedektif olur mesela. Şart mıdır? Seçilen ka-
rakterler erkek karakterleri, çünkü orta sınıf bu-
nu tercih ediyor. Tayin edici olan başhbaşına sı-
nıfsal bir tutum. Aynı problemler Türkiye için
de geçerli belki biraz daha artarak.
zellikle kadınlann yazdıkla-
rı için geçerli bir değerlendtrme
vardır. 'Kadınca bir duyarlık'tan
söz edilir sık sık. Buna inanıyor
musunuz? Sizce duyarlık kadın-
ca ya da erkekçe olabilir mi?
Doç. Tomur Atagök ve Şahika Tekand 'Kadın,
M H H ^ ^ H H İ Aynı şeyin plastik sanatlarda
karşılığt olabilir mi? Bir sanat
yapıtını sanatçıntn cinsiyetiyle
açıklayabilmek ya da özdes kıl-
mak mümkün mü?
ATAGÖK Mümkün değil. Sanat yapıtını kim
yaparsa yapsın, kişinin kimliği, birikimi muhak-
kak ki o sanat yapıtına birtakım yenilikler geti-
recektir. Ama belli bir noktadan sonra zaten sa-
nat vapıu kendi kimliğini kazanıyor arttk. Bir ka-
dm sanatçının mı, erkek sanatçının mı diye dü-
şünmüyoruz, otonom bir varlık oluyor. Üstelik
sanat zaten sürüyor. tzleyici tarafından sürdürü-
(üyor. Kadınsa ve öyle bakıyorsa, o bir kadın ya-
pıt olabiliyor. Sanat yapıtının arkasında kimin
olduğu önemli değil, yapıtın ne olduğu çok
önemli.
Bir örnek vermek istiyorum yine. Sanat tari-
hinin bazı olaylarının şimdiye dek gelişmiş yar-
gı ve değerlendirmelere nasıl ışık tuttuğunu gös-
TOMUR ATAGÖK
Kadının
yaratıcılığının
gözardı
edildigi
kamsındayım.
Eleştirmen,
kadın sanatçı
hakkında yazı
yazarken biraz
daha geride
kalabiliyor.
Galeri sahibi hiçbir zaman
kadını tam olarak
desteklemiyor, onu bir risk
olarak görüyor. Kadın
sanatçılar üzerine pek kitap
da yazılmıyor Türkiye'de.
teren bir örnek: 1917'de Metropolitan Müzesi-
nin büyük bir paraya aldığı bir portre Darid'in
yapıtı olarak müzeye asıldığında zamanın bası-
nında birçok ünlü sanat uzmanından büyük öv-
güler almıştı. Ancak 51'de Charies Sterting bir
incelemesinde yapıtı kadın ressam Costance
Blonddu Charphentier'e atfetti. O günden bu ya-
na resmin değerlendirmeleri tümüyle değişti.
64'te James Laver aynı resim için "David'in dü-
zeyindeki bir ressamın hiçbiı zaman göstereme-
yecegi bir güçsiizlüğü var" diye yazdı. Sterling-
in resmi Charpentier'e atfında gösterdiği neden
ise "Şiirselliği plastik olmaktan çok edebi, göze
çarpan hoşluğu ustalıkla gizlenmiş güçsüzltiğü,
birçok ufak hiieyle bir araya getirilmiş düzeni ar-
kasında bir kadın ruhunun varlığını kanıtlıyor"
olmasıydı.
Bazen düşünürüm acaba Mona Lisa'mn bir
kadın elinden çıkmış olduğu keşfedilse ne olur?
Çok merak ediyorum.
G i sanatlarında durum
sanat ve edebiyst iliskileri'ni aolattılar. (Fotoğraf
böyle. Yakın dönemden çok il-
ginç bir örnek var; Adalet Ağa-
oğlu'nun son romamnm ana te-
ması erotizm...
B A Y S A L Ben romanı henüz bitirmedim, bi-
tinneyeceğimi de tahmin ediyorum. Kadın ero-
tik olandan söz etti elbet bugüne dek. Korkma-
mak lazım. Kadınlar belki bu konuda biraz çe-
kingen davranıyorlar. Çok açıkça girmek istemi-
yorlar. Ancak edebiyat yapmayâ, sanat yapma-
ya giren insan gerçeği aramak, evrensel olanı ara-
mak zomnda. Dolayısıyla yüzyıllardan bu yana
birikmiş korkulanm atmak zorunda. Bunun i£in
de kaliteli bir edebiyatçı kadın erotizmden kork-
muyor. Yourcenar'da çok güzel sayfalar var ör-
neğin. Ben edebiyat metnini konusuyla algılamı-
yorum. Nasıl yaklaşüğı, nasıl ele aldığı, nasıl
açıkladığı benim için çok daha önemli. Eümde-
ki nesneye bakıyorum, edebiyat metni olarak bu
nedir diye "bakıyorum.
JALE BAYSAL
Kadın daha
çok kendine
dönük oluyor,
daha çok
kendini
çizmeye,
:ehdîrîi
anlatmaya
yöneliyor.
Büyük erkek
kahramanlar
görülmüyor kadınların
yazdıklannda. Kadınlar
görülüyor daha çok. Onların
içinde de ne Anna
Karanina'ya ne' de Madam
Bovary'ye rastlıyoruz.
epeyce değişik. Kadın, "kadın
kimliğiyle" çıkıyor izleyici kar-
Bir arkadaşıma "Peki ne istiyorsun edebiyat
metni yazanndan" diye sordum. "Ciğerini yaz-
sın, ciğerini" diye cevap verdi. "Ciğerini yazma-
yacaksa bu işe girmesin." Zaten birçok sınır var,
sanatın kendi sınırlan var. Bir de kendi kendisi-
ne engel olacaksa, ailem ne der, arkadaşlar ne
düşünür diye hiç girmesin bu işe yazar. Fakat gir-
diği zaman da gerçekten değecek bir şey olsun.
Beş para etmeyen bir ciğerin bize faydası yok.
••^•••••Aacfrn cinselliğiplastik sanat-
larda da sık sık gündeme getiri-
liyor...
ATAGÖK Daha öncesinde de örnekler var,
ama özellikle 1960'lardan itibaren feminist ha-
reketle birlikte özellikle bazı kadın sanatçılar, da-
ha ziyade politik bir eylem olarak kadının vagi-
nasıyla ilgili çeşitli işler yapıyorlar. Judy Chica-
go'nun bir "yemek" dizisi var örneğin. Ve orada
vaginayı kullanıyor. Ama bunlar fazla çarpıcı
şeyler değil. Yalnız 1970'lerde video sanatıyla be-
raber Almanya ve Hollanda'da birtakım çalışma-
larda kadınlann sorunları dile getirilirken kul-
Kadın vücudunun hep erkekler ta-
rafından kullanıldığı, cinselliğinin sömürüldüğü
konusunda çok doğru başkaldınlar ohnuştu bir
dönem. Ama daha sonra kadın kendi cinselliği-
ni, bunun kullanılmasma karşı kullanarak ina-
mlmaz derecede agresif, hatta alaycı, esas ola-
rak rahatsız edici bir hale getirdi bu tavnnı. Bence
kadın çok daha cesaretli bir şekilde kendini kul-
lanarak ortaya getiriyor başkaldıran tavruıı. Bu-
gün gerek müzikte, gerek tiyatroda gerek sine-
mada hem kadın yönetmenler hem de oyuncu-
larda bu başkaldınyı açık seçik izlemek müm-
kün. Diana Keaton, Jessica Lange, Glenda Jack-
son akıl almaz agresiflikle bir cinsellik ortaya ko-
yuyor. Doris Dörrie "Erkekler"de, "Ben ve O"da
erkek karakterlerle, ama müthiş insanca bir yak-
laşımla cinselliği ele aldı. Liliana Cavaıu "Gece
Bekçisi"yle, von Trotta olağa-
nüstü kadın karakterleri olan
filmleriyle erkeği ve kadını an-
lattılar. "Kadınca" demiyorum,
"insanca" yakalayan yönet-
menler bunlar. Tayin edici olan
da "sinema" yapmalan.
Cinselliğin kullammı sinema-
da daha yaygm. Çünkü sinema-
nın bir özelliği var. Çok kolay
dağılabilir, çok büyük kalaba-
lıklarca Lzlenebilir ve kolay sa-
tın alınabilir bir şey. Onun için
de her zaman sanatsal bir tutum
olarak değil, kimi zaman ticari
bir tutum olarak doğrudan doğ-
ruya çıplakhğın konu ahnması
sıkça rastlanan bir şey. Ancak
sanatsal açıdan bakılacak olur-
sa bence de tıpkı plastik sanat-
larda olduğu gibi çok özel bir
tutum yoksa çok özel bir baş-
kaldırı yoksa, saldırma amacı
yoksa, cinsellik sadece gerekti-
ği kadar kullanıhyor.
Dünyada sanatçılar tamamen
Çiplak sahneye çıkabiliyorlar ve
insanlar da bunu hazımlı bir şe-
kilde seyredebiliyor. Bu sosyal
gelişmeyle ilgili bir şey.
68'lerden 70'lerden bu yana ki-
İbrabim Günel)
m i 2 a m a n ö
,
ze
.
1Iik
]e kullanılan
bir şey, »orkshoplar var örne-
ğin. Geçen yıl Los Angeles'ta Rachel RosenthaT-
in yaptıği workshopta üç gün boyunca kimi za-
man tamamen çiplak, kimi zaman kısmen
çıplaktı katılımcılar. Sanatsal açıdan erotizm sa-
dece bir malzeme ve gerektiği kadar kullanıhr.
Sanatsal düzeyi yüksek filmlerin tümünde eğer
çok özel olarak tercih edilmiyorsa erotizm müm-
kün olduğu kadar ölçülü tutulmaya çahşılıyor.
Ancak plastik sanatlarda da gösteri sanatlannda
dünyada artık çıplakhk öyle bir hale geldi ki ero-
tik anlamını kaybetti. Dümdüz insan, dümdüz
et, kemik, deri var şimdi...
tanımlı, çok tartışmalt,
çok yorumlu birfeminizm olgu-
su var. Feminizmin sanat ve ede-
biyat alanına getirdikleri ya da
götürdükleri konusunda neler
DAVCAI söylenebilir?
D n l d A L İki yönü var olayın. Feminist hare-
ket kadının saldırgan ve yırtıcı bir konuma geç-
mesine yol açıyor, hakkını aramaya başlıyor ka-
dın. 1920'ler en güzel dönemi. 60'larda yeniden
canlaruyor hareket. Bu bir yandan çok ürün çık-
masını destekliyor. Ama feminizm de diğer ide-
olojiler gibi bir ideolojidir ve sonuçta sanata ya-
rardan çok zararı olabilir. Çünkü sanat evrensçl
olanı anyor. Belli bir ideolojinin penceresinin
içinden bakmak gerçeğin bazı görünümlerinin
kaçınlmasına neden olabilir. Sanat açısından bü-
tün ideolojiler gibi feminizmin de çok fazla bir
yaratıcı etken olabileceğine inanmıyorum.
M 1 M U U A Rpn femıni7mın <mnat nrtamına fpfr
büyük katkısı olduğu kanaatindeyim. Bir kere
kadınlar daha dışavurumcu, daha cüretkâr dav-
ranmaya yöneldiler. Gerek politik eylem olarak,
gerek sanatın içinde, gerekse dışında. En anndan
birtakım müzeciler, eleştirmenler sanat yapıtla-
nna daha farkh bakmaya başladılar. Bu çok
önemli bir katkı.
I C K A N D Düşünce olarak feminizmin kat-
kısı olduğuna inanıyorum. Kadının kendini gös-
termesi açısından. Fakat sanat konuşuluyorsa
eğer... Özellikle 70'lerde çok hızlanan bir Alman
feminist sineması var mesela. Bunlan daha son-
ra izleme fırsatı bulabildim ben. Doğrudan doğ-
ruya bir cins ajit-prop hali vardı. Gerçekten in-
san oradan çıktığı zaman hınçlanmalı, sinirlen-
meli başkaldırmalıydı. Doğrudan kadın seyirci-
lere yönelen bir sinemaydı bu.
Ideolojisiz bakmanm mümkün olduğuna inan-
mıyorum, ama feminist hareketin doğal olarak
şöyle bir eğüimi oldu: Işlevci bir sanat yapma dü-
şüncesi ağır basmaya başladı. Edebiyatta da bu
böyle, sinemada da tiyatroda da. Işlevci sanat
yapma, mesaj verme tutkusu sanatsal açıdan tıp-
kı politik sinema ve politik tiyatro gibi birtakım
sorunlan beraberinde getirdi. Korkunç didaktik,
kuru, hatta sanatsız bir yola doğru gidilmeye baş-
landı. Sanatın evrenselh'ğini sağlayacak olan "in-
sanın özü" denen hadise kaçırılmaya başlandı.
Sanatın görevi mesaj vermek değil,
sanatın görevi sadece sanat olmak. Eğer verirse
bu arada verir zaten ya da alan ahr.Feminizm
böyle bir kaygıyla yola çıktığı için belki sanatsal
açıdan çok parlak örnekler verdiğine inanmıyo-
rum.
Ama feminist bir sanatçı feminizmin adı-
na değil de sanat adına sanat yaptıği zaman, yap-
tıği işi iyi yapmak için yola çıktığı zaman zaten
iyi bir sonuç çıkar ortaya.