Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURtYET/12 PAZAR KONUĞU 31 MART1991
ECZACIBAŞIBAYAN VOLEYBOL TAKIMITEKNİKDİREKTÖRÜ CENGİZ GÖLLÜ:
Başannın temeli, yönetim ve planlamaTürkiye'de voleybol denildiğinde, özellikle bayan voleybolü
denildiğinde ilk akla gelen isim, ilk akla gelen sima Cengiz
Göllü hiç kuşkusuz. Çalıştırdığı Eczacıbaşı Bayan Voleybol
Takımı'nı üst üste 17 yıl Türkiye şampiyonu yapan Göllü,
hem milli takım hem kulüp takımıyla uluslararası başarılara
da imzasını atmış bir spor yöneticisi.
Eğitim Servisi Şefimiz Gencay Şaylan, Cengiz Göllü'yle Türk
ve dünya voleybolunu konuştu.
SÖYLESI GENCAY ŞAYLAN
ayın Göllü, bayan voleybolunun son
yıllarda uluslararası düzeyde en başarılı oldu-
ğumuz spor dalı olduğu söyleniyor. Siz de bu
görûşe katıhyor musunuz, eğer burada gerçek-
ten bir başarı varsa bunun nedenleri üzerinde
durabilir misiniz?
1967 yılında Türkiye'de yapılan Avrupa Şam-
piyonası'nda Bayan Milli Takımımız pek iyi bir
sonuç alamamıştı ve federasyon da Bayan Milli
Takınu'nj lağvetmişti. Bu durum 1972 yılına
kadar sürmüştü, yani bayan voleybolcularımız
5 yıl her türlü uluslararası müsabakalara ka-
tılmaktan, milli olmarun heyecarunı duymak-
tan yoksun kalmıştı. Sözünü ettiğim dönem-
de bayanlarda Avrupa kupalan da oynanmı-
yordu. 1972 yılında bu durum değişti ve sanı-
yorum bu değişiklikte benim de katkım oldu,
bayan voleybolculanmız tekrar uluslararası ya-
nşma alanına çıktılar.
Ben, 1972 yılından itibaren bayan voleybol-
cularımızın uluslararası alanda sürekli aşama
yaptıklarını ve bunun sonunda önemli sayıla-
cak başarılar elde ettiklerini söyleyebilirim. Di-
ğer spor branşları ile karşılaştırdığımızda ne
görüyoruz? önce voleybola değineyim. Bayan
voleybolcularımız erkeklerimize oranla çok da-
ha ileride gözüküyorlar. Hem oynanan voley-
bolun düzeyi hem de uluslararası başan acısm-
dan daha önde. Kuşkusuz bizim geleneksel ola-
rak en başarılı olduğumuz spor dalı güreş;
olimpiyat ya da dünya şampiyonları hep bu
daldâ çıktı, ama son on yıllarda uluslararası
düzeyde gtireşçilerin bir başansı yok. Buna kar-
şılık bayan voleybolü sürekli yükselme içinde,
alınan sonuçlar bunu gösteriyor. Nitekim ba-
şarı da medyanın bayan voleyboluna ilgisini
arttınyor.
Aslında bu başarıyı sağlayan çok ufak bir
grup, yani bayan voleybolcu ve kulüp sayısı çok
az. Çok dar bir çerçevede bu spor yapılıyor
ama belli ölçüde bilinçli ve disiplinli bir eği-
tim söz konusu olduğundan birçok Avrupa ül-
Bizim temel sorunumuz, bana
göre yönetim ve örgütlenme
yetersizliğidir. Bugün
Türkiye'de maddi olanaklan
açısından çok zengin olmayan,
çok büyük kaynak ayırmayan
bazı kulüplerin, yönetim ve
örgütlenme alanında dikkatli
davranarak maddi olanak
açısından çok daha yüksek
kaynak ayıran kulüplerimizden
başarılı olduklarım görüyoruz.
kesi ile hem kulüp hem milli takım düzeyinde
yanşabiliyoruz. Eğer şu anda büyük sıkıntılar
yaratan organizasyon dar boğazı aşıhrsa bu
alanda çok daha ileriye gideceğimize inanıyo-
rum.
WUBBREfendim burada galiba başarı kavra-
mı üzerinde de durmak gerekiyor. Başannın en
belirgin ölçütü uluslararası yarışmalardaki per-
formanstır. Genellikle başarı ile ülkenin sosyo-
ekonomik gelişmişlik düzeyi arasında bir bağ-
lantı olduğu ileri sürülür, ama birçok örnekte
farklı durumlar da ortaya çıkar. örneğin ba-
yan voleybolunda Küba, Peru gibi ülkeler dün-
<>anın en iyi oyuncu ve takımlannı çıkarabili-
•r. Acaba bizde de bir gün böyle dünyanın en
-ini çıkarmak mümkün olabilir mi?
u bu işte yönetim ve örgütlenmenin çok
'i olduğunu düşünüyorum. Sorunuza çok
•ap vereyim. Eğer ciddi bir planlama ya-
'kin bir yönetim ve örgütlenme sağla-
»su^aianıjıejjlursaplşun
başanya ulaşılabiür kanısında-
*m ve örgütlenme üzerinde
•ıde örneğin bir olimpi-
^•St bir bayan takımı çı-
bunu söyleyebili-
îel sorunları çöz-
aşarı elde etme
İacaktır, ama
n olmayacak-
Ire yönetim
verdiğiniz
önem ver-
ada kendi-
i tür başa-
•nış. Uzun
/e bu nok-
lcuları sa-
k ve say-
;elmiştir.
u amaç-
veuy-
en bu-
"Vrgüt-
ıku-
Bu-
•»k
a-
;ı-
da
uk-
larını görüyoruz.
Ben tekrar vurgulamak istiyorum, sporda
başannın temeli planlama, yönetim ve örgüt-
lenmedir. Bakın Küba, dünyada voleybolun en
iyi, en yüksek düzeyde oynandığı ülkelerden bi-
ri. Küba'da, öyle bizde olduğu gibi çetin lig
maçları filan yok. örneğin bayanlarda 7 tane
milli takım kurmuşlar ve bütün çabalannı ulus-
lararası alanda elde edilecek başarılarına yö-
neltmişler. Yani içerideki yanşmalar, müsaba-
kalar önemli değil, ciddi bir çekişme yok. Ulus-
lararası alanda başarı sağlamak için plan, prog-
ram yapılmış, voleybol ona göre örgütlenmiş.
Kabul etmek gerekir ki arzulanan başanya çok
parlak bir biçimde de ulaşılmış.
ttammtSaym Göllü, Küba modelinden söz et-
tiniz. Peki bu modeli uygulayan yani sadece dış
başarıyı öne alan başka ülke var mı?
Evet tabii, bu model epeyce yaygın. Bakın
örneğin lsveç*te ve Yunanistan'da ne bayanlarda
ne de erkeklerde bizdekine benzer ligler oyna-
nıyor. Ama Yunanistan'ın Avrupa ikinciliği var,
tsveç dünyanın en güçlü takımlannı yenebili-
yor, olimpiyat ya da dünya şampiyonalarında
final oynayacak takımlar sahaya sürebiliyor.
Amerika milli takımı dünya ve olimpiyat şam-
piyonu oldu, ama Amerika içinde doğru dü-
rüst lig yok. Onlar da tıpkı Küba gibi milli ta-
kımı öne alan bir planlama, programlama yap-
mışlar. Ben ille şu ya da bu modeli alahm de-
miyorum, ama uluslararası başanya yönelik,
Türkiye'de oynanan voleybolun düzeyini yük-
seltmeyi amaçlayan bir planlama, yönetim dü-
zeni kurmamız gerektiği kamsındayım.
Bizde kulüpler spora öncelikle reklam açı-
sından yaklaşıyorlar, bu onlar açısından an-
lamlı bir yaklaşım olabilir. Ama voleybolun ül-
ke çapında yayılması, sevilmesi, gençlerin bu
spora yönelmesi için öncelikle uluslararası
alanda elde edilecek başanlar önemli. Ayrıca
unutmayalım ki uluslararası başarı, kulüplerin
önemsediği reklam fonksiyonu için de çok
önemli olabilecektir. Biz bunun deneyini yaşa-
dık. Eczacıbaşı'nın, Boronkay'ın Avrupa ku-
palannda finallere yükseldiği yıllarda medya-
nın bu spora ilgisinin nasıl arttığını gördük.
Bunun sonucunda da toplumda voleybol oy-
PAZAR
KONUĞU
C E N G İ Z
G 0 L L UCengiz Göllü, 1938 yılında Ankara'da doğdu.
İlk, orta ve yükseköğrenimini aynı şehirde
tamamladı. 1972 yılına kadar kamu
kuruluşlarmda görev yapnktan sonra
Eczacıbaşı 'nda spor yöneticisi olarak
çalışmaya başladı. Halen aynı işi
sürdürmektedir. Aktif sporculuk döneminde
çeşitli Ankara takımlarında ve milli takımda
voleybol oynayan Göllü, 1969 yılında teknik
adam olarak voleybola hizmet vermeye
başlamıştır. 280'in üzerinde milli maçta
antrenörlük yapan Göllü, Eczacıbaşı kız
takımının teknik yöneticisi olarak 1973-1989
yılları arasında tam 17 kez üst üste Türkiye
bayanlar voleybol şampiyonluğunu kazanarak
pek benzeri görülmemiş bir başanya imzasını
koydu. Cengiz Göllü 'nün teknik yönetimi
altında Eczacıbaşı bayan takımı, Avrupa
Şampiyon Kulüpler Kupası 'nda bir kez
ikincilik, bir kez dördüncülük kazandı. Göllü,
aynı kulübün erkek takımı ile de bir kez
Avrupa Şampiyon Kulüpler ikinciliğini, bir
kez de -A vrupa Kupa Galipleri
dördüncülüğünü elde etti. Erkek ve bayan
milli takımları ile de çeşitli başanlar kazanan
Cengiz Göllü'nün, biri halen voleybolun
yıldızlarından olan iki kızı var.
Gördüğüm kadan ile dünyada iki sistem var.
Sosyalist blok olarak bilinen ya da eski sosya-
list ülkelerde bütün spor organizasyonu dev-
let tarafından yapılıyor. Spora büyük kaynak-
lar ayrılıyor ve esas amaç spor alanında ulus-
lararası alanda başan olarak belirleniyor. Bu
sistemde çok yaygın bir biçimde spor yapılıyor
ve başarı ödüllendirildiği için sporcular da bü-
yük bir hevesle işe sanlıyorlar.
Ikinci modelde, ki bu modelin bence en ba-
şarılı örneği halya'dır, tüm spor faaliyetlerini
olimpiyat komitesi yönlendiriyor. Bu modelde
profesyonellik tam anlamı ile uygulanıyor. ttal-
yan spor yöneticileri birkaç dil bilen, alanla-
rında uzmanlaşmış, dünyayı ve dünya sporu-
nu çok iyi tanıyan kişiler.
Bir üçüncü model olarak sırf ülkelerinin adı-
nı dünyada duyurmak için milli takım düze-
yinde organize olanlar var, bunlara demin de-
ğinmiştik. Bir noktanın altını tekrar çizmek is-
tiyorum. Bir ülke için en iyi tanınma ve rek-
lam yöntemlerinden biri belki en önemlisi par-
lak sportif başanlar. Bunun için de her yerde
devlet gayet etkili bir biçimde işin içine giriyor.
••••Ga/Zöö bizde uygulanan model bunla-
rın hiçbirine uymuyor?
Bizim ülkemizde örneğin bir Küba modeli-
ni uygulamak mümkün değil. Maddi olanak
açısından bir Amerika hatta bir ttaiya kadar
zengin de değiliz. O zaman kendi koşullarımı-
za uygun bir model oluşturmamız gerekiyor.
Spor Türkiye'de, dünyadaki uygulamanın ak-
sine, okullarda değil kulüplerde yapılıyor. Bu
nedenle kulüpleri besleyen, destekleyen bir sis-
tem oluşturmak gerek. Buna ek olarak fede-
rasyonların, uluslararası başarıyı hedef alan
uzun dönemli planlar yapması lazım. Dünya-
da ülkenin adını duyurmak, insanlara bir öz-
güven kazandırmak ve toplumda spora ilgiyi
arttırmak için bu mutlaka yapılmalı. Biz he-
nüz bunları gerçekleştirmekten çok uzağız, fe-
derasyonlanmız, tanıştığımız nedenlerden do-
layı bir türlü böyle yaklaşmayı benimseyeme-
di. Ama bence bu başanlamayacak bir iş de-
«jj.
W^B^Sayın Göllü, ben Küba'da ilginç bir
gözlem yaptım. örneğin bizim ölçülere göre ol-
dukça mütevazı tesislerde dünyanın en iyilerı-
ni yetiştirebiliyorlar. Acaba böylesine büyük şam-
piyonlar yetiştirmek için başka özellikler mi
gerekli?
Demin de değindim Küba, milli takımların
başansı için uzun dönemli bir plan içinde spor
yaşamını düzenliyor. Bizde sporun en üst dü-
zeyde yapıldığı milli takımlar için bile hiçbir
zaman uzun dönemli plan yapılmadı, orta ve
uzun dönemli hedefler belirlenmedi. Rizdeki
altyapı, okulları kastediyorum, çok yetersiz.
Halbuki esas spor yapılacak yer okullar olmalı,
yetenekli çocuklar oralardan sivrilip gelmeli.
ru mu, doğruysa kulüpler bu yükün altmdan
nasıl kalkıyor?
Türkiye'de bugün sözünü ettiğiniz rakamlar
gerçektir, oyunculara bu paralar ödenmekte-
dir. Bana göre bayan voleybolcularımıza öde-
nen para onlann değerlerinin yani sportif dü-
zeylerinin çok üzerindedir. Çabuk başarı sağ-
lama ve reklam için bu paralar veriliyor ve fa-
sit daire içinde oyunculann değeri sürekli ar-
tıyor. Nitekim son 10 ya da 15 yıla baktığınız-
da birçok kulübün bu masraflar karşısuıda bat-
tığını ve alanı terk ettiğini görüyoruz. Sistemin
tıkanmaması mümkün değil.
^BKBBPeki bu yüksek fiyatın olumlu yönü
yok mu, aileler aman kızımız bu parayı kazan-
sın diye çocuklannı daha yoğun bir biçimde
voleybola itmiyor mu?
Kuşkusuz bu tip aileler de vardır. Ama yük-
sek fıyatlar bayan voleybolcu sayısııu arttırma-
dı. Zaten Türkiye'de ancak birkaç büyük şehir-
de spor yapılabiliyor, kesinlikle ülke çapında
bir yaygmlık söz konusu değil. Kabul etmek ge-
rekir ki klasik amatörlük ile de artık soruna
yaklaşılamaz. Milli ligde oynayan bir sporcu
her gün çahşma yapmak durumunda. Yani ça-
lıştıncı ve oyuncu spora oldukça büyük bir za-
man ayınyor. İyi beslenmek ve dinlenmek ge-
rek. Bunun için de oyunculara, çalıştıncılara
maddi olanak sağlamak gerek. Sanıyorum, bu-
na kimsenin itirazı olamaz ama Türkiye'de kı-
sa vadeli yaklaşım ve reklam hevesi ile ölçü ka-
çırıldı ve sistem işleyemez hale geldi. Bugün
Türkiye'de bayan voleyboluna ayrılan kaynak
çok daha verimli bir biçimde kullanılabilir,
hem sporcu sayısı hem dışarıda başan düzeyi
önemli ölçüde arttınlabilir. Kaynak tahsisi ya-
pan kurum yöneticilerinin bu gerçeği görmesi
gerek.
^•••i&?>v/? Göllü siz otuzyıldır bu işin için-
desiniz. Türk toplumu bayanlann spor yapma-
sına nasıl bakıyor, artık toplum olarak bu ko-
nuda daha uygar davranmaya başladığımızı
söyleyebilir misiniz?
Bu konuda tereddütlerim var. Bana yaban-
cı meslektaşlanm hep şu soruyu sorar. Türki-
ye'de oynanan bayanlar arası Avrupa kupası fi-
nallerinde salonları hınca hmç dolduran seyir-
ciler arasında neden bayanlann yok denecek
kadar az olduğunu merak ederler. Tabii Avru-
pa ülkelerinde oynanan maçlarda seyircilerin
yarısı bayandır. Gerçekten bana göre de Tür-
kiye'de bayanlann voleybol maçlan erkeklerin-
kinden daha çok seyirci çekiyor. Ben buniın
Spor, Türkiye'de dünyadaki
uygulamalann aksine,
okullarda değil kulüplerde r
yapıhyor. Bu nedenle kulüplerr
besleyen, destekleyen bir sistem
oluşturmak gerek. Buna ek
olarak federasyonların,
uluslararası başanyı hedef alan
uzun dönemli planlar yapması
lazım. Biz henüz bunları
gerçekleştirmekten çok uzağız.
Cengiz Göliıi, Türkiye'de sporun kulüplerde yapıldığını, bu nedenle kulüpleri destekleyen bir sistem gerektiğini söylüyor.(Folograf: Banş BU)
namak isteyenlerin sayısı çok hızlı bir artış gös-
termişti.
••BM&7J7/I Göllü, uluslararası başarı top-
lumun kendi kendine güvenini arttınyor, çağ-
-daş^ünyada kcndisinin de bir ycri^lduğu duy-
gusunu veriyor değil mi?
Evet, kesinlikle. Özellikle Türk toplumu ev-
rensel başanya susamış gözüküyor. Çağın in-
sanı olmanın, başkalan karşısında eziklik duy-
mamanın yolu her alanda herkes ile yanşabil-
mek. Demin de değindim, spor bu yanşmanın
sonucunun hemen matematiksel olarak alındığı
alan. Başka alanlarda "dünyada kime karşı
neredesinizin" sonucu bu kadar açık bir biçim-
de ortaya çıkmıyor ya da çıkan sonuçlar genış
toplumsal gruplar tarafından anlaşılamıyor.
Ama sporda hemen bütün toplum sonucu kav-
nyor veya bir güven duygusu ya da bir eziklik
anlayışı gelişiveriyor.
Şimdi bu noktada bence önemli bir sorun
var. Genellikle denir ki uluslararası başarı için
kendi içimize kapanalım, hanrlanalım ve sonra
çıkıp başanyı elde edelim. Bu çok yanlış ve tu-
tarsız bir bakıştır. Biz bir Avrupa toplumuyuz
ve bir Avrupalı gibi yaşamak zorundayız. Eğer
içimize kapanırsak parçası olduğumuz sistem-
den kopmuş olunız. Aynca başanmn en önem-
li faktörlerinden biri başarılı olanlar ile olabil-
diğince sık yarışmaktır. Başarı için sporcunun
deneyimi, becerisi ve dünyayı tanıması gerek-
mektedir. Bir Avrupa toplumu kendi içine ka-
panarak kendi kendini aldatma yoluna gitmez
diye düşünüyorum.
•••••£>ı önemli sorunun yönetim olduğun-
dan söz ettiniz. Türkiye'de spor yönetimi çok
eski bir yasa ile düzenlenmiş. Bu düzenleme
fahri hizmet ve amatör spor anlayışına daya-
nıyor. Halbuki hemen hemen her spor dalın-
da bir profesyonellik oluştu. Oyuncular, ant-
renörler, hatta hakemler bir ölçüde profesyo-
nelleşti. Bu çağdaşlaşmak için belki de zorun-
lu. Bu bir çelişki değil mi ve bu sistem yürür-
lükte kaldıkça yönetim ve planlama sorunları
nasıl çözülebilir?
Siz de hatırlarsınız, bizim kuşaklar sporu
amatör olarak yaptı. Çalıştırıcılar için de aynı
durum vardı. Ama ister beğenelim ister beğen-
meyelim artık değişik bir durum var. Sadece
voleybol dalında işini kendine meslek edinmiş
yüze yakın antrenör sayabilirim. Sporcular da
bir taraftan öğrenimlerini sürdürüyorlar, ama
küçümsenemeyecek maddi olanaklardan da ya-
rarlanıyorlar. Şimdi bu Fıilen profesyonelleşmiş
oyuncu ve antrenörleri yönlendirecek, gerekli
organizasyon ve planı yapabilecek yönetici kad-
roya bakıyorsunuz. Amatör ve uzman değil, si-
yasi bağlantılanm kullanmayı ön plana alabi-
liyor. Bu durumun büyük bir kopukluk ve tı-
kanıklık yaratmaması mümkün değil.
Bence fahri olarak yürütülen federasyon ya-
pıları ile değinmeye calıştığım sorunların üs-
tesinden gelmek olanaksız. Tabii bu sistemin
politize olması da ayrı bir sorun. Şimdi fahri
olarak görev yapan federasyon ne yapacak? 60
milyonluk toplumda o sporun gelişmesi için ge-
rekli organizasyonu yapacak, antrenör, hakem
yetişmesi için gerekli önlemleri alacak, bunla-
rın dünya standartlarını tutturmasını sağlaya-
cak, sürekli eğitim programlan uygulayacak ve
spor dalında uluslararası başan amaçlannı be-
lirleyip ona gören planlamaya girecek. Fahri
olarak görev yapan ve uzman olmayan bir kad-
ro bu yükün altından kalkabilir mi? Tekrar edi-
yorum, Türkiye'nin sporda evrensel olarak ge-
ri kalması esas olarak bu dar boğazdan kay-
naklanıyor kamsındayım.
i diğer ülkelerde yönetim sorunu
nasıl çözü'lmüş, siz uygulamaları biliyor mu-
sunuz?
Okullarımızda doğru dürüst spor yapılmıyor.
Zaman zaman bazı liselerimizin dünya şampi-
yonu olduğu yazılıyor. Ben bunlan çok ciddi-
ye almıyorum, toplumun dışarıdaki başan öz-
lemi nedeni ile abartmalar yapılıyor. Ortaöğ-
çagımn başHidaki AmerikanrTürk ya
Rus çocuğu arasında zaten büyük bir fark yok.
önemli olan o çocuğu yaptığı, yetenekli oldu-
ğu dalda dünyanın en iyisi yapabilmek.
Eskiden okullar ile kulüpler arasında daha
sağlıklı ilişkiler vardı, okullardan beslenilme-
ye çalışılıyordu. Şimdi bu tersine döndü, ku-
lüplerde parlamaya başlayan genç ya da yıldız
düzeyindeki sporcular belii liselerde toplana-
rak dışanda başarı kazarulmaya çalışılıyor ama
bu bir tür kendini aldatma oluyor. Birkaç branş
dışında, dünyanın her yerinde spora başlama
çağı 10-11 yaş, yani ortaöğretim. Ortaöğretim
kurumlan sponın ana kaynağı olmalı. Ama hiç
kimse Türkiye'de okullarda spor yapıldığını id-
dia edemez. Altyapıyı kulüpler oluşturmak zo-
runda kalıyor. Yani çöcukları alacaksınız, ai-
leleri ile ilişki kuracaksınız, eğitirken bir taraf-
tan da öğrenimleri ile meşgul olacaksınız. Her
çalıştırdığınız 10 çocuktan yaklaşık ancak 2 ta-
nesi en üst düzeyde şampiyonluk sporu yapa-
cak kadar başarılı eıkacak.
Görüyorsunuz bu çok zor ve zahmetli bir iş.
Bu nedenle kulüplerimiz kolay yolu seçiyor, ül-
kemizde giderek soysuzlaşan profesyonellik de
bunu teşvik ediyor. Kulüpler uzun vadeli ve
zahmetli yatırım yerine en iyi oyunculan bü-
yük paralar ile bünyelerinde toplamaya yöne-
liyor. Kulüplerin altyapı çalışmalannı ihmal et-
meleri ile oyuncu sayısı azahyor ve sayılan aza-
lan iyi oyunculann fiyatları hızla artıyor. Or-
taya fasit bir daire çıkıyor ve giderek oyuncu-
lara daha fazla ödemek zorunda kalan kulüp-
ler dayanılmaz bir yük altında kalıyor.
^HK^MEfendim bugün milli ligde oynayan bir
bayan voleybolcunun ortalama yıllık fiyatının
150-200 milyon lim olduğu söyleniyor. Bu doğ-
ciddi bir toplumsal rahatsızlık belirtisi olduğu-
nu düşünüyorum. Belki bayanlar arası maçla-
ra okulların kız öğrencilerini topluca getirmek
gibi önlemlere başvurmalı. Böylece seyirci ço-
cuklar da spora daha fazla heves duyabilir. Gö-
rüyorsunuz bütün sorunlann çözümü geliyor
organizasyon ve yönetime dayanıyor.
Efendim son yıllarda voleybolumuz-
da bir de glasnost etkisi var, hemen hemen her
takımda Sovyet sporcuları ve çalıştırıcıları var.
Ben bir voleybol seyircisi olarak örneğin Ma-
rina'yı izlemekten büyük bir keyif duyuyorum,
ama bu glasnost sporcularının gerçekten bir
katkı sağladığını düşünüyor musunuz?
Ben kesinlikle yabancıoyuncuya karşı deği-
lim, zaten Türkiye'de çok uzun zamandan be-
ri yabancı oyuncu ve teknik adam kullamlıyor.
Kaliteli yabancı oyuncu ile beraber ya da karşı
karşıya oynamak bizim oyunculanmız için çok
iyi bir eğitim oluyor, Avrupa kupalannda da-
ha iyijn^cadelejilebiliyoruz ve seyir açısından
üst düzeyde bir performans sağlanıyor. Sovyet
sporculan ise bir rastlantı, eskiden yakınlığı ve
makul maliyeti nedeni ile daha çok Bulgar
oyuncu getirilirdi. Şimdi Bulgarlarla ülke ola-
rak sorunlanmız olduğu için Sovyet sporcula-
nna yöneldik, ama galiba yine ölçüyü kaçır-
dık.
Halbuki önümüzde bir de basketbol dene-
yimi vardı. Basketbolda yabancı oyuncu çeşit-
li sahtekârlıklara, kâğıt üzerinde alelacele va-
tandaşlık vermeye yönelince, biliniyorsunuz bir
dokuz artı bir kuralı getirildi. Şimdi voleybol-
da da sahte evlilikler, uyduruk gerekçelerle
Türk vatandaşı yapma gibi girişimler var. Bu-
nu toplanıp, tartışıp bir düzene bağlamak ge-
rek. Sahtekârlık, voleybolun, kulübün saygın-
lığını zedeliyor.
Sonra yabana oyuncu seçiminde dikkatli ol-
mak gerek, yabancı oyuncu mutlak başarı sağ-
lamıyor. Bakın play-off maçlarına altıncı ola-
rak katılan Yeşilyurt takımında Çekoslovak
milli takımımn oyuncusu oynuyor ya da play-
off maçlarına katılma hakkı kazanamayan En-
ka'da son olimpiyat şampiyonu olan Sovyet ta-
kımından bir elemanın oynadığını hatırlamak
gerek. Tabii bizim oyunculara göre çok daha
iyi oyunculan çok daha ucuza getirebilmek de
yabancı oyuncu furyasıru hızlandırıyor. Ama
fiyatların böyle astronomik hale gelmesine de
kolayı seçen kulüp yöneticileri yol açmıştı.
Dünyaya açılmak diyorsak yabancılann Tür-
kiye'de oynaması gerek, ama bunu soysuzlaş-
tırmadan akılcı bir sistemle düzenlememiz la-
zım. Bence bu düzenleme için de kulüplerin ve
federasyon yetkililerinin bir araya gelmesi, ko-
nuşarak, tartışarak bir düibn oluşturması yo-
luna gidilmeli.