18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 MART 1991 HABERLER CUMHURÎYET/1 30'a yakın dil ve lehçe konuşuluyor Türkfye 'dillere9 destanDilbilimciler, Kürtçe dışındaki dillerin Arapça, Türkçe ye Farsçanın etkisiyle temel özelliklerini yitirdiğini sayunuyorlar. Türkiye'de halen kaç dilin konuşulduğu tam olarak saptanmış değil. Türkiye'de konuşulan diller üzerinde görüş birliği sağlanmış değil. Bazı dillerin kökeni konusunda 'politik uygulamalar' doğrultusunda farklı görüşler ortaya atılıyor. AYŞE SAYIN ANKARA — Türkiye'de ha- len 30 civannda dil ve lehçe ko- nuşuluyor. Ancak bu dillerin çoğunun, kültürel ve bilimsel anlamda kullanımına izin veril- memesi nedeniyle, kullanımının giderek düştuğü belirtiliyor. Dilbilimciler, Kürtçe dışında- ki dillerin, Arapça, Türkçe ve Farsçanın etkisiyle temel özel- liklerini yitirdiğini savunuyor- lar. Turkiye'de halen kaç dilin konuşulduğu tam olarak sap- tanmış değil. Bazı dilbilimciler en az 20 farklı dil ve lehçe ko- nuşulduğu konusunda göruş birliğine vanyorlar. Kürtçe dı- şındaki dillerin birçoğunun da uygulanan devlet ve kültur po- litikaları sonucu kullanımının hızla duştüğu yaygın göruşler arasında. Hacettepe Üniversitesi öğre- tim uyesi dilbılimci Prof. Dr. Ahmet Kocaman, Türkçe dı- şındaki dillerin, kültürel, bilim- sel, edebiyat alanmda kullanıl- ması durumunda işlev kazana- cağını ve yaşayabıleceğini ifade ediyor. Dili yasayla serbest bı- rakmanm çok fazla bir şey ge- tirmeyeceğini savunan Koca- man, "Dilin, kiiltürei vc bflim- sel alanda kendisini kanıtlama- ya olanak tanınması gerektigi- Türkçe dışında başka bir anadili olduğu, bunlarm yoğun olarak nerede yaşadığına ilişkin akade- mik duzeydeki araştırmalar çok sınırlı. Dilbilimciler, bu eksikli- ğin devletin "dil" konusunda- ki araştırmalara yaklaşımından kaynaklandığım ifade ediyorlar. Farklı anadile sahip vatan- ne" dikkat çekiyor. Türkiye'de konuşulan diller üzerinde göruş birliği sağlanmış değil. Bazı dillerin kokeni konu- sunda "politik uygulamalar" doğrultusunda farklı görüşler ortaya atılıyor. örneğin Türk Kultürünu Araştırma Enstitüsü Yayınlan arasında çıkan Hayri Başbuğ'un " Z a z a ve daşlann göçler sonucu Türki- Kurmanclar" adlı kitabında bu ye'nin hemen her yerine yayıl- iki topluluk "Türk boylan" dığı ifade ediliyor. Bu dil veleh- olarak tanıtılıyor. Başbuğ, çelerden bazılarının yoğun ola- Kürtler için de "Kürt Türkleri" rak konuşulduğu bölgeler şöy- deyişini kullanıyor. Başbuğ'a le sıralanıyor: göre Zazaca ve Kurmanc "kok- Çerkesce: Kocaeli, Adapaza- leri asırlar öncesine dayanan rı, Eskişehir, Kahramanmaraş, Türkçenin birer lehçeleri." Artvin, Tokat, Sıvas. Turkiye'de ne kadar kişinin Abhazca: Adapazan, Kocae- li, Kars dolayları. Sttryanice: Mardin. Kürtçe: Yoğun olarak Güney- doğu Anadolu Bölgesi olmak üzere Kars'ın guneyinden itiba- ren Doğu Anadolu Bölgesi. Arapça: Hatay ve Güneydo- ğu Anadolu Bölgesi. Zazaca: Bingöl. Tatarca: Ankara, Eskişehir, Adapazan, Bursa. Pomakça: Trakya, Ada- pazan. Arnavnlça: Kocaeli, Bursa. Gürcücc: Trabzon, Bolu (Düzce), Artvin, Adapazan. Ermenice: tstanbul ve lç Anadolu Bölgesi'nde bazı yerlerde. Ladino: İstanbul. Rumca: tstanbul, Izmir, Bod- rum, Doğu Karadeniz. Asurca: Mardin, Cizre. Lehçe: İstanbul. Gagavuzca: Trabzon. Farsça: Irak sınınna yakın bölgeler. Kırtice (Çingenece): Edirne çevresi. Lazca: Trabzon, Artvin, Rize. Azerice: Kars. Değişik yörelerde çok az ko- nuşulan dil ve lehçeler ise şunlar: "Inbca, Kırdaşca, Kımtanca, Ozbekçe, Kırgızca, Kazakça, Karaçayca, Türkmence." Mjlletyekffl milleti dinlemiyorANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — TBMM Dilekçe Komis- yonu, yuzlerce dertli vatandaş için Meclisin "Marko Paşa"sı olmaya devam ediyor. Dayak yiyen öğrencılerden "evlendir- me yardımı" isteyen bekâr me- murlara kadar yuzlerce vatan- daş, sorunlannın çözümünü ko- misyondan bekliyor. Ancak Di- lekçe Komısyonu'nun, sorunlu vatandaşlara verdiği yanıt hep aynı. "Geregi düşünüidü" diye başlayan yanıt mektuplan, "Komisyonumuzca bir işlem yapümasına mahal görulmedi- gine karar verildi" diye bitiyor. Dilekçe Komisyonu, 27 şubat tarihli karar cetvelinde yer alan kararlarında da 161 dertli va- tandaşa aynı yanıtı verdi. Bu va- tandaşlann dilekçelerı de Mec- lise ne tur yakınmalarına yansı- dığının ve Meclisten ne gibi çö- zümler beklendiğinin örnekleri olmaktan başka bir işe yarama- dı. Olumsuz karşılık verilse de milletvekillerini vatandaşların belli başlı sorunlanndan haber- dar eden dilekçelerden bazıları dan" yakınan kuşçu M. Ocak- tan, "aynı yerdeki çoluk çocuğu- nun can güvenliğinin sağlan- ması" için yardım bekliyor. — Bafra örencik köyünden Aydm Yılmaz ise dilekçesinde, "yasalara ve anayasaya aykın olan Orman Kanunu'nun bir an önce değiştirilmesini" istiyor. — Dilekçe Komisyonu'na başvuran Avukat Burhan Apay- dın, 12 Eylül 1980'de Türk Si- lahh Kuvvetleri adına devlet yö- netünine el konularak cumhuri- yet rejiminin ve anayasal duze- nin ortadan kaldınldığını, insan hak ve özgürlükierioin hiçe sa- yılıp TBMM'nin feshedildiğini belirterek, böylece "Atatürk'un en büyük siyasi eserine darbe in- dirildiğini, hukuka bağlı devlet prensibinden aynlarak keyfı ni- telik taşıyan kanun çıkarıldığı- nı, kendi sorumsuzluklannı sağ- lamak bakımından da 1982 Anayasası'na geçici 15. madde hükmünün konulduğunu" sa- vunuyor. Apaydın, 12 Eylul ha- rekâtını gerçekleştirenlerin yargı Yerel makamlardan umudunu kesen vatandaşlar TBMM Dilekçe Komisyonu'na başvuruyor. 'Kendilerine gelince bir saatte yasa çıkaran' milletvekilleri ise genellikle bu başvurularla ilgili 'işlem yapmaya mahal görmüyor) şöyle: " — İstanbul Tarabya'dan İl- hami Saggöz, "bırahanesinin belediyece haksız olarak kapatılmasından" şikâyet edi- yor. — Ağn Doğubeyazıt Lisesi'n- den Ekrem Eryılmaz ve arka- daşlan, "okul müdürünün ken- dilerine dayak atmasından" ya- kınıyor. — Bilecik'ten Necmi Iman, Necip Iman ve Mustafa Avcı, "kendilerini nezarete alarak iş- kence ettiklerini öne sürdükleri Asayiş Şube Müdürü hakkında yasal işlem yapılmasını ve can güvenliklerinin sağlanmasını'' istiyorlar. — Kars'ın Hanak ilçesinde kasap dükkânı bulunan Seyful- lah Balcı, "kazancının geçimi- ne yetmediğini, bu nedenle Bağ- Kur prim borcunu ödeyemedi- ğini, ödemesine de olanak obnadığını" belirterek bu konu- da yardım umuyor. — Hendek Yeni Mahalle'den Ismet Erol ve arkadaşlan ise "çocuklarını 2.5 kilometre uzaktaki ilkokula göndermek zorunda olduklannı" kaydede- rek "mahallelerinde yeni bir okul yapılmasını" istiyorlar. — Komisyona Almanya'dan dilekçe göndererek "Kayseri Tomarza kazası Özlüce köyun- deki koyunlanmn çalınmasın- önune çıkarılıp yargılanmaları için geçici 15. maddenin kaldı- nlmasuu istiyor. — tstanbul Yenikapı'da tu- ristik yerde çay bahçesi işleten Mehmet Aü Kalemci, "turistle- rin gereksinimlerinin karşılana- bilmesi için alkollü içki sayılan bira yasağının kaldınlması için yasal duzenlemede bulunulma- sı" talebini iletiyor. — tstanbul Bakırköy'den ts- rafil Yiğit, sürücu kursu ücreti- ni ödeyecek guçte olmadığı için ehliyet alamamaktan şikâyet ediyor. — İstanbul Kadıköy'den Re- fik Bekler dilekçesinde, "kendi- lerine gelince bir saatte yasa çı- karan milletvekillerine" sesleni- yor. Süper emeklilerinin duru- munun ne zaman düzeltileceği- ni soruyor. — tzmir Basmane'den tsken- der Bektaş, evlenememekten şi- kâyetçi, Bektaş "bekâr memur- lann evlenmelerini kolaylaştır- mak için evlenme yardımı adı altında ek bir ucret verümesıni" talep ediyor. — tstanbul Üskudar'dan Mustafa Sevilen'in derdi ise bo- şanamamak. Sevilen, Medeni Kanun'un boşanma ile ilgili "üç sene ayn yaşayanlar" ibaresinin boşanmayı gecikıirdiğini vurgu- layarak bunun "bir sene ayn yaşayanlar" biçiminde değişti- rilmesini öneriyor. \ Ankara Havagazı Fabrikası, fuze duşmuş kent göruntusunde şinvdi. Dogalgaz fabrikjmın pabucunu dama atınca, ipçBer de dogalgaz tycisi olmıış. (Folograf: Rıza Ezer) Fabrikanın ne havası kaldı ne de gazı1930 yılında kurulan Ankara Havagazı Fabrikası, başkentin ilk sanayi tesisiydi. Geçen sene üretimi durduran fabrika, yavaş yavaş yıkılıyor. IŞIK KANSU ANKARA — Ateş tuğlalan soğudu önce. Silindirik gazometre şişinemedi gökyüzune. Sıcak fabrika damındaki guvercinler, yu- valannı silolara taşıdılar. Maltepe'deki 61 yulık Ankara Havagazı Fabrikası, SCUD düş- müş kent göruntusunde şimdi. Doğalgaz, havagazının pabucu- nu dama attı ya bir işçi, yuzlerce derece ısıdaki ocakların üze- rinde yürüdüğu potinlerini bırakmış da gitmiş. Kim bakacak 1200 derece lava? Kaynakçı, gözlüğünü unutmuş da gitmiş. Havagazı fabrikasımn kömür tozlu merdivenlerini tırmanı- yoruz. Burnumuza keskin kokular geliyor. "Fabrika ölü gazla- nnı bırakıyor" diyorlar. Fabrikanın son soluğu. 1929'dan bu yana homurtularla, içinde tonlarca maden kömürü yakmış fab- rika, dayanamamış, dışarıdaki soğuğa. Temelleri çatlamış. Buharlı ve elektrikli turbinler durmuş. Kenarda 2 nolu vardi- ya ustası Adnan Kıhç'ın 25 Eylül 1989 gecesi tuttuğu not, ça- mura ve toza bulanmış: "Ocaklarda şarj aksamalan olmadı. Büyük sayaç durdu." Havagazı fabrikasımn 200 işçisi, doğalgaz işçisi olmuş. Fab- rikada yalnız işletme ustabaşısı Ali Rıza Yümaz kalmış. 1966'da girmiş bu fabrikaya Ali Rıza Yılmaz. "Temiz havada hfllâ ka- fam ağnyor" diyor. 62 yıl Ankaralının yemeğini pişiren, bebe- lerin ilk banyosunu ısıtan havagazı fabrikasımn şalterini nasıl indirdiğini anlatıyor: "27 Haziran 1990 gûnü saat 14.00'te şalteri indirdik. Birden sessizlik çöktü her >ere.Hani insanın nefesi biter ya, kalbi du- rur ya. Övle bir şey. Huzun duydum, üzüldiun. 10-15 gön ses- sizlik bana zor geldi." Ankara Anakent Belediye Başkanı Murat Karayalçın'ın ise çocukluğundan iki iz kalmış: "Her gfin Gazi Lisesi'ne giderken hafızamda kalan iki siluet- ten biri o büyük vinç, digeri silindirik gazometre. Bu fabrikaya yeni bir kullanım biçimi verecegiz. Orasının, ticari ve kültürel etkinliklerin yapüacağı bir mekân haline gelmesi duşüncesiade- yim." Doğu Avrupa'daki gelişmeler karşısında ortaya çıkan çatlak, Körfez savaşı sonrasında daha da derinleşti AT kimlik bunalınıı vasıvorSABETAY VAROL BRÜKSEL — Avrupa Topluluğu'nun her alanda "kimlik bnnalımı" yaşadığı ifade edili- yor. Körfez savaşı öncesinde lngiltere hariç, ge- ri kalan on bir üye ulke arasında izafi de olsa "uyum ve getecege guvenk bakma" duygusu hü- küm surüyordu. Bu duygu şimdi, yerini ciddi bir şekilde "her kafadan farklı bir ses çıkan ve ge- leceğe kuşkuyla bakılan" bir ortama bırakmışa benziyor. Irak'ın Kuveyt'i işgal ettiği 2 ağustos öncesinde, Avrupalılar kendi geleceklerini, iki süper gücunkinden ve Japonya'runkinden cok • kıı Avrupa'da 'ulus devletler' kendi geleneksel politikalarına dönüyor. AT üyeleri, Orta Avrupa'daki hızlı dönüşümler ve Körfez savaşının etkileriyle, her konuda birbirlerinden kuşkulanır oldular. daha parlak görüyorlardı. Avrupa birçoklan için "yüksekn giiç"tu... Bir anda patlak veren Kör- fez krizıne "12'ler" olarak taraf olma konusun- da gösterdikleri "yetersizlik" her şeyi bir anda tersine çevirdi. Şu anda görünen o ki Avnıpa'nın eski "ulus- devleüer"i hızla kendi geleneksel politikalarına Banyoların ve mutfakların Ferdi Kredi ile yepyeni olduğunu bilenlerden misiniz, bilmeyenlerden mi? Yapı Kredı'den, ev eşyası için. elektronik eşya için, tatil için, eğitim için. sağlık için. evlilik için. istediğiniz her şey için. 1.5 milyon liradan 15 milyon liraya kadar Ferdi Kredi alabilirsiniz. Aldığınız krediyi Yapı Kredi'ye, aylık taksitlerle. 3 ayda. 6 ayda. 9 ayda ya da 12 ayda ödeyebilirsiniz. Ferdi Kredi Yapı Kredi'den almır. Bilenler Yapı Kredi'ye geliyor! YAPI^CKREDi "hizmette sınır yoktur" M dönüyor. Bir yandan ABD'nin "savaşın tek ger- çek sahibi" olarak ortaya çıkması, hem ulusla- rarası ekonomik ilişkiler cerçevesinde hem de Or- tadoğu sorunlanna bulunacak çözümler konu- sunda VVashington'un, Avrupahlara birçok şe- yi "dayattıracafı" önyargısmın uyanmasına ne- den oluyor. öbür yandan, Batı Avrupalı ülke- ler, Orta Avrupa'daki hızlı dönüşümler ve Kör- fez savaşımn etkileriyle kendi aralannda her ko- nuda birbirlerinden kuşkulanır oldular. Daha da ilginci, AT'nin üç değişik kurumu olan, "Kon- sey", "Komisyon" ve "Parlamento"su, kendi aralannda önemli gerginlik işaretleri veriyor. AT Komisyon Başkanı Jacques Delors, Unı- guay'da devam eden GATT (Uluslararası Güm- rük ve Ticaret Hukuku Anlaşması) göriişmele- rinde Avrupahlann ABD'ye İcarşı körfez sava- şının sonuçİarı yüzünden direnememesi halinde, "birlik sınavından başları öne efik çıkacaklannı" söylüyor. Delors, Körfez savaşı sonrası ticari ve ekonomik güçler dengesinin ABD lehine bozulduğunu da belirtmeyi ihmal et- medi. Temmuz ayında Londra'da yapılacak ve 7 sanayileşmiş ülkenin bir araya geleceği zirve- de de (G-7) ABD Başkanı George Bush'un, es- kiye oranla çok daha "yüksek sesle konuşaca- ğj", AT Komisyonu'nun GATT görüşmelerini yürüten görevlisi Hugo Paemen tarafından açık- ça belirtildi. Siyasi dtizey Siyasi düzeye gelince, Avrupalılar ABD önün- de eski güçlerinden çok şey kaybetti. Örneğin Ka- raibler'deki Fransız Martinik adasında George Bush'u kabul eden Fransa Cumhurbaşkanı Fran- çois Mitterrand, Ortadoğu konusunda uluslara- rası konferans toplanması fikrinde eskisi kadar ısrarh olmayacaklannı ve ABD Dışişleri Baka- nı James Baker'ın çabaları sürerken "parazit" yapmaktan kaçımlacağı ifade edildi. Bu arada gene Fransa, Dışişleri Bakanı Roland Dumas'- mn ağandan. "Genenü De Ganlle'ün tezi ohu Fransız Arap Poliükası ' görüşünün bir "milos" olduğunu ilan ederek bu alanda 25 yülık bir ta- buyu yıktı. Aynı Fransa, önümüzdekı nisan ba- şında 12 ülke liderinin savaş sonrası ortaya çı- kan durumu değerlendirmek üzere bir araya ge- lip görUşmeleri için bir zirve konferansı çağn- sında bulundu. Ancak gözlemciler, Avnıpalıla- nn Ortadoğu sorunlanna cözüm bulmaktân çok savaşın etkisiyle kendi aralannda doğan catlak- ları gidermeye çalışacaklannı ileri sürüyorlar. Körfez savaşı sonrası Paris, Bonn'la Londra'- nın yeni bir eksen oluşturacağından kuşku du- yuyor. Almanya ile lngiltere başbakanlan Hd- mut KobJ'la John Major, geçen hafta bir araya geldi. tkili zinede bu iki büyük Avrupa başken- tinin en azından, Avrupa siyasal ve ekonomik birlik sürecini "yavaşlatma" bazında aynı kay- gılan paylaştığı belli oldu. öte yandan "savaf dışı" kalan Almanlar, oteden beri deniz aşın ih- tiraslan olan lngiltere ve Fransa'nın geleneksel Paris-Londra eksenini oluşturarak Almanya ve Japonya'yı savaş sonrası pazarlardan mahrum etmek isteyebileceklerinden kaygıh. Londra'nın tüylerini dikendiken eden tkinci Dünya Savaşı sonrası Bonn-Paris ekseni de henüz can vermiş değil. Son gunlerde, bu ikili ya da uçlü kuşkulara bir yenisi eklendi. Avrupa'mn üç büyük gücü- nün, geriye kalan ulkeleri devre dışı bırakarak siyasal Avnıpa'yı "Paris-Bonn-Londra" üçge- ni içinde gerçekleştirmek isteyecekleri korkusu birçok ülkede ağır basar oldu. Gerçekten de 12 sesli bir dış politika saptamaktansa üç büyük ara- sında bu işi çözmek çok daha kolay olacak. An- cak ttalya, tspanya, Belçika gibi ülkeler bu üç- lü uzlaşmanın kurbanlan olmaktan korkuyor. AT'nin kendi kurumlan arasında gözlenen gerginlikler kimlik bunalımınm boyutlannı da- ha açık biçimde sergilıyor. Avrupa parlamento- sunun varhğını hükumetlere kabul ettirme çaba- ları giderek daha az yankı uyandınyor. Toplu- luğun yürutme organı olan Komisyon Başkanı Delors, eskiye oranla çok daha açık bir dille ln- giltere Başbakanı ya da Alman Merkez Bankası başkanına çatabiliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle