22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumburı>et Matbaac-lık ve Gazeteuiık Turk ^ o n ı m Şırkctı adma Nadır N ı * 0 Genel >avın Muduru Hasan Cenal. Mueisese Muduru LmıiK Lsakllgii. Yaz' lşltn Muduru Oka» Gontnsın. 0 Haber Vierkezı Muduru YatcıB Bayer, Savia Duzenı ^onetmenı Ali \car 0 Temstlc ter AhmclTaı. IZMIR Hikm»! <,tlınkıv,. ADAS\ Çttm K Po*t[ ka Crtal BulaagK. Dii Habericr trgaa ••k». Ekonocnı CCBCU Tartaa I* Sendıka şakna KcMci, KU]!L Uıanbul Haberler l u « l kocvk. Egıtım Gcacay Ş«JİM. * U " HabCTkrı Nccdd DofaB. Spor Danısn-anı Abddkadir *«• [ Vı ^u'Lar k ı n a (ak>ka> Aras ınru >•*• Alpa,. Dıudime tMnHak Yincı 0 koortlıııalot Abatl koraku 0 Malı Ij.er tnU Lrlu. 0 Muhavrts Bafcal Vtacr 0 Bulıe PlanUnu Sofl Ouuatacotlı 0 Ret ım v » Tona 0 Ek taıınlar Hsl>a \k«ol 0 Idarc Hasnia G«KT 0 .>le'me Oadtf Çrtik 0 Bılgı ls i «n N»rf IMJ 0 Pc-^onct v VtzKi» AnrWfc Baikan NadırSadl OH» AkM. VMo. k n . H s u t*aıl. Hika« Çrlmluff. Oka) Go«raıa« L|w Mraca. t l a » V l c k All S m > Akarl T» Basan ** Ya^a/L Cumhunveı MaıbMCılık vt Gaw*ecıiık TAŞ Türkocajı C*d 39 *! 343W l« Pk : « Isunbul Ttl «12 05 0« (20 haıl Tikı 22M6 Fa» (I) 526 60 '2 0 Burotar AakanL Zıva Gûkalp Bl\ InküapS No 19 4 Tt! 13] I! 4! 47 Tde* 42344. Fax (4) 133 05 65 0 lıair. H Zıva Bl> P52 S_ 2 3 Td H 12 30 Tsk» "2359 Fax <51> 19 53 60 0 AdMa Inonu Cad 119 S No 1 tU( I, Td 19 V «2 (4 ha') Tekx 62155 h ı (*M) 19 25 ">t TAKVİM: 17 MART 1991 Imsak: 4.41 Guneş. 6.06 öğle: 12.17 lkindi: 15.39 Akşam: 18.19 Yatsı: 19.38 CARLOS SAURA — 10. Ulusiararası tstanbul Film Festiva- li'nin açıhşını yapan Saura'ya göre tstanbul, düşler ve gizem- ler kenti. "Kente ayak basar basmaz bunu hissettim" diyor İspanyol yönetmea. (Fotograf: tbrahim Giinel) Ispanyolyönetmen Carlos Saura' Filmlerimi çok sevmemATtLLÂ DORSAY Carlos Saura... Sinema Gün- leri'nin ilklerinden birinde "Kanlı Düğün"le,"Carmen"- le tanıdık onu... lspanyoi mü- ziğine, "flamenco"ya ve de depdeğışik bir sinemaya olan özlemimizden dolayı da hemen sevdik, bağrımıza bastık. öyle ki AFA Yayınlan'nın çağımız sinemacılanna ayırdığı o çok hoş sinema dizisinin ilk kitabı bile, bir Carlos Saura kitabıy- dı. Sonra (TV'de oynayan) ki- mi ilk dönem filmlerini, "Av- LaCasa"yı, festivalde ise, kimi Franco dönemi yapıtlannı, son filmlerinden "Çabuk, Çabuk"u, "Büyiilü Aşk"ı, "EMorado'yu da keşfettik. Ve işte şimdi bu buyuk sinema us- tası, birkaç günlüğüne aramız- da, kendi deyışiyle "düşler kenti isUnbul'da"... Ve işte onunla neredeyse ayağının to- zuyla yaptığımız konuşmanın sıcağı sıcağına bir dökümü... — tspanyol sinemasının bü- yttk adianyla, Berlanga, Bar- dem ve de Bunuel'le sizin sine- manızın baglan neler? SAURA — Benı asıl etkile- yen Bunuel olmuştur. O ben- den çok daha önceki bir kuşak- tandı. Ve sanırım tüm İspanyol sinemasının gerçek hocasıydı. — Sizin sinemanız, Bunuel'- io gerçeküstücülüğiınden izler taşıyor kuşkusuz. Laura del Sol benim keşfimdir. Carmen rolü için düzinelerle genç kızı denedik. Laura, ilk karşımıza gelen kızdı. Acaba daha iyisi çıkar mı diye devam ettim. Ama çıkmadı. Franco döneminde herkes gibi ben de sayısız estetik, politik ödün verdim. SAURA — Evet, sanırım. — Peki, tttm İspanyol sine- macılarında görülen bu gerçek-üstucü tutkunluğunu, gerçekfc iç içe diışsel öfeleri na- sıl açıklıyorsunuz? SAURA — Bu bizim kültu- rümüzden geliyor. Daha 17. yüzyıun İspanyol yazımnda, Cervantes ve benzerlerinde de bu vardı. Düş öğeleri, bellekle oyunlar... Belki biraz da İsla- mın ve Ispanya'da onca izler bırakmış olan Arap külturuniin de bunda etkisi olabilir. — Bir Fransız yazarı, sizin özelıikie ilk dönem sinemanız için "düşsel gerçekçi" deyimi- ni kullanıyor? SAURA — Bu tür tanımla- malar her şeyi kapsar, her an- lama gelir. Benim fılmlerim hep döneminin politik, toplum- sal İspanyol gerçeklerinden kaynaklanmışlardır. Bu anlam- da, en geniş anlamıyla gerçek- çidirler. Ama gerçekçilik de her yana çekilebilen, içine her şe- yin konulabildiği bir tanımla- ma... Ben zaman zaman nere- de olduğumu, ne yaptığımı, si- nemamın nasıl tanımlanabile- ceğini bilemiyorum. Ama eleş- tirmenler, bunu benim adıma yapıyorlar!.. — Gençlik sorunlarıyla sine- maya başladınız. İlk filminiz "Los Golfos'ta ele aldığınız bu sorunlara, uzun zaman son- ra "Çabuk, Çabuk"la yeniden döndünttz. İspanyol gençtigi de elbette sorunJu bir gençlik? SAURA — Kuşkusuz. So- runlan her yerdeki gençliğin sorunlanyla büyuk benzerlik taşıyor. Ben fotografçılıktan ve kısa filmden geliyorum. İlk fil- mimde iyi tanıdığım bir çevre- yi anlatmak ve belgesele yakın bir tada ulaşmak istedim. "Ça- buk, Çabuk" ise aynı gençliğin 20 yıl sonrakı haliydi: Ne ol- muştu ona, 20 yıl sonra sorun- lan aynı mıydı? Gazetelerin ve de yaşlı kuşakların gençlere karşı çok acımasız olduğunu, yalnızca alkol, tembellik, uyuş- turucu, yasadışı işleri haber ya- pan tüm bir medya anlayışının da yardımıyla, gençleri gerçek anlamda anlamaya çalışmadı- ğını duşünüyorum. "Çabuk, Çabuk"un kişileri gerçekten o hayatı yaşayan gençlerdi. Ve senaryo, her gun onların kat- kısıyla yeniden oluşuyordu. — Franco rejimi altında bir sinemacı olmak nasıldı? SAURA — Frankizmi tek bir tanımlamaya indırgemek olanaksız. Siz de böyle rejim- ler geçirdiniz, benden iyi bilir- siniz. Çok şey, giderek hemen her şey yasaktı. Cumhuriyetçi- ler savaşı kaybetmışlerdi. Bir milyon İspanyol, bir hiç uğru- na ölup gitmişti. Geçmişi bir- çok yönüyle anımsamak ve anımsatmak yasaktı. Kaybeden taraf, geçmişini, tarihini de yi- tiriyordu. Senaryolanmız daha çekilmeden sansüre uğruyor, her olay, her kişi ve davranışm hesabı soruluyordu. — Ama böyle dönemlerde sinemacüar söyleyeceklerini da- ha incelikli, iistu örtıilü biçim- de söylemeyi öğrenivorlar ga- liba? SAURA — Evet. Ama ben bu tür güçlükler olmadan açık- ça söyleyebilmeyi yeğlerim doğrusu!.. — Dünya sinemasında sevdi- ğiniz, sizi etkileyen sinemalar veya yönetmenler var mı? SAURA — Var tabii... Ama o kadar çok ki... Hangi birini sayayım? Sinemayı bütün ola- rak seviyorum ve çok filmden ve yönetmenden etkilenmişım- dir. — Müzikli filmler dönemi- nizden, Antonio Gades'le olan nimkrinizden soz eder misiniz? SAURA — Bu fümlerle İspanyol kultürünun, flamen- conun, danslann kökenlerine inmeye, tipik İspanyol olan bir şeyler yapmaya çalıştık. Bu açı- dan, bir anlamda deneysel sa- yılabilecek bu çabanın ulaştığı ııluslararası başan beni hep şa- şırtn. Anlonio Gades, olağa- nüstu kişıliği olan bir sanatçı. Bu filmlerin asıl başarısı ona ait. llki olan "Kanlı Dügiin", Gades ekibinin uzun yıllar oy- nadığı ve anık repertuarından çıkardığı bir gösteriydi. Ben, bunun uzerine bir tur belgesel çekmeyi duşünmuştüm. Genç- liğimde bale uzerine çok resim çekmiştim. Ama beni asıl çe- ken, provalardı. Çünkü prova- larda sanatçılann gerçek insan yanını, rolün oluşumunu, zaaf- ları ve eksiklikleri, savaşımı ve çabayı izleyebilirsiniz. Oysa asıl sahneye çıktığında, artık herkes bir kuklaya, kusursuz, adeta insan-üstü bir alete dönüşmuş- tur. Onun için ben "Kanlı Dü- giin"un temsilini değil, prova- larını çekmeyi denedim. Ama sonuç olarak ortaya belgesele de benzemeyen bambaşka, ga- rip bir şey çıktı. Ve herkes bu- nu çok sevdi. — Ya "Carmen"? SAURA — "Carmen" fark- lı bir deneydı. Operadan yal- nızca birkaç melodiyi almak, ustelik olayların akış sırasını al- tust etmek istedim. Karmaka- rışık bir yapısı vardı bu fil- min... — Ama sonuç olarak bir ka- osa değil, garip bir uyuma ulaş- mıstı. Bu deneyimier, aynca ti- (Arkası 14. Sayfada) 'MESAJ VERMEK, POSTACININ İŞt' VECDİ SAYAR'ın yazısı 7. Sayfada KAMERANIN ARDINDAKİ SENATÖR 7. Sayfada Fransız modacı Castelbajac, kış koleksiyonunda Italyan mutfağından yararlanıyor Haydi spagetti giyelim!NECLA SEYHUN PARİS — Neler var yeni modada?.. Gunün modası şu ara moda ya... DefUelere girip çıkıyoruz ya.. Önümüze gelen dost, tanıdık bunu soruyor. —Kısa kısacık etekler var gene, diyoruz. Kırmızılar, portakal turunculan, parlak sarılar, elma yeşüleri... —Ama onlar yazın da vardı, diye şaşıyorlar. Yaz renkleri değil mi bunlar? —Şimdi kış renkleri işte. Sorusuna bu cevabı alan bir dost, bu parlak, aydınlık, ışıkh renklerin savaşın karanhğını unutturmak için bir taktik olduğunu söyledi. Haklıdır belki, Körfez'in karabulutlarmı unutturmak için önümüzdeki kış modasında bir renk cümbüşu yaratmak istemiş olabilir modacılar. Ama renk ve zevk birliği diye bir şey yok ki günumüz modasında. Herkes ayn telden çalıyor. Italyanların bu parlak renk tutkusuna Paris'in baa modacıları katılıyor, bazıları katılmıyor. Kimilerinde karanlık renkler var, kimilerinde karanlık bir hava, kimilerinde karamsarhk. Givenchy gibi bazı modaalar ise doğa ile uyumu yeğliyorlar renklerde. Sonbahar renkleri koleksiyonunda ünlü modacının. Şu yerlerde sürünen kuru yaprakların şiirîi, tadına doyulmaz sarılan, kırmızıları, turunculan, yeşilleri... Evet, gene sarılar, gene kırmızı, gene yeşil ama sonbaharın gölgesi ile sanbahann şiiri ile. İnsan çılgınca şenlikli yeni modelleri görünce bazı modaalar da bunun gerçekten bir şeyleri unutturup dıkkatleri başka yöne çekmek olduğunu düşünüyor. Orneğin size önümüzdeki kış için cancan kızlannın kıyafetleri sunulsa ne dersiniz, bayram değil seyran değil. Nedir bu müzikhol havası. Chantal Thomass yapıyor bunu. Siyah jarse elbiselerinin geniş eteklerini tıpkı cancan kızJannınki gibi fujya, ku-mızı ya da sarı incecik volanlarla duble ediyor kıvır kıvır. Dorothee Bis kısacık, şiskin, kalın etekler yapıyor. Castelbajac balıklama Italyan mutfağımn içine dalıyor. Spagetti ceketleri, şalları inanıhr gibi değil. Fötrden kesilmiş makarnaJar modellerin her yarundan sarkıyor. Giyilir, giyilmez, kolay giyilir, zor giyilir. Ama bir kahkaha tufanı, ama bir alkış seli, ama bir cümbüş. Kahkahanın dışında ne var 91-92 kışında? Uzun etekler az ama var. Daracık, upuzun bazıları yanda yürek hoplatan yırtmaçlarla yukarı kadar açılan etekler. Moda uzun etekle flört ediyor. Bu flörtün aşka dönüşmesine vakit var daha. Ama şallar bir tutku. Her modacı kullanıyor. Saçaklı, püsküllü, işlemeli, metal zımbalı, makarnalı. Koleksiyonlarda kıyafetlere eş renkte çoraplar çekiyor dikkati. Kırmızı, turuncu, sarı, mor, yeşil... Bir de kıyafete zıt renkte botlar. Üstü tepeden tırnağa şıkır şıkır payetlerle işli. Givenchy böyle yapıyor örneğin. Simsiyah bir modelini, kıpkırmızı payetli uzun botlarla tamamhyor. Şaşırtıcı, baktırıcı... Dönüp dönüp baktırıa hem de. Ama hiçbiri karanhklan unutturacak guçte değil. Hiçbiri modaya yeni bir sayfa açamaz. Tüm çılgınhğına karşın hiçbiri bir bomba değil, hiçbiri ilerideki yıllarda modacıların esin kaynağı olmayacak hiçbiri tekrar ve tekrar gelmeyecek moda sahnesine. Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra diyorum, tüm moda çizgilerini altüst eden, solukları kesen, dünyayı sarsan o New Look'u nerede? Nerede o eski ustalar, nerede o eski bombalar. CASTELBAJAC KOLEKSİYONUNDAN — Fransız modacı Jean-Charies de Castdbajac'ın 1991-92 sonbahar- kışı için hazırladı|ı çok renkli püskilbı ceket, san minJ etek ve yeşil kazakla giyiliyor. Kıyafeti mavi keme* ve yeşil eldivenler tamamlıyor. (Fotograf: AP) Adnan Özyalçıner'in 1953'te başlayan ödül macerası Caıııbazlardan bahçe siııeıııalaruıa Adnan Özyalçıner, "Her ödül yararb. Ama bir yazar adına konulmuş ödüllerin ayn bir yararı var" diyor. REFİK DURBAŞ ~ Öykücü ve yazar Adnan Öz- yalçıner, henüz yayımlanmamış oyku kitabıyla yeni bir ödülün sahibi oldu. Daha doğrusu yeni yayımlanacak kitabındaki "Cambaz'ar Savaşı Yitirdi" ad- h öyküsüyle "1990 Haldun Ta- ner Öykii Ödiilü"nü kazandı. Özyalçıner'in ilk öyküsü 1953 yıhnda "Demet" dergisinde çık- mış. tşte bundan sonra ödül ma- cerası başhyor. "Sur" kitabıyla 1964te, "Gözkri Bagh Adam"- la 1978'de iki kez "Sait Faik Hi- kâye Armaganı"nı alıyor. "Yagma" ile 1972'de "Türk Dil Kurumu Hikâye Ödülıi"nü ka- zanıyor. Bunların dışında da ödülleri var Özyalçıner'in. "Çamlıca" adlı yazısı "Çagdaş Gazeteciler D*rnegi"nin incele- me, araştırma dalında 1980 yı- lının "Başank Gazetecisi Ödii- lü"ne, Sennur Sezer ile birlikte yazdığı "Keloglan ile Kose" öy- ku kitabı da "Sıtkı Dost Çocuk Edebiyatı Ödülu"ne değer bulu- nuyor. Özyalçıner ile Cumhuriyet'in düzeltme servisinie on yı!ı aşkın bir sure birlikte çalıştık. Bu ara- da Haldun Taner'i de tanıma olanağı buldum. Özyalçıner'e önce Haldun Taner'i soruyo- rum. "Haldun Taner'i genç yaşta iken tanıdım. Guzel bir rastlan- tı o yıllarda Edebiyatçılar Birli- ği'nin yönetım kuruluna girdim. Orada Taner'le birlikte çalıştık. Kuruldaki tek genç yazar ben- dim. Dostluğumuz, arkadaşhğı- mız oradan geuyor. Aynca Ta- ner Edebiyat Fakultesi'nde oğ- retim uyeliği yaparken ben de Turkoloji oğrencisiydim. 1959 yılları, bu sıralar... Devlet Tiyat- rosu Sophokles'in "Oidipus" pi- yesıni getirmişti Istanbul'a. Ama figuranları Ankara'dan buraya taşımamıştı. Taner o zaman ba- na 'Genç yazar arkadaşlarımız- dan birkaç kişiyi fıgüran olarak isteyelım' dedi. Ben de Kemal Ozer'i, Akşit Göktürk'u, Ülku Tamer'i Haldun Taner'in istegi uzerine tiyatroya gönderdim. Ben gidemedim, çunkü o sırada Cumhuriyet'te gece musahhihli- ği yapıyordum!' — Haldun Taner Öykii ÖdU- HALDUN TANER ÖYKÜ ÖDÜLÜ Özyalçıner ve Ay kazandı Kiiltiir Servisi — Bu yıl beşincisi gerçekleştirilen Haldun Taner Öykü Ödulu'nün sahipleri Adnan Özyalçıner ve Nurten ay dün The Marmara Oteli'nd düzenlenen törende ödullerini aldılar. "Cambazlar Savaşı Yitirdi" öyküsüyle Adnan Öyyalçıner, "Gizli Kalmış Bir İstanbul Masalı" öyküsüyle de Nurten Ay bu yılın ödulunu paylaştılar. Özyalçıner, ödulunu, istanbul Buyukşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen'den alırken, Nurten Ay'a odülunu juri uyelerinden Demet Taner verdı.Prof.Selçuk Erez, Oktay Akbal, Selim İleri, Prof. Dr. Emre Kongar, Demet Taner, Orhan Dunı, Prof. Dr. Tahsin Yücel, Prof. Dr. Şara Sayın ve Ahmet Oktay'dan oluşan Haldun Taner Öykü Ödülü jurisi Adnan Özyalçıner'i "gerek anlatım gerekse kurgusu açısından taşıdığı yetkinlik", Nunen Ay'ı da "arayışı, özellikleri ve biçim özeni" nedeniyle bu yılın ödülune değer gördu. Ödüller dün The Marmara Oteli'nde düzenlenen nan Özyalçıner ve Nurten Ay'averüdi. lİbrahim törenle Günel) lii'ne katılman nasıl oldu? "ödüle uç öykuyle katıldım. Koşullar bunu gerektiriyordu. Varhk dergisinde yayımlanan üç öykümu, yani "Cambazlar Sa- vaşı Yitirdi", "Son Tufan" ve "Küllük Nerede"yi gönderdim. "Cambazlar Savaşı Yitirdi" önceden hazırladığım bir kitap- tı. Ama ödül için beklettim. Ki- tapta bu üç öykünün dışında 1989'da yazdığım 2 oykü ve da- ha önceki yıllarda yazılmış 7 öy- ku daha var. Kitap tkinci Dün- ya Savaşı yıllanndan bugüne ya- şanan gunlerin öykülerini ıçeri- yorî' — Ödül alan öyküye gelecek olursak... "Adından da anlaşılacağı üz- re cambazların savaşı niçin yitir- diğini anlatıyor. Yani cambazla- rın yitişini, ortadan kalkışını... Bu anlatım siyah - beyaz eski bir fılm gibi göz önünden geçiyor. Zaten cambazlar ortadan kalk- tıktan sonra yerini bahçe sine- malan alıyor. Yani kısaca cam- bazlardan sinemaya geçiş günle- ri diyebiliriz!' Özyalçıner'in öyküleri yakın- da Can Yayınları arasında çıka- cak. Daha önce yayımladığı beş öykü kitabından üçü odül ka- zannuş, altınası daha yayımlan- madan. Peki ödüller uzerine ne- ler düşünüyor Özyalçıner? "Bana kalırsa her ödul yarar- üdır, ama bir yazar adına konul- muş ödüllerin ayn bir yaran var. O yazann edebiyattaki yerinin ve öneminin yanına ödül kaza- nan yazarı da eklemiş oluyor. Haldun Taner ödulu de tıpkı Behçet Necatigil ve Sait Faik Ödülü gibi önemli bir ödul. Yal- nız burada şu çıkıyor: Usta ya- zarlarla genç yazarlar bu ödül- lerde bir araya geliyor ve bana göre usta yazarlar burada hak- sız bir rekabet içine giriyorlar. Ama adını duyurmuş yazann da kimi zaman kendini sınaması, belki de kendini kamtlamak is- temesi doğal sayılamaz mı?" Özyalçıner "Cambazlar Sava- şı Yitirdi" oyku kitabından son- ra yeni bir kitap hazırlığında. Varlık dergisinde "Benim Söylencelerim" başlığı altında yazdığı öykuleri bir kitapta top- layacak. öykü dışında zorunlu olmadıkça yazı yazmamaya da kararlı... Bakalım yeni öykuleri hangi ödulün macerasını yaşayacak? Nurten Ay: Hep kendini için yazdım Nurten Ay, "amatör" bir yazar olduğunu, öykü konusunda hiçbir iddiası bulunmadığını söylüyor. "Şimdi tek korkum var" diyor, "Bundan sonra ne yazacağım, nasıl yazacağım?" Kültür Servisi — Haldun Ta- ner öykü ödülü'nü Adnan Öz- yalçıner'le paylaşan Nurten Ay, öykü konusunda hiçbir iddia ta- şımadığını, "amatör" bir yazar olduğunu ve bugüne dek hep kendisi için yazdığım söylüyor. Büyük bir holdingde yöneti- ci sekreter olarak çalışan Nurten Ay, 1961 Tunceli doğumlu. Ba- basmın memuriyeti nedeniyle Anadolu'nun çeşitli kentlerinde dolasan Ay, liseyi Adapazan'n- da tamamlamış ve 10 yıl önce ai- lesiyle birlikte lstanbul'a, Kü- çükyalı'ya yerleşmiş. 10 yıldır İstanbullu olan Nur- ten Ay, bir İstanbul öyküsüyle ödülü kazanmanın aslında şaştr- tıcı bir şey olmadığını, gözlem- lerini aktardığını söylüyor. Uzun yıllar Anadolu'da dolaşmanın, değişik insanlarla ilişki kurma- nın yazı ile olan iüşkisine de çok şey kattığı görüşünde. Nurten Ay uzunca bir süre gunlük tuttuğunu, bir süre şiir yazdığım, ödül kazanan "Gizli Kalmış Bir İstanbul Masalı" ad- lı öyküsünün ise yazdığı "ilk" öykü olduğunu belirtiyor. Ay, "gerçek görecelidir" ilke- sinden yola çıkarak öyküyü oluşturduğunu söylüyor. "Gizli Kalmış Bir İstanbul Masalı"mn aslında zamanın, mekârun ve in- sanların belirsiz olduğu bir öy- kü olduğunu anlatan Nurten Ay, öykünün "Sessizlik", "Kuzgun- cuktaki Konak" ve "Saklam- baç" adlı üç minik öykünün de- ğişik bir kurguyla bir araya ge- tirilerek oluştuğunu da sözleri- ne ekliyor. "Bu ödül benim için bir teş- vik oldu. Şimdi tek korkum bundan sonra ne yazacağım, na- sıl yazacağım. Herhalde bir şey- ler çıkar" diyor Nurten Ay. Kınında İ. Gaspıralı Konferansı • Haber Merkezi — SSCB'nin Ukrayna Cumhuriyeti'ne bağlı özert bolge Kırım'da Tatar Milli Hareketi tarafından düzenlenen "Ismail Gaspırah'yı Anma Konferansı" yarın başhyor. Konferansa Türkiye'den, arasında gazeteciler, akademisyenler ve sanatçılann da bulunduğu 40 kişilik bir grup katıhyor. Rusya'da Türkçülük hareketinin öncülerinden olan tsmail Gaspıralı, 1851-1914 yılları arasında yaşamış ve Kırım- Bahçesaray'da "Dilde, fıkirde, işte birlik" sloganı ile Tercüman gazetesini yayımlamıştı. 1944'te Stalin tarafından Kırım'dan SSCB'nin çeşitli yerlerine sürülen Kırım Tatar Türkleri yaklaşık 2 yıldır Kırım'a donme mucadelesi veriyorlar. Fen liseleri kontenjanlan • ANKARA (ANKA) — 1991-1992 öğretim yıhnda fen liseleri ne alınacak öğrencilerin sayısı belli oldu. Bu yıl düzenlenen sınavla Türkiye'deki 27 resmi-özel fen lisesine 2 bin 411 öğrenci alınacak. 26 mayısta düzenlenecek fen liseleri sınavına başvurular 25 martta başlayacak, 5 nisanda sona erecek. Milli Eğitim Bakanlığı'nın sınavla öğrenci alacağı resmi ve özel fen liseleri ile bu yılki kontenjanlan şöyle: "Adana Fen Lisesi (96), Ankara (%), Bursa Ali Osman Sönmez (%), Diyarbakır Cumhuriyet (96), Erzunım (96), Eskişehir Fatih (%), Gaziantep (%), Içel (96), İstanbul Atatürk (96), Izmir (%), Kayseri (96), Konya Meram (96), Malatya (96), Trabzon Yomra (96), Adana özel Adana (24), .Ankara özel Yücel (120), Antalya özel Mahmut Celal Ünal (48), Milli Eğitim Vakfı özel Toros (72), İstanbul özel Ahmet Şimşek (48), İstanbul Özel Fatih Erkek (96), İstanbul Özel Üsküdar (179), Izmir özel Yamanlar (72), Izmir özel Türk (72), İzmir özel Fatih (48), Konya Özel tdeal (%), özel Samsun (%), Samsun Özel Ar (96). 37 Türk tutuklandı • NİCE (AA) — Fransa'ya yasadışı yollardan girdiği belirlenen 37 Türk tutuklandı. Turklerın önceki gün Fransa - ltalya sınırından geçerek Fransa'nın Menton bölgesine girdikleri ve Grave-de-Peilli kasabasında trene binmek isterken tutuklandıklan belinildi. 'Dköğretim 10 T • İSTANBUL (AA) — Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol, ilköğretimın 10 yıla çıkarılacağını söyledi. Akyol, Kartal Esentepe'de, Eminönü Lions Kulübu'nun katkılarıyla yaptırılan "Emine Hasan Aytaş llkokulu"nu hizmete açtı. Avni Akyol, burada yaptığı konuşmada, ilkoğretimin 10 yıla çıkarılacağını belirterek "Kimse 5 yıl, 7 yıl, 8 yıl diye milletin zihnini karıştırmasın" dedi. ÇGD ödülleri dagıtıldı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin "Yılın Gazetecileri" ödülleri, dun akşam torenle dağıtıldı. Dedeman Oteli'ndeki törende "Savaşa hayır" dediği için tutuklanan Nermin Alkan'a (N.A.) SHP Genel Başkanı Erdal İnönu tarafından onur odülü verildi. Gazetemizden Mert Ali Başarır politik magazin, Kâmil Masaracı da karikatür dalında odül alırken, ödüle layık bulunan diğer gazeteciler de şöyle: Nurcan Demirtaş, Derya Sazak, Ali Ekeyılmaz, Soner Sayımlar, Celal Demirbilek, Hasan Çakır, Şahika lzmen. Genel Maden lş Sendikası Genel Başkanı Şemsi Denizer'e "direnişçi komür ışçileri" adına onur odulu verilirken, Ihsan Boluk, Ahmet Nedım Tırak, Nuri Kayış, Zekı Bulut, Muzaffer Hurrem Oktay ve Ramazan Gelmez de yerel basın dalında ödullerini aldılar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle