Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Sahıbı Cumburı>et Matbaac-lık ve Gazeteuiık Turk ^ o n ı m Şırkctı adma
Nadır N ı * 0 Genel >avın Muduru Hasan Cenal. Mueisese Muduru
LmıiK Lsakllgii. Yaz' lşltn Muduru Oka» Gontnsın. 0 Haber Vierkezı
Muduru YatcıB
Bayer, Savia Duzenı ^onetmenı Ali \car 0 Temstlc ter
AhmclTaı. IZMIR Hikm»! <,tlınkıv,. ADAS\ Çttm
K Po*t[ ka Crtal BulaagK. Dii Habericr trgaa ••k». Ekonocnı CCBCU Tartaa I* Sendıka şakna KcMci, KU]!L
Uıanbul Haberler l u « l kocvk. Egıtım Gcacay Ş«JİM. * U " HabCTkrı Nccdd DofaB. Spor Danısn-anı Abddkadir *«•
[ Vı ^u'Lar k ı n a (ak>ka> Aras ınru >•*• Alpa,. Dıudime tMnHak Yincı 0 koortlıııalot Abatl koraku 0 Malı
Ij.er tnU Lrlu. 0 Muhavrts Bafcal Vtacr 0 Bulıe PlanUnu Sofl Ouuatacotlı 0 Ret ım v » Tona 0 Ek taıınlar
Hsl>a \k«ol 0 Idarc Hasnia G«KT 0 .>le'me Oadtf Çrtik 0 Bılgı ls i «n N»rf IMJ 0 Pc-^onct v
VtzKi» AnrWfc Baikan NadırSadl
OH» AkM. VMo. k n . H s u
t*aıl. Hika« Çrlmluff. Oka)
Go«raıa« L|w Mraca. t l a »
V l c k All S m > Akarl T»
Basan ** Ya^a/L Cumhunveı MaıbMCılık vt Gaw*ecıiık TAŞ Türkocajı C*d 39 *!
343W l« Pk : « Isunbul Ttl «12 05 0« (20 haıl Tikı 22M6 Fa» (I) 526 60 '2 0
Burotar AakanL Zıva Gûkalp Bl\ InküapS No 19 4 Tt! 13] I! 4! 47 Tde* 42344. Fax (4) 133
05 65 0 lıair. H Zıva Bl> P52 S_ 2 3 Td H 12 30 Tsk» "2359 Fax <51> 19 53 60
0 AdMa Inonu Cad 119 S No 1 tU( I, Td 19 V «2 (4 ha') Tekx 62155 h ı (*M) 19 25 ">t
TAKVİM: 17 MART 1991 Imsak: 4.41 Guneş. 6.06 öğle: 12.17 lkindi: 15.39 Akşam: 18.19 Yatsı: 19.38
CARLOS SAURA — 10. Ulusiararası tstanbul Film Festiva-
li'nin açıhşını yapan Saura'ya göre tstanbul, düşler ve gizem-
ler kenti. "Kente ayak basar basmaz bunu hissettim" diyor
İspanyol yönetmea. (Fotograf: tbrahim Giinel)
Ispanyolyönetmen Carlos Saura'
Filmlerimi
çok sevmemATtLLÂ DORSAY
Carlos Saura... Sinema Gün-
leri'nin ilklerinden birinde
"Kanlı Düğün"le,"Carmen"-
le tanıdık onu... lspanyoi mü-
ziğine, "flamenco"ya ve de
depdeğışik bir sinemaya olan
özlemimizden dolayı da hemen
sevdik, bağrımıza bastık. öyle
ki AFA Yayınlan'nın çağımız
sinemacılanna ayırdığı o çok
hoş sinema dizisinin ilk kitabı
bile, bir Carlos Saura kitabıy-
dı. Sonra (TV'de oynayan) ki-
mi ilk dönem filmlerini, "Av-
LaCasa"yı, festivalde ise, kimi
Franco dönemi yapıtlannı, son
filmlerinden "Çabuk,
Çabuk"u, "Büyiilü Aşk"ı,
"EMorado'yu da keşfettik. Ve
işte şimdi bu buyuk sinema us-
tası, birkaç günlüğüne aramız-
da, kendi deyışiyle "düşler
kenti isUnbul'da"... Ve işte
onunla neredeyse ayağının to-
zuyla yaptığımız konuşmanın
sıcağı sıcağına bir dökümü...
— tspanyol sinemasının bü-
yttk adianyla, Berlanga, Bar-
dem ve de Bunuel'le sizin sine-
manızın baglan neler?
SAURA — Benı asıl etkile-
yen Bunuel olmuştur. O ben-
den çok daha önceki bir kuşak-
tandı. Ve sanırım tüm İspanyol
sinemasının gerçek hocasıydı.
— Sizin sinemanız, Bunuel'-
io gerçeküstücülüğiınden izler
taşıyor kuşkusuz.
Laura del Sol benim
keşfimdir. Carmen
rolü için düzinelerle
genç kızı denedik.
Laura, ilk karşımıza
gelen kızdı. Acaba
daha iyisi çıkar mı
diye devam ettim.
Ama çıkmadı.
Franco döneminde
herkes gibi ben de
sayısız estetik, politik
ödün verdim.
SAURA — Evet, sanırım.
— Peki, tttm İspanyol sine-
macılarında görülen bu
gerçek-üstucü tutkunluğunu,
gerçekfc iç içe diışsel öfeleri na-
sıl açıklıyorsunuz?
SAURA — Bu bizim kültu-
rümüzden geliyor. Daha 17.
yüzyıun İspanyol yazımnda,
Cervantes ve benzerlerinde de
bu vardı. Düş öğeleri, bellekle
oyunlar... Belki biraz da İsla-
mın ve Ispanya'da onca izler
bırakmış olan Arap külturuniin
de bunda etkisi olabilir.
— Bir Fransız yazarı, sizin
özelıikie ilk dönem sinemanız
için "düşsel gerçekçi" deyimi-
ni kullanıyor?
SAURA — Bu tür tanımla-
malar her şeyi kapsar, her an-
lama gelir. Benim fılmlerim
hep döneminin politik, toplum-
sal İspanyol gerçeklerinden
kaynaklanmışlardır. Bu anlam-
da, en geniş anlamıyla gerçek-
çidirler. Ama gerçekçilik de her
yana çekilebilen, içine her şe-
yin konulabildiği bir tanımla-
ma... Ben zaman zaman nere-
de olduğumu, ne yaptığımı, si-
nemamın nasıl tanımlanabile-
ceğini bilemiyorum. Ama eleş-
tirmenler, bunu benim adıma
yapıyorlar!..
— Gençlik sorunlarıyla sine-
maya başladınız. İlk filminiz
"Los Golfos'ta ele aldığınız
bu sorunlara, uzun zaman son-
ra "Çabuk, Çabuk"la yeniden
döndünttz. İspanyol gençtigi de
elbette sorunJu bir gençlik?
SAURA — Kuşkusuz. So-
runlan her yerdeki gençliğin
sorunlanyla büyuk benzerlik
taşıyor. Ben fotografçılıktan ve
kısa filmden geliyorum. İlk fil-
mimde iyi tanıdığım bir çevre-
yi anlatmak ve belgesele yakın
bir tada ulaşmak istedim. "Ça-
buk, Çabuk" ise aynı gençliğin
20 yıl sonrakı haliydi: Ne ol-
muştu ona, 20 yıl sonra sorun-
lan aynı mıydı? Gazetelerin ve
de yaşlı kuşakların gençlere
karşı çok acımasız olduğunu,
yalnızca alkol, tembellik, uyuş-
turucu, yasadışı işleri haber ya-
pan tüm bir medya anlayışının
da yardımıyla, gençleri gerçek
anlamda anlamaya çalışmadı-
ğını duşünüyorum. "Çabuk,
Çabuk"un kişileri gerçekten o
hayatı yaşayan gençlerdi. Ve
senaryo, her gun onların kat-
kısıyla yeniden oluşuyordu.
— Franco rejimi altında bir
sinemacı olmak nasıldı?
SAURA — Frankizmi tek
bir tanımlamaya indırgemek
olanaksız. Siz de böyle rejim-
ler geçirdiniz, benden iyi bilir-
siniz. Çok şey, giderek hemen
her şey yasaktı. Cumhuriyetçi-
ler savaşı kaybetmışlerdi. Bir
milyon İspanyol, bir hiç uğru-
na ölup gitmişti. Geçmişi bir-
çok yönüyle anımsamak ve
anımsatmak yasaktı. Kaybeden
taraf, geçmişini, tarihini de yi-
tiriyordu. Senaryolanmız daha
çekilmeden sansüre uğruyor,
her olay, her kişi ve davranışm
hesabı soruluyordu.
— Ama böyle dönemlerde
sinemacüar söyleyeceklerini da-
ha incelikli, iistu örtıilü biçim-
de söylemeyi öğrenivorlar ga-
liba?
SAURA — Evet. Ama ben
bu tür güçlükler olmadan açık-
ça söyleyebilmeyi yeğlerim
doğrusu!..
— Dünya sinemasında sevdi-
ğiniz, sizi etkileyen sinemalar
veya yönetmenler var mı?
SAURA — Var tabii... Ama
o kadar çok ki... Hangi birini
sayayım? Sinemayı bütün ola-
rak seviyorum ve çok filmden
ve yönetmenden etkilenmişım-
dir.
— Müzikli filmler dönemi-
nizden, Antonio Gades'le olan
nimkrinizden soz eder misiniz?
SAURA — Bu fümlerle
İspanyol kultürünun, flamen-
conun, danslann kökenlerine
inmeye, tipik İspanyol olan bir
şeyler yapmaya çalıştık. Bu açı-
dan, bir anlamda deneysel sa-
yılabilecek bu çabanın ulaştığı
ııluslararası başan beni hep şa-
şırtn. Anlonio Gades, olağa-
nüstu kişıliği olan bir sanatçı.
Bu filmlerin asıl başarısı ona
ait. llki olan "Kanlı Dügiin",
Gades ekibinin uzun yıllar oy-
nadığı ve anık repertuarından
çıkardığı bir gösteriydi. Ben,
bunun uzerine bir tur belgesel
çekmeyi duşünmuştüm. Genç-
liğimde bale uzerine çok resim
çekmiştim. Ama beni asıl çe-
ken, provalardı. Çünkü prova-
larda sanatçılann gerçek insan
yanını, rolün oluşumunu, zaaf-
ları ve eksiklikleri, savaşımı ve
çabayı izleyebilirsiniz. Oysa asıl
sahneye çıktığında, artık herkes
bir kuklaya, kusursuz, adeta
insan-üstü bir alete dönüşmuş-
tur. Onun için ben "Kanlı Dü-
giin"un temsilini değil, prova-
larını çekmeyi denedim. Ama
sonuç olarak ortaya belgesele
de benzemeyen bambaşka, ga-
rip bir şey çıktı. Ve herkes bu-
nu çok sevdi.
— Ya "Carmen"?
SAURA — "Carmen" fark-
lı bir deneydı. Operadan yal-
nızca birkaç melodiyi almak,
ustelik olayların akış sırasını al-
tust etmek istedim. Karmaka-
rışık bir yapısı vardı bu fil-
min...
— Ama sonuç olarak bir ka-
osa değil, garip bir uyuma ulaş-
mıstı. Bu deneyimier, aynca ti-
(Arkası 14. Sayfada)
'MESAJ VERMEK,
POSTACININ İŞt'
VECDİ SAYAR'ın yazısı
7. Sayfada
KAMERANIN
ARDINDAKİ SENATÖR
7. Sayfada
Fransız modacı Castelbajac, kış koleksiyonunda Italyan mutfağından yararlanıyor
Haydi spagetti giyelim!NECLA SEYHUN
PARİS — Neler var yeni modada?..
Gunün modası şu ara moda ya... DefUelere girip çıkıyoruz ya.. Önümüze
gelen dost, tanıdık bunu soruyor.
—Kısa kısacık etekler var gene, diyoruz. Kırmızılar, portakal turunculan,
parlak sarılar, elma yeşüleri...
—Ama onlar yazın da vardı, diye şaşıyorlar. Yaz renkleri değil mi bunlar?
—Şimdi kış renkleri işte.
Sorusuna bu cevabı alan bir dost, bu parlak, aydınlık, ışıkh renklerin savaşın
karanhğını unutturmak için bir taktik olduğunu söyledi.
Haklıdır belki, Körfez'in karabulutlarmı unutturmak için önümüzdeki kış
modasında bir renk cümbüşu yaratmak istemiş olabilir modacılar. Ama renk
ve zevk birliği diye bir şey yok ki günumüz modasında. Herkes ayn telden
çalıyor. Italyanların bu parlak renk tutkusuna Paris'in baa modacıları
katılıyor, bazıları katılmıyor. Kimilerinde karanlık renkler var,
kimilerinde karanlık bir hava, kimilerinde karamsarhk.
Givenchy gibi bazı modaalar ise doğa
ile uyumu yeğliyorlar renklerde.
Sonbahar renkleri koleksiyonunda ünlü
modacının. Şu yerlerde sürünen kuru
yaprakların şiirîi, tadına doyulmaz
sarılan, kırmızıları, turunculan,
yeşilleri...
Evet, gene sarılar, gene kırmızı, gene
yeşil ama sonbaharın gölgesi ile
sanbahann şiiri ile.
İnsan çılgınca şenlikli yeni modelleri
görünce bazı modaalar da bunun
gerçekten bir şeyleri unutturup
dıkkatleri başka yöne çekmek
olduğunu düşünüyor. Orneğin size
önümüzdeki kış için cancan kızlannın
kıyafetleri sunulsa ne dersiniz, bayram
değil seyran değil. Nedir bu müzikhol
havası. Chantal Thomass yapıyor
bunu. Siyah jarse elbiselerinin geniş
eteklerini tıpkı cancan kızJannınki gibi
fujya, ku-mızı ya da sarı incecik
volanlarla duble ediyor kıvır kıvır.
Dorothee Bis kısacık, şiskin, kalın
etekler yapıyor. Castelbajac balıklama
Italyan mutfağımn içine dalıyor.
Spagetti ceketleri, şalları inanıhr gibi
değil. Fötrden kesilmiş makarnaJar
modellerin her yarundan sarkıyor.
Giyilir, giyilmez, kolay giyilir, zor
giyilir. Ama bir kahkaha tufanı, ama
bir alkış seli, ama bir cümbüş.
Kahkahanın dışında ne var 91-92 kışında? Uzun etekler az ama var. Daracık,
upuzun bazıları yanda yürek hoplatan yırtmaçlarla yukarı kadar açılan
etekler. Moda uzun etekle flört ediyor. Bu flörtün aşka dönüşmesine vakit var
daha.
Ama şallar bir tutku. Her modacı kullanıyor. Saçaklı, püsküllü, işlemeli,
metal zımbalı, makarnalı. Koleksiyonlarda kıyafetlere eş renkte çoraplar
çekiyor dikkati. Kırmızı, turuncu, sarı, mor, yeşil...
Bir de kıyafete zıt renkte botlar. Üstü tepeden tırnağa şıkır şıkır payetlerle
işli. Givenchy böyle yapıyor örneğin. Simsiyah bir modelini, kıpkırmızı payetli
uzun botlarla tamamhyor. Şaşırtıcı, baktırıcı... Dönüp dönüp baktırıa hem
de.
Ama hiçbiri karanhklan unutturacak guçte değil. Hiçbiri modaya yeni bir
sayfa açamaz. Tüm çılgınhğına karşın hiçbiri bir bomba değil, hiçbiri ilerideki
yıllarda modacıların esin kaynağı olmayacak hiçbiri tekrar ve tekrar
gelmeyecek moda sahnesine. Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra diyorum, tüm
moda çizgilerini altüst eden, solukları kesen, dünyayı sarsan o New Look'u
nerede?
Nerede o eski ustalar, nerede o eski bombalar.
CASTELBAJAC
KOLEKSİYONUNDAN — Fransız
modacı Jean-Charies de
Castdbajac'ın 1991-92 sonbahar-
kışı için hazırladı|ı çok renkli
püskilbı ceket, san minJ etek ve
yeşil kazakla giyiliyor. Kıyafeti
mavi keme* ve yeşil eldivenler
tamamlıyor. (Fotograf: AP)
Adnan Özyalçıner'in 1953'te başlayan ödül macerası
Caıııbazlardan bahçe siııeıııalaruıa
Adnan Özyalçıner, "Her
ödül yararb. Ama bir
yazar adına konulmuş
ödüllerin ayn bir yararı
var" diyor.
REFİK DURBAŞ ~
Öykücü ve yazar Adnan Öz-
yalçıner, henüz yayımlanmamış
oyku kitabıyla yeni bir ödülün
sahibi oldu. Daha doğrusu yeni
yayımlanacak kitabındaki
"Cambaz'ar Savaşı Yitirdi" ad-
h öyküsüyle "1990 Haldun Ta-
ner Öykii Ödiilü"nü kazandı.
Özyalçıner'in ilk öyküsü 1953
yıhnda "Demet" dergisinde çık-
mış. tşte bundan sonra ödül ma-
cerası başhyor. "Sur" kitabıyla
1964te, "Gözkri Bagh Adam"-
la 1978'de iki kez "Sait Faik Hi-
kâye Armaganı"nı alıyor.
"Yagma" ile 1972'de "Türk Dil
Kurumu Hikâye Ödülıi"nü ka-
zanıyor. Bunların dışında da
ödülleri var Özyalçıner'in.
"Çamlıca" adlı yazısı "Çagdaş
Gazeteciler D*rnegi"nin incele-
me, araştırma dalında 1980 yı-
lının "Başank Gazetecisi Ödii-
lü"ne, Sennur Sezer ile birlikte
yazdığı "Keloglan ile Kose" öy-
ku kitabı da "Sıtkı Dost Çocuk
Edebiyatı Ödülu"ne değer bulu-
nuyor.
Özyalçıner ile Cumhuriyet'in
düzeltme servisinie on yı!ı aşkın
bir sure birlikte çalıştık. Bu ara-
da Haldun Taner'i de tanıma
olanağı buldum. Özyalçıner'e
önce Haldun Taner'i soruyo-
rum.
"Haldun Taner'i genç yaşta
iken tanıdım. Guzel bir rastlan-
tı o yıllarda Edebiyatçılar Birli-
ği'nin yönetım kuruluna girdim.
Orada Taner'le birlikte çalıştık.
Kuruldaki tek genç yazar ben-
dim. Dostluğumuz, arkadaşhğı-
mız oradan geuyor. Aynca Ta-
ner Edebiyat Fakultesi'nde oğ-
retim uyeliği yaparken ben de
Turkoloji oğrencisiydim. 1959
yılları, bu sıralar... Devlet Tiyat-
rosu Sophokles'in "Oidipus" pi-
yesıni getirmişti Istanbul'a. Ama
figuranları Ankara'dan buraya
taşımamıştı. Taner o zaman ba-
na 'Genç yazar arkadaşlarımız-
dan birkaç kişiyi fıgüran olarak
isteyelım' dedi. Ben de Kemal
Ozer'i, Akşit Göktürk'u, Ülku
Tamer'i Haldun Taner'in istegi
uzerine tiyatroya gönderdim.
Ben gidemedim, çunkü o sırada
Cumhuriyet'te gece musahhihli-
ği yapıyordum!'
— Haldun Taner Öykii ÖdU-
HALDUN TANER ÖYKÜ ÖDÜLÜ
Özyalçıner
ve Ay
kazandı
Kiiltiir Servisi — Bu yıl
beşincisi gerçekleştirilen
Haldun Taner Öykü
Ödulu'nün sahipleri Adnan
Özyalçıner ve Nurten ay
dün The Marmara Oteli'nd
düzenlenen törende
ödullerini aldılar.
"Cambazlar Savaşı Yitirdi"
öyküsüyle Adnan
Öyyalçıner, "Gizli Kalmış
Bir İstanbul Masalı"
öyküsüyle de Nurten Ay bu
yılın ödulunu paylaştılar.
Özyalçıner, ödulunu,
istanbul Buyukşehir
Belediye Başkanı Nurettin
Sözen'den alırken, Nurten
Ay'a odülunu juri
uyelerinden Demet Taner
verdı.Prof.Selçuk Erez,
Oktay Akbal,
Selim İleri, Prof. Dr. Emre
Kongar, Demet Taner,
Orhan Dunı, Prof. Dr.
Tahsin Yücel, Prof. Dr.
Şara Sayın ve Ahmet
Oktay'dan oluşan Haldun
Taner Öykü Ödülü jurisi
Adnan Özyalçıner'i "gerek
anlatım gerekse kurgusu
açısından taşıdığı
yetkinlik", Nunen Ay'ı da
"arayışı, özellikleri ve biçim
özeni" nedeniyle bu yılın
ödülune değer gördu.
Ödüller dün The Marmara Oteli'nde düzenlenen
nan Özyalçıner ve Nurten Ay'averüdi. lİbrahim
törenle
Günel)
lii'ne katılman nasıl oldu?
"ödüle uç öykuyle katıldım.
Koşullar bunu gerektiriyordu.
Varhk dergisinde yayımlanan üç
öykümu, yani "Cambazlar Sa-
vaşı Yitirdi", "Son Tufan" ve
"Küllük Nerede"yi gönderdim.
"Cambazlar Savaşı Yitirdi"
önceden hazırladığım bir kitap-
tı. Ama ödül için beklettim. Ki-
tapta bu üç öykünün dışında
1989'da yazdığım 2 oykü ve da-
ha önceki yıllarda yazılmış 7 öy-
ku daha var. Kitap tkinci Dün-
ya Savaşı yıllanndan bugüne ya-
şanan gunlerin öykülerini ıçeri-
yorî'
— Ödül alan öyküye gelecek
olursak...
"Adından da anlaşılacağı üz-
re cambazların savaşı niçin yitir-
diğini anlatıyor. Yani cambazla-
rın yitişini, ortadan kalkışını...
Bu anlatım siyah - beyaz eski bir
fılm gibi göz önünden geçiyor.
Zaten cambazlar ortadan kalk-
tıktan sonra yerini bahçe sine-
malan alıyor. Yani kısaca cam-
bazlardan sinemaya geçiş günle-
ri diyebiliriz!'
Özyalçıner'in öyküleri yakın-
da Can Yayınları arasında çıka-
cak. Daha önce yayımladığı beş
öykü kitabından üçü odül ka-
zannuş, altınası daha yayımlan-
madan. Peki ödüller uzerine ne-
ler düşünüyor Özyalçıner?
"Bana kalırsa her ödul yarar-
üdır, ama bir yazar adına konul-
muş ödüllerin ayn bir yaran var.
O yazann edebiyattaki yerinin
ve öneminin yanına ödül kaza-
nan yazarı da eklemiş oluyor.
Haldun Taner ödulu de tıpkı
Behçet Necatigil ve Sait Faik
Ödülü gibi önemli bir ödul. Yal-
nız burada şu çıkıyor: Usta ya-
zarlarla genç yazarlar bu ödül-
lerde bir araya geliyor ve bana
göre usta yazarlar burada hak-
sız bir rekabet içine giriyorlar.
Ama adını duyurmuş yazann da
kimi zaman kendini sınaması,
belki de kendini kamtlamak is-
temesi doğal sayılamaz mı?"
Özyalçıner "Cambazlar Sava-
şı Yitirdi" oyku kitabından son-
ra yeni bir kitap hazırlığında.
Varlık dergisinde "Benim
Söylencelerim" başlığı altında
yazdığı öykuleri bir kitapta top-
layacak. öykü dışında zorunlu
olmadıkça yazı yazmamaya da
kararlı...
Bakalım yeni öykuleri hangi
ödulün macerasını yaşayacak?
Nurten Ay:
Hep kendini
için
yazdım
Nurten Ay, "amatör" bir
yazar olduğunu, öykü
konusunda hiçbir iddiası
bulunmadığını söylüyor.
"Şimdi tek korkum var"
diyor, "Bundan sonra ne
yazacağım, nasıl
yazacağım?"
Kültür Servisi — Haldun Ta-
ner öykü ödülü'nü Adnan Öz-
yalçıner'le paylaşan Nurten Ay,
öykü konusunda hiçbir iddia ta-
şımadığını, "amatör" bir yazar
olduğunu ve bugüne dek hep
kendisi için yazdığım söylüyor.
Büyük bir holdingde yöneti-
ci sekreter olarak çalışan Nurten
Ay, 1961 Tunceli doğumlu. Ba-
basmın memuriyeti nedeniyle
Anadolu'nun çeşitli kentlerinde
dolasan Ay, liseyi Adapazan'n-
da tamamlamış ve 10 yıl önce ai-
lesiyle birlikte lstanbul'a, Kü-
çükyalı'ya yerleşmiş.
10 yıldır İstanbullu olan Nur-
ten Ay, bir İstanbul öyküsüyle
ödülü kazanmanın aslında şaştr-
tıcı bir şey olmadığını, gözlem-
lerini aktardığını söylüyor. Uzun
yıllar Anadolu'da dolaşmanın,
değişik insanlarla ilişki kurma-
nın yazı ile olan iüşkisine de çok
şey kattığı görüşünde.
Nurten Ay uzunca bir süre
gunlük tuttuğunu, bir süre şiir
yazdığım, ödül kazanan "Gizli
Kalmış Bir İstanbul Masalı" ad-
lı öyküsünün ise yazdığı "ilk"
öykü olduğunu belirtiyor.
Ay, "gerçek görecelidir" ilke-
sinden yola çıkarak öyküyü
oluşturduğunu söylüyor. "Gizli
Kalmış Bir İstanbul Masalı"mn
aslında zamanın, mekârun ve in-
sanların belirsiz olduğu bir öy-
kü olduğunu anlatan Nurten Ay,
öykünün "Sessizlik", "Kuzgun-
cuktaki Konak" ve "Saklam-
baç" adlı üç minik öykünün de-
ğişik bir kurguyla bir araya ge-
tirilerek oluştuğunu da sözleri-
ne ekliyor.
"Bu ödül benim için bir teş-
vik oldu. Şimdi tek korkum
bundan sonra ne yazacağım, na-
sıl yazacağım. Herhalde bir şey-
ler çıkar" diyor Nurten Ay.
Kınında
İ. Gaspıralı
Konferansı
• Haber Merkezi —
SSCB'nin Ukrayna
Cumhuriyeti'ne bağlı özert
bolge Kırım'da Tatar Milli
Hareketi tarafından
düzenlenen "Ismail
Gaspırah'yı Anma
Konferansı" yarın başhyor.
Konferansa Türkiye'den,
arasında gazeteciler,
akademisyenler ve
sanatçılann da bulunduğu
40 kişilik bir grup katıhyor.
Rusya'da Türkçülük
hareketinin öncülerinden
olan tsmail Gaspıralı,
1851-1914 yılları arasında
yaşamış ve Kırım-
Bahçesaray'da "Dilde,
fıkirde, işte birlik" sloganı
ile Tercüman gazetesini
yayımlamıştı. 1944'te Stalin
tarafından Kırım'dan
SSCB'nin çeşitli yerlerine
sürülen Kırım Tatar
Türkleri yaklaşık 2 yıldır
Kırım'a donme mucadelesi
veriyorlar.
Fen liseleri
kontenjanlan
• ANKARA (ANKA) —
1991-1992 öğretim yıhnda
fen liseleri ne alınacak
öğrencilerin sayısı belli
oldu. Bu yıl düzenlenen
sınavla Türkiye'deki 27
resmi-özel fen lisesine 2 bin
411 öğrenci alınacak. 26
mayısta düzenlenecek fen
liseleri sınavına başvurular
25 martta başlayacak, 5
nisanda sona erecek. Milli
Eğitim Bakanlığı'nın sınavla
öğrenci alacağı resmi ve
özel fen liseleri ile bu yılki
kontenjanlan şöyle: "Adana
Fen Lisesi (96), Ankara
(%), Bursa Ali Osman
Sönmez (%), Diyarbakır
Cumhuriyet (96), Erzunım
(96), Eskişehir Fatih (%),
Gaziantep (%), Içel (96),
İstanbul Atatürk (96),
Izmir (%), Kayseri (96),
Konya Meram (96),
Malatya (96), Trabzon
Yomra (96), Adana özel
Adana (24), .Ankara özel
Yücel (120), Antalya özel
Mahmut Celal Ünal (48),
Milli Eğitim Vakfı özel
Toros (72), İstanbul özel
Ahmet Şimşek (48),
İstanbul Özel Fatih Erkek
(96), İstanbul Özel Üsküdar
(179), Izmir özel Yamanlar
(72), Izmir özel Türk (72),
İzmir özel Fatih (48),
Konya Özel tdeal (%), özel
Samsun (%), Samsun Özel
Ar (96).
37 Türk
tutuklandı
• NİCE (AA) — Fransa'ya
yasadışı yollardan girdiği
belirlenen 37 Türk
tutuklandı. Turklerın
önceki gün Fransa - ltalya
sınırından geçerek
Fransa'nın Menton
bölgesine girdikleri ve
Grave-de-Peilli kasabasında
trene binmek isterken
tutuklandıklan belinildi.
'Dköğretim 10
T
• İSTANBUL (AA) —
Milli Eğitim Bakanı Avni
Akyol, ilköğretimın 10 yıla
çıkarılacağını söyledi.
Akyol, Kartal Esentepe'de,
Eminönü Lions Kulübu'nun
katkılarıyla yaptırılan
"Emine Hasan Aytaş
llkokulu"nu hizmete açtı.
Avni Akyol, burada yaptığı
konuşmada, ilkoğretimin 10
yıla çıkarılacağını belirterek
"Kimse 5 yıl, 7 yıl, 8 yıl
diye milletin zihnini
karıştırmasın" dedi.
ÇGD ödülleri
dagıtıldı
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) — Çağdaş
Gazeteciler Derneği'nin
"Yılın Gazetecileri"
ödülleri, dun akşam torenle
dağıtıldı. Dedeman
Oteli'ndeki törende "Savaşa
hayır" dediği için
tutuklanan Nermin Alkan'a
(N.A.) SHP Genel Başkanı
Erdal İnönu tarafından
onur odülü verildi.
Gazetemizden Mert Ali
Başarır politik magazin,
Kâmil Masaracı da
karikatür dalında odül
alırken, ödüle layık
bulunan diğer gazeteciler de
şöyle: Nurcan Demirtaş,
Derya Sazak, Ali
Ekeyılmaz, Soner Sayımlar,
Celal Demirbilek, Hasan
Çakır, Şahika lzmen. Genel
Maden lş Sendikası Genel
Başkanı Şemsi Denizer'e
"direnişçi komür ışçileri"
adına onur odulu
verilirken, Ihsan Boluk,
Ahmet Nedım Tırak, Nuri
Kayış, Zekı Bulut, Muzaffer
Hurrem Oktay ve Ramazan
Gelmez de yerel basın
dalında ödullerini aldılar.