Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/14 KEYHASAM 17 MART 1991
Nutâtin Sözen düzenlediği basın toplantısındason 2 yılın hesabını verdi
;
Kamuoyunda olımılu izlenim bırakamadık'tstanbui Haber Servisi — Yö-
netimde ikinci yılını 9 gün son-
ra dolduracak olan îstanbul Bü-
yükşehir Belediye Başkanı Nu-
rettin Sözen, dün düzenlediği
basın toplantısında iki yılın he-
sabını verdi. Hükümetin yerel
yönetimler üzerindeki baskısı-
nın artarak devam ettiğini belir-
ten Sözen, iki yıl boyunca yapı-
lan faaliyetleri halka anlatama-
dıklarını, bu nedenle kamuo-
yunda olumlu izlenim bıraka-
madıklannı söyledi. SHP'nin ls-
tanbul'da oy kaybettiği yolunda-
ki söylentilere inanmadığını be-
lirten Sözen, "Toplumun bütün
kesiınleriııde yaşanan huzursuz-
Ink siyasi partilere, dolayısıyla
SHP'ye yansunıştır. Bugiin ye-
ni bir seçim vapılsa Türkiye'de
ve İstanbul'da SHP iktidar ola-
cak tek partidir" dedi.
Yaklaşık üç saat süren basın
toplantısında, yapılan çalışma-
lar hakkında tek tek bilgi veren
Nurettin Sözen, hükümetin İs-
tanbul Büyükşehir Belediyesi'ne
karşı izlediği politikanın kent
halkını cezalandırmak anlarnı-
na geldiğini söyledi. Bu tutum-
la yasal yollardan mücadele ede-
ceklerini kaydeden Sözen, yatı-
rımların gerçekleştirilebilmesi
için başka yolları deneyecekleri-
ni söyledi.
Sözen, bu yıl içinde yapıla-
cak çahşmalar hakkında şu
bilgileri verdi:
Belediye şirketleri: 1990 yıhn-
da zarar eden tstanbui Deniz
Otobüsleri A.Ş. ve Hızlı Tram-
vay şirketleri için yeni düzenle-
melere gidilıyor. Deniz ulaşımın-
da kapasiteyi arttırmak amacıy-
la İTU'ye yaptınlan çalışma ra-
poru bu yıl hizmete geçecek. Is-
bak, Belbim ve Belpa şirketleri
için planlanan yeni üretim alan-
ları faaliyete geçirilecek.
Dogalgaz: Bu yıl içinde İstan-
bul'da kullamlmaya başlanacak.
Bonı döşeme işleminin 1992 yı-
lının haziran ayında tamamlan-
ması planlanıyor. İGDAŞ 1991
yılında 150 bin aboneye servis
hattı bağlamayı, sanayi ve ko-
nutlara 36.5 milyon metreküp
doğal gaz satmayı programuyor.
Su: Barajlardaki toplam su
rezervi 400 milyon metreküpe
ulaştığında kente verilen su mik-
tan 1 milyon metreküpe çıkan-
lacak. lsale hattı döşeme işlemi
devam edecek.
Ülasım: Projesi biten ve ön-
yeterlilik aşaması tamamlanan
îstanbul Metrosu için hüküme-
tin imzası bekleniyor. Aksaray
- Sirkeci hattında tramvay için
çahşmalar sürüyor. Deniz ulaşı-
mı konusunda ITÜ'ye hazırlat-
tırılan projede öngörülen yeni
deniz araçları hizmete so-
kulacak.
Çöp: Hazırlanan çöp projesi
için bakanhktan onay bekleni-
yor. Îstanbul için hazırlanan çöp
projesi Türkiye'de kentsel düzey-
de ilk çöp imha merkezi olacak.
Hastane atıkları ve tehlikeli
atıklar da bu merkezlerde ayn
bir işleme tabi tutulacak.
YeşU aian: 1990 yılında 178
bin metrekare yeşil alan yenile-
me çalışması yapan Park ve
Bahçeler Müdürlüğü, bu yıl 318
bin metrekâre yeşil alan düzen-
lemeyi planlıyor. Müdürlük bu
yıl toplam 7.5 milyon metreka-
relik yeşil alarun bakımını yapa-
cak.
Kazlıçeşme: 270 dönümlük
alanda bulunan 231 deri fabri-
ka ve atölyesi mühürlendi. Bu-
na karşın 160 tanesi mühürleri-
ni sökerek çalışmaya devam et-
ti. İki yıl içinde 85 işyeri yıkıl-
dı, 40 dönüm yer yeşil alan ola-
rak düzenlendi.
HİLTON OTELtNDE PANEL
Said-i Nursi izdihamıîstanbul Haber Servisi — Îstanbul Ilim ve
Kültür Vakfı ve Yeni Nesil gazetesince "Vefa-
tnun 30. Yıhnda Bediüzzaman Said-i Nursi, Fl-
kirleri ve tslam Düşüncesindeki Yeri" konulu
bir panel düzenlendi. Konuşmaalar, Said-i
Nursi'nin kamuoyuna "Knrtçü, bölücü, gerid"
olarak tamtıldığını belirterek, "O yanlış tanı-
rümaya calışdan bir dahidir. Nnrsi'yi yeterin-
ce ve dognı tanımayan ve tanıtmayan aydın-
lar, tarih önünde çok kötii besap verecekür"
dediler.
Hilton Convention, Exhibition Center'da ya-
pılan toplantıya üç binden fazla kişi katıldı.
Erkek ve kadınlann ayn gruplar halinde otur-
duğu salonda, yer bulamayanlar toplantıyı yer-
lere oturarak izlediler.
Açış konuşmasını Yeni Nesil gazetesi başya-
zarı Safa Mürsel'in yaptığı panele konuşmacı
olarak Prof. Mim Kemal Oke, Dr. tbrahim Ca-
nan, Doç. Ahmet Akgündüz, Dr. CoBn Ttor-
•er, M. Salim Abdullah ve Mary VVekl katıl-
dı. Panele katılacağı büdirilen Prof. Şerif Mar-
din ise "vize sorunu" nedeniyle ABD'den ge-
lemediği açıklanarak, tebliği okundu.
Mim Kemal öke konuşmasında Said-i Nur-
si'nin, Osmanlı devletinin son dönemlerinde
tngiliz siyasetine karşı ülke içinde birlik ve be-
raberlıği sağlamak amacıyla çahşmalar yaptı-
ğını ve milli mücadelenin öneinü "manevi
mimarianndan" olduğunu anlattı.
Uzun pardesüsü ve türbanıyla dikkat çeken
Ingiliz araştırmacı yazar Mary Weld ise "Be-
diüzzaman'ın modern çagın insanına kuran^
ın mesajım anlattıgım" belirterek, "Batı'nn
kendi malı olarak gördügü 8irn, Kuran'dald bO-
gilerin dogrulugunu tasdik etmektedir. Kuran
ilim ile din arasında çaüşma olmadıgını gös-
tererek modern insanın sorulanoa cevap
getirmektedlr" dedi.
HABERLERİN DEVAMI
Bakü'den DosrJuk Telleri...
(Baştarafi 1. Sayfada)
basmaz, mihriban (sıcak) bir alaka Q\gi) ile
karşılaşıyorsunuz. Herkes dostluk "feMe-
ri"nden söz ediyor. Türkiye ile emektaştık (iş-
birliği) en çok vurgulanan sözcük...
Etkilenmemek olanaksız.
Aynı dili, aynı dini payiaşmak... Ortak bir
tarihten kopup gelmek... Türkiye'nin örnek
alınacak modern ve bağımstz tek büyûk Türk
devleti olması...
Ama yalntz bunlar değil kuşkusuz. Azeri
TOrkünün bize karşı beslediği sıcak duygu-
lann temelinde başka tarihsel nedenler de
var.
Azerbaycan Gazeteciler Cemiyeti Başka-
nı önceki gece bunu şöyle anlattı:
"En kötü zamanımızda, 1918'de bize as-
ker gönderdiniz. O sayede ayakta kaldık.
Yoksa bir yandan Ruslar, öbür yandan Er-
meniler... Bugün yoktuk. Bunu hiç unutma-
yız. Dedelerimiz, analanmız hep anlattı bu-
nu bize."
O yıllar Anadolu Türkleri için de acılı bir
tarih kesitiydi. Birkaç yıl sonra Azerbaycan'-
dan askerin çekilişini, Şevket Süreyya Ay-
demir, Suyu Arayan Adam adlı kitabında şöy-
le anlatır:
"Yalnız kurtardığımız topraklan değil, kur-
duğumuz hayalleri de geride bırakarak çe-
kiliyorduk. Ergenekon, bir serap gibi, gittik-
çe belirsizleşiyor, soluyordu. Bulduğumu
sandığım suyu yine kaybetmiştim. YoHar, at-
lı, yaya, genç, ihtiyar, kadın, erkek, insan-
larla doluydu. Hepsi de asker kollarımn ya-
nı sıra koşuyor, ağlıyor, yırtınıyor: Bizi kime
bırakıyorsunuz, nereye gidiyorsunuz diye
feryat ediyorlardı."
Bugün yeniden bir kavuşmanın sevincini
yaşıyor Azeri Türkleri.
Ama bir yanda sevinc, öte yanda Ermeni
düşmanlığı...
Sovyetler Birliği'nin birçok yerinde oldu-
ğu gibi, Kafkasya'da da milliyetler sorunu
olanca şiddetiyle yaşanıyor.
Şöyle denilebilir:
70 yıllık Komünist Partisi yönetimi, soru-
nu çözmek için doğru dürüst bir şey yapa-
mamış; yalnızca buzdolabına koymuş soru-
nu. Rejim çökmeye başlayınca, sorun buz-
dolabından çıkmış; buz eridikçe, tarihin de-
rınliklerinden gelen kavga yeniden daha da
şiddetli biçimde uç vermeye başlamış...
Şimdi ne olacak? Bu coğratyada insanlar
bir dengede nasıl buluşup barış içinde ya-
şayabilecekler?
Azeriler şimdilik Ermenistan söz konusu
olduğunda banş sözcüğünü sanki duymak
istemiyorlar. Haklı tarihsel nedenleri var.
Ama aynı coğrafyayı paylaşmaktan başka
çareleri olmadığına göre de ne yapmalı?
Cumhurbaşkanı Özal'ın bu soruya yanrtı,
ekonomiden geçiyor. Cuma akşamı, Azer-
baycan Cumhurbaşkanı Muttalıbov ve Baş-
bakanı Hasanov'la birlikte, Türk gazeteci ve
işadamlarıyla söyleşirken şöyle dedi:
"Benim her zaman üstünde durduğum bir
nokta var. Ûlkeler arasındaki kavgayı azatt-
manın esas yolu, karşılıklı menfaat sağla-
maktan geçiyor. Ekonomik bakımdan birbi-
rine bağlanmaktır bunun çaresi. Ermenis-
tan'ın çıkışı yok; Türkiye, Gürcislan, Azer-
baycan'ın arasına sıkışmış. İyi geçinmesi la-
zım..."
Özal'ın bu bakış açısının Azerilerde tepki
uyandırdığı biliniyor.
Azerbaycan Başbakanı Hasanov'a da Arv
kara'nın bu yaklaşımı anlatılmış; Ermenis-
tan'ı makul bir yola çekebilmek için ekono-
mi ve ticaretten yararlanmanın önemi belir-
tilmiş; açılacaksa, Türkiye üzerinden dünya-
ya açılabilecek bir Ermenistan'ın sivıi yan-
lannın böylece daha kolay törpülenecegi vur-
gutanmış...
Bugün için Azerileri ikna edebilmek güç...
Azerbaycan şimdilik sadece iki nokta üstün-
de duruyor (1) Türkiye'ye ve Türkiye üze-
rinden dünyaya açılmak; (2) Türkiye'den ya-
tırım kredisi sağlamak. Cumhurbaşkanı Mut-
talibov, cuma akşamı, "iyi bir kredite ihtiya-
cımız var" diyordu bize.
Birinci konuda Ankara elinden geleni ya-
pryor. PTTnin hibe olarak gerçekleştirdiği 60
hatlık otomatik telefon santralının açılışı dün
yapıldı. Böylece Azerbaycan ilk kez Türkiye
ile ve Türkiye üzerinden dünyayla telefon
bağlantısı kurabilecek artık.
Ayrıca Bakü'de Türkiye'nin başkonsolos-
luğu faaliyete geçti. THY de haftada bir kez
sefer koymuş durumda Bakü'ye.
İkinci konuya gelince:
Başbakan Hasanov, "Bizde ne takas edi-
lecek mal var, ne de döviz var. Yatırım kre-
disi verin bize. Gelin burada fabrika kurun;
sonra satıp birlikte kazanalım" dedi.
Türkiye bunu ne ölcüde yapabilecek? Iş
adamları burta hangi ölçüde gönüllü?
Buna benzer soru işaretleri Kazakistan
içinde Türk-Sovyet ekonomik ilişkileri açıstn-
dan da geçerli. Karşı taraf kredi istiyor. Bu-
güne dek Türkiye'nin Sovyetler'e açabilmiş
olduğu kredi miktan 1 milyar 50 milyon doiar.
Bunu ne kadar arttırabiliriz? - „,. -, ,,...
Kolay değil. T *
Sovyetler... Rusya... Ukrayna... Kazakis-
tan... Azerbaycan... Büyük bir potansiyel.
Bundan yararlanmak için elden gelen yaptl-
malı. Ancak bugün işin sınırı var. Gerçekçi-
lik, bunu görmeyi gerektiriyor.
•
Soğuk savaşın noktalanması, Türkiye açı-
sından Sovyetler'i uzak komşu olmaktan
uzaklaştırıyor artık. Aynı zamanda, Orta As-
ya Türklüğü ile Azerbaycan'la Türktye'yi ya-
kınlaştırıyor.
Tüm taraflar için yeni ufuklar açan bu ko-
şullardan akıllıca yararlanmak gerekir.
Türkiye'nin coğrafyası, tarihsel ve kürtü-
rel özellikleri durumu zorlaştırmıyor, kolay-
laştınyor.
Attı günlük gezinin sonunda şu söylene-
bilir: Cumhurbaşkanı özal'ın ziyareti olum-
lu geçti.
Bizden de güç siyasal ve ekonomik koşul-
larda yaşayanlar var bu dünyada... Evimiztn
içini düzene sokabildiğimiz ölçüde daha ra-
hat edebiliriz...
Ttirkiye'ye 2 Patriot 4 kentte bombalı gün
Tip, derdine deva
(Baftarafı 1. Sayfada)
nin uzun olması, zor, ağır,
riskli, zorunlu hizmet gibi ne-
denleri sa>iyorlar.
Doktorluk mesleği, doktorla-
rın gözünde de bir statü kaybı
ve erozyon sürecinde. Doktorlar
arasında yapılan araştırmanın
sorulannı yanıtlayan doktorla-
nn yüzde 49'u yeniden meslek
seçme şanslan olsa doktorluğu
seçmeyeceklerini söylüyor. 'Ne-
den doktorluk değil' sorusunu
yanıtlarken de yüzde 68 oranın-
da 'parası az', yüzde 50 oranın-
da 'zor iş', yüzde 45 oranmda
'saygınhğı yok' yanıtlan geliyor.
Halktan insanlar, kendilerinin
ya da yakınlannın rahatsızlığı
nedeni ile sağlık kummlarına
başvuranlar arasında yapılan
arastırmalar ise sağhk hizmetle-
rinden memnuniyetsizliği sergi-
liyor. En büyük yakınma nede-
ni ise ilgisizlik.
Ankete katılanlann büyük
çoğunluğu sağlık hizmetlerinin
dağılımı ile bağlantıü olarak
yüzde 43.3 oranında devlet has-
taneierine başvuranlar. ikinci sı-
rada yüzde 23.4 ile SSK hasta-
neleri var. % 14.3 oranıyla özel
StRCVYER HİPODROMIPNDAN
Yurdabak şanslı
1. AYAK: Son çıkardığı güzel
yanşı ile göz dolduran Balca,
ilk şansa sahiptir.
2. AYAK: Hafta içi idmanlann-
da iyi görünen Felek ve Hanky
Penky arasındaki mücadele, ya-
nşın birincisini belirleyecektir.
3. AYAK: Gmbun müsait ol-
masından yararlanacak olan
Polat, bize göre kazanacak güç-
tedir. Balkız, Esse ve Akçakız
iyi bir yönetim ile netice alabi-
Urler.
4. AYAK: Formunun zirvesin-
deki Yurdabak, kazanacak güç-
tedir.
5. AYAK: Bulduğu formunu
muhafaza eden Panter 2 ve
Golden Nugget eşit şansa sa-
hipler. Jokey yamaklannın ka-
tılması, sürprize neden olabilir.
6. AYAK: Son ayak da sürpri-
ze müsait görünüyor. Ağır ki-
losuna rağmen Bey'i başta tu-
tuyoruz.
TAHMtVLER
1. KOŞU: F: Mesudıyegüzeli
(6), P: Osmanağa (1), PP: Sür-
batur (3), S: Şahcihan (2).
2. KOŞU: F: Hocam (7), P: llk-
nasip (1), PP: Cariye 1 (5), S.
Mercangüzeli (8).
3. KOŞU: F: Balca (2), P: Mi-
mi (1), PP: Gökben (6), S: Or-
han 2 (4).
4. KOŞU: F: Felek (4), P:
Hanky Penky (6), P: Affanbey
(1).
5. KOŞU: F: Polat (1), P: Bal-
kız (5), PP: Esse (3), S: Akça-
kız (8).
6. KOŞU: F: Yurdabak (1), P:
Kuşadası (6), PP: Büyükbaba
(5), S: Dalhan (7).
7. KOŞU: F: Panter 2 (1), P:
Golden Nugget (2), PP: Selda
(11), PP: B.Hurri Cane (9), S.
Murat Şah (6).
8. KOŞU: F: Bey (1), PP: Pika-
ro (3), PP: Koraytay (10), S.
Korhanbey (6).
hastaneler ve yüzde 10 oranıyla
da muayenehaneler izliyor. Özel
kurumlann esnaf, polis ve aske-
ri hastaneler grubu ise yüzde
8.7'de kahyor.
Hastalardan en büyük yakın-
ma devlet hastanelerine yönelik.
Sadece yüzde 45.4'ü sunulan
hizmetten memnun kalmış.
Memnun kalınmayan nedenler
sıralamasında ise başta ilgisizlik,
sonra sıranın çokluğu, persone-
lin azlığı, teşhis, tedavinin yeter-
sizliği gibi sorunlar yer alıyor.
Anketlere göre hastalann yüz-
de 81'e varan önemli bir bölümü
özel hastane ve muayenehane-
lerden memnun. Ancak bu ko-
nuda da Doç. Dr. Osman Hay-
ran'ın 'Hekim Fonımu' dergisi-
nin mart sayısında yayımlanan
'Kimin hekimisiniz?' başbklı ya-
zısında meslektaşlarına yönelt-
tiği bazı sorular şöyle:
• Tümünüze sormak istiyonım:
Bugiine kadar karşınıza 'hasta'
olduğunu söyleyerek gelenlerin
kaçına hastalığı olmadıgını söy-
lediniz ve reçete vermediniz?
Gelenlerin hepsi de gerçekten
hasta mıydı?
• Uzman hekimlere sormak is-
tiyonım: özellikle muayeneha-
nenize gelen hastalann kaçına
gerçekte önemli bir hastalığı ol-
madığım ya da var olan yakın-
malann en azmdan sizin uzman-
Iık alanınızı ilgilendirmediğini
söylediniz ve yol gösterdiniz.
Gelenlerin tümü gerçekten sizin
uzmanlık alanınıza mı giriyor-
du?
• Akadentisyene sormak istiyo-
rum: Bugiine kadar yaptıgınız
bilimsel çalışmalardan kaçının
sonuçlannı çalışmaya katılan ya
da çalısmanın konusu olan in-
sanlara aktardınız. onlan buldu-
gunuz gerçekler konusunda bil-
gilendirdiniz? Yoksa bu calışma-
lar >alnızca sizim bilimselliğinizi
kanıtlama amacıyla mı yapıl-
ınışür?
(Baştarafi l. Sayfada}
askeri üslerin kullanım esasları
ve ABD'nin sağlayacağı askeri
ve ekonomik yardımlar günde-
me geldi. Baker kendi hüküme-
tinin yanı sıra bir başka ulkenin
daha Türkiye'ye bir Patriot sis-
temi hediye etmeye hazırlandı-
ğını duyurdu. Söz konusu ülke-
nin Hollanda olduğu öğrenildi.
ABD Dışişleri Bakanı Baker,
Ortadoğu ülkelerine ve Sovyet-
ler Birliği'ne yaptığı ziyaretlerin
ardından dün saat 17.10'da An-
kara'ya geldi. Cumhurbaşkanı
Tnrgnt Ozal'ı Bakü'den, Ba-
ker'ı Moskova'dan getiren
uçaklar yarım saat arayla Esen-
boğa Havaalanı'na indiler. Kör-
fez krizinin başlangıcından bu
yana 4., savaş sonrasındaki ilk
Ankara ziyaretinde daha önce
yaptığı gibi Dışişleri Bakanı,
Başbakan ve Cumhurbaşkanı ile
ayn ayn görüsmeyen Baker, 1.5
saat süreyle Türk ve Amerikan
heyetleri arasında yapılan top-
lantıya katıldı.
Cumhurbaşkanı özal'ın, Ba-
ker'ı Çankaya KöşkU'nde kar-
şılayarak çok kısa bir "nezaket
görüşmesi" yapmasından sonra
başlayan toplantıya katılan
Türk heyetinde özal'ın yanı sı-
ra Başbakan Yıldınm Akbnlut,
Milli Savunma Bakanı Mehmet
Yazar, Dışişleri Bakanı Kurtce-
be Alptemoçin. Dışişleri Bakan-
hğı Müsteşan Büyükelçi Tugay
Öıçeri, Cumhurbaşkanı'nın dıs.
politika ve savunma konuların-
dan sorumlu özel danışmanları
Engin Giinar ve Mithat Balkan
ile Cumhurbaşkanhğı Sözcüsü
Kaya Toperi yer aldı.
Toplantıda ele alınan 4 temel
konu, daha sonra ABD Dışişleri
Bakanı Baker ve Cumhurbaş-
kanhğı Sözcüsü Toperi tarafın-
dan, bölgesel güvenlik, silahla-
rın denetimi ve imhası, Arap -
Israil çatışması ve bölgesel eko-
nomik işbirliği olarak açıklan-
dı. Baker Ankara'dan ayrılışın-
dan önce Esenboğa Havaalanı'-
nda yaptığı kısa açıklamada,
Cumhurbaşkanı özal ile Sov-
yetler Birliği'nde edindikleri iz-
lenimleri karşılaştırdıklarını ve
savaş sonrasında Körfez'deki
geUşmeler üzerinde görüş alısve-
rişinde bulunduklannı söyledi.
Baker aynca Ortadoğu başkenı-
lerinde yaptığı temaslar konu-
sunda Türk yetkililere bilgi ver-
diğini de açıkladı. Büyükelçi
Toperi ise toplantıdan sonra
yaptığı yazılı acıklamasında,
Baker'ın bölgesel konularda he-
nüz herhangi bir somut öneri ya
da planın oluşmadığım söyledi-
ğini bildirdi.
tkili konular
Baker ve beraberindeki heyet-
le Ankara'da yapılan görüşme-
nin ikili boyutunu ağırlıklı ola-
rak Kürt sorunu ve askeri işbir-
liğinin oluşturduğu öğrenildi.
Görüşmede Baker'ın Irak Kürt
muhalefeti ile Ankara arasında
doğrudan temasa gecilmesinden
Saddarrfdan
(Baftarafı 1. Sayfada)
daki iddialarını ilk kez doğru-
ladı.
Irak lideri Saddam Hüseyin,
dün TSİ 17.00'de radyo ve te-
levizyonda halkına hitaben bir
konuşma yaptı. Saddam Hüse-
yin, konuşmasının hemen ba-
şında, ülkesindeki iç kargaşaya
değinerek şunları söyledi:
"Komşulanmız. Irak'ın gii-
neyine sabolörier göndererek
burada kargaşa yaratmışlardır.
Ancak birliklerimiz giineydeki
Şii ayaklanmasını bastırmıştır.
Necef, Kerbela gibi kentlerde
kontrol yeniden sağlanmıştır."
Saddam Hüseyin, ülkede gü-
venliğin sağlanmasıyla birlikte
çok kısa süre içinde demokratik
reformlar yapılacağını ve çok
partili sisteme geçileceğini be-
lirtti. Irak lideri, bu konuda,
"halkıma reformlar yapılacağı-
na iliskin söz veriyorum" dedi.
AP'nin lran haber ajansı ÎR-
NA'ya dayanarak bildirdiğine
göre Kürt isyancılar, birkaç gün
süren çatışmalardan sonra Mu-
sul'da denetimi ele geçirdiler.
İRNA, Kürt kaynaklanna daya-
narak verdiği haberinde, Irak'-
ın kuzeyindeki Saddam yanlısı
ordu birliklerinin büyük bölü-
münün isyancılara katıldığını
bildirdi.
Bağdat'ın 320 kilometre ku-
zeyindeki Musul kenti, Irak'ın
petrol endüstrisinin ve ekono-
misinin en önemli merkezlerin-
den birini oluşturuyor.
duyduğu memnuniyeti dile ge-
tirdiği belirtüirken, bu temasla-
nn devamı ve Washington'un
da bundan böyle Kürt örgütle-
riyle resmi düzeyde ilişki kura-
bilmesi konusunun ele alındığı
ifade edildi.
Askeri işbirliği kapsamında
ise Türkiye'ye yapılması planla-
nan yardımlann yanı sıra güney
bölgelerindeki askeri üslerin Or-
tadoğu'da yeni bir istikrarsızlık
tehlikesi durumunda yeniden iki
hükümetin anlaşmasıyla devre-
ye sokulabilmesi üzerinde du-
ruldu.
Baker, Esenboğa Havaalanı'-
nda gazetecilerin sorulannı ya-
nıtlarken, Amerikan hükümeti-
nin bir Patriot füze sistemini
Türkiye'ye hediye edeceğini, bir
başka hükümetin de benzer bir
bağışta bulunabileceğini söyle-
di. Baker, hükümetinin Türki-
ye'ye 200 milyon dolarlık ek as-
keri yardım yapılmasını öngör-
düğünü de anımsattı.
Baker, bir gazetecinin "Arap
ülkelerinin Türkiye'ye karşı
ekonomik taahhutlerini yerine
getirmeleri konusunda ABD'nin
bir şe> yapıp yapmayacagı" yo-
lundaki sorusuna, "Eliraizden
geleni yapmak amacındayız.
Bagüne kadar Türkiye'ye ol-
dukca büyük miktarda yardım
saglandı. Kalan bölümü de öde-
necekür. Bizim ise Türk hükü-
metine yaptıgımız baa taahhüt-
ler, Kongre onayından gecmek
zorunda olduğu için
bekliyoruz" yanıtını verdi.
(Baftarafı I. Sayfada)
de dün sabah patlamalar oldu.
Ankara'da lnterbank bomba-
landı. Patlamalar, maddi hasa-
ra yol açtı. lstanbul'daki patla-
malann sorumluluğunu Dev-Sol
Silahh Halk Birlikleri adına üst-
lenen bir kişi, "Bölgeyi yeniden
payiaşmak için Ortadoğu gezi-
sine çıkan ABD Dışişleri Baka-
nı Baker'ı karşıladık" dedi. Iz-
mir ve Adana'daki patlamalann
sorumluluğunu da Dev-Sol üst-
lendi.
Taksim, Beşiktaş, Gayrettepe,
Etiler, Esentepe ve Beyoğlu
semtlerinde ardı ardına meyda-
na gelen dünkü patlamalar, İs-
tanbullulan sabahın erken saat-
lerinde korkuyla uyandırdı.
07.30 sıralannda Gayrettepe Yıl-
dız Posta Caddesi'ndeki Bank
of Boston'da meydana gelen
patlama binanın camlannın kı-
nlmasına yol açtı. Aynı saatler-
de Gümüşsuyu tnönü Caddesi'-
ndeki Sky Courier International
ile INT-BSS adlı Amerikan fir-
malannın bürolannda benzer
patlamalar maddi hasara yol aç-
tı. Istiklal Caddesi'nrle Ameri-
kan Neşriyat Merkezi'nin bulun-
duğu Suriye Pasajı'nda boş bir
işyerine, Etiler'de Pepsi Cola fir-
masının idare merkezi olarak ki-
ralanmış binaya ve Barbaros
Bulvarı'nda Akbank'a bitişik
bulunan Sabancı fîrmasıyla or-
tak Cigna-SA sigorta şirketine
konulan bombalar da ardı ardı-
na patladı. tstanbul'daki son
patlama da kısa bir süre sonra
BAŞKENTTEN AHMET TA>
(Baftarafı 1. Sayfada)
kıyagı üç saatlik görüşmeler so-
nunda Amerikan tarafı yaptı ve
bir adet Patriot füze sistemini
Türkiye'ye armagan etti.
Bu armagan, koyduğumuz bi-
re karşılık alacağımız yirminin
ilk taksidi mi yoksa tamamı mı
bonu öaümüzdeki hafta görece-
giz.
Bilindigi gibi haftaya bugün
Özal, "Amerikan sisteminin
garsoniyeri" diye bilinen Carap
David'de Başkan Bush ile bulu-
$acak.
Bu buluşmada insallah başka
sürpriz armaganlar çıkacaktır.
Ancak bu tür armaganlann
Türkiye'nin milyarlarla ifade
edilen kayıplannı nasıl bir
"konvertibUile" ile karşılayaca-
gı merak koausu.
Damperii bir çöp kamyonunu
andıran bir adet Patriot'la biUn-
digi kadanyla ne patlamayan ru-
rizm patlamakta ne de faizleri
bile ödenmeyen dış borçlar
ödenmekte.
Patriotlar kendiliğinden pat-
hunadığı zamanlar, atılacak fü-
zeleri vurmaya yanyor.
ABD'nin, izlediği "Yurtta
sulh cihanda Bush" politikası
nedcniyk Türkiye'yi dün bir
Patriot'la ödüllendireceğini
açıklaması çok anlamlıdır. Bi-
Hndiği gibi Patriot "vatansever"
demektir.
Baker'ın bir ihtiyaç molasını
andıran dünkü 3 saat 10 daki-
kalık ziyaretinde taraflar (Özal
ve Baker) birbirlerine önce Sov-
yet gözJemlerini akUrdüar ama
asıl konuşan Baker oldu.
Özal, Gorbaçov ve Yeltsin'e
verdigi bem özel kalkmma kon-
feranslanndan hem de 6 günde
4 ayn cumhuriyet gezmiş ol-
maktan çok yorgundu.
Sayın Özal çok az konuştu.
Baker ise uzun uzun yeni Orta-
doğu düzeni ile ilgili genet bll-
giler verdi.
Masaya oturan yetkililere ya-
kın kaynaklardan aldığımız bil-
gilere göre şu noktalar üzerinde
duruldu:
— Amerika bölgede kara
kuvveti bırakmak istemiyor.
Ama Suudi Arabistan, ülkesin-
de belti miktarda ABD kara bir-
liği konuşlandınlmasında ısrar
ediyor. Bu, ABD için beklenme-
dik bir istekmiş.
— Amerika yalnızca deniz ve
hava kuvvetierini Körfez çevre-
sine konuşlandırmak istiyor.
— Türkiye'de özel askeri teç-
hizat ve silah konuşlandırma ko-
nusu herhalde Özal'ın yorgun-
lugu nedeniyle gündeme gelme-
di. Konunun önemi nedeniyle
Camp David'de ele alınması
bekleniyor.
— Saddam'ın eli kolu Kürller
nedeniyle iyice baglanmış du-
rumda. Irak'ın ikinci bir Lüb-
nan olmasına mutlaka engei ol-
mak gerekiyor.
— Ortadogu'daki güvenlik
düzealemeleri Arap ağırlıklı
olacak.
— LsnuTde Filistin soruounun
mutlaka bir çozüme ulaşbrüma-
sı gerekiyor.
— İki Iraklı Kürt liderin
TUrkiye'ye gelişleri, Kuzey Irak-
taki durum konuşulurken söz
konusu edildi. Kürt liderlcrle
VV'ashington'da da temas sürdü-
rülmesi ele aiındu
— Savaşta dognıdan zarar
gören iükelere yardım komitesi-
nin Türkiye'ye ayırdıgı 4.2 mil-
yar dolardan geriye kalan 23
milv^nn da ödenmesi istendi.
— Kongre'ye önerilen 200
milyon dotann kesintisiz Türki-
ye'ye verilmcsi dileginin altı
çizildi.
Çankaya'da kurulan lacivert
örtülü masada biraz vakit dar-
hgından biraz da masa çevresi-
nin "kalabalık" olmasından ye-
ni tesis açma ve Kıbns gibi has-
sas konulara girilip "iş bitirici"
lik sergilenemedi.
Bunun için dost dosta, başba-
şa olmak ve Camp David'de
kamp kurmak gerekiyor...
Esentepe'deki Genoto binasmda
meydana geldi. Patlamalar
maddi hasara neden oldu.
Adana'da iki patlama
Adana'da dün sabah saatle-
rinde, önce Türk-Amerikan Kül-
tür Derneği, ardından Amerikan
Lıfe sigorta şirketi binalannda
meydana gelen patlamalar hasa-
ra yol açtı. Patlamalann sorum-
luluğunu Dev-Sol üstlendi.
Ankara'da
Ankara'da da Atatürk Bulvan
üzerindeki lnterbank binasmda
dün sabah saat 07.30 sıralann-
da patlayan bomba hasara ne-
den oldu. Olaya el koyan siyasi
polis, Interbank'ın dış kısmına
konan saatli bombanın patla-
maya neden olduğunu açıkladı.
tzmir'de bir ölii
tzmir'de de dün akşam saat-
lerinde iki ayn patlama oldu.
1476. sokaktaki Amerikan araç
bakım merkezi önünde saat
19.40'ta meydana gelen ilk pat-
lama, binanın camlannın kınl-
masına yol açtı. Birkaç dakika
sonra bu kez Kordon'da Gene-
ral Motors ile Ankara Sigorta
binalarının önünde ikinci patla-
ma oldu. Buradaki patlamada,
kimliği belirlenemeyen bir kişi
yasamını yitirdi. Bir kişinin de
olay yerinden yaralı olarak
uzaklaştığı ifade edildi. Polis
yetkilileri, ikinci patlamada ölen
kişinin büyük bir olasılıkla
bpmbayı taşıyan kişi olduğunu,
bombayı yerleştirirken patlama-
nın gerçekleşmiş olabileceğini
söylediler.
Saat 20.50'de gazetemizi tele-
fonla arayarak patlamalann so-
rumluluğunu Dev-Sol lzmir
Devrimci Sjlahlı Birlikleri adına
üstlenen bir kişi, Baker'ın Türki-
ye'ye gelişini protesto için eylem-
İeri gerçekleştirdiklerini söyledi.
tzmir'de terör
tzmir Balhkuyy'da bir kahve-
hane kimliği belirsiz silahh ki-
şilerce tarandı. Bir bekçinin şe-
hit olduğu olayda bir yurttaş da
yaşammı yitirdi. Saat 22.30 sı-
ralannda 5276. sokaktaki bir
kahvehaneye gelen silahlı kişiler,
içerde bulunanlann üzerine oto-
matik silahlarla ateş actılar.
Ateş sonucu kahvehanede bulu-
nan gece bekçileri tsmail Akça-
bardak ve Necdet Yalçın üe Be-
kir Erkılıç adlı kişi yaralandı.
SSK Tepecik Hastanesi'ne kal-
dınlan yaralı bekçi Necdet Yal-
çın ile Bekir Erkılıç hastanede
öldüler. Saldırganların olaydan
sonra kaçarak izlerini kaybettir-
dikleri kaydedildi.
OLAYLAR1N
ARDENDAKI
GERCEK(Baftarafı 1. Sayfada)
kümet ise dış politikada en 'ha-
yati temaslar'dan bile habersiz-
dir. Bugün içine düşüleni
unaya-
sal boşluk'ta dış politikayı tek
başına yüriiten sorumsuz Cum-
hurbaşkanı, iki dudağının ara-
sından çıkan sözlerin hem hükû-
met hem Meclis tarafından ön-
ceden kabul edildiği varsayımıy-
la davranmaktadır.
*
Türkiye üzerinde "mali, siya-
si ve askeri' ağırlığı bulunan dış
çevrelerin bu durumdan yarar-
lanmak istemeleri doğaldır.
En başta Washington, ANAP
iktidanmn içeride zayıfladığını,
hükümetin de yetkilerini özal'a
devrettiğini elbette göriiyor.
Cumhurbaşkanımız ANAP ik-
tidanmn devamı için dış destek
arayışı içindedir.
Ortadoğu'da Türkiye'den
önemli beklentileri bulunan
Washington, hesabını elbette ya-
pacaktır. Bu durumda ortaya
önemli bir soru çıkıyor. Bu ay
içinde Amerika'ya giderek Baş-
kan Bush ile buluşacak olan Sa-
yın özal, Türkiye'nin çıkarları-
nı mı, yoksa ANAP iktidanmn
dış desteklerini mi hesaplayarak
görüşmeler yapacaktır?
ikinci soru da önemlidin
Cumhurbaşkanı'nm bugünkü
iktidar konuşlanmasında Mec-
lis'in ve hükümetin bir ağırlığı
kalmadığma göre Başkan Bush
yalnız başına karar verebilecek
durumda saydığı özal'dan iste-
diklerini alıp cebine koymak için
bütün ağırlığıyla abanarak işi
bitirmek istemeyecek midir?
Türkiye, dış politika sorunla-
rıyla kuşatılmıştır. Irak'takiye-
ni oluşum, Ortadogu'daki deği-
şim, Kıbns ve Ege sonınlan, 50
milyar dolar dış borçla köşeye
sıkışmış bir Türkiye'yi zorla-
maktadır. özal'ın Çankaya'da
iktidarını sürdürmesinde dif
desteğin önemi büyük orana
ulaşmıştır. İçeride böylesine za-
yıf konumdaki bir özal'ın dene-
timsiz dış gezisi, Türkiye için
tehlikeli bir içerik taştmıyor rmû
*
Anayasalar süs olsun diye ya-
zılıp onaylanmazlar. Uygarlık
tarihinde anayasalann ortaya
çıkması uzun deneyimlerin so-
nucundadır. Bir ülke dış politi-
kasını kişiselliğe teslim ederse,
işin nereye varacağmı kimse bi-
lemez Özal'ın Sovyetler gezisin-
de daha az olan sakıncalar,
Amerika gezisinde bütünüyle
gündemdedir. -k-k-k
Fümlerimi çok sevmem
(Baftarafı 18. Sayfada)
pik Brecht'çi bir tavır da iceri-
yoriardı?
SAURA — Evet, eleştirmen-
ler öyle dediler. Ama bu tür bir
deneyim, örneğin Calderoa'un
temelde dinsel oyunlannda da
vardır. lşte Tann gelir, herkese
bir rol verir. Zengine sen yok-
sulu oynayacaksın der, erdemli
genç kıza fahişeyi oynayacaksın
der, vs. Tabii ki hepsi de itiraz
eder filan... Brecht'den çok da-
ha öncedir bu...
— Bu filmlerden söz ederken,
Laura del Sol ve Christina Ho-
yos denen iki olağanüstü yara-
tıgı düşünmemek de olanak-
sız...
SAURA — Evet. Laura del
Sol, benim keşfimdir. Carmen
rolü için düzinelerle genç kızı
denedik. Tuhaftır, Laura ilk
karşımıza gelen kızdı. Çok be-
ğenmiştim, ama acaba daha iyi-
si çıkar mı diye devam ettim.
Ama cıkmadı. Biz de ona geri
döndük. Ve bir yıldız doğdu.
— Bn olağanüstü yaratıklar-
dan sö/ ederken, tam 9 filmde
rol verdiğiniz Geraldine Chap-
lin için ne diyorsunuz? Sinema-
nıza nasıl bir katkısı oldu?
SAURA — Çok büyük kat-
kısı oldu. Biliyorsunuz, uzun
süre evli kaldık. Çok zeki ve ye-
tenekliydi. Ben hep tipik Akde-
nizli kadınlar tanımıştım. O ise
tipik Anglo-Sakson'du, bam-
başka bir kültürden geliyordu.
Bana çok şey öğretti. Senaryo-
lara da katılır, kişiliği üzerine fı-
kir verirdi. Ve benimle hep
tspanyol kadınlannı oynadı.
— Oyuncularla nasıl bir rsbir-
Ugine gidersiniz?
SAURA — Çok sıkı. Kişilik-
lerini onlarla birlikte oluşturur,
senaryo üzerinde çalışınm. Bu-
nun bir yolu da fîlmi öykünün
akışını izleyerek çekmektir.
Böylece film ilerledikçe gereken
değişiklikler yapüabilir.
— "Eldorado" adlı, tspan-
yollann Güney Amerika'dald
keşifleri üzerine çok iddialı fil-
miniz oMukça kötü karşılandı?
SAURA — Ne yazık ki. Oy-
sa sevdiğim bir film. Aslında
fUmlerimi çok sevmem, yeniden
de görmem. Onlar benim haya-
tımın belli bir döneminin parça-
sıdırlar. Onlara geri dönmek is-
temem. "Ddorado" ise, beni
çok ilgilendiren ve kafamda yıl-
lar boyu tasarladığım bir pro-
jeydi. Güney Amerika orman-
lannda krala, kiliseye, her şeye
karşı çıkıp başına buyruk bir ey-
leme girişen tarihin ilk anarşist-
lerinden birinin öyküsü. Ama
bu film nedense başan kazan-
madı. Bu belki biraz da başta
sözünü ettiğimiz bir şeyle, eleş-
tirmenlerin ve de seyircinin bir
sinemaayı sınıflayıp, tanımla-
yıp ondan hep beÜi şeyler bek-
İemesiyle açıklanabilecek bir
olay...
— Sinemanm Bunuel'k kı-
yaslıyanlar var?
SAURA — Evet, bu benim
kurtulamadığım, ama onurlan-
dığım bir etiket. Bir zamanlar
"Peppermint Frappe" adlı bir
film yapmıştım. Geraldine
Chaplin'le ilk nimimdi. Vene-
dik festivaline katıldı. Orada
Bunuel'in de bir fîlmi vardı. Ve
bir festival yetkilisi "Bir Bunu-
el'imiz var, bir tane daha nere-
den çıktı" demez mi?
— Aenaınıa ougün bangi ko-
numda hissediyorsunnz?
SAURA — Çok rahat bir ko-
numda. Özellikle Franko'nun
ölümünden sonra. Onun döne-
minde herkes gibi ben de sayı-
sız estetik, politık ödün verdim.
Artık bu dönem bitti. lspanya'-
da bugün artık hiçbir biçimde
sansür yok. Bu bir sanatçı için
gerçek bir mutluluk.
— Amerikan sinemasının
egenenliği karşısında tspanyol,
giderek olusal stnemalann şan-
sı nedir?
SAURA — Ben bu konuda
çok umutsuz değilim. Seyirci ar-
tık çok çeşitleniyor, sayısız ka-
tegoriler, dolayısıyla çok deği-
şik beklentiler oluşuyor. Belki
çok büyük kalabalıklan bir si-
nemada toplamak olanaksız.
Ama sinema artık televizyon,
video, özel arşivler vb. biçimler-
de eylerin içine dek gidiyor. ör-
neğin ben kendi evimde çok
konforlu koşullarda film izle-
meyi çok seviyonım. Aslında
birçoklan kızacak, biliyonım,
ama yaüıız film izlemeye de ba-
ydıyorum. Daha iyi konsantre
oluyorum. Bu açıdan, Ameri-
kan sinemasının kitle filmleri
yanında, kişisel ve ulusal sine-
malann da varhklannı koruya-
cağı kanısındayım. Yeni bir tek-
nolojik dönem başhyor. Ve için-
de her türlü çeşitliliğe yer var.
— İstanbui'da, fesıivalde ol-
maktan mutlu musunnz?
ŞAURA — Çok... Îstanbul
biz tspanyollar için hep bir düş-
ler, gizemler kentidir. Ve kente
ayak basar basmaz, bu gizemî
hissettim. Buraya dostum Vec-
di Sayar sayesinde geldim. Yıl-
lardır dünyamn her yanındaki
festivallerde karşılaşıyoruz. Ben
hep geleceğime söz veriyorum,'
hep bir aksilik oluyor. Bu sefer
gelebildim. Ne yazık ki çok az
kahyorum. Amacım ilk fırsatta
gelip tüm ülkenizigezmek... Ve
görebildiğim "Sürö", "Yd" gi-
bi filmlerde biz lspanyollara çok
benzer özellikler içerdiğini san-
dığım halkınızı da yakından ta-
nımak...