Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 10 MART 1991
20. Yılında 13 Mart
HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU
tki gün sonra 12 Mart 1971 darbesinin 20.
yılı olacak. Bir yüzyılın beşte birini kapsayan
önemli zaman parçası geçmiş aradan. Bu as-
keri darbenin üzerinde önemle durmak gere-
kir. Çünkü 12 Mart 1971 darbesi, 12 Eylül
1980 darbesini hazırlamıştır. Her ikisînde de
dönemin cumhurbaşkanı ya da vekiline veril-
miş olan muhtıralarda Atatürk ve Atatürkçü-
lükten söz edildiği halde bu darbeler, Atatürk-
çülüğe hepten ters düşen icraatta bulunmuş-
lar, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin 27 Ma-
yıs 1960 Devrimi üe düzeltilen rotasını tam ter-
sine çevirmişlerdir. Türkiye bu yirmi yılda hu-
kuk devleti, insan haklan, yargısal ve sosyal
adalet, düşünce ve vicdan özgürlüğü ve çağ-
daş cumhuriyetimizin temel ilkesi olan laik-
lik yönlerinden çok değerler yitire yitire geri-
ye gitmiştir. Kısacası, bu 20 yıl, çağdaş demok-
rasi, insan haklan ve hukuka bağlı devlet yö-
nünden kayıp yıllar olmuştur. Yine bu 20 yıl-
da Türkiye'de militarizm kurumlaşmış, sıkıyö-
netim mahkemelerinin zaman zaman baskı ve
kıyıma kadar varan uygulamalan bir yana bı-
rakılsa bile, bir kanadı askerlerden oluşan
Devlet Güvenlik Mahkemeleri türlü kademe-
lerdeki askeri mahkemeler, birçok daireye ay-
nlan Askeri Yargıtay ve en son Askeri İdare
Mahkemeleri, devletin hukuk sistemi içinde si-
vil mahkemelere paralel olarak gerüş kadro-
lanyla yerleşmiştir. Askeri personelin boşan-
ma, miras, mülkiyet, alacak-verecek gibi özel
hukukla ilgili iş ve işlemleri dışında kalan he-
men hemen bütün kamusal hukuka ilişkin iş-
lemlerine sivil mahkemeler bakamaz. Buna
karşılık askeri mahkemeler sivilleri geniş bo-
yutlarda yargılama yetkisine sahip bulunmak-
tadır. Batı'nın hiçbir çağdaş demokrasisinde
askeri yargının sivilleri de vargılayan geniş
kapsamlı kurumlaşmasına rastlanmaz. Bu mi-
litarizm süreci 12 Mart 1971 darbesiyle baş-
lamış, 12 Eylül 1980 darbesiyle doruk nokta-
sına ulaşmıştır. Her iki darbenin temel gerek-
çesi, toplumun terör eylemleriyle anarşiye sü-
rüklenmesi üzerine siîahlı kuvvetlerin, cum-
huriyeti koruma ve kollama görevi doğrultu-
sunda, yasalann kendisine tanıdığı yetkiyi kul-
lanması olarak gösterilmiştir. Ne var ki icra-
at, bu gerekçe ile gösterilen sının aşmış, buna
karşılık kökünden kazjnmak istenen terör, gü-
niimüze dek ortadan kaldınlamadığı gibi, Ata-
türkçu devlet düzeni de alt üst edilmiştir. Bu-
nun sıkıntılarını, dış görünümüyle demokra-
tik sanılan bugünkü rejimde bile hâlâ çekmek-
teyiz.
Kurmaylar, sınav kazanan en yetenekli su-
baylar arasmdan seçilip yetiştirildikleri için ba-
rış dönemlerindeki boş zamanlarında asker-
lik dışı konulara, özelh'kle politikaya merak sa-
np bunlar üzerinde düşünme, ülkenin ileri git-
mesi için kendilerince binakım kuramlar,
programlar oluşturma, yöntemler bulma işiyle
de uğraşırlar. Bu, doğaldır. Yurdunu ve hal-
kım seven sivil, asker her vatandaşın böyle ko-
nular üzerinde kafa yorması, eleştirilecek de-
ğil, övülecek bir davramştır. Ancak sivil yurt-
taşların bu yolda üretecekleri yöntemlerle si-
lahlı kuvvetlere bağlı subayların yöntemleri
arasında fark vardır. Yıllar önce birkaç kez
yazdım, askerlik mesleği bir disiplin, emir ve
komuta, itaat mesleğidir. Herhangi bir düş-
man saldırısı karşısında savaş gerekince ast,
üstün vereceği komutu duraksamadan ve tar-
tışmaksızın yerine getirmek zorundadır. Bu
durum, mesleğin doğası gereğidir. Askerliğin
bu niteliği, subaylar arasında rütbe yükseldik-
çe perde perde daha katı ve keskin olur. Çün-
kü savaşta, örneğin bir kolordu komutanı,
stratejik bakımdan büytik önemi olan bir ye-
ri savunmak için kolordusunun bütün birlik-
lerini, ölüm olasıhğı büyük olan toplu bir sa-
vaşa sokabilir. Mustafa Kemal, Çanakkale"de
birliklerine, "Ben, sizlere yalnız savaşmayı de-
ğil, ölmeyi emrediyorum" diyebilmişse, bu, bir
yandan Çanakkale Boğazı'nın yurt savunma-
sında taşıdığı önemi, öte yanda da komutanın
geniş yetkisini gösterir.
Askerliğin niteliği böyle olunca, yıllar yılı
bu hava içinde yetişmiş olan subaylar, demok-
ratik çarkın ağır işlemesinde sivil politikacı-
ların tutumuna bir türlü akıl erdirememekte,
böyle politikacıların, tıpkı askerler gibi, bü-
tün yetkilerini kullanarak devlet çarkını çabuk
işletmelerini beklemektedirler.
Bir nokta daha var: Askerlerin büyük ço-
ğunluğu, eğitimleri boyunca kendilerine aşı-
lanan görüşler dolayısıyla, ülkede çokseslili-
ğin bir kanadını oluşturan sol görüşlere ve
akımlara katlanamazlar. Bu nedenle devlet yö-
netiminde etkin oldukları dönemlerde ilk gö-
revlerinin, solcu aydınları şu ya da bu biçim-
de ezmek, onların fıkir üretmesini engellemek
olduğu düşüncesi egemen oluyor. Düşünürler-
le eylemciler arasında ayrım gözetmiyorlar. 12
Mart döneminde Cumhuriyet gazetesinde ya-
zamadığım bir yıl içinde "Yeni Ortam" dergi-
sinde çıkan "Pota" adlı bir yazımda bu tutum-
dan yakınmıştım (22.11.1971).
Buna karşılık, milüyetçi ve mukaddesatçı di-
ye anılan sağ eylemcilerin askersel dönemler-
de, neredeyse sırtları sıvazlanmıştır. İşte bu tu-
tumdan cüret alan sağ eylemciler o dönemde
toplum düzenini alt üst etmişler, yörelerine
korku salan bir örgüt görünümüne bürünmüş-
ler, zaman zaman hükümet içinde bile yuva-
lanıp etkin duruma gelmişlerdir. Her baskırun
bir tepkisi olduğu gibi ülkede sürdürülen "sol-
cu avı" da büyük tepki yaratmış, devleti ar-
kasına alan sağ eylemcilere açıkça karşı koy-
ma olanağı bulamayan sol görüşlü gençler, bu-
gün bile sürmekte olan birtakım gizli örgüt-
ler kurup terör eylemine geçmişlerdir. Ne ya-
zık ki sağ terör ve onun yanı sıra oluşan sol
terör ayn ayrı eylemleriyle ülkemizin çok de-
ğerli aydınlanna, kimi politikacılanna ve genç-
lere kıymış, toplumda çabuk kapanmayacak
acılar ve yaralar açmıştır. Sıkıyönetim döne-
minde ise ülkemizde az yetişen düşün adam-
lan, değerli yazarlar ve gidişi kabullenmeyen
emekli snbaylar işkenceye uğramış, böylece bi-
reysel ve örgütsel terörün yanında "devlet
terörü" de yer almıştır.
• • •
Anlattığım bütün bu süreçte sivillerin hiç mi
suçu yoktur?
Elbette var. Politikacıların, özellikle sağ ik-
tidarlann 1965 yılından beri "Bu anayasa ile
devlet yönetilemez" sloganını kullanıp her işi
bırakarak 1961 Anayasası ile uğraşmaları,
onun sosyal ve sendikal haklar bölümünü gör-
mezlikten gelip uygulama alanına geçirmeme-
leri toplumda gittikçe artan bir huzursuzluk
yaratmış, parlamento da neredeyse işlevini ya-
pamaz duruma gelip kendi başkanını ve cum-
hurbaşkarunı aylarca seçemetniştir. Bu durum,
işleri kestirme yoldan çözmeye aüşmış asker-
leri tedirgin etmiş, onlar, ülkede bir iktidar
boşluğu görerek, bunu doldurmak için hare-
kete geçmişlerdir. Oysa demokrasinin ilacı yine
kendi yapısında vardı.
Burada haklı olarak şoyle bir düşünce ileri
sürülebilir: Madem demokrasinin ilacı kendi
içindedir, o halde silahlı kuvvetlerin 27 Ma-
yıs 1960 müdahalesine de gerek yoktu.
Dış görünümüyle mantıklı izlenimini veren
bu düşünce yersizdir. Çünkü 27 Mayıs 1960
müdahalesi silahlı kuvvetlerin halk ve genç-
likle el ele vererek gerçekleştirdiği bir devrim
olup 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinde oldu-
ğu gibi emir-komuta zinciri içinde dört-beş or-
generalin egemenliği altında bir yönetim kur-
mamıştır. Gerçi 12 Mart döneminde parla-
mentonun kapısına kilit vurulmadı ıse de dev-
letin en yüksek organı olan ve milleti temsil
eden bu anayasal organ vesayet altına alın-
mıştır. Oysa 27 Mayıs 1961'den sonra kurulan
Milli Birlik Komitesi, askerlerden oluştuğu
halde, iç işleyişinde demokratik kurallar uy-
gulandığından, sivil nitelik taşıyordu. O Ko-
mite'de üsteğmenle general eşit oy hakkına sa-
hiptiler. Dahası var, 12 Mart ve 12 Eylül dar-
beleri, düşünce özgürlüğü başta olmak üzere,
her türlü özgürlüğü kısıtlayıcı yönde icraat
yaptıkları ve Atatürkçülüğe hepten aykırı uy-
gulamalara giriştikleri halde, 27 Mayıs Dev-
rimi, getirdiği yeni anayasa ile özgürlükleri ge-
nişletmiş, sosyal devlet kavramını anayasaya
koymuş, yönetimin bir daha keyfi icraata gi-
rişememesi için anayasal yargı kurumlarını
anayasaya yerleştirmiş, böylece Atatürk de-
mokrasisini Batı'nın ileri ülkelerindeki çağdaş
demokrasiler düzeyine ulaştırma yolunu aç-
mıştır. Eğer silahlı kuvvetlerin 27 Mayıs'taki
müdahalesi olmasaydı iktidardaki her parti-
nin, yargı yetkisini gaspederek bir "Tahkikat
Komisyonu" kurup muhalefet partilerini ka-
patma geleneği doğacak, bu ise çağdaş de-
mokrasiye giden yolu kesecekti.
Çok önemli bir ayrım daha var: 27 Mayıs
Anayasası işçi ve memur, kısacası, emekçi İce-
simde toplumsal bir uyanış havası yaratmıştı.
12 Man darbesinin lideri Org. Memduh Tağ-
maç ise "Toplumsal uyanış ekonomik gelişme-
yi aştı; bunu durdurmak gerekir" diyerek ana-
yasanın sosyal ilkelerine karşı olduğunu açık-
lamıştır.
27 Mayıs 1960 Devrimi sonucunda hazırla-
nan anayasa, çağdaş bir devletin yönetilip yü-
rütülmesi için güzel bir rehber niteliği taşıyor-
du. Ancak bunu uygulamayan sağ iktidar,
1980'deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, 12
Mart döneminde kıyıcıüğa kadar varan sert-
liğiyle ün salmış olan Istanbul Sıkıyönetim Ko-
mutanı emekli Org. Faik Türün'ü aday gös-
termek gafletine düştü. O günlerde yayımla-
dığımız 15 Haziran 1980 tarihli "Nakşibendi
Cumhuriyeti" adlı yazıda bu adaylığı şiddet-
le eleştirmiş, "...Vaktiyle Türk Silahlı Kuvvet-
leri'nce başı ezilen Nakşibendi tarikatı yine ya-
şarrunı sürdürmüş ki bugünkü Atatürk ordu-
sunun içinden cumhurbaşkanı adayı bir orge-
neral bile yetiştirmeyi başarmıştır" demiştim.
O zaman cumhurbaşkanı bir türlü seçileme-
diği için, bu görev Meclis Başkanı'nın vekale-
tiyle yürütülmüş, aylarca süren turlarla bu se-
çimin uzaması sonucunda da 12 Eylül 1980
darbesi gelip çatmıştır.
PENCERE
Ödünç..
EVET/HAYIR
OKTAYAKBAL
Şiir Forumuna Doğru...
Alain Bosquet, Adonis, Ginsberg, Enzensberger, Söder-
berg, Sorescu, Hughes, Laabı, VVesterbeg, Geranis, Horup
vb...
İstanbul Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı'nın 6-12
Mayıs 1991 günlerinde İstanbul'da yapacağı Uluslararası Bi-
rinci Şiir Forumu'na, "Poesium l"eçağnfı dünyaşairterinden
birkaçı...
.-. Dünyadan 24 şair, Türkiye'den 24 şair bir araya gelecek.
Şiirden, şairden, kendilerinden konuşacaklar, sorunlannı tar-
tışacaklar. İlk kez ülkemiz bir şiir forumuna sahne olacak.
Bu önemli atılımı düşünen, başlatan, sanırım gelecek yıllar-
da da sürdürecek olan İstanbul Belediyesi Kültür Dairesi'ni
kutlamak istiyorum.
Dünyanın birçok ülkesinde şiir forumlarının, şairler toplan-
tılarının yapıldığını biliyoruz. Bunlann en ünlüsü Yugoslav-
ya'nın Struga kentinde her yıl yaz aylarında gerçekleştirilen
şiir şenliğidir. Hollanda'da, Finlandiya'da, daha başka ülke-
lerde de zaman zaman şairler bir araya gelirler. İstanbul gi-
bi dünyanın en güzel bir kentinde, hem de ilkyazın en aydın-
lık günlerinde böyle bir toplantının yapılması, hem ülkemiz,
sanatımız için yararlı bir eylem, hem de dünyaya sanat yo-
luyla açılmamızı, kendimizı tanıtmamızı sağlayacak güzel bir
girişimdir
1977'deki Struga Şiir Şenliği'ne katılan bir kişi olarak bu
tür toplantılann nasıl canlı, yararlı geçtiğini bilenlerdenim. Şa-
irler, yazarlar hangi ulustan olurlarsa olsunlar, birbirlerinin ar-
kadaşı, dostu, kardeşidirler. Onlar bir 'şiir cumhuriyeti'nin
yurttaşlandırlar. Bir el sıkma, bir iki sözle yıllardır süren bir
dostluğu yenilemiş olurlar.
Kültür Dairesi Başkanı Hilmi Yavuz'la, Şiir Forumu Sekre-
teri Özdemir ince Şiir Forumu konusunda şöyle konuşuyor-
lar:
"Şiir Forumu büyük bir bırikime sahip olan Türk şiirinin,
özellikle Batı'da daha iyi tanınmasına yol açacak, dünyanın
önde gelen şairleri ile dünya şiirinde çok önemli bir yeri oian
Türk şiirinin yaşayan ve önde gelen şairlerini bir araya geti-
recektir. Ülkemizin büyük bir şiir potansiyeli vardır Türk şii-
ri, Yunus'lardan, Pir Sultan'lardan, Karacaoğlan'lardan, Ba-
ki'lerden, Nedim'lerden, Yahya Kemal'lerden, Haşim'lerden,
Nâzım'lardan günümüze, dünyanın en önemli şiir damarını
oluşturmaktadır. Ancak ekonomik, politik ve yöresel engel-
lerin yanı sıra bir engel de, Türkçenin yaygın dıllerden biri
olmayışıdır. Bu yüzden Türk şiiri dünyada yeterince, gerekti-
ği gibi tanınmamakta, bilinmemektedir. Daire Başkanlığımız
Poesium'u düzenlemekle böylesıne birtanıtım görevini üst-
lenmistir ve bu görevi gerçek anlamıyla yerine getirmek için
tüm olanaklarını kullanacaktır."
Şimdi birileri kalkar, 'Belediyelerin görevi şiirle miirle uğ-
raşmak mıdır?' der. Böylelerine göre belediyeler çöp topla-
mak, ydları yapmak, trafiği düzenlemek vb. işlerie ilgilenme-
lidir. Dünya şairlerini istanbul'a çağırmak, şiirsiz insanlara gö-
re gereksiz bir çabadır. Ne var ki ülkeler. uluslar sanat, kül-
tür, yazın alanlarındaki başarılı ürünleriyle saygı, sevgi gö-
rürler, saygınlık kazanırlar. Son genel seçimde belediye yo-
netimlerinin başına ŞHP'lilerin gelmesi Türk kültürü açısın-
dan çok yararlı olmuştur. Yurdun dört bir yanındaki
belediyelerin düzenledikleri sanat ve yazın toplantılarına hal-
kımızın yakın bir ilgi göstermesi de bu tutumun yararlı oldu-
ğunu göstermiştır.
Poesium'a katılacak Türk şairleri belli bir yaş çizgisine gö-
re seçilmiş. 1914 doğumlu Dağlarca'dan, 1915 doğumlu An-
day'dan, 1944 doğumlu şairlere varıncaya kadar günümüzün
üniü şairleri bu toplantıda yer alacaklar. Şimdi yine tartışmalar
olacak! Niye falanca şair var da filanca yok! 24 şairi tek tek
incelersek oldukça yerinde bir seçim yapıldığını görürüz. Bu-
gün bu 24 kişinin dışında da birçok değerli şairimiz var Ama
bir toplantıda belli sayıyı aşmamak kaçınılmaz bir gereklilik-
tir. Bu demek değil ki yayınlanan adlar dışındaki şairler Poe-
sium'da yer almayacak. Şiir toplantısı herkese açıktır, şairler
ve şiirseverler bu güzel buluşmanın baş konukları olacaklar-
dır.
Hangi konular mı tartışılacak bu forumda? En başta 'Şiir
ve gelenek'. Sonra da 'Şiir ve şiirın tanıklığı', '2000 yılına doğru
şiirin durumu'... Yirmi birinci yüzyıla dokuz kala Türk ve dünya
şairlerinin bu sorunlar üzerindeki görüşlerini öğrenmek ya-
zınımız için de bir kazanç olacaktır.
"Şiir forumu, gelışen medyalar karşısında edebiyatın, özel-
likle de şiirin gerilediği kanısının doğru olmadığını bir kez da-
ha gündeme getirecektır"
Şiir geriler mi hıç? Zaman zaman bunalımlar geçırir, ama
yeni yaratıcıların eliyle her dönemde toplumiarı aydınlatıcı,
bilinçlendirici, 'insanı daha insan kılıcı' nıtelıkleriyle sürer gı-
der. Nasıl binlerce yıldır bugüne dek gücünü yıtirmeden gel-
diyse...
BAŞSAĞLIĞI
Dr. \Lİ DEMİR
Sen dostlugun sımgesı
Sen özven durustlüğun kaim
Sen sevgı ureten
Sen acıyı pa\ eden
Sen özlem dolu eelecege
BİZIMLESİN'
Sen. bız dıyen
HERKESLESİN'
Kederlı aıiesımn ve Eüm dostlann başı sağolsun
ADEM-İNCI \RSLA>
emegın
Çevreyi ve insanı bir bütün olarak
ele alıp doğal yaşamı bozmadan
yazlık konut edinmek isteyenler
Antalya Kaş'ta tapusu alınmış
arsamıza sınırlı sayıda
üye alınacaktır.
Mavi Mağara Turistik Tatil Köyü
Yapı Kooperatifi
Tel : 9 (4) 231 82 27 - 28
• öaşkaldırının sesı 8 Mart a
J selam olsun • Kıyıma ve
yasaklara karşı işçiler fabrika
ışgallerınde • Ulusal zulme karşı
| Şırnak, Idil, İstanbul protestoda
Ulusal Zulme, işkenceye ve Sömürüye Karşı Mücadele
• "Bitirılen" savaş ve olası sonuçlar • 141-142/Özgürlük
için başkaldırı • İşçi sınıfı: Yeni bir çıkış için işçiler,
sendikacılar konuşuyor • Kürt devleti paranoyası •
Beşikçi'nin savunması • Ercan Kanar'la röportaj
S A Y I Ç I K T I
Pryeriotı Cd Dostlukyıırdu Sk 1/11 Çemberiılaş-IST Tel 516 06 84
ENGLISH LESSONS
Native Amerıcan Teacher (
Group or Private
Your home or mine
Grammer of Conversation
Tel.: 321 78 51
Please leave message on ansıvering
machine-speak clearly!
Bir Afrika atasözü:
"Dünya bize atalarımızdan miras kalmadı; çocuklarımız ta-
rafından ödünç verildi."
Köprüden denize baktım...
Pis.
Şehir Hatlan'ndan Kadıköy vapuru, sanki koyu bir batak-
lıkta yüzüyor.
Yenicami'den göğe baktım..
Kirli..
Kir, Beyazıt Kulesi'nin tepesıne kadar tırmanmış, daha ötesi
seçilmiyor.
Dolmabahçe Sarayı'nın tam üstündeki yeşil sırtlara yeni
oturtulmuş beton otel, bir cinayetin korkunç iskeleti gibi sırı-
tarak tarihimize sövüyor.
Kentin en yeşil alanlarında derinleşen dipsiz inşaat çukur-
ları, can çekişen İstanbul'un oyuk gözleri. Güneşi gizleyen
kurşuni bulutlar, zalim bir hallacın attığı zehirli pamuklara
benziyor.
Kim bu pamuklardan ağulu bir yorgan dikip geceleyin ev-
lerin üstüne çekecek?
İstanbul kirli..
Pıs..
•
Ya Anadolu?
Ya Marmara?
Manyas'ta kuş cennetini kım cehenneme çevirdi? Akde-
niz'de kaplumbağalara rahat vermeyen kim? Her yanda ır-
mak suyu yerine zehirli atık akmıyor mu?
Afrikalı demiş ki:
"Dünya bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımız ta-
rafından ödünç verildi."
Yoksa biz miras mı yedik?
'Mirasyedi' sözcüğü olumlu çağnşımlara yol açmaz, alın
teri dökmeden zenginleşen, beleşe konan, har vurup har-
man savuran kişıyi vurgular.
Mirasyedi miyiz bız?
Uzayın tepesinde "kara delik" açanlar, çağımızın "sözde
uygarlan" değil mi?
Doğa ölüyor.
Hiçbir canlının içinde barınamayacağı, soluk alıp vereme-
yecegı pis bir bataklığa dönüşüyor.
*
Insanın insanlaşmasıyla doğanın kirlenmesi arasındaki ba-
ğıntı nedir?
Çevre kirlenmesi insanın dışında birdönüşüm mü? İnsan-
dan bağımsız bir başkalaşım mı? Elbet değil. Çevre kirleni-
yorsa, bu demektir kı insan da pisleniyor. Zehirli hava solu-
num yollarından bedene gıriyor, soluk alıp verdikçe ciğerler-
den kana karışıyor, yüreğimize işlıyor, beynimize siniyor, dü-
şüncelerimizi etkiliyor, fikirlerimizi çarpıtıyor.
Eğer gezegenimizde doğayı yozlaştıracak bir düzen kurul-
muşsa, kim kurmuş?
İnsan!
Hem doğayı yok eden düzeni savunmak hem de gelece-
ğe umut bağlamak olası mı? Yalnız kuşlar, balıklar, sürün-
genler, memeliler mi etkileniyor çevre kirlenmesinden? Yal-
nız insanların bedenleri, tenleri, dişleri, diş etleri mi çürüyor?
Ölüme sürüklenen denizde avlanan kuşkulu balıkları yiyen
kişinin yalnız vücut sağlığı mı tehlikede?
Ya tınsel sağlığı?
Kendisini uygar sanan ve ileri sayan insanın ruhu da kir-
lenmiyor mu? Olüm tuzağını, sınır tanımaz hırslarımızla kaz-
dığımızın bilincinde miyiz?
•
Yarış...
Sanayileşme yarışı, zenginleşme yarışı, silahlanma yarı-
*şı, dünyanın kaynaklarına el koyma yarışı, tüketim yarışı, bir-
birini çiğneme yarışı, gözü doymazlık yarışı, gösteriş yarışı,
daha çok kazanma yarışı, insanın insanı sömürme yarışı...
Nereye kadar?
Doğanın tükenişinde soluksuz kalacak insanın geberme-
sine kadar mı?
Hayır dostlar, bu gidişatta, bir yanılgı var. Doğanın kirlen-
mesi, insan beyninin gözeneklerine tümüyle işlemeden, dün-
yaya egemen olan düzenin yanlışını görmek gerek...
İş işten geçmeden...
ÜRÜN-MODEL
dünyasından
laksit
fırtınası
T'
I
I
I BUZDOUPLARI « 1 ^
| BK13CA
IBK-1TJS
BK351 A
• BK-M1 A
' BK450Luks
I BM75T
• BK-C5T
I BK325T
İÇAMAŞIRMAKİNELERÜ
I
I
LSEÇENEK(4AY) II.SEÇENEK (9 AY) III.SEÇENEK(13 AY)
HEMEHTESUM HAZtRAN-TOMIUZ TtSÜM
Peşıra' .e
taksıt
K D V dahıl
Tcp.amfıya1
Peşına: ue
talcsıt
« D V dahı
Toplan f yat
THIMUZ-*6UtTOS TEtÜM
K D V dahıl
toplan f'yat
Peşına- Taks;
BKY-6'S M.nı
BKY-7 A Şanzımanlı
8KY-21 Bekomaîık
BKY-22 Bekomatık Super
BKY-26 Bekomatık FJI
BULAŞIK/KURUTMA
BKY-35 BL BUaşık
BKY41 KL
2-ICCCC
2501X0
3«00O
«OOÜO
450000
500000-
52ODOO
420000
1J8Ü00-
320000
5*000
250000
EL£KTRİKÜSÜPÜRG£LERİ
BKS-15TornaC3
I BKS-16 Tornado Plus
I 8KS-91 î Elekironık Pius
8KS-9T Supe' Bektronık Pfus
ı-oooo
125 00C-
160000
185 0ODp
I RRINLAR
| BKF-2Cu'Sine
I
BKF-4 Prestıge
BKF-7 Turbo
• BKF-7 M Super Turtw
• BKF-7 H Elektro Turfto
| BKF-9 Elektronom
• BKF 12 Specıal
j SUISITICILARI
•68000-
310000
260000
310000-
12X000-
125C0O0-
170CKC-
2X6 000-
2250000-
2500000-
2600000
2'0OO0G-
740000-
1600300-
2700SB-
3600-300-
1250000
550000
625000-
300000
925000
C125000-
= 1X0OC-
3 185000-
Z 215000 •
L23500O
Z 265000
C275000
G220000-
D 78000-
3170000-
H355300-
1
250OX-
1300 000-
1650000
2-50X0
2350000
265Û0OJ
2750000
22X0CC'
• 140000
,3 145000
-3 185000
3 1^5000
'•250 000
-•195000
90X0
95000
•35X0
•55300
TS30C
•95 » 3
2O0D00
160'300
303 JDn
•300300
2 200000
2 45ÛÛ0U
2850000
2275000
T0000
1700 00C
555C0ÛC
JOÛCOOC
295C00C
71000
C17500C
m a»
p 350 000
]C2400CC-
58 300
125000
260 aoa
3OOI30O
82i 000
18OC0O0
3 375300-
D1X'3CC-
375CO0C C31Û0OC
lîotcoo •r;ooc
3 57500-
O 65000-
3 33000
3 95000
575000
65C0CC
830 000
950930
,3 475CC
3 5300C
3 64000
p 30000'
4250000
3'XıCO0
280000
95000
42 500
49000
62000
7300O
3950 00C
1350 30C
600000
69C3CC
B7Cı3OC
215000
450000-
8*0X-
1550 CO3
1300000
1
550000-
1 470 000 •
1075000-
2250000-
n 90000
• 160000
• 135 Û00-
• 165300
Z155000
Z 115000-
C 240000
900000
16003130
1350 3Û0-
1650300
1550300
H50000-
2400000-
'3 95000-
t-20000
G-00000-
3122300
• 115000
• 85000-
• 175300-
65000
120000
loeooo
122 0CC
"500C-
3E00C
175000-
I 94C0CC
1680-300
1400-300
1
7OB-30C
1
510000
2450000
KAMPANYAMIZA NASIL KATILACAKStNIZ?
G '0E45.t Sta"dai
I G/8 E Ternostar Slandart
. G'5ETermostar
I 10 Lt Setektorlu Şolben
| 10 L' "ertrostalık Şofber
136.00C
149000-
1740OC
198000
214 OCC
63900u
745000
87D00C-
99C-00C-
107C-0CC-
• 80000
C 93000
C10600C-
• r40GÜ-
720000-
800 000
930 Cffi
• (J60000
11400OJ
I.SCÇCNEK
3t!f: retkı ı Saöcıs na dığef tassıtser
MOT:
i leslır aın
i v t H . SEÇENEKLB
z ur^r va 3a j-uren odeme
soyaötnz 'ef^on njnafama
*• Seciçın.z jrjn »a oa jrj
r
<le
r
^e odeme bıçmıyıe ıgiı
ttesırairBEKO ' A j İş Bankaai BeyogİL ŞjOea 1262 50C'
X J
K
esaba /a*np
.r kaşe*i asiıra Katilna
ar 1991 aKşamtna *cadar
geçecf f- sze sr ga, 22 Ma«p 1991 tarfnre 'aûar:
f
aiıran ışrra*
r
;ry5 urj
^**lç fsşıratfü Kfer ay'nöa /auar tsı-raKC
c ge; 199ı 'orrjı n tafsaır oaer'a- Naaı a
.?i'3r ^'ni-c /a se urj
r
^ geç
1
991 Ağ.s-os 3/
Kuv .e tx3nörcı Drîrta'TCa ys
tı seceneKte Deşr^tmı Van ayı
e' ge. '991 ^a^ıra- a; BtsOı
/a'ıra*" -ş'T3kçıj5 ^g j? en gec
SEXO TJLf. btiklal Cad. 349,80050
Bu djr
•c'ı.ratomiLi lefcrdercok j v ı ç n jç
I
I
I
I
I
I
I
I
I
I AUMO
BKE 1860 Meltem
BKE4300ıP4Mevsıın
BKE 5300 Süper
TELEYİZYON •
56 E Bekj S W UK
51 E Beko S M UK
40 E Beka S M UK
37 E Beko S M UK
55 E Beko FTS UK
VİDEOM
550 0X
1CCO0CC
360CO0-
275C0O0-
= 000000
4300000
c 291:000
Z 525 000
C455OOO
29CC0OJ
5250000
4 550O00-
3 53300-
3 59300
3 69000
ü 790CO-
3 55-300
53 OCC
SOÛC
6900C
79000-
65 3OC-
742503
626 300
966300
•'06000-
•190-300
• 260000
3 395 300
C3800CC-
3e«o Maslerlıne Vıdeo
3e«o Masterlıne Player
saoooc
6CC3O3-
540 300-
470300
725 300
600000-
37DOOO-
îır /aî'ıtmas* tarfn^e şcre
jfi9eri€ndn«;eMi' Taieûtr Detirıenc "ikîariar aş^as
"afrje pes^a'ar ıade eddecectı*
B. «arnp.3"va j
f
etc trmaıar Ar;elK A$ Aidei- AŞ
Betcote^nık A Ş aarantısı altmoa oluc 23 Oca*f 1986 îanhlı
^esıı Gazeıe de /a, ntarar ıtgıi teö ğe j BekoBir dünya markasıdır
400000
I80Û00
21] 000
3430O0C
3000000
27X000-
2350000-
3625X0-
336u t»:
• 315000
• 285000-
3250 000-
3380 00C--
3300300
1350000-
2-300 000-
900300
• 350-30O
3501X0
36X'(»-
3-5C-XC
2850 030 •
2593 OCC
38OC-OCC
• 323 000
• 21000
• 31500C-
3 19E30C
• 21C-30C-
3 933CC-
• -4C30O
3150000
195C0CC
210X0
365 000-
3*300
2990000
5400 OCC
4â00û0C
3 185 000
•I310000
C 270 CCC
• '45 OCC
2-00 300
SOCOCÜ
14X000
860000
• 225 000
3 roaoc-
• T6000
-3 otOOC
2«0XC
230 ıX0
2101300
185000
260X0
3260 00C
2960C0C
395ÛCO3
230000
'45 300
3293 003
2 03000:-
150000
TİGCO-
105000
65CO0
leeıcn
-
1
sta <
9BOMÇ
Adıe-
I Beko Ulfa Dısk Player
j 8eK: ftscoı gM L-X
I Be»c lieai ^ 320
T
I KÜÇÜKEVALETLERİB
1
BKK-8P Super Buharlı Utu 58000 293ÜC0- ' •30000 330X0 C 34000-
1 BKK-25K Buharh Ulu 36003 1800O3- • 19X0 190-300 3 laOOO
BKK-6iPRPres Utu '3500:- t'SCOO ' 3 69X0 590X0 3 70OCC
BKK-54Mu,t M ı x l f a - 3 35300 350300 • 35000
BKK 59 Ekmek K zartma Mak.nesı 31000 155000- | • 16300 16Û0OO 3 UOOO
BKMF-4SaatnUınıF-ın 9Z00Cı 460000 , 3 49X0 , 490-300 • 5530C--
B«MF2M'Pi Fr-ır- WXC- 423-300 • 4 4 300 440X0 • 33000
B*MF-120C£<e< Mc Frın '15000- 575000 ' 3 60300 ' 600000 3 45XC
6KMF-1000 Ga/
1
Mdı Fırır 13400C-- 520000- 3 55X0 530000 3 41JX
BKStardü^sp-atcr 7300C 350000 3 37X0 370000- 3 27 300
DİKİŞ MAKİNESİ •••••••••••••••••••^••••«i
I BekcZgZd^DıkışMak 31C3CC '55000C C'63"JOO " 630000 •'50ı300 -?CXC
İSUFİLTRESİMBBBİ
• Beko Su F ıtresı ::00C 5': VI-
2-7500C-
3Ö0OC
1 470 J f
91C30C-
22000
'4XL
«OCTı
2500C'
1200C
35000
35 OÛC
4 D 9 X <
41000
27OCC
320 CCC
2xoro
7201X0
36OCCC
•70X0
J'O:CC
«:co
6.50X0
5?4X0
3^8000
MUHSİN KAD1OĞLU
ÇOK HIZLI OKUMA
TEKNİKLERİ
BaskJ
30^000.-TU (PTTgıderidaM)
Ayjerur KADtOĞLU-Muhsrı K/«OĞLU
TÜRK HÛMANİZMİNİN
TEMELLEBİ
2tt00a-TL (PTT Gld«rl daM(
bt««i«: BlrHk Vakll KMlp Kulûbü
YM>lç*rll«r Cad. No.13
ÇatnbariHaf-tST. T*l: 51* 14 2*
NİŞANLANDIK
MELTEM
KARASU
&
HAYRİ
ERCE
9.3.1991 İSTANBUL
ŞAHIT
ARANIYOR
17 Ocak Regaıb Kandıl
akşamı saat 21.00
sularında Mecidıyeköy
Lıkör Fabrikası önünde
köprunun altında orta
yolda sıyah BMW
otomobıl kız kardesıme
çarparak dlümune sebep
olmuştur.
Olayı görenlerin ınsanlık
namına asağıdakı
telefonuma bıldırmelerını
dilerim.
Tel.: 521 70 98
DÜŞÜMJYORUM
ÖYLEYSE
VURUN
tlhan Selçuk
20. bası 7.000 lıra (KDV içinde)
Çağdaş Yayınları Turkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul
Ödemeli gönderilmez.
5 A'
y
DİLEK AYDEMİR
Gravür-Resim Sergisi
6-23 raart
Tanak Sanat Galerısi
ETILER