Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 MART 1991 * * * * HABERLERİN DEVAMI CUMHURÎYET/17
Askerin Dünyası...
(Baştarafı 1. Sayfada)
altını çizer.
Sivilin dünyasındaki başıbozukluk ile as-
kerin dünyasındaki kışta disiplini birbirine çok
terstir. Bir tarafın gözlüğüyle öbür tarafa yak-
laşmak, çözümler aramak sağlıklı bir bakış
açısı değildir.
Dışa kapalıdır askerin dünyası. Bir sivilin
uyumu da nüfuzu da güçtür bu kapalı
kutuya.
İki dünyanın birbirinden ayn olması bir ba-
kıma normaldir. Bir meslek olarak askerliğin,
bir kurum olarak ordunun ışlevı, bu ayrılığı
bir yerde zorunlu da kılar.
Ama normal olmayan, bu iki dünyanın bir-
birinden koskoca bir duvarla ayrılmış olma-
sıdır. Yıllar içinde örülmüş olan bu duvar ar-
tık yıkılmalıdır Türkiye'de.
Karşılıklı etkileşim ve diyalog gerçekleşti-
ği ve iki dünya birbirine yakınlaştığı ölçüde,
iki taraf arasında yılların ötesinden gelen gü-
ven bunaiımı da çözülmeye başlayacaktır.
Bu durum, ülkemizde özellikle demokratik-
leşme sürecini olumlu yönde etkileyecek ve
belli başlı kurumların -tabii en başta siyaset
kurumunun- yerli yerine oturmasını kolaylaş-
tıracaktır.
•
22 yıldır bu meslekteyim, şunu söyleyebi-
lirim: Bunca yıl bir gazeteci olarak askerin
dünyasıyla ilişkilerim daha çok askeri yöne-
tim dönemlerinde oldu!
Bunun dışında bu alanda mesleğimizin
gereğini yerine getiremedik; yani kamuoyu-
nu ordu konusunda bilgilendiremedik.
Oysa açık toplum ve demokrasi bunun ter-
sini gerektirir. Topiumdaki her kurum gibi si-
lahlı kuvvetler de kamuoyunun denetimine
tabi olmak durumundadır.
Böyle bir denetimin varlığı aynı zamanda
ordunun kendı iç ışleyişinin daha akılcı bir
yörüngeye oturmasını da sağlar.
Kol kınlır yen içinde kalır anlayışı artık gec-
mişe gömülmelidır. Zira her şeyin kapalı ka-
pılar arkasında yürütülmesı sağlıklı bir ışa-
ret değildir. Fazla ıçine dönüklûk, ınsanlar-
da olduğu gibi kurumlarda da sıkıntıya, bu-
nalıma, yozlaşmaya neden olur.
*
Şeffaflık ya da açıklık...
Silahlı kuvvetlerımizin bunun gereğini so-
nunda görmeye başladığını söyleyebiliriz.
Genelkuımay Başkanı Orgeneral Doğan Gü-
reş'in davetiyle komutanlarla birlikte geçir-
diğimiz üç gün bunun bir göstergesi sayı-
labilir.
Genelkurmay'da, İkincı Ordu bölgesinde,
Malatya'da, Erhaçta, Dıyarbakır'da, Bat-
man'da, Silopı ve Mıdyat'ta, yurt görevleri-
ni, dert ve sorunlarını, ülkeye ve dünyaya iliş-
kin görüşlerıni içtenlıkle dile getırdiklerine ta-
nık olduk askerlerin. Hem dinledik hem tar-
tıştık komutanlarla.
Son derece yararlı oldu.
Bazı ızlenımlerımizi özetle şu noktalarda
toplayabilirız.
• Körfez savaşı: Genelkurmay Başkanı
Doğan Güreş'in deyışiyle "lojistik ve tekno-
loji harikası" olan bu savaşta ABD'nin ser-
gilemış olduğu ezıci üstünlük komutanları et-
kilemiş. Bu durum, Türk ordusunun modern-
leştirilmesi ve yeniden örgütlenmesi sorunu-
nu lyice gündeme sokmuş. Küçük, ama çe-
vik birliklerden oluşan, zırh gücü yüksek,
stratejik açıdan daha caydırıcı, bilgisayarlaş-
mış, modern teknolojiyi kullanabilen bir or-
duya haklı olarak özlem duyuluyor. Ve bu
noktada da ister istemez ekonominin daha
güçlü, daha modern olmasının önemi vurgu-
lanıyor.
• Buruklulr. Körfez krizi sırasında Cumhur-
başkanı Özal'ın kimi davranışlan ve ona at-
fen basına yansıyan "ordunun hantallığı",
"Savaşan generaller istiyorum" gibi sözlerin
burukluk yarattığı belli oluyor; kendilerini
haksızlığa uğramış hissediyorlar. Sivil otori-
tenin askeri otoriteye üstünlüğünü kuşkusuz
tartışmıyorlar; ancak kendi görüşlerinin ta-
şıdığı önemi ve bunlara kulak verilmesi ge-
reğini vurgularnaktan da geri kalmıyorlar.
• Dış politika-Ortadoğu: Türkiye'nin gele-
nekset Ortadoğu polıtikasının değişmesine
gerek olmadığı izlenimini verenler var. Bun-
da Ortadoğu'da sorunların karmaşıklığı ve
Araplara duyulan güvensizlikle antipati rol
oynuyor denilebilir. Tabii Arap dünyastnda-
ki çağdışı, anti-laik akım ve rejimlerin bu duy-
gulardaki payı büyük. Bir komutanın sözleri
şöyle:
"Ortadoğu politikamız iyiydi. Ne diye de-
ğiştirelim? ismet İnönü'nün bir sözü var:
'Araplarla dostluk bir kediyle aynı çuvala gir-
mek gibidir' demiş. Kediyte bir çuvala girilir
mi?"
Araplar arası sorunlara bulaşmaktan ka-
çınmanın yararına işaret ediliyor.
• Dış politika-ABD: Tek süper güç ABD ile
ilişkilehn daha da geliştirilmesınin kaçıpıl-
mazlığı... Ama ABD ile Ortadoğu'da tümüy-
le başbaşa kalmanın yaratabileceği denge-
sizlik ve bağımlılıktan tedirginlik duyuluyor.
Dış poliiikada manevra alanının geniş olması
gerektiğine dikkat çekiliyor. ABD ile Ortado-
ğu'ya dönük olarak girilebilecek askeri işbir-
liğinin maddi bedeli bu arada sorgulanıyor.
Bir komutanın deyişiyle "Al-ver dünyasında
yaşanıyor."
• Şeriat devleti: Bir komutan cüzdanından
çıkardığı bir gazete kupürünü okudu bize.
Söz konusu haber, bir Kuran kursunda edi-
len yemin: Devlet içinde tırmanışı hedef alan,
laikliği lanetleyen... Tepkisi ağır oldu ko-
mutanın...
• Kürt sorunu: Her konunun apaçık konu-
şulmasına karşın sıra buna geldiğinde der-
hal bir tutukluk başgösteriyor. Bu sorunda
resmi devlet politikalarından sapmak, öyle
anlaşılıyor ki kolay değil onlar için. Bir de
ABD'nin Kürt sorununda sergilediği ilginin
tedirginlik kaynağı oluşturduğu gizlenmiyor.
Suriye'nin PKK desteğinin sürdüğüne de
inanılıyor.
• Yunanistan: Yunanistan'a duyulan tep-
kiler ilginç. Avrupa Topluluğu içinde ve de-
ğişik platformlarda Türkiye'ye karşı oyna-
makta olduğu engelleyici politikalar Yunanis-
tan'a karşı rahatsızhğa yol açıyor. Üst rütbeli
bir subay anlattr. Bir uluslararası toplantıda
ceketini çıkartırken "Yunanlı meslektaşımın
bir itirazı yoksa, ceketimi çıkarıyorum"
demiş...
Avrupa'dan uzaklaşmayı istemiyorlar.
•
Bir komutan, "Ne Avrupa bizi kendinden
sayıyort nede Arap... Hep iki arada bir dere-
deyiz. İş başa düşüyor" dedi.
Doğru.
Asker askerligini, sivil sivMğint btkftkçe,
demokrasi içinde, modem ve güçlü bir Türki-
ye'ye daha büyük bir hızla varılacağına ina-
nıyoruz.
Basında büyük kriz
Kömürde programlı zarar
(Baştarafı I. Sayfada)
"Zonguldak nasıl kurtulur"
sorusuna yanıt aranıyor. Bolge
insanının madenden başka çah-
şabileceği bir iş sahasının olma-
ması, taşkömürü işletmesinin
işçi çıkarma girişimini engelli-
yor. Devlet Bakanı Işın Çelebi'-
yle TTK yöneücileıi arasında
yapılan toplantılarda kurumun
içinde bulunduğu durum aynn-
tilanyla dile getirüdi. Ortaya çı-
kan tablo hiç de iç açıcı değil.
Zonguldak havzasındaki kö-
mür işletmelerinin bugünku du-
rumu özetle şöyle:
• 1991 yüı program zaran 873
milyar lira. Yeni toplusözleşme-
nin imzalanmasından sonra ar-
tacak işçi maliyeti buna
eklendiğinde toplam zarar 2.223
trilyon lira.
• Bakanlar Kurulu'nun 11
Ekim 1990 tarihli karan uyann-
ca kurumun finansman ihtiya-
cı 515.479 milyar lira.
Toplusözleşmeyle bu rakam da
2.731 trilyona ulaştı. Kömur sa-
tışından elde edilecek gelir 818
nülyar, Hazine yardımı 515 mil-
yar. Ortaya çıkacak finansman
açığı 1.397 trilyon.
• Şubat 1991 itibarıyla kuru-
mun toplam borcu 1.051 tril-
yon, alacaklar ise 681 milyar
lira.
• Kurumun emekli olan işçi-
lere 30 milyar kıdem tazminatı
borcu bulunuyor. İş kazası ve
meslek hastahğı geçirenlere 4.7
milyar ödenmesi gerekiyor.
• Havza, 1940 yılında tümüy-
le devletleştirildikten sonra
1950-56 arasında 103.5 milyon
dolarhk Marshall yardımı.
1960-65 arasında 14.5 milyon
dolarhk DLF, 1966-77 arasında
21.5 milyon dolarhk AID kre-
dileriyle alınan teçhizat ve yapı-
lan tesisler dışında hiçbir ciddı
yatırım görmedi. 1977'den bu
yana da idame yatınmları dışın-
da bir şey yapılmadı.
Bu sorunlar ışığından sonra
Akcan "kalıa çöziim" içın ya-
pıhnası gerekenleri şöyle sı-
raladı:
"• Zonguldak'ın ithal kö-
mürte rekabet etmesi mumkün
degfl. İthal kömiiriin maliyeti 65
dolar, kurumun demir-celik sa-
nayiine verdiği kömur 100 dolar.
İthal kömiiriin ucuz olmasının
ncdeni, bize kbmür satan ülke-
lerin yiizde 30-40 arasında dev-
let destegi görmesidir. Bu
•edenle ithal köraüre fon kon-
malıdır.
• 1991 yılı yatırım programı
matlaka gerceklesmelidir. Bu
konuda Hazine destegi esirgen-
memelidir. Yurtdışından getiri-
lecek makine ve teçhizat için
gerekli iç finansman önemli so-
run yaratıyor.
• İşçi sayısı azalülmalı, işçi
basına verim arttınlmalı.
• Pazarlama önemli bir so-
nın. Stoklarda bekleyen kömiir
nheligini de kaybediyor. thtiyaç
saaipterinin bu kömiirii kullan-
ması saglanmalı.
• Sonuç olarak Türkiye taş-
kömüni polıtikasının yeniden
çizilmesi gerekmektedir."
Akcan, bir broşür hazırlata-
rak Zonguldak'ta yatırım yap-
manın avantajlarını
girişimcilere duyurmaya çalışı-
yor. Kalkınmada ikinci derece-
de öncelikli yöre olan
Zonguldak'ta 50'ye yakın alan-
da yatınm yapılabileceğine dik-
kat çekilen broşürde bölgeye
ilişkin diğer bilgiler de yer
ahyor.
(Baştarafı I. Sayfada)
ber Koordinatörü Uğur Cebeci,
yaptığımız konuşmada, matbaa
işçilerinin paralarını alamama-
ları nedeniyle çıkan bir sorun
yüzünden Günaydın'ın sah gü-
nü polis gözetiminde baskıya
girdiğini beürterek şunlan anlat-
tı:
'Bütün mesele Günaydın'ın
dabil olduğu VEB Grubunun
ayn, matbaanın ayn şirketler ol-
masından kaynaklanıyor. Mat-
baa işçüeri şubat, mart maaşla-
n ile ekim 1990 ve ocak 1991 ik-
ramiyelerini alamadılar. Onun
için de salı gunii gazeteyi basma-
makla bir protesto eyierai yap-
maya calıştılar. Biliyorsunuz,
VEB Gnıbu çalışanlan sendika-
su. Matbaa işçileri gazeteyi bas-
mayı reddedince gazetenin taş-
ra kalıpları Güçlü A.Ş.'de (Gu-
neş'in bağh olduğu şirket) basd-
dı. Bu arada matbaaya polis
çagnldı. Bu. muhtemelen önlem
almak amacıyla yapüdı. Matbaa
işçilerine bütün Günaydın'ın
mal varlıgı üzerinde haciz oldu-
gu, gazeteyi basmamakta ısrar
ederlerse işten çıkanlacaklan ve
paralannı hiçbir şekilde alama-
yncaklan anlatıldı. Bunun uze-
rine işçiler gazeteyi basmayı ka-
bul ettiler. Şimdi, alamadığımız
iki maaş ve ikramiyelerin önü-
müzdeki günlerde ödenecegi
söyleniyor. "
Gazetede mart ayı maaşlan
ödenmedi. Sadece taşeron kad-
rosunda çalışanlara 350'şer bin
lira ödeme yapıldı. Bu paranın
büyük bolümünün de Güneş ka-
sasmdan Günaydın'a kaydınldı-
ğı belirtildi.
Verilen bilgilere gore Günay-
dın'ın şu anda isim hakları üze-
rinde, başta Imar Bankası ol-
mak üzere alacaklılann haczi
var. Asil Nadir'in içine düştuğü
ekonomik bunalım sonrasında
gazetenin ust yönetiminde cid-
di sarsıntılar da meydana geldi.
10 aralık günü başta bütün ya-
yınlardan sorumlu murahhas
Uye Mehmet Bayraktaroğlu ol-
mak üzere Reklam Koordinatö-
rü Gülderen Koşar, Idari lşler
Koordinatörü Ülkü Taktak, Sa-
tış ve Pazarlama Koordinatörü
Erhan Topaç, Mali tşler Koor-
dinatörü Halit Giiven, Teknik
Koordinatör Haldun Köniman,
Satınalma Grup Müdürü Ha-
kan Altınok, Grup Müdürleri
Ahmet Mete ve Giiray Galip ile
teknikten sorumlu grup müdü-
rü Hakkı Bölttkbaş istifalarını
verdiler. Bundan iki gün sonra
Yönetim Kurulu Başkan Vekili
Fahri Görgiilii'nün isteği Uzeri-
ne gazeteci Saruhan Ayber'in
Günaydm Genel Yayın Müdür-
lüğü'ne atanmasıyla Genel Yayın
Yönetmeni Seçkin Türesay, So-
rnmlu YazrişteTİ Müdürleri Er-
tug Karakullukçu ve Erol Türe-
gün görevlerinden ayrıldılar.
Şu anda Günaydın'ın satıştan
elde ettiği gehrin 500 milyon li-
rası her hafta İmar Bankası'na
borç olarak ödeniyor. 1.5 milyar
lira olan ayhk reklam geliri ve
yan gelirlerle birlikte Günaydın-
ın net 4 ila 4.5 milyar ayhk geli-
ri olduğu belirtiliyor. Ancak Gü-
naydın yöneticileri, "Her şeyin
üzerinde tedbir olması kanımı-
n emiyor. Paramız kalmıyor'
diye konuşuyorlar. Şu anda Gü-
naydın, Tan, Ulus gazeteleri ile
Ekonomik Bülten dergisi ve
Gün Ajans'ı bünyesinde barın-
dıran VEB Grubu'nun çalışan-
lan 1020 kişi dolayında. Günay-
dın yöneticileri "Asil Nadir'in
bütün borçlan Günaydın'ın üze-
rine yazılı olduğu için çok zor
durumdayız" diye ekliyorlar.
Güneş
Güneş gazetesinde, Kıbnsh
Genel Yayın Yönetmeni Meün
Münir'in SKim ayı sonunda iş-
ten ayrılmasıyla gazetenin yayın
yönetiminin başına gazeteci
Uluç Gürkan getirildi. Gürkan1
ın işe başlamasjyla da Yazıişleri
Müdürü Mehmet Yaşin ile So-
rumlu Yazıişleri Müdürü Erhan
Key istifalarını verdiler. Yazıiş-
leri Müdürlüğüne Deniz Som
getirildi. Ancak iş bununla kal-
madı. Gazetenin düştüğü para-
sal darlık yüzünden ekim ikra-
miyesi ve maaşlar ödenmeyince
çahşanlar işi yavaşlatma eylemi
yaptılar. Bu arada bazı yazıişle-
ri çahşanlarının görevlerine son
verildi.
Gazetenin Beyazıt'taki mer-
kez binasımn Impexbank'a satış
vaadi var. Yine Güneş'e ait Ca-
ğaloğlu'ndaki bina 700 milyon
lira dolayında bir paraya satüdı.
Bu paranın bir kısmıyla Günay-
dın'm borçlarımn ödendiği be-
lirtiliyor. Gazetenin son duru-
muyla ilgili olarak Genel Yayın
yönetmeni Uluç Gürkan bize şu
bilgileri verdi:
"Benim göreve başladığım
ekim sonu itibanyla gazetenin
kadrolu 788 calışanı vardı. Ay-
nca nasıl oldugunu bilmedigim
bir bağlantıyta 300-350 kişi de
parasal ilişki içindeydi. Şimdi
kadrolu çalışan sayımız 600 ki-
şi. Kadrosuzlarla baglantımızı
da kestik. Maaşlar ödeniyor, şu-
bat itibanyla da zamlı ödeniyor,
yani toplu sözleşme zammı.
Benden önce ekim ikramiyesi
ödenmemişti. Benim dönemim-
de de bir ikramiye ödenmedi.
Gazeteyi götürüyoruz"dedi.
Bu arada mart ayı maaşları-
nın 1.5 milyon liraya kadar olan
bolümünün geçen hafta ödendi-
ği, maaşların geri kalan bolü-
münün ise önumuzdeki hafta
sonuna kadar ödenecegi belirti-
liyor.
Bu arada geçen ay içinde Asil
Nadir gnıbu gazetelerin yönetim
kurulu başkan vekili Fahri Gör-
gülü istifa etti. Şu anda Görgü-
lü'nün görevini fiilen Asil Na-
dir'in vekili olan avukat Prof.
Çetin Özek yürütüyor.
Gelişim grubu
Nokta, Kadınca, Erkekçe, Ge-
lişim Spor, First, Bando (çocuk
dergisi), Bella, Marie Claire, Ar-
kitekt, Ekonomik Panorama,
Hıbır, Jama gibi dergileri bün-
yesinde toplayan Gelişim, Asil
Nadir'in basın şirketlerinin için-
de en iyi durumda olanı. Ancak
eski borçlar gnıbu zorluyor. Asil
Nadir'in ekonomik krizi patlak
verince Gelişim'e bağlı Erkekçe
ve Gelişim Spor dergileri kapa-
tıldı. Bu dergilerde çalışanlann
önemli bolümünün diğer dergi-
lere kaydınldığı belirtiliyor. Ge-
lişim yöneticilerinden aldığımız
bilgiye göre gruba bağh dergile-
rin hepsinde zamlı maaşlar
ödendi. Zamh maaşlar ortalama
yüzde 100'lük bir artış anlamı-
na geliyor. Ancak bu ay sonun-
da yasal ikramiyelerin ödenip
ödenmeyeceği belli değil.
Grubun en önemli yayınların-
dan biri sayılan haftalık haber
dergisi Nokta'dan arahkta bir
bölüm çalışan Panorama'ya ak-
tanhnıştı. Bir bölüm de istifa
edip Tempo dergisine gitmişti.
Nokta'da geçen ay genel müdür-
lüğe Aycan GiritUogJu'nun atan-
masının ardından 9 üst düzey
editör istifa etti. Bu arada Geli-
şim kadrosunda önemli bir ten-
sikat da yapıldı. Toplam çalışan
sayısı 400*den 300'ün altına dü-
şürüldü.
Tercüman
Tercüman çalışanlanna ocak,
şubat ve mart ayhklan, kasım ve
şubat aylarında ödenmesi gere-
ken ikramiyeleri ile toplusözleş-
meden doğan eylül, ekim, kasım
ve aralık aylarına ait farklar
ödenmedi. Kişi başına alacak
tutan (ortalama) 15 milyon lira-
yı buluyor. Tercüman çalışanla-
n bunun üzerine geçen sah gü-
nü işyeri yemekhanesmde topla-
narak durumu değerlendirdiler.
Ertesi gün çahşmama karan al-
dılar ve çarşamba günü saat
12.00*ye kadar hiçbir iş yapmak-
sızın işyerinde oturdular. Saat
12.00*den sonra çahşmaya baş-
ladılar. Bu gelişme üzerine Ke-
mal Dıcak, servis şefleri, yazar,
gazete yöneticileri ile işyerinde-
ki sendika yönetici ve temsilci-
lerinin katıldığı yemekli bir top-
lantı yaptı. Bu toplantıda sorun-
ları dinledi. Ömer Cavuşoğlu ve
Nazlı Dıcak da Ihcaklar'ın yalı-
sında yapılan ve gece 02.00'ye
kadar süren bu toplantıya kattl-
dılar.
Bu toplantıda yapılan değer-
lendirmeler sonucunda Kemal
Ihcak, perşembe günü gazetenin
yaa işleri katında tüm gazete ça-
hşanlanmn katıldığı bir toplantı
yaptı. Saat 16.00'dan 19.00'a ka-
dar süren bu toplantıda Kemal
llıcak özet olarak, "Malımuı
son kunışuna kadar, kanımın
son damlasına kadar işçi hakla-
nnı ödemeyi taahhüt ediyorum.
Ben işçilere borçlu olarak öbür
dünyada besap veremem. Hiikü-
met sözünde durmuvor. Bana
taahhüt ettikleri kredileri öde-
miyorlar. Arsalarımı satamıyo-
nım. Buyrun siz satın, alacak-
laruuzı tahsil edin. Param yok.
Olsa Uk önce işçi borçlannı
öderim" yolunda bir konuşma
yaptı. Bu toplantıdan sonra Ter-
cüman çalışanlan oldukça yu-
muşadı. Bu nedenle pazartesi
günü eylem yapılıp yapılmaya-
cağı bilinmiyor.
Hüniyet gazetesindeki son
gelişme Günaydın'dan ayrılan
eski mensuplannm geri dönme-
sinin ardından Genel Müdür
Doç. Özcan Ertuna'nın istifası
oldu. Bu arada Hürriyet'in İmar
Bankası sahibi Kemal Uzan'a
satıldığı yolundaki söylentiler
doğnılanmadı. Ancak böyle bir
teklif gitmişti, fakat aynntılara
girilmeden konu kapanmıştı.
Hürriyet'in eski genel müdü-
rü Arda Gedik'in iki arkadaşı ile
birlikte çıkaracağı "Son Baskı",
20 mart günü saat 16.00'da ls-
tanbul okurlarınm eline ulaşa-
cak.
12 Mart döneminin "Yeni Or-
tam"ını çıkaran Kemal Bisal-
man'ın da bir akşam gazetesi
hazırlığında olduğu söyleniyor.
Sabah Grubu'na bağlı olarak
kurulan "1 Numara" adh yayın-
cıhk şirketi ise yeni dergiler çı-
karmayı amaçlıyor. Bu dergile-
rin yönetmenUğini Gelişim Gru-
bu'nun eski sahibi Ercan Anklı
üstlenecek.
GOZLEM
UGURMUMCU
(Baştarafı 1. Sayfada)
Şerit Mazhar Efe, borsaya bereket getirmiştir.
Niçin mi "Şerif Seyyid Mazhar Efe"?
İzninizle tek tek açıklayayım:
Efendim, Hacıana Semra Özal, biliyorsunuz, eşi Turgut
Özal'ın gazeteci Emin Çölaşan'a karşı açtığı tazminat da-
vasında sunduğu belgeler ile peygamber soyundan geldi-
ğini ileri sürmüştü.
Nasıl mı?
Şöyle:
Bu belgelere göre Semra Özal'ın ailesi Mısır'da Sarkiy-
ye'deki Zeribe nahiyesinden 1837 yılında İstanbul'a göç et-
miştir. Mahkemeye sunulan belgelere göre Semra Hanım'ın
büyük babası Seyyid Mustafa Eş Şeltavi'dir.
Eldeki belgelere göre Semra Hanımefendi, Arap köken-
lidir.
Ne demiş Mehmet Akif:
— Türk Arapsız yasamaz. Kim ki "yaşar" der.. delidir I
Arab'ın Türk ise hem sağ gözü, hem sağ elidir.
Semra Özal'ın ailesi Mısır'dan önce Urfa'ya sonra da İs-
tanbul'a göç etmiştir.
Semra Hanımefendi ve eşinin sivil toplumun değerli ön-
cülerinden sanatçı İbrahim Tatlıses'in birbirinden yanık tür-
külerine olan ilgilerı işte bu hemşerilik ilişkilerinden kaynak-
lanmaktadır.
Şertavi ailesi, Urfa'dan İstanbul'a Nişantaşı'na göç etmiş-
lerdir.
Seyyid Mustafa Eş Şeltavi'nin oğullarından Şerif Mehmet
Tevfik'in Şükriye Hanım ile evliliğinden Fatma Azize doğ-
muştur.
Fatma Azıze, Semra Hanımefendi'nin annesidir.
Seyyid Mustafa Eş Şeltavi, Seyyid Şerif Süleyman Ebu
Hadra ve oğlu Seyyid Mustafa Ebu Hadra'nın torunlarıdır.
Hadra ve Eş Şeltavi aileleri Hz. Hüseyin'in soyundan gel-
mektedir.
Hazreti Muhammed'in soyu, Hz. Hatice'den olan kızı Fa-
tima ile damadı amcasının oğlu Hz. Ali ile üremiştir. Hz. Ali
ve Fatima'nın erkek çocukları Hasan ve Hüseyin'in soyun-
dan gelenlere "şerif' ve "seyyid" denmektedir.
Peygamber soyundan gelen erkek çocuklara "seyyid" ve
"şerif', kız çocuklarına da "seyyide" denilmektedir.
Semra Özal ve kızı Zeynep, birer seyyidedirler.
Mazhar Efe de seyyid ve şerif!
Hz. Fatima ve Hz. Ali'nin soyundan gelenlere "Alevi" de
denir.
Semra Özal Alevi midir?
Hasan-Hüseyin soyundan geldiğine göre Alevi olması ge-
rekir. Alevi ya da Sünni olması hiç önemli değildir. Önemli
olan peygamber soyundan gelmesidir.
Şerif Mazhar Efe, hangi şirketin hisse senetlerine para
yatırıyorsa, bu şirketin senetleri, hemen o dakikada değer
kazanıyormuş.
Çocuk şanslı...
Ustelik, şerif ve seyyid... Bu yüzden tuttuğu altın oluyor.
Ne var bunda anlamayacak?
Hem, "Peygamber torunları borsa oyunu oynamaz" diye
bir ayet mi var?
Yok...
"Cumhurbaşkanı çocuklan ticaret yapmaz" diye de bir ku-
ral yok...
Eeee, öyleyse niye kızıyoruz o zaman?
Arabesk liberal ekonomimizde ve alaturka serbest pazar-
da Şerif Efe'nin ilgisine "mazhar" olan hisse senedi kaza-
nıyor. Borsaya bereket geliyor...
4 0 . V ı h n d a
ÎURKKULTURVAKFI
ESKİ-YENİAFS'LİLERİ
D A V E T E D İ Y O R
Bizi lütfen aıayın: İsim, Soyadı, AFS Yılı,
Ev ve İş Adresleriniz ile telefon numaralannızı bildinn.
ı
*dresımız TKV - Halaskargaz: Caddesı Zafer Sokak Uğur Apt. 15 2
80220 HARBIYE1ST
Tdefon 14623 38-1464591 Fax 1324539
"İlkbahar KampanyasıKutu ombalajlarda
Coca-Cola şimdi, özel indirimli... 1300 lira!
Her bakkalcia, her markette
Türkiye'nin her yerinde 1500 lira yerine 1300 lira.
Kampanyaya kahlın, 200 lira kazanın.
Türkiye'de her yerde!
FİYAT/
Coca-Cola ve Coke fli C"g£&(*apâ*i 'nm lescıllı markatandır
BU İNDİRİM KAMPANYASI GEÇİCİ BİR SÜRE İÇİN SADECE COCA-COIA ÖZEL FİYAT ETİKETÜ KUTU AMBAIAJLAR İÇİN GEÇERÜDİR.