10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 27 ŞUBAT 1991 Yine Meşruluk Y ine Bunalım Devlet Başkanı, sık sık "Anayasayı okudum, yetkilerim var" diyor. Eğer herkes hukuksal bir metni okuyarak anlayabilseydi, hukuk bilimine, uzmanlarına gerek kalmazdı. Hukuk metnini anlamak için hukuk bilgisi ve bilincini kazanmak gerekir. Dr. İur. YÜCEL T. ENGİNDENİZ Demokrasimiz bunalımlıdır. Bunu anlamak için önce tarihe, sonra yurdumuza bakalım. Yıl 1782: Bundan 209 yıl önce. Ingiltere, Amerika'daki 13 kolonisini yitirmiştir. Halk temsilcilerinin güvensizliği karşısında Başba- kan North, kendiliğinden iktidardan çekilir. "Oy çoğunluğu vardır, ama iktidarını sürdür- mestne çoğunluğun nzası yoktur. • Yü 1969: Halkın ikinci kez seçtiği General De Gaulle, cumhurbaşkanıdır. Meşruluğu yal- nızca oya değil, bir yurt kurtardığı için büyü- leyici gücüne de (karizma) dayanmaktadır. Çünkü De Gaulle'ü, kimi Fransızlar yaşarken bile soyut ve insanüstü bir varlık diye algıla- maktadırlar (Duverger). Ancak 1969'da bir fconuda başvurduğu halk onu desteklemez. Bu 12. halkoylamasının ilk sonuçları Elysees Sa- rayı'na ulaşır ulaşmaz, kesin sonucu bekleme- jden Gn. De Gaulle cumhurbaşkanhğından ay- nhr. Oysa başkanlığının bitmesine daha 4 yıl 'Vardır. YU 1979: Türkiye'de kısmi parlamento se- çimlerinde yenik düşen iktidar partisinin baş- .kanı, parlamentodaki çoğunluğuna karşın ik- .tidardan hemen çekilir. Yıl 1990: Yine Ingiltere. İddialı Demir Ley- 'di, çoğunluğunun zayıfladığını anlar anlamaz, partisinin başından ve iktidardan ayrılır. fialkın onurunu çiğneme pahasına... Demokrasiyi içine sindirmiş ülkelerde bu örnekleri çoğaltmak olanakhdır. Ama günü- müzde demokrasiyle yönetildiği ileri sürülen bir ulkede bunların tersi yaşanmaktadır. Ana- Vatan iktidarının Türkiyesi'dir bu ülke. Iki barajlı, matematik hilelere yaslanan Se- Çİm Yasası'yla % 36 oy alan ANAP, 1987'de % 65 oranıyla iktidardadır. Şanlıurfa'da, Zon- guldak'ta seçimi yitirenler bile bu yasa saye- sinde ora halklannın temsilcisi olarak Meclis- tedirler. Yasa, demokratik kurallarla, değer- lerle çatışmaktadır, adil değildir. Halk yasa- ya karşıdır, ama çaresizdir. Yıl 1989: İktidar, yerel seçimlerde oy yiti- rirse, -azınlıkta kalırsa değil, çünkü zaten azınlıktadır- iktidardan çekileceğini açıklar. Halk bu vaadi ve fırsatı iyi değerlendirir. Muğ- la'dan Kars'a, Edirne'den Hakkâri'ye değin sözleşmişçesine iktidarı reddeder. Oylar iniş- li çıkışlı değildir. Düz bir çizgide gelişir. İkti- dar en güçlü girdiği İstanbul'da bile seçimi yi- tirmiş, oy oranı •Vo 36'dan °?o 21.80'e düşmüş- tür. Halkın bu övülesi bilinci karşısında şaş- kınlaşan iktidar ise sözünde durmamıştır. Hal- kın onurunu çiğneme pahasına sofistik saç- malıklarla iktidarda kalma skandalını yarat- mıştır. îlkin yerel seçimlerin parlamento se- çimlerinde ölçü olamayacağını söylemiş; ama daha sonra 500 seçmenli kimi yerlerde baskıy- la kazandığı seçimlerle muhalefetin gerekçe- sine sarılmıştır. İkinci olarak da "Halk bizi uyardı, vekâletimiz 1992'ye değin sürecek" yol- lu pişkinliklere başvurmuştur. Oysa seçimle- rin 5 yılda bir yapılması, vekâletin mutlaka 5 yıl süreceği anlarrunda değil, en çok 5 yıl ola- cağı anlamındadır. Her an bu vekâlet geri alı- nabilir. Nitekim 1989'da vekil ANAP'ı müvek- kil halk, süresinden önce azletmiştir. Aynı yılın kasımında^o 21.80'lik azınlık ik- tidarının oylanyla cumhurun (halkın) başka- nı seçilebilmiş; Türk halkının onuru onulmaz bir saldırıya daha uğramıştır. Hem de gözü- nün içine baka baka! Bu seçimle işbaşına ge- len kişi, Türkiye Cumhuriyeti'nin, Türk ulu- sunun birliğini temsil etme, anayasanın uygu- lanmasını sağlama ve devlet organlarının dü- zenli ve uyumlu çalışmasını gözetme (Anaya- sa, Md. 104/1) görevlerini, siyasal sorumsuz- luk kuralını bir yana itmiş, yan tutacağını açıkça ilan etmiş; anayasanın kendisine yürüt- me görevleri verdiğini ileri sürmüştür. Devlet Başkanı bununla da yetinmemiş, yü- rütme gücüne el atmıştır. Halkın desteğini yi- tirmesine karşın seçildiği, onca uyanlar yapıl- dığı, halk "savaşa hayır!" çığlıklarını attığı halde ülkeyi savaşa sokmak için kolları sıva- mıştır. Durum hem üzücü hem de utandırıcıdır. Çünkü Türkiye'nin gundeminden eksik olma- yan "meşruluk" kavramının yaruna bir de "cumhurbaşkanının siyasi ve cezai sorumluluğu" gelip oturmuştur. Birincisi şudur: Her insan toplumunda bir iktidar ve meşruluk olgusu vardır. İktidar meş- ru ise toplum huzurlu, değilse tedirgin, patla- maya hazırdır. "Devletin/toplumun barış me- leğidir meşruluk" (Ferrero). Türkiye'nin ilk so- runu işte budur. 26 Mart 1989 seçiminden son- ra artan bunalımın temelinde de iktidarın ve onun seçtiği devlet başkanının meşruluğu so- runu yatmaktadır. Aymazlık! İktidarın meşruluk anlayışı şudur: "Ben, Seçim Yasası'na göre iktidardayım". Hukuk ve toplumbilimin buna yanıtı ise şudur: "Sen, bi- çimsel meşruluktan (la Legitimite formelle) söz ediyorsun. Oysa bu meşruluk anlayışı al- datıcıdır, saptırıcıdır, o yüzden de her yerde terk edilmiştir. Günümüzde asıl olan 'maddi meşruluktur': La legitimite materielle". Bunun anlamı ise şudur: İktidar, hem halk çoğunlu- ğunun uzlaştığı kurallara ve değerlere göre ik- tidara gelmeli ve hem de çoğunluğun nzası ik- tidarı boyunca sürmeüdir. Demek çağdaş meş- ruluk, içeriğe göredir, halkın sürekli güvenini ölçüt yapmıştır. Yazımızın başındaki tarihsel örnekler bunun kanıtıdırlar. Üzerinde uzlaşümayan (consensus yokluğu) ve oyun içinde oyun içeren iki barajlı bir Se- çim Yasası'yla iktidara gelenin önce biçimsel meşruluğu yoktur. 26 Mart 1989'da halkın gü- venini yitirenin maddi meşruluğu yoktur. Ter- si, olsa olsa bir kara mizah konusudur, skan- daldır. Toplumsal gerilimi ve öfkeyi gittikçe arttıran bir aymazlıktır, bencilliktir. Kaldı ki şu kimsenin beğenmediği 1982 Anayasası bile cumhurbaşkanı olabilmek için ilk iki turda üçte iki oranında oy aramıştır. Anayasanın buradaki bildirisi şudur: Olabil- diğince üzerinde toplumsal uzlaşmanın (con- sensus) sağlandığı birini seçebilmek. tktidar ise üçte iki çoğunlukla seçilemeyeceğini bile bile üzerinde uzlaşılamayacak birini aday gös- termiş, anayasayı anahtar yapacak yerde, ada- yına onu bir maymuncuk gibi kullandırmış- tır. Gerçi Devlet Başkanı bu kez silah gücüyle seçilmemiştir. Ama kurşun yerine azınlığı tem- sil eden bir grup çoğunluğun oyu kullanıla- rak seçilmiştir. Bu oyun, açık ve dürüst poli- tikanın "enayilik" olduğunu utanç alkışlarıyla ilan eden ANAP iktidarına yakışabüir, ama Türk halkının onuruna yakışmamaktadır. Gündeme gelen ikinci kavram, cumhurbaş- kanının gorevinden dolayı siyasi ve cezai so- rumluluğudur. Halka karşın bir ülkeyi ancak bir kral savaşa sokabilir. Cumhurbaşkanları kral değildir. Krallığa özenirlerse bu sorum- luluk ister istemez gündeme gelecektir. Devlet Başkanı, sık sık "Anayasayı okudum, yetkilerim var" diyor. Eğer herkes hukuksal bir metni okuyarak anlayabUseydi, hukuk bi- limine, uzmanlarına gerek kalmazdı. Hukuk metnini anlamak için hukuk bilgisi ve bilin- cini kazanmak gerekir. 1612 yılında yasaları yorumlayarak uyuşmazhklan çözmeye özenen îngiltere Kralı I. James'e Üst Mahkeme Yar- gıcı E. Coke"un şu yanıtını Sayın Özal'a anım- satmak isterim: "Majesteleri, onca yetenekle- rine karşın İngiltere kralhğının yasalarım bi- lemezler. Uyruklannın yaşamma, mirasına, mallarına ilişkin davalar doğal (sıradan) akla göre çözülemez. Uyuşmazlıkları, sonradan edinilen akla ve hukuk yargısına göre çözmek gerekir. Hukuk ise insanın eksiksiz bilgi ka- zanımıyla ulaşacağı bir sanat olmaktan çok, uzun süre incelemeler ve deneyimler yaptık- tan sonra edinebileceği bir sanattır!' Sonuç Sayın Özal, siz bu sanatı teknik üniversite- de de cumhurbaşkanlığı katında da kazana- mazsıruz. Bir yasa maddesini, normunu, her okuma yazma bilen gibi elbette okuyabilirsi- niz. Ama yorum bir başka boyuttur. O yüz- den bir yasa maddesini hukuk düzeni ve sis- temi içinde çatışmayacak biçimde yorumlaya- mazsınız. Buna özenmeyin. Uzmanlara danı- şm, hukuka uyun. Uymazsanız, örs olmaktan çıkarak gittik- çe çekiçleşecek halk, sizi yerinizden mutlaka edecektir. Bu onun onur sorunudur. Sizin hi- çe saydığınız onur sorunu. Hadi bu uyarılara kızıyorsunuz. Peki, ama demokraside çözümlerin halkı temsil eden parlamentoya ait olduğunu, hukuka, insan haklarına, laikliğe saygıyı, anayasal kuruluş- larm yetkilerini kıskançlıkla kullanmalannı, yani demokrasinin vazgeçilmez kurallanm dile getiren Meclis Başkanı'nın yılbaşı bildirisine, dahası şu günlerde olupbitenlere Başbakanı- nız aracılığıyla niye öfkeleniyorsunuz? Doğrular niçin sizd bu denli rahatsız ediyor? Bu doğrulara ve halkın onuruna saygıh bir devlet adamı -siyaset adamı demiyorum- hal- kın feshedilmeyeceğini bilir ve gereğini yapar. Siz de öyle yapın, olsun bitsin. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL _ Bir Çıkar Savaşının Ölüleri . "Biz savaş ölüleriyiz. Bundan böyle karşı karşıya değıliz. Bildıririz." Dört gündür Körfez'de binlerce genç insan birbirini öldü- rüyor. Baylar, barış istemediler. 'Kuveyt'ten çekil sorun kalmaz' demişlerdi ya, aldatmacaymış meğer! Irak. çekılırım, aaman tanıyın-, dedi demesine! Ama Busrt Bey ve petrol çıl- gınları bir an önce Ortadoğu'yu kendı kafalarına göre biçım- lendirmek için kara savaşını başlattılar. İki yandan kaçar kişı öldu, kaç bini sakat, kaç bini yaralı, kaç bıni tutsak? Özdemir Asaf ölülerın artık 'karşı karşıya' olmadıklarını söy- lemiş. Ölüler düşmanlık bilmez. Olüler kardeştır. AN ile Fred, Osman'la VVilliam da kardeştır. Ama ne yapar ederler, birbi- rini hiç mi hiç tanımayan insanlann eline silahlar tutuşturup cepheye sürer, uçaklara tanklara bindirir ölüm tarlalarına sü- rerler. Evet, kaç bin, kaç on bir kişi ölecek? Suçlu kim? _ Sokakiaki adama sorarsamz suçlu, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'dir. Sürekli beyin yıkamanın etkisi! Âylar- dır gazeteler, TV'ler, CNN'ler Saddam'ı çağdaş bir Hitler ola- rak tanıttı. Saddam'ı suçlamak kolaydır, çünkü 'bağımsız' bir devlet sayılan Kuveyt'i orduları ile ele geçiren Saddam'dır. Birleşmiş Milletler kararlarına aldırış etmeyen, çeşitli arabu- lucuları eli boş döndüren, gerilemeyi hiçbir şekilde benim- semeyen, zamanında askerlerini Kuveyt'ten çekmeyen yine o... Ama şu sorunun yanıtı da yok. Ya da var, ama bambaşka bir yanıt bu! Amerikan askerlerinin ve onlara yardımcı gelen İngiliz, Fransız askerlerinin Suudi Arabistan'da işi ne? Amaç- ları ne? Kuveyt'i kurtarmak mı? Kuveyt Şeyhi El Sabah oğlu Sabah'ı yeniden altın tahtına oturtmak mı? Ya şu örnekler: ABD, Panama'ya, Grenada'ya saldırmadı mı? Vietnam'da işi neydi? Libya'yı bombalamaya hakkı var mıydı? Hele Pana- ma diktatörünü yakalayıp Amerikan hapishanelerinde kapat- mak, Amerikan mahkemelerinde hesap sormak; ABD yöne- timinin yetkisi kapsamında mıdır? Bakıyorum en aklı başında sayılan insanlar bile 'Şu Sad- dam bir yıkılıp gitse' dıyorlar. 'Bir gün bize saldıracaktı nasıl olsa.1 Irak, bize neden saldıracakmış ki! Herkes bilır, Türk ulu- su saldırganlara karşı acımasızdır. Ne zaman Türk toprakla- rına bir saldırı olmuşsa karşılığını görmüştür. Saddam böyle boş bir hayal kurabilir miydi? ANAP propagandası ve bu propagandanın araçları olan birtakım yazar çizerler, hani 'yağdanlıklar' diye anılanlar, haf- talardır Saddam düşmanlığını işlediler. Özal'ın istediği, Tür- kiye'yi Körfez savaşına sokmaktı. Üslerin Amerikalılara tes- lim edilmesi, bu uslerden Irak halkının tepesine bombaların yağdırılması işin birinci bölümü idi. Ardından ikinci bölümü gelecekti, o da Türk askerlerinin Musul'a doğru yürümesi, açıkçası Irak'ın kuzeyinde ikinci bir cephe açarak ABD ve ortaklarının yükünün hafifletilmesi... Neyse ki halkımızın çok büyük bir bölümü savaşa karşı çık- tı. SHP ve DYP'nin böyle çılgınca bir girişimi benimseme- meleri, saygın yazarların, gazetecilerin de Türk halkını kor- kunç bir savaş çıkmazına karşı aydınlatmaları, bu tür hesap- larını bozmuştur. Doğrusu ya daha durum kesinlikle belli de değil. Kuveyt'i kurtarmaya giden, ama Saddam iktidarını yık- rhak, Irak'ı yerle bir etmek amacına yönelik saldınlar kısa sü- rede içinde sonuclanmazsa ABD 'ikinci cephe'yi açmamızı bizden isteyebılir. Tehlike daha geçmiş değildir. 1950'de Ko- re için kan döktük. 1990'da da Ortadoğu'daki ABD, İngiliz ve Fransız çıkarları için kan dökmek istemeyiz elbet. "Büyük" diye anılan devletler Ortadoğu petrollerini kendi aralarında paylaşmak için barışa sırt çevırip kanlı bir savaşı göze almışlardır. Özal'ın 'bir koyup yirmi almak' hesabının ne denli boş bir hayal olduğu savaş sonrasında yapılacak dü- zenlemelerde iyice ortaya çıkacaktır. Daha şimdiden 'büyükler' Ortadoğu'nun haritasını nasıl çizeceklerini, han- gi çıkarları paylaşacaklarını hesaplıyorlar. Bu hesaplar ara- sında bize düşen pay, ya hiç yoktur, ya da uğradığımız bü- yük zararı karşılamayacak bir şeydir. Arap halklarına karşı yanlış ve çirkin davranışımız ise daha uzun yıllar Türk ulu- suna zarar verecektir. 1991 ORHAN APAYDIN HUKUK VE İNSAN HAKLARI ÖDÜLÜ İNSAN HAKLARI VE BARIŞ PANELİ PROGRAM: — AÇIŞ KONUŞMASI — ÖDUL DAĞITIMI — PANEL 1991 YILI ÖDÜL KURULU PLAKET DİZAYNI İLHAN SELÇUK ORHAN APAYDIN HUKUK VE İNSAN HAKLARI ÖDÜLÜ'NÜ KAZANAN KİŞİ YA DA KURULUŞLARA PLAKETLERtNİN VERİLMESİ. İNSAN HAKLARI yE BARIŞ YÖNETEN: GÜLÇİN ÇAYLIGİL KATILANLAR: ERDAL ATABEK, OKTAY AKBAL, MÜJDAT GEZEN, UĞUR MUMCU, SADULLAH USUMİ ERDAL ATABEK, TARIK AKAN, GÜLÇİN ÇAYLIGİL, OKTAY KURTBÖKE, İLHAN SELÇUK. TAN ORAL • 27 ŞUBAT 1991 ÇARŞAMBA • SAAT: 14.00 • CEMAL REŞİT REY SALONU, HARBİYE İngiltere'de AU-PAIR • 17-27 yaş arası GENÇ BAYANLAR • Seçkin bir ailenin >-anmda, anneye yardımcı olarak • En az 6 ay yajayıp lNGlLlZCE'yi yerinde öğrenmek ve gehştirmek ıstıyorsanız. • REHBERlNtZ OLABILtRlZ!.. • BİZİ HEMEN ARAYIN1- . GB Lisan Oknllan Arm(«a FEFA A.Ş. Hıurevgefedr Cad. 142/3 «0200 Teşvikiye/tSTANBUL Tel: 136 18 6« 136 13 80 FM: 160 37 10 BAĞIŞLARINIZLA DAHA MODERN, DAHA GÜÇLÜ BİR ORDU AJSTM SOKAK HO: 23 0*700 GUİOSIUNPAŞA'AMUM TEL 9>4«1U 11 » (5 tUT) FUL t*4>1« 31 M vgy TURK SI-AHCI KUVVTrLERmi GUÇLENOMME VAKFI GREENAIR ile LONDRA FRANKFURT DUSSELDORf HANNOVER BERÜN 900 B|N 950 BİN 970 BJN 990 BJN 970 BİN Ekonomik, konforlu uçuş Merkez Rezervasyon: 132 00 30-141 37 62 131 17 64-141 57 79 PENCERE "Hıyanet-i Vataniye" "Özal, şu anda vatana ihanetten yargılanacak durumda. Fransız doktrininde çok açıktır. Anayasayı ihlal vatana ihanet kavramını oluşturur." (Cumhuriyet 26.2.1991) Prof. Orhan Aldıkaçtı, Füsun Özbilgen'in sorusuna böyle yanıt veriyor; Prof. Dr. Erdoğan Teziç de hukuk açısından ko- nuyu saydamlaştırıyor: "Vatana ihanet bir ceza hukuku kavramı olmaktan çok si- yasi kavramdır, suçların kanuniliği ilkesi dışındadır ve bunun yaptırımının ne olacağını da Yüce Divan beliıier Bu, kendine özgü politik bir kavram olup cumhurbaşkanının üstlendiği gö- revlerin ağır biçimde ihmali demektir. Gen&l olarak doktrinde yüksek ihanetten anlaşılan cumhurbaşkanının anayasal gö- revlerinin ağır ihmalidir, bir tarafı siyasi, bir tarafı cezai bir kav- ramdır." Profesör Selçuk Özçelik soruyor: — yüce Divan, cumhurbaşkanını hangi yasaya göre yar- gılar? Hıyanet-i Vataniye Kanunu'na göre mi? Yoksa anaya- sayı ihlalden mi?" {Cumhuriyet 26.2.1991) Bu konuşmalar SİSAV (Siyasi ve Sosyal Araştırmalar Vak- fı) toplantısında geçiyor; daha ayrıntılı haber. arkadaşımız Fü- sun Özbilgen'in "Ve İnsanlar" köşesinde yayımlandı. • Yasa koyucu, her şeyi düşünemez; en ayrıntılı, en uzun anayasa bile her olayı önceden hesaplayamaz. Özal'ın cum- hurbaşkanı olduktan sonra yaptıklarını yapacağı önceden ki- min aklına gelebilirdi? Geleceği gören bir falcı olsaydı derdi ki: — Günün birinde Turgut adında bir adam cumhurbaşkanı olur; tarafsız kalacağına yemin ettikten sonra içtiği andı hiçe sayar; kendine göre bir başbakan bulur; anayasayı paspas gibi çiğner; karısı Semra Sultan'a karşı çıkan bakanlan azle- der; ülkeyi savaşa sürükleyecek sıyaseti tek başına yürütür, yönetimde tam bir anarşi başlar... Ne bilsin yasa koyucu? Sorumsuz Cumhurbaşkanı Özal; savaşçı, cengâver, par- tizan, hizipçi, kanunları çiğniyor. Peki, ne yapmalı? ister istemez, "ne yapmalı" sorusunun yanıtları aranıyor; SİSAV toplantısında gündeme gelen budur. Cumhurbaşka- nı yalnız bir yoldan sorgulanabiliyor: Vatana ihanet ederse.. Çünkü cumhurbaşkanının yetkisi yok; anayasaya göre yet- kisiz, tarafsız ve sorumsuz. • Bir ülkede kamuoyu hukuk devletini benimsemişse demok- rasiyi özümsemişse; anayasayı çiğneyen cumhurbaşkanı, makamında bir gün bile oturamaz. Ne yazık ki Türkiye daha o aşamada değil; ışkence karşı- sında duyarsız, açlık grevlerinde kamuoyunun kımıldaması zor; yasaların çiğnenmesi yeterince tepki yaratmıyor; televiz- yon tekeli iktidarın gözetimi altında bulunduğundan muha- lefet sesini duyuramıyor. Ama bardak damla damla doluyor. Ne zaman taşar? Çoğu Üçüncü Dünya ülkesinde bardak birdenbire taşıyor; gök patlıyor, öfke köpükleniyor, dizginler elden kaçıyor, ya- saklarla donatılmış antidemokratik düzende barajlar yıkılıyor, tepkiler en sert biçimde gündeme giriveriyor; iktidar ne ol- duğunu şaşırıyor; ama, iş işten geçmiş oluyor; çünkü geriye dönüş noktası çoktan aşılmıştır. • 1991 Türkiyesi için en büyük tehlike nedir? Gayri meşru yörüngeye sapan iktidan bir genel seçimle aşağı indirmek olanağının yitmesidir. * Profesör Aldıkaçtı diyor ki: — Özal şu anda vatana ihanetten yargılanacak durumda. Fransız doktrininde çok açıktır. Anayasayı ihlal, vatana iha- net kavramını oluşturur." Bir cumhurbaşkanı için boyle konuşmalar başladığında, ülkedeki tedirginliğin dbruğa yükseldiği de anlaşılır: ama, özal'ı Yüce Divan'a gönderecek parlamentoyu seçme özgür- lüğü halka verilecek mi? Sorun budur. KAMUOYUNA Demokratik ünıversite mücadelesinde yer alan öğrencilere yönelik baskılar her geçen gün artmakta. Kimliği herkes tarafından bilinen fakültemiz öğrenci derneği kurucularından EROL ÖZBOLAT'a yönelik tutuma karşı tüm ilerici-devrimci-demokrat insanları duyarlı olmaya çağırıyoruz. A.Ü. Veteriner Fakültesi'nden AYÖ-DER'li ve ilerici-devrimci-demokrat arkadaşları adına TACETTİN KURTULUŞ YILMAZ PAZARLAMA VE DAĞITIM ARAŞTIRMALARI TÜRKİYE'DEKÎ UYGULAMALARI Nezih H. Neyzi Haşet, Akademi, Gençlik, Acar, Elif, Bilgi, Eren, Kültür, Akgün, Say ve Yasa Kitabevlerinde arayınız. PEVA-Beyoğlu, İmam Sk. N o : 1 İSTANBUL UZAKTAN KUMANDAU MÜZİK SETİ Hl-Fl COMPACT DISC PLAYER • ÇoK fonksıyonlu uzaldan kumanda • 30 progranı hafızalı dijrtal radyo • Otomattk oonüşlu pıkap • Çiti kasetçalar ve bir dek auto-reverse • Bas ve ta ses ayariarı «2x10 bam grafik ekolayzer • Surround Sound ve Dynamıc Bass Boost ile doygun ve akust* ses • 2x60 wa1t gerçek güçlü ve 3 yollu bas refteksli hopariörter • Compacl Oisc Player F241 F291 UZAKTAN KUMANDAU MÜZİK SETİ • Çok fonksıyonlu uzaktan kumanda • 20 progranı hafızalı djjital radyo • OicnaDk dönuşlu pikap • Çıfl kasetçalar ve txr dek auto-reverse • Bas ve tız ses ayariarı • Surrocınd Sound ve Dynamıc Bass Boosi ile doygım ve aJusiık ses • 2x50 vratt gerçek guçfcı ve 3 yollu. bas reflekslı noparlorler • Compact Dısc Player UZAKTAN KUMANDALI MÜZİK SETİ • ÇOR fonksıyonlu uzaktar kumanda • 30 program hafızalı dıııtal radyo • Otomatık donûşlû pıkap • Her ıkısı de auto- reverse çrft kasetçalar • Bas ve Iız ses ayarları • 2x 10 bant grafik ekolayzer • Mıkrofor ile ses mıksaıı ımkanı • Surround Sound ve Dynamıc Bass Boost de doygun ve akustok ses • 2x130 watt gerçek güdü ve 3 yoflu bas reflekslı hopanorter • Compact Dısc Player • Çok fonksıyonlu uzaktan kumanda • Phılıps e özgu "Brtstrean" ile 256 defa oversamotıng • 30 parçaya kadar çrft programlama • Ûtomabk çama otomaök durma, otomatiK FTSye geçme. otomatk çeşıtlı çalma, müziâı /avaşlataraK baslatrra ve bfbrne gıbı özeîlMen programiarna • Çrft Introscan •Çrft Kisısel Parça Seçimi-Favonte Track Selecîran (FTS)- ıfe ıstenen disc ve parça numaralarını sûreklı hafızada rjtma • r>sc tekran. program tevarı, böüm tekran • Işlemlen gorebılme • Dısc ve parça ısımiennı gostergeye yazanlme ve haf'zaya alıp Ğaırt görebırrne • l>ırtal kayıt ve tam zarrailana çtn CD Syn ve Edıt • Dijital çıkjş • Stereo Kulaklık gınş> ve ses ayan Daha fazla bügi içın- 179 27 70 (15 hat) COMPACT DISC PLAYER STEREO RADYO KASETÇALAR • Dıgıtal radyo (FM MW LW) • Programlanabılır compact dısc player •Imroscan • Çrft kaset dek, bir dek auto-reverse • Normal ve hızlı kaset kopyalama • 3 bant ekolayzer • DBB ile daha fazla bas ses • 2 yollu 4 hoparior sıstemı • 50 vvatt ses çıkış gucu • Lıkıt krıstal gostergeler COMPACT CNGlTAL AUOIO PHILIPS
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle