Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 ŞUBAT 1991
iDEBİYAT
KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/7
kitabını tanıtıyor
Nedim
Gfirsel
• Kültür Servisi —
^alışmalarını uzun
fillardır Fransa'da
.ürdüren Nedim Gürsel,
jeçen hafta Paris'te
^ayınlanan son kitabmı
bugün Istanbul'da
Fransız Kültür
Merkezi'nde tanıtacak.
Fransız Büyükelçiliği
tarafından davet edilen
ve ilk söyleşisini önceki
gün Ankara'da
gerçekleştiren Gürsel'in
bugünkü söyleşisi saat
18.30'da başlayacak.
Seuil Yayınlan arasmda
çıkan ve "Le Dernier
Tranmay" (Son
Tramvay) adını taşıyan kitap bir dizi öyküden oluşuyor.
Gürsel, "Gurbet ve Aşk öyküleri" üst başuğıyla bir
araya getirdiği öykülerdeki ortak temanın "sürgün",
"ödem" ve "yalnızhk" olduğunu söylüyor.
LE DERNİER
TRAMWAY
Seuil
SERGİ
^Günümiiz Sanatçıları'
• Kültür Servisi — Mimar Sinan Üniversitesi Resim ve
Heykel Müzesi'nin desteğiyle Resim ve Heykel Müzeleri
Derneği'nin düzenlediği "Günumüz Sanatcılan 12.
Istanbul Sergisi" 2 temmuz - 24 ağustos taribleri
arasında Hareket Köşkü'nde, 3-30 eylül tarihleri arasında
ise Kadıköy Belediyesi Kültür Sanat Merkezi'nde yer
alacak. Sergiye katılacak yapıtların 1990-1991 yıllan
arasmda yapılmış ve başka bir yarışmau sergide odül
almamış olması gerekiyor. Sergiye verüecek yapıtlar için
herhangi bir sınırlama konulmamışsa da projelerin
sergilenebüirliğinin göz önünde bulundurulması
gerekiyor. Her sanatcının en fazla üç yapıtla
katılabileceği yanşmalı sergide üç sanatçıya Ödül plaketi,
sergiye katılmaya hak kazananlara katılma belgesi ve bir
özel ödül plaketi verilecek. Yapıtlann 24 nisan - 3 mayıs
1991 tarihleri arasında MSÜ Resim ve Heykel
Müzesi'ndeki dernek adresine teslim edilmesi gerekiyor.
Şerif Muhiddin'in resimleri
• Kültür Servisi — Turk musikisinin ud ustalanndan
Şerif Muhiddin Targan'ın portre ve peyzajlanndan oluşan
resim sergisi, dün Emlak Bankası Sanat Galerisi'nde
açüdı. Açılışma Şerif Muhiddin Targan'm 1920'de
evlendigi ünlü ses sanatçısı Safiye Ayla'nın da katıldıgı
sergide Targan'ın udu, viyolonseli, bastonu, çizmeleri,
resim çalışmalarını yaptığı paleti de yer alıyor. Şerif
Muhiddin Bey, 13 Aralık 1928'de ABD'de bir konser
vermiş, bu konserinde viyplonselle Locatelli, Saint-Saens,
Bach ve Ravel gibi bestecilerin yapıtlannı yorumlamıştı.
18S2'de tstanbul'da dofan, resim sanatıyla da ciddi
olarak ilgilenen Şerif Muhiddin Bey 1967'de ölmüştü.
İMZA GÛNÛ
Belpa'da Kitap Günleri
• Kültttr Servisi — tstanbul Büyüksehir Belediyesi'nin
kurduğu Bel-Pa Hipermarket'te Cumhuriyet Kitap
Kulübü'nün katkısıyla "Kitap Günleri" düzenleniyor.
İstanbul'un en geniş alışveriş merkezlerinden biri olan
Bel-Pa mağazasırun kitap reyonunda 16 şubatta
başlayacak etkinliklerde "lmza Günleri" de yer alacak.
Bel-Pa etkinliklerinin ilk gününde yazar-araştırmacı Emre
Kongar, çocuk kitapları yazan ve Altın Kalem ödülü
sahibi Gülten Dayıoğhı, okurlanyla söyleşecek. 17 şubat
pazar günü romancı, sair, oyun yazarı Necati Cumalı'ya
imza günü düzenleniyor. Şubat ayı boyunca sürecek olan
"Kitap Günleri"nde her hafta sonu yazarların imza
günleri yer alacak. Buna göre 23 şubat cumartesi Erdal
Atabek, 24 şubat pazar günü ise Nevzat Çelik, Bel-
Pa'nın konuğu olacak.
ANMA
Halit Ziya anıldı
• Kültür Servisi — Halit Ziya Uşakhgil, doğumunun
125. yılında Atatürk Kitaplığı'nda dün yapüan bir
toplantıda anıldı. Şükran Kurdakul ile Sami Karaören'in
katıldıgı toplantıyı Atilla Birkiye yönetti. Birkiye, Halit
Ziya'nm yaşamını anlattıktan sonra Sami Karaören,
yazann arulan üzerinde durdu. Karaören, özetle şöyle
konuştu: "Halit Ziya'nın anılan da romanları gibi bir
sanat ürünüdür dersek yanlış söylemiş obnayız. 1936'da
beş cilt olarak yayımlanan 'Kırk Yü" adlı arulan dört
yaşından başlayarak 1909 yıhna değin süren 40 yılhk bir
dönemi kapsamaktadır. O yıllann öğretim-eğitim
özeUiklerinden, toplumsal yaşantıdan sanat yaşamına
geçişi, ülkenin siyasal olaylanru ince ayrınularia ve tam
bir roman biçiminde anlatır. Dopdolu, kapsamh
anüardır. Yazm tarihcileri ve siyasal tarihçiler bu
arulardan geniş yararlanma olanağı bulabilirler. Siyasal
anılannı ise 'Saray ve ötesi' adıyla üç ciltte
toparlamıştırr (Fotoğraf: Ibrahim Günel)
c
**""**, İSTANBUL
OP/LET
İTIYATROSU
Ankara O e v t e t T i y a t r o s u T u r n e s i
19 Şubaftan başlayarak TAKSİM SAHNESIndo
K. Kesey - D. Wasserman
KAFESTEN BİR KUŞ UÇTU
Yöntten Batiı Co'*n>a"
fikUN
Koslitffl Gut Çmrç
lnte Farırttlın O*e*
Muıtk K«ma( Gunuç
R«|i Yrd La<« Gerg*(
ngın
Guve
unjç Kaya AKsrs.. Farjh Gurnxju
<
Snm AyMr* Ay-je 8»9*" EfO*
S»>moğlu C»n Cîtopçu Tansu Ayt
kgucj F><M«t Erqın - Musura
Nılgun Tan S«b«f OZer C«
G D
19-20-21-22-23-24 Şubat
Ç f C u m a - C l«ı 20 30 Pa/at 15 00
SINEMA/AriLLÂ DORSAY
Akira Kurosawa'nın "Ran"ı dünya kadar eski bir öyküyü anlatıyor
Iıısaıı âşığı bir imparator'Akira Kurosawa, çağımızın
yaşayan en büyük sinemacısı
rru? "R*n"ı gördukten sonra bu
konuda, onu "imparator" diye
niteleyen kendi haüundan koşul-
suz hayranlan olan Spielberg,
Lucas, Coppola gibi yönetraen-
lere dek çok kişiye hak verme-
mek olanaksız. "En büyuk" ol-
ma savını bir yana bırakalım:
Ama bugün seksen birinci baha-
nru sürmekte olan yaşlı ustanın
gerçekten "büyük" olduğuna
hiç kuşku yok.
Çünkü ve de özellikle Kuro-
sawa, çağımızda trajedi denen ve
yerini drama bırakarak sessiz-
sedasız yaşamlarımızdan çekip
gitmiş olan şeyi yeniden karsuru-
za getiriyor. Evet, trajedi... Yal-
nızca antik çağlarda, yasamlan
insanlannkiyle karışan tannla-
nn varlığından, gerçekle aynl-
maz biçimde kaynasmış söylen-
celerden, insanoghınun yenilme-
miş ve "bügi çağı"run ışığıyla
henüz aydınlanmamış olan en
eski korkulanndan kaynaklan-
makla kalmayıp anlattıklannda
hep "soylu" bir yan bulunan,
gerçek ve temel insan durumla-
rından söz eden trajedi... Artık
trajedi yok günümüzde. Ona yol
açan çok şey yitip gitti. Ve elbet-
te trajedi de bir anlau, bir oyun,
bir duygu biçimi olarak dönemi-
ni doldurdu. Peki, ne koyduk
onun yerine? İnsanoğlunun o
bitmez "öykü dinlemek", dünya-
yı yeniden canlandırmak sure-
tiyle ardamak ve anlatmak çaba-
sının yerine neyi koyduk? Once-
likle, Amerikan deyişiyle "dra-
ma"yı: her şey "dranu" olabi-
lirdi, her şey drama idi artık:
Gönül iliskileri, ipe sapa gelmez
aşk serüvenleri, soygun ve hay-
dutluk maceralan, birleşemeyen
kalpler, sadık köpekler, insanla
konusan yunuslar, evlilik ve bo-
sanrna öyküleri, hastalık ve di-
renç destanlan... Bir sinema ve-
ya daha iyisi bir TV filmi, her-
şeyi anlatabilirdi artık... Dram-
lar da demokratlaşmvş, konular
ayağa inmiş, kitlenin, tabanın
sorunlan kucük veya büyük ek-
ranlara gelmeye başlarruştı. Ama
"drama" yaygınlaştıkça ticarile-
şiyor, kitleye indikçe insandan
uzaklaşryor, demokratlaştıkça
ucuzluyordu. Çağımızın TV se-
riyalinden çok satan romana,
"sömestr filmi"nden "pembe di-
riler"e ceşitli popüler kültür tü-
ketim yöntemleri ve yollan, in-
sanoğlunun gerçek serüveninden
dram öğesini çoktan çekip almış
ve yapay kahkahalardan farkı
olmayan ıslak gözyaşlarma yö-
nelik bir seri imalata dönüştür-
müştü.
Ama iste burada gerçek sa-
natçı devTeye girdi sinemada.
Bergmanlar, Antonioni'ler, Fel-
lini'ler, Kubrick'ler, Ray'lar ve
de elbette Kurosawa'lar, ehlileş-
tirilen, nesnelleştirilen ve mani-
fakture edilen dram üretim/tü-
ketimine karşı insanoğlunun
gerçek öyküsünü ve dramını an-
latmayı denediler. Onlara karşı
olan hayranlığımız ve saygımız,
aradaki farkı kavramamızdan
BÎR GÖRSELLİK USTASI — Akira Kurosawa. Du yaşlı Samuray, aynı zamanda sinemanın görttp görebilecegi en büyük görsellik
usialanndan, en büyük estetlerinden biri. V önetmenin 16. yüzyıl Japon>-ası'ndan evrensei bir öyköyü anlatügı filmi bugiin Be>oğlu
Fitaş, Kadıköy Reks ve Ankara Talip sinemalannda gösterime girecek.
ileri gelmiyor mu? Sıradanlaştı-
rüan ve tüketime dönük bir ima-
lata dönuşturttlen bir alanda,
aynksı çabalannı sürdüren bu
sanatçılara saygı, bu imalatın en
azından günümüzde başını çe-
ken Spielberg ve takımınca da
böylesine benimseniyorsa bun-
da şaşacak ne var?
Bu sanatçılar içinde Kurosa-
wa daha değişik, daha da aynksı
bir yerde duruyor. Çünkü onda
diğerlerinde bulunmayan bir
"grandeur" ('büyüklük') duygu-
su, bir eski çağ ozanı kişiliği var.
Çünkü o hâlâ insanlan yönlen-
diren büyük, tannsal güçlere, ta-
manist. Ve de bir ermiş...
Çünkü "Ran", belki dünya
kadar eski bir öykü anlatıyor
bizlere... "Knü Lear"den esinlen-
diği söylenen (ama acaba "Kral
Lear", "Shakespeare'in hemen
butün oyunlan gibi acaba han-
gi antik söylenceden esinlenmiş-
ti) bir baba ve 3 oğul öyküsü.
Bir yaban domuzu avında gücü-
nu, ama artık biraz yaşlandığı-
nı da gösteren derebeyi Hideto-
ra, artık çekilip topraklarını en
büyük oğluna bırakmak istiyor.
Küçük oğul Saburo, babasım
olabileceklere karşı uyanyor.
Ama yanıtı, oğulluktan ve mi-
aüesinin intikamı peşinde koştu-
ğu ise neden sonra ortaya çıka-
caktır.
Kurosawa, bizlere antik çağ-
lar, en azından filmin geçtiği 16.
yüzyıl Japonyası denli uzak bir
öyküyü anlaüyor. Üstelik Japon
uygarUğı gibi bize oldukna uzak
bir uygarhğın değer ve ahlak öl-
çütleriyle, yasam ve davranış bi-
çimleriyle bezenmiş, estetiğini
ise Kabuki tiyatrosundan Japon
estamplanna dek tipik ulusal
olan şeylere dayamış bit film..
Peki, bunca yadırgatıcı öğe ice-
ren bir filmin bunca hayranlık
uyandıran bir sanai yapmna dö-
RA1>- Yönetmen: Akira Kurosawa/ Senaryo: A. Kurosawa, Hıdeo Ogini, Masato Idi/
Görüntü: Takao Saito/Müzik: Toru Takemitsu/ Oyuncular: Tatsuya Nakadai (Hidetora)
Akira Terao (Taro), Jinpachi Nezu (Jiro), Daisuke Ryo (Saburo), Mieko Harada
(Kaede), Yoshiko Miyazaki (Sue), Takeshi Nomura (Tsurumaru), Peter (Kyoami),
Hisachi Igawa (Tetsushuri) / Bir Fransız- Japon ortak yapımı /162 dakika (Fitaş,
Kadıköy Kültür Merkezi, Ankara Taüp)
rihin ve özellikle savaslar tarihi-
nin değişmez bir iyi-kötü müca-
delesine indirgenebileceğine ve
her şeye karşın kötülüğü Önle-
menin insanoğlunun kendi elin-
de olduğuna inanıyor. O anlatıl-
maz trajik duygusunu yeniden
restore ediyor, bizleri alabildiği-
ne karamsar kıldıktan, insan do-
ğası üzerine kapkaranlık kuşku-
lara yönelttikıen sonra yine de
bir umut ışığı serpmeyi ve insa-
noğluna umut bağlamayı telkin
etmeyi biliyor. Çünkü Kurosa-
wa, bir imparatordan da öte,
gerçek ve has anlamıyla bir hü-
rastan yoksun bırakıhnaktır. Ne
var ki krallığını büyük oğlu Ta-
ro'ya bırakmak, yaşh Hidetora-
ya huzur getirmeyecektir. Büyük
ve ortanca oğul, bitmez tüken-
mez bir iktidar hırsıyla kanlı sa-
vaşlara sürüklenirken baba da
kendisini kabul etmeyen ve sim-
gesel bir saygı göstermeyi bile
reddeden oğullannın verdiği
umutsuzlukla, dağlara duşecek-
tir. Olayların ardındaki asıl kış-
kırtıa, Taro'nun karısı Kaede
1
nin tüm aileyi birbirine düşürup
ve yok ederek \aktiyle Hideto-
ra tarafından öldürülen kendi
nüşmesini nasıl mümkün olu-
yor?
Çünkü bu yaşlı Samuray, ay-
nı zamanda sinemanın görüp
görebileceği en büyuk görsellik
ustalanndan, en büyük estetler-
den biri... Yasujiro Onı'nun si-
nemasındaki gibi alçakta, "bag-
daş kurmuş insan" gözü düze-
yinde dolaşıp tipik Japon me-
kânlarını ve içindeki tutkulu ilis-
kileri saptayan kamera, Kurosa-
wa'nın asıl sevdiği mekânlar
olan dış dünyaya, doğaya çıkın-
ca, daha bir çılgınlaşıyor, âdeta
özgür bir kişiliğe bürûnüyor.
Hiçbir yönetmen kalabalık sah-
neleri, savaşı, kıyımı, ölümü ve
bunlann somutlaştırdığı korku-
yu böylesine ustalıkla sinemalaş-
tırmadı daha... Gerçek anlamda
kana ve şiddete, günumüz sine-
masımn gözdeleri olan bu öğe-
lere başvurmaksızın, kimi za-
man savaşın kendisini, kimi za-
man kı>ılmış, orselenmiş, sakat-
lanmış beden ve yuzleri göstere-
rek kimi zaman senfoni düzeyin-
de bir müzik eşliğinde, ama ka-
lenin fethi gibi böhimlerde ses-
sizliği yeğleyerek savaş denen
olayı böylesine dehşet verici bi-
çimde göstermek, Kurosavva'nın
özelliklerinden biri...
Ve o görkemli finalde, gözle-
ri köt edilmiş bir Tsurumari'nin
elindeki ablası tarafından ve
kendisini koruması için verilmiş
olan Buda resmi, genç adamın
elinden kayıp harabelere düşü-
veriyor. Çünkü elbette insanla-
n koruyan Tanrı veya tanrılar,
artık geçmişin mahdır. Savaşı,
kıyımı, dehşeti önlemek Buda-
nın veya başka tanrıların değil,
insanoğlunun işidir, insanoğlu-
nun elindedir. Bu belki basit ve
bilinen mesajı günümüzün sava-
şa çevrihniş insan gözlerinde bir
kez daha yansıtmak, Kurosawa-
nın bilgeliğini ve her zaman için
geçerli hümanizmini (ne yazık
ki) bir kez daha doğrulayan bir
olgu... "Ratf'dan alacağımız
benzersiz sinema taılarının ya-
m sıra bu temel öz ve bildiri de
günümüzde az önem taşımıyor.
"Arachnophobia"sinemanınsayısız 'korkutan hayvanlar*deneyimlerinin yeni biraşaması
Bu kez sıra
örümceklerdeOrttmcek Korknsn (Arachnophobia) / Yönetmen: Frank
Frank Marshall / Senaryo: D<Jn Jakoby / Görüntü:
Mikael Salomon / Müzik: Trevor Jones / Oyuncular:
Jeff Daniels, Harley Jane Kozak, John Goodman, Julian
Sands / Bir Warner Bros yapımı. (Şafak, Yıldi2, Ankara
Batı, Izmir Çınar, Balıkesir Şan, vs.).
Yorulmak bilmez Stevea Spi- şitli nedenlerden en çok korku-
Biletler satıştadır.Tet: 149 6944
dberg'in yapıma olarak imza-
sını taşıyan bir yeni film. Ve ol-
dukça iddialı biçimde tanıtüı-
yor. "60'larda 'Kuşlar',
70'terde 'Jaws', 80Merde ise
'Yaratık-Alien' varmış...
90'larda da 'Arachnophobia'
oiacakmış". Ama her iddialı ta-
nıtım gibi, bu da geriye tepiyor
ve ashnda oldukça duzeyli bir
gerilim fihni olan "Örümcek
Korkusu", türün söz konusu
başyapıtlanyla bu zoraki karşı-
laştjrılmadan kârlı çıkmıyor.
Film, sinemanuı sayısu "kor-
katan hayvanlar" deneyimleri-
nin bir yeni asaması. Timsahlar,
fareler, karıncalar, kuduran kö-
pekler, kediler, yılanlar, goril-
ler, kuşlar, köpekbalıklan ve
türlü-çeşitli hayvanlardan son-
ra, sıra bu kez örümceklere gel-
miş anlasüan!. Aynca geç bile
kalmmış, çünkü örumcekler, çe-
lan, en çok antipati duyulan ya-
ratıklann başında geür. Nitekim
fihne adını veren "örümcek
korkusa^ da, filmin başkişisi-
nin bir çocukluk anısmdan kay-
naklanan ve önüne geçemediği
bir fobiyi anlatıyor. Ama fdmin
gelişimi içinde, öngörülebilece-
ği gibi, kahramarumız bu kor-
kusunu yenmek ve onca ürküt-
tüğü bu hayvanlarla amansız bir
mücadeleye girişmek zorunda
kalacaktır.
"Arachnophobia", bu türün
örneklerinîn hemen hep izledi-
ği klasik gelişimi izliyor: önce
bir iki ölüm olayı, kimsenin asıl
ve gerçek nedetıi kabul etmeye
yanaşmaması... Sonra birkaç
kişinin (arada bir iki bilim ada-
mının da) "canstperâne" gayre-
tiyle başlayan savaşım... Ancak
filmin asıl basansı, Amerikan
sinemasımn "bireyleştirme" U-
GERtLtM VE HAYAL GÜCÜ ~ Filmi oldukça ilginç bir gerilim ve yüksek hayal gücüne dayanı-
yor ve gerçekten de duyarlı kalpleri korkuyla ürpertecek ve antolojitere girmeye layık bir nilelige
erişiyor. Gerisi ise sıradanhğı aşmayan bir anlatım.
kesini bu filme de uyarlaması ve
finalde, Venezuela kökenli ve
tarih öncesinden kalma zehirli
örümcek türünün temsilcisi ve
de "beyni" olan bir ''general"
ile kahramanımızı karşı karşıya
getirmesi... Filmin tüm bu bö-
lümü, oldukça ilginç bir gerilim
ve yüksek bir hayal gücüne da-
yanıyor ve gerçekten de duyarlı
kalpleri korkuyla ürpertecek ve
antolojilere girmeye layık bir ni-
teliğe erişiyor. Gerisi ise sıra-
danhğı aşmayan bir anlatım.
Steven Spielberg ve ekibi ve de
ilk filmini imzalayan Frank
Marshall için pek iftihar edile-
cek bir şeyler yok ortada. Ama
gerilim meraklılan, özellikle fı-.
nal bolümünden yeterince mem-
nun aynlabilirler.
'Krokodil Dundee' ve
s
Kara Güneş Dağları' gösterimde
Dev köyden uygarlığm başkentiııe
Kultür Servisi — United Intemational
Pictures'dan 'Krokodü Dundee-2 Croco-
düe Dundee 2', Özen Film'den 'Kara Gü-
neş Dağlan-Mountains of the Moon'
filmleri, bugün tstanbul ve Ankara sine-
malarında gösterime giriyor.
tstanbul'da Beyoğlu Lale, Kadıköy Ka-
dıköy ve Ankara'da Metropol sinemala-
nnda gösterime giren 'Krokodil Dundee
5
filminin ikinci bölümü timsah avcısı
Michael J. Crokodil Dundee'nin Avust-
ralya'dan New York'a gelişini konu ah-
yor. 'Dev Köy'den 'Uygarlığın başkenti-
ne... Dundee'nin Nevv York'taki macera-
lanru gülünç bir biçimde ele alan fılm-
de bir de aşk öyküsü konu ediliyor. Bu
öykü, Dundee'nin Amerikalı kadın ga-
zeteci Sue Charlton ile yaşadığı ilişki.
Yönetmenliğini John Cornell'in yap-
tığı filmde Paul Hogan, Linda Kodovvs-
ki, John MeiDon ve Charles Dutton pay-
laşıyorlar, Başrol oynayan Paul Hogan,
Brett Hogan ile birlikte senaryoya da im-
zasını atmıs.
İstanbul'da Beyoğlu Sinepop ve Kadı-
köy Moda sinemalannda gösterime gi-
ren 'Kara Güneş Daglan' ise 1854 yılın-
da gercekleştirilen bir arastırma gezisi-
ni konu alıyor. 19. yüzyılda büttin cog-
rafya bilimcilerinin ortak bir ilgi alanı
vardı: Nil'in kaynağını bulmak.
Film adını o yıllarda Nil'in kaynagı ola-
rak kabul edılen Ay Dağlan adındaki bir
yerden alıyor. Aralannda güçlü bir dost-
İuk bağı olan iki araştırmacının başın-
dan geçenleri konu alan filmin yönetme-
ni kişisel fılmler yapmakla tanınan Bob
Rafelson. Rafelson 'Kara Guneş Dagla-
n'nı 'bilinmeyene bir dahs' v -
r
A
değerlendiriyor.
^Milli Saraylar^
• Kültür Servisi — TBMM
Milh Saraylar Daire
Başkanlıgı'mn 'Haber
Bülteni' bu aydan itibaren
çeşitli yerlerde halka
satılacak. Derginin 45.
sayısmda, Milli Saraylar
Daire Başkaru Türkân
lnce"nin Milli Saraylar
Daire Başkanlığı'na bağh
saray.köşk ve kasırlan konu
alan bir söyleşisi sunuluyor.
Derginin 'Arastırma-
Makale1
bölümunde ise
Bakım Onanm Şube
Müdürü Hasan E. Suda'run
'Mimaride Restorasyon ve
4. Boyut' başhklı yazısına
yer veriliyor.
Bakış'ta bu ay
• Kültür Servisi — Ayhk
kultür ve sanat dergisi
Bakış'ın şubat sayısında
soruşturma konusu
"İstanbul'un Değişen
Silueti" olarak belirlenmiş.
Dergide ayrıca Ayşe
Kilimci'nin "Kocana
Görücü Geldi, Varsm mı
Eda'nım?" adh öyküsü,
Tansu Bele'nin "Turk
Balesinde Davul Sesleri",
Halit Refiğ'in "Saygun ile
Son Yıllar, Son Günler"
adh yanlan, yer verilen
konulardan bazılan.
UGUN
• 'Dokunulmazlar' Brian
de Palma'nın yönettiği
'Dokunulmazlar' adlı film
saat 13.00 ve 15.00'de
öğrenci Kültür Merkezi'nde
gösterilecek. Düzenleyen:
ÎÜ Sinema Kulübü.
• Erbulak'la Gece
Sohbetl' Füsun Erbulak'ın
"Gece Sohbeti" saat
21.00'de Yeşil Bizans Kültür
ve Sanat Merkezi'nde
(Sıraselviler Cad. 176/5) yer
alıyor. Aynı yerde Orhan'ın
gitar resitali de
dirüenebilecek.
• Kültür Yayıncılığı
1
Gösteri dergisinin yöneticisi
Hami Çağdaş'ın "Sanat ve
Kültür Yayıncıhğı" başhklı
söyleşisi saat 16.00'da
Atatürk Kitaphğı'nda yer
ahyor. Yöneten: Faruk
Şüyun.
bugün
bilsak
15 ŞUBAT CUMA :
19.00 Günlcrin Götürdüğü:
"Savaş BırZprunluluk mudur?"
Scyfcıün GÜRSEL,
Abdumıhman DİLİPAK
Tolga YARMAN
19.00"Turkıvc'dc Balıkçılığın
Sorunlan" Murat REİS
19.30 BilsakTiyalroAlölycsi:
"Î51CBaş îşic Gövdcîşıe
Kanailar"
Yazan: ScvimBURAK
Görsel Sanat Atblyeleri
Mchmct GÜLERYÜZ
yönctimindc (Pcr. - Cum.)
Cafe-Foyer-Bar(Giriş)
12.00-0030
Rock Cafe-Bar(5.Kaı)
15.00-18.00 HcavyMcıal
18.00-24.00 Rock
KRAMP Rock-Blucs
bilsak, sıraselviler cad.,
soğancı sok. 7 cihangir
143 28 79-99
I tmmob
makina muhendisleri odası
I istanbul şubes!
DOĞALGAZ SEMİNERLERİ
• ENDÜSTRİOE DOĞALGAZ
TESİSATI VE DÖNÜŞÜM
11-14 Mart 1991
• KONUTLARDA DOĞALGAZ
TESİSATI VE DONUŞÜM
15-17 Mart 1991
YER: ITU Sosyal Tesishri
(Aynntılı bitgi ıçın şubemizı arayımz.)
EGITIM MERKEZINDE
BU HAFTA
• İngilizce Kursu
(Baslangu;, Orta, İleri)
Not Başvuru antnda düzey
saplama sınavı yapılacaktır.
Kurslar yabancı öğretrnenler
tarafından vıdeo desteklı olarak
New Cambrıdge sıstemı ızlanerek
gerçskleştirılmektedir.
• Bilgisayar Kursu
(Auto Cad II, Pakat, Temel
Programlaına)
Not Kurslarda, matematık
ıştemcılı gelışken bılgısayarlar vs
ptotier kullanılmaktadır
Eğitirn Merkezi:
Srase/vrter C Wo- 93 Taksım/I&t
Tel- '49 11 64 - 149 07 62
(C tesı-pazar dah.l her gûi 9 00-22 00
eU3«. açıklll )