18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 OCAK 1991 HABERLER CUMHURÎYET/3 Türkiye'ye sığınan asker vesivilIraklılan Saddam'dan vesavaştan bıkmış durumda Yorgıın savaşçılarAralannda küçük rütbeli subaylann da bulunduğu Iraklı sığınmacılar, Türkiye'ye gelebildikleri için kendilerini şanslı sayıyorlar. Saddam'ın en çok bir ay dayanabileceğini söyleyen Irakhların çoğu, yönetim değişikliğinden sonra ülkelerine dönmek niyetinde. Ölmemek için vatanlarını terk ettiklerini söyleyen sığınmacılar, Saddam'ı Hitler'e benzettiler ve demokratik bir seçim yapıldığı takdirde hiç oy alarnayacağmı savundular. Haber Merkezi— Ülkelerin- den kaçarak Türkiye'ye sığınan Iraklılar'ın sorunu aynı: "Sad- dam'ın savasçı politikasuıdan ve savaslan bıkmış olmak." Ülke- lerinden kaçarak çeşitli yollarla Türkiye'ye geçen Iraklılar, Gü- neydoğu'daki çeşitli illerde ba- rındırılıyorlar. Türkiye'ye sığınan Irakhların sayısı 361. Bunlardan 29'unun savaşın başlamasından sonra Türkiye'ye geldiği, ötekilerin ise savaş öncesı kaçtıkları belirtili- yor. 250'si asker olan sığınma- cılann 133'ü Van'da, 180'i Tat- van'da, 32'si Hakkâri'de, 6'sı Di- yarbakır'da, 6'sı Şırnak ta, 4'ü de Bitlis'te bulunan kamplarda barındırıhyor. Bitlis'in Tatvan ilçesinde ku- rulan mülteci kampında barın- dırılan ve çoğunluğunu askerle- rin oluşturduğu Iraklı sığınma- cılar, Müttefik Basın Bilgi Mer- kezi ile Olağanüstü Hal VaJili£i- nin birlikte düzenlediği gezide yerli ve yabancı basın mensup- larıyla görüştürüldüler. 'Zaüm Saddam' Muhabirimiz Osraan Yıldız- ın haberine göre aralarında kü- çük rütbeli subaylann da bulun- duğu Iraklı sığmmacıJar, basın mensuplarına dert yanarken "Saddam'ın zalimliginden", "Irak'taki huzursuztuktan", "ss- vaştan bıktıklanndan" ve "anti- deoıokratik uygulamalardan" söz ettiler. Türkiye'ye gelebildikleri için kendilerini sanslı sayan lraklı sı- ğınmacılar şunları söylediler. Nasır Necim: (Irak ordusun- da üsteğmen) "İran'a karşı 8 yıl savastırn. Beni Kuveyt'e de gön- dermek istediler. Ben de kaçtım. Türkiye'ye gelebilmek için sila- hımı kaçakçılara verdim. Onlar da sınırı geçememi sağladılar. Oradaki askerler arasında hu- zursuzluk büyük boyutlarda. Askerler artık savaş istemiyor- Sığınmacüarın bir bölümü de Hakkâri'deki bir kampta barın- dırılıyor. Burada sığınmacılarla görüsen A.A. muhabirine göre Iraklılar, Türk yetkiülerinin mu- amelesinden memnunlar. Iraklı bir kadın mülteci, Türkiye'ye ge- lebildikleri için kendilerini şanslı gördüğunü soyledi. Ölmemek için vatanlarını terk etmek zo- runda kaldıklannı anlatan Iraklı anne şöyie konuştu: Herkes asker "Evimiz Bağdat'ta. Esim nor- malinden çok fazla askerlik yap- tığı halde, bu kez de krizin sa- vaşa dönmesi yüzünden tekrar askere alındı. Zaten Irak'ta her- kes asker sayılıyor. Savaş olma- sa bile zorunlu olarak BAAS Partisi'ne milis görevi yaptınlı- yor. Eşim, başka çare kalmadı- ğını anlayınea, benim ve dört çocuğumun Türkiye'ye kaçma- sını sağladı. Kendisi ise gönül- süz olarak cepheye gitti." Devlet Başkanı Saddam Hü- seyin'in, kendi çıkan ve ihtiras- lan için tüm Iraklılan ateşe at- tığını söyleyen Iraklı kadın, sa- vas sonrasında ülkelerine döne- ceklerini ifade etti. Iraklı anne şunlan söyledi: "Er geç hak verini bulacakür. Saddam ettiklerinin cezasını çe- kecektir. Türkiye her zaman, özeilikle bizim durumda olan insanlara yardımda bulundu. Bu nedenle Turkiye'nin iviliğini hiç unutmayacagız. Devrilecegine inandıgımız Saddam'dan sonra çocuklarımla birlikte geri dön- meyi diişiıniiyoruBi." İggöç Ifak'tan kaçanlann bir botümii de Bitlis'in Tatvan ilcesinde bir sosyal tesiste banndınlıyor. Iraklılar, Irak'ta kalan yakınlan için endişeleniyorlar. Iraklı anne de, kocasım ülkesinde bırakarak dört çocuğuyla birlikte Türkiye'ye gelıaiş. (Fotograf: AA) İskender Abdallah (sivil): "Kerkük'ten üç çocuğum ve eşimle birlikte sekiz gün yürü- dükten sonra Türkiye sınırına gelebildim. Hükumetin zulmün- den kaçtık. Saddam, Türkleri, Hıristiyanlan ve Kurtleri cephe- de ön hedef yaparak savaşta öl- dürüyor. Savaş çok çok bir ay sürer. Sonuçta Irak kaybedecek- tir. Barış ve özgürlük ortajnı sağlandıktan sonra yeniden ül- keme döneceğimî' Ciineyt Mukatoglu (Irak or- dusunda astsubay): "Ben Iran cephesinde görev yapıyordum. Işgal gecesinden önce bize hiç- bir haber vermeden birliklerin yerini değiştirerek Kuveyt'e yö- nelttiler. Biz Kuveyt'i isgal ede- ceğimizi bilmiyorduk. Önce ora- ya yardım etmeye gittiğimizi sandık. Ancak, Saddam'ın özel muhafızlaruun Kuveyt'teki ban- kaları soymaya başlamasıyla Kuveyt'in işgal edildiğini anla- dık. 5.5 yıl Iran ile savaştım. Ar- tık savaş istemediğim için Tür- kiye'ye sığındım." Tana Mahmut Murat: (Emek- li öğretmen): "Savaş yüzünden Irak'tan kaçtım. Çocuklarımın eğitimi için buradan Kanada'ya gitmek istiyorum. Saddam kim- seyi sevmez. Sevgi gösterilerinin altında da büyük bir korku var- dırf* Sabriye Şükür (sivil): "Altı ki- şilik ailemle birlikte Türkiye'ye kaçtım. İnsanlar arasında aynm yapan Saddam Hüseyin, Irak'- ta sevilmiyor. Demokratik bir seçim yapılsa kendisine kansı bi- le oy vermez. Saddam nasıl Arap âleminin lideri olabilir? O şimdi zoraki lider. Tıpkı Hitler gibü' Körfez savaşının başlamasıy- la Güneydoğu'dan batıya başla- >an iç göç de bUtün hızıyla sürüyor. Batı bölgelerinüeki il- lerin otogarlarında, "göç havası" bütun açıkbğıyla yasa- nıyor. Üst uste yığılan çuvallar, sandıklar, piastik bidonlar, saş- kınlıkla etraflarına bakan ço- cuklar ve yaşlılar, artık batı illerinin oto garlannda ahşılmış görüntüler halini aldı. Ege Büromuzun haberine gö- re Mardin ve yoresinden Izmir'e ve oteki Ege Bölgesi kentlerine yönelen göç kervanına Adana- lılar da katıldı. İzmır'e gelen yuntaslar, savaşla ilgili doğru bilgi edinemediklerini. korktuk- larını, bu yuzden yörelerinden kaçmak zorunda kaldıklannı söylediler. Mardin'den gelen yurttaslann büyük bir bolümunün Izmir'in Kadifekale, Bayraklı, Gümüş- pala ve Ballıkuyu'da bulunan yakınlarının yanlarına yerleştik- leri öğrenildi. Güne> tlleri Biiromuzun ha- berine göre de önceki gün Silo- pili bazı aileler, çocuklanm savaş ortamından uzaklaştır- mak amacıyla Mersin'in Ana- mur ilçesine bağlı Ovabaşı köyüne gönderdiier. Çoğunlu- ğunu 3-16 yaş arası çocuklann olusturduğu 43 kişi, köyde boş bulunan bir eve yerleştirildiler. BUGUN ALİSİRMEN Asıl Savaş., Körfez'de çatışmaların patlak vermesinin yedincl günün- de Türkiye için asıl savaş başlıyor Dünkü iki önemli olay, bi- zi hem sıcak savaşın daha da içine çekme hem de ekono- mik bakımdan büyük yükler altına sokma sonucunu doğu- rabilir. Birinci gelişme incirlik'te patlayan füzedir. Bilindiği gibi TRT'nin tüm suskunluğuna ve yetkili olması gerekenterın tüm içerikten yoksun açıklamaiarına karşın, artık "yedi düvel" incirlik'in irak'a saldırı amacıyla kullanıldığını biliyor. Bağdat, şu ana kadar jncirlik'i ya da topraklarımızı hedef almış değil. Birçok uzman ve gözlemci Saddam'ın, ikinci cep- he açılmasına yol açacak olan ve bir açıdan ıntihar anlamı- na gelebilecek böylesi bir girişimden kaçınacağını ileri sürmekte. İlk bakışta bu savlar dayanaktan yoksun değil gibi görü- nüyor. Ancak dünkü olaylar aynı görüşlerin yeniden gözden geçirilmesini galiba zorunlu kılacak Dün ilk kez Inciriık'ten bir füze bavalanmıştır. Sonradan Ge- nelkurmay'ın yaptığı açıklamaya göre 13.09'da bir Patriot fü- zesi yanlış kilitlenme sonucu ateşlenmiş, ancak yapılan kont- rolde hernangı bir hedef olmadığından füze kendi kendini im- ha etmiş ve hiçbir hasara meydan vermemıştir. Bu olaya bak- tığımızda Patriot füzelerınin Incirtik'e taşınması ve atısa ha- zır durumda beklemeleri dahi Irak'ın Ankara Büyükelçisi'nin açıklamalarının aksine bu üssün Saddam'ın saldırı hedefle- rinden biri olduğunun ve Irak'ın incirlik'i vurma girişimi ola- sılığının güçlülüğünü göstermektedir. İncirlik'ten İrak'a yöne- len baskının tırmanarak artması Saddam'ın karşılık vermesi olasılığmı gittikçe büyütmektedir. öyle görünüyor ki Özal yönetimi, sıcak savaşın sonuna ka- dar gitmekte dirençlidir. "Türkiye'nin yalnız İncirlik'i kullandırmakla yetinmeyip bir de kara savaşında ikinci cepheyi açmasının dnündeki en bü- yük engelin Ankara'nın politikası mı, yoksa VVashington'un, Türkiye'yi İrak'a sokmak istemeyıp yalnızca bir atlama tah- tası işleviyle sınırlı tutmak ıstemesi mkjir" sorusuna kesin bir yanıt vermek güç. Ama dünkü gelişmeler, iki yonden ülkemizi karadan da ikin- ci cephenin içine çekebilecek nııelıkte olabilir. Bunlardan bi- rıncisi, yukarıda da behrttığimız gibi İncirlik baskısının lrak: ın tepkisiz dayanamayacağı bir düzeye varmasıdır ikinci gelişme ise Saddam'ın dün Kuveyt'teki petrol yatak- larını ve depolarını tahrip etmeye başlamış olmasıdır. Yıllık 279 milyon varil üretimi olan Kuveyt'in, 94.500 milyon varil ile yeryüzünün petrol yataklarımn %69.5'ini barındıran Kör- fez'deki rezervin %14.7'sine sahip olduğu düşünülürse, giri- şimin sonuna kadar sürdürülmesi halinde ne gibi sonuçlar dogacağmı kestirmek güç olmasa gerek. Nitekim, haberin yayılmasından hemen sonra petrol fiyat- larının hızla artmakta olduğu görülmuştür. Ancak şu anda Saddam'ın petrol yataklarına yönelik giri- şimının boyutları hakkında bir şey söylemek için vakit erken- dir. Irak Devlet Başkanı, gerçekten intihar demek olan ve sa- vaşın düzeyini, daha önce düşünülmemiş boyutlara eriştir- me olasılığmı içeren bir davranışla Kuveyt'in tüm petrol ya- taklarını yok etme yoiunu mu tutmak istiyor? Yoksa ABD'ye ciddi bir uyarıda bulunmakla yetinmek veya kendisi için da- ha avantajlı olduğunu düşündüğü kara savaşına düşmanı ha- va harekâtını tamamlamadan çekme yöntemini mi uygulu- yor? Şu anda bu konuda kesin yargıya varmak olanaksız. Ama her iki olasılıkta da Türkiye'nin daha etkin katkısının VVashington tarafından şiddetle istenmesi söz konusu olabi- lir. Kendisi için zorunlu gördüğü hava harekâtını tamamla- madan kara savaşına gırmek zorunda kalacak olan VVashing- ton, bu durumda ikinci cepheye büyük bir gereksinim duya- caktır. Petroi rezervlerine yönelik girişimin kısa ve orta dönemde onarılması güç sonuçlar açacak bir düzeye ulaşması ise sa- vaşın boyutlarını degiştırebılecek ve Ankara bu olasılıkta da kendini kara savaşının tarafı olarak bulabilecektir. Bütün bu olasılıkların gerçekleşmemesi ve yaJnızca pet- rol faturasının yükselmesi halinde bile ekonomı büyük dar- belerle karşılaşacaktır. Kısacası, her türlü sivil savunma olanağından yoksun Gü- neydoğu ıllerimizdeki insanlar bir yandan korku içinde titre- şir, bir yandan CNN'in buyüsüne kendini kaptırmış yaşarken Batı bölgelerinde ve Türkiye'nin büyük bir bölümünde Ted Tumer'ın televizyonundan bir 'atari' gibi izlenen ve ne yazık ki kimileri tarafından oyun gibi algılanan gevşek ve uzak sa- vaşın, asıl savaşa ve bizim de tarafı olacağımız bir kan, ateş ve ölüm felaketine dönüşmesi olasılığı artmış bulunuyor. GÖNEYDOGÜ NOTLARI Hayalet şehirlerCEİAL BAŞLANGIÇ CİZ1E ~ "Saloon" yazısnın ucu kopmuş, gıcırJaya gıcırdaya bir yerlere çarpyor. Yerde bir "City Banl" tabelası var. Uğuitulu rüzginn havalandırdığı toz, kasajanın kimsesiz sokadarına doğru dağıüyor. Evlein camlan kınk, kapıları yok. Belli ki kasabanın başna kötu bir şey gelmiş. Wesern filmlerinde sıkça kullaıılan bu etkileyici görüıtüyü yaşıyordu Cizre. Habır sınır kapısına uzanan yol ızerinde yüzlerce düklânın geceleri yanan ışıkLn gitmiş, yerini inmiş kepeıklerin gri yüzleri almıtı. Ana cadde üzerinde in, cn bir de birkaç çocuk top »ynuyordu. t Körez savaşından en ağır darfeyi yiyen yerleşim birLnlerinden biriydi Cizre. Şan.urfa'dan Habur'a dek u z a a n amk "eskinin" tpek Y o l , terk edildiği yüzıllardaki yalnızlığına biirnmüşRi yine. Çok değil, 19*>*ın afustos ayına değin E - 2 Karavolu'nun üzerinde 5 bir» anker petrol taşıyor, adı yenien "İpek Yolu"na çıkan Mesin-Habur Hattı'nda 19 binıraç tır atıyordu bir gürie. Şanüurfa'dan sonra k ü « k yerteşim birimlerı dış.ıda geceleri tek bir ışık görnmüjor. Viranşehir'in, Krztepe'mn, Nusaybin'in, CLs ve SJopi'nin tüm " t m s i t >«l" üstü dükkânlan kapnmış^ırer birer. "Kaçak p e b l satKiian"nın adım başı dizdiğı kıçük briket b a j kalar ^eredeyse yıkılmak U z « . Sariı, mavili, kırmızılı ışıklanyla kamyonculann, tankercilerin konaklama yeri lokantalar koyu bir karanlığa gömülmüş. Petrol taşıma yolu E-23'te geceleri bir tek benzin istasyonunu açık gormek "çölde vaba"yla karşılaşmak gibi. İpek Yolu'nun bugünkü görüntüsü buyük bir parkasının ceplerine sokmuş. Başını kd^Kulıa ortmüş, üzerine de eski bir bekçi şapkası takmış. "Çok bekçi vardır buralarda akşamlan" diyor, '% olmayınca patron bepsini çıkarttı. Şimdi yalnız ben kaldım." 30 gece sabaha dek beklemesinin karşılığında sigortasız net 240 bin lira c'izre'den Habur sınır kapısına kadar uzanan yol üzerinde yüzlerce dükkânın geceleri yanan ışıklan sönmüş, yerini, inmiş kepenkierin gri yüzleri almıştı. Ana cadde üzerinde in cin ve birkaç çocuk top oynuyordu. ekonomik krizin, anlanmı güç bir çöküşün habercisi. Hem iyice ıssızlaşan yolların güvenlikten yoksun kalışı hem de Irak'tan gelişlerin bıçakla kesılir gibi sona ermesi sekiz yıldan bu yana bölgede biraz biraz canlanan organizmayı öldürmüş gibi. Şanlıurfa-Habur yolundaki tek açık benzin istasyonunun gece bekçisi Abdülkerim. 6 çocuğu var. 7 yJdır aynı istasyonu bekliyor, akşamdan sabaha dek. Ufacık bir adam Abdülkerim. Soğuktan buzülmüş eiini eski bir polis alıyor Abdülkerim. "Patrondan zam istesene" diyene de yanıtı hazır: — Para yok, ama adam çok. Hem de bu zamanda benden daha ucuza buluriar... Nusaybin'in 20 kilometre ilerisinde "Nezirhan Tesisleri" var. Bölgenin en luks oteli. Hem de olimpik yüzme havuzlu. Ama Körfez savaşı Nezirhan'ın da ışıklarını söndürmüş. Her gece dolup taşan, önünde park edilecek yer bulunamayan otel, tek ampullü bir yalnızhğa gömülmüş. Sabaha dek camlannın buğu tuttugu lokantası da kapalı. İnsana en çok dokunan, Cizre'nin suskunluğu. İlçenin içinden Habur'a uzanan yolun sağında solunda "çeşitli kentierin adlanyla" yer alan dukkânlar gözlerini yummuş insanlar gibi kepenklerini indirmiş. Ana caddede gelişigüzel atılmış kamyon lastikleri yatıyor. Cizre'nin eski Belediye Başkanı Tabir Vesek, "Kimseter kalmadı artık" diyor. "Cizre bildiğiniz eski Cizre değil." 1980'in 13 bin nüfusiu Cizresi İran-Irak savaşı nedeniyle "tpek yolu keşfediiince" I985'te 20 binlik bir yerleşim birimi olmuştu. Son 5 yılda yaşayan insan sayısı iki kattan daha fazla artmış, 1990 sayımına göre 52 bin insanın yaşadığı, geçindiği, köydeki baskıdan, dağdaki terörden kaçıp sığındığı bir yer durumuna gelmişti. Şimdi Cizre'yi saysan 20 bin insan çıkmaz. Kalanlar da evlerine kapanmış, "başlanna gelecekleri" bekliyor. İran-Irak savaşının 8 yıl önce verdiklerini Körfez savaşı bir çırpıda alıvermişti. Cizre'den. Bir savaşla gelen başka bir savaşla gitmişti. Eskinin "kuş ucmaz kervan geçmez"liğine dönmüştü Cizre. Kimi "işsizlik", kimi "terör", kimi "baskı", kimi "savaş" deyip belki de ııim bu sayılaniarın hepsi için insanlan birer birer terk ediyordu Cizre'yi, tıpkı svestern filmlerini başına kötu bir iş gelmiş kasabalarında olduğu gibi. SAYIN ARAÇ SAHİPLERİ 1 ŞUBAT 1991' DEN İTİBAREN SİGORTACINIZDAN TRAFfK SİGORTA PULUNUZU ALINIZ Trafiğe çıkan her taşıtın ön camınayapıştırılacak olan bu pul, sizin "Zorunlu fVUli Soramluluk (Trafik) Sİgortası" yaptırdığınızın göstergesidir. UNUTMAYIN! . Sigortası yenilenmemiş araçlar Trafik Kanununun 91. maddesi gereğince Trafikten men edilir. • • r TRAFİK 1 SİGORTA L PULU A • • Tılı1âyeSigxtaveReasûnmsŞirfetkri Brl$
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle