08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DIZI-KOFORTAJ 5 AUUS1VS O R A L S A iV D E RY E N I A V R U P A V E T U R K I Y E Avrupa'nın efendisi kim olacak?"Yeni Avrupa ve Turkıye" adlı ıncetemenin yazan Prof. Oral Sander, halen SBF Uluslararast tlişkiler Bölumu Başkan Yardımcılığı ve Siyasi Tarih Anabilim Dalı Başkanlığı görevini yürutuyor. 1964 yıhnda Ankara SBF'yi bitiren ve aynı yıl Siyasi Tarih Kursüsü'ne asistan olarak giren Sander, 1975 yıhnda doçent, 1988 yılında profesörlüğe yükseldi. Prof. Oral Sander'm Avrupa'daki değişimler karşısında Turkıye'nm konumunu ele alan ıncelemesu Turk dış potitikasındaki çeşitli bakış açılanna ışık tutuyor. Avrupa 19. yüzyılda emperyalist yayılma ve sömürü yoluyla yeryüzünün guç özeği du- rumuna donüşen konumunu 2. Dünya Sava- şı'na kadar sürdurdü. Avrupa'nın hemen her kıladaki siyasal, askeri, ekonomik ve kultü- rel üstünlüğü tama yakındı. Ancak, 20. ytiz- yılın ilk yansı içine sıkışıveren iki büyiik ve yıkıcı savaş, Avrupa'nın dunya üstünluğunu ortadan kaldırdı. Burada ilginç ve alaycı olan, bu üstünlu- ğün, Avrupa-içi üstünlük savaşunı sonucu yı- kılmasıdır. Çünkü, her iki savaşın da ana te- ması açıktı: "Avrupa'nın ve özellikle Orla Avrapa'nın efendisi kim olacak?" Napol- yon'un efendilik savı, 1815 Viyana Kongresi düzenlemeleriyle ortadan kaldırılmış ve Av- rupa 1648 Vestfalya sisteminin guç dengesi politikasına geri dönmüştü. Devletler, birbir- İerini kollayarak, diplomasi ve sınırü savaş- larla birinin üstünlüğü ele geçirmesini engel- lediler. Ta ki 1871 yıhnda ulusal birliğini ger- çekleştiren Almanya'nın "Orta Avnıpa'nıa efendisi ben olacağım" demesine kadar. Bu tarihi ve dramatik sav, Avrupa ve giderek dünyaya iki dünya savaşına mal oldu. Alman- ya, ikincisinin sonunda parçalanarak, Yalta düzeni yerieşti. Bu Yalta düzeninin temeli, efendilik savı- nın Avrupa kıtasının dışına, VVashington ve Moskova'ya geçmesıdir. Savaşın gerçek ga- lipleri olarak, Avrupa'ya diledikleri duzeni verdiler. Kıta, katı ideolojik kalıplar içine so- kuldu. Yukarı ortaçağm-uzun ve yıkıcı din sa- vaşlanndan sonra Avrupa devletlerinin izle- dikleri dış politikayı değişmez kalıplar içine sokacak katı ideolojilerin yokluğu, uluslara- rası sistemi esnek bir yapıya kavuşturmuştu. Ancak bu esnek yapı •'Avrupa'nın efendisi kim olacak" sonınunu çözmede başanlı ol- madı. Washington ile Moskova, bu sorunun yanıtını 'biz' olarak verirlerken, aynı zamanda esnek yapıyı da ortadan kaldırdılar. Böylece, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra komünist ve ka- pitalist ideolojiler Avrupa'yı iki silahlı kamp içine aldılar. Avrupa'nın efendisi Bugttn, özellilde Gorbaçov'un 1985'te Sov- yet önderliğini eline geçirmesinden bu yana, Avrupa'da neler olduğu ve yakın gelecekte ne- ler olabileceği yanıtlanmaya çalışılırken, ta- rihın yukanda özetlenen genel eğiliminden kalkılarak akıl yüriltmek yanlış olmaz sanı- 20. yüzyıhn ilk yarısına sıkışan iki büyük ve yıkıcı savaşın ana teması açıktı: "Avrupa'nın, Özellikle Orta Avrupa'nın efendisi kim olacak?" 1871'de ulusal bütünlüğünü gerçekleştiren Almanya "Ben olacağım" dedi. Bu tarihi ve dramatik sav, Avrupa ve giderek dünyaya iki dünya savaşına mal oldu. Almanya ikincisinin sonunda parçalanarak Yalta düzeni yerieşti. B.>ugün tıpkı 1945 öncesinde olduğu gibi Avrupa efendiliğinin yeniden Avrupa içınde belirleneceği bir tarih aşamasında bulunuyoruz. Yakın bir gelecekte örneğin 21. yüzyılın ilk 10 yılı içinde, bu efendiliğın bir devlet tarafından mı yoksa Avrupa'nın çoğu devletlerinin katılacağı bir birlik tarafından mı gerçekleşeceğini öğrenme mutluluğuna erişeceğiz. Hitlcr, Almanya'nın egemenlik jddiaanın simgesi gibiydi Stalin, Roosevelt, Churcnill Yalta'da Avrupa'da bngünc kadar süren 45 yıllık iki blokiu duzenin I nm. Bugün. tıpkı 1945 öncesinde olduğu gi- bi, Avrupa efendiliğinin yeniden Avrupa için- de belirleneceği bir tarih aşamasında bulunu- yoruz. Yakın bir gelecekte, örneğin 21. yüz- yılın ilk on yılı içinde, bu efendiliğin bir dev- İet tarafından mı, yoksa Avrupa'nın çoğu dev- letlerinin katılacağı bir birlik tarafından mı gerçekleşeceğini öğrenme motlulağnna eri- şeceğiz. Böyle bir öngörüden sonra akılcı siyasal davranışlar içine girmek ancak izlenen dış po- litikanuı tutartı ve dirik bir nitelik kazanma- sı ile mümkündür. Bunun için de bu tumce- deki üç kavramın öncelikle açıklanması ge- rekir: (1) dış politika (2) dış politikanın tu- tarhlığı ve (3) dirikliği. Genel bir tamrala dış politika, bir hükume- tin öteki Ulkeler ve uluslararası kuruluşlarla ilişkileri bakımından amaç saydığı ilkelerle, bunlan gerçekleştirmek için ızlediği yol de- mektir. Bu anlatımın kilit sözcüğu 'ilkeler'- dir. Bu ilkeler üzerinde duşunmek, dış poli- tikanın başlangıcı sayılır. Bu düşüncenin içi- ne, soz konusu ülkenin coğrafyası, ittifakla- rı, ekonomisi, nüfusu, teknolojisi, stratejık olanaklan ve bağlı bulunduğu bölgeler gıbi öğeler girer. Böylece, ortaya dış politika 'seçenekleri' çıkar. Bireysel yaşam nasıl kişinin ülküleriyle ko- şulları arasındaki uzlaşmaya dayanıyorsa, ba- şanlı bir dış politika da birbirini etkileyen çok sayıda seçeneğin koşullara göre akıllıca ayar- lanmasıyla olur. Ancak ülkenin içinde bulun- duğu uluslararası sistem ile ülkenin kendine özgü koşulları zaman içinde değişebilir. Do- layısıyla, bu değişikliklere uygun olarak se- çenekler ve hatta onlarin temeli olan ilkeler de değişikliğe uğrayabilir. tşte, bu yüzden, Avrupa'nın bugünü ve yannı üzerinde, tari- hin genel eğilimlerine uygun düşünce geliştir- mek gerekiyor; içinde büyükçe bir yanılma pa- yı olsa bile! Dış politikanın tutariı olmasının anfaunı, de- ğişik dış politika davranışları arasında titiz bağiantılar kurulmaya çahşılması ve böylece, izlenen dış politikanın başka ülkeler acısın- dan inandırıcı olmasıdır. Dış politikanın di- rik oJmasının anlamı ise, dış dunyadan gelen çeşitli etkilere karşı yalnız tepki göstermekle kalmamak, yani edilgin bir tutum almamak, dış dünyanın, olanaklar ölçüsünde ülkenin çı- karları doğrultusunda bıçimlendirilmesi için etkide bulunmaktır. lşfe, Türkiye açısından uluslararası sistem- de etkin bir role sahip olmak için, Avrupa ile NATO'nun bugün içinde bulunduğu duru- mun anlaşılması ve geleceklerinin ongoriılmesi önem kazanıyor. Ne olduğu nereye gıdebıle- ceği kestirelemeyen bir 'gemiye' nasıl binile- bilir ki? Binildi diyelim, o zaman birinci mev- kinin lüksünde mi, yoksa üçtincu mevkiinin rahatsızlığında mı yolculuk yapılacak? Avrupa, 21. yuzyıla ya bir devletin efendi- lik savının kanşıklıkian ve hatta yeni bir bu- yttk savaş tehlikesinin tohumlannı taşıyarak ya da gerçekleşme yolunda olan bir birliğin Avrupa'da yaratacagı istikrar ve giıven havası içinde girecek. Bu, Avrupa ya da en azından başlangıçta Orta ve Doğu Avrupa efendiliği savında bulunabilecek devlet, 1945 öncesin- de olduğu gibi, yine bırieşik bir Almanya'dan başkası olabilir mi? Almanya'nın tarihsel efendilik savı, 1. Dünya Savaşı öncesinin ittifak kalıplanyla (üçlü ittifak ve üçlü itilaf), savaş sonrasının ise Versay cenderesiyle ortadan kaldınlama- dı. Çünkü, Almanya güçlüydfl ve Avrupa'- da bu gücü sırurlandıracak devlet ya da dev- letler grubu yoktu. Başta ABD olmak üzere Sovyetler Birliği, işte bu müthiş iddiayı' or- tadan kaldırdılar. Bu son tümce, bir iki yıl ön- cesine kadar yeterli bir güvenle yazılabilirdi. Ama, son iki yılın gerek Avrupa ve gerekse türn yeryüzü gelişmelerinden sonra, 'acaba kaldırabildiler mi' sorusu tarihinin derinlik- lerinden ve yeniden ortaya çıkıyor. ABD ile Sovyetler Birliği, 1960'larda nûk- leer silahlann dehşet dengesiyle kilitlendiler. ABD, kaldıramayacağı siyasal, askeri ve eko- nomik yükümlülukler ustJenmesiyle, Sovyetler Birliği ise siyasal ve ekonomik sisteminin es- kimesiyle zayıflayıp, kesin üstünlıiklerini yi- tirmeye başladılar. Bu zayıflamaya koşut ola- rak, yeryüzünde yeni guç odaklan belirdi: Japonya, Çin, Batı Avrupa ve Bağlantısız- lar. Sovyetler Birliği ile Doğu Avrupa'daki de- mokratikleşme ve iki Almanya'mn birleşme- si süreclerinden bu yana katı ideolojilerin uluslararası ilişkilerdeki önemi azaldı. Dola- yısıyla, bugün Avrupa'da katı ideolojik ka- lıplarm, devletlerin dış politikalanru artık es- kiden olduğu kadar etkilemediği açıktır. Böy- lece, gerek Batı ve gerekse Doğu Avrupa ül- keleri, patronları ABD ve Sovyetler Birliği'- nden bağunsız davranış kalıplan içine girer- lerken fazla zorlanmadılar. Bu yeni özgürlük havası, doğal olarak, ki- mi belirsizlikleri de birlikte getırdi. 45 yildır politikalannı soğuk savaşın temel ilkelerine daya>an Batı Avrupa için Doğu A\nıpa ve Sovyetler Birliği'ndeki benzersiz gelişmeler, bir yandan rahatlamaya, öte yandan da ga- rip bir buzursuzluğa yol açtı. NATO'nun bu- lanık geleceği, Avrupa Topluluğu'nun ileri- de alabileceği yeni biçim, iki Almanya'nın bir- leşmesi, Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği'- nde demokratikleşmeyle birlikte ortaya çıkan ulusçu hareketler ve Avrupa Konseyi'nin, içi- ne bir zamanlann komünist devletlerini de alacak biçimde genişleme olasılığı, Avrupa so- runlarının, 'soğuk savaş' döneminde olduğu gibi, 'ak ve kara' netliği içinde değerlendiri- lebilmesini engelledi. İşte, bu hızlı dönuşum döneminde, iyimser yorumcular, bugünkü gelişmelerin sonunda birleşik ve daha demokratik bir Avrupa ile noktalanacağını ve birleşik Almanya'nın da bu çerçeve içinde istikrarlı bir yere oturaca- ğını belirtiyorlar. Kötümserler ise, Avrupa'- nın yakın bir gelecekte, bilinen Doğu-Balı ek- seninde yeniden bölünebileceğini söylüyorlar: Ulusçu, aynlıkçı akımların zorladığı, ekono- mik sıkıntıların demokratik leşme sürecini en- gellediği ve böylece karışıklıklar içinde kala- cak bir Doğu Avrupa ile ekonomik, giderek de siyasal bütünleşmeye yönelen bir Batı Av- rupa. Belki, bu ikisinin ortasında kendi başı- na buyruk bir Almanya'nın etkisi altına gi- recek Orta Avrupa. Yine iyimser yorumcular, daha sıkı bir Batı Avrupa birliğinın, geniş Av- rupa bütünleşmesi ve demokratikleşme için bir önkoşul olduğunu belirtirlerken, kötüm- serler bu işin sonunda 'çok-soğuk-olmayan- soguk-savasa' varacağmdan korkuyorlar. Hangisinin gerçekçi yorum yaptığını bu- günden bilmeye olanak yok. Ama bugün şu- nu anlamak için erken değil: ABD ile Sovyet- ler Biriigi, Alman.va'nın en azından Orta Av- rupa efendiliği savını ortadan kaldıramadılar. Artık, sorunu çözecek olanlar, önce birleşe- cek Almanya'nın kendısi ve sonra Avrupa bir- liğini gerçekleştirmeye çalışan öteki Avrupa devletleridir. Ashnda, bugün Avrupa'da or- taya çıkan gelişmelerin hemen hemen tümü bu çerçeve içinde anlaşılabilir ve Avrupa'mn 21. yüzyıldaki geleceği onçorulebilir. Yarın: Avrupa içhı seaaryolar VEFAT VE BAŞSAĞUĞI Değerli varlığımız Türk Hava Kurumu Genel Başkanı, Uluslararası Havacılık Federasyonu Asbaşkanı Prof. Dr. İNANÇ 3.8.1990 Cuma günü kaybettik. Acımız sonsuzdur. Merhumun cenazesi 6.8.1990 Pazartesi günü Kocatepe Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Cebeci Asri Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesi ve yakınlanna başsağlığı dileriz. TÜRK HAVA KURUMU GENEL BAŞKAMJĞI VE TÜRK HAVA KURUMU MENSUPLARI NOT: 6.8.1990 Pazartesi günü saat 10.00'da Türk Hava Kurumu Genel Merkezi'nde, saat 11.00'de Gazi Tıp Fakültesi'nde tören düzenlenecektir. VEEAT VE BAŞSAĞUĞI Değerli varlığımız Türk Hava Kurumu Genel Başkanı Prof. Dr. İNANÇ AYAS'ı 3.8.1990 Cuma günü kaybettik. Acımız sonsuzdur. Merhumun cenazesi 6.8.1990 Pazartesi günü Kocatepe Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Cebeci Asri Mezarhğı'nda toprağa verilecektir. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesi, Türk Hava Kurumu mensupları ve yakınlarına başsağlığı dileriz. TÜRK HAVA KURUMU GENEL YÖNETİM KURULU ĞUĞVEEAT VE BAŞSAĞUĞI Değerli varlığımız Türk Hava Kurumu Genel Başkanı Prof. Dr. İNANÇ AYAS'ı 3.8.1990 Cuma günü kaybettik. Acımız sonsuzdur. Merhumun cenazesi 6.8.1990 Pazartesi günü Kocatepe Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Cebeci Asri Mezarhğı'nda toprağa verilecektir. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesi, Türk Hava Kurumu mensuplan ve yakınlarına başsağlığı dileriz. TÜRK HAVA KURUMU MERKEZ DENETLEME KURULU VEFAT VE BAŞSAĞUĞI Değerli varlığımız Türk Hava Kurumu Genel Başkanı Prof. Dr. İNANÇ AYAS'ı 3.8.1990 Cuma günü kaybettik. Acımız sonsuzdur. Merhumun cenazesi 6.8.1990 Pazartesi günü Kocatepe Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Cebeci Asri Mezarhğı'nda toprağa verilecektir. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesi, Türk Hava Kurumu mensupları ve yakınlarına başsağlığı dileriz. TÜRK HAVA KURUMU MERKEZ DİSİPLİN KURULU VEFAT VE BAŞSAĞUĞI Değerli varlığımız Türk Hava Kurumu Genel Başkanı Prof. Dr. İNANÇ A¥AS'ı 3.8.1990 Cuma günü kaybettik. Acımız sonsuzdur. Merhumun cenazesi 6.8.1990 Pazartesi günü Kocatepe Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Cebeci Asri Mezarhğı'nda toprağa verilecektir. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesi ve yakınlarına başsağlığı dileriz. TORKKUŞU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ve TÜRKKUŞU MENSUPLARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle