25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/12 PAZAR KONUĞU 5 AĞUSTOS 1990 AğaçMüzesi "Arborotumi3 *un kurucusu Hayrettin Karaca Türkiye 30 yılda çöl olacakÇevre sorunları artık yalnız Yeşiller'in değil, temiz hava temiz doğa isteyen herkesin ilgisini çekiyor. Öyleyse "30-35 yıl sonra Türkiye çölleşecek" diyen eski ve ünlü bir sanayicinin, Hayrettin Karaca'nın sözlerine kulak vermekte yarar var. Aktif iş yaşamını kapadıktan sonra kendini çevre ve özellikle ağaç yetiştirmeye adayan Yalova'da ilk özel Arborotum'u (Ağaç Müzesi) kuran Karaca ile arkadaşımız Refik Durbaş konuştu. Karaca'nın Türkiye'deki erozyon kayıpları ve ağaçlandırma politikası üzerine söyledikleri, üzerinde ciddi olarak "düşünülmesi" gereken konular... SOYLESI REFİK DURBAŞ " PAZAR KONUĞU Konuşmaya isterseniz önce terimlerden başlaya- lım. Arborotum ne demek? Siz Türkiye'de ilk ve tek özel arborotumu kuran bir sanayicisiniz. Sizce arborotum sözcuğü neyi ifade ediyor? Kısaca söylersek arbo Latince ağaç demek. Fa- kat genelde arborotumlar uzun ve pahalı ziyaret- lere gerek kalmadan kısa sürede toplu halde çok şey gösteren ağaç topluluklan. Bu ağaç topluluk- lan bilimsel incelemelerde bulunmak, halka odun- su bitkiler açısından estetik değeri üstun olanlan seçebilme olanağı sağlamak, geniş halk kitleleri- ne ağaç seygisini yaymak, o yörenin doğal odun- su bitkileri yamnda, doğal olmayan ve dünyanın hemen her yerinde yetişen egzotik odunsu bitki- leri de getirmek suretiyle o bölgenin güzelliğini, ekonomik önem ve verimliliğini arttırmak, fidan- lıklara gerekh tohum ve materyali sağlamak, böl- genin rekreasyon gereksinünini karşılamak gibi çok yönlü hizmet verirler. Arborotumlar orijini ve dikim yaşlan belli, her biri doğnı ve dikkatli bir şekilde tanımlannuş ve etiketlenmiş ağaç, çalı ve diğer odunsu taksonla- nn uygun olarak seçilmiş, koruma ve güvenlik al- tına alınmış belirli büyüklükte bir arazi parçası üzerinde kurulan ağaç topluluklan, bir başka de- yişle canlı ağaç müzeleri... ^Türkiye'de sizden başka bu işle uğraşan kişi ya da kuruluş var mı? Türkiye'de ilk özel arborotum, Karaca Arbo- rotum. Bunun dışında Atatürk Arborotumu var, 1950'lerde kurulmuş. Atatürk Arborotumu için Türkiye'nin ilk arborotumu demek gerekiyor. Bu- nun dışında bilimsel çalışmalar yapan Orman Mü- dürlüğü'ne bağlı bir arborotum daha var. Atatürk Arborotumu'ndan önce belki botanik faaliyetler için kurulmuş botanik bahçeleri olabilir ama, ar- borotum adıyla ilk kurulmuş müessese Atatürk Arborotumu, bu adı da 80'li yıllarda aldı. ^^•••/Ve zaman, nasıl bir arborotum yapmak fıkri doğdu sizde? Karaca Arborotum ne gibi ça- Itşmalarda bulunuyor? Çocukluğumdan beri meraklıyım doğa şartla- n içinde bulunmaya. Bandırmalıyım. Köylerde Türkiye ormanları devlet tarafından, idari, politik hükümetler tarafından, 1945'lerden bu yana bu işin ilmini yapanlar tarafından tahribata uğratılmıştır. Bu tahribat bugün de devam etmektedir. Bu durumda Türkiye'nin 30-35 yıl sonra çöl olacağını kabul etmekten başka bir sonuca varamıyorum. Derelere, denizlere akan toprağın içindeki değerler belki Türkiye'nin bütçesine eşittir. gezmeyi, harman sıirmeyi, buğday yıkamayı, bağ- da üzum toplamayı, bağbozumunda bulunmayı çok özlemle aradım. Ama sanayicilik... Türkiye 1 nin ilk işveren sendikasını kurdum. 18 senemi al- dı. 1957-58'de ihracat yaptım. 1980'de çalışma ha- yatımı noktaladım. Ve bütün dünyayı dolaştım. Türkiye'yi dolaştım. Yapılmayan bir şeyi yapma- yı hedefledim. Şimdi Karaca Arborotum'da üç he- defim var. Birincisi dünyanın en geniş akağaç ko- leksiyonunu yapmak üzere yola çıktım. Karaca Arborotum 130 dönüm arazi üzerinde, 20—30 metre bir yüksekliği var deniz seviyesinden. Bu- rası eski bir elma bahçesiydi. 1949'da elma bah- çesi olarak tesis edilmişti. Yılda iki bin civannda tohum ekiyoruz. Bir bahçıvan, 2 ziraat mühen- disi, 30 kişilik kadromuz var. 4 kişi bilimsel ça- hşmalarda bulunuyor. Bu arazinin verdiğj imkânla en geniş akağaç koleksiyonunu yapmaya giriştim. Gerçi bitiremedik ama, sanıyorum şu anda dun- yadaki en geniş koleksiyona sahibiz. Ikincisi, Türkiye bitki örtüsünde kolorferlerin çok özel yeri var. Bunlar da ele ahnmamış. Bunlann bir kolek- siyonunu yapıyoruz. Epey yol aldık. Üçuncüsü Türkiye'nin parklannda, peyzajda kullanılabilecek bitkilerden bir koleksiyon mey- dana getiriyoruz. Türkiye'de ölüm tehlikesinde olanlara kısmen de olsa yer vererek bir koleksi- yon düzenlemeye çalışıyoruz. Benim şimdi esas uğraşım bu konuda yoğunlaştı. Ve sanıyorum Türkiye bitkileriyle yapılacak bir bahçe, peyzaj açısından dünyada bir eşi çok zor bulunur. O ka- dar çok imkân var elimizde. Size bir şey söyleyeyim. Mesela saraylanmız hep dış ülke ağaçlanyla dolmuştur. Saray, köşk ve bahçelerimizde mesela bir Atlantik sediri var- dır ama, bir Tbros sediri gelmemiştir. Atlantik se- dirinin mavisi gelmiştir, fakat Toros sedirinin ma- visi olduğunun daha farkmda olmamışızdır. Yi- ne Büyükdere Fidanlığı Türkiye bitki örtüsüne bü- yük hizmetler etmiştir, ama bütün koleksiyonu hemen hemen yabancı kökenli bitkilerledir. Bu- gün bizim parklanmızı, bahçelerimizi dolduran- lann hemen hemen yüzde 95-98'i neredeyse ya- bancı kökenli bitkilerdir. Çok enteresan Türkiye 1 den bir bitki gelmemiştir. Neden doğadan bir şe- yi üretip, aşılayıp, çoğalüp bahçelerimize getirme- mişiz? Çünkü etrafı görmüyorsun. Gidip fidan- hkta ne var, onu alıyorsun. llle Japon, Çin, Ame- rikan olacak. Bitki Amerika'dan gelirse bir üştünlüğü yok ki... Bitki bitkidir, güzelse guzel- dir... ISon yıllarda çalışmalannızı ormanlar üzerindeyoğunlastırdmız, Bunun nedenleri Şu an ormalarımız ne durumda? Bir orman lafı edildi mi sözüm nasıl bitecek, nasıl bağlayacağım bilemiyorum. 7-8 senedir ça- lışmalanmı bu alanda yoğunlaştırdım. Zevk ola- rak da gezmiyorum ormanları, ormancılık faali- Bugün Türkiye'nin ana sorunu erozyondur. Eğer denizlere akıttığımız toprağı hesap edecek olursak Türkiye'yi yeniden ihya ederiz. Çoruh kayaların üzerinden toprağı söküp alıyor. Bu toprak artık Rus toprağı oluyor. Batum bu toprak yüzünden denizden 2.5 km. geriye gitti. însanlar bir gün gelip toprağa değil, kayalara gömülecek. Yeniden bitki örtüsü ile acilen kaplanması gereken 15 milyon hektar orman arazisi var. yeti olarak, bılınçlı olarak geziyorum. Vardığım netice şu: Türkiye ormanları devlet tarafından, idari, politik hükümetler tarafından 1945'lerden bu yana bu işın ilmini yapanlar tarafından tahri- bata uğratılmıştır. Bu tahribat bugün de devam etmektedir. Türkiye ormanları bitmiştir. Birisi seçilmek için, birisi geçinmek içm ormanı malzeme diye kullamrsa veya kullanıyorsa, o-ona taviz veriyor, o ona oy veriyor demektir. Bu durumda Türki- ye'nin 30-35 yıl sonra bir çöl olacağını kabul et- mekten başka bir sonuca varamıyorum. Türkiye 1 nin denizlere, derelere, barajlara akıttığı toprağın içindeki değerler, madensel elementler ve gübre- nin değeri Türkiye bütçesine eşit belki de. Eğer denizlere akıttığımız bu toprağı hesap ede- cek olursak Türkiye'yi yeniden ihya ederiz. Bu lça- dar büyük bir kaybı vardır Türkiye'nin, fakat biz HAYRETTİN K A R A C A1922 yılında Bandırma'da doğdu. Babası Hocazade Halil Efendi, annesi Zehra Hanım. llkokulu Bandırma'da, lıseyi htanbul Boğaziçi Lisesi'nde bitirdı. tş yaşamına 1940 yılında babasının yanında atıldı. 1949'da ileride, 1974'te Karaca örme Sanayii ve Karaca Holdıng'e donüşecek olan kendı işini kurdu. Dışsatıma dönük çalışmalarıyla 1961'de ilk kez triko ihracatına ve 1965'ten berı kıtaya ihracat gerçekleştirdi. 1956 ve 1982 yılları arasında İşveren sendikaları başkan ve başkanvekilliklerinde bulundu. 1980'de çalışma yaşamını noktalayıp dünya ve özellikle yurdumuz florası ve ormanları üzerinde çalışma ve araştırmalara başladı. Yalova'da topluma ve özellikle tum bilimsel kuruluşlara açık ülkemizin ilk özel arborotumu, Karaca Arborotumu kurdu. Bu yoîdafci çalışmaiarmı sOrdurmekfe birlikte bundan böyle doğayı koruma ve yurdumuzun maruz kaldığı erozyon felaketi üzerinde yoğunlaştırmakta faaliyetlerinı... Uluslararası 20'ye yakın botany ve dendrology kuruluşunun ûyesi olup halen înternatıonal Dendrology Socıety'mn başkanvekilliği görevını yürütmekte olan Hayrettin Karaca evli ve dört çocuk babası... nun bir hesaba göre beş milyon, bir hesaba göre üç milyon hektan işletilebilecek, devamlıüği sağ- lanabilecek onnandır. Onun dışında artık bitmiş- tir. Mutlaka yeniden bitki örtusüyle kaplanması acilen ihtiyaç olan 15 milyon hektar orman ara- zisi vardır. Bunun yanında da erozyona maruz 25 milyon hektar arazi vardır, yani tümüyle 40 mil- yon hektar. Bugune kadar ne kadar erozyon faaliyetinde bulunuldu, ne kadar çalışma yapıldı tutnünu ve- remem ama son 10 yıl içinde 110 bin hektar eroz- yon mücadelesi ile, bitki örtüsü veya ağaçlama fa- aliyetinde bulunulmuş. Yani seneye 10 bin hektar düşer. Diğer 40 milyon hektarın erozyona maruz olduğunu duşünecek olursak dört bin yıl ister bu şekilde Türkiye'yi bitki örtüsüyle kaplamak. Türkiye'yi valni7 ormanlar olarak değil, mera- lar olarak da aşın otlatmadan meydana gelen bu- yuk zararlar bekliyor. Bir an önce uyanmamız la- zım. ıÇevrecilerin çalışmalaru.. Ormanla çevre sorunlarımn ne gibi bir ilgisi var? Çevrecilerin ben özel menfaatle hareket ettik- lerine inanıyorum. Ormanı çevre sorunlanndan ayırmak lazım. Orman başka bir şey, bitki örtü- sü başka... Gerçi topraktır hepsinin esası. Her şey bizim dışımızda var. Isı, ışık, güneş, yağmur, ha- Dünya ekolojisi bir bütündür. Dünya artık bu konuyu tek olarak düşünmeye başlıyor. Ülkelerin siyasi ekolojileri yoktur. Doğa insanların müdahalesiyle ya ortadan kalkar ya da beraberliğini sürdürür. Borneo'da yanan ormanın, Brezilya'da tahrip edilen yağmur ormanlarının hepimize yönelik sonuçları vardır. Siyasiler bizi birleştirmeyecek, tahmin ediyorum, doğa ve doğal denge düşüncesi aynı konuda insanlan bir araya getirebilecek. va... Bunlar bizim kontrolümüzde değil. Hava var, ışık var, ısı da var, ama diğer faktör toprak, bu bizim kontrolümüzde. Eğer biz toprağa sahip ola- mazsak. Toprak kayar gider. Eğer biz toprağı komyamazsak ötekilerin var olmasının bir kıymeti yok. Güneş_cayır cayır ya- kar, yağmur malımı siler süpürür^. Birinin yok- luğu ne büyük felaketler getirir. O bakımdan ba- na göre Tjirkiye'nin en büyük sorunu, tek soru- nu erozyon. Düşunün ki devletin kendi arazisine giremediği bir Türkiye'de yaşıyoruz... \Ya bitki örtüsiL. Bizde ormanla ağaç ziraati birbirine kanştırı- hyor dedim. Ha kavak dikmişiz, ha domates, ha çam, farkı yok bunun. Oysa orman başka, ağaç beraberliğini sürdürür. Borneo'da yanan bir or- manın, Brezilya'da yağmur onnanlannda yapılan bir tahribatın hepimize yönelik sonuçları vardır. Mesela sorumsuzca kullanılan kâğıt tüketimi. Bu da bir orman yangını değil midir? Galiba dünya- da insanlan birleştirecek bir konu gelişiyor. Si- yasiler bizi birleştiremeyecek, tahmin ediyorum bu doğa, doğal denge düşüncesi aynı konuda bir ara- ya getirebilecek belki tek organizma... ya gelelim... günlerde Ttabzbn'da yaşanan ola- Yağmurun su rezervlerine gitmesi için tek bir organ var: Yaprak. Yaprak olmazsa yağmur bi- zim değil. Bu durumda yağmur hem ana madde toprağı göturecek, hem felaketler getirecek. Trab- zon'da yaşanan olayın özeti budur. Trabzon'daki olaya geçici olarak bakmayahm. Bu, bir işarettir. Her sene oynanır bu film. Işte Çukurova. Bir se- ne sel basar, bir sene güneş kavurur... Vedenleri? Nedenleri, bugün Türkiye ormanları bitmiş, ba- zı yerlerde ağaç ziraati başlamış. O da ne olacağı belli değil. Ormanlar kaldınlmış, yerine çam di- kilmiş. Hiçbir hesap yapılmadan tıraşlama kesil- miş. Oyle yerler var ki o kesilen yerlerde hiçbir ağaçlama yapılamıyor. Alman ormancılığmı Türkiye ormancıhğı ile eş tutmuşuz. Arazi düm- düz, yağmuru 800-1200 milimetrede. Benim bu- rada 200-300 miümetre. Benim sedirim var, ardı- çım var. Onlarda ne ardıç ne sedir var. Alman'da doğu ladini var, bende batı ladini. Bunlar birbirinden farklı iki ekolojik şartta gelişen ağaç türleri. Ben bunlann ikisini aynı veriler içinde almış, bunun- la ormancıhk yapmaya calışmışım. Ben teknik adam değilim. Gördüğümü söylüyorum. Bugün artık öyle yerlerden bitki örtüsü kaldınlmış ki ora- da artık aynı ağaç yetiştirilemez. Sen 2200'deki ağaa kes, bitir, hiçbir örnek bırakma, sonra ora- ya bir başka nesil getir. Bu, kutuplarda zenci ya- şatmaya benzer. Olur mu böyle bir şey? IBir de abıde ağaçlar konusu var~ Evet, abide ağaçlar da böyle. Bir tek abide ağaç bırakmamışız. Geçenlerde bir heyetle abide ağaç görmeye gidiyoruz. Hocalanmız da var. Hüseyin Aksoy Bey. Onunla beraber. Yerini öğrendik. Tuğ- ru 2.70, kutru 69 metre. Dünyada böyle bir şeyin eşi yok. Ama ne görelim, ağacı kesmişler. Böyle bir cinayet olamaz. Bu atom bombasından da be- ter bir şey. Türkiye aslında abide ağaçlanyla bü- yük bir turistik potansiyele sahip. dursamz-. Siraz da ağacın turistik yani üzerinde Hayrettiıı Karaca, Refik Durbaş Ue konnşurken"Geçenleıtle bir abide agacı görmeye gittik. Kntra 69 netrejdi. Dönjnda eşi yok. Bir de bakükkesmişler. Bn dnayettir" diyor. bunu kayıp olarak hesap etmeyiz. Toprak ıçın öiu- rüz, bir kanş toprağı kimseye vermeyiz deriz, ka- nşla vermeyiz ama, kepçeyle veririz. Bugün Yeşi- lırmak, Kızılırmak, Doğu Karadeniz'deki bütün dereler bulanık değil çamur olarak akıyor. Ço- ruh'a dökülen bütün çaylar, Çoruh kayalann uze- rinden toprağı sökerek akıyor. Bu toprak benim değil artık, Rus toprağı. Batum bu giden toprak yüzünden denizden 2.5 kilometre geride kalmış durumda. Kayalar bizim, toprak bizim değil. În- sanlar bir gün gelecek toprağa değil, kayalara gö- mülecek, kaya mezarlanna. \Neden böyle bu? Siz nasıl değerlendiri- yorsunuz durumu? Ormanla ağaç ziraati arasın- da ne gibi aynmlar bulunuyor? Özetle söylemek gerekirse ormanla ağaç ziraa- tini kanştırmışız. Adına Orman Fakültesı demi- şiz, odunu öğretmişiz. Orman Fakültesi'nın ga- yesi kes, indir, sattır. Şimdi deniyor ki yağmur ya- ğan ormanlarda erozyon olmaz. Gidin görün Ka- radeniz Bölgesi'ni oluyor mu olmuyor mu? Bugün Türkiye'nin tek sorunu erozyondur. Türkiye'de 20.2 milyon hektar orman vardır. Bu- Biz çamı orman ağacı kabul etmişiz. Türkiye'de ağaçlandırma deyince çam çam çam.. Yaprakh ormanları bozarak, yaprakh ormanları yok ederek yapmışız bunu. En büyük felaket budur. Bunun sorumluluğunu kıyamete kadar çekeceğiz. Çam ormanlarına yağan yağmurun yüzde 30'u su rezervlerine gider, oysa yapraklı ormanlarda rezerve giden su miktarı yüzde 78 dolayındadır. Orman yalnız bitki topluluğu değil, her şeyiyle bir organizmadır. ziraati başka. Biz çamı orman ağacı olarak ka- bul etmişiz. Türkiye'de ağaçlandırma deyince çam, çam, çam... Her yeri çamlamışız. Ama ne paha- sına? Yapraklı ormanlan bozarak, yapraklı or- manları devlet eliyle yok ederek. İşte bilimsel açı- dan en buyük felaket budur. Bunun sorumluluğunu kıyamete kadar çekece- ğiz. Şimdi bir yaprakh ormanla bir iğneli orma- nın arasındaki farka bakahm. İğneli yapraklı or- manlarda yağan yağmurlann yüzde 30 civarı su rezervlerine gider. Bu da azami bir şeydif. Ama ideal bir yapraklı ormanda yağan yağmurun yüz- de 78'i su rezervlerine iner. Bu ne demektir? Bu şu demektir: Türkiye'nin su ihtiyacı o nispette kar- şılanacak demektir. Ama ben yaprakh ormanla- rı kaldınp yerine iğneli ağaç türleriyle plantasyon yapıyorum. Bunlar orman da değildir. Orman bir bitki topluluğu değil, orman yaşayan, hayvan top- luluğuyla beraber bir organizmadır, bir bütündür. Zaten dunya ekolojisi bir bütündür. Dünya artık bu konuyu tek olarak düşünmeye başlıyor. Artık dünya bir bütündür, bir dunya ekolojisi vardır. Ülkelerin siyasi ekolojileri yoktur. Doğa insanların müdahalesiyle ya ortadan kalkar ya da Doğa turizmi geleceğin sektörü. Yeni Zelanda'da bir abide ağacı görmeye gittik. Ağaçların altından sürünerek geçtik. Günlük maliyetimiz 240 dolardı. O gün o ağaç 12 bin dolar aldı bizden. O ağacı, tomruğu satsan 12 bin dolar etmez. Doğa turizminde günlük turist adedi 200 bin kişinin altında değil. Bir gün deniz turizmi bitecek. Türkiye'nin ileri dönük en büyük turizm potansiyeli, denizden önce doğadır. Ama korumak şartıyla... Son Yeni Zelanda gezimde gördüm, fakat bir günumuzü aldı. Bir günümuzü o ağaca verdik. Yürüyerek gördük ağacı. Bazı ağaçlann alundan eğilerek geçtik, sürünerek... Ve günlük maliyeti- miz 240 dolardı bizim. Elli kişiydik. O gün o ağaç 12 bin dolar aldı bizden. O ağaa, o tomruğu sat- san 12 bin dolar etmez. Ama günlük geliri 12 bin dolar... Bizden önce gitmiş bir grupla karşılaştık. Sürtune sürtüne geçtik birbirimizden. Doğa tur- lan tahmin ediyorum 150-200 bin kişinin altında değil. Bunlar doğa turizminde bulunan günlük tu- rist adedi... Bir gün deniz turizmi bitecek. Arkeolojik tu- rizm devam eder ama, nereye kadar bilemiyorum. Fakat Türkiye'nin en büyük turizm potansiyeli ile- risi için denizden önce doğa. Şimdi Ingiltere'de doğallık yok. Amerika'da kısmen kalmış. Bir uni- formite yok orada. Ağaçlann dış roorfolojileri öy- le pek çekici değil. şağı yukarı kaç çeşit ağaç var Türki- ye'de? Ormanlanmızı nasıl koruyabiliriz? Türkiye zengin sayılır, elbette en zengin değil. 9600 tur bitki yaşıyor Türkiye'de. Bunlann türle- ri yanında alt türleri de var, değişkenleri var. Dış görünüşlerine göre, ekolojik, ekotiper, fenoltip- ler, böyle bir görünüş icerisinde Türkiye. Böyle güzel bir bitki örtüsünün dünyada bir eşi olaca- ğını sanmıyorum. Ama önümuzdeki üç-beş yıl çok önemli. Mesela yol yapıyoruz ormanlara. Oy- sa yol olmayan yerden başka hiçbir yerde orman kalmamış. Yol yoksa orman var. Yani ormanı ko- ruyan yolsuzluk olmuş... Biz ormanı korumadık, yol olmadığı için kendiliğinden korundu. Mesela Maçka deresinin bir tarafıyla öteki ta- rafı bitki örtüsü bakımından oldukça degişik. Bir yani daha sarp, yol yapamamışız. öteki tarafta yol var. Yol olan tarafta bitki örtüsü bitmiş. Şim- di bu sarp yer işte bizim turizm potansiyelimiz. Yüzme havuzu yap, gâvur istiyorsa iki de kumar- hane. Ama yol yapma. Patikadan insin. Yol ya- pıldıği vakit onun da zevki biter... Son olarak şunu söylemek istiyorum. Ben bir cumhuriyet çocuğu olarak Onuncu Yıl Marşı'ndan evvel "Oduncu" marşmı öğrendik. Ben ilk söyle- yenlerdenim, 1934 senesinde... Gencecik bir ço- cuğum daha, süt çocuğuyum, şu şarkıyı söyledik: "Baltalar elimizde/Uzun ip belinıizde/Biz gideriz onnana..." Devletim beni böyle eğitti. Ben bu ne- silim işte, benden hayır gelmez. "Çıktık açık alınla" dan önce devletim bunu öğretti. Artık ne beklersin...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle