05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 Adalette Savunmanın Önemi HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU medi. Bunu vurgularken başka mesleklerdeki politikacıları küçümsediğim sanılmasın. Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde yasal bakımdan tam bir yargı bağımsızlığı olmadığı halde, AtatUrk ve Inönü yargının kutsallığına ve eylemli bağımsızlığına her zaman saygı gösterdiler. Onlardan sonraki yöneticilerin mesleklerinden söz ederken amacım, hukukçuları eleştirmektir. Hukukçu geçinen kimi hukuk diplomalıları, başka mesleklerden yöneticilere yanaşarak mevki kapmak yoluna gideceiderine, Ulkede gerçek hukuksal ve sosyal adaleti kurmak için güçbirliği yapsalardı, ne demokrasimiz kesintiye uğrar, insan hakları çiğnenir, ne de işkence kurumlaşırdı. • **• Bu girişten sonra dört yılı aşkın bir süre önce, 15.6.1986'da bu sütunlarda "Adalet Oçlüsü" başlığı altında yayımlamış olduğum yazının kimi bölumlerini, Sayın Ocakçıoğlu'nun dikkatine sunmayı kıdemli bir hukukçuya düşen görev saydım: "Bugün adalet üçlusünde savunmanın yerini elimden geldiğince açıklığa kavuşturmak istiyorum. önce "adalet Uçlüsü" deyimini açıklayayım. Yargılama aşamasına gelen ve çözüme bağlanması istenen her olay, bir anlaşmazlık, bir çekişme olgusunun varlığını gösterir. Bu anlaşmazlık ve çekişme olgusu, nitelik bakımından iki türlüdür: Birincisi, boşanma, miras, alacak, bir taşınmazın sınırının düzeltilmesi gibi, özel veya tüzel kişiler arasında başgösteren anlaşmazlıklardır. Bunları uzun uzun irdeleyip, gösterilen kanıtları incclcdikten sonra kendince adaletli bir çözüme varan organ, devletin adalet mekanizmasıdır. Bu çözüme 'yargı', bu mekanizmaya da tümüyle "yargı giiciT di yoruz. Bilindiği gibi yargı gücü, devlette yasama ve yürütme güçleriyle birlikte çok önemli bir yer tutar ve adına adalet dediğimiz erdemli ortamın gerçekleşmesini sağlar. Konuyu somutlaştırmak için yukarıda değindigim anlaşmazlıklardan herhangi birini, örneğin bir alacaktan doğan anlaşmazlığı örnek alalım: Varsayalım ki, bir kimse, ötekinden bir miktar alacağı olduğunu ileri sürüp mahkemeye başvuruyor. Karşı taraf da böyle bir borcu bulunmadığını söyleyerek savunmada bulunuyor. Her iki tarafın sav ve savunmalarını inceleyen mahkeme ise, yasalar çerçevesinde bir yargıya varıyor ve yargı kesinleştiğinde an OLAYLAR VE GÖRÜŞLER laşmazlığa düşmüş olan taraflar, artık o yargıya boyun eğiyor. özetle somutlaştırılmış bu örnekte görülüyor ki "adalet üçlüsü" burada 1) Sav (alacak ileri sürülmesi) 2) Savunma (borcun yadsınması), 3) Yargı (mahkeme kararı)dır. (1) İkincisi: Kamu hukuku, özellikle ce/a hukuku alanına geçtiğimizde iş değişir; çünkü konu yukarıdaki örnekte olduğu kadar basit degildir. Yargılamanın ucunda, bir alacağın varlığına veya yokluğuna karar vermek gibi yalnızca kişilerin mal varlığıyla ilgili noktalar söz konusu olmaz. Ceza yargılamasının ucunda, suçlanan kişinin özgürlüğünün bir süre için, hatta ömUr boyu elinden alınması, dahası, bugünkü yasalarımıza göre, yaşamına son verilmesi gibi çok önemli ve yaşamsal sonuçlar vârdır. tşte 'savunma'nın önemi ve değeri burada bütün çıplaklığıyla kendini gösterir. Yasalarımıza göre herkesin hukuku bildiği varsayılır, "Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz" denir. Oysa sorarım, 55 milyon yurttaşımızdan kaçta kaçı Ceza Yasası maddelerini ve Ceza Yargılama Yasası kurallarını bilmektedir? Bir alacak davasında alacaklı hakkını eğer dilerse savunmayabilir, alacağından vazgeçebilir. Bir avukat tutmaya bu nedenle zorunlu degildir. Nihayet ucunda mal kaybı vardır. Ama bir 'ceza' davasında kesinlikle hiç kimse haksız yere özgürlüğünden yoksun kalmak, canından olmak istemez. Bu yüzden adalet üçlusünde cezai savunmanın yeri, gerçekten çok biiyüktür ve bu nedenle de savcılık makamı karşısında bir de 'savunma makamı' olmalıdır. Durum böyle iken, her dönemde adalet bakanlıkları, savunmanın önemıni gözardı etmişler, mahkemelerde savcılık makamı karşısında savunma makamına, oturacak bir yer bile sağlamamışlardır. Savunma makamına ve savunma mekanizmasına, savcılık ve yargı makamında oturanlarca da oldum olası, eşit gözle değil, yüksekten bakılmaktadır. Dahası, savunmanlar (avukatlar), yargılama salonundan dışanya atılabilmektedir. Hele sıkıyönetim mahkemelerinde savunma avukatlığı yapmak gerçekten bir ömür törpüsü ve cesaret işi olmuştur Ulkemizde. O halde savunmanın, adalet üçlüsündeki yerini hakkıyla tanımak zamanı gelmistir artık. • •• Bir de yargılama aşamasından öncesı var: Bu da güvenlik makamlarınca ve daha sonra savcılıkça yapılan sorgulama evresidir. lşte bu ön evrelerden bazılarında, en başta işkence olmak üzere, ne acı gerçekler yaşandığını yıllar sonra çıkan anılarda, kitaplarda okuyoruz. Savcılık sorgulamalarından pek yakınma olmuyor, ama güvenlik yetkililerinin sorgulamalarından büyük yakınmalar oluyor. îşkence olayları, Türk ulusu için ve insanlık için yüzkarasıdır. Kendimizi artık kurtarmalıyız bundan. Kurtulusun kesin ve lek yolu ise, sorgulamanın her aşamasında sanıgın avukatının onun yanında olmasıdır. (Demiyorum ki, sanıgın avukatı orada her soruya karışsın ve kendisi yanıt vermeye kalkışsın; böyle bir durumu önlemek için yasal kurallar konur ve gerekli önlemler alırur). Avukatın daha sorgulama aşamasından başlayarak sanığa eşlik etmesi, işkencelerin de işkence iddialannın da önünu alır. Benim düşündüğüm şudur: Eğer ilk sorgulamalar sırasında sorguyu yapan yetkililer yansız davranmazlarsa, ya da konuyla ilgisi olmayan sorularla sanığı şaşırtma yoluna giderlerse, sorgulama sırasında hazır bulunan ve sorgulamaya hiç karışmayan avukat, sorgu tutanağının altına gördüklerini ve düşündüklerini, aynntılı gerekçesiyle birlikte yazar ve imzalar; sonra bütün bunlar yargılama sırasında mahkemece değerlendirilir. lşte özgürlük, onur, sajlık, yaşam gibi insan hakları bakımından savunmanın önemi bu denli büyük ve kutsaldır. Uygar insan toplumları, bu kutsallığın bilincine varmış olan toplumlardır. Eğer adalet üçlüsünde savunmaya bu yer verilmezse, bu Uçlü secayağının bir bacağı çok kısa kalacağı için ülkede ceza adaleti her zaman kaykılır, aksar ve kuşku altında kalır. Bu nedenle üçüncü ayağı bütünlemck, sacayağını pekiştirmek gerekir. Nasıl ki, devleti ayakta tutan güçlerden yasama erkinin düzgün işlemesi için gerek anayasada, gerek TBMM içtuzüğünde kurallar konmuş ve bunun denetimi için de Anayasa Mahkemesi kurulmuşsa; nasıl ki yürütme erkinin yasal yoldan ve hakça işlemesi için türlü yasa kuralları kabul edilmiş ve başta Danıştay olmak üzere idari yargı sistemi oluşturulmuşsa ve yine nasıl ki yargı erkinin ve savcılık görevinin denetimi için Yüksek Yargıçlar Kurulu ve Yüksek Savcılar Kurulu gibi kurumlar oluşturulmuşsa, adalet üçlüsünün üçüncü ayağı olan savunmayı gerektiği gibi işletmek için bugünkü Barolar Birliği'ni, tıpkı yukarda saydığını kurullar düzeyine, kendi özelliklerini koruyarak yükseltmeli ve böylece "sav, savunma, yargı" üçlüsü aynı düzeyde sağlam bir sacayağı üzerinde, sağlam bir temele oturtulmalıdır. Eğer sav ve yargı, her zaman savunmanın üzerinde yer alırsa, adalet ve halk bütünleşmesi gerçekleşmez!" Düzeltme: Geçen haftaki yazımda birinci sütunun 22. satırının başındaki demokratik sözcüğü, demografik olacaktı. H.V.V. (1) Şunu hemen vurgulamak gerekir ki, verdiğim bu alacak davası örneğinde tarafların ille bir avukat tutmalarına gereklik yoktur. Eğer onlar dilerse kendi haklarını kendileri açıklayıp savunabilirler. Çünkü anlattığım olgu bir "özel hukuk davası" olgusudur. 22 TEMMUZ 1990 PENCERE Mazhar Müfit'in Defteri... Arkadaşımız Uğur Mumcu'nun Kâzım Karabekir'e ilişkin yazı dizisi geniş ilgi uyandırdı; tartışmalara yol açtı; Kâzım Paşa'nın kimliğinin daha belirgin biçimde ortaya çıkmasına hizmet etti; yankıları sürüyor. Ancak dizi yayımlanırken üzücü bir gerçeğin ayırdına vârdık: Günümüzde Kurtuluş Savaşımızı bilen çok az kişi var. Genç kuşakların tarih bilincini silmek isteyenler, bir ölçüde başarıya ular mışlar; ama, yaşlı başlı kuşaklar da Atatürk'ü deyim yerindeyst, "romantik" bir yaklaşımla seviyorlar. Oysa Atatürk, her türde eleştiriye verilecek yanıtları güçlü bir tarih yaratmıştır. Hiç kuşkusuz 1920'ler Anadolu'da karmaşık bir süreçtır; ama, Mustafa Kemal Paşa Anadolu'ya geçerken hedeflerini saptamıştı. Neydi o hedefler? Mazhar Müfit Kansu'nun "Erzurum'dan Ölümüne Kadar Atatürk'le Beraber" adlı kitabını 1966'da Türk Tarih Kurumu basmıştır. Bu yapıtın birinci cıldinde Mazhar Müfit hedefleri anlatıyor. Okuyalım birlikte... • "Kongrenin bittıği gece; odalanınıza çekildikten sonra emirber Ali kapıyt vurdu: Kim? Benim, Ali, Beyefendi. . Ne var, ne istedln? Paşa Hazretleri ve Süreyya Bey oturuyorlar. Eğer uykunuz yoksa slzi de istiyorlar, kahve ıçerız diyorlar. Peki, geliyorum. Mazhar Müfit, Mustafa Kemal Paşanın odasına gider, kahveler söylenir, Paşa sorar: "Mazhar, not detterin yanında mı? Hayır Paşam... Zahmet olacak, ama birmerdiveniinip çıkacaksın, alda gel... Neredeyse sabah olacaktı. Fakat onun yanınkayken dünya, gecesi gündüzü olmayan bir âlemden ibaretti. (...) Aşağıya indim, not defterlni alıp geldim. O, hatıra defterıme ve günü gününe her hadiseyi not edişime hem memnun olur hem de bazen latlfe etmekten kendisini alıkoyamazdı: Hafızalarımız zayıfladığı zaman Mazhar Mufld'in defteri çok işimize yarayacak... Derdi. Defteri getirdiğlmi görünce, sigarasını birkaç nefes üstüste çektikten sonra: Amma bu defterin bu yaprağını kımseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar mahrem kalacak. Bir ben, bir Süreyya, bir de sen bileceksin. Şartım bu..." Şart benimsendikten sonra tarih konuyor: 78 Temmuz 1919, sabaha karşı. Sonra Mustafa Kemal Paşa başlıyor: ' Yazl.. Zaferden sonra hukümet şekll cumhuriyet olacaktır Bunu size, bir sualiniz münasebetiyle daha önce de söylemı tim. Bu bir... İki: Padişah ve hanedan hakkında zamanı gelince icap eden muamele yapılacaktır. Üç: Tesettur kalkacaktır. Dört: Fes kalkacak, medeni milletler gibi şapka giyilecektir." Mazhar Müfit diyor ki: "8u anda gayri ihtlyarl kalem elimden düştü. Yüzune baktım. O da benim yüzüme baktı. Bu, gözlerin bir takılışta birbirlne çok şey anlatan konuşmasıydı. Paşa ile senli benli konuşmaktan çekinmezdim. Neden durakladın? Darılma ama Paşam, sizin de hayalperest taraflarınız var... Bunu zaman tayin eder. Sen yazl.. Beş: Latin harfleri kabul edilecek... Paşam, kâfi... kâfi... Hayal ile uğraşmaktan bıkmış bir insan edası ile: Cumhuriyet ilanına muvaffak olalım da, dedim, üst tarafı yeter." Mazhar Müfit defterini kapar, koltuğunun altına sıkıştırır, odadan ayrılır. Gün ağarmıştır. * Arkadaşımız Uğur Mumcu, Kâzım Karabekir Paşa'yı gerçekçibjr ressamın fırçasıyla çizdi. Kâzım Paşa, zamanına gfire ilerici've yurtsever bir insandı; ama, elbet Gazı ile bir yerde yolları ayrılacaktı; çünkü Atatürk'e yetişmek zordu. Aralarındaki fark budur. Yargıtay Başkanı Sayın lsmet Ocakçıoğlu'nun "Adalet Yılı"nın açılış töreninde Barolar Birliği Başkanı'na söz verilmcyeceğini açıklaması, bütün Barolar'da çok şiddetli tepkilere yol açtı. Barolar Birliği bu açılış için ayrı bir tören düzenleyeceğini açıkladı. Bu açıklama üzerine görüşü sorulan Ocakçıoglu, "Bizi ilgilendirmez" yanıtını vcrmekle yetindi. Sayın Ocakçıoğlu çok iyi bilir, ya da bilmesi gerekir ki, böyle adaletle ilgili törensel durumlarda, yasalarda yazılı kurallann yanı sıra geleneksel kurallar da büyük önem taşır. "Adalet Yılı"nın açılışında bir süreden beri Barolar Birliği Başkam'na da söz verilmesi artık bir gelenek, hem de çok yerinde bir gelenek durumuna geldi. Bu güzel geleneği sürdürmek, pekiştirmek varken, (bugünkü iktidar partisinin görüşü doğrultusunda) ortadan kaldırmak, Yargıtay Başkam'na hiç yaraşmayan bir davranış oldu. Bilindiği gibi ANAP iktidan, Barolar'dan, hele bağımsız nitelikli bir Barolar Birliğinden, hiç hoşlanmaz. Çünkü Barolar Birliği Başkanı, bağımsız yargı crkini savunur ve konuşmalarında yargı organındaki eksiklik ve aksaklıkları dile getirir. Amaç, bu kutsal organın iyi işlemesi, ülkede gerçek adaletin egemen kılınmasıdır. Bunun için hükumete düşen nesnel ve tinsel (maddi ve raanevi) görevler de yıllık açılış konuşmalarında dile getirilir. tşte iktidar partisinin hoşuna gitmeyen nokta budur. Oysa iktidarın hoşlanmadığı bu tutumdan yargı kuruluşlarımızın memnun olması gerekir. Çünkü sav (iddia), savunma (müdafaa) ve yargılama, adalet organının birer parçasıdır. Bunlar, bir sacayağı butünlüğü içinde yer alır. Çağdaş uygarlıklarda adına "adalet" dediğimiz kutsal olgu böyle gerçekleşir. Savunma, yargıdan ayrı tutulamaz. Barolar Birliği'nin ayrı bir açılış toplantısı düzenlediği haberi karşısında Yargıtay Başkanı'mn "Bu, bizl ilgilendirmez" demesi, savunmayı yargısal adaletin dışında, ondan ayrı, ona yabancı saydığını gösteriyor. Bize göre bu, adalet anlayışına ve yargı örgütünün bütünlüğü kavramına ters düşen talihsiz bir görüştür. Gerçek hukukçular arasında, adalet, hukuk, insan hakları, sosyal haklar konularında görüş birliği olmaması yüzünden, ulkemizi uzun yıllardan beri başka mesleklerden kişiler yönctmektcdir. Gerçek hukukçuların tam anlamıyla iktidara geldiği görül EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Dil Dairesi AçıklıyorL Cunta döneminin yasalarıyla oluşturulmuş, Atatürk vasiyeti çiğnenerek ortaya çıkarılmış "Türk Dil Kurumu" adlı devlet dairesinin başkanı Bay Hasan Eren'den uzun bir açıklama aldım. ibretle okunması, tarihe de bir belge olarak geçmesi için bu açıklamayı olduğu gibi okurlarıma sunmakta yarar görüyorum: "Gazetenizin 6.6.1990 günlü sayısında Evet Hayır sütununda yayımlanan Atatürk'ün Vasiyeti Çiğnenmemiş (!)' başlıklı yazıda Türk Dil Kurumu'nun çalışmalarıyla ilgili birtakım iddialar ileri sürüldüğü görülmüştür. Yazar, "Yedi yıldır bir 'şemsiye' altında toplanan Dil Kurumu ya da dil devlet dairesi ne yaptı, ne üretti, neler başardı" sorusunu ortaya atarak kendince birtakım yorumlar yapmıştır. Anayasanın 134. maddesı uyarınca 11.8.1983 gün ve 2876 sayılı yasa ile yenıden düzenlenen Türk Dil Kurumu, bu güne değin bilimsel konularda kendisıne verilen görevleri yerine getirmiş ve getirmeye devam etmektedir. Yedi yıl gibi kısa bir süre içinde pek çok yeni bilimsel yayın yapılmış, ayrıca tükenen bilimsel yayınların da ikinci baskıları gerçekleştirilmiştir. 1983'ten bu yana yayımlanan eserler arasında öncelikle Türkçe Sözlük'ün adını anmayı gerekli görürüz. Sözlüğün yeni baskısı 1988'de çıktı (2 cilt). "Yeni baskı", Prof. Dr. Hasan Eren'in başkanlığındaki üç profesör ve bir doçentten oluşan bir grubun ortak çaba ve çalışmalarıyla gerçekleştirilmiştir. Prof. Dr. Hasan Eren, sözlüğün 2, 3, 4, 5 ve 6. baskılarının düzenlenmesine de katılmıştı. Bu "yeni baskı", 7. baskıya kıyasla büyük ölçüde geliştirilmiştir. 1354 sayfa tutan 7. baskı, yapılan eklemelerle 1679 sayfaya çıkmıştır. Bu baskıda dilimizin son yıllarda kazandığı yeni kelimeler de yer almıştır. Kelimelerin söylenişi açıklandığı gibi kökenleri de belirtilmiştir. Ayrıca kelimelerin açıklanmasında seçkin şair ve yazarlarımızın eserlerinden seçilmiş örnekler de verilmiştir Sözlüğe eklenen kelimelere ilişkin bir liste Türk Dlli dergisinde yayımlanacaktır. Bu liste, bir yandan 7. baskıda yer almayan keiimeler üzerine açık bir fikir verecek, bir yandan da "yeni baskı"nın katkıtarı konusunda ilginç bilgiler sunacaktır. Bilim Kurulu kararı ile sözlüğün bu baskısında yazım kuralları bakımından kurumumuzun yayımladığı imla Kılavuzu'na uyulmuştur. Ayrıca 1982 Anayasası'nın dili, Anayasa Sözlüğü (1985) başlıklı eserde değerlendirilmiştir. Tanınmış Alman Türkoloğu Annemarie von Gabain'in Alttürkische Grammatik adlı 3. baskısı yapılan eseri, Türkçenin Grameri adı altında 1988'de yayımlanmıştır. Talat Tekin'in Orhon Yazıtları başlıklı eseri (1988) bu alanda yeni bir yayındır. Talat Tekin'in Tuna Bulgarları ve Dilleri (1987) ve Vblga Bulgarları ve Mezar Kitabelerı (1987) adlı eserleri de okuyuculara güncel konularla ilişkili bilgiler veren çalışmalardır. Talat Tekin'in XI. Yüzyıl Türk Şiiri. Divanü Lügati't Türk'teki Manzum Parçalar (1989) başlıklı çalışması da yeni bir katkıdır. Nuri Yüce'nin Mukaddimetü'lEdeb (1988), Ali Fehmi Karamanlıoğlu'nun Gülistan Tercümesi (1989) adlı eserleri de yeni yayınlarımızdandır Tanınmış Macar Türkoloğu L. Ligeti'nin "Bilinmeyen iç Asya" başlıklı eseri ise 1986'da yayımlanmıştır. Dede Korkut Hikâyeleri Üzerine Edebi Sanatlar Bakımından Bir Araştırma (1988), Tevfik Fikret'in Dil ve Edebiyat Yazılan (1987), Ûmer Bedrettin Uşaklı (1988), Cahit Sıtkı Tarancı'nın Mektupları (1989) ve Cum Sultan'ın Türkçe Divanı (1989) başlıklı eserler de yeni yayınlar olarak anılabilir. Behçet Necatigil'in Atatürk Şiirleri adlı kitabının son (4.) baskısı 1988'de çıktı. Aydın Oy'un Şiir Dünyasında Atatürk eserinin yayımı ise 1989'da gerçekleştirıldi. Mehmet Ali Agakay'ın Atatürk'ten 20 Anı adlı eserinin yeni baskıları da çıktı. Sürekli yayınlarımıza gelince: Türk Dili Araştırmaları Yılhğı'nın 19781979 yıllarına ait cildi 1981'de çıkmış bulunuyordu. Başka bir deyişle 1983'te yıllığın yayımlanması 4 yıl gecikmişti. 1983'ten sonra yıllığın 19801981 cildı 1983'te, 19821983 cildi 1986'da, 1984 cildi 1987'de, 1985 cildi 1989'da, 1986 cildi 1988'de çıkmıştır. 1989 ve 1990 yıllıkları çıkmak üzeredir. Ayrıca Türk Dil Kurumu 4 yıllık gecikmeyi kapatmakla kalmayarak bir Çeviri Yıllığı yayımlamayı da programına almıştır. Bu yıllıkta Türk diliyle ılgılı yabancı yazı ve yayınların Türkçe çevirileri yer alacaktır. Çeviri Yılhğı'nın 1990 cildi basım evine verilmiştir. 1953'ten beri çıkmakta olan yıllıkların büyük bir bölümü tükenmiş bulunuyordu. Yerli ve yabancı bilim çevrelerinin ihtiyacını karşılamak üzere 19531972 yıllıklarının 2. baskıları da gerçekleştirilmiştir Aylık Türk Dili dergisinin Ağustos 1990 sayısına girecek yazılar basım evinde dizilmiş durumdadır. Böylece, yazarın "işte, şu şu şu yapıtları ortaya koyduk, dil devriminde yeni aşamalara ulaştık diyebilirler mi" sorusuna yukarıdan beri sözünü ettiğimiz bilimsel çalışmalar ve yayınlarımız gerçekçi bir karşılık olur inancındayız. Kaldı ki, TDK'nın bütün yayınları, bu soruları yönelten yazara da düzenli olarak gönderilmektedir." * DİSK VE MADENİŞ GENEL BAŞKANI îşte Schweppes EŞSlZ BtR LEZZET, HOŞ BİR FERAHLIK. Ö Z L E D l Ğ t M l Z SCHWEPPES YİNE ARAMIZDA. ARTIK HER YERDE SCHWEPPES İÇİLİYOR.KUTU KUTU...ŞİŞE ŞİŞEI..ÜSTELİK YENİLİKLERLE.. TONİK, SODA VE YEPYENİ DRY MANDALİNA VEDRY LİMON! 44İŞTE SCHWEPPES. katledilişinin 10. yıldönümünde saygı ve sevgi ile anıyoruz. KEMAL TÜRKLER'i AİLESİ EMPERVALİZME VE OLİOARŞİVE KARf I uu • • J)İKİİ HAKLIYIZ KAZANACAâlZ "DEVRİMCİ İRADE TUM İRADELERDEN USTÜNDUR HALKIN ADALETİ Tonik*Soda»Dry Man«Jalina*Dry Limon! X • Daha Hızlı Kof malıyız • ölüm Orucu Şehltlerl Ezllen Halkların Kararlılık ve inanç Sembolüdür • Sol içl Cinayetlerl Sorgulayalım, Doğabilecek Olumsuzlukları ve Yeni Ölümlerl Engelleyellm • Devlet Kullanıyor ve Bir Kenara Atıyor • Sosyal Emperyalizm Teorl lerl Üzerine Yöntem ve Termlnolojl Derslerl • iaçl M«mur Elele Genel Greve Yiinelinı ve Yazı^nın Adresi: Hmhıulııck M.ılı lcı/ıhıınc Sok Noll/l SullunuhmclISI1 T ı l SK>24 14 ISTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI DENETİME BOYUN EĞMEYECEĞİZ BASKIYA BOYUN EĞMEYECEĞİZ H ^ ^ ^ ^ H ^ ^ E J ^ Canımız l ^ ^ l Ataköy, 9. kısımda sahibinden 2 odalı daire acilen satılık. Tcl.: 356 64 27 Bir yandan, yargı yılı açılışında TBB adına yapılacak konuşmayı denetleme, öte yandan Adalet Bakanı'nın isteği üzerine istanbul Barosu organlarını feshetme girişimleriyle ilgili olarak 25.7.1990 çarşamba günü, saat 11'de, Gazeteciler Cemiyeti'nde bir basın toplantısı yapılacaktır. TBB Başkanı Av. ÖNDER SAV ile istanbul Barosu Başkanı Av. TURGUT KAZAN tarafından yapılacak bu basın toplantısında, Türkiye barolarının hukuk devleti yolundaki mücadelelerine yılmadan devam edecekleri, denetime ve baskıya boyun eğmeyecekleri vurgulanacaktır. Önemle duyuruyoruz. ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H ^ B 6.12.1988 günü Cerrahpaşa Tlp Fakültesi B ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ I ^ H Nöroşirürjı Kliniği'ndc yapılan beyin ^ ^ ^ ^ ^ ^ H f ameliyatında vefat eden ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ E | S E N ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H aramızdan ayrılışının 1. yılında daha t ^^^^^^^^^^^^^| <°' artan ö/leminle anıyoruz. Nur 1 LİFimi/ I İLK SAYIMIZ Ç I K T I | KIZILTOPRAK ANILARI VE PENDİK NezihH.Neyzl Haşet, Akademı, Gençlik, Acar, Elif, BİJgi, Eren ve Kültür kitabevlerinde arayınız. PEVABeyoğlu, Imattt Sk. No: 1 İSTANBUL BOSCH ve SIEMENS / YETKİLİ TAMİR, BAKIM ve / MONTAJ SERVİSİ / hizmetinize girmıştır / Tel: 375 46 73 / BOSCH v « SIEMENS AIRCONDITIONER (KLİMA) cihazlarının onarım ve montajı garantili olarak YETKİLİ SERVİSİMİZDE yapılır. U |H^^^^^^^^^l I ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H 1 ""^^•^"^•^•" 'v'inde yat ANINEN: NURİYK IŞILTA1N BABAN: MEHMET IŞILTAN DEVREN SERAMİK ATÖLYESİ Tel: 343 10 18 İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle