05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 22 TEMMUZ 1990 Mozart'sız yaşayanlara acıyonım Ülkemizde oldukça dar bir kesim tarafından bilinen, izlenen ve sevilen klasik müzik, dünyanın birçok ülkesinde yaygın bir biçimde ele alınıyor, diğer müzik türleri arasında seçkin bir yere sahip bulunuyor, milyonlarca kişiye hitap edebiliyor. Klasik müziğin bu evrensel ve gündeliİc önemi, Türkiye'de sınırlı, dünyada ise geniş bir çevre tarafından kavranmış durumda. Klasik müzikte ülkemizin tanıtımı açısından çok etkin bir rol üstlenen ve uluslararası müzik piyasasında adımızı duyuran temsilcilerimiz, orkestra şeflerimiz, sanatçılarımız, belki de hiçbir sanat dalında ya da sanat dışı bir dalda olmadığı kadar fazla. Devlet sanatçısı Şef Gürer Aykal da bunlardan biri. Müzik yazarımız Filiz Ali, Gürer Aykal'la orkestra şefliğinden izleyici ile iletişime, turnelerden Türkiye'deki müzik anlayışına ve müziğin evrenselliğine uzanan bir kulvarda konuştu. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Gürer Aykal: PAZAR KONUĞU SÖYLEŞİ FİLİZ ALİ îevgili Gürer Aykal, seyirci ile çok daha çok ilgi gördük. Çünkü halk bizim asyakın ve sıcak bir ilişki kurabiliyorsun. Her lımızı görmek istedi. Bana göre turnelere şefe nasip olan bir özellik değil bu. Senin kuharcanan para hiçbir zaman boşa harcanmış rabildiğin bu güzel ilişki kimi zaman hayranpara değildir. Zaten eğitim için harcamada lığa bile dönüşüyor. Aynı ilişkiyi yönettiğin sınır olmamalı. orkestralarla da kurabiliyor musun? WmtKTelevizyon yayını ile canlı konserler Sevgili Filiz, her şeye müzikle başlıyoruz, birbirlerini beslerlerse arzulanan amaca damüzikle ulaşıyoruz amacımıza biliyorsun. ha kısa yoldan ulaşılır tabii. Gençlerin, daEğer siz yönettiğiniz eserin partisyonunu vü ha da önemlisi çocukların hayatını değişticudunuza geçirmişseniz, o rahatlığı yaşıyor rebilir, onlara yepyeni dünyalar sunabiliriz. sanız, onun coşkusunu duyabiliyorsanız, o Çalgıları yakmdan görmek, onlara dokunacoşkuyu provalarda orkestra ile paylaşmış bilmek, nasıl ses çıkardıklannın gizini çözsanız işte o sözünü ettiğin güzel ilişkiye ula mek kimbilir ne heyecanlıdır! Gelelim açıkşabilirsiniz. Tamamen coşku işi, paylaşma lamalı konserlere. Sen Amerika'da bile açıkişi bu. Paylaşükça çoğalan, kesinlikle çoğa lamalı konserlerin sık sık yapıldtğından söz 1942'de doğan Aykal ilk müzik derslerini lan bir mutluluk bu. etmiştin. Orada hâlâ halkı eğitmek söz ko babasmdan aldı ve 1953'te Necdet R. Atak'ın öğrencisi olarak Ankara Devlet Konservatuan Tabii bir orkestradaki 90 kişinin 45'i an nusu mu? keman bölümüne girdi. /962'de Adnan cak bu mutluluğu alır, gerisi almaya çalışır. Saygun 'un kompozisyon sınıfına geçti ve keman Dilersen Teksas'tan örnek vereyim. ÇünHerkese aynı duyguyu veremezsiniz, veriyobölümünü bitirerek Cumhurbaşkanlığı Senfoni rum dersen o burada olmaz. Şimdi bütün kü Türkiye'de Amerika'nın en çok bilinen Orkestrası üyesı oldu. 1969'da kompozisyon bölümünü bıtırıp, orkestra seflığı ıçın devlet bunların ışığında kpnsere başlıyoruz. Coş eyaleti Teksas. Hastaneleriyle, kovboylarıybursuyla Ingıltere 'ye gönderılen Gürer Aykal, ku ve paylaşmaya heyecan da katılıyor. Ba la, Dallas dizisi ve J.R.'ıyla, atlan, kementLondra'da Guildhall Müzik Okulu'nda Andri zı insanlar heyecanlanmadıklarını söylerler. leriyle Teksas herkesin oturma odasına kaGeorge Hurst gıbı şeflerle eğitim gördü. Doğrusu ben daha henüz onu yenemedim. dar girdi değil mi? Şimdi bunların kendi mü Prevm, 1971 'de Sıena'dakt Chıgıana Akademisı'nden, Ben heyecanımı şöyle kullahıyorum ama. zikleri var ama onu, yani halk tarzmda keertesı yıl da Guildhall Müzik Okulu 'yla Kralıyet Bestecinin bana verdiği ya da benim alabil man çalma tekniklerini öğretmek için otuMüzik Akademısı orkestra seflığı bölümlerınden mezun oldu. 197273 dönemınde Roma'da Santa diğim ölçüde, kendi vücuduma geçirebildi rup konservatuvar açmıyorlar. Cecılıa Orkestrası 'nı Franco Ferrera denetımmde ğim ölçüde onu dışa vurmaya başlıyorum. özel olarak etnik ve halk müziği öğren yöneterek öğrenımtnı tamamladı. Bu arada Heyecan veya coşku dışa vurulduğu zaman Pontıfico Instıtuto dı Musıca Sacra'da Domınıco seyircinin de benimle aynı şeyleri paylaştı mek isteyenler üniversitelerin o bölümleriBartoluccı'yle Gregoryen koro müziği ve ne gidebilirler. Orada her normal ortaokul ğını hissetmeye başlarım. Arkamdaki insanRönesans çokseslılığı konusunda da çalıştı. ların nefes alışlarınm bile değişmesini hisse ve lisede orkestra ve koro, bir de bando var. Bugune kadar hemen hemen bütün A vrupa Sabahtan ilk ders orkestra, koro veya banülkeleri, Sovyetler Birliği ve Güney Amerika'da derim. do. Amerika'nın şimdi buna ihtiyacı mı var? konserler yöneten Gürer Aykal, Çok mu gerilerde kalmış bir ülke? Yoo, ama Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası 'nın yanı bunun gerckliliğine inanıyor, bunun doğrusıra Lubbock Teksas Senfoni Orkestrası Genel Müzik Dırektörlüğü ve Oulu Senfoni Orkestrası luğuna inanıyor ve yapıyor. Şimdi Türkiye'konuk şefliğini de yapmaktadır 'u dünyadan Mozart'ın de Ankara'yı ele alalım. MMKKtBGürercim, sen bu işin az eziyetini çekmedin. Hatırlıyorum, bundan yıllarca önce seninle birlikte bir Atina yolculuğu yapmıştık. Senfena mide sancılan çekiyordun. Sonra da sanıyorum midenin büyük bir bölümünü aldırdtn. Bütün bunların müzisüyük orkestraların yavruları bun yen olmakla yakın ilişkisi olduğunu biliyolar herhalde. rum. Çekilen onca heyecan, o stres, o durmadan daha iyisini yapma içgüdüsüne miEvet, büyük orkestralar geleceklerini böydeni feda ettin. le garantiye alıyorlar. Yerlerini alacak genç müzisyenleri yetiştiriyorlar. Grup şefleri gençlik orkestrasınm provalarına katılıyor, konserde grup şefi arkalarda oturup çocuk^ > Ş vf turnelerine son lara destek veriyor. \En küçük oğlun ne çalıyor Gürer? En küçük oğlum doğum gününde benden bir bateri seti istedi. O biraz gürültülü çalışmayı seviyor. 'az meraklısı herhalde. Cazı seviyor. Güzel caz dinliyoruz evde. Biliyorsun o da ne kadar güzel bir müzik türü. Evet, işte oğullarım böyle; şu günlerde evlendiğimi de duydum! W^KBMAaa, niye benim haberim yok? Valla, bende bilmiyordum. Geçen sabah Ankara'da ilk provada başkemancı "Gürerciğim, evlenmişsin" dedi. Yok dedim "evlenmedim". Bilmiyorum çok oluyor bu Filiz. da okuyordu, şimdi Bilkent'e geldi. 0, 19 yaşında. Ortanca 16 yaşına girdi. O Amerika'da okuyor. Keman çalıyor. Okul orkestrasında ikinci kemanların grup şefi. Sık sık konser veriyorlar. Dikkatini çekerim bu konservatuvar orkestrası değil, normal lise orkestrası. Filiz, ayrıca orada bir de büyük orkestraların gençlik kolları var. Yani, New York Phılharmonıc Youth Orchestra, Lubbock Symphony Youth Orchestra gibi. Benim oğlum Lubbock Gençlik Orkestrası'nda da çalıyor. eki Gürer, üç tane erkek çocuğu Ankara ve Lublock Teksas arasında tek başma yetiştirmek zor olmuyor mu? tnan Filiz, dünyada hiçbir şey kolay değil. Senin işin burada kolay mı? Ama tabii o işi hakkıyla yapıyorsan. verileli 15 yıl oluyor. TV nasıl olsa yayın yapacak, halk orkestrayı görecek, sevecek dendi. Ancak TV uzun süredir bu işlevini yerine getirmedi. Belirli mahallelerde oturanlara sordular "Siz bu müziği dinliyor musunuz" diye. Cevap "hayır" olunca kaldırdılar programı yayından. Oysa tam tersini yapmalı TV. acıdığım kadar kimseye acımıyorum. Oturup dinlemek de yeter. Birincide anlamayacak, ikincide, onuncuda anlamayacak, ama on beşincide başlayacak onu yaşamaya. Ders kitaplarına başka bakacak. Yürümesi değişecek, dünya görüşü değişecek. Anlattığım ortakhk bir günde, bir yılda yahut on yılda olmadı. Seyirciyi müziğe davet edebilmek yıllarımı aldı, inan. Çok zor bir soruydu, yanıtlayabildim mi acaba? ^•••A/fltemme/, çok güzel anlattın Gürer. Şimdi senin bu çekici özelliğinden müzik adına, ülkemizdeki müziğin gelişmesi adına daha çok yararlanamaz mıyız acaba? Televizyon programlarıyla daha geniş kitlelere ulaşabilırsiniz örneğin. Ya da turnelerle. Eskiden Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Anadolu turneleri yapardı, acı, tath bir sürü anınızı dinler dururduk. Turneler nedeniyle "Fareli Köyün Kavalası" gibi peşinizden hayli meraklı getirmişsinizdir müzik dünyasına, eminim. Evet Filiz, CSO zaman zaman yılın iki ayında, mayıs ve eylülde Anadolu turneleri yapardı. Daha sonra biz bunun çok az olduğunu, her ay iki kente gidebileceğimizi hesap ederek, Eskişehir ve Bursa'ya aşağı yukarı iki yıl boyunca ayda iki kere gittik. Bundan çıkarak şunu söylemek istiyorum. Konservatuvara gelen öğrencilerde ağırlık Eskişehir ve Bursa'dır. Her iki kentte de güzel şeyler yeşerdi. örneğin Eskişehir Anadolu Üniversitesi tutup da alaturka konservatuar açmaya kalkmadı. Bizim turnelere son verileli en az 15 yıl oluyor. Sanıyorum tahsisat kesildi, bakanhk para vermedi filan. Fakat, suyu tersine akıtmak çok zor. Bir kez güzeli vermişsiniz halka, onun aksini sunmak olmaz artık. Televizyonla beraber "nasıl olsa buralara yayın yapacak ve halk orkestrayı görecek, alışacak, sevecek" dendi. Ancak TV uzun süredir bu işlevini bence yerine getirmedi. Anketler yaptılar örneğin. Belirli mahallelerde oturanlara sordular "Siz bu müzigi dinliyor musunuz?" diye. Cevap "hayır" olunca kaldırdılar programı yayından. Oysa tam tersini yapmalıdır TV. (TV diyorum, çünkü televizyonu radyo ile karşılaştırmamalı) Anket sonucu bu müziğin az dinlendiği ortaya çıkıyorsa yapılacak şey bu müziği yayından kaldırmak değil daha çok eğitici programlar üretmektedir. Neyse, ben yine sorunuza döneyim. CSO turneleri yapamadı, çünkü televizyon nasıl olsa veriyor dendi. Oysa "hayır", biz televizyonda verildikten sonra nereye gittiysek B, zevkini almadan göçenlere Şimdi Filiz, Saygun'un öğrencisi olmak kolay iş değildi. Bir yandan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nda keman çalarak ekmek parası peşinde koş, bir yandan Adnan Bey'in ödevlerini yetiştir. Tabii bunları •^•H/fv/enmeAr yasak değil ya... yaparken hep insan müziğin ne kadar gerisinde olduğunu da biliyor. O biraz da paTabii ama sana söylüyorum, sıkıhyorum nik veriyordu, geceleri uykum kaçıyordu tabu şeylerden. lnsan evlenir, herkese de söybii. ler. Oysa beni ben bilmeden hem de kilisede evlendiriyorlar zorla. Kompozisyon bölümünü bitirmek, sonra Ingiltere'de, ttalya'da okumak. Belirli bir UKttKMOo, iş oldukça büyümüş, gazeteler diplomayı alıp, gelmek, ama bunlar Türkiye'nin gözünde hiçbir şey değil. lsterse 50 de yazdı mı? tane diplomanız olsun veya hiç diplomanız Yok arkadaşlar söylüyor. Ben onların şeolmasın orkestranın önünde aynısımz. Tafiyim ya. Dedikodular doğru mu acaba dibii, orkestranın önüne çıkabilmek de ayrı bir ye merak ediyorlar. savaş. Çıktığınız zaman söylediğiniz sözün anlaşılması, onun yaptırılması, bütun bungünün birinde evlensen, lar görüyorsunuz saçlarımı beyazlaştırdı. Fa', Duygu senin mutlu olmanı isterdı herhalde, kat yine de mutluyum, geriye baktığımda o öyle değil mi? çalışmaları boşuna yapmadığım için mutluyum. • Gürer, hep işin güçlüklerinden bahsettik. Bir de bu işe gönül vermiş olan gençlere müziğin sadece güçlüklerle dolu dikenli bir yol olmadığını, o güçluklerın sonunda erişilen zevkin eşi bulunmadığını söyleyelim istersen. Filiz, ben hep söylüyorum, bu dünyadan Mozart'ın zevkini almadan göçenlere acıdığım kadar kimseye acımıyorum. Oturup dinlemek de yeter. Birincide anlamayacak, ikincide, onuncuda anlamayacak ama on beşincide başlayacak onu yaşamaya. Bugün çoğu kasabalı gencin bir kaset çaîarı vardır herhalde. Oraya herhangi bir Mozart kaseti koysun. Bir, iki, uç sabretsin, desin ki "Gürer Aykal, sen yanlış soyluyorsun, bak dördiincii kez dinliyorum, hâlâ bir şey anlamıyorum", özür dilerim, beşinci kez daha dinlesin, bak ondan sonra ayrılamayacak ondan. Kendisindeki gelişmeyi yine kcndisi görecek. Ders kitaplarına başka bakacak. Yürümesi değişecek, dünya görüşü değişecek. ürkiye'de anlaşılmayan bir şeydir çokseslilik. Tek sesli müziği dinleyen beyinler tabii tek yönlü olmak durumunda. Dolayısıyla bu demokrasi kavgası, bu kaos yaşanıyor. Çoksesli müziği dinlesin bak, daha hoşgörülü olacak, karşısındakinden hoşgörü bekleyecek. Gürer Aykal, seyirciyle ileti^im kurmanın, ohu müziğe davet elmenın > ıllarını aldıgını bclirliyor. (Folograf Alaattin Çiftçi) 1^1 eden müzik eğitiminden kaçıyoruz? Neden müzik öğretmenlerimizi belli bir düzeye getirecek eğitimden vazgeçtik? Neden daha nitelikli öğretmenler yetiştirmiyoruz? Bütün bunların hesabı açık açık verilmeli bence. Müzik evrenseldir diyoruz. Türkiye'nin bütün çıkmazları uluslararası olmamasından ötürü. Aklıma Kurtuluş geldi, ya da Cebeci Lisesi diyelim. Ne orkestrası ne de bandosu var. Bir ara Kolej'in bir bandosu vardı, ne oldu bilemiyorum şimdi. Bu eğitimden niye kaçıyoruz? Neden müzik öğretmenlerimizi bu düzeye getirecek eğitimden vazgeçtik? Neden daha nitelikli müzik öğretmeni yetiştirmiyoruz? Bütün bunların hesabı açık açık verilmeli bence. Müzik evrenseldir diyoruz. Her ulkenin müziği vardır ve bununla övünç duyar. Ama bestecıleri de bu müziği yaşatır. Bir Ulkenin müziği kendi halinde bırakıhrsa bir işe yaramaz ama bir besteci ele aldığı zaman onu uluslararası yapabilir. Türkiye'nin bütün çıkmazları uluslararası olamamasından ötürüdür. Komplekslerden arınmak gerek. Bizim müziğimız, onların müziği diye ayrımlar yapmamak gerek. O çok eleştirdiğimiz Amerika'yı ele alalım. Amerika bu geldiği seviyesine özeleştiri yaparak gelmiştir. Ben şuna inanıyorum: Ne kadar eğitime önem verirseniz yarınınıza o kadar güvenle bakarsınız. Bayılıyorum atasözlerine; tam sırası işte: Ne ekersen onu biçersin. Ondan öteye bir şey yok. rfğer siz yönettiğiniz eserin partisyonunu vücudunuza geçirmişseniz, o rahatlığı yaşıyorsanız, o coşkuyu duyuyorsanız seyirciyle güzel bir ilişki kurabilirsiniz. Tamamen coşku ve paylaşma işi. Arkamdaki insanların nefes alışlarının bile değişmesini hissederim. Seyirciyi müziğe davet edebilmek yıllarımı aldı, inan. Türkiye'de anlaşılmayan bir şeydir çokseslilik. Teksesli müziği dinleyen beyinler tabii tek yönlü olmak durumunda. Dolayısıyla bu demokrasi kavgası, bu kaos yaşanıyor. Çoksesli müziği dinlesin bak, daha hoşgörülü olacak, karşısındakinden de hoşgörü bekleyecek. Kasabadaki arkadaşıma tekrar söyleyeyim. Müziksiz hayat olmaz. Zaten müziksiz bir gün bile geçmiyor. Ama o, beraber yaşadığı bu unsuru iyi seçmek zorundadır. MKK^KMGıdasını, üstünü başını nasıl seçiyorsa dinleyeceği müziği de dikkatli seçmeli değil mi? Evet, iyisi dururken neden kötüsünü seçsin? Müzik insana düzen getirir, müzik insana sevmeyi öğretir. Bak eğer bir ülkede bir şeyleri gazinolar üretiyorsa bu üretimin sağlıksızlığına önce okumuşların inanması lazım. Piyasanın ürettiği şeyler tamamıyla zevk sömürüsüdür. Bir Ulkenin zevkini sömürmek, geleceğini kurutmaktır. Arabeske gönül verenler yahut onun önemini tartışanlar kendi geleceklerini sömürmüş oluyorlar. Tabii, herhalde Duygu bizim mutluluğuM^MMGürer Aykal, biraz da özel hayatımuzu ister. Yalnız şu var sen bir evlilik yapna değinelim. Üç oğlun var. Sen onlara üç silahşörler diyorsun, sen de Dartanyan her tın ve ayrıldın. Ben ise ayrılmadım ve dulum. Benim bir farkım var. Kendimi hâlâ evli olahalde. Onların müzikle araları nasıl? rak görüyorum galiba. Sorduklarında hep "evliyim" deyiveriyorum. En büyüğü viyolonsel çalıyor. Amerika'
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle