08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 1 TEMMUZ 1990 Dünyada kronik ağrılar nedeniyle heryıl 700 milyon işgünü kaybediliyor, 60 milyar dolar zarar meydana geliyor ÖlümAllah'ın emri, ağrılar olmasaUluslararası Ağn Araştırmaları Teşkilatı'nın yaptığı tammlamaya göre ağn "kuvvetü bir doku harabiyetine bağh olan veya olmayan, insana acı vtren, rahatsız eden bir duygıt" olarak tanımlamyoT. İnsanlığın var olduğu günden beri süregelen ağrı, araştırıldığında, prehistohk dönemde bile insanın, ağn ve acılannı dindirmek için bazı içgüdüsel davranışlarda bulunduğu görülüyor. Ağrıyan, yaralanan organlarm dere ve göllerin soğuk sulanna daldınlması ya da güneşte kızdınlmış taş parçalarını ağnlı bölgenin üzerine koyarak ağrmın dindirümeye çalıştlması, uygulanan örneklerden sadece bir ıkısi. insanın yaşamıyla bunca iç içe geçmiş ağn ise gunümüzde artık yalnızca diğer hastahklann bir belirtisı olarak değil, başlı başına bir hastalık olarak kabul ediliyor. Ağn teşhisi ve tedavisi tıpta "Algoioji" olarak adlandınlan yeni bir bilim dalı olarak insanhğa hizmet verirken, kronik ve süreğen ağn ile uğraşan kekimlerin sayısında da btiyük artışlar gözleniyor. tşte biz de bu araştırmamızda 19.4.1990 tarihinde onaylanan YÖK kararıyla tstanbul Tıp Fakültesi Anesteziyoloji Anabilim Dalı'na bağh olarak kurulan Algoioji bilim dalı paralelinde ağrmın tarihçesi ile teşhis ve tedavisinde kullanılan yöntemlen inceledik. Dünyada ağn bilim dalı kurulu beşinci ülke olan Turkiye'de bu alandaki ilk başkanlık görevini ustlenen Doç. Dr. Serdar Erdine'nin katkılanyla hazırladığımız bu araştırmada sizlere, ağrmın insanoğlunun başına açtığı sorunlan özeılemek istedik. Ağrı, gunümüzde artık, sadece çeşitli hastahklann bir belirtisi olarak anlaşılmıyor. Çeşitli tıp dallarından hekimlerin, yalnızca ağn araştırmaları ve tedavisiyle uğraştıklan yeni bir dal var artık: Algoioji. Konuyla ilgili uzmanlann kurduklan Uluslararası Ağn Araştırmalan Teşkilatı'nın raporlarına göre son 10 yıl içinde dünyada 478 ağn kliniği kurulmuş. Ülkemizde ise bunun ilk örneği, İstanbul Tıp Fakültesi Anesteziyoloji Anabilim Dah'na bağh olarak kurulan Ağrı Polikliniği. Degişen teknolojiyle yaygınlaşan bilgisavar kullanımı, gözlerden kaynaklanan lusa veya uzun sıireli baş agnlanna yol •çabiliyor. AöRININ TARİHÇESİ İnsanın ağrısı henüzdinmediAgn, insanlığın var oldugu giinden beri siiregelmekte. Prehis- torik dönemin insanı ağn \e acılannı dindirmek için bazı içgü- düsel davranışlarda bulunurdu. Agnlı hastahklarda dinsel inanç- lann sihir ve büyiıye dayanan iyileştirme yöntemierinin kulland- dığı bilinmektedir. Kutsal kitaplarda uygulanan ilk ağn dindir- mc yontemi şu şekilde dile getirilmektedin "Ulu Tann, Adem'in derin bir uykuya dalmasını sağladı. Uyurken kaburgalanndan birini çıkardı ve yarayı tekrar kapattı." Fransa, tngiltere, Jspanya, Portekiz ve Sovyetler Birliği'nde pre- historik dönemle ilgili kazılarda çok eski dönemlere ait kafatas- larında trepenasyon (kemikleri delerek vucut boşluklarının açıl- ması) işleminin uygulandığı görülmuştur. Gunümüzde tran'm Zagros Dağları'nda yaşayan Bahtiyari aşireti arasında bazı kro- nik başağnlannı gidermek için trepanasyon yapüdığı bilinmek- tedir. Bu trepanasyon anestezi uygulanmadan gerçekleştirilmek- te, ferahlatıcı ve antiseptik amaçla nane esansı koklatılmakta- dır. M.ö. VII. yüzyılda Asurbanipal zamanında kurulan kiitUp- hanede ele geçirilen M.ö. 2250 yıllarına ait çamur tabletlerde, diş ağnsına karşı bir reçeteye rastlanmıştır. Buna göre banoto to- humları toz halınc getirılerek sakızla karıştırılmakta ve elde edi- len yapışkan madde ağrıyan diş bölgesine konmaktadır. 250 bit- kisel, 120 mineral ve hayvansal drog içeren Mezopotamya'da ağ- rı giderici olarak mandogara ve afyon, uyku verici olarak da bel- ladona (güzelavratotu) ve helleboreden söz edilmektedir. Eski Yunan'da çeşitli aneljeziklerin (ağn kesicilerin) kullanıl- dığı mitolojik öykülerden ve Homeros'un destanlanndan anla- şılmaktadır. M.ö. 9. yüzyılda Homeros'un Oddisei adlı ünlü des- tanında Zeus'un kızı Troyalı Helen, bütün ağn ve acılannı din- dirmek için şarabına üaç koymaktadır. Bu ilacın belladona (gü- zelavratotu) özelliklerine sahıp Vlandogora bitkisi olduğu sanıl- makla birlikte afyon olduğu da ileri sürülmektedir. M.ö. 460-362 yıllarında yaşayan Democritus ilk ağrı teorisini geliştirmiştir. M.ö. 460-360 yıllannda yaşayan Hippocrates ağ- rıya özel önem vermiştir. Opium, mandogora gibi bitküeri ve so- ğuğu kullanmıştır. M.ö. 427-347 yıllan arasında yaşayan Plato^ ya göre de ağrı vucuttaki armoninin bozulmasıdır. Vine Mf 384-322 yıllan arasında yaşayan Aristo da "de Partibu Animalins" adlı yapıtında ağnnın deriden kaynaklandığını ve kan damarlanyla kalbe taşındığım ileri sürmüştü. — 1 — GÜNDÜZ tMŞtR Her insanın yaşamı boyunca karşı karşıya kaldığı en biıyük de- neyimlerden biri olan " a | n " ko- nusunda yapılan araştırmalar, birbirinden ilginç sonuçlar orta- ya çıkanyor. Bunlardan en ilgin- ci, şüphesiz her yıl özellikle kro- nik ağn nedeniyle 700 milyon iş- günü kaybının ve 60 milyar dolar zararın meydana getirdiği top- lumsal ve ekonomik sorunlar. Bu calışmalara bir başka örnek ise, her yıl dünyamızda yaklaşık 4 milyon kisi kanserden ölürken, bu hastalann yüzde 90'ının yaşamla- nnın son döneminde ağnların en şiddetlisine yakalaıunalan. Bir di- ğer i, sadece Turkiye'de yaklaşık 5 milyon kişinin baş ağrısından yakınması. Işte böylesine önemli göstergelerin ortaya çıkmasıyla birlikte 1974 yüında kurulan Ağ- rı Araştırmalan örgutü, yaptığı çalışmalan her geçen yıl biraz da- ha arttırarak bugün 54 ülkeye yayılmış 3000 uyesiylefaaliyet gös- teriyor. Ancak gunümüzde bu ra- kam bile ağnyla mücadelede et- kili bir çözüm getirmeye olanak sağlamıyor. Peki bunca maddi ve manevi kayba yol açan ağnya karşı gunü- müzde yapılan mücadelede tıp ne- den istenen başanyı sağlayamı- yor? tşte bu sonıyu yönelttigimiz İstanbul Üniversitesi Tıp Fakül- tesi Anesteziyoloji Anabilim Da- lı öğretim üyesi ve Ağn Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Sedat Erdine, sorunu ağrı araştırmaları ve teda- visinde görulen yetersizliklere bağlayarak şunları söylûyor: "Bİrindsi büinen agn kontrol yöntemierinin yelersiz ya da yan- tış uygulaamasıdır. Bu nedenledir ki birçok kez aneljezik (agn kesi- d) verildigi haldc agnbr kesfleıne- mektedir. İkiıtci temel neden »g- n mekanizması ve tedavisi konu- sundaki arasbrmalann son yılla- ra kadar yeterâz kalması, gereken önemin verilmemesidir. Agn ço- gu kez diger bastauklann senıp- tomu olarak ele ahnnuştır. tşte bu eksik yaklaşım nedeniyle ABD'- de yayımlanan dahiliye, cerrahi ve onkoîojiyle ilgili standart kitap- lardaki toplam 20 bin sayfa içe- risinde tedavi yöntemleriyle ilgili yalnızca 54 sayfa avnlnusbr. Hal- buki kronik ağn basiıbaşına bir hastahktır. Birçok kronik agn sendromonda agnnın tedavisi bir anlamda hastalıgın tedavisidir. ÜÇİIDCÜ bir neden olarak da ağ- nyla Ugilenen arastırmacılar ve klinisyenler arasında göriis ahşve- rişi ve Detisim eksikliğini göstere- biliriz. Uluslararası Ağn Teşkila- n'nın kurulmasıyla birlikte bu ile- tişim bozokluğu bir ölçüde gide- rilebUmiştir." Gerçekten de Doç. Dr. Serdar Erdıne'nin açık bir dille ifade et- tiği eksikliklerin giderilmesi için artık dünyada birçok çalışmalar sürdürülüyor. Ağnnın artık çeşitli tıp dallarından hekimlerin yalnız- ca ağn araştırmalan ve tedavisiyle uğraştıklan yeni mültidisıpüner (çok yöniü) bir dal haline gelmiş olan algoioji bütün bu sorunlann üstesinden gelmeye çalışıyor. Ağn gibi her insanı yakından ilgilendi- ren bir sorunun tıp dışı, speküla- tif amaçlarla kullanılması bu ye- ni dal sayesinde yavaş yavaş et- kinliğini yıtiriyor. Yeni dala bağh olarak da artık çeşitli tıp dallanndan hekimler yalnızca ağrıyı tedavi etmeye, kontrol altına almaya çahşırken ağn kliniklerinin sayısında da önemli artışlar görülüyor. Bugün ağnyla ilgili hekimlerin bir araya gelip kurduklan Uluslararası Ağn Araştırmalar Teşkilatı'nın rapor- larına göre son 10 yıl içinde dün- yada 478 ağn kliniği kurulmuş. Ülkemizde ise bunun ilk örneği ts- tanbul Tıp Fakültesi Anesteziyo- loji Anabilim Dalı'na bağlı olarak kurulan Ağrı Polikliniği. tki öğ- retim üyesi, uzman, asistan ve çe- şitli olanaklann sağlanması ile ku- rulmuş poliklinik 1,5 yıl içerisin- de 1500 yeni hastayı kabul edecek duruma gelmiş. Doç. Dr. Serdar Erdine ağn polikliniğine, kuruluş tarihi olan 1986 yüından bu yana başvuru sayısım şöyle özetliyor. "1986 yılında 507 hasta başvu- rarken bu sayı 1987 de 1045'e. 1988de 1762ye 1989'da ise Uk 7 ay içinde 1700'ye ulaşmış dunım- da." Ağn ünitelerine başvuran has- talann iki şekilde değerlendirildi- ğini, Uk olarak ünite olanaklan ile tedavi edilebilecek olanlann teda- viye alınmadığını ve diğer bilim dallanna sevk edildiğini belirten Doç. Dr. Serdar Erdine sözlerini şöyle sürdürüyor: "Bu aynmın yapılmasında temel kriter o agn sendromunun evrisine gore olraa- sının sağlanmasıdır. Ülkemizde çok yonlu olarak multidisipliner kurulan ilk yataklı agn ünitesi ol- ması nedeniyle agn ünitesinin ça- lışmalan haklanda da şu bilgileri verebDiriz; halen iinitemizde anes- teayolojiyc bağlı iki ogretim üye- si, bir uzman, iki asistan bir psi- kolog, 6 hemşire, beş personel ve bir sekreter vardır. L nitemiz anes- teziyoloji, fizik tedavi, noroloji, nöroşirürji, romatoloji dallann- daki ogretim üyelerinden oluşan bir konsflltasyon ekibiyle çalış- maktadır. Ünitemizde aynca analjezilderin yanı sıra akapnnk- tur, biofeedbarck ge>şeme egiti- mi uygulamakta, fizik tedavi ve cerrahi girişim gereken hastalar gerekli servislere sevk edilmekte- dir. Amacımız algolojinin, anes- teziyoloji, fizik tedavi, norosirür- ji, noroloji gibi dallann hekimle- rinin katılacağı bir ust ihtisas ola- rak ele alınmasıdır. Bu da bilim dalı olarak kabul edilmemizle bir- likte gerçekkştirilmis olacaktır." Her gün sabah 09.00'dan 17.00'ye kadar açık olan ağn üni- tesinde teşhis ve tedavi hizmeti sürdurulürken Doç. Serdar Erdi- ne'ye hangi ağnların ünitede çok rastlandığını sorduk. "En çok rastlanılan ağnlar arasında basta baş agnsı olmak uzere, kansere bagta olan ağnlar ve bel siyatik ag- nlan geliyor. Aynca 140 diger ag- n çeşidinin büyük kısmı iiniteye başvunuı hastalarda gonıluyor." Algoioji nedir? Artık ağn denilince algolojinin de hatırlanması, teşhis ve tedavi- de önemli bir rol oynuyor. Algo- ioji tıpta yeni gelişen ve yalnızca ağn kontrolü ile ilgili yeni bir da- lın adı. Tıbbın çağımızdaki dev boyutlarla gelişmesi ve derinleş- mesi, hekimlerin bilim adamlan- mn belirli konularda çalışmalan- nı odaklaştırmalannı da berabe- nnde getiriyor. Aynca ağn birçok bilim dalının konusu olmasına karşm artık tek başına ele alınma- sı ve çözulmesi gereken bir sorun olarak da kabul ediliyor. Bu ne- denle de daha önce noroloji, nö- roşirürji, fizik tedavi, psikiyatri, anesteziyoloji gibi üp dallanndan yalnızca ağnya ilgilenen hekimle- rin bir araya gelip birlikte çöze- bilecekleri bir konu olarak kabul ediliyor. Yapılan araştırmalar, uzun süreli ağrılarda hastayı işin- den gücünden alıkoyan temel ne- denın ağn olduğunu ortaya koyu- yor. Bu nedenle de ağnnın teda- visi bir anlamda hastalıgın teda- visi anlamına geliyor. Çeşitli baş ağnlan, nevralji adının verildigi şiddetli ağnlar, kol ve bacaktan kaynaklanan şiddetli ağnlar ve kanser ağnlan bu ağnların başlı- caları arasında gösteriliyor. Yeni bir kavram olarak algoioji ise bu tip uzun süreli ağrüarla ilgilenen bir tıp dalının adı olarak karşımı- za çıkıyor. UzmanJar ağrmın birçok şekil- de sınıflandınlabileceğini belirti- yorlar. Bu sınıflamalar içinde en basiti, agnyı ani başlayan akut ve uzun süreli kronik ağnlar olarak ikiye ayınyor. Sınıflandınlma ay- nca, vücutta agnnın kaynaklan- dığı bölgelere göre ya da sınirler- le taşınması halinde o sinir siste- minin ismine göre de yapüabili- yor. Akut ağnlar ani olarak baş- layan ağnlar olarak adlandınlı- yor. Bu ağnlara örnek olarak da safrataşının safra yollannı tıka- ması sırasında başlayan ağnlar, böbrek taşma bağlı şiddetli ağrı- lar, apandist, midenin delinmesi, bağırsaklann ani olarak tıkanma- sına bağlı ağnlar örnek olarak gösteriliyor. Kronik süreğen ağrılar ise ge- nellikle altı aydan uzun süren ağ- nlar olarak tanımlaruyor. Hastayı en çok rahatsız eden, işinden gü- cünden alıkoyan ağnlar bu kro- nik ağnlar. Bu ağrı şeklindeki en önemli özellik ise hastamn hekim- den hekime koşması. Bu ağn şek- line örnek olarak da bel ağnlan, boyun ağnlan, adale ağnlan, nev- ralji adı verilen şiddetli ağnlar sa- yılabiliyor. Ağn çeşitleri arasında ilk üç sı- rayı baş ağnlan, bd ve kanser ağ- nlannın aldığı uzmanlarca belir- tilirken, baş ve bel ağnlan da bir anlamda uygar toplumun komp- likasyonlan olarak görülüyor. Yarıa: Başagnsı ve dlger agnlar Avrupa'da savunma alanındaki son gelişmeler ve ülkemizin stratejik önemi Türkiye'nin 'ulusal gücü' nereden geliyor?— 1 — Y I L M A Z U S L U E R (Em.Amıral) Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ulkelerin- de meydana gelen gelişmeler, Malta Zirvesin- de "soğuk savaş"ın bittiğinin ilan edilmesı, iki Almanya'nın yakın gelecekte bütünleşme- si, Doğu-Batı ilişkileri ile ilgili gündeme blok- lara ve dolayısıyla NATO-Varşova paktlanna ihtiyaç olmadığı konularım dahil etmiştir. NATO ülkelerinin bir kısmı NATO'nun iş- levini tamamlayacağı görüşunü ileri sürerken diğer bir kısmı NATO'nun politik ağırlıklı ola- rak idamesinde fayda mütalaa etmektedirler. Avrupa'nın ve SSCB'run siyasi coğrafyasın- da meydana gelebilecek değişmeler ve global güç merkezlerindeki muhtemel gelişmeler Av- rasya (Avrupa-Asya) ülkelerinin jeopoli- tik/stratejik durumlarına tesir edebilecektir. tşte butun bu gelişmelerden, dünya adasının (Avrupa-Asya-Afrika) hemen hemen merke- zj durumunda fevkalade önemli bir mevkide bulunan Türkiye nasıl etkilenecektir? Kamuoyunda tartışılan şekli ile "Türkiye 1 nin stratejik onerai değişecek midir?" Tdevizyonda yapılan tartışmalardan, basın- da yer alan bu konudaki yazılarda ve resmi beyanlarda bir kısım siyasetçi ve gazeteci "Türkiye'nin stratejik öneminin azalacağım" belirtirlerken bir kısmı da "stratejik önemin mnbafaza edilecegi" görüşünu savunmakta- dırlar. Bu tartışmalardan elde edilen bir kanı da "stratejik onem" kavram ve kapsamınm de- ğişik anlaşılması ve yorumlanmasıdır. Konu ile ilgili doğnı neticelere ulaşmak, ko- nuy» ilgi ve düşunenleri arttırmak maksadıy- la konu ile yakın ilgili olan açıklamaları baş- langçta ve yeri geldikçe yapmak faydalı mü- talaı edilmektedir. Kjnu incelenirken özellikle şu suallere ce- vapıranarak neticeye ulaşılmaya çalışılacak- ür: l)Strateji nedir? Bir ülkenin stratejik öne- mi iangi unsurlara göre saptanmaiıdır? 2 Bu unsurlara göre Türkiye'nin bugünkü straEJik önemi nedir? 3 Getecek 10-15 yılda özellikle Avrupa ve SSCB'de ne gibi gelişmeler olabilir? 4 Bu gelişmeler Türkiye'nin bugünkü stra- tejü önem unsurlarını ± nasıl etkileyebiür? 5 (—) etkilemeleri bertaraf edici yeni he- def 'e politikalar neler olabilir? Stratejik önem nedir? Br ülkenin stratejik önemini saptamadan önc strateji kavramı hakkında ortak bir an- layta sahip olmak gereklidir. Önceleri yalnız askri alanda kullanılan bu kelime bugün he- met hemen her sahada kullanılmaktadır. Genelde strateji, bir hedefî ele geçirmede gucü/kayrrağı geliştirme ve kullanma ilim ve sanatıdır; şumulüne göre karardır, plandır, ha- reket tarzıdır. Bir devletin stratejik önemi, coğrafya da- hil milli güç unsurlanmn durumuna, mevcut jeopolitik teorilere göre ülkenin global alan- daki değerine ve diğer devletleri etkileme ora- nına bağhdır. Türkiye'nin konumu ve 5) Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğusu'nda bazı bölgeleri kapsayan Kurdistan kurma fa- aliyetleri, 6) Bir kısım Doğu illerimizi hedef alan oto- nom Ermenistan kurma hareketi, Siyasi güç Türkıye'nin uluslararası alanda en büyük kuvvet ve kudreti tüm ilke ve kurumlanyla bir cumhuriy'et olmasıdır. tikada Atatürk'ün "Vurtta sulh cihanda sulh"' ilkesi daima göz önunde bulundurulur. Askeri güç Dünyada bugüne kadar kurulan Türk dev- letleri nde askeri güç onde gelen bir öneme sa- hip olmuştur. Türk milletı askerlik ve savaş- çüıkta üstun niteliklere sahiptir. mek için uzun yıllardır doğura kontrol politi- kası uygulamrken kalkınmayı hızlandırarak is- tihdam alanlan çoğaltılmaya çalışılmaktadır. Türkiye nüfusunun ^b 40'ını 15 yaşından küçukler oluşturmaktadır. Vo 55'ini 15-65 yaş grubu, % 5'ini ise 65 yaşının üstü oluşturmak- tadır. Bu demografık yapıda kadtn-erkek sa- yısı dengelidir. Türkiye kıta kenan bir yarımada devletidir. Büyük bölümüyle Asya'da, küçük bölümuy- Ie Avrupa'da yer almakta ve bu iki kıta ara- sında doğal bir köprü oluşturmaktadır. Bu coğrafi konumu ile Asya-Afrika birleşim böl- gesinin çok yakımnda bulunmaktadır. Türkiye nüfus bakımından büyuk devlet ka- tegorisinde, nufus arüşı bakımından dünya- da ön sıralarda yer almaktadır. Ulus büyük çoğunluğu ile homojendir. Rum, Ermeni ve Musevi azınlık gruplarının sayılan azdır. Din Turkiye'de önemli bir toplumsal güç unsurudur. Halkın %99'u Müslumandır ve ço- ğunluk Sünni mezhebindendir. Türkiye Cum- huriyeti laik bir devlettir. Türkiye doğal yapısı bakımından büyük ye- raltı ve yerüstü zenginliklerine sahiptir. Krom ve bor tuzlan gibi stratejik maden cevheri ba- kımından dünyada ön sıralarda bulunmakta ve önemli uranyum yataklannın mevcudiyeti bilinmektedir. Karadeniz kıyısı, Tuna kıyısı ulkeler, deniz ulaştırmasının büyük bölümünü Türk boğaz- ları üzerinden yapmaktadır. Avrupa'nm Ortadoğu ve Yakındoğu ile di- rekt kara ulaştırmasının tümü Turk toprak- larmdan geçmektedir. COgraiya Türkiye sınırlan tüm devletlerce tanınmış, parlamenter demokrasi ile yöneülen bir cum- huriyettir. Türkiye siyasal gruplaşma bakımından bir Avrupa devletidir. Coğrafi konumu bakımından bir Balkan, Ortadoğu ve Akdeniz ülkesidir. Türkiye yi hedef alan başlıca ideolojik ve ta- rihsel akımlar: 1) Sovyet Rusya'run, Türk boğazlanm ele ge- çirip Akdeniz'e inme hedefi, 2) Yunanistan'ın, Batı Anadolu, Trakya, İs- tanbul ve Kıbns'ı kapsayan Enosis ideali, 3) Suriye'nin, Hatay'ı da kapsayan buyük Suriye hedefi, 4) Bulgaristan'ın, tstanbul ve bir bölüm Trakya'yı kapsayan oüyük Bulgaristan hede- fi, Ekonomik gösterge Bfitçe: 1990 yilı gtder bütcesı 63.9 trilyon, geiir bütçesı 53.4 trilyon TL 6SMH: 169 trilyon TL (73.5 milyar $) (1989) M f t a t hnı: %4.2 (1980-1989 yıliık ortalama) (1989 yılı bûyûme hızı %1.7) iüşi başına tfüşen milli gdlr: 1435 $(1989) ErrftasyM: %68 (1989) Ihş tteartt açı^ı: 3 milyar $ (1985-1989 yıliık ortalama) liracat 10 milyar $ (1985-1989 yıüık ortalama) htalafc 13 milyar $ (1989) geçici te% b«fçtar41 021 milyar S (1989) geçici fe torçlar 45 trilyon 52.8 milyar TL (1989) TurizM gettrteri net: 1.3 milyar $ (1985-1989 yıliık ortalama) r«l fdirteri: 2 milyar $ (1985-1989 yıliık ortalama) CabşM tKfmr. 16.7 milyon (1989) \pto saynı: 1.9 milyon kişi (1989) AID M » ı : 2320 TL (1989 sonu) F. Umm Marfo: 1367 TL Türk Silahlı Kuvvetleri tarihi gelenek ve gö- Psİko-SOSy&l renekleri ve çağın isteklerine uygun gelişimi Jjii|*iir e l o i i c ile yalnız Türkiye'nin değil, ittifak içindeki m " ? ı g u y devletler için de bir güvencedir. Türkiye NATO içinde ABD'den sonra 800 bin kişiye yakın mevcudu ile en büyuk silahlı kuvvetlere sahiptir. Bu gerek NATO'da gerekse bölgede en büyük caydıncı gücü oluşturmak- tadır. Bu caydırma, silahlı kuvvetlerin muharebe kudretine olduğu kadar Türk devletinin savaş gücune, Türk milletinin karakterine ve gele- neklerine dayanır. Türklerin tarih boyunca çok sayıda devlet kurup yaşatmalarının nedeni, gelenekleri gö- renekleri, töreleri, yasalan ile müşterek inanç ve niteliklerinin oluşturduğu psiko-sosyal guç- leri ve bu gücün ürünü olan kültürleri ile uy- garlıklandır. Bilimsel ve teknolojik güç Ekonomik güç Türk ekonomisiyle ilgili aşağıdaki bilgi ve değerler bu gücün durumunu açıklamaktadır. Türkiye"de bilgi üretici kaynaklar, üniver- siteler ve onlara bağlı enstitüler ile uzmanla- şan araştırma-geliştirme kuruluşlandır. Bilim- sel bulguların teknolojiye dönüştürülmesi ge- nellikle bu aşamada olur. Türkiye'nin halen 39 üniversitesinde 450 bin kişi öğrenim-eğitim görmektedir. Nukleer araştırma ve eğitim merkezlerinde, Türkiye'nin yüzölçümünün V* 35'i işlenen tanm arazisidir. Tarım sektörüne ayrılan ya- tırunların yansından fazlası sulama yatınmı- Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kuru- dır. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ta- mu'nda (TÜBİTAK), çeşitli resmi ve özel ku- ruluşlann araştırma-geliştirme (ARGE) gibi Türk milleti, binlerce yıliık tarihi ve kültü- rü, devlet kurucu özelliği ile cumhuriyeti ken- dine en uygun rejim kabul etmiştir. Türkiye anayasal parlamenter demokrasi ile yönetilir. Siyasi partiler demokratik siyasi hayatın vaz- geçilmez unsurlarıdır Türk diş politikasv gerçekçiliğe, doğruluğa, içtenliğe, gerçek hukuka, banşçılığa, antlaş- ma ve vecibelere uymaya, mütekabiliyet esa- sına ve kendine güvenmeye dayanır. Diş poli- mamlandığında, Türkiye'nin tahıl üretimi iki misli artacaktır. Türkiye'nin hububat üretimi hava koşullanna bağımlı olarak yılda 25 mil- yon ton kadardır. Hayvancıhk bakımından bü- yiikbaş hayvan sayısı 17 milyon, koyun 46 mil- yondur. Yıliık su ürünleri 500 bin tondur. Türkiye 20 milyon hektar ormana sahiptir. Turkiye'de tüketim malları sanayiinin ora- nı yıllara göre azaltmakta, ana malları sana- yiinin oranı ise artmaktadır. Yatırun mallan sanayiindeki artış ise azdır. Türkiye maden bakımından zengin bir ül- kedir. Dünya maden rezervlerinin % 0.3'üne sahiptir. Bor tuzlanmn yansından çoğu ülke- mizdedir. Kromit, manyezit, periit, barit ve an- timuan rezervlerine sahiptir. Enerji projelerine büyük önem verilmekte- dir. GAP hidroelektrik projeleri, Afşin- Elbistan projesi ile elektrik enerjisinde büyük gelişme sağlayacaktır. Demografik güç 1923 yılında 12.5 milyon olan nüfusumuz 1985 nüfus sayımına göre 51 milyon 385 bin- dir. Ortalama nüfus artış hızı % 2.17'dir. 2000 yılında Türkiye'nin nüfusu 70 milyona yük- selecektir. Aşırı nüfus durumunun olumsuz gelişmelerini azaltma, işsiz fazlalığını gider- kunıluşlannda bilimsel ve teknolojik gücun bilimsel altyapısı kurulmuştur. Bu müessese- ler kendilerine özgü teknolojiler üretmeye baş- lamışlardır. Türkiye gelişmişlik düzeyini bir üst seviyeye çıkarabilmek için yeni teknolojiler üretir hale gelmelidir. Bunun için de bu saha- da daha fazla beyin gücüne sahip olmalı, AR- GE faaliyetlerine daha fazla para aynlmalı- dır. Süratle gelişen teknoloji ve onun ürünleri modern harp silah ve araçlanna sahip olmak Türk Silahlı Kuvvetleri'nin başlıca sorunlann- dan biridir. Bu nedenle devlet savunmasını güçlendirmek için her yıl genel bütçenin *?» 15'ine yakın kısmını silahlı kuvvetlerine ayır- maktadır. Türkiye, TSK'yı modernize etmek ve savun- ma sanayiini geliştirmek için 1985 yılında Sa- vunma Sanayii Destekleme Fonu'nu kurmuş- tur. Türkiye, butçesinden ayırdığı parayla Sa- vunma Sanayii Fonu ve diş askeri yardımlar- la yakın bir gelecekte ihtiyacı olan tankını, ge- misini, uçağını ve bu ana silahlarla kullana- bileceği diğer malzemeyi kendi üretebilecek ve ihtiyaç fazlasmı diş ülkelere satabilecek duru- ma gelmiş olacaktır. Bu husus güvenligimize- savunmamıza ve caydırıcıhğımıza buyük güç katabilecektir. Türkiye'nin dahil olduğu uluslararası kuruluşlar, flye olduğu ittifaklar ve taraf olduğu anlaşmalar 1) Birleşmiş Miltetler Antlaşmasf ve Uluslararası Adalet Divanı Statûsö (1945) 2) BM ve ait kuruluşları (UNESCO, ICAO gibi) ûyeliği 3) NATO (1952) 4} Balkan İttifakt (1954) 5) Lozan Barış Antiaşması (1923) 6) Boğazlar Rejirrn Hk. Montrö SözJeşmesi (1936) 7) Avrupa Konseyi Statüsü (1949) 8) Avrupa Ortak Pazar Assosiyet ûyeltği (1964) 9J OECD, 0K, GATT, IAEA, Deniz Yatağı.Komitesi üyelikleri 10) Müslüman devletler teşkilatlannda ûyelikler 11) A6İK ûyesi ve Sonuç Belgesi imzacı devlet (1975) 12) Gaz ve Bakteriyolojik Silartlann Yasaklanması Anlaşması (1925) 13) Harp Esirieri ve Yaralıtarla İigili Cenevre Mukavelenamesi (1929> ve benzer durumdakj 1949 tarih.. Cenevre sözleşmesi 14) Harp zamanında sivıllerin korunması ve ilgili Cenevre sözieşmesi (1949) 15) "Avrupa'da Konvansiyonel Kuvvet Indirimı Göruşmeleri (AKKUM)" üyesi. Yarıa: SS€B ve D.Avrapa'dakl l
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle